Kanada’nın en büyük üçüncü şehri olan Vancouver, gezginlerin mutlaka ziyaret etmesi gereken bir şehir. Kanada’nın diğer şehirlerine nazaran sıcakkanlı insanları, harika doğası ve ılıman iklimiyle ziyaretçilerin bir numaralı tercihi konumunda bulunuyor.
İstanbul kadar olmasa da bir hayli kalabalık olan Vancouver’ın nüfusunun yüzde otuzunu Çinliler oluşturuyor. Aynı zamanda farklı etnik gruplar dahil pek çok insan bölgede ikamet ediyor.
Dünyadaki pek çok büyük şehrin aksine Vancouver, gerçek anlamda doğayla iç içe olabileceğiniz bir yer. Şehrin neredeyse her yerinde irili ufaklı parklar yer alıyor. Bu nedenle ‘Parklar Şehri’ olarak da biliniyor.
Üstelik denize kıyısı olması sebebiyle denizcilik alanında bir hayli gelişmiş. Hatta 1792’de şehre George Vancouver adlı bir kaptanın geldiği bu nedenle de şehre Vancouver adını verdikleri biliniyor.
Vancouver, batı yakası, doğu yakası ve şehir merkezi olmak üzere üçe ayrılıyor. Şehir merkezi daha çok finans, alışveriş ve eğlence merkezi olarak ön plana çıkıyor. Üstelik kent merkezinde her bütçeye uygun konaklama seçeneği de bulunuyor.
Şehir merkezinde olduğu gibi yakın bölgelerde de birçok gezilecek yer bulunuyor. Kitsilano & Granville Island, UBC Point Grey, Mt. Pleasant – South Main ve Commercial Drive – Hastings Park bunların başında geliyor.
Vancouver’a ulaşım için Vancouver uçak biletlerine göz atabilirsiniz.
Vancouver’ın en eski yerleşim yeri olarak kabul edilen Gastown, farklı etnikleri bir arada barındırması ve kültürel yapısıyla dikkat çeken bir bölge.
Gastown adını, 1867 senesinde bölgede açılan Gassy adlı bardan alıyor.
Günümüzün önemli turistik yerlerinden sayılan Gastown, birbirinden ünlü butikleri, restoranları, galerileri ve müzeleriyle turistlerin ilgisini topluyor.
Gastown’un cazibe merkezi haline gelmesinde önemli rol oynayan diğer bir olay ise her yıl bölgede düzenlenen bisiklet yarışı.
Gece hayatıyla ünlü bölgede her türlü eğlence mekanı bulunuyor. Bölgenin en uğrak noktaları ise Cambie ve Water caddelerinin köşesinde yer alan Buharlı Saat. Bu saat, 1977 senesinde şehrin ısınma alt yapısının kesişim noktasına, evsizlerin geceleri bu bölgede uyumalarını engellemek amacıyla yapılmış. Günümüzde işlevini kaybetmiş olsa da Vancouver’da en çok evsiz Buharlı Saat’in çevresinde bulunuyor.
Gastown’a gidecek olan ziyaretçilerin bölgeden ayrılmadan önce mutlaka yöreye ait olan Buharlı Saat’ten (The Gastown Steam Clock) almaları gerekiyor. Gastown’un sembolü olan bu figür, evinize döndüğünüzde Vancouver’ın atmosferini anımsatacak. Ayrıca ziyaretçilerin buharlı saat önünde fotoğraf çektirmeleri adeta bir gelenek halini almış.
İngilizcesi ‘Steam Clock’ olan Buhar Saati, 1977 senesinde inşa edilmiş. Horolojist Raymond Saunders’in ilk eseri olan bu saatin metal işçiliğini ise Doug Smith yapmış.
Buhar Saati gücünü, Beatty ve Georgia caddelerine ısınmak için buhar sağlayan hattan alıyor.
Vancouver’a gelen turistlerin mutlaka ziyaret ettiği Buhar Saati, dünya çapındaki popülaritesini ise Nickelback’in 2011 yılında yayımladığı ‘Here and Now’ albümünün kapağında yer bulmasıyla arttırmış.
Her 15 dakikada bir iki farklı tonda ıslık çalan Buhar Saati, her saat başında yukarıya kalkan mekanizmasının yanlarından buhar püskürtüyor.
Vancouver’ın doğusunda konumlanan Chinatown, Çin mirasının günümüzde korunmaya çalışıldığı nadir yerlerden bir tanesi.
Son derece renkli ve kalabalık bir bölge olan Chinatown’da her yıl festivaller düzenleniyor. Bu festivallere gerek yerli, gerekse yabancı turistler büyük ilgi gösteriyor.
