Dünyadaki her yere elimizi kolumuzu sallayarak rahatlıkla girebilme lüksümüzün olmadığı bir gerçek. Bazılarına girebilmek cesaret istiyor, bazılarına girmek istesek de girebilmemiz imkansız ve kesinlikle yasak.
Düşünebiliyor musunuz, ABD Başkanı’nın dahi özel izinlere ihtiyaç duyarak girebildiği korunaklı yerler var. Veya varlığı resmi olarak kabul edilmediği için girilmesi imkansız olan yerler…
Hangi amaçla kurulduğu bilinmeyen fakat girenlerin öldürüldüğü mekanlardan, kıyamet sonrası için tasarlanan korunaklı yerlere kadar dünyada girilmesi imkansız ve yasak olan 10 yeri sizler için listeledik.
İçindekiler
Dünya’da girilmesi imkansız ve yasak olan yerler arasında en iyi korunan ve en gizli tutulan yer hangisi derseniz, ABD’deki 51. Bölge.
Bu gizli bölge Las Vegas’ın yaklaşık 153 kilometre kuzeyinde, Groom Gölü yakınlarında bulunuyor.
İçeriye girebilmeyi bir kenara bırakalım, üzerinden uçmanın dahi yasak olduğu bu araziyi ancak uydu görüntülerinden görebiliyoruz. İçeride ne olup bittiği de sır!
51. Bölge, Soğuk Savaş döneminde uçaklar için test ve geliştirme tesisi olarak inşa edilmiş. 1950’lerin ilk yıllarında açılmasına rağmen CIA tarafından ilk kez 2013’te resmen kabul edilen 51. Bölge, günümüzde ABD Savunma Bakanlığı ve ABD Hava Kuvvetleri‘ne ait.
ABD Başkanının dahi özel izinle girdiği bölge, yıllarca saklanmış. Burayı kamuya açıklayan ilk ABD Başkanı ise Barack Obama.
Yüzlerce asker, her açıyı gören kameralar, çöle gizli sensörler ile korunan 51. Bölge’ye ABD Başkanı’nın dahi özel izinle girdiğini düşünürsek, başkasının girebilmesi imkansız ve yasak.
Etrafındaki çok sayıda uyarı levhası ve silahlı korumalarla insanları korkutmayı başaran 51. Bölge’nin içine girmeye çalışanların sonu ise hiç iyi değil; çünkü görevli askerlerin giriş yapmaya çalışanları öldürme yetkisi var!
51. Bölge’de uçak ve silahlar üzerine incelemeler, araştırmalar, analizler yapıldığı biliniyor. Bunda sır gibi saklanacak ne mi var? Bölgeyle ilgili çok fazla UFO teorisi üretiliyor. Bölgede ele geçirilen uzaylıların/uzay dairelerinin burada incelendiği düşünülüyor.
51. Bölge çalışanlarının ve emekli bilim insanlarının konuşma yasağı var. Yasağa rağmen Boyd Bushman ölümünden önce uzaylıların var olduğunu söyleyip elindeki 51. Bölge’ye ait uzaylı fotoğraflarını gösteren bir video paylaşmıştı.
ABD Hükümeti için çalıştığı söylenen uzaylıların yaşlarının bazılarının 250’lere vardığı söylendi; ama ABD “uzaylı” iddialarına herhangi bir yalanlama getirmedi. Bölgenin UFO teorileri 1947’de meydana gelen Roswell kazasına kadar uzanıyor.
Doğruluk payını bilemeyiz; fakat galaktik ziyaretçilerin içeride saklandığı söylemler sebebiyle tüm dünyada tanınan 51. Bölge’nin Nevada Çölü‘nü turizm açısından çekici hale getirdiği bir gerçek.
Korkutucu ikaz tabelalarından başka bölgede ne görebiliriz diye merak ediyorsanız, 1996 yılında Route 375’in adı “Dünya Dışı Otoban” olarak tekrar isimlendirilmiş ve bölgede “uzay” temalı mekanlar açılmış.
Alien Research Center ve Little A’le’Inn de turistler tarafından dikkat çeken noktalar.
