Mezarlık ziyareti denildiğinde ilk akla gelen şeyler üzüntü ve sessizlik olabilir. Buna da genellikle ağlayan yüzler, soluk beyaz mezar taşları ve çiçekler eşlik eder.
Oysa dünyanın farklı yerlerinde öyle mezarlıklar var ki; bu yerler şen şakrak turistlerin gezi listelerinde ilk sırada.
Çoğu kez efsanelerle anılan; kimilerinin tarihi antik çağlara dek uzanan mezarlıkların ünü boşuna değil. İnce bir gezi planlaması ile, tabii şansınız da yaver giderse, buralarda dini ayinlere ve sanatsal aktivitelere bile rastlayabilirsiniz.
Asya’dan Avrupa’ya; Birleşik Krallık’tan Amerika’ya kadar dünyanın en ilginç tarihi mezarlıklarını sizin için bir araya getirdik.
İçindekiler
Romanya’nın kuzeyinde yer alan Sapanta köyünde; rengarenk ve deli dolu bir mezarlık var. Burası aynı zamanda, yerli halk tarafından “Neşeli Mezarlık” ya da “Mutlu İnsanlar Mezarlığı” olarak da anılıyor.
Başkent Bükreş’e 600 kilometre mesafede yer alan tarihi yer; 1935 yılından bu yana sonsuz istirahatleri kabul ediyor.
Mezarlığın tüm dünyada meşhur olması ise; 70’li yıllarda Fransız bir gazetecinin burayı tanıtmasıyla mümkün olmuş.
Yörede yaşayan fakir ağaç işçilerine ait mezarların çoğu; yerel dilde yazılmış şiirlerle süslü.
Tüm mezar taşları el işçiliğiyle hazırlanıp bir bir renklendiriliyor. Bazı mezarların üzerinde ölüm şeklini anlatan illüstrasyonlar bile var.
Bu küçük köyde yaşayan mütevazı halk; ölüme gülümsemenin bir yolunu çoktan bulmuş gibi.
Türkçe adı “Çapraz Kemikler Mezarlığı” olan bu yer; Londra’nın Southwalk yakınlarındaki ilk genelev bölgesinde konumlanıyor.
Cross Bones için; cesetlerin çoğunun hayat kadınlarına ait olduğu bir toplu mezar da denilebilir.
Kutsal topraklara gömülmesi istenmeyen ve kilise tarafından cenaze törenlerine rıza gösterilmeyen hayat kadınlarının 1853 yılına kadar buraya gömüldüğü bilinen bir gerçek. Aynı şekilde doğumda ölen çocukların da buraya gömüldüğü dilden dile aktarılıyor.
Hayat kadınlarının vergileri devlet tarafından kabul edilse de; bedenleri aynı şansı bulamamış diyebiliriz. Hal böyle olunca buradaki kemikler acı bir şekilde naaş hırsızlarının da hedefi olmuş.
Bugün mezarlığın dış çevresi boyunca, ölenler anısına bağlanan kumaş parçalarına ve kurdelelere rastlanabilir.
İki yüz binden fazla nüfusu ile Okunion, oldukça kalabalık bir dinlenme yeri.
Öte yandan burası en çok bir kişi ile anılıyor: Shingon Budizmi’nin öncüsü Kobo Daishi. Japon inancına göre bu dini lider; sonsuz bir meditasyon halinde. Ziyaretçiler mozolesine gelerek kendisine hediyeler ve yemek sunmaktan ya da bir şeyler dilemekten geri kalmıyor.
Koya Dağı üzerinde yer alan Okunoin Mezarlığı; aynı zamanda UNESCO Dünya Mirası listesinin de bir parçası.
İki kilometre uzunluğundaki mezarlığa gece saatlerinde acenteler tarafından turistik turlar düzenleniyor.
Sagada’nın dağlık bölgesinde yaşayan yerli halk; ölülerini gömmek yerine tabutlarla kayalara asmayı seçmiş durumda. Günümüzde bu gelenek yerini yavaş yavaş toprağa ve betona bıraksa da; tabutlar halen gözler önünde. Bu sayede ölülerin vahşi hayvanlardan korunduğuna inanılıyor.
