Karadeniz Bölgesi’nin Doğu Karadeniz bölümünde konumlanan Rize, yemyeşil yayları, oksijen deposu ormanları, dillere destan mutfağı ve kültürel varlıklarıyla ziyaretçilerin hayran kaldığı bir şehir.
Toplamda 12 ilçesi bulunan Rize, genellikle doğa tatili yapmak isteyenler tarafından tercih edilse de köklü bir tarihe sahip olduğu için, Osmanlı dönemine ait yaşamın izlerini sürebilirsiniz.
Rize’ye seyahat edecek kişilerin şehri tam anlamıyla keşfetmesi için 1 haftalarını bu bölgede geçirmeleri gerekiyor. Aksi halde Rize tatiliniz hep bir yarım hep bir eksik kalır.
3 bin 920 kilometrekare alan üzerine yayılmış topraklar üzerinde 300 bini aşkın insan ikamet ediyor.
Özellikle ilkbahar ve yaz aylarında turistlerin geldiği şehir turizm potansiyelini gün geçtikçe arttırıyor. Türkiye’nin en çok yağış alan bölgesi olması, yazın sıcaklarından bunalanların bölgeye akın etmesine yol açıyor.
Rize’nin yaylarında serinlemek, tertemiz havayı ciğerlerinize doldurmak, yazın yapabileceğiniz en ferahlatıcı aktivite olabilir.
Biyoçeşitlilik bakımından da oldukça zengin olan şehir, ülkemizdeki toplam ormanların yüzde 25’ine ev sahipliği yapıyor. Bu ormanları oluşturan ağaçlar arasında kestane, çınar, kayın, dişbudak, kızılağaç, gürgen ve daha birçok tür bulunuyor.
Rize’ye birçok şehrimizden otobüs ile ulaşabilirsiniz. Uçakla gelmek isterseniz Trabzon Havalimanı üzerinden Rize’ye ulaşabilirsiniz.
Çamlıhemşin’de konumlanan Kaçkar Dağları Milli Parkı 51 bin 500 hektarlık bir alan üzerine yayılmış.
1994 yılında Bakanlar Kurulu tarafından milli park ilan edilen bölgede 9 köy ve 33 yayla bulunuyor.
Üçdoruk, Göller ve Kaçkar Dağları’nda meydana gelen milli parkın batısında konumlanan Fırtına Deresi ile doğusunda yer alan Hemşin Deresi oldukça zengin bir floraya sahip. Kaçkar Dağları Milli Parkı’nda 756 bitki çeşidi, 178 omurgalı ve 149 hayvan türü yaşıyor.
Park içerisinde ayı, tilki, çakal, kurt, sansar, geyik, domuz, yaban keçisi gibi vahşi hayvanlara da rastlayabilirsiniz.
Kaçkar Dağları Milli Parkı sınırlarında yer alan Fırtına Vadisi ve Palovit Vadisi ormanları, Türkiye’deki ender el değmemiş orman olma özelliği taşıyorlar. Parkta aynı zamanda buzullar, buzul vadileri, buzul gölleri, morenler ve sirkler yer alıyor.
Türkiye’nin en önemli ekosistemini bünyesinde barındıran Kaçkar Dağları Milli Parkı’nda Fırtına Deresi, Zil Kalesi ve Ayder Yaylası gibi önemli turistik noktalar bulunuyor.
Doğanın bütün güzelliklerine kucak açan milli park, maceraperestlerin de uğrak noktası durumunda.
Rafting, trekking, dağcılık gibi adrenalin dozajı yüksek aktivitelere katılabileceğiniz Kaçkar Dağları Milli Parkı’na giriş ücreti otomobille 75 TL olarak belirlenmiş.
Pazar’a 18 km, Hemşin’e ise 2.5 kilometre mesafede konumlanan Akyamaç Şelalesi, sığ karma bir orman içerisinde yer alıyor.
13 metrelik debiyle akan şelalenin çevresindeki zengin bitki örtüsü de göz önünde bulundurularak 50 hektarlık alan milli park ilan edilmiş ve Akyamaç Şelalesi Tabiat Parkı adını almış.
Geçtiğimiz yıllarda ulaşımı oldukça zor olduğu için keşfedilmemiş bir diğer olan bölge, koruma altına alındıktan sonra ziyarete açılmış ve turist akınına uğramış.
Bilgisayarınızın arka plan fotoğrafına benzer güzellikte bir atmosfere sahip olan Akyamaç Şelalesi Tabiat Parkı’nda 750 metre uzunluğunda bir yürüyüş yolu, 18 metrelik ahşaptan yapılma asma köprü, 200 metre civarında ahşap yürüyüş yolu, 6 kameriye ve ahşaptan yapılma bir kır lokantası bulunuyor.
Güneysu’da konumlanan Arapdüzü Mesire Alanı, Güneysu Kaymakamlığı tarafından yaptırılan bir doğal park.
2014’te hizmete açılan mesire alanı, 106 hektarlık alan üzerine yayılmış.
1 kilometrelik yürüyüş parkuru, gözetleme kuleleri, asma, ahşap ve taştan yapılma köprüler ve piknik alanları Arapdüzü Mesire Alanı’nda bulunuyor.
Sahil şeridine 25 kilometre mesafede konumlanan Arapdüzü Mesire Alanı, deniz seviyesinden 800 metre yüksekte, Kıbledağı Köyü sınırları içerisinde bulunuyor.
Son zamanlarda turizm potansiyeli artan mesire alanını genelde Arap turistler tercih ediyor. Arapdüzü Şelalesi ise bölgenin en popüler yeri.
Yöre halkı, Arapdüzü Mesire Alanı’nın bulunduğu bölgeden eski zamanlarda Arap kervanlarının geçtiğini söylüyor. Bu nedenle, park yapılmadan önce de Arapdüzü adıyla bilinen bölgeye park yapıldıktan sonra da Arapdüzü Mesire Alanı denilmiş.
Ziyaretçilerin bütün ihtiyaçları göz önüne alınarak tasarlanan mesire alanında kamelya, kır evi, mescit ve Bosna Kardeşlik Çeşmesi yer alıyor.
Fındıklı ilçesinde konumlanan Gürcüdüzü Mesire Alanı, yaylacılık müzesi ve kamping alanı olarak tasarlanmış doğal bir tesis.
910 metre rakımda yer alan mesire alanı 35 bin 565 metrekare alan üzerine yayılmış.
Pek çok yayla yolunun geçiş noktasında bulunan Gürcüdüzü Mesire Alanı’nda yürüyüş parkuru, piknik ve dinlenme alanları, çeşmeler ve Rize evleri yer alıyor.
