Uzakları yakın kılan, görmek istediğiniz yerler hakkında bilgi sahibi olabileceğiniz ya da hayalinizde yeni rotalara yelken açabileceğiniz şehirlerde ya da ülkelerde çekilen film ve dizileri izlemek kadar keyifli bir şey yok bence. Siz de benim gibi düşünüyorsanız bu yazı tam size göre. Kimi çekildiği yıllara damga vurmuş kült filmler kimi son yılların popüler yapımları. Hepsinin ortak noktası ise insanda karşı konulmaz bir seyahate çıkma isteği uyandırması. Biz sizin için insanda seyahat isteği uyandıran dizi ve filmlerden oluşan mini bir liste yaptık. Sizin favori seyahat temalı filmleriniz, dizileriniz hangileri diye sormadan geçemiyor ve sizi önerilerimizle baş başa bırakıyoruz.
Seyahat planı yaptıracak dizi ve filmler:
İçindekiler
Outlander, yüzyıllar arasında seyahat eden savaş hemşiresi Claire Randall’ın hikayesini konu alıyor. 1945 yılında büyülü bir çemberden geçen Claire kendini bir anda 1743 yılına ışınlanmış olarak bulur. Aşk, bilim kurgu, tarih ve macera üçgeninde şekillenen hikâyede İskoçya’nın muhteşem doğasına hayran kalmamak mümkün değil. Eğer siz de yeşilin büyüsüne kapılmak, doğada huzur bulmak istiyorsanız İskoçya bileti bakmaya başlayın derim. İskoçya özellikle doğanın uyanmaya başladığı ilkbahar aylarında ve doğanın kendini bıraktığı ve turuncunun bin bir tonunu görebileceğiniz sonbahar aylarında efsane oluyor. Benden söylemesi.
Ewan McGregor ve Charley Boorman’in motorsiklet ile yaptıkları 115 günlük seyahati konu alan The Long Way Round, izleyiciye farklı ülkeleri tanıma imkânı sağlıyor. İkilinin Sibirya’dan Kazakistan’a, Moğolistan’dan Alaska’ya uzanan yolculukları Amerika’nın New York şehrinde son buluyor. Ewan McGregor ve Charley Boorman 115 gün süren macera dolu yolculuklarında 12 ülkeden geçiyor. Siz de bu ikilinin yolculuklarına tanıklık etmek istiyorsanız The Long Way Round’u mutlaka izlenecek diziler listenize alın. Bakarsınız sonrasında kendinizi Alaska’ya seyahat planlarken bulursunuz belli mi olur?
Seyahatlerinizi gastronomi üzerine şekillendiriyorsanız Somebody Feed Phil’i mutlaka izlemelisiniz. Dünyanın pek çok farklı noktasını dolaşan Phil Rosenthal o ülkenin mutfak kültürlerini tanıtıp en meşhur yemeklerini tadıyor. Her bölümde farklı bir şehre seyahat eden Phil ile Chicago’da “Deep-Dish” pizza tadabilir, Mexico City’de tortillanın hikayesine tanıklık edebilir, Bangkok’un meşhur sokak lezzetlerini keşfedebilir, Danimarka’nın meşhur ekmek üstü lezzetleri Smorrebrod’un rengarenk dünyasına dalabilirsiniz. Phil Rosenthal o kadar keyifle ve mutlulukla yemek yiyor ki, dizi biter bitmez insanın kalkıp bir şeyler pişiresi geliyor desem abartmış olmam.
Ülkemizde Barcelona Barcelona adıyla gösterime giren film Woody Allen imzasını taşıyor. Film iki yakın arkadaş olan Vicky ve Christina’nın Barselona’da geçirdikleri yaz tatilini konu alıyor. Bir Akdeniz ülkesi olan İspanya’nın en keyifli şehirlerinden biri olan Barselona’nın eğlenceli yaşamına tanıklık edeceğiniz, sıcak ve samimi insanlarını tanıyacağınız Vicky Christina Barcelona filmi izleyicisine keyifli birkaç saat geçirmeyi vaat ediyor. Söylemeden de geçmek olmaz. Filmde şehir o kadar güzel, o kadar keyifli anlatılmış ki insanın birkaç günlüğüne bile olsa Barselona’ya mini bir kaçamak yapası geliyor.
The Best Exotic Marigold Hotel, Hindistan’da geçiyor. Uzak diyarlara ilgi duyanlardansanız bu filmi asla es geçmemelisiniz. Filmde lüks ama ekonomik bir tatil yapmak isteyen emekli bir arkadaş grubunun hikayesi anlatılıyor. Arkadaşlar bir broşürde gördükleri Hindistan’daki The Best Exotic Marigold Hotel’e rezervasyon yaptırmaya karar verirler. Ancak gittiklerinde otelin broşürlerde yazdığı gibi lüks olmadığını görürler. İlk başta hayal kırıklığına uğrasalar da Hindistan’ın renkli dünyası, Hintlilerin sıcaklığı, ülkenin farklı ve egzotik havası kahramanların oldukça ilgisini çeker. Hayal ettikleri gibi olmasa da farklı deneyimler yaşadıkları bu keyifli tatil izleyiciye de Hindistan’ı yakından tanıma fırsatı sunuyor.
Eminim pek çoğumuzun vardır bir “Bucket list”i ya da ölmeden önce yapılacaklar listesi. Bucket List filmi de hastanede son zamanlarını geçiren iki kişinin hikayesini konu alıyor. Son zamanlarını yaşadıklarını bilen ikilinin hüzünlü hikayesi bir anda macera dolu bir hikâyeye dönüşüyor. Kahramanlarımız bir hastane odasında otururken ölmeden önce yapmak istediklerini ortak bir liste altında topluyor. Ardından omuz omuza vererek hastaneyi terk ediyor ve listedeki hayallerini bir bir gerçekleştirmek üzere yola çıkıyor.
Avrupa’nın en cazibeli, en büyülü, tekrar tekrar gitmekten asla sıkılmayacağınız şehirlerinden biri bence Paris. Woody Allen imzalı Midnight in Paris filmi de izleyiciyi Paris’te bir zaman yolculuğuna çıkarıyor. Sonbaharda evlenmeyi planlayan Amerikalı çift Gil ve Inez, Inez’in babasının Paris’e yapacağı iş seyahatini fırsat bilip peşine takılırlar. Gil bir gece yarısı Paris caddelerinde dolaşırken gerçek üstü bir dünyanın kapısını açar ve başta kendi olmak üzere tüm ailesinin hayatı değişir. Bir gece yarısı ünlü Fransız yazarlarla tanışan Gil’in edebiyat tutkusu bir anda tetiklenir ve Paris’e bambaşka bir gözle bakmaya başlar. Siz de Gil ile Paris’in ihtişamlı sokaklarında dolaşmak, şehrin renkli dünyasını keşfetmek isterseniz Midnight in Paris’i mutlaka izlemelisiniz.
1950’li yıllarda geçen film Ernesto ve Alberto adlı iki genç arkadaşın hikayesini konu alıyor. Motorsikletleri ile Güney Amerika turu atmak üzere Arjantin’in başkenti Buenos Aires’ten yola çıkan gençlerin motorları kısa bir süre sonra arızalanır. Ancak Ernesto ve Alberto hayallerinden vazgeçmez ve yollarına otostop çekerek devam etmeye karar verirler. Latin Amerika’yı lokal halkın gözünden keşfetme fırsatını yakalayan ikili kıtanın bambaşka bir yüzü ile tanışırlar. Halkın yaşadığı acılara daha yakından tanıklık ederken, çarpık kentleşmeyi çok net bir şekilde gözlemleme, adaletsizlikleri ve yolsuzlukları daha net görme fırsatını yakalarlar. Bu sürprizlerle dolu yolculuk sadece ikilinin değil pek çok kişinin hayatını değiştirirken izleyiciye de Güney Amerika’yı tüm gerçekliğiyle keşfetme fırsatı sunuyor.
Uçsuz bucaksız bir deniz manzarası, mavi panjurlu beyaz taş evler… Yunanistan’ın en güzel adalarından biri olan Skopelos’ta geçen Mamma Mia filmi insanı bir anda içine alıyor. Merly Streep’in başrolde olduğu film ABBA şarkıları ile daha da neşeli bir hal alıyor. Mamma Mia’yı izledikten sonra bir an önce yaz gelse de soluğu bir Yunan adasında alsak diyecekseniz. Benden söylemesi.
Başrollerini Emma Stone ve Ryan Gosling’in paylaştığı, müzikal tadındaki film California’nın en cazip şehri Los Angeles’ta geçiyor. 5 Oscar ödülü alan filmde kahramanlarımızla birlikte Los Angeles’in en ikonik noktalarından biri olan Griffith Park’ta şehre tepeden bakabilir, Grand Central Market’ta bir akşam yemeği yiyebilirsiniz. Uzak rotaları yakın kılan filmlerden biri olan La La Land insanda tek yön bilet alıp Amerika’ya tatile gitme isteği uyandırıyor.
Sideways Güney California sahillerinde şarap tadımı yapmak için yola çıkan Miles ve Jack’in hikayesini konu alıyor. Bir taraf evlilik hazırlıkları yaparken diğer taraf ise hem evliliğinde hem de kariyerinde mutsuzluk içindedir. İkilinin bu bir haftalık yolculuklarına misafir olurken hem hayata dair farklı çıkarımlarda bulunabilir hem de California’nın üzüm bağları hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz.
İngiltere’de geçen Notting Hill yılların eskitemediği romantik komedi filmleri arasında ilk sıralarda yer alıyor. Ünlü bir film yıldızı ile bir kitabevi sahibi arasındaki aşkı konu alan film Londra’nın en keyifli caddelerinde, sokaklarında geçiyor. Bu romantik şehirde geçen aşk hikayesini izledikten sonra ilk fırsatta Londra’ya gitmek isteyeceksiniz. Benden söylemesi.