Kıyameti ve kıyamet sonrasını ele alan kurgusal eserlere ilginiz var mı? Ya da kıyamet durumunda ne yapacağınızı planladınız mı?
Belki sizin bir kaçış kompleksiniz olmayabilir; fakat ABD Hükümeti olası felaket durumunda toplanacakları yeri planlamış. ABD Hükümeti’nin acil durum operasyonlarını yürüttüğü yer olarak bilinen “Mount Weather Acil Durum Operasyon Merkezi” dünya üzerinde girilmesi imkansız ve yasak olan yerlerden.
Mount Weather, 1958 senesinde Sovyet Rusya’nın Sputnik uydusunu uzaya fırlatmasından sonra savunma amacıyla kurulmuş bir merkez.
ABD Hükümet yetkililerinin felaket durumunda kullanımları için düzenlenen bu yer altı yaşam kompleksi, küresel bir yıkımda “dünyanın en güvenli yeri” olacak şekilde tasarlanmış. Yalnızca üst düzey devlet yetkililerinin değil, ulusal hazineleri (Ulusal Galeri’de yer alan sanat eserleri gibi) de korumak için hazırlanmış.
Hem yer altında hem yer üstünde üst düzeyde korunan Mount Weather’a girilmesi imkansız ve yasak. ABD’nin üst bürokrat üyelerinden dahi olsanız buraya giriş izniniz yok; hatta kimse dışarıdan bile kompleksin yakınına yaklaşamaz. Bu acil durum kompleksine giriş yalnızca ABD Hükümeti’nin onay mührü ile sağlanabiliyor.
Kıyamet sonrası ve acil durum operasyon merkezi olarak tasarlanan Mount Weather, birçok kitap, dizi, film ve oyunda yer alıyor. Video oyunu Call of Duty: Black Ops II’te yer alan Mount Weather, Yakın Tehlike (Thirteen Days) filminde acil durum tesisi olarak, X-Files ve kıyamet sonrası dizisi The 100’ta da karşımıza çıkıyor.
Soğuk Savaş dönemini en iyi anlatan kitaplardan olan Mayısta Yedi Gün romanında Mount Thunder isimli tesis de Mount Weather’dan esinlenilmiş.
Girilmesi imkansız ve yasak olan yerlerin genellikle “kıyamet sonrası” için inşa edilen kompleksler.
Peki kocaman bir dağ gördüğünüzde içinde adeta “kocaman bir şehir” olduğunu hayal edebilir misiniz? Amerikan Uzay Komutanlığı ve Kuzey Amerika Ordusu’na hizmet veren Cheyenne Dağı Kompleksi tam olarak böyle bir yer.
Soğuk Savaş döneminde dağın derinliklerine inşa edilen kompleks, 1960’larda Rusya’nın nükleer saldırı tehdidinden korkularak oluşturulmuş. Bilim insanları bu kompleksin her türlü nükleer, biyolojik veya elektromanyetik tehdide karşı dayanıklı olduğunu söylüyor.
Cheyenne Dağı Kompleksi, eşi benzeri olmayan yaklaşık 20 tünelden oluşan kocaman bir sığınak. Raylar üzerine inşa edilen 15 binadan oluşan kompleks, kendi kendine yeten bir şehir adeta.
İçinde yedek ısıtma ve soğutma sistemi olarak kullanılabilecek 5 göl olduğu biliniyor. Kompleks her türlü yiyecek, su, kanalizasyon, enerji barındırıyor içinde.
Bir Kızılderili efsanesine göre Cheyenne Dağı, yıllar önce Kızılderili kabilelerinden Ute Kabilesi’ni kurtaran bir ejderha. Tanrılar tarafından büyük bir sel gönderilerek cezalandırılan insanlar, öyle bir yakarıyor ki, insanların haline acıyan ve yakarışlarını kabul eden Tanrılar sel sularını içecek bir ejderha gönderiyor. Suyu içen ejderha uyuyakalıp taşlaşıyor ve işte bu dağ oluşuyor efsaneye göre.