Çin kültürünü yakında tanımak isteyenler için oldukça ideal olan bu bölge ziyaretçilerine Çin sokaklarında dolaşıyormuş hissi veriyor.
20. yüzyılın başlarında Çinli göçmen sayısında yaşanan artış, Çin mahallesinin kurulmasına ön ayak olmuş.
Gastown ve finans bölgesi arasında uzanan iki caddeden oluşan Chinatown’da Çin’e özgü her şeyi bulabilirsiniz. Birçok kültürel etkinliğin de düzenlendiği bölgeyi ziyaret ederseniz, Sam Kee Binası ile Lord Strathcona İlkokulu‘nu mutlaka gezin.
Her yıl temmuz ayında düzenlenen Dragon Bot Festivali, pek çok katılımcıya ev sahipliği yapıyor. Honda Işık Festivali ise son derece renkli görüntülere sahne oluyor. Her yıl ağustos ayında organize edilen bu festival, günün ilk ışıklarına kadar sürüyor. Honda Işık Festivali’ne katılım yoğun olduğu için sahile kadar uzanan bir kalabalık sizleri bekliyor. Eğer Vancouver tatilinizi bu festivallere denk getirirseniz, Chinatown’daki eğlenceye dahil olabilirsiniz.
Kanada’nın etnik pazarlarının başında gelen Punjabi Market, Vancouver’ın da en popüler pazarları arasında yer alıyor.
Hint kültürüne ve etnik yapısına yakından göz atabileceğiniz pazarda bir yandan alışveriş yaparken bir yandan da Hint mutfağının benzersiz lezzetlerini yiyebilirsiniz.
1890‘da Hindistan’dan Vancouver’a büyük bir göç dalgası yaşanmış. O tarihten itibaren daha küçük alanlara kurulan Hint pazarları günümüze gelen kadar gittikçe büyümüş ve daha büyük bir alanda kurulmaya devam etmiş.
6499 Main Street bölgesinde konumlanan Punjabi Market’te, her yıl nisan ayında düzenlenen etkinlik vesilesiyle yerli ve yabancı insanların akınına uğruyor. Bu etkinlik, Sikh dininin doğuşuna kutlamak amacıyla düzenleniyor ve pek çok insanı bir araya getiriyor.
Sihizm, 16. yüzyılda Kuzey Hindistan’da doğan tek tanrılı bir din. Bu dinin doğuşunu kutlamak için gerçekleştirilen törenler ise gerçekte Sikh Tapınağı‘nda yapılıyor.
Vancouver’ın en meşhur rekreasyon merkezi olan False Creek, yeşil alanları ve kültürel tesisleriyle mutlaka görülmesi gereken bir yer. Ayrıca, su sporları yapma imkanınız da bulunuyor.
Şehir merkezini diğer mahallerden ayıran False Creek’in adını, 1856 – 1863 yılları arasında George Henry Richards yaptığı bir hidrografi araştırması esnasında vermiş.
1500 deniz taşıtı kapasiteli 10 marinanın yer aldığı alanda, 1986’dan beri yatçılık festivali düzenleniyor.
Su kuşlarının farklı bir atmosfer kattığı alanda ayrıca Science World, BC Place ve Plaza of Nations bulunuyor.
Vancouver’ın doğusunda 1 saatlik mesafede yer alan Fort Langley Ulusal Tarih Bölgesi, 1827 yılında kurulmuş.
1800’lerde kürk tüccarlarının uğradığı ve ticaret yaptığı bölge, günümüzde ise bir açık hava müzesi gibi hizmet veriyor.
Yıl boyunca ziyaret açık olan Fort Langley Ulusal Tarih Bölgesi’nde tarihe ufak bir yolculuk yapabilirsiniz.
Bölgeye giriş 17 yaşından küçükler için ücretsizken yetişkinlerden 8,50 Kanada doları ücret talep ediliyor.
Vancouver’da bir sahil kenarına inşa edilen Canada Place’in yapımına 1983 yılında başlanmış ve 1986’da tamamlanmış.
82 metre yüksekliğindeki yapının dışında yer alan yelken benzeri kubbe çatıları ziyaretçilerin ilk dikkat ettiği şey oluyor.
Gemi kapasitesini arttırmak için 2001 yılında genişletme çalışmaları başlayan yapı, 2009’da düzenlenen kış olimpiyatlarının da ‘Ana Basın Merkezi’ olarak kullanılmış.
Yıl boyunca birçok etkinliğe, davete, organizasyona ve ulusal kutlamalara ev sahipliği yapan Canada Place, Burrard Koyu Rıhtımı‘nda konumlanıyor. İçerisinde kültür ve ticaret merkezlerinin yanı sıra bir de otel bulunan yapı, ilk kez 1927 senesinde Pasifik Okyanusu’nda faaliyet gösteren gemilere hizmet vermek için yapılmış.
