Valensiya Gezilcek Yerler
Akdeniz sıcaklığını her an her yerde hissedeceğiniz, eğlenceyi sonuna kadar yaşayacağınız, muhteşem bir mutfağı keşfe çıkacağınız, festivallere katılabileceğiniz, tarihin pek çok farklı döneminden izler taşıyan yapıları keşfedebileceğiniz bir tatil istiyorsanız hiç düşünmeden rotanızı Valensiya’ya çevirin deriz. Modern ve tarihi mimarinin buluştuğu, İspanya’nın en kalabalık üçüncü şehri olan Valensiya her daim keyifli olsa da yaz aylarında bir başka güzel oluyor. Özellikle her yıl ağustos ayının son çarşambası düzenlenen Domates Festivali, “La Tomatina”ya denk gelirseniz tatiliniz daha da keyifli olacaktır.
Valensiya’da gezilecek yerler:
İçindekiler
Valensiya’nın en simge yapılarından biri olan katedralin inşası cami olarak başlamış ancak katedral olarak tamamlanmış. 13. yüzyılda Endülüslü Araplar tarafından cami olarak inşa edilmeye başlayan yapı şehrin Hristiyanlar tarafından ele geçirilmesinin ardından inşaat sürecine kilise olarak devam etmiş. Gotik-barok ve neo klasik tarzda yapılan Valensiya Katedrali Hristiyanlar için oldukça önemli. İlk nedeni Hz. İsa’nın son akşam yemeğini yediğine inanılan kasenin burada sergileniyor olması. Diğer nedenlerinden biri ise Hristiyanlıkta kutsal olan kadehlerden birinin 2006 yılında Papa Benedict tarafından buraya hediye edilmiş olması.
Valencia Old Town yani Barrio del Carmen Avrupa’nın en büyük tarihi kent merkezleri arasında yer alıyor. Santa Maria de Valencia Katedrali, Mercado Central, San Nicolas Kilisesi, Llotja de la Seda gibi pek çok tarihi yapının yer aldığı Barrio del Carmen bölgesini es geçmek söz konusu olamaz diyoruz ve bölgede yer alan tarihi yapılara geçiyoruz.
Valensiya Arenası olarak da bilinen yer şehrin tam merkezinde, tren istasyonunun yanı başında yer alıyor. Buraya kadar gelip de o meşhur boğa güreşlerinden birini izlemeden dönmek olmaz diyorsanız seyahatinizi mart ve temmuz aylarında gerçekleştirilen boğa güreşlerine denk gelecek şekilde planlamanızı öneririz.
El Carmen Müzesi’ne ve Santa Cruz cemaatine ev sahipliği yapan manastırda yıl boyunca pek çok geçici sergi oluyor. 1281 yılında inşa edilen yapıya 17. yüzyıla kadar pek çok farklı eklemeler yapılmış. Bu nedenle içinde bir kilise, Ortaçağ’dan kalma bir şapel, gotik bir manastır, bir tane rönesans manastırı yer alıyor. Neoklasik özellikleri ile beğeni toplayan çan kulesi ise yapının en dikkat çekici bölümlerinden.
Geç Gotik mimarisinin Valensiya’daki en önemli eserlerinden biri de Hükümet Sarayı. İki büyük kule ve ortalarında daha alçakta kalan saray bölümü ile beğeni toplayan Hükümet Sarayı Valensiya’da görülecek yerler listenizde mutlaka olsun derim.
Ortaçağ’dan kalma, Valensiya’nın en ilgi çekici tarihi yapılarından biri olan kuleler Torres De Serranos olarak da biliniyor. 1808 yılındaki Fransız işgali sırasında bazı bölümleri hasar görmüş olsa da Quart Kuleleri hala sapasağlam ayakta. Valensiya’nın tarihteki şehre giriş surlarından kalan az sayıdaki yapıdan olan kuleler 1930 yılında yapılan restorasyon çalışmasının ardından yeniden ihtişamlı bir görünüşe kavuşmuş.
Turia Bahçeleri’nin içinde yer alan Bioparc’ta kendinizi Afrika’da gibi hissedebilirsiniz desek yeridir. Afrika ile özdeşleşen leopar, su aygırı, aslan gibi hayvanları görebileceğiniz Bioparc’ın özellikle Madagascar bölümü çok keyifli. Aklınızda bulunsun.
Adını taşkınları ile ünlü Turia Nehri’nden alan Turia Bahçeleri, Valensiyalıların en çok zaman geçirdiği yeşil alanlardan biri. İçinde yürüyüş yolu, bisiklet yolu, farklı spor alanları ve çeşmeler bulunan parka bir öğleden sonra pikniği ya da keyifli bir sabah yürüyüşü için uğrayabilirsiniz.
Merkez Pazar diyebileceğimiz Mercado Central Valensiya’nın en turistik noktaları arasında ilk sıralarda yer almasına rağmen yerlilerin de en uğrak noktalarından biri. Meyve, sebze, şarküteri, deniz ürünü, et, baharat gibi mutfak alışverişine dair pek çok şeyi bir arada bulabileceğiniz bir yer Mercado Central. Menüden bir şeyler seçmektense kendi aldığınız ürünlerle kahvaltı yapmayı sevenlerdenseniz Mercado Central’dan güzel kahvaltılıklar alıp en yakın parklardan birinde ya da meydanda kahvaltı keyfi yapabilirsiniz. Ya da bu görkemli pazarı gezdikten sonra gözünüze kestirdiğiniz bir tapas bara oturup sangria ve tapas keyfi yapabilirsiniz. Her karnınız acıktığında uğramak isteyeceğiniz bir yer bence Mercado Central.
2003 yılında ciddi bir bütçe ile yenilenen Mercat de Colon günümüzde Ulusal Anıt olarak kabul ediliyor. Modern ile yereli birleştiren dokunuşların göze çarptığı Mercan De Colon’da keyifle, uzun uzun dolaşabileceğiniz pek çok farklı dükkan var. Planlamanızı yaparken ona göre zaman ayırın deriz.
UNESCO Dünya Mirasları Listesi’nde olan Lltoja de la Seda ya da daha bilindik adıyla İpek Pazarı 1482-1553 yılları arasında inşa edilmiş. Gotik mimarisinin Valensiya’daki en güzel, en görkemli örneklerinden biri olan yapı, şehrin Avrupa’nın ana ticaret merkezi olduğu altın yıllarının şehre kazandırdığı en güzel yapılardan biri. Ortaçağ’da ipek borsasına ev sahipliği yapan Llotja de la Seda’nın tam ortasında Portakal Ağaçları Avlusu denilen kocaman bir bahçe içinde tarihi bir borsa binası var.
Seramik ve el sanatları ile ilgiliyseniz Valensiya Ulusal Seramik Müzesi’ni asla es geçmeyin deriz. Ancak bu müzeyi sadece el sanatları ve seramikten ibaret sanmayın. Valensiya Ulusal Seramik Müzesi’nde 18. yüzyıldan kalma arabalar, 19. yüzyıl odaları ve meşhur Acora Royal Seramik Fabrikası’nda üretilmiş çini koleksiyonu sergileniyor. Ünlü İspanyol sanatçı Pablo Picasso’nun da eserlerinin sergilendiği bu ihtişamlı müzeyi Valensiya’da gezilecek yerler listenize mutlaka almalısınız.
İnşasına 1996 yılında başlanan City of Arts and Science’ın son bölümü 2009 yılında açılmış. İspanya’nın 12 Hazinesi Listesi’nde yer alan müze kompleksinde yerel kültürden bilime, sanattan doğaya hayatın pek çok alanına dokunabilirsiniz. Bünyesinde bir IMAX sineması, planetaryum ve lazeryum da bulunan Sanat ve Bilim Şehri, Valensiya’da gezilecek yerler listenizde mutlaka olmalı.
City of Art and Science’ın güney tarafında yer alan L’Oceanografic dev akvaryum su altı meraklıları için adeta bir cennet. Farklı iklim bölgelerine göre ayrılan tematik alanlarda onlarca hatta yüzlerce farklı su altı canlısını görebilirsiniz. 23 milyon litrelik su alanı ile beğeni toplayan ARCA Del Mar bölümünde ise unutulmaz deneyimler sizi bekliyor.
Museu de Belles Arts de Valencia sadece Valensiya’nın değil İspanya’nın en etkileyici sanat koleksiyonlarına ev sahipliği yapıyor. Barok tarzdaki mimarisi ile beğeni toplayan Güzel Sanatlar Müzesi’ndeki eserlerin büyük bir bölümü 14.-17. yüzyıllara ait. Sanata merakınız varsa Valensiya Güzel Sanatlar Müzesi’ni asla es geçmemelisiniz.
Sıcacık bir Akdeniz ülkesi dedik ama hiç sahillerinden bahsetmedik. Kocaman kumsalı, tertemiz denizi, yürüyüş ve bisiklet yolları ile Malvarossa sadece turistlerin değil yerel halkın da bolca vakit geçirdiği bir yer. Denize girmeseniz bile kumsalda oturup dalga sesleri eşliğinde bir şeyler içebilir ya da mini bir piknik yapabilirsiniz.