Bir zamanlar “uyuyan ejderha” olarak anılan Cheyenne Dağı, bu kompleksin inşasıyla birlikte 1966’dan beri hiç uyumadan 7/24 çalışıyor. Tüm dünyadaki ve uzaydaki gözetim sistemlerini analiz eden çalışanlar dışında kompleksin içine girmek kesinlikle imkansız.
Merkezi Utah olan ve “Mormon Kiliselerindeki Gizli Depo” olarak adlandırılan depo, 1965 yılında granit bir dağın 600 metre derinliğine inşa edilmiş.
Nükleer bir patlamaya dahi dayanacak şekilde korunaklı olarak tasarlanan ve üstün güvenlik önlemleri alınan bir depoda ne mi saklanabilir?
Little Cottonwood Kanyonu’nda yer alan depo, zamanında kilise için önemli kayıtları saklamak ve korumak için oluşturulmuş.
Mormonlar, 1930’lu yıllardan itibaren aile kütüklerine dair bilgileri toplamaya başlamışlar. Mormon kiliselerindeki bu gizli depo dünyanın en eski, en büyük soyağacı kayıtlarını ve tarihi bilgileri barındırıyor.
Mikrofilm ve dijital ortamda 3.5 milyardan fazla görüntünün ve 3 milyar sayfadan fazla verinin olduğu biliniyor. Arşivin 100’den fazla ülkenin kütüphaneleri, kiliseleri ve gizli arşivleriyle yapılan anlaşmalar yoluyla oluşturulduğu söyleniyor.
Genel erişime kapalı olan Mormon Kiliselerindeki gizli depo, girilmesi imkansız ve yasak olan yerlerden. Mormon Kilisesi üyelerinin dahi bu depoya erişim izni yok; ancak yüksek rütbeli dini liderler gizli depoya erişim sağlayabiliyor.
Kasanın yerini görmek isteyenler için deponun önüne kadar özel turlar düzenleniyor. Tabii erişim izni olmayan bir depoyu neden dışardan görmek için para ödenir, orası pek mantıklı gelmiyor.
Dünya altınlarının %25’inin saklandığı bir yere girebilmek mümkün müdür? New York Federal Rezerv Bankası, girilmesi imkansız ve yasak olan, yüksek güvenlik önlemleriyle korunan bir yer.
Deniz seviyesinden 60 metre aşağıda bulunan rezerv bankası, dünyadaki en aktif ve en varlıklı Federal Rezerv Bankası.
2. Dünya Savaşı sırasında ABD’deki altınlar bu bankada saklanmış. New York Bankası’nın bodrum katında yer alan bu rezerv bankası hala 250 milyar dolarlık altın külçelere güvenli bir ev. 7.000 ton altın tuğla hayal edin! Sonra da bunların hangi güvenlik önlemleri ile nasıl saklandığını…
New York Federal Rezerv Bankası güvenlik kameraları, hareket sensörleriyle 24 saat izleniyor ve Federal Rezerv’in özel silahlı nişancıları ile korunuyor.
Bu kadar mı sandınız? Külçe külçe altınların yer aldığı bölüm, çelik takviyeli beton duvarlara sahip. Ayrıca kasaya girişi koruyan 140 tonluk bir silindir var. Uygun deliğe yerleştirilen silindir 90 derece dönüyor ve açılıyor.
Böylece karşınıza aşmanız gereken bir başka şey çıkıyor: Bir kombinasyon. Buraya girmek imkansız dediysek boşa demedik. Bu kombinasyonun tamamını bilen bir kişi dahi yok. 3 kişilik “kontrol grubu” olmak zorunda kombinasyonun çözülüp diğer aşamalardan da geçerek altınlara ulaşabilmek için.
En temel ihtiyacımız beslenme olduğuna göre kıyamet senaryolarında ilk akla gelen şeyin gıda problemi olması normal. Tabii bu problem düşünülmüş ve insanlığın son umudu olması için Nuh’un Gemisi işlevi görecek bir tohum deposu inşa edilmiş. Olası felakette başvurulacak yer Svalbard Küresel Tohum Deposu ya da bir diğer adıyla Kıyamet Ambarı.