Vancouver Kongre Merkezi ve Dünya Ticaret Merkezi ile aynı binada yer alan Canada Place’te bir de dünyanın ilk kalıcı IMAX 3D tiyatrosu bulunuyor. FlyOver Canada olarak bilinen tiyatro gösterisi yaklaşık 10 dakika sürüyor ve Kanada’nın pek çok şehrini kuş bakışı görme imkanı sağlıyor.
Öğlen saat tam 12:00’de Canada Place’de olursanız, 155 desibele kadar çıkan 10 kornadan, ’12 O’Clock Horn’ aracılığıyla icra edilen ‘O Canada’ marşının ilk 4 notasını dinleyebilirsiniz.
Zamanı hatırlatan bu aletten bir de Stanley Park‘ta bulunuyor. Parktaki ‘9 O’Clock Horn’ ise saat 09:00’da çalıyor.
“Dünyadaki En Güzel 25 Şehir Parkı” yazımızda da bahsettiğimiz Vancouver’ın gözdesi Stanley Park, hediyelik eşya dükkanları, restoranları ve sahilleriyle turistlerin ilgisini topluyor.
Yeşille mavinin benzersiz uyumuna tanıklık edebileceğiniz parkta, deniz, orman, park ve bahçeler ziyaretçilere çeşitli aktivitelere katılma olanağı sağlıyor. Pek çok bitki türüne de ev sahipliği yapan Stanley Park’ta aynı zamanda nefes kesici plajlar bulunuyor.
Yarım milyon insanın bulunduğu park bin dönümlük arazi üzerine yayılmış. Vancouver’ın benzersiz yeşil alanlarından olan parkta 76 metrelik devasa ağaçlar yer alıyor.
Tarihsel açıdan da oldukça önemli olan park, Kanada’nın ilk yerleşim yeri olarak biliniyor. 3 bin yılı aşkın süredir bölgenin yerlilerine yuva olan park, 1858 yılında başlayan altına hücum hareketiyle İngilizler tarafından kolonize edilmiş.
Stanley Park adını da 1886’da kentin valisi olan İngiliz politikacı Lord Stanley‘dan alıyor. Şehrin gürültüsünden ve stresinden uzaklaşıp huzur dolu bir gün geçirmek isteyenler soluğu Stanley Park’ta alıyor.
Parkın en dikkat çekici noktası ise 9 kilometrelik yürüyüş ve bisiklet parkuru olan Seawall. Bu parkuru sonuna kadar yürümeyi düşünmelisiniz. Üstelik parkurun üzerinde konumlanan Vancouver Akvaryumu‘nu, yerliler tarafından oyulan totemlerin bulunduğu Brockton Noktası’nı ve Danimarka’da bulunan ‘Küçük Deniz Kızı’ heykeline çok benzeyen ‘Girl in a Wetsuit’ heykelini gezebilirsiniz. Oldukça uzun ve yorucu bir parkur olan Seawall’u geçmeye karar verip bir de akvaryumu gezerseniz, bir gününüzü buraya ayırmanız gerekir.
Stanley Park’ın en güzel yerlerinden bir tanesi olan Seawall, park kıyısında meydana gelen erozyonu engellemek amacıyla 1917 senesinde inşa edilmiş.
Üzerinde yaya, paten ve bisiklet yolları bulunan Seawall tam tamına 9 kilometre uzunluğunda.
Park Yönetimi Başkomiseri W. S. Rawling tarafından ortaya atılan fikir doğrultusunda gerçekleştirilen projeye en büyük desteği, taş ustası James Cunningham vermiş. 1920’li yılların sonunda emekli olan ve ömrünün 35 yılını bu işte harcayan Cunningham için, Siwash Rock üzerinde anma mahiyetinde bir plaket yerleştirilmiş.
150 dönümlük alan üzerine yayılmış olan Queen Elizabeth Parkı, 1939 senesinde British Colombia olarak adlandırılan alanda faaliyete geçmiş.
Çeşmeler ve yürüyüş yollarının yanı sıra parkta, İngilizce heykeltıraş Henry Moore’un elinden çıkma pek çok heykel yer alıyor.
Düğünlerin ve fotoğraf çekimlerinin vazgeçilmezi haline gelen Queen Elizabeth Parkı, deniz seviyesinden 152 metre yüksekte konumlanan Little Mountain‘de bulunuyor.
Farklı kategorilerde spor alanlarının da bulunduğu parkın yürüyüş yollarında ise mimariye düşkün kişilerin bayılacağı heykeller yer alıyor.
Ayrıca, parkta ‘Ressamlar Köşesi’ gibi tematik alanlar da bulunuyor.