Dünyada yalnızca Filipinler’de görülen bu manzara; gerçekten de ömürlük bir deneyim.
Başkent Manila’ya 12 saat mesafede konumlanan yerleşime kadar ulaşmışken; kabilenin yerel giysiler içindeki halkıyla fotoğraf çektirmeyi de ihmal etmemelisiniz.
Amerika Birleşik Devletleri’nin Florida eyaletinde, deniz seviyesinin metrelerce altında dünyanın ilk su altı mezarlığı var.
Miami’de yer alan Neptün Anıt Resifi; efsane şehir Atlantis’in de bir benzeri gibi.
Her isteyenin buraya gömülmesi mümkün olmasa da; bunun birçok kişinin hayali olduğu söylenebilir.
Mezarlığı ziyaret etmek isteyen turistler için; tekneler ve özel dalış ekipmanları emre amade. Bu sayede Miami’de su altı turizminin; en az deniz turizmi ve gece hayatı kadar canlı hale gelmesi de hedefleniyor.
Yeni adıyla Çekya olarak da anılan Çek Cumhuriyeti’nde; hem en eski hem de en kalabalık mezar yerlerinden biri var. Başkent Prag’da yer alan Eski Yahudi Mezarlığı yer altında tam 12 katmana sahip, daha ne olsun!
Yahudilere ait mezarlığın ilk kez kullanıma açılma tarihi 15. yüzyıla rastlıyor.
Burada görebileceğiniz mezar taşları 12 bin adet civarında olsa da; mezarlığın dikey olarak da yerkürenin merkezine doğru uzadığını göz ardı etmemelisiniz.
Yerli ve yabancı turistlerin birçoğuna göre, çarpıcı görüntüler sunan bu mezarlık Prag’ın en can alıcı noktası.
Hayaletlerden korkmayan yoktur ama Pere Lachaise’nin durumu başka. Fransa’nın başkenti Paris’te yer alan bu mezarlıkta birbirinden ünlü isimler var. Herhalde bu isimler hayalet olup dile gelse, mezarlıkta turist akını yaşanması da kaçınılmaz olur!
Oscar Wilde, Edith Piaf, Honoré de Balzac, Max Ernst, Auguste Comte gibi isimlerin yanı sıra; Türkiye’den de Ahmet Kaya ve Yılmaz Güney’in mezarları burada.
Mezarlık aynı zamanda o kadar çok heykele ve farklı stilde mezar taşlarına sahip ki; adeta bir açık hava müzesini andırıyor.
Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da yer alan Assistens Mezarlığı; günlük hayatın içinde aktif olarak yer almasıyla ön plana çıkıyor.
Aynı zamanda park olarak da kullanılan mezarlıkta; kavak ağaçları arasında yürüyüş yapabilirsiniz.
Kuzey ikliminde yer alan ülkede yazın az da olsa Danimarka güneşinden nasiplenmek isteyenler; burayı güneşlenmek için de uygun buluyor.
Assistens Mezarlığı aynı zamanda; Andersen Masalları’nın ünlü yazarı Hans Christian Andersen’in de dünyadaki son durağı.
Yine bir dünya başkenti, yine bir tarihi mezarlık… Bu kez Buenos Aires’te mutlaka gezilmesi gereken yerlerden olan Recoleta Mezarlığı’ndayız.
Recoleta da yine, tıpkı listenin diğer üyeleri gibi açık havada bir sanat galerisini andırıyor.
Recoleta Mezarlığı’ndaki heykeller, çiçek ve bahçe düzenlemeleri görülmeye değer.
Arjantinliler için bir efsane sayılan ve 1952 yılında hayata gözlerini yuman First Lady Eva Peron’un mezarı da burada.
Ünlü ve zengin isimlerin özellikle gömülmek istediği bir yer: İtalya’nın Venedik şehrinde yer alan San Michele Mezarlığı.
Şehirdeki bir adayı tamamen mezarlığa ayırmak; Fransızların fikri olarak biliniyor. Hatta o sırada yönetimde Napolyon liderliğinde Fransızlar olduğundan; bu mezarlıktan Napolyon’un Mezarlığı diye bahsedildiğini de duyabilirsiniz.
Son yıllarda da sürekli sular altında kalan şehirde, ölüleri biraz olsun soyutlamak gerçekten iyi bir fikir.
Bugün Venedikliler dışında ünlü şair ve yazarların da San Michele’i tercih ettiği biliniyor. Adanın nüfusu 85 bin civarında.
Akla gelen ilk yer çoğu zaman bu olmasa da; Hindistan’da yer alan Ganj Nehri mükemmel bir tarihi mezar örneği.
Burası yüzlerce yıldır, öldükten sonra yakılan Hintlilerin küllerine ev sahipliği yapıyor. Yakılmadan doğruca Ganj’a atılan cesetler de yok değil.
Ganj Nehri aynı zamanda insanların yıkandığı, yüzdüğü ve teknelere bindiği kutsal bir mabet. Ganga ismiyle de anılan nehre ülkenin dört bir yanından insanlar akın ediyor.
Ganj aynı zamanda, pek de sürpriz olmayan bir istatistiğe göre, dünyadaki en kirli 5 nehirden biri. Buradan sarılık, tifo gibi hastalıkların yayıldığı acı bir gerçek.
Piramitleri ve firavunlarıyla ünlü Mısır’da; sadece zengin ve soyluların değil, fakir halkın da mumyalama ile gömüldüğüne dair kanıtlar var.
Bunlardan en güçlüsü; neredeyse 1 milyon mumyaya ev sahipliği yaptığı sanılan Mumya Mezarlığı.
Mısır Mumya Mezarlığı’ndan elde edilen veriler, arkeologları ve antropologları da heyecanlandıran cinsten.
Mumyaların lahitlerini süsleyen portreler ise günümüzde Louvre Müzesi‘nde ve New York’taki Metropolitan Müzesi gibi Avrupa’nın çeşitli tarih ve sanat müzelerinde sergileniyor.
Kızıl ya da sarışın saç renklerinin mükemmel biçimde korunduğu, bazı mumyaların boyunun 2 metrenin üzerinden olduğu gibi ilginç bilgiler medyayla da paylaşılmış durumda.
Amerika Birleşik Devletleri’nin Chicago eyaletinde; en korkunç hayalet hikayelerinden biri var. Diriliş Mezarlığı ya da orijinal adıyla Resurrection Cemetery; Mary adlı genç bir kızın hayaleti ile anılıyor.
80 yılı aşkın tarihi olan Resurrection Mary efsanesine göre; genç kızın ölümüne sebep olan şey hızla giden ve kendisine çarpıp kaçan bir sürücü. Rivayet o ki; Mary halen mezarlık yolunun kenarında, mezarlık ziyaretçilerine otostop çekiyor. Yine söylenene göre, ziyaretçiler mezarlığa girdikten sonra genç kız gözden kayboluyor
1920’li yıllarda keşfedilen Chauchilla Mezarlığı; dünyadaki en korkunç adreslerden biri sayılabilir. Bunun nedeni; Nazca adı verilen lokal bölgede, üstelik zamanın bilgisi ve teknolojisi ile insanların son derece başarılı mumyalama teknikleri keşfetmesi!
Chauchilla’daki binlerce yıllık cesetler bugün bile açıkça seçilebilen detaylara sahip. Şehirdeki son cenazenin 9. yüzyılda gömüldüğü söyleniyor.
Mardin’de bulunan Dara Antik Kenti’nde dünyadaki örneklerini aratmayan antik bir mezarlık mevcut.
Galeri Mezarlık olarak anılan bu yerde 3 bin kişiye ait kemiklerin yanı sıra kişisel eşyalar da var. Bugün buradaki kandiller ve su kapları ziyaretçilere sergileniyor.
1500 yıllık tarihe sahip olduğu tahmin edilen mezarlık aynı zamanda “yeniden diriliş” inancının da göstergelerinden.
Ana kayadan 3 kat inşa edilerek yapılan yerdeki kabartmalar; cennet inancının kanıtı niteliğinde.