Üzerinde yaşadığımız topraklar antik kent bakımından öyle zengindir ki “Türkiye bir açık hava müzesidir” dendiğini sıklıkla duyarız. Fakat bu zenginliğe rağmen bazısını mutlaka gidip görürüz bazısını duyduğumuzla kalırız. Meraklısı ise çok uzak şehirlerden gelir. Hatta antik kentler, ülke dışından bile bol bol ziyaretçi ağırlar.
Türkiye’de oldukça meşhur olan antik kentlerden bir tanesi ise Gordion Antik Kenti. Gordion Antik Kenti, Erken Tunç Çağı’ndan Orta Çağ dönemine kadar yerleşim yeri olarak kullanılmış bir bölge. Bu bölgenin diğer bir önemli özelliği ise tarihte ve mitolojide adı geçen meşhur Kral Midas’la bağdaştırılması. Ankara’da bulunan Gordion Antik Kenti’ni ziyaret etmek için sadece bu bilgiler yeterli olsa dahi bunun yanında Unesco tarafından Dünya Mirası Listesi’ne eklenmesiyle de henüz buraya gitmemiş olanların da dikkatini çekti.
O zaman gelin Dünya Mirası Listesi’nde bulunan Gordion Antik Kenti hakkında derlediğimiz bilgilere bakalım. Yalnız ufak bir uyarı yapalım bu bilgilerden sonra en kısa zamanda Ankara’da bulunan bu harika antik kenti ziyaret etmek isteyebilirsiniz.
İçindekiler
Başkentimiz Ankara, Polatlı ilçesinde gizemli mi gizemli bir tarihe ev sahipliği yapıyor.
Sakarya Nehri ile Porsuk Çayı’nın birleştiği yerde konumlanmış olan Gordion Antik Kenti, Gordion Frig Medeniyeti’nin başkentidir. Bugün Ankara’ya 94 km uzaklıkta, Ankara’da bulunan Polatlı’nın 29 km kuzeybatısında konumlanan ve tarihi açıdan oldukça önemli bir bölge olan Yassıhöyük’de bulunuyor.
Frigya’nın başkenti olan Gordion Antik Kenti’ne gitmek oldukça kolay. İsteğinize göre özel araç ile ya da toplu taşıma araçalrı ile bölgeye gidebilirsiniz. Özel araç ile gidecekseniz Polatlı’yı geçtikten sonra tabelaları ya da navigasyonu takip ederek kolayca Gordion’a varabilirsiniz.
Gordion’a toplu taşıma kullanarak gitmek istiyorsanız Polatlı’dan Yassıhöyük köyüne sefer yapan araçları tercih edebilirsiniz.
Bu kapı, MÖ 8. yüzyıl sonlarında yapılmış. Gordion Antik Kenti’ne girişlerin sağlandığı ihtişamlı kapının büyük bir kısmı yok olmuştur. Eskiden bu kapıdan geçilerek sarayı oluşturan büyük dikdörtgen yapılara ve üstü açık avluya çıkıldığı tahmin ediliyor. Dönemine göre oldukça görkemli olan yapının bugün sadece 9 metrelik kısmını görebiliyoruz.
Frigler ölen kişileri mermerden oyulan mezarlara ya da Tümülüs denen odalara gömermiş. Yani Gordion’da sıklıkla Tümülüs göreceksiniz. Şu an antik kentte 85’e yakın Tümülüs olduğu biliniyor.
Bölgedeki en büyük Tümülüs’ün Kral Midas’a ya da Kral Gordios’a ait olduğu düşünülüyor. 300 metre çapı ve 53 metre yüksekliğiyle ihtişamlı Büyük Tümülüs’ün mezar odasına 100 metre uzunluğunda bir koridordan varılıyor. Kral Midas’ın mezarının dışında tepedeki mezarların neredeyse hepsinin önemli kişilere ait olduğu düşünülmekle birlikte burada bulunan mezarların tarihleri M.Ö. 9 yüzyıldan 2. yüzyıla kadar olan büyük bir dönemi kapsıyor.
Kral Midas’a ait olduğu varsayılsa da kime ait olduğu tartışmalı olan mezar odası, dünya üzerinde günümüze ulaşan en eski ahşap yapı örneğidir. Ziyaretçiler mezar odasına giremiyor fakat küçük bir pencereden mezarı görebiliyor.
Friglerin yaşadıkları dönemin en zengin topluluklarından. Fakat ilginçtir ki Büyük Tümülüs’ün kazılarında altın gibi değerli eşyalar hiç çıkmamış. Arkeologlar bunun sebebinin şehri istila eden Kimmerler’in ganimet olarak değerli eşyaları yanlarında götürdüklerini düşünüyor. Her ne kadar diğer tümülüslerde de değerli eşyalar bulunmamış olsa da buradaki insanların oldukça farklı olduğunu hatta prens ve prenses olduklarını anlamanın farklı yolları bulunuyor. Tümülüslerin sahiplerinin refah durumlarına dair en sağlam kanıtlar ise mezarlarda bulunan ince işçilikle yapılmış o döneme ait lüks eşyalar. O dönemlerde bu eşyaları kullanan kişilerin sıradan halk olmasının tabii ki de mümkün değil.
Yassı şekildeki büyükçe höyük Sakarya Irmağı’nın doğusunda konumlanmaktadır. Buradan çıkarılan birçok eser vardır.
Kent duvarları, kral ailesine ait eşyalar, anıtsal kapı ve evler arkeologlar tarafından yapılan kazılar sonucunda çıkmıştır. Çıkarılan eserler, Frigya Krallığı’nın en zengin dönemini işaret eder.
Kent merkezi olarak kullanılan kısım, höyüğün orta kısmıdır. Burası esasında saraylar için ayrılmıştır. Bunlar kerpiçten yapılmış duvarları ile dört yapıdan oluşan saraylardır.
Bu yapıya benzer örnek Troya II, Hattuşaş ve Miken’de de vardır.
Gordion Antik Kenti’ndeki saraylar megaron şeklinde inşa edilmiştir. Megaron, iki odalı ortasında ocağı bulunan yapılardır. Bu yapıların saray ve kale halini alması ise M.Ö. 9. yüzyılda gerçekleşir. Sarayın yapımında kullanılan malzemelerin o dönem için çok yaygın inşaat malzemeleri olmadığı da kazılarda bulunan şaşırtıcı özelliklerden.
Sarayda aynı zamanda oldukça kaliteli süslemeler de kullanılmış. Bu süslemelerin başına yer alan figür ise aslan. Saraylarda kullanılan aslan başları şu anda Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergileniyor.
Müze, hemen Midas Tümülüs’ünün karşısında yer alıyor. Gezdiğiniz toprakların atmosferini derinden hissetmek için 1963 yılında kurulan ve yaklaşık olarak 750 eserin sergilendiği Gordion Müzesini mutlaka ziyaret etmelisiniz.
Burada Gordion kazılarından çıkarılan Eski Tunç Çağı, Orta ve Geç Tunç Çağı, Erken Frig Çağı, Erden Demir Çağı, Lidya Dönemi, Helenistik Dönem, Roma Dönemi’ne ait birçok değerli eseri görme şansına sahipsiniz. Çanaklar, çömlekler aklınıza gelebilecek yaşamı sağlayan her alet kazılardan çıkarılmış.
Ayrıca bölgenin özelliğini yansıtan tümülüslerden de çıkarılan birçok eser göreceksiniz… Müzenin bahçesinde ise Galat Mezarı, Frig ve Roma mozaikleri yer almaktadır.
Yaz ve kış dönemi olmak üzere iki farklı saat aralığında ziyaret saati bulunuyor.
1 Nisan – 1 Ekim tarihleri arasında 08:00 – 19:00 saatlerinde ve 1 Ekim – 1 Nisan tarihleri arasında 08:00 – 17:00 saatleri arasında Gordion Antik Kenti’ni ziyaret edebilirsiniz.
Antik kente girişler, Müze kart sahibi ziyaretçiler için yılda 2 defa ücretsizdir. Plus Müzekart sahipleri ise antik kente, yıl içinde istedikleri kadar ücretsiz giriş yapabilirler. Yabancı turistler için giriş ücreti 3 Euro.
4 bin yıllık geçmişi olan Gordion Kenti’nin, Anadolu tarihinde çok önemli yeri olmuştur. Gordion Antik Kenti, birçok dönemi görmüş ve farklı topluklara ev sahipliği yapmıştır. Kral Yolu’nun geçtiği kent olduğundan ticaret ve ulaşım anlamında her zaman canlı ve uğrak bir yerdi. Tabii bu topraklarda birçok devletin de gözü vardı.
Bölgede yapılan kazılar sayesinde, Gordion’daki ilk yerleşmenin Erken Demir Çağı’nda yani MÖ 1100 – 900 yılları arasında olduğu biliniyor.
Antik kent “Gordion” adını Frig Kralından almıştır. Yıl M.Ö. 800 olduğunda Frig Kralı Gordios, bu toprakları başkent haline getirmiştir.
Kentin en çok zenginlik gördüğü zaman, Gordios’un oğlu Kral Midas’ın dönemidir.
Evet evet tarihte efsanelerle anılan Kral Midas…
“Midas’ın eşek kulakları, Kralın dokunduğu yerin altına dönüşmesi ve Gordion kördüğümü” bu efsanelerden hepsini ya da en az birini mutlaka duymuşsunuzdur! İşte bu efsanelerin ana kahramanı olan Kral Midas’tan bahsediyoruz. Başka bir efsaneye göre de Kral Midas, Gordion şehrinin Lidyalılar tarafından işgal edilmesi sonucunda öküz kanı içerek intihar etmiştir. Tarihçiler bunun olmadığını, Kral Midas’ın işgal sonucunda başına bir darbe alarak öldüğünü söylüyor. Kentin dış şehir adıyla adlandırılan bölgesinde 2022 yılında yapılan çalışmalarda bulunan yazıtta Gordion adının geçtiği keşfedildi. Bu yazıt Gordion isminin geçtiği ilk ve tek yazıt olma özelliğine sahip.
Ayrıca 2023 yılında Antik Başkent Gordion, UNESCO tarafından Dünya Miras Listesi’ne alındı.