İnsanlığın başına gelebilecek en kötü felaket senaryosunda dahi yeryüzündeki mahsullerin çeşitliliğini korumak amacıyla tasarlanmış burası. Dünyadaki yaşamın sonu geldiğinde erzak ihtiyacını karşılamak ve sıfırdan bir “Bitki Krallığı” kurabilmek için tasarlanan depo, Mart 2008’den beri faaliyet gösteriyor.
Norveç’e bağlı Spitsbergen Adası‘nda bir dağın içine gömülü olarak inşa edilen depo, yaklaşık 9 milyon dolara mal olmuş. 200 yıl dayanacak şekilde her türlü deprem ve patlamalara karşı dayanıklı olarak inşa edilmiş.
Tohum deposu için Spitsbergen Adası’nın seçilme sebebi, bölgenin donmuş topraklardan oluşması ve deniz seviyesinden 130 metre yukarıda yer alması. Yapılan araştırmalara göre yeryüzündeki tüm buzullar erise bile ambar deniz seviyesinin üzerinde kalacak.
Rutubet, ısı gibi her türlü koşulda korunabilmesi için 4 kat paketlenen tohumlar dünyanın farklı noktalarından geliyor. Düşünün, Kuzey Kore bile tohumlarını dondurmuş bu depoda! En büyük katkı ise ABD tohum bankasından.
Dünyada bilinen bütün bitkilere ait tohumları barındıran depoda, 4.000 farklı tohum türünün yaklaşık 840.000 örneği var. En önemli bitki türleri ise buğday, mısır, pirinç, patates, elma ve hindistancevizi. Tüm devletlerin küresel veya bölgesel olarak gıda mahsullerinin tehlikeye geçtiği durumlarda buraya tohum örneklerini bırakma hakları var.
Özel araştırmacı veya bitki yetiştirme uzmanı değilseniz tohum deposuna giriş izniniz kesinlikle yok.
Dünyanın en iyi korunan ve en güvenli yerlerinden olarak bilinen Svalbard Küresel Tohum Deposu, büyük bir felaket olmadığı sürece girilmesi imkansız ve yasak olan bir yer.
Geçtiğimiz senelerde eriyen buzlar sonucu içeriyi su bastığı düşünülürse bu ambarın olası bir kıyamette ne kadar dayanıklı olabileceği tartışmalı.
Tam olarak içinde ne olduğu, neyin korunduğu bilinmeyen ve içine girilmesi imkansız ve yasak olan yerlerden biri İngiltere’deki HavenCo.
Yalnızca İngiltere Kraliyet ailesi mensuplarının ve yatırımcıların girebildiği HavenCo, kıyıdan yaklaşık altı mil uzaklıkta denizin ortasında yer alan bir yapı.
“Roughs Tower” olarak bilinen insan yapımı bu eski yapı, İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman uçak saldırılarına karşı denizin ortasında inşa edilmiş.
HavenCo, İngiliz yasalarının bir takım kısıtlamalarını atlatabilmek için 2000 yılında Sealand Prensliği’nde veri barındırma hizmeti vermek amacıyla açılmış.
“Veri cenneti” olarak adlandırılıyor olsa da HavenCo’da ne barındığı ve saklandığı çok az insan tarafından biliniyor. Tabii girilmesi imkansız olduğu buradan rahatlıkla anlaşılıyor.
Vermiş olduğu hizmet ve operasyonları hakkında herhangi bir açıklama yapmadan 2008 yılında kapanan HavenCo, 2013’te tekrar faaliyetine başlamış.
Varlığı reddedilen bir yere girilmesi imkansız olacaktır haliyle. Moskova’daki Metro-2 adını taşıyan gizli bir yer altı ulaşım sisteminden bahsediyorum.
Stalin döneminde yapıldığı söylenen ve savaş sırasında veya olası bir felakette üst düzey yetkililer için gizli kaçış tüneli görevini görecek tünel, D-6 KGB kod adını taşıyor.
Moskova Metro İdaresi, 4 tane olduğuna inanılan bu metro tünellerinin varlığını ısrarla reddediyor. Buna rağmen Metro-2 inşaatında çalıştığını söyleyen insanlar var. Üstelik 1994 yılında bir grup tarafından yer altı sisteminin girişinin bulunduğu iddia ediliyor.
