Kategoriler AvrupaYurt Dışı

Porto’daki Görülecek Yerler

Portekiz’in en büyük ikinci kenti olan Porto, hareketli bir liman kenti.

Antik Roma döneminden beri insanların yaşadığı bu şehrin adı da bu özelliğinden geliyor: Romalıların kente verdiği isim olan “Portus Calle”, Latince’de “Liman Yolu” anlamına geliyor.

Porto Hakkında

Douro Nehri’nin kıyısında kurulmuş olan Porto’da ticari bir limanın yaşamından kesitleri gözlemeniz hala mümkün (burada ilginç bir bilgi de paylaşmak isterim ki “Douro” eski Keltçe’de “su” anlamına geliyor, yani nehrin ismi gayet basit biçimde Su Nehri!).

Şimdi büyük kısmı turistik cafeler ve restoranlarla dolu olsa da hala nehir kıyısında çok sayıda depo ve iskele yer alıyor.

Şehrin ünlü Porto şarabı da icadını bu aktif ticarete borçlu: Portekiz’de üretilen şarapları İngiltere’ye naklederken su miktarını azaltarak hacmi küçültmeyi ve kazançlarını artırmayı hedefleyen tüccarlar bunun sonucunda alkol oranı yüksek olan Porto şarabını icat etmişler.

Bunun hakkında daha fazla bilgiyi Porto Gezi Rehberi yazımın Yeme – İçme kısmında vereceğim. Ondan önce bu yazıda ise Porto’da görülmesi gereken yerleri tanıtacağım.

Porto’ya ister uçakla ister Lizbon’dan trenle gelin, kentteki gezinizin ilk noktası başlı başına bir tarihi eser olan Sao Bento durağı olacak. Buradaki eşsiz duvar seramiklerini doya doya seyrettikten sonra duraktan çıktığınızda şehri yaya olarak gezeceğiniz bir rota hazırladım sizin için.

Tabii siz Porto’da sahip olduğunuz zaman ve konakladığınız yere göre farklı biçimde de gezebilirsiniz.

Porto’da Gezilecek Yerler

Dom Luis 1 Köprüsü

Sao Bento İstasyonu’nundan çıkınca sola doğru dönüp yürürseniz caddenin sonunda bir köprüye geleceksiniz.

Köprü yaya trafiğine açık ve epey yüksekte yer aldığından köprüden Douru Nehri, Porto ve Vila Nova de Gaia’nın mükemmel bir manzarasını seyredebilirsiniz.

Tek sorun, köprünün aynı zamanda araç trafiğine de açık olması. Özellikle kalabalığın yoğun olduğu zamanlarda kendinize dikkat edin.

Alt kısımda, neredeyse nehir seviyesinde de araç yolu var ama oranın pek manzarası yok, güzel olan üst kısım.

Yapımı 1881 ile 1886 arasında süren köprü hala dünyanın en büyük demir kemerine sahip. Tabii üzerindeyken bunu göremiyorsunuz.

Köprüyü görmek için en iyi konum ise yazının ilerleyen kısımlarında bahsedeceğim Ribeira.

Ayrıca, Douro Nehri üzerinde bir tekne gezisine çıkarsanız, Paris’teki Eyfel Kulesi’nin mimarı Gustave Eiffel tarafından tasarlanan Dona Maria Pia Köprüsü’nü de görebilirsiniz. O da benzer biçimde demir konstrüksiyon ile inşa edilmiş.

Geldiğiniz yoldan geriye biraz yürürseniz (önce köprüden kentin panoramik manzarasını görün istedim) ikinci durağımız olan Porto Katedrali’ne geleceksiniz. Zaten önündeki turist otobüslerinden de tanırsınız.

Porto Katedrali (Se do Porto)

Avrupa’nın neredeyse her şehrinde olduğu gibi Porto’nun da bir katedrali var ama bence İtalya’dakilere kıyasla biraz sönük kalıyor. Aynı duyguyu Lizbon’da da hissetmiştim, Braga’da yer alan manastırlar ise çok daha etkileyici. Yine de buraya kadar gelmişken sekiz asırlık bir geçmişi olan bu koca yapıyı görmeden de olmaz tabii.

İki yanda yükselen kuleleriyle Gotik mimarinin tipik bir örneği olsa da yandaki beyaz duvar bence biraz sırıtıyor.

Avlusu ise oldukça etkileyici, zeminiyle aynı renkten taş kemerleri tipik Hristiyan dekorasyonunu mükemmel biçimde yansıtıyor ve eğer ortam çok kalabalık değilse kendinizi orta çağda, şövalyeler arasında hissetmenize neden oluyor.

Katedralin içinde ise oldukça kalın sütunlar dikkat çekiyor ve binaya bir kale görünümü katıyor, sağlamlığını hissediyorsunuz. Sekiz asırlık bu katedralin duvarları ise sade bırakılmış.

Avludan geçilen Casa do Cabildo ise katedrale bağışlanmış eserleri sergiliyor.

Katedrale giriş ücretsiz, Casa do Cabildo için 3 Euro ödemeniz gerekiyor (Porto Card ile 2 Euro).

Nisan ile Ekim arasında her gün 09:00 – 12:30 ve 14:30 – 19:00, Kasım ile Mart arasında ise her gün 09:00 – 12:30 ve 14:30 – 18:00 saatleri arasında gezebilirsiniz.

Igreja dos Grilos (Çekirge Kilisesi)

Resmi adı Igreja de São Lourenço yani Aziz Lorenzo Kilisesi olsa da halk arasında Çekirge Kilisesi diye anılıyor.

450 yıl önce Cizvit tarikatı tarafından inşa edilmiş ve burada ücretsiz ders vermişler. Ancak 1759 yılında Cizvit tarikatı dağıtılınca İspanya’dan gelen ve ilk yerleştikleri yer olan lugar do Grilo yani Çekirge Kasabası’ndan dolayı “çekirgeler” diye anılan başka bir rahip topluluğuna verilmiş. İsmi de ondan sonra Çekirge Kilisesi diye kalmış.

Yani hayvan türü olan çekirgelerle kilise arasında herhangi bir ilişki yok (her yerde çekirge heykelleri falan beklemeyin!).

Kilisenin hem dışı hem de iç kısmı göze epey hoş görünen bir dekorasyona sahip.

Katedrale oldukça yakın ve içinde bulunan sanat müzesinde gördüğünüze değecek heykeller yer alıyor.

Salı gününden Cumartesi’ye dek 10:00 – 13:00 ve 14:30 – 17:00 saatlerinde ziyaret edebilirsiniz. Üstelik giriş ücretsiz!

Kiliseden çıkınca avlunun kenarındaki merdivenlerden aşağı inip ara sokaklara daldım ve nehir kenarını hedef belirleyerek Porto sokaklarında yürüdüm. Böyle yapmayı, turist kalabalıklarından uzaklaşıp şehrin günlük yaşantısını gözlemlemeyi seviyorum. Tabii herkese göre değil. Siz ana caddeler üzerinden gidebilir veya metro ya da otobüse binebilirsiniz.

Ribeira

Böylece köprüden gördüğümüz nehir kenarına nihayet ulaştık. Zaten Ribeira sözcüğü de “Nehir Kenarı” anlamına geliyor. Bu isim buradaki bütün alanı kapsıyor.

Porto’nun ruhunu anlamak için gelmeniz gereken yer burası, çevrede sürekli bir hareketlilik var.

Eskiden çevredeki depolardan Porto Şarabı başta olmak üzere ticari ürünler burada gemilere yükleniyormuş ve denizciler kıyıdaki ufak tavernalarda karınlarını doyurup biraz olsun karaya ayak basıyormuş.

Günümüzde ise turist kafileleri kıyıda nehirde yapılan tekne gezileri için botlara biniyor veya çok sayıdaki kafe ya da restoranda bir şeyler yiyip içiyor. Siz de burada mola verebilirsiniz, manzara güzel. Yalnız genelde epey kalabalık oluyor.

Burada yer alan rengarenk boyalı eski apartmanlar da Porto ile özdeşleşmiş bir manzara.

Ribeira’dan göreceğiniz nehrin karşı kıyısı ise Porto’dan ayrı bir yerleşim kabul ediliyor. Adı Vila Nova de Gaia olan bu bölge şaraphaneleriyle meşhur. Hem Porto şarabı satın almak isteyenler hem de şaraphane turlarına ilgi duyanlar için en uygun yer burası.

Buranın görünümü, önündeki sandallarla özdeşleşmiş durumda.

Rabelo denen bu kayıklar, eskiden şaraphane depolarından gemilere şarap fıçısı taşımak için kullanılırlarmış. Şimdi daha çok turistik amaçlı değerlendiriliyorlar.

Ribeira’da bir mola verdikten sonra nehir kenarı boyunca, sırtınızı Dom Luis 1 Köprüsü’ne vererek yürürseniz yaklaşık beş dakikalık güzel bir yürüyüşün ardından yol hafif içeri doğru kıvrılacak. Burada görülecek üç yer bulunuyor, nehirden iç kısma doğru sırasıyla yazıyorum.

Casa do Infante (“Bebeğin Evi”)

Portekiz kraliyet hanedanının Porto’da kaldığı dönemde konaklaması için yapılan bu “saray yavrusu”, Palácio da Bolsa’dan Douro Nehri’ne doğru yürürseniz karşınıza çıkacak.

1325 yılında inşa edilmiş ve 1394’te Portekiz’in ünlü hükümdarı Denizci Henrique burada doğduğu için günümüzdeki ismini almış.

Mozaikleri ile dikkat çeken bina günümüzde müze olarak kullanılıyor.

Pazartesi günleri kapalı, diğer günler 9:30 – 13:00 ve 14:00 – 17:30 arasında gezebilirsiniz. Giriş ücreti 2.20 Euro ama Porto Card sahiplerine ücretsiz.

Sao Francisco Kilisesi

Esasen 1245 yılında kurulan bu kilise bence şehrin katedralinden daha etkileyici.

İçi tamamen altın tozu ile süslenmiş ve her yerde ince işlemeler mevcut. Ortasındaki ahşap heykel ise bu parıltının arasında sadeliğiyle daha da dikkat çeker hale gelmiş.

1832’de çıkan yangında bir kısmı yıkılmış ve manastır bölümü aşağıda anlattığım borsaya çevrilmiş. Kilise de onarımdan geçmiş ama çarpıcı görünümünü yitirmemiş.

Turistler ayrıca manastırdaki keşişlerin gömüldüğü katakombları da geziyor ama önceki yazılarımı okuyanlar bilir, ben mezarlık gezmeyi hiç sevmem o yüzden girmedim.

Kiliseye giriş ücreti 7.50 Euro, Porto Card ile 5.60 Euro.

Sabahları dokuzda kapılarını açıyor ve Kasım ayından Şubat’a dek 17:30, Temmuz ile Eylül arası 20:00, diğer aylarda ise 19:00’da kapanıyor.

Yürümek istemeyenler 1, 23, 49, 57 ve 91 nolu otobüsler ile gelebilirler.

Burada ufak bir not düşeyim: Daha önce Lizbon yazımda da belirttiğim gibi, Portekizliler sonu “ao” ile biten kelimeleri “an” diye okuyorlar, yani kilisenin okunuşu “San Francisco Kilisesi”.

Palácio da Bolsa (Borsa Sarayı)

Eskiden San Francisco Manastırı’nın bulunduğu noktaya, manastırın yanmasının ardından, 1842 yılında inşa edilmiş. Dolayısıyla hemen Sao Francisco Kilisesi’nin yanında bulunuyor. Adı üzerinde bir borsa ve halen de Porto Ticaret Topluluğu’na ev sahipliği yapıyor.

Porto, ticaret (özellikle de deniz ticareti) ile özdeşleşmiş bir kent olduğundan görülecek en önemli noktalardan birinin bir borsa olması da şaşırtıcı değil. Özellikle İspanya’daki Alhambra Sarayı gibi döşenmiş olan Arap Odası, turistlerin mutlaka uğradığı bir yer.

Nisan ile Ekim ayları arasında 09:00 ile 18:30, Kasım’dan Mart ayına dek ise 09:00 – 12:30 ve 14:00 – 17:30 saatlerinde gezilebiliyor. 10 Euro’luk giriş ücreti bence biraz yüksek.

Buradan sonra yine seçim size kalmış durumda: İster geniş Rua da Bainharia’dan on dakikalık bir yürüyüşle, ister 500, 900, 901 veya 906 nolu otobüslerle Sao Bento durağına dönebilirsiniz veya benim gibi kulenin tepesini mihmandar belirleyip ara sokaklarda dolaşabilirsiniz.

Sao Bento’ya gelecek olanlar Özgürlük Meydanı’nı önce, Rahipler Kulesi’ni sonra görecek.

Torre dos Clerigos (Rahipler Kulesi)

Yaklaşık üç asırlık bu kule, Porto’nun kalbini oluşturuyor. Aynı zamanda saat kulesi olarak da işlev görüyor, eskiden bu kuleden atılan fişeklerle halka gün ortası ve gece yarısı bildirilirmiş. Ayrıca posta gemisi gelmeden önce de bu kuleye bayrak çekilerek insanlara duyurulurmuş ki mektuplarını yazsınlar, paketlerini hazırlasınlar.

Günümüzde de 75 metre yüksekliğiyle Porto’nun neredeyse her noktasından görülüyor ve şehirde yön bulmak için çok işe yarıyor.

Ayrıca içinde konser gibi etkinlikler de düzenleniyor. Kulenin içinde bir de müze yer alıyor ve burada bulunan rahip tarikatının tarihini anlatıyor.

Tepesine çıkıp Porto’yu seyretmek isteyenler için her gün sabah dokuz ile akşam yedi arasında açık. Giriş ücreti 6 Euro, müze dahil.

Ayrıca gece ziyaretine açma planları da var, belki siz gittiğinizde açılmış olur da Porto’nun ışıl ışıl panoramasını seyredersiniz.

Porto Card sahiplerine %50 indirim var, örneğin 5 Euroluk yaya kartını alıp burada 2.50 Euroluk indirim için kullanmak fena bir fikir değil, bir müzeye daha girseniz verdiğiniz parayı çıkarmış oluyorsunuz. Bu karttan Porto Gezi Rehberi yazımda ayrıntılı olarak bahsedeceğim.

Related Post

Hemen civardaki Livraria Lello & Irmao ise mükemmel bir binanın içinde yer alan tarihi bir kitapçı. Yapının dışı ayrı, içi ayrı güzellikte. Camlar ise kiliselerde olduğu gibi vitraylı.

Turistlerin ilgisi o kadar yoğun ki girişte 3 Euro karşılığı bilet almanız gerekiyor, neyse ki içeriden herhangi bir kitap satın alırsanız bilet parasını iade ediyorlar.

Burayı görmek ve anı olarak (makul fiyatlı) bir kitap almak isteyebilirsiniz, Türkçe yok ama İngilizce romanlar bulabilirsiniz.

Pazar günleri kapalı, diğer günler sabah ondan akşam yediye dek açık.

Praça de Liberdade (Özgürlük Meydanı)

Porto’nun en önemli meydanı burası. Merkezinde 4. Peter’in at üstünde bir heykeli var, elinde ise Portekiz Anayasası’nı tutuyor.

Şehrin en işlek noktası olan Avenida dos Aliados adlı bulvar da buradan başlıyor. Geziniz sırasında illa ki denk geleceğiniz bir yer.

Igreja do Carmo ve Igreja do Carmelitas Descalços

Yan yana duran bu iki kilisenin ikisi adeta artık birleşmiş tek bir bina gibi görünüyor.

Carmelitas Kilisesi 17. yüzyılda rahibeler tarafından kullanılması için, Carmo Kilisesi ise 18. yüzyılda rahipler için yapılmış.

Aslında aralarında dünyanın en dar evi bulunuyor, çünkü yasalar gereği rahiplerin ibadet ettiği bir kilise ile rahibelerin ibadet ettiği bir diğer kilise aynı duvarı paylaşamazmış.

Carmo Kilisesi’nin ön yüzü, Carmelitas Kilisesi’nin ise iç dekorasyonu çok dikkat çekici.

Ziyaret saatleri her gün 10:00 ile 17:00 arasında. Giriş ücreti 1.50 Euro.

Tarihi tramvaylar da hemen bu kiliselerin önünden kalkıyor. Torres des Clerigos’da iken Praça de Liberdade’ye sırtınızı verip yürürseniz hemen Porto Üniversitesi binasının arkasında yer alıyor. Üniversitenin binası da tarihi ve güzel.

Ayrıca ikisi arasındaki meydanda da heykellerle süslü Fonte dos Leoes (Aslanlı Çeşme) yer alıyor.

Böylece Porto’daki en önemli noktaları görmüş sayılırsınız. Geride bazı güzel müzeler ve şehir merkezinden uzakta birkaç nokta kaldı.

Artık hangilerine gideceğinizi ve nasıl bir rota seçeceğinizi kendiniz belirlersiniz, zaten Sao Bento’dan her yere araç var.

Igreja de Santo Ildefonso

Trindade metro durağının yanında yer alan Santo Ildefonso Kilisesi’nin ön yüzü gerçekten olağanüstü.

Porto’da Sao Bento gibi birçok binanın iç duvarlarını kaplayan mavi desenli seramikler burada ön yüzün süslemesi için kullanılmış. İki kulesi ise bir şato görünümü veriyor.

250 yıllık bir tarihi olan kiliseyi görmenizde bence fayda var, çarpıcı bir bina.

Soares dos Reis Ulusal Müzesi

Adını Portekiz’in en ünlü heykeltıraşından alan bu müze, pembe renkli şirin bir binada yer alıyor.

1833 yılında, kapanan manastırlardaki eserlerin burada toplanması sonucunda açılmış.

İsmini veren heykeltıraşın eserleri ve Clouet’in beş yüz yıllık resimleri dikkat çekiyor.

Sergideki en ilginç nesne ise Douro Nehri’nde yapılan kazılar sırasında tesadüfen bulunan ve Pedra de Eiro adı verilen kaya parçası. Bu koca kayanın üzerinde taş devrinden kalma süslemeler bulunmuş. Bölgenin tarihi, arkeoloji ve antropoloji için çok önemli bir parça, taş devrinin kültürünü ve desen anlayışını yansıtıyor.

Bahar ve yaz aylarında hafta içi 08:00 – 18:00, hafta sonu 08:00 – 20:00; sonbahar ve kış aylarında ise hafta içi 07:00 – 19:00, hafta sonu 07:00 – 21:00 saatleri arasında açık.

Giriş ücreti tüm gün için 9 Euro, yarım gün için 5 Euro.

Bence yarım gün size rahatlıkla yetecektir.

Sao Bento’dan 200, 207, 208, 300 ve 302 nolu otobüsler gidiyor.

Casa da Musica

1999 yılında yapımına başlanan bu bina, 2005 yılında tamamlanmış. Modern ve ilginç bir mimarisi var, sanki başüstü duruyor.

Bahçesinde ise Portekiz ve İngiliz İttifak Ordusu’nun Napolyon karşısında aldığı zaferi simgeleyen koca bir heykel bulunuyor.

Gezmek için fazladan zamanı olanlara ve akşam bir konser dinlemek isteyenlere hitap edebilir.

Kendi adını taşıyan metro durağı var.

Her sabah açılma saati 10:00 ve Pazar günleri 18:00, diğer günler 19:00’da kapanıyor.

Fundação de Serralves (Serralves Müzesi)

1999 yılında açılan bu müze, sergilenen geniş sanat koleksiyonu kadar 18 hektarlık dev bahçesinde güzel bir yaz günü geçirme olanağıyla da çekici bir adres. Yaz aylarında park içerisinde düzenlenen konserlerden birine denk gelmeniz de mümkün.

Giriş ücreti 20 Euro.

Her ayın ilk Pazar günü 10:00 ile 13:00 arası ücretsiz olarak girilebiliyor. Pazartesi günleri ise kapalı. Diğer günler ziyaret saatleri ise Nisan ayından Eylül’e dek Salı gününden Perşembe’ye 10:00 – 19:00, Cuma’dan Pazar’a 10:00 – 20:00 ve Ekim ayından Mart’a dek Salı ile Cuma arası 10:00 – 18:00, Cumartesi ve Pazar günleri ise 10:00 – 19:00 şeklinde.

Merkeze biraz uzak, Sao Bento’dan 200, 201 ve 207 nolu otobüslerle gelebilirsiniz.

Centro Português de Fotografia (Portekiz Fotoğraf Merkezi)

1767 yılında yapılmış tarihi bir bina içerisinde bulunan bu müze fotoğraf sanatına adanmış. İçerisinde çok sayıda fotoğraf sergisi yer alıyor.

Üstelik konumu çok merkezi, Torre dos Clerigos’un az ilerisinde yer alıyor.

Giriş ücretsiz.

Salı ile Cuma günleri arasında 10:00 – 12:30 ve 14:00 – 18:00, Cumartesi ve Pazar günleri ise 15:00 – 19:00 arası ziyaret edebilirsiniz. Pazartesi günleri kapalı.

Museu Militar do Porto (Porto Askeri Müzesi)

Vakti kalanların ve konuya ilgi duyanların gidebileceği bu müzede çok sayıda eski silah ve üniforma bulunuyor ama esas dikkat çekici olan 16 binden fazla parçadan oluşan minyatür modeller.

Ayrıca müze, eski Portekiz Gizli Polisi’nin binasına kurulmuş, halen de Portekiz Ordusu tarafından işletiliyor.

Heroismo isimli metro durağı ile kolayca ulaşabilirsiniz.

Giriş 3 Euro, Porto Card sahiplerine yarı fiyatına. Her ayın ilk Pazar günü ise ücretsiz girilebiliyor.

Ziyaret saatleri Salı gününden Cuma’ya 10:00 – 17:00, Cumartesi ve Pazar ise 10:00 – 12:30 ile 13:45 – 17:00 şeklinde. Pazartesi günleri kapalı.

Foz do Douro

Kentin batısında, okyanus kıyısında yer alan bu mahalle, Portolu zenginlerin malikanelerine ev sahipliği yapıyor.

Ayrıca denize nazır güzel (ama pahalı) oteller de mevcut. Merkeze biraz uzak olmasını dert etmezseniz ve bütçeniz el verirse bir göz atabilirsiniz. Böyle bir durumda mayo getirmeyi ihmal etmeyin.

500 nolu otobüs ile Sao Bento durağına gidiş – geliş mümkün.

Burada gezilecek önemli bir kale bulunuyor: Castelo de Sao Joao Baptista da Foz. Uzun adının hakkını veren heybetli bir kale.

Biraz ilerisinde ise daha ufak ama daha eski olan Castelo de São Francisco do Queijo, nam-ı diğer Peynir Kalesi bulunuyor. Buranın da okyanus manzarası muhteşem.

Porto’da Görülmesi Gereken Diğer Yerler

Sao Bento’dan biraz iç kısımlara doğru yürürseniz karşınıza Kutsal Üçlü Kilisesi ile Porto Belediye Binası çıkacak.

Belediye deyip geçmeyin, iki bina da oldukça şık. Vaktiniz varsa veya alışveriş ya da konaklama için yolunuz bu tarafa düşerse bir göz atın derim.

Pavilhão Rosa Mota (pavyon diye okunuyor ama aklınız yanlış yerlere gitmesin!) şahane bahçeleri ile dikkat çekiyor, bir diğer adı Palacio de Cristal yani Kristal Saray.

1954 yılında açılmış bir basketbol sahası ama parkı o kadar güzel ki artık bir gezi noktasına dönüşmüş durumda.

Sao Bento’dan 200, 201, 207, 208, 302 ve 501 nolu otobüslerle gelebilirsiniz.

Capela das Almas (Ruhlar Kilisesi) diğer adıyla Santa Catarina Kilisesi de tarihi bina. Hemen Bolhao metro durağının çıkışında bulunuyor. Duvarlarındaki estetik seramik döşemelerle ve vitraylı camlarıyla dikkat çeken bir kilise.


Böylece Porto kentinde görmeniz gereken başlıca yerlerin de sonuna geldik. Elbette kıyıda köşede kalmış başka ilginç noktalar da olabilir. Örneğin isteyenler Douro Nehri üzerindeki tekne turlarına katılabilirler. Kentin sokaklarında yürümekten, bir keşif macerasına atılmaktan da çekinmeyin. İyi tatiller!

Paylaş
Etiketler PortekizPorto
Kerem Alp Usal

Adana’da doğan yazar, Ankara Fen Lisesi, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü mezunudur. ODTÜ Enformatik Enstitüsü’nde Bilişsel Bilimler Bölümü’nde doktora çalışmalarını sürdürmektedir. Yazın hayatına kaleme aldığı öykülerle başlamış ve öyküleri çeşitli dergilerde yayımlanmıştır. Yazarın yayımlanmış 9 adet kitabı bulunmaktadır. Çok bilmenin tek yolunun hem çok okumak hem de çok gezmek olduğunu düşünüp ikisini de bol bol yaptığından gezdiği yerleri anlatan seyahat yazıları yazmaya başlamıştır.