17 kilometre boyunca tarihi taş evlerin, ahşap serenderlerin ve mezre adı verilen yerleşim yerlerinin bulunduğu alan, son yıllarda turizm açısından da popülerlik kazanmaya başlamış.
Eşsiz bir güzelliğe sahip olan Gürcüdüzü Mesire Alanı’na Rize’yi ziyaret edenlerin mutlaka uğraması gerekiyor.
Rize’nin en önemli tarihi yapılarından bir tanesi olan Zil Kalesi, Fırtına Deresi’nin dik yamaçlarına inşa edilmiş olup, Çamlıhemşin’e 15 kilometre mesafede konumlanıyor.
Deniz seviyesinden 750 metre, dere yatağında da 100 metre yüksekte konumlanan kaleye patikadan ulaşılıyor.
Orta surlar seviyesine çıkmak içinse teras kullanılıyor. Buradaki ikinci kapıyla da kalenin içine giriliyor. Orta kalede muhafız binası, baş kule ve şapel olmak üzere üç önemli yapı yer alıyor. Dört katlı olan kalenin duvarlarında kemerli pencereler ve mazgal delikleri bulunuyor.
Yapım tarihi tam olarak bilinmese de Zil Kalesi’nin 14. yüzyılda inşa edildiği düşünülüyor.
Birinci derece arkeolojik SİT alanı ilan edilen bölge içerisinde yer alan kale, yerli ve yabancı turistler tarafından sıklıkla ziyaret ediliyor.
Zil Kalesi, orta çağ kervan yolu üzerindeki güvenliği sağlamak için kullanılıyormuş. Osmanlı zamanında da kullanılan kalenin iki el topu, günümüzde Trabzon Müzesi‘nde sergileniyor. Trabzon’da Gezilecek Yazılar aracılığımızla Trabzon’da görülmesi gereken tarihi eserler ve doğal güzellikler hakkında da bilgi alabilirsiniz.
Harika bir manzaraya sahip olan yapı, 2011‘de restore edilmiş. Zil Kale’ye girmek için 30 TL ödemeniz gerekiyor. 18 yaş altı ve 65 yaş üstü vatandaşlardan ücret alınmıyor.
Kent merkezinde yer alan Rize Kalesi, şehrin en önemli tarihi yapısı olarak kabul ediliyor.
Kent merkezinde oluşundan dolayı ulaşım açısından sorun teşkil etmeyen kaleye hem yerli hem de yabancı turistler ilgi gösteriyor.
480 metrekarelik alan üzerine kurulu olan Rize Kalesi, iç ve aşağı kaleden meydana geliyor.
İç kalenin I. Justinianus zamanında (6. yüzyıl), aşağı kalenin ise 13. yüzyılda yapıldığı düşünülüyor. İç kale ve surlar halen ayakta olsa da aşağı kale neredeyse tamamen yok olmuş.
Kale ve surların yükseklikleri ortalama 20 santimetreyle 2 metre arasında değişiyor.
Duvarların yapımında ise Horasan harcı ve yontma taş kullanılmış. Cenevizlilerin kullandığı kalenin iç kale bölümü zaman içerisinde hasar alsa da Bizanslılar tarafından restore edilmiş.
Rize şehrinin harika manzarasına sahip Rize Kalesi, 150 metre yükseklikte, doğal bir tepe üzerine inşa edilmiş.
Düzgün kesme taştan ve molozdan yapılan kalenin yarım daire planlı 5 kulesi bulunuyor.
Aşağı kale, denize kadar ulaşan surlarla çevriliyken günümüzde yalnızca batı duvarlarının bir kısmıyla bazı kule kalıntıları kalmış.
Kalenin çevresinde oturup soluklanabileceğiniz ve manzarayı seyre dalabileceğiniz bir çay bahçesi hizmet veriyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yenileme çalışmaları halen sürdürülüyor.
Rize’nin Pazar ilçesinde konumlanan Kız Kulesi, ufak bir yarımada üzerine inşa edilmiş. Kayalık bir alan üzerinde yükselen kalenin kara ile bağlantısı bulunmuyor.
Duvarlarındaki muntazam taş işçiliği oldukça dikkat çekici olan Kız Kalesi’nin ne zaman yapıldığı tam olarak bilinmese de 13. veya 14. yüzyılda inşa edildiği düşünülüyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restorasyon çalışmaları devam eden Ciha Kalesi, Hemşin Deresi’nin doğusunda konumlanıyor.
Dairesel bir şekilde tasarlanan kalenin ne zaman inşa edildiği bilinmiyor.
Sur duvarlarındaki taş işçiliği göz kamaştırmayan ve zaman içerisinde büyük hasar almış kale, eski görünümünü günümüze kadar korumayı başaramamış.
Kalenin girişinde iki, ortasında da dairesel formda bir kule bulunuyor. Gözetleme ve haberleşme için kullanıldığı tahmin ediliyor.
Hisarcık Köyü‘nde yer alan Kale-i Bala, Fırtına Deresi‘ne hakim bir noktada konumlanıyor.
Zil Kalesi ile gerek topografyası gerekse işçiliği benzerlik gösteriyor. Bu sebepten ötürü de Zil Kalesi ile aynı dönemde inşa edildiği (14 – 15. yüzyıl) düşünülüyor.
Dikdörtgen şeklinde tasarlanan kale, sarp bir kayalık üzerinde yer alıyor.
Enfes bir manzaraya sahip olan Kale-i Bala’ya tırmanmak biraz cesaret gerektiriyor.
İkizdere ilçesine 35 kilometre mesafede konumlanan Anzer Yaylası, gerek bitki örtüsüyle gerekse sahip olduğu doğal güzelliklerle yalnızca Rize’nin değil, ülkemizin önemli coğrafi alanlarından biri olarak kabul ediliyor.
2 bin 105 metre yükseklikte yer alan Anzer Yaylası, gerek geçiş noktasında olmasından dolayı, gerekse çevresinde birçok yaylanın bulunmasından ötürü turizm potansiyeli yüksek bir yer.
Kırklardağı eteklerinde bulunan ve 1991’de turizm bölgesi ilan edilen Anzer Yaylası, dünyaca ünlü Anzer balının da üretildiği yer olarak biliniyor. Yalnızca Anzer Yaylası’nda yetişen endemik çiçeklerin polenlerinden üretilen Anzer balı, dünyanın en güzel pahalı balları arasında gösteriliyor.
Yaz aylarında yeşilin her tonuna rastlayabileceğiniz, kışın ise sarı ve kırmızı renklere bürünen doğasında yürüyüş yapıp fotoğraf çekebileceğiniz bir yer olan Anzer Yaylası’na yerli ve yabancı turistler akın ediyor.
Yeme – içme ve konaklama imkanları da sunan Anzer Yaylası’nı Rize seyahatinizde bir kereliğine de olsa mutlaka ziyaret etmelisiniz.
Son yıllarda adını sıkça duyduğumuz Ayder Yaylası, turizm potansiyeli son derece yüksek, Rize’nin en önemli yayları arasında yer alıyor.
Çamlıhemşin’e 19 kilometre mesafede konumlanan Ayder Yaylası, rengarenk çiçekleri, oksijen deposu atmosferi ve bitki örtüsüyle adeta bir doğa harikası.
Türkiye’nin en güzel yaylarından bir tanesi olarak kabul edilen Ayder Yaylası, 1987’de turizm merkezi ilan edilmiş.
Baştan uca ladin ve kayın ağaçlarıyla kaplı ormanlarıyla Ayder Yaylası’na, 1994’te ise Bakanlar Kurulu tarafından “milli park” statüsü verilerek koruma altına alınmış.
Deniz seviyesinden 1350 metre yükseklikte eşsiz bir konuma sahip olan yayla, Kaçkar Dağları’nın kuzey tarafından yapılacak tırmanışlarda başlangıç noktası alınıyor.
Doğu Karadeniz’in en çok turist çeken yaylası olan Ayder Yaylası, yalnızca doğasıyla değil, kaplıcalarıyla da adından sıkça söz ettiriyor. Kaplıcalardan akan şifalı sular, cilt hastalıklarına, romatizmaya, sindirim sistemi ve dolaşım sistemi problemlerine iyi geliyor.
Doğa yürüyüşü, rafting ve fotoğrafçılık için oldukça ideal olan Ayder Yaylası, zengin biyoçeşitliliği ile de diğer yayların bir adım önüne geçiyor. Bölgeyi ziyaret edenler için bungalov, yayla tipi ev, pansiyon gibi birçok konaklama seçeneği bulunuyor. Huzurlu ve sakin bir tatil arayanlar için Ayder Yaylası harika bir seçim.
Üstelik muhlamasından hamsi buğulamasına kadar yöreye özgü ne kadar lezzet varsa en güzel örneklerini burada tadabilirsiniz.
İkizdere ilçesine 25 kilometre mesafede konumlanan Çağrankaya Yaylası, Rize’nin en büyük yayları arasında bulunuyor.
Yılın her dönemi turistlerin geldiği yayla, 3 bin 200 metre yükseklikte yer alıyor.
Adını çevresinde bulunan dik yamaçlı tepe ve uçurumlar sayesinde seslerin yankılanmasından alan Çağrankaya Yaylası’nda ufak bir yerleşim de bulunuyor.
Yaşamsal ihtiyaçlarınızı giderebileceğiniz her şeyi rahatlıkla bulabileceğiniz yaylada kamp yapmak, bambaşka bir tecrübeyi de beraberinde getiriyor.
Çamlıhemşin ilçesinde yer alan Elevit Yaylası, deniz seviyesinden 1884 metre yüksekte konumlanıyor.
Genellikle gurbetçiler tarafından yaz aylarında ziyaret edilen yaylanın en dikkat çekici özelliği ise evleri. Kendine has mimariye sahip bu evlerde konaklamak mümkün.
Ayrıca, horonlarıyla meşhur olan yaylada her yıl ağustos ayında şenlikler düzenleniyor.
Doğasıyla insanı kendine hayran bırakan Elevit Yaylası, yaban keçisi başta olmak üzere Karadeniz’e özgü yabani hayvanlara da ev sahipliği yapıyor.
Fındıklı ilçesinde yer alan Gürcüdüzü Yaylası, deniz seviyesinden 910 metre yüksekte konumlanıyor.
Mesire alanı olarak kullanılan Gürcüdüzü yaylası, turistler ve yöre halkı tarafından en sık ziyaret edilen yaylalar arasında bulunuyor.Kolay ulaşımı, bunun en büyük nedenlerinden bir tanesi.
Sık bir orman dokusuna sahip yaylada sevdiklerinizle piknik yapabilir, harika fotoğraflar çekebilir veya doğa yürüyüşüne çıkabilirsiniz.
Yalnızca Rize’nin değil, Karadeniz Bölgesi’nin en güzel yaylarından bir tanesi olan Palovit Yaylası’na, Çamlıhemşin’den yapılacak 4 saatlik araç yolculuğuyla ulaşabilirsiniz.
Deniz seviyesinden yüksekliği 2 bin 338 metre olan yayla, geleneksel taş yayla evleriyle dikkat çekiyor.
Kaçkar Dağları’nın yamacına gözlerini diken Palovit Yaylası’nın bir yanı orman diğer yanı ise dağ yamacından oluşuyor.
Harika bir manzaraya sahip yayla, stresten uzaklaşmak isteyenler tarafından sıklıkla tercih ediliyor.
Çamlıhemşin’in güneyinde, Fırtına ve Hala derelerinin meydana getirdiği vadilerin arasında konumlanan Pokut Yaylası, orman üst sınırı civarı olan 2 bin 32 metre yükseklikte bulunuyor.
Çamlıhemşin’e yakın gibi gözükse de engebeli yollardan gitmek zorunda kaldığınız için yolculuk ortalama 2 saat sürüyor.
Pokut Yaylası kelimesi Ermeniceden geliyor ve ‘Rüzgarlı Vadi’ anlamını taşıyor. Bölgede ilk yerleşimin ne zaman yapıldığı tam olarak bilinmese de 200 sene öncesine kadar gittiği tahmin ediliyor.
Kaçkar Dağları’nın en güzel terası olarak nitelendirilen Pokut Yaylası, harika manzarası ve eşsiz doğasıyla yalnızca Rize’nin değil, Karadeniz’in önemli turistik alanları arasında yer alıyor. Bir güneşin doğuşu bir de batışı diyerek bölgeye gelen ziyaretçiler, sislerin meydana getirdiği bulut denizini görünce büyüleniyorlar. Pokut Yaylası’na kadar gelmişken, 15 – 20 dakikalık yürüme mesafesinde konumlanan Sal Yaylası’nı da ziyaret edebilirsiniz.
Doğa yürüyüşe yapmak veya şehrin bunaltıcı hayatından uzaklaşmak isteyenlerin gittiği yayla, zengin biyoçeşitliliğe sahip.
Ayrıca, kendine has sivil mimari yapılarıyla ziyaretçileri etkilemeyi başarıyor. Yaklaşık 70 – 80 evin bulunduğu yaylada bazı evler konaklama hizmeti sağlıyor. Otantik ahşap evleri ve daima sisli havasıyla masaldan fırlamış bir yeri andıran Pokut Yaylası’nda kamp yapabilirsiniz. Rahatına düşkün olanlar, pansiyonda kalabilir ya da kiralık yayla evlerine bakabilirler.
Çamlıhemşin’e 33, Hemşin’e ise 27 kilometre mesafede konumlanan Gito Yaylası, Karadeniz Bölgesinin bakir yayları arasında yer alıyor.
Deniz seviyesinden yaklaşık 2 bin metre yüksekte bulunan Gito Yaylası’na giden yollar oldukça bozuk ve engebeli olduğu için yolculuk süreci de bir hayli zorlu geçiyor.
Dağcılar, doğa yürüyüşçüleri ve fotoğrafçılar tarafından sıklıkla tercih edilen bir yer olan Gito Yaylası kafa dinlemek ve kötü düşüncelerden arınmak için son derece ideal.
50 ev bulunan yaylada konaklamak için birkaç pansiyon da hizmet veriyor. Doğayla bir bütün olmak istediğiniz takdirde çadırınızı alıp kamp kurabileceğiniz alanlar da bulunuyor.
İkizdere ilçesine 36 kilometre mesafede yer alan Ovit Yaylası, deniz seviyesinden 2 bin 640 metre yüksekte konumlanıyor.
Dereleri, akarsuları ve doğal su kaynaklarıyla ünlü yaylada nem oranı oldukça düşük olduğu için genellikle akşamüstleri muazzam bir sis çöküyor. Sırf bu sis nedeniyle Ovit Yaylası’na giden yol, dünyanın en tehlikeli yollarından biri kabul ediliyor.
100 haneli yaylaya yine de yıl boyunca yüzlerce turist gidiyor.
Her yıl genellikle ağustos ayında, şehrin isimli ailelerinden olan Ekşioğlu tarafından Ovit Yaylası’ndan ‘Ovit Yayla Şenlikleri’ tertip ediliyor. Organizasyona her yıl 300 – 500 bin kişi katıldığı için izdiham yaşanıyor.
Eğer yolunuz Ovit Yaylası’na düşerse, çevre köylere giderek yöresel yemeklerin mutlaka tadına bakın.
Çamlıhemşin’e iki saat mesafede yer alan Sal Yaylası, deniz seviyesinden 2 bin 70 metre yüksekte konumlanıyor.
Potuk Yaylası’yla komşu olan Sal Yaylası’nın yolu engebeli olduğu için ulaşım oldukça zor. Ancak, Potuk Yaylası’nı gezenler, oradan Sal Yaylası’na 15 dakika yürüyerek gelebilirler.
Kış aylarında zorlayıcı hava koşulları sebebiyle bölgeye yapılacak geziler pek tavsiye edilmiyor. Rahat rahat yolculuk edebilmeniz için ilkbahar ve yaz aylarında bölgeye seyahat etmeniz öneriliyor.
Çamlıhemşin’in diğer bir zirvesi Hazindağ Yaylası, yeşilin her tonunu içerisinde barındırıyor.
Harika bir dağ manzarasına sahip olan yayla, deniz seviyesinden 1967 metre yüksekte konumlanıyor.
Diğer yaylaların aksine Hazindağ Yaylası’nda bulunan evlerde sade bir işçilik yerine daha süslü ve ince bir işçilik yapılmış. Bölgedeki evler, ahşaptan yapılma Ermeni evleri. 20 – 30 haneli yayla, farklı mimarideki evleriyle oldukça mistik bir görünüme kavuşuyor.
Altı ormanlık olan açık bir sırt üzerine kurulu Hazindağ Yaylası, Ayder, Amlakit ve Potuk Yayları’na da oldukça yakın.
Rize’nin yeni keşfedilen yaylası Avusor’da Lazlar ikamet ediyor.
Yedi Laz köyünün kullandığı yayla, 2 bin 350 rakımda konumlanıyor. 40 – 50 haneli Avusor Yaylası’nda evler, çığ tehlikesi sebebiyle alçak tavanlı yapılmış.
Dört bir yanında yüksek dağlar olan yaylanın yaşayanları, nehir kenarına yaptıkları trafoyla kendi elektriklerini üretiyorlar. Ayrıca, telefon da burada neredeyse hiç çekmiyor.
Ayder Yaylası’na 12 kilometre mesafede yer alan Avusor Yaylası’nda pek fazla konaklama seçeneği olmadığı için turistler geceyi genellikle Ayder Yaylası’nda geçirip, civar yaylalara günübirlik gezi düzenliyorlar.
Tabii çadırınızı yanınıza aldığınız takdirde, hava koşulları da müsaitse istediğiniz yeri eviniz yapabilirsiniz.
Avusor Yaylası’na gidenler, Büyük Göl ve Dobecelezane Gölü’nü de ziyaret edebilirler.
Deniz seviyesinden 2 bin 450 metre yüksekte konumlanan Samistal Yaylası, Karadeniz Bölgesi’nde bulunan diğer yaylalarla benzer özellikler gösteriyor.
Bölgedeki büyük taş kütleleriyle inşa edilmiş sal şeklindeki tipik taş evler Doğu Karadeniz mimarisinden örnekler gösteriyor.
Çamlıhemşin’e 21 kilometre mesafede bulunan Samistal yaylasından yaklaşık 200 taş ev yer alıyor.
Kahvehane, market gibi işletmelerin de bulunduğu yaylada konaklamak için herhangi bir yapı bulunmadığı için yalnızca kamp yapılabiliyor. Dilerseniz geceyi Ayder Yaylası’nda geçirip buraya günübirlik bir gezi gerçekleştirebilirsiniz.
1850 metre rakımda bulunan Badara Yaylası, küçük de olsa muhteşem bir doğal güzelliğe sahip.
10 – 15 hanenin yer aldığı yayla, birkaç yıl önce yok olmaya yüz tutmuşken, elektrik ve suyun gelmesiyle yeniden canlanmış ve eskisinden daha popüler bir hale gelmiş.
Göğe uzanan çamları, sisli havası ve ortasında bulunan ufak gölüyle kartpostallardaki manzarayı ayaklarınızın altına seren Badara Yaylası’nda yöresel yemeklerin keyfini sürebileceğiniz Likapa Dağ Evi hizmet veriyor.
Bulutların üzerine çıkmanın her zaman masallarda gerçekleşen bir durum olmadığını kanıtlayan Huser Yaylası, Kaçkar Dağları’nın en güzel bölgesinde konumlanıyor.
Ucu bucağı olmayan bir manzara sunan yayla 4 bin metreye kadar görüş açısı sağlıyor.
Ayder Yaylası’na 3 kilometre mesafede yer aldığı için dilerseniz yürüyerek 1 – 2 saatte Huser Yaylası’na ulaşabilirsiniz.
Çamlıhemşin’e 19 kilometre mesafede konumlanan Kavrun Yaylası, Rize’nin en büyük yaylası olarak kabul ediliyor.
Kaçkar Dağları’nın eteklerinde, deniz seviyesinden 2 bin 240 metre yüksekte yer alan yayla, Aşağı Kavrun Yaylası ve Yukarı Kavrun Yaylası olarak ikiye ayrılıyor. 240 hanenin bulunduğu yaylanın turizm potansiyeli de bir hayli yüksek.
Kaçkar Dağları’na tırmanmak isteyen dağcıların ilk durak noktası olan Kavrun Yaylası’nda, özel trekking rotaları bulunuyor.
Jeologlar, bölgenin bundan 5 bin sene önce buzullarla kaplı olduğunu söylüyor. Kavrun Yaylası Rize’nin en meşhur turistik noktalarından biri olan ‘Buzul Gölleri’nin güzergahında bulunuyor. Bu göllere, yayladan 2 – 3 saatlik bir yürüyüşle ulaşabilirsiniz.
Güneysu’ya 16 kilometre uzaklıkta yer alan Handüzü Yaylası, her yaz festival ve şenliklere ev sahipliği yapıyor.
1800 rakımda bulunan yaylaya ulaşım son derece kolay olduğu için kış mevsimi hariç diğer mevsimlerde turistler ve yerli halkın bölgeye olan yolculukları başlıyor.
Yeşilin her tonunu barındıran Handüzü Yaylası’na ahşap kır evleri, kır lokantası, kamp ve piknik alanları ayrı bir güzellik katıyor.
Adeta bir tabiat parkı olan Handüzü Yaylası’nda ilkbahar ve yaz aylarında trekking etkinlikleri organize ediliyor.
Zengin fauna ve floraya sahip yayla, ziyaretçilerine bambaşka deneyimler yaşatıyor, farkındalık kazandırıyor.
Ardeşen’e 48 kilometre mesafede konumlanan Golazena Yaylası, Altıparmak Dağı’nın eteklerinde varlığını devam ettiriyor.
Lazların mekanı olarak bilinen yayla, deniz seviyesinden 2 bin 230 metre yüksekte yer alıyor.
Golazena Yaylası’nda yerli halk, bölgenin otantik ve mistik havasının kaybolmaması adına bir koruma derneği kurmuş. Yaylada organize edilmesi planlanan bütün etkinlikleri denetleyen dernek, Golazena Yaylası’nın korunması ve gelişmesi adına halen aktif olarak çalışmalarını sürdürüyor. Hatta bu dernek 2005’te bölgeye gelecek ziyaretçilerin rahatlıkla konaklayabilmesi adına 500 kişi kapasiteli bir pansiyon yaptırmış.
Yöresel evleriyle mistik bir atmosfere sahip Golazena Yaylası’nda yaklaşık 100 hane bulunuyor.
Rize seyahatinizi yaz aylarına denk getirdiğiniz takdirde yaylada gerçekleştirilen çeşitli şenlik ve festivallere katılabilirsiniz.
İkizdere’ye 24 kilometre mesafede yer alan Kabahor Yaylası, Kabahar Vadisi üzerinde konumlandığı için bu isimle anılıyor.
Vadi, 10 kilometrelik bir alan üzerine yayıldığı için üzerinde hayvancılık ve yaylacılık faaliyetlerinin yürütüldüğü ufak yaylalar bulunuyor.
Yayladaki evlerin birçoğu kütük ağaçtan yığma ahşaptan inşa edilmiş. Ancak, yeni yapılan evlerde betonarme kullanıldığı için yaylanın otantik yapısı giderek bozuluyor.
Ardeşen’e 46 kilometre mesafede konumlanan Tobamzga Yaylası, deniz seviyesinden 2 bin 640 metre yüksekte yer alıyor.
Lazların ikamet ettiği bölgede genellikle yaz aylarında hayvancılık yapılıyor.
Bakir özelliğini koruyan yaylada 20 – 25 hane yaşıyor. Restoran, pansiyon gibi hizmetlerin bulunmadığı yaylaya henüz elektrik dahi gelmemiş.
Daha çok dağcılıkla uğraşan kişiler tarafından ziyaret edilen bölgede kamp yapmak için elverişli ortam bulunuyor.
Çamlıhemşin’in en güzel yaylarından bir tanesi olan Komati Yaylası, yöreye özgü yüksek tavanlı ahşap evleriyle mistik bir havaya sahip.
Tarihi 17. yüzyılın sonların dayanan Komati Yaylası, günümüzde turizme kazandırılmaya çalışılıyor.
Doğu Karadeniz’in geleneksel yayla hayatı, bozulmadan tüm doğallığıyla Komati Yaylası’nda sürdürülüyor.
Kamp yapmayı sevenlerin uğrak adresi olan Komati Yaylası’na yolunuz düşerse doğal yayla tereyağından ve yüzde yüz organik şifalı baldan yemeyi unutmayın.
İkizdere’ye 28 kilometre mesafede konumlanan Petran Yaylası, deniz seviyesinden 1352 metre yüksekte yer alıyor.
Yaylacılık ve hayvancılık faaliyetlerinin yürütüldüğü yayla, yaz aylarında kalabalıklaşmaya başlıyor.
Yöresel yayla evlerini görebileceğiniz Petran Yaylası, kış aylarında da giderek popülerlik kazanıyor. Bunun nedeni ise bölgede, Petran Kayak Festivali ile ‘Lazboard’ adı verilen kayak tahtası yarışları düzenlenmesi.
Ardeşen’e 39 kilometre mesafede yer alan Deremezra Yaylası, kartpostallardan fırlamış görüntüsü ve dillere destan doğasıyla ziyaretçilerini kendine hayran bırakıyor.
Tunca Vadisi’nde bulunan yayla, tabiat parkı ilan edilmiş.
Mistik yapısı ve Doğu Karadeniz’e özgü her detayı özünde barındırmasıyla Deremezra Yaylası, doğaseverlerin uğrak noktası haline gelmiş.
Yaylaya doğru yola çıktığınızda ulaşım için kullanacağınız taş köprüler, yolculuğunuza mistik bir hava katacak.
Ardeşen’e 42 kilometre uzaklıkta yer alan Sırt Yayla’da genellikle Lazlar yaşıyor.
Ortalama 300 hanesi bulunan yayla, iki vadinin üzerine kurulmuş.
Turizm potansiyeli oldukça yüksek olan yayla, ağustosun ikinci haftasında düzenlenen yayla şenlikleri nedeniyle turist akınına uğruyor.
Karadeniz’in ve Kaçkar Dağları’nın önünde dikilen Sırt Yayla, büyüleyici manzarasıyla insanı hayrete düşürüyor.
Yerli ve yabancı turistlerin fotoğraf çekmek ve doğa yürüyüşü yapmak için tercih ettiği bölgede elektrik, su gibi temel ihtiyaçların yanı sıra konaklama, yeme – içme gibi imkanlar da sağlanıyor.
Kent merkezinde, İslampaşa Mahallesi’nde konumlanan Kurşunlu Cami, geniş bir hazire içerisinde yer alıyor.
İslampaşa Cami olarak da bilinen yapı, 1571‘de İskender Cafer Paşa tarafından inşa ettirilmiş.
Dikdörtgen biçiminde tasarlanan cami, moloz taştan yapılmış. Caminin 24 pencereli bir kubbesi bulunuyor.
İlk olarak Of ilçesi, Kaler Köyü‘ne inşa edilen Hüseyin Hoca Köyü Sahil Cami, buradan sökülerek Kalkandere ilçesi, Hüseyin Hoca köyüne taşınmış.
Kitabesinde 1834 yılında inşa edildiği yazan cami tamamen ahşaptan yapılmış.
Mihrabında mukarnas, lale ve örgü motifli süslemelere yer verilmiş.
Karadeniz ahşap oyma ve işleme örneklerinden en güzeli olan Hüseyin Hoca Köyü Sahil Cami, Rize geziniz sırasında mutlaka görmeniz gereken yerlerin başında geliyor.
Işıklı köyünde konumlanan Işıklı Cami 1887 senesinde yapılmış.
Dikdörtgen formunda tasarlanan yapı, kesme taştan inşa edilmiş.
Kuzey cephesinde yer alan son cemaat yeriyle çatısı restorasyona tabi tutulmuş.
Ahşap ögeleri ve süslemeleriyle dikkat çeken caminin tavanında, ortası yıldız motifli bir kubbe bulunuyor. Bu kubbe de kalem işiyle süslenmiş.
Rize’nin önemli tarihi yapıları arasında bulunan Işıklı Cami’yi şehre gelenlerin mutlaka ziyaret etmesi gerekiyor.
Güneyce Beldesi‘nde konumlanan Hacı Şeyh Cami, 1886 yılında Hacı Şeyh Osman Niyazı Efendi tarafından inşa ettirilmiş.
Alt katı kesme taştan yapılan caminin üst katında ise ahşap kullanılmış.
Kare şeklinde tasarlanan Hacı Şeyh Cami, alaturka kiremitli çatıyla örtülmüş.
Mihrabı da yekpare kütükten yapılmış.
Tek şerefeli minarenin kuzey cephesine bakan gövde tarafı çinilerle süslenmiş.
1695 yılında inşa edilen caminin kim tarafından yaptırıldığı konusunda net bir bilgi bulunmuyor.
Vaiz kürsüsünde yer alan kitabeye göre 1891 yılında restore edilen cami kare şeklinde tasarlanmış olup yapımında düzgün kesme taş kullanılmış.
Saç kaplı kırma çatıyla örtünün caminin hemen yanında bir tarihi mezarlık yer alıyor.
Yukarı Kavron Yaylası‘nın sol tarafında konumlanan vadiyi takip ettiğinizde 5 – 6 saatlik bir yürüyüşle Büyükdeniz Gölü‘ne ulaşabilirsiniz.
Bölgedeki en büyük göl olan Büyükdeniz Gölü’ne yolculuk bir hayli uzun sürdüğünden yanınıza en az bir günlük erzak almanız öneriliyor.
Tabii buraya kadar gelmişken, kamp yapmadan, doğanın tadını çıkartmadan olmaz.
Büyükdeniz Gölü’nün çevresinde endemik bitki türleri yetişiyor. Harika fotoğrafların arkasındaki kişi olmanızı sağlayacak bu gölde sırtlara doğru biraz daha ilerlerseniz, eşsiz bir manzaranın size baktığını fark edeceksiniz. Ayrıca, gölün hemen arkasında Kaçkar kütlesi yer alıyor.
Rize’de ulaşımı en kolay göller arasında yer alan At Gölü‘ne, uygun hava koşullarında, Verçenik Yaylası’ndan iki saatlik yürüyüşle gidilebiliyor.
Yalnızca At Gölü değil, göle ulaşım rotası da gezi planınıza dahil edilebilir. Yaylaların arasından geçtiğiniz yol boyunca, otlaklar ve hayvan sürüleriyle karşılaşıyorsunuz.
Irmak boyundaki patikadan devam eden yol boyunca Verçenik Dağı’nın ihtişamlı görünümü de size eşlik ediyor.
İçsel bir yolculuğa çıkmak isteyenler Verçenik Yaylası’ndan başlamak kaydıyla At Gölü’nü ziyaret edebilirler.
Rize’nin en güzel yerlerinden bir tanesi olan Yedigöller, deniz seviyesinden 3 bin 48 metre yüksekte, Verçenik Dağı bölgesinde konumlanıyor.
Dağın zirvesinden birbirine yakın yedi krater gölünün oluşturduğu Yedigöller, tertemiz havası ve dillere destan manzarasıyla ziyaretçilerinin hafızasına kazınıyor.
Yılın her ayında seyahat edebileceğiniz Yedigöller, adrenalin tutkunlarının uğrak noktası haline gelmiş.
Doğayla iç içe vakit geçirmek için bölgede kamp yapabileceğiniz pek çok alan yer alıyor.
Balıklı Göl olarak da bilinen Ambarlı Gölü, Kaçkar Dağı zirvesinden 2 bin 995 metre yüksekte konumlanıyor.
Çevresinde 4 ufak göl yer alan Ambarlı Gölü, Çamlıhemşin’e 61 kilometre uzaklıkta bulunuyor.
Ambarlı Yaylası’na araçla gittikten sonra yapacağınız 3.5 kilometrelik bir yürüyüşle göle ulaşabilirsiniz.
Doğa sporlarıyla uğraşan kişiler için oldukça ideal bir bölge olan Ambarlı Gölü çevresinde trekking yapabilir, çadır kurup konaklayabilirsiniz.
Harika bir manzaraya sahip Ambarlı Gölü, ölmeden önce mutlaka görmeniz gereken yerlerden bir tanesi.
Çayeli’ne 12 kilometre mesafede konumlanan Sırt Köyü sınırları içerisindeki Ağaran Şelalesi, Rize’nin en güzel manzaralarından birini gezginlere sunuyor.
Kaynağını Şairler Deresi‘nin oluşturduğu şelale, sarp ve yüksek bir kayadan suları köpürterek akmasından dolayı Ağaran Şelalesi adını almış.
Yemyeşil bir ormanın içinde güzel bir resmin parçası gibi serilen şelale, son yıllarda turistler tarafından ilgi görmeye başlamış.
Ağaran Şelalesi’nin hemen yanında konumlanan yürüyüş parkurundan ilerleyerek akıntının başladığı noktaya giderseniz, muhteşem bir manzarayla karşılaşırsınız.
Yöre halkı, belirli bölgelerde taşlarla su birikintisi oluşturuyor. Doğal jakuziyi andıran bu sistemi siz de keyifle uygulayabilirsiniz.
Rize’nin en popüler şelalelerinden bir tanesi olan Gelin Tülü Şelalesi, bembeyaz sularıyla tül ve duvak gibi aktığı için bu adı almış.
Ayder Yaylası’nda, Kaçkar Dağları eteklerinde bulunan şelale, şairane görüntüsüyle görenleri mest ediyor.
1500 metrelik dik bir akışla, 1320 metre yükseklikte yer alan şelalenin sisten dolayı yalnızca dereye karıştığı bölümü görülebiliyor.
Türkiye’nin en yüksek şelaleleri arasında bulunan Gelin Tülü Şelalesi’ne ulaşım, Ayder Yaylası’nda olduğu için son derece rahat.
Kaçkar Dağları’nın zirvesinden beslenen Kavron Deresi’ne boşalan Gelin Tülü Şelalesi’ni baştan uca görmek ve fotoğraflamak isteyenler, Huser Yaylası’na gidebilirler.
Ülkemizin en yüksek şelalelerinden olan Bulut Şelalesi, Tar Deresi Şelalesi olarak da biliniyor.
Çamlıhemşin’de konumlanan şelale, Ayder Yaylası’na yaklaşık 10 kilometre mesafede bulunuyor. Kaçkar Dağları’ndan beslenen şelale Tar Deresi’ne dökülüyor.
2 bin 451 metre yüksekliğe sahip Bulut Şelalesi’nin baştan uca görmek pek mümkün değil.
Büyük bir gürültüyle, kestane, çınar, ladin ve ıhlamur ağaçları arasından dökülen Bulut Şelalesi, adeta cennetten bir kare yansıtıyor.
Çamlıhemşin’e 23 kilometre mesafede konumlanan Palovit Şelalesi, Kaçkar Dağları Milli Parkı sınırları içerisinde yer alıyor.
Şehrin en yüksek debiyle akan şelaleleri arasında bulunan Palovit Şelalesi, 15 metre yükseklikten dökülüyor.
Rize gezisini özellikle yaz ayına denk getirenlerin mutlaka uğraması gereken şelale, harika bir doğaya ev sahipliği yapıyor.
Yemyeşil ağaçların ve sarp kayalıkların arasında boşalarak akan yüksek debili su görenleri adeta büyülüyor.
Balta girmemiş orman olarak tabir edilebilecek bir alanda yer alan Palovit Şelalesi, güçlü yatağına rağmen gölet oluşturamıyor.
Palovit Deresi’nden akan sular şelale oluşturduktan sonra Meşe Deresi ile birleşiyor ve Fırtına Deresi’ne katılıyor.
Doğa yürüyüşü ile bitki gözlemciliği yapmayı sevenlerin uğrak noktası olan Palovit Şelalesi üzerinde mesire yerleri ve kamp alanları da bulunuyor.
Ayder Yaylası’ndan başlayan Fırtına Deresi, Ardeşen’in 2 kilometre batısından denize dökülüyor.
Kaçkar Dağları’nın kuzey yamaçlarına kadar uzanan dere, yemyeşil ormanların arasından akarak kendi yolunu çiziyor.
Karadeniz’in sahil şeridinden ilerleyen dere toplamda 57 kilometre uzunluğa sahip olup, halk arasında Büyük Dere olarak da adlandırılıyor.
Doğa yürüyüşü ve bitki gözlemciliği yapmak isteyenlerin sıklıkla uğradığı bölge aynı zamanda ülkemizin en önemli rafting parkuruna ev sahipliği yapıyor. Çamlıhemşin’den başlayan parkur ortalama 23 kilometre uzunluğunda olup, dünyanın dört bir yanından gelen rafting tutkunlarını buluşturuyor. Fırtına Deresi’nde yapılan raftingin zorluğu, suyun debisine göre değişiyor. Bütün bir yıl rafting yapmak için elverişli olan Fırtına Deresi’nde macera ve adrenalin bir gün geçirebilirsiniz.
İkizdere – Ovit Yolu üzerinde konumlanan Şimşirli İçmeleri, doğal maden suyu niteliği taşıyor. Bölgenin su kaynakları arasında yer alan içmelerin suyu şifalı kabul ediliyor.
Asma bir köprü sayesinde ulaşılabilen Şimşirli İçmeleri’nin böbrek taşı rahatsızlığına iyi geldiği iddia ediliyor. Manzarasıyla insanın aklını başından alan Şimşirli İçmelerinin suyundan da bir bardak içmek için mutlaka ziyaret etmelisiniz.
Kent merkezine 25 kilometre mesafede konumlanan Andon İçmeleri, denizden 800 metre yüksekten akıyor.
Bol oksijenli havası, ağaçlarla kaplı civarıyla muhteşem bir atmosfere sahip olan içmelerin çevresinde yemek yiyebileceğiniz, kahve içip huzurla dolabileceğiniz mekanlar da hizmet veriyor.
Andon İçmeleri’nin adından bu deni söz ettirmesindeki temel sebep, şifalı olduğuna inanılan Andon suyu. Mide, bağırsak, böbrek hastalıklarına ve romatizmaya iyi geldiği söylenen Andon İçmeleri’ni her yıl binlerce turist ziyaret ediyor.
Kent merkezinde yer alan Botanik (Ziraat) Çay Bahçesi, kendini çok fazla uzaklaşmadan doğaya atmak isteyenler tarafından tercih ediliyor.
Karadeniz’e ve Rize Kalesi’ne hakim panoramik bir manzara sunan bahçede, oturup çay içebileceğiniz ve bir şeyler atıştırabileceğiniz çay bahçesi hizmet veriyor.
Karadeniz Bölgesi’ne ait bitkilerin yanı sıra yöredeki evler yoğun yağışa ve nemli iklime uyum sağlamış, Türkiye’nin farklı bölgelerinden getirilen bitkilerle harika bir peyzaj çalışması birleştirilmiş.
Özellikle yaz aylarında turist akınına uğrayan Çayeli Haremtepe Çay Bahçesi, filmlerde ve reklamlarda rastladığınız o meşhur çay bahçesi olarak biliniyor.
Haremtepe Köyü’nde konumlanan çay bahçesinin sahibi olan Kenan Çiftçi, bahçesine gözü gibi baktığı için ziyaretçileri harika bir atmosfer bekliyor.
Turistlerin binlerce kilometre yol gelip fotoğraf çekilmek istediği çay bahçesinde, mis gibi çay kokusunu ciğerlerinize doldurabilir, yeşilin en güzel tonlarına kendinizi bırakabilirsiniz.
İyidere’de konumlanan mağaralar arasında en büyüğü olan Pileki Mağarası, insan eliyle yapılmış.
Milattan önce 2300’lü yıllarda başlayan ve milattan sonra 1970’li yıllara kadar devam eden süreçte bölgede pileki taşı çıkartılmış.
Günümüzde ise gelişen teknoloji sayesinde taş çıkartmaya gerek kalınmıyor.
Mavi ile yeşilin eşsiz uyumuna ev sahipliği yapan mağarada tüneller, göller, kuyular, boşluklar bulunuyor.
Pileki, Karadeniz yöresine özgü bir mutfak aracı olup özel bir taştan yapılır. Yuvarlak ve içi boşaltılmış çanak formunda olan bu aracın yapımında kullanılan taş, İyidere Çiftlikköy‘de konumlanan Pileki Mağarası’ndan çıkartılır. Yıllar boyunca süregelen bu işlem sonucunda Pileki Mağarası oluşmuş.
Mağaranın girişinde iki geniş alan bulunuyor. İlerledikçe tünellerin sayısı artıyor. Ayrıca, mağara içerisinde göllere ve kuyulara rastlamak mümkün.
Işıklandırma ve restorasyon çalışmalarının tamamlanmasıyla birlikte Pileki Mağarası turizme açılmış.
Endemik bitkileri, meyve ağaçları, ormangülleri, ağaç türleri, kısacası zengin florasıyla Rize’nin en güzel yerlerinden olan Çat Vadisi, cennetten bir köşe gibi seriliyor.
Yöre halkı da Çat Vadisi’nin kıymetini biliyor ve gözü gibi bakıyor.
Ayder Yaylası’na 15 kilometre mesafede konumlanan Çat Vadisi, dağlarla çevrili alanda, Hemşin ve Elevit derelerinin kesişim noktasında bulunuyor.
Çat Deresi ve Çat Köyü’nü de içerisinde barındıran vadinin üzerinde bir tarihi taş köprü yer alıyor.
Çat Köyü, yüzyıllık ahşap konakların doğayla iç içe yükseldiği bir manzaraya sahip.
Burada konaklamak isteyenler için çeşitli pansiyon fırsatları sunulurken, çadırınızı getirdiğiniz takdirde kamp da yapabilirsiniz.
Yuvarlak kemerli ve tek gözlü inşa edilen köprünün kemeri ve korkulukları kesme taştan yapılırken, diğer bölümü ise moloz taştan yapılmış.
Köprünün orta yerinde, kemerden aşağıya sarkarak sakül ayarını yapan bir zincir yer alıyor. Köprünün girişinde babalar ve basamaklar bulunuyor.
Yol kenarında, köprünün hemen başlangıcında konumlanan babalar üzerinde 1261 yazdığı için körünün bu tarihte yapıldığı tahmin ediliyor.
Rize’nin en önemli tarihi köprüleri arasında gösterilen Şenyuva Köprüsü, 1696’da yapılmış. Fırtına Deresi üzerine inşa edilen köprü, bölgedeki en eski köprü olarak biliniyor.
Dere seviyesinden 20 metre yüksekte konumlanan köprünün uzunluğu ise 40 metre.
Çamlıhemşin’e 7 kilometre mesafede konumlanan Şenyuva Köprüsü, Karadeniz Bölgesi’nin iklim şartları göz önünde bulundurularak inşa edilmiş.
Eskiden Çinçiva adıyla anılan Şenyuva Köprüsü, tek gözlü ve yuvarlak kemerli olacak şekilde tasarlanmış.
Köprünün kemer kısmı düzgün kesme taştan, ayakları ise moloz taştan yapılmış.
Karadeniz’in benzersiz doğasıyla iç içe olan Şenyuva Köprüsü, fotoğrafçılar son derece ilgisini çekiyor.
Rize geziniz boyunca uğrayabileceğiniz doğanın içerisindeki tarihi yansıtan en güzel noktalardan bir tanesi.
20. yüzyıl Türk mimarisinin yansıtıldığı Atatürk Evi Müzesi binası, gerek kültürel gerekse mimari anlamda yöresel değere sahip sivil mimari örneklerinden bir tanesi.
Bahçeli olarak inşa edilen yapı, bodrum kat üzerine 3 kat olacak şekilde yapılmış. Taş malzemeden yapılma bodrum kat, zamanında depo olarak kullanılmış. Üst katları ise yaşam alanı olarak değerlendirilmiş.
Cumhuriyetin ilanından sonra Mustafa Kemal Atatürk ‘Sonbahar Gezisi’ adını verdiği büyük Türkiye gezisi kapsamında 1924 yılında Rize’ye gelmiş.
Atatürk, Kurtuluş Savaşı sırasında gösterdiği kahramanlık sayesinde saygısını kazanan Mataracı Mehmet Efendi‘nin konaklamış. Bu ev, Atatürk’ün 100. doğum gününde müzeye dönüştürülerek Atatürk Evi Müzesi adını almış.
Mehmet Mataracı Konağı olarak da bilinen müze, 1985 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restore edilerek müzeleştirilmiş, sonrasında da kapılarını halka açmış.
Atatürk Evi Müzesi’ni haftanın her günü saat 08:00 – 17:00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz. Üstelik girişler ücretsiz yapılıyor.