İçerisinde tropikal içerikli Bloedel Serası‘nın yer aldığı yeşil alanda hizmet veren restoranlarda, gün batımının eşsiz görünümüne dalıp giderken keyifli bir akşam yemeği yiyebilirsiniz.
1975 senesinde kapılarını ziyaretçilere açan VanDusen Botanik Bahçesi adını, kereste tüccarı ünlü hayırsever Whitford Julian VanDusen‘den alıyor.
Shaughnessy Mahallesi‘nde konumlanan bahçe, 1970 senesinde Vancouver Vakfı‘nın şehir konseyi ile yaptığı anlaşma neticesinde Shaughnessy Golf Sahası‘nın bir bölümünde kurulmuş.
İçerisinde ahşap totemlerden tutun da görkemli taş heykellere kadar pek çok eser de bulunan VanDusen Botanik Bahçesi, iklimlere ve türlere göre sınıflandırılan farklı bir yapıda oluşturulmuş.
Doğaya meraklı kişilerin oldukça ilgisini çeken bir de tohum kütüphanesi yer alan bahçede çocukların en çok eğlendiği alan ise sebze bahçesinin yanında bulunan labirent.
Vancouver’ın batısında yer alan English Bay Beach, Kanada’nın ilk plajlarından bir tanesi. Geçmişte yüzmek ve güneşlenmek için ideal bölgelerden olan plaj, günümüzde gemi trafiğinin yoğun olmasından ve kirli sularından dolayı pek fazla tercih edilmiyor. Denize girilmese de ziyaretçilerini tatmin edecek birçok etkinliğe ev sahipliği yapıyor.
Güneşin bir başka battığı English Bay Beach, şarabınızı kapıp dostlarınızla gelebileceğiniz bir yer. Oldukça keyifli akşamların yaşandı plajda aynı zamanda pek çok festival düzenleniyor.
Bu festivallerin en görkemlisi ise her yıl ağustos ayında organize edilen havai fişek gösterileri (Celebration of Light) oluyor. Bu festivalin özelliği ise aslında yarışma niteliği taşıması. Sırf havai fişek gösterilerini izlemek için her yıl yüzlerce turist bölgeye akın ediyor. Denizin üzerine kurulan dev bir sahnede gerçekleştirilen gösteri, Vancouver’ın en büyük etkinliği olarak kabul ediliyor. Üstelik girişler tamamen ücretsiz. Bu nedenle şehrin neredeyse tamamı English Bay Beach’e gidiyor. Etkinlik akşam saat 10.00 civarında başlasa da ziyaretçiler erkenden bölgeye gelip piknik yapıyorlar, şaraplarını yudumlayıp sohbet ediyorlar. Siz de Vancouver gezinizi ağustos ayına denk getirirseniz, English Bay Beach’in meşhur havai fişek gösterilerine katılabilirsiniz.
English Bay Beach’e oldukça yakın bir noktada A-maze-ing Laughter heykelleri yer alıyor. Şehrin en dikkat çekici heykelleri olan A-maze-ing heykelleri, üçer metre boyunda 14 heykelden oluşuyor. Heykellerin yapılış amacı ise Vancouver’da yaşayan insanları gülümsetmek.
Ayrıca, plajın hemen yanında yürüyüş yolları, yeşil alanlar ve yerel halk arasında son derece popüler restoranlar bulunuyor.
Bulunduğu yerleşim bölgesiyle aynı adı taşıyan Kitsilano Sahili, geniş plajı, olimpik havuzun 3 katı büyüklüğündeki tuzlu su havuzu, spor ve yürüyüş alanlarıyla Vancouver’ın en çok gidilen sahilleri arasında yer alıyor.
Gün batımının ayrı bir güzel yaşandığı Kitsilano Sahili, kent merkezinde olmasa da gençler arasında oldukça popüler bir yer. Denize girip güneşlendiğiniz keyifli bir günün ardından güneşi Kitsilano Sahili’nde batırabilir ardından da leziz bir akşam yemeğinin tadını çıkartabilirsiniz.
Burrard Koyu‘nun tam karşısında konumlanan Kitsilano Sahili, su sporlarına ilgili kişiler için de geniş bir yelpaze sunuyor.
Tüm gününü sahilde geçirmek istemeyenler veya o an farklı bir şey yapmak isteyenler, Stanley Park’a doğru yürüyebilir ya da arka tarafta bulunan restoranlarda lezzetli bir yemeğin keyfini sürebilirler.
1976 senesinde Arthur Erickson’un tasarladığı binada hizmet veren Vancouver Antropoloji Müzesi 1947 yılında kurulmuş.
İçerisinde 38 bin etnografik, 535 bin arkeolojik kalıntı sergileniyor. Şehrin kurulduğu bölgede ