Side
Side’de ne zaman denize girilir?
Side’de denize girme sezonu genellikle mayıs ayının ortasında başlar ve ekim ayının sonuna kadar devam eder.
Side’den ne alınır?
Side’den yöresel el yapımı takılar, antik motifli seramikler ve taze çekilmiş defne sabunu alınabilir.
Side’nin neyi meşhur?
Side, tarihi Apollon Tapınağı, antik tiyatrosu ve denizle iç içe geçmiş antik kalıntılarıyla meşhurdur.
Geçmişi binlerce yıl öncesine uzanan Side, Anadolu’nun en eski yerleşim yerlerinden biri olarak dikkat çeker. Hititlerden başlayıp pek çok medeniyete ev sahipliği yapan bu eşsiz belde, tarih ve doğanın buluşma noktası.
Antalya’nın Manavgat ilçesine bağlı olan Side, yaz aylarında hem yerli hem de yabancı turistlerin gözdesi. Antik kalıntılarla çevrili dar sokaklar, masmavi deniz ve güneşle birleşince ortaya unutulmaz bir tatil deneyimi çıkıyor.
Gelin Side’nin gezilecek en güzel yerlerini birlikte keşfedelim.
Side Antik Kenti, Akdeniz’in maviliklerine karşı uzanan etkileyici kalıntılarıyla bölgenin en ikonik simgelerinden biri. Roma ve Yunan dönemlerinden izler taşıyan bu açık hava müzesi; anıtsal tiyatrosu, sütunlu caddeleri, agorası ve Apollon Tapınağı ile ziyaretçilerini zamanda bir yolculuğa çıkarıyor.
Deniz kenarındaki konumuyla hem tarih hem de manzara sunan antik kent, özellikle gün batımında büyüleyici bir atmosfere bürünüyor. Hem tarih meraklıları hem de fotoğraf tutkunları için Side’de mutlaka görülmesi gereken yerlerin başında geliyor.
Roma hamamının restore edilmesiyle müzeye dönüştürülen Side Müzesi, antik kentin kalbinde yer alıyor ve bölgeden çıkarılan eserleri sergileyerek Side’nin binlerce yıllık geçmişine ışık tutuyor. Lahitlerden heykellere, yazıtlardan sütun başlıklarına kadar birçok özgün parçayı bir arada görmek mümkün. Açık ve kapalı alanlara yayılmış bu küçük ama etkileyici müze, hem görsel hem de tarihi açıdan oldukça zengin bir deneyim sunuyor.
Müze binasının kendisi de başlı başına bir tarihi yapı olduğundan, ziyaretiniz boyunca hem mimariye hem de sergilenen eserlere hayran kalacaksınız. Sessiz ve serin atmosferi, özellikle yaz sıcağında kısa bir mola vermek için de ideal.
Side Antik Tiyatrosu, yalnızca Side’nin değil, tüm Pamfilya bölgesinin en büyük tiyatrolarından biri olarak dikkat çeker. Roma dönemine ait bu görkemli yapı, yaklaşık 15 bin kişilik kapasitesiyle o dönemde sadece eğlence değil, aynı zamanda sosyal yaşamın da merkeziymiş. Tiyatro, kademeli oturma alanları ve sahne binasıyla mimari açıdan etkileyici bir görünüme sahip.
Bugün hala ayakta duran bu yapı, ziyaretçilerine adeta geçmişin sahnesinde bir yolculuk yaşatıyor. Taş basamaklarda oturup hayal ettiğinizde, binlerce yıl önce burada yankılanan alkış seslerini duyar gibi olabilirsiniz.
Ezgi’nin notu: Eğer gün batımına yakın saatlerde tiyatroyu ziyaret ederseniz, taşların üzerine vuran altın sarısı ışık eşliğinde büyüleyici fotoğraflar yakalayabilirsiniz.
Side denince akla ilk gelen simgelerden biri olan Apollon Tapınağı, hem tarihi hem de estetik değeriyle büyüleyici bir yapıdır. M.S. 2. yüzyılda inşa edilen bu tapınak, ışık ve sanat tanrısı Apollon’a adanmıştır. Beş görkemli sütunu bugün hâlâ ayakta duran yapı, Roma mimarisinin zarafetini Akdeniz’in sonsuz maviliğiyle birleştiriyor.
Denize sıfır konumda yer alan Apollon Tapınağı, özellikle gün batımında altın rengine bürünen manzarasıyla romantik anların ve unutulmaz karelerin adresi haline gelmiş durumda. Tapınağın kalıntıları arasında yürürken tarihle doğanın kusursuz uyumuna tanıklık edeceksiniz.
Side Limanı’na hâkim konumuyla dikkat çeken Athena Tapınağı, Antik Yunan tanrıçası Athena’ya adanmış ve Apollon Tapınağı ile yan yana inşa edilmiştir. Denizlerin koruyucusu olarak bilinen Athena’nın bu konumu tesadüf değil; Side’nin deniz ticaretindeki önemini simgeleyen güçlü bir yapı olarak tasarlanmış.
Tapınağın günümüze ulaşan kalıntıları, özellikle mermer sütunlarıyla ziyaretçilerin ilgisini çeker. Geceleri özel aydınlatmalarla büyüleyici bir atmosfer sunan bu alan, tarihî dokusu ve etkileyici siluetiyle Side’nin en çok fotoğraflanan yerlerinden biri haline gelmiş.
Side’ye yaklaşık 15 kilometre uzaklıkta, Manavgat’ın kuzeyinde yer alan Seleukeia Antik Kenti, doğa ile tarihin iç içe geçtiği saklı bir hazine gibidir. Dağ yamacına kurulmuş bu antik kent, Roma dönemine ait agora, hamam, kilise ve sarnıç kalıntılarıyla ziyaretçilerini büyüler. Geniş bir alana yayılmış yapısıyla, burayı gezerken geçmişin izlerini adım adım takip edebilirsiniz.
Gür çam ormanlarının arasında, kuş sesleri eşliğinde tarihi yapılarla karşılaşmak burayı benzerlerinden farklı kılar. Kalabalıklardan uzakta, doğayla baş başa bir antik kent deneyimi yaşamak isteyenler için Seleukeia, oldukça özel bir durak.
Toros Dağları’nın eteklerine saklanmış olan Selge Antik Kenti, Side çevresinde keşfedilebilecek en etkileyici antik yerleşimlerden biridir. Pisidia bölgesine ait bu antik kent, tarih boyunca hem askeri hem de ticari açıdan önemli bir merkez olmuş. Kentin ayakta kalan en dikkat çekici yapısı ise büyüleyici mimarisiyle günümüze ulaşan devasa tiyatro.
Doğal kaya oluşumları ve vadilerle çevrili Selge, yalnızca tarihiyle değil, bulunduğu konumun sunduğu panoramik manzaralarla da ziyaretçilerini kendine hayran bırakıyor. Yürüyüş yapmayı ve doğayla iç içe olmayı seven gezginler için Selge, hem kültürel hem de görsel anlamda doyurucu bir rota.
Toroslar’ın yamaçlarında gizlenmiş Etenna Antik Kenti, Side çevresinde keşfedilmeyi bekleyen en bakir tarihi alanlardan biri. Sorgun ve Manavgat’a yaklaşık 25 kilometre uzaklıktaki bu kent, antik Pamfilya ile Pisidia bölgelerinin kesişim noktasında yer alıyor. Hâlâ kazıları tamamlanmamış olsa da sur duvarları, kaya mezarları ve sarnıçlar gibi yapılar günümüze kadar ulaşmayı başarmış.
Doğayla iç içe, sessiz ve sakin bir atmosfer sunan Etenna; kalabalık turistik alanlardan uzaklaşmak isteyen gezginler için eşsiz bir keşif rotası. Burada yürürken tarihin sesini rüzgârın fısıltısıyla birlikte duymak mümkün.
Ezgi’nin notu: Etenna’ya ulaşım biraz zahmetli olabilir; yürüyüş gerektiriyor. Bu yüzden yanınıza bol su, güneş koruyucu ve trekking ayakkabısı almanızı öneriyoruz. Yolculuğun sonunda sizi hem doğa hem de tarihle dolu huzurlu bir manzara karşılayacak.
Alara Çayı kıyısında, Alanya ile Manavgat arasında yer alan Alara Han, 13. yüzyılda Anadolu Selçukluları tarafından inşa edilmiş etkileyici bir kervansaraydır. İpek Yolu üzerinde önemli bir durak noktası olan bu yapı, tüccarların konakladığı, hayvanlarını dinlendirdiği ve mallarını koruduğu güvenli bir ticaret merkezidir. Kalın taş duvarları, anıtsal giriş kapısı ve iç avlusuyla dönemin mimari anlayışını gözler önüne seriyor.
Doğal güzelliklerin içinde konumlanan Alara Han, tarihî atmosferiyle ziyaretçilerine zamanda yolculuk hissi yaşatıyor. Hemen yakınında yer alan Alara Kalesi ile birlikte değerlendirildiğinde, bu bölge hem tarih hem doğa severler için oldukça zengin bir keşif rotası sunuyor.
Alara Vadisi’nin sarp kayalıkları üzerine kurulmuş Alara Kalesi, hem stratejik konumu hem de görkemli yapısıyla görenleri etkiler. 11. yüzyılda Bizanslılar tarafından inşa edildiği düşünülen kale, daha sonra Selçuklular tarafından restore edilerek kullanılmış. Alara Çayı’nı ve çevresini kuş bakışı gören bu tarihi yapı, geçmişte ticaret yollarını korumak için önemli bir karakol işlevi görüldüğü bulunuyor.
Kaleye ulaşmak için 180 metrelik kayalıkların eteklerinden yukarı doğru yürüyüş yapmanız gerekiyor. Ancak zirveye ulaştığınızda sizi karşılayan manzara, tüm yorgunluğunuzu unutturur. Etrafı surlarla çevrili kalıntılar, gizli geçitler ve taş yapılar arasında gezinmek, tarih meraklıları için oldukça heyecan verici
Toros Dağları’ndan doğarak Akdeniz’e dökülen Köprüçay, berrak suları ve etkileyici doğal manzaralarıyla bölgenin en önemli akarsularından biri. Özellikle Köprülü Kanyon Milli Parkı içinde aktığı bölümde, rafting tutkunlarının vazgeçilmez adreslerinden biri haline gelmiş. Nehir boyunca uzanan yemyeşil ormanlar ve yüksek kayalıklar arasında serin suların sesi eşliğinde doğayla baş başa bir gün geçirebilirsiniz.
Köprüçay yalnızca adrenalin tutkunlarına değil, doğa severlere de hitap ediyor. Nehir kenarında yürüyüş yapabilir, tarihi Roma köprülerini görebilir, piknik alanlarında dinlenebilirsiniz. Bölge, hem huzur hem de macera arayanlar için eşsiz bir kaçış noktası.
Ezgi’nin notu: Rafting düşünüyorsanız en ideal dönem nisan ile ekim ayları arası. Ancak sadece doğanın tadını çıkarmak istiyorsanız sabah erken saatlerde gitmenizi öneririm. Kalabalık olmadan sessizliği ve kuş seslerini dinlemek paha biçilemez. Ayrıca, nehir boyunca birkaç küçük işletmede gözleme ve çay molası da verebilirsiniz!
Side Antik Kenti’ne oldukça yakın bir konumda yer alan Side Küçük Plaj, adını tam da olduğu gibi boyutundan alıyor: küçük, sakin ve samimi. Antik kalıntıların hemen yanı başında, denizle tarihin iç içe geçtiği bu plaj; huzur arayanlar için adeta gizli bir köşe. Dalga almayan yapısı, sığ ve berrak deniziyle hem yüzme hem de dinlenme için oldukça ideal.
Turistik merkezlerin kalabalığından uzaklaşıp Side’nin tarihi atmosferinde denize girmek isteyenler için Küçük Plaj harika bir tercih. Gün boyunca hem denizin tadını çıkarabilir hem de birkaç adım ötede yer alan antik yapılar arasında kısa bir keşfe çıkabilirsiniz.
Side Büyük Plaj, incecik altın rengi kumu ve kilometrelerce uzanan sahil şeridiyle bölgenin en popüler plajlarından biri. Şehir merkezine yürüme mesafesinde olması, ulaşım kolaylığı ve geniş alanı sayesinde hem yerli halkın hem de turistlerin ilk tercihleri arasında yer alıyor. Sığ ve dalgasız denizi, özellikle çocuklu aileler için oldukça güvenli.
Plaj boyunca sıralanan kafe, restoran ve beach club alternatifleri gün boyu konforlu vakit geçirmenizi sağlıyor. İsterseniz şezlong kiralayıp denizin tadını çıkarabilir, isterseniz sadece havlunuzu serip özgürce güneşlenebilirsiniz. Akşamüstü saatlerinde denizden çıkıp gün batımını izlemek ise buradaki en güzel ritüellerden biri.
Side’de yaz aylarında tatil yapabileceğiniz gibi, eğer kalabalıktan biraz uzaklaşmak isterseniz sonbahar mevsimini de tercih edebilirsiniz.
Antalya Otogar’ından minibüslerle ulaşabileceğiniz Side, Antalya Havalimanı’na da 60 km uzaklıkta bulunmaktadır.
Manavgat ilçesinden Side’ye de toplu taşımayla ulaşım mümkündür. Çevre beldeleri de gezmeyi planlıyorsanız araba kiralamayı tercih edebilirsiniz.