Macaristan’ın başkenti olan Budapeşte, çok güzel ve tarihi bir şehir olması ile gezilmesi en keyifli yerlerden bir tanesi. Şehirde o kadar çok harika yapı var ki gezilecek yerler saymakla bitmiyor. Hal böyle olunca da Budapeşte’ye gitmeden önce nereleri gezmek istediğimize karar vermek ve plan yapmak en doğrusu.
Budapeşte’de gezebileceğiniz bütün güzel ve etkileyici yerleri sizin için sıraladık. İşte Budapeşte’nin gezilmesi gereken çeşitli güzel yerleri;
İçindekiler
Budapeşte’ye gittiğinizde en azından bir müzeyi seçerek kesinlikle gezin deriz. Oldukça ilginç konulu müzelerden klasik müzelere kadar pek çok seçenek bulunuyor. Siz kendi zevk ve merakınıza göre geziniz boyunca hangi müzeleri tercih edeceğinize karar verebilirsiniz.
İlk müzemiz Hungarian National Museum yani Macaristan Ulusal Müzesi. Macaristan’ın önemli yapılardan biri olan Buda Kalesi’nin yakınında bulunan müze, Macaristan’ın en büyük müzesi. Oldukça önemli eserlere ev sahipliği yapan Macaristan Ulusal Müzesi, aynı zamanda Beethoven ve Ferenc Liszt’in kullandığı piyanoların da sergilendiği yer. Budapeşte’ye ilk gidişiniz ise kesinlikle Macaristan Ulusal Müzesi’ni ziyaret etmenizi öneriyoruz. Çünkü ülke tarihi ile ilgili önemli eserlerin de sergilendiği müzede ülke ve Budapeşte tarihi hakkında da bilgiler edinebiliyorsunuz.
1802’den beri müze olan ve yavaş yavaş büyümüş bu müze uzun yıllarda Budapeşte’nin önemli bir yapısı. Macaristan Ulusal Müzesi, Pazartesi günleri hariç haftanın her günü 10.00-18.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor.
Buda Kalesi’nin içinde bulunan galeri pek çok önemli esere ev sahipliği yapıyor. Kalenin önemli bir parçası olan Macaristan Ulusal Galerisi’nin bulunduğu bina tarihi açıdan da oldukça önemli. Macaristan Ulusal Müzesi’nin çok yakınında olan bu yer sanat meraklısı gezginler için çok güzel bir seçenek oluşturuyor. Zaman zaman geçici sergilere de ev sahipliği yapan galeride klasik sanat eserlerini görmek mümkün.
Pazartesi hariç haftanın her günü saat 10.00-18.00 saatleri arasında galeri ziyarete açık. Fakat bilet satışları saat 17.00’de bittiği için galeriye en geç 17.00’de giriş yapmak gerekiyor. Resmi tatillerde ücretsiz gezebileceğiniz galeride özel veya geçici bir serginin olduğu zamana denk gelirseniz ve gezmek isterseniz standart bilet fiyatından daha farklı bir ücret ödemeniz gerekebilir.
Budapeşte’nin Peşte kısmında bulunan Budapeşte Parlamento Binası, Tuna Nehri’nin harika manzarası ile birleşince oldukça etkileyici gözüküyor. Dünyanın 3. en büyük parlamento binası olan Macaristan Parlamento Binası’nda 691 oda bulunuyor ve binanın uzunluğu 96 metreyi buluyor. Sadece merdivenleri bile 20 km boyunca uzanan bina Saint Stephen Bazilikası ile aynı uzunlukta. Bazilika ile birlikte ülkenin en yüksek binası olan Macaristan Parlamento Binası’nın yaklaşık 100 yıllık bir geçmişi bulunuyor. Neo-gotik tarzda inşa edilen bina sadece tarihi değeri için bile görülmeye değer. Adeta masallardan bir parçaya benzeyen bina gündüz ayrı akşam ayrı güzellikte gözüküyor. Şu an hala aktif olarak kullanılan binanın Saint Stephen Bazilikası ile aynı boyda olmasının sebebi din ve devlet işleri arasındaki dengeyi temsil etmesi. 96 rakamı ise Macaristan’ın kuruluş tarihi olan 1896’yı hem Macaristan Krallığı’nın fethi olan 896 tarihine bir atıf. Aktif olarak kullanılan bir bina olmasının yanı sıra binada kraliyet mücevherleri ve taçları da bulunuyor.
Macaristan Parlamento Binası aktif olarak kullanılsa da meclisin toplanmadığı zamanlarda binayı gezebiliyorsunuz. Gezide ana giriş, lobi, lordların odaları ve kraliyet mücevherlerini görebilirsiniz. Binanın en güzel gözüktüğü açı ise Batthyány Meydanı. Şehrin Buda kısmında bulunan meydana ulaşım ise oldukça kolay. Batthyány Meydanı’na ulaşmak için Kossuth Meydanı’ndan M2 metro hattına binmeniz yeterli. Bir durak sonra meydana varmış oluyorsunuz. Kolayca ulaşacağınız meydandan harika manzaranın tadını çıkarabilirsiniz. Budapeşte Parlamento Binası’na varmak için ise Peşte boyunca nehrin kenarından geçen 2 numaralı tramvay hattına binmek. Bu hatta bindikten sonra Kossuth Tér durağında inmeniz yeterli. Buradan kolayca binaya varabilirsiniz.
Tarihin oldukça önemli ve acı bir dönemine ışık tutan bu müze Dohany Sokağı Sinagogu bina kompleksinin içinde bulunuyor. 1859 yılında inşa edilen Dohany Sokağı Sinagogu içinde bulunan bu müzede ziyaretçiler, 2. Dünya Savaşı ve Holokost sırasında Yahudi Cemaati’nin yaşadıklarının ve yaptıklarının hareketli tarihini öğrenme fırsatı buluyor. Müzenin 2. Dünya Savaşı sırasında, müzede çalışan iki görevlinin sakladıkları ve günümüze ulaşmalarını sağladıkları Yahudi eserlerini de görebiliyoruz. Yahudi Müzesi gezisi sırasında Büyük Sinagog, Kahramanlar Tapınağı, Holokost Mezarlığı, Raoul Wallenberg Anıt Parkı, Hayat Ağacı Holokost Anıtı, Adil Gentiles Anıtı, Zorla Çalıştırma Holokost Anıtı, Lapidarium gibi yerleri de gezebiliyorsunuz.
İster internet üzerinden istersenizde gişelerden bilet alabilirsiniz. Fakat gittiğiniz gün yoğunluk olması nedeni ile önceden bilet almanızda fayda var.
Macaristan oldukça zor geçmiş bir tarihe sahip. İki kanlı rejimi yaşamış bir ülke olarak bu rejimler sırasında zarar gören ve yaşamlarını kaybeden kişileri anmak için Orta ve Doğu Avrupa Tarihi ve Toplumu Araştırma Kamu Vakfı tarafından 2000 yılının Aralık ayında bir bina satın alınmış ve bu binanın düzenlenmesinde pek çok mimar görev almış. Bu iki karanlık dönemi yansıtmak için sıkı bir çalışma yapılmış. Çalışmaların sonucunda ise 2002 yılında müze açılmış.
Müze farklı tasarımı ile hemen dikkat çekiyor ve ziyaretçilerine çok farklı deneyimler yaşatıyor. O dönemleri ayrıntılı bir şekilde anlatırken dönemin insanlarının özgürlük için yaptığı fedakarlıkları da gözler önüne seriyor. İçeride kullanılan dokunmatik ekranlar sayesinde müzenin girişinde müze ile ilgili ziyaretçiler ayrıntılı olarak bilgilendiriyor. Müzenin yapısı ve binasının tasarımı ile bina tam bir anıta dönüştürülmüş. Eğer siz de tarihi yakından görmek isterseniz müze pazartesi günleri hariç haftanın her günü 10.00-18.00 saatleri arasında hizmet veriyor. Fakat bilet satışları 17.30’da bittiği için müzeye son dakika gelmenizi tavsiye etmiyoruz.
Macar asıllı olan ünlü sihirbaz Harry Houdini’nin gerçek evinden müzeleştirilmiş bu yer özellikle sihirli numaraları seven kişilerin oldukça hoşuna gidecek bir müze olabilir. Çok daha eğlenceli bir tarihin parçası olan bu evde gerçekten Houdini’nin yaşadığını bilmek ise farklı hissettiriyor. Müzede Houdini’ye ait kelepçeler, deli gömleği ve kitaplar olmak üzere pek çok kişisel eşya bulunuyor. Müzede Houdini’nin özel eşyalarının yanı sıra sihirbaz gösterileri ve etkileşimli programlar gibi etkinler yapılıyor. Bu etkinliklere ek olarak sihirbazlığa ilgi duyan genç sihirbazların becerilerini denemeleri için bir sahne de müzenin içinde bulunuyor. Evin girişinde ise Houdini’nin bir heykeli bulunuyor ve misafirlerini karşılıyor.
Haftanın her günü 10.00-19.00 saatleri arasında açık olan müzeyi gezmenizi ve buranın tadını çıkarmanızı kesinlikle tavsiye ediyoruz.
Arcade sevdalıları için tasarlanmış bu müze, arcade oyunlarına adanmış Avrupa’nın en büyük etkileşimli müzesi. İçinde yaklaşık 160 arcade makinesi oynayabileceğiniz müzede dünyanın en büyük arcade makinesi olan Hercules de bulunuyor. Fakat Hercules ile oynamaya izin verilmiyor. Onun dışında kalan arcade makineleri ile istediğiniz kadar vakit geçirebilirsiniz. Müzenin girişinde bileğinize bir bileklik takılıyor ve gün içerisinde müzeye istediğiniz kadar giriş ve çıkış yapabiliyorsunuz. Bazı turistler içeride eğlendikten sonra dışarıda yemek yiyip tekrar müzeye geri dönüyor ve eğlenmeye devam ediyor. Siz de değişik bir deneyim yaşamak ve eğlenmek istiyorsanız Budapest Pinball Museum’a bir şans verin.
Ulaşımı da oldukça kolay olan müze Újlipót semtinde bulunuyor. Dohány Sokağı Sinagogu’na ve Budapeşte Merkez Hali’ne çok yakın olan müzeye bu konumlardan yürüyerek gidebilirsiniz.
Kurucuları Irene ve Peter Ludwig olan çağdaş sanat galerisi 12 binden fazla sanat eserine ev sahipliği yapıyor. Adının çağdaş sanat galerisi olmasının yanı sıra 1960’dan beri yapılan sanat eserlerinin de bulunduğu ve sanatın tarihine de ayna tutuyor. Ayrıca Ludwig Çağdaş Sanat Müzesi’nde Doğu Avrupa Sanatı gibi pek çok nadir sanat eseri de bulunuyor. Picasso gibi çok önemli sanatçıların oldukça geniş koleksiyonlarına ev sahipliği yapan müzede Picasso’nun 900 adet sanat eseri de sergileniyor. Picasso’nun bu kadar çok eserinin olduğu üçüncü müze özelliği taşıyan Ludwig Müzesi, Rus sanat eserlerinin de Rusya dışında sergilendiği en kapsamlı yer. Müzeyi oldukça ayrıcalıklı ve özel kılan bu özelliklerinin yanı sıra teknolojik mimarisi ile de dikkat çekiyor. Işıklandırmaları ve kullandıkları teknolojik aletler ile müzenin ziyaretçilerinin çok güzel bir deneyim yaşamasına da olanak sağlıyor.
Binasının da oldukça göz alıcı olduğu Ludwig Çağdaş Sanat Galerisi dünyanın her yerinden sanatseverleri ağırlamak için bekliyor. Eğer siz de sanata ilgi duyuyorsanız Budapeşte’den Ludwig Sanat Galerisi’ne uğramadan dönmeyin. Ludwig Sanat Galerisi, pazartesi günleri hariç haftanın her günü saat 10.00-18.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor. Biletler gişeden ya da online olarak alınabiliyor.
Bir şehrin en keyifli yerleri kesinlikle sokakları bizce. O şehirde yaşayan insanların günlük yaşantısını gözlemleyebileceğiniz ve kendinizi de o şehrin bir parçası olarak hissedebileceğiniz yerler olan caddeler, sokaklar ve meydanlar da en az müzeler ve tarihi mekanlar kadar gezmeye değer.
İlk önerimiz bir şehir parkı. Varosliget 1.2 km’lik bir alana yayılmış. Burası çok eski zamanlarda bir bataklıkmış. İlk kez 1751 yılında bölgeye ağaç ekilmeye başlanmış. Şu an ise bu bölge resmen şehrin en popüler yerleri arasında bulunuyor. Varosliget kelime anlamı olarak da şehir parkı demek zaten. Halk ve buraya gezmeye gelen turistler burada keyifli vakit geçirerek doğanın ve çeşitli etkinliklerin de keyfini çıkarıyor. Varosliget’in başka bir tarihi özelliği ise dünyanın ilk halka açık parklarından biri olması. Varosliget’e ulaşım oldukça kolay. M1 metro hattı ile buraya kolayca varılabilir. Varosliget’in en güzel yönlerinden biri ise oldukça merkezi bir yerde bulunduğu için parkta vakit geçirdikten sonra gezilebilecek pek çok yerin oldukça yakında olması. Örneğin daha sonra gezmeniz için önereceğimiz Kahramanlar Meydanı, Varosliget’in hemen yanında bulunuyor.
Tarihi açıdan da oldukça önemli olan Şehir Parkı, asıl önemini ise 1896 yılında yapılan 1000. yıl kutlamalarından sonra kazanmış. Kutlamalar için buraya oldukça özenli yapılar yapılmış ve sonra halkın da çok sevmesiyle pek çoğu kalıcı olarak buranın bir parçası haline gelmiş. İçinde suni bir gölün de bulunduğu bu harika parkı gezerken sadece doğaya değil mimariye de doyacaksınız. Ek olarak Varosliget’te kışın buz pisti, yaz aylarında ise gölette gezebileceğiniz kayıklar bulunuyor. Budapeşte’ye bahar mevsimlerinde giderseniz ikisine de denk gelmeyebilirsiniz.
Budapeşte’nin en eski botanik parkı olan Füvészkert Botanik Bahçesi doğaya ve bitkilere ilgi duyan herkesin bayılacağı bir yer. 7000 farklı bitki türüne ev sahipliği yapan Füvészkert Botanik Bahçesi, Macaristan’ın en eski botanik bahçesi. 1771 yıllarına kadar uzanan uzun tarihi ile Füvészkert Botanik Bahçesi, Ulusal Kültür Mirası koruması altında. Oldukça değerli bir botanik bahçe olan Füvészkert, çeşit çeşit bitkileri ve göletleri ile ziyaretçilere her mevsim ayrı bir görsel şölen sunuyor.
Siz de bu harika botanik bahçeyi görmek istiyorsanız haftanın her günü açık olan Füvészkert Botanik Bahçesi’ne gidebilirsiniz. Botanik bahçe her gün açık olsa dahi açılışı ve kapanış saatleri değişiklik gösterebiliyor. Bu yüzden bahçeye gitmeden önce saat bilgisi almanızda fayda var.
Vörösmarty Meydanı, Budapeşte’nin kalabalık yerlerinin başında geliyor. Oldukça popüler olan bu meydan, Budapeşte’nin kalbinin attığı yer. Resmi bayramlarda ise çok daha fazla renklenen Vörösmarty Meydanı, canlı müzik yapanlar ve geçici tezgah kuran kişiler de oldu mu tam bir panayır havasına bürünüyor. Üstelik tam merkezde olan Vörösmarty Meydanı’na ulaşmak ya da oradan başka yerlere gitmek de oldukça kolay. Hem meydanın çevresinde hem de meydanda bulunan pek çok şey de görülmeye değer.
Budapeşte’ye ait turistik fotoğraflarda göreceğiniz pek çok unsur ya burada bulunuyor ya da buraya çok yakın bir konumda. Meydanın bir parçası olan Vörösmarty Anıtı da Budapeşte’nin simgelerinden bir tanesi. Bu anıtı Vörösmarty Meydanı’nda gezerken görebilirsiniz çünkü anıt meydanın tam olarak ortasına konumlandırılmış. Anıtın yanı sıra Avrupa’nın en eski metrosu olan M1 metrosu da bu alanda bulunuyor. Metro ve anıta ek olarak Gerbeaud Cafe, Aslan Çeşmesi, 100 yıllık tarihi ile oldukça değerli olan konser salonu Vigadó ve birazdan size alışveriş için önereceğimiz Budapeşte’nin alışveriş merkezi Vaci Utca da bu meydanın çevresinde konumlanıyor.
Vaci Utca Caddesi sadece bir cadde olsa da oldukça önemli. Danube Nehri’nin kuzeyinde uzanan cadde hem güzel bir manzaraya sahip hem de oldukça hoş bir ortamı var. Bu cadde araç trafiğine kapalı. Sadece yayaların yürüyerek gezdiği, alışveriş yaptığı, kafe ve restoranlarda dinlendiği bu caddede ihtiyacınız olan her şeyi bulmanız mümkün. Sokak ise diğer pek çok yer gibi tarihi açıdan oldukça yaşlı. 18. yüzyılda yapılan bu sokakta bulunan binaların çoğu 19. ve 20. yüzyılda yapılmış.
Alışveriş yapmak için lüks mağazalardan lokal satıcılara kadar geniş bir yelpazeye sahip olan bu caddede kendinizi şehrin bir parçası gibi hissedebilir, sevdiklerinize götürmek için hediyeler alabilirsiniz. Sonrasında ise buradaki hoş kafe ve restoranlarda dinlenebilir ve harika fotoğraflar çekebilirsiniz. Budapeşte’de yolunuzun kesinlikle buraya düşeceğine eminiz. O yüzden şimdiden iyi alışverişler.
Gellért Hill, şehrin Buda bölgesinde bulunan çok güzel bir alan. Budapeşte’nin, şehri üstten izlemek isteyenlere verdiği en güzel fırsatlardan biri olan Gellért Hill, deniz seviyesinden 235 metre yüksekte bulunuyor. Buraya çıkarken ise ziyaretçileri harika bir doğa manzarası bekliyor. Dağa tırmanıyormuş gibi hissettirse de ve biraz yorucu olsa da hem yolun kendisi hem de yolun sonunda karşınıza çıkan Budapeşte manzarası o kadar etkileyici ki Budapeşte’deyken kesinlikle gitmeniz gereken bir yer. Ayrıca buraya kadar gelmişken burada dinlenerek yemek yiyebileceğiniz küçük işletmeler ve hediyelik eşya alabileceğimiz dükkanlar mevcut.
Ek olarak Gellért Hill’de onunla özleştirilmiş Özgürlük Anıtı da bulunuyor. Özgürlük Anıtı Budapeşte’nin Nazi İşgali’nden kurtulmasını sembolize ediyor, ülke için oldukça önemli sembollerden.
Andrássy Út Caddesi, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunan oldukça popüler bir cadde. Daha önce gezmeniz için önerdiğimiz Terör Müzesi de bu cadde üzerinde bulunuyor. Özellikle lüks markaların işletmelerinin bulunduğu bu caddede çok güzel kafe ve restoranlar da bulabilirsiniz. Burayı UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne sokan özelliği ise caddenin ve bu caddede bulunan binaların mimarisi. Bu cadde üzerinde bulunan opera salonları, sergi salonları, büyükelçilik binası ve nostaljik tarihi yapılar hem tarihi açıdan hem de estetik açısından oldukça değerli.
Peşte bölgesinde bulunan Andrássy Út Caddesi, hem gezmek için hem de harika fotoğraflar çekerek şehri daha yakından tanımak için kesinlikle ziyaret edilmeli. Eğer Budapeşte tatiliniz boyunca merkezi bir yerde konaklamak istiyorsanız ise Andrássy Út Caddesi’ndeki mekanları değerlendirebilirsiniz. Burada oldukça güzel konaklama yerleri bulunuyor.
Varosliget şehir parkının hemen yakınında bulunan meydan, Budapeşte’nin en önemli sembollerinden bir tanesi. Millenary Anıtı’nın bulunduğu bu meydan oldukça merkezi bir yer ve hem turistik hem de şehrin yerlileri tarafından sıklıkla ziyaret edilen bir yer. Millenary Anıtı, 36 metre yüksekliği ile elinde Macar tacı ve haç tutan Baş Melek Cebrail’in bir tasviri. Bu anıtın yanı sıra Macaristan için büyük önemi olan ve kahraman olarak görülen kişilerin de anıtlarını görebileceğiniz bu meydan, adını bu kişilerden almış. Budapeşte için oldukça önemli olan meydanın Budapeşte’de kesinlikle ziyaret edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Margaret Adası, Budapeşte’nin köklü tarihinin önemli bir parçası. Kuruluşu, Macar Kralı 4. Bela zamanında olan bu ada, 4. Bela’nın kızı Margaret’ı o zamanki savaştan korumak istemesine dayanıyor. Kral, kızı için bu adayı yaptırıyor ve etrafındaki her şeyi kızına göre dizayn ettiriyor. Şu an karaya iki köprü ile bağlanan bu ada o zamandan beri Budapeşte’nin önemli bir parçası.
Yürüyüş parkurları, kafeler, restoranlar ve bolca yeşil alanın bulunduğu bu ada, tam olarak şehrin Buda ve Peşte kısımlarının ortasında konumlanıyor. Adada dört kişilik bisikletler ile çok keyifli turistik geziler yapabilir ya da tatile gittiğiniz dönemde adada yapılan konser veya festival gibi etkinliklere katılabilirsiniz. Özellikle festivaller ve konserler için oldukça uygun ve keyifli bir alan olan adaya kesinlike gitmenizi ve burayı keşfetmenizi öneririz.
Memento Parkı’nın çok farklı bir hikayesi var. Macaristan için çok zor olan dönemlerden biri olan komünist dönemi hatırlatan eserler bu parkta bulunuyor. Bir açık hava müzesi haline getirilen parkta, dönemin acıları ve zor olaylarını hatırlatmak amaçlı Komünist dönemdeki yöneticilerin yatırdıkları ve sonradan sökülen heykeller sergileniyor. Türkçede Hafıza Müzesi ya da Parkı olarak da adlandırılan Memento Parkı 1993 senesinde kurulmuş. Açık hava müzesinde bulunan 42 heykelin yanı sıra heykellerin yapıldığı dönemleri yansıtan sergileri görmek de mümkün.
Bir ülkeyi, bir şehri gezerken oranın dini yapılarını öğrenmek ve gezmek de ülkeyi ve şehri çok daha iyi tanımaya yardımcı olur. Bunun yanı sıra eski dini yapıların tarihi açıdan değerli oldukları gibi mimari açıdan da oldukça büyük önem taşıyorlar. Şehri keşfetmek için önemli dini yapıları da gezmenizi öneriyoruz.
Aziz Stefan Bazilikası, yapımı 50 yıl süren oldukça önemli bir dini yapı. Macaristan’ın ilk kralı olan Stephen’ın anısına yaptırılan Aziz Stefan Bazilikası’nda 3 farklı mimar çalışmış. Bu da bazilikayı daha özel ve değişik bir hale getiren bir unsur olmuş. Oldukça etkileyici bir tasarıma sahip olan Aziz Stefan Bazilikası, tavanında bulunan yıldızlardan fresklerine kadar her bir noktası ince düşünülmüş. Kilisenin etkileyici diğer bir yönü ise içinde bulunan sanat eserleri. Camlarından giren doğal ışık, kilisenin tasarımı ve bu sanat eserleri birleşince Aziz Stefan Bazilikası bambaşka bir havaya bürünmüş.
Şehrin Peşte bölgesinde bulunan Aziz Stefan Bazilikası’nın kubbesine de çıkılabiliyor. 364 merdiven ile çıkılan kubbenin oldukça etkileyici bir manzarası var. Ek olarak merdiven çıkmak istemeyen kişiler için bir asansör de bulunuyor. Kiliseye giriş tamamen ücretsiz. İsteyen kişiler kiliseye bağış yapabilirler. Kilisede farklı etkinlikler yapılıyor. Özellikle pazartesi günleri kilisede yapılan konserlere denk gelirseniz katılmanızı tavsiye ediyoruz. Çünkü gerçekten çok keyifli oluyorlar.
Buda Kalesi’nin içinde bulunan kiliselerden bir tanesi olan Matthias Kilisesi, Macar Kralı Aziz Stephan’ın isteğiyle 1015’te yaptırılmış. Tarihi açıdan oldukça önemli bir yeri olan kilisede pek çok Macar kralı taç giymiş ve pek çok kralın da lahdi burada bulunuyor. Bunlara ek olarak günümüzde kilisede, kralların taç giyme törenlerinde giydikleri kıyafetlerin replikası da bulunuyor. Eğer kıyafetlerin gerçeklerini görmek isterseniz ise Parlamento Binası’na gitmeniz gerek.
Balıkçı Tabyası’na oldukça yakın konumda bulunan kilisede bazı etkinler de düzenleniyor. Neo-gotik bir sanat anlayışı ile yapılan bina tam bir sanat eseri ve estetik açıdan da harika gözüküyor. Budapeşte’ye gelmişken burayı da gezmelisiniz.
Dohany Sokağı Sinagogu’ndan yazının başlarında Yahudi Müzesi kısmında değinmiştik. Aynı lokasyonda bulunan Dohany Sokağı Sinagogu Avrupa’nın en büyük sinagogu olma özelliği taşıyor. 3000 kişilik kapasitesi ile Peşte bölgesinde bulunan ilk Yahudi ibadethanesi. Aynı zamanda Neolog Yahudiliğin de merkezi olmasından dolayı oldukça önemli. Mimarisinde Kuzey Afrika-Endülüs İslam kültürü motifleri öne çıkan sinagogda gotik ve Bizans stillerinin yansımasını da görebiliyoruz. Farklı motiflerin birleşimi ile oluşan sinagogun iç tasarımı oldukça şatafatlı. Dohany Sokağı Sinagogu hem tarihi hem de mimari açıdan oldukça önemli bir yere sahip ve görülmesi gereken yerler arasında yer alıyor.
Gül Baba Türbesi, Osmanlı Dönemi’ne dayanan dini bir yapı. Zamanında şair bir Bektaşi dervişi adına yaptırılan türbede 15. ve 16. yüzyıllarda yaşamış Gül Baba ile Sultan Süleyman’ın buluştuğu söyleniyor. Adını bu olaydan alan türbenin bulunduğu yüksek tepeye Budin Savaşı sırasında ölen Gül Baba’nın gömüldüğüne de inanılıyor. Macar halkı tarafından çok sevilen Gül Baba’ya ithaf edilen türbe, daha sonraki dönemlerde Macar-Türk işbirliği ile restore edilmiş.
Farklı bir tarihi ve hikayesi olan yerler keşfetmekten zevk alıyorsanız Budapeşte’de Gül Baba Türbesi’ni ziyaret etmenizi kesinlikle öneriyoruz.
Bir yeri keşfederken en önemli olan tabii ki de tarihi mekanlarını da gezmek ve oranın tarihini öğrenmek. Bundan önce önerdiğimiz neredeyse her yer zaten tarihi bir geçmişe sahipti. Diğer gezilmesi gereken yerlerin dışında kalan tarihi mekanları ise bu kısımda veriyoruz.
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunan Buda Kalesi, Budapeşte denilince herkesin aklına gelen ilk yer olabilir. Oldukça meşhur ve Budapeşte’nin çok önemli bir simgesi olan Buda Kalesi 13. yüzyıl barok mimarisi ve oldukça geniş alana yayılması ile dünyanın en görkemli binaları arasında. Eskiden Macar krallarının yaşadığı bu kale aynı zamanda şehrin korunmasında da büyük öneme sahipmiş.
Şu an Buda Kalesi kompleksinde sanat galerileri, müzeler, kilise ve kütüphane gibi çeşitli önemli yapılar bulunuyor. Şehrin daha yüksek olan kısmı Buda’da bulunduğu için ve konumu çok özenli bir şekilde seçildiğinden dolayı içinde bulunan seyir terasından bütün Budapeşte’nin harika manzarasını izleyebilirsiniz. Mimari açıdan da tarihi açıdan da gezmesi oldukça zevkli olacak Buda Kalesi’ni gezmeden Budapeşte’den dönmeyin derim.
Zincir Köprü, Budapeşte’nin en önemli 3 yerinden biri. Parlamento Binası ve Aziz Stefan Bazilikası ile birlikte ilk üçe giren köprü 1842-1849 seneleri arasında Szechenyi tarafından yaptırılmış. Şehrin iki kısmı olan Peşt ve Buda’yı birbirine bağlayan bu köprü Tuna Nehri üzerinde oldukça ihtişamlı bir şekilde uzanıyor. Zincir Köprü ya da İngilizce olarak Chain Bridge olarak bilinse de halk tarafından Aslanlı Köprü olarak da anılıyor. Aslanlı Köprü denmesinin sebebi ise köprünün ayaklarında ve girişlerinde bulunan aslan heykelleri.
Özellikle şehirde dolaşırken Buda’dan Peşte’ye, Peşte’den de Buda’ya geçmek için oldukça sık kullanacağınız bu köprü hava karardıktan sonra da bambaşka bir güzelliğe bürünüyor. Işıklandırmalar ile bezenmiş köprüde iki yönlü yaya yürüyüş alanları var. Bu yüzden köprü üzerinden yürüyebilir ve harika manzaranın tadını çıkarabilirsiniz.
Balıkçı Tabyası, 1902 yılında yaptırılan, yeni Romanesk ve neo gotik stilin en önemli temsilcilerinden biri olan önemli bir yapı. İsmini Orta Çağ Dönemi’nde tabyanın yakınında bulunan balıkçı pazarından almış. Kule her ne kadar bir sarayı andırsa da burası daha önce hiç saray olarak kullanılmamış. Balıkçı Tabyası’nda 7 adet kule bulunuyor. Bu 7 kule Macaristan’ın kurulmasında rol oynayan 7 kavmi simgeliyor. Her bir detayı ince düşünülerek yapılmış Balıkçı Tabyası’nın en güzel yönü ise muhteşem manzarası. Tuna Nehri, Zincir Köprü, Margaret Adası, Parlamento Binası ve Aziz Stefan Bazilikası gibi harika yerleri buradan görebilir, bu manzaraların çok güzel fotoğraflarını çekebilirsiniz.
UNESCO Dünya Tarihi Mirası Listesi’ne giren Balıkçı Tabyası’na gittiğinizde burada bulunan kafe ve restoranlara keyifli vakit geçirebilir ve buranın ambiyansına kapabilirsiniz. Özellikle akşamları şehrin ışıkları ile birlikte bambaşka bir hale bürünen manzarayı kesinlikle görün deriz.
19. yüzyılda tasarlanmış Büyük Kapalı Pazar, Budapeşte’de yaşayan kişilerin gündelik hayatlarına dahil olabileceğiniz bir yer. 19. yüzyılda kapalı pazar olarak tasarlanmış pazarın en özenli yeri çatısı olabilir. Dikkat çekici renkler ile boyanmış çatı, pazarı nerede olsa fark edilir kılıyor. Burada geleneksel kıyafetlerden yiyeceklere kadar Budapeşte’ye ait olan her şeyi bulabilirsiniz. Keyifli bir alışveriş yapmak için ya da bölgeyi keşfetmek için gelebileceğiniz bu pazarda durup dinlenmek için lokal kafeler ve restoranlar da bulunuyor.
Vajdahunyad Kalesi, Macaristan’ın 1000. yılı anısına yaptırılan bir kale. Oldukça ihtişamlı ve adeta bir masaldan fırlamış gibi duran kale romantik Orta Çağ stilini yansıtıyor. Harika bir gölete ev sahipliği yapan kale, aslında karton ve ahşaptan inşa edilmiş. Bugünkü haline gelmesinde rol oynayan önemli isim ise Ignac Alpar olmuş. Detaylı ve ince çalışmaları ile kaleyi bu son görkemli haline getirmiş.
Vajdahunyad Kalesi’nde ayrıca Tarım Müzesi de bulunuyor. Kaleyi gezmeye gitmişken buraya uğramanızı da tavsiye ediyoruz.
1884 yılında inşa edilen bina Miklosyb tarafından yapılmış. Dünyaca ünlü harika bir akustiği olan bina hem opera için hem de diğer gösteriler için muhteşem bir yer. Andrássy Bulvarı’nda bulunan opera binası Neo-klasik tasarımı ile caddeye de harika bir ruh katıyor. Hem mimari hem de sanatsal açıdan oldukça etkileyici olan bu binanın tam adı ise Macaristan Kraliyet Operası Binası.
Şehrin Peşte kısmında bulunan binayı ziyaret etmenizi, hatta eğer fırsatınız olursa Macaristan Kraliyet Operası Binası’nda bir opera ya da gösteri izlemenizi tavsiye ediyoruz.
Budapeşte’de bulunan bir başka açık müze de burası. 2005 senesinde yapılan bu açık hava müzesinde 1940’lara özgü 60 adet demir ayakkabı bulunuyor. Deniz kıyısına yapılmış bu demir ayakkabılar Macaristan’daki Yahudilerin infazını simgeliyor. 2. Dünya Savaşı’nda devrilen Macar hükümeti liderinin yerine gelen ve Hitler’in düşünce ve eylem yapısını benimseyen Ferenc Szala tarafından nehre atılarak öldürülen ve bu sırada ayakkabılarını çıkarmaya zorlanan kişileri anmak için yapılmış bu heykeller Macaristan tarihinin çok acı bir dönemine ışık tutuyor.
Oldukça etkileyici bir açık hava müzesi olan bu bölgeyi de Budapeşte’de gezilecek yerler arasına ekleyebilirsiniz.
Budapeşte’nin her yeri adeta tarih. Sokakları, yapıları ve aklınıza gelecek diğer her şeyde tarihi bir hikaye, bir geçmiş bulmak mümkün. Fakat Budapeşte’nin ünlü olduğu bir konu da termal havuzlar yani kaplıcalar. Budapeşte’ye gitmişken fırsatınız olursa bu kaplıcalardan birinde keyifli bir vakit geçirebilirsiniz.
Király Kaplıcası, 16. yüzyıla uzanan tarihi ile oldukça eski bir kaplıca. O dönemlerde egemen olan Osmanlı’nın etkilerinin yansıdığı kaplıca tarihi bir atmosfere sahip. Türk hamamlarında bulunan sekizgen çatısı ile Király Kaplıcası’nda bulunan kaplıcalar 26-40 derece arasında bulunuyor. Király Kaplıcası ayrıca misafirlerine, sauna, SPA ve masaj hizmeti de veriyor. Tam olarak rahatlamak ve keyifli vakit geçirmek istiyorsanız Király Kaplıcası’nı gezi planınıza ekleyebilirsiniz.
Haftanın her günü sabah 9.00, akşam 21.00 saatleri arasında açık olan Király Kaplıcası’na ulaşım da oldukça pratik. Ulaşım için 19 No’lu tramvay hattını kullanabilir veya 109 No’lu otobüsle kaplıcaya ulaşabilirsiniz.
Gellért Kaplıcası, 1912-1918 tarihleri arasında Art Nouveau tarzında yapılmış bir kaplıca. Tavanı cam olan ve havuzun zemini mozaik olan kaplıca oldukça hoş bir stile sahip. Şehrin Buda tarafında bulunan kaplıca Gellert Tepesi’nin hemen altında konumlanmış. Kaplıca da en çok ilgi gören alanlar termal sıcak havuzları ve yüzme havuzları olsa dahi tesisin sauna, dalga havuzu, masaj, SPA, Fin hamamı gibi çeşitli hizmetlerinden faydalanmanız da mümkün.
Ulaşım için ise tercih edebileceğiniz pek çok toplu taşıma aracı bulabilirsiniz. Ulaşım için tramvay tercih etmek isteyen kişiler, 19-41-47-49 ve 56 No’lu tramvay hatlarını kullanabilirler. Otobüsle kaplıcaya ulaşmak isteyen kişiler ise 7-107-109-133 ve 233 no’lu otobüsleri kullanabilirler. Haftanın her günü 06.00-20.00 saatleri arasında hizmet veren kaplıcaya bir şans verebilir ve tatilinize unutulmaz bir anı daha ekleyebilirsiniz.
Avrupa’nın en büyük termal havuz kompleksi olan Széchenyi Kaplıcası, Budapeşte’nin en popüler yerleri arasında bulunuyor. 1913’te Neo-Barok tarzda inşa edilmiş Széchenyi Kaplıcası tarihi açıdan da oldukça önemli. Şehrin Peşte bölümünde bulunan Szechenyi’de 15’i kapalı, 3’ü açık olmak üzere farklı sıcaklıklarda havuzlar bulunuyor.
Széchenyi Kaplıcası’nda çeşitli hizmetler alınabiliyor. Bu hizmetler arasında sauna, buhar odası, masaj, kiralık veya satılık havlu ve mayo, soyunma odası ve kabin kiralama hizmetleri bulunuyor. Ayrıca Széchenyi Kaplıcası’nda her cumartesi günü SPA partileri oluyor ve kaplıca adeta bir parti alanına dönüşüyor. Yılın her döneminde ziyarete açık olan kaplıcanın açık havuzları 06.00-22.00 saatleri arasında, kapalı havuzları ise 06.00-19.00 saatleri arasında hizmet veriyor. Yaz dönemlerinde cumartesi günlerinde yapılacak olan etkinliklere göre kapanış saati 24.00’e kadar uzayabiliyor.
Lukács Kaplıcası, Türk hakimiyeti sırasında yapılmış en eski kaplıcalar arasında yer alıyor. Kaplıcanın içinde SPA, yüzme havuzu ve sıcak su havuzları gibi bölümler bulunuyor. Lukács Kaplıcası, çok turistik bir yer olmasa da Budapeşte’nin yerli halkı tarafından sıklıkla tercih ediliyor. Tuna Nehri’nin hemen kenarında bulunan kaplıcanın 360 derece panoramik terasından da manzaranın tadını çıkarabilirsiniz.
Ulaşım için tramvay ya da tren kullanabilirsiniz. Lukács Kaplıcası, pazartesi-salı-çarşamba günleri 06.00-18.00 saatleri arasında, perşembe-cuma-cumartesi ve pazar günleri 06.00-21.00 saatleri arasında hizmet veriyor. Bazen cumartesi günleri partiler yapılıyor ve bu partilerden dolayı kapanış saatleri değişiklik gösterebiliyor.