Her ne kadar metro tünellerinin varlığı herhangi bir belge ile kanıtlanmamış olsa da, metro tünellerinin 50-200 metre derinliklere uzandığı söyleniyor.
Metro-2 tünellerinin Kremlin, Vnukovo-2 Havaalanı, Genelkurmay Akademisi gibi önemli idari kurumları birbirine bağladığı söyleniyor. Tabii idari kurumların yanında apartman daireleri ve teknik odaları da içeriyor.
Herkes için gizemini korumaya devam eden Vatikan’ın kutsal makamı Vatikan Gizli Arşivleri, dünyanın en özel arşivlerine sahip. 2019 yılından itibaren “Vatikan Apostolik Arşivi” olarak adlandırılmaya başlayan arşivlere erişim neredeyse imkansız.
Katolik Kilisesi’nin belgelerinin depolama alanı olarak kurulan arşiv, 8. yüzyıla kadar uzanan oldukça değerli belgelere ev sahipliği yapıyor.
Kayıtlara geçen tüm işler, yayınlanan kitaplar, devlet yazışmaları, dini araştırmalar yer altına kurulan bu arşivde tutuluyor. 85 kilometrelik raflarda 35 bini geçen belge bulunuyor.
Belgeler arasında Michelangelo’nun Papa II. Julius için yazdığı mektup, Martin Luther’in aforoz belgesi de yer alıyor. En gizli belgelerden biri ise Tapınak Şövalyeleri aleyhindeki davaların tutanakları.
Görev süresince arşivin hak sahibi dönemin Papa’sı. 17. yüzyıla kadar kimsenin giriş izni olmayan Vatikan Gizli Arşivleri, Papa 5. Paul tarafından 17. yüzyılda akademisyenlere sınırlı olarak açılmış.1881’de ise Papa 13. Leo, araştırmacılar için kapılarını açmış.
75 yaşını doldurmamış belgeler diplomatik ve devlet bilgilerini koruma amacıyla kesinlikle gizli tutuluyor ve hiçbir koşulda paylaşılmıyor.
Günümüzde özel izinlerle araştırmacılar Vatikan Gizli Arşivleri’ne giriş sağlayabiliyor; tabii oldukça detaylı başvuru şartlarını sağlayabilmeleri koşuluyla. Zorlu şartları aşan araştırmacıların dışında buraya hiçbir kimse erişemiyor, arşive erişim kesinlikle yasak.
Dünyanın en kapalı ülkesi Kuzey Kore’de gizli kapaklı bir şeyler dönerse bunu öğrenmek imkansız olur tabii.
Ülkeye girişin ne kadar zor olduğunu zaten biliyoruz; ama hadi diyelim Kuzey Kore’deyiz, yine içeriye girilmesi imkansız ve yasak olan bir yer var: 39. Oda.
Kuzey Kore’nin kurucusu Kim II-Sung’un ölümünden sonra yerine geçen oğlu “saray ekonomisinin temel taşı” olarak 39. Oda’yı kurmuş.
1970’lerin sonunda kurulan 39. Oda, adını nereden alıyor bilinmiyor. Hakkında neredeyse hiçbir bilgi olmayan bu gizli ofis hakkındaki söylentiler oldukça rahatsızlık verici.
ABD merkezli operasyonlara göre 39. Oda, sahte para basmadan uyuşturucu kaçakçılığına kadar geniş bir suç skalasında rol alıyor. Ülkenin sessizlik politikasından dolayı yasadışı faaliyetleri ortaya dökebilmek imkansız. Bu sebeple Kuzey Kore rahatlıkla tüm iddiaları inkar edebiliyor.
İçeride tam olarak ne döndüğü açıklanmıyor, söylentiler inkar ediliyor olsa da 39. Oda’ya girilmesi kesinlikle yasak. İçeriye girmenin cezası ise ölüm! Üstelik bu ceza yalnızca içeriye girenin kendisine değil, kişinin ailesine de uygulanıyor. Gerisini siz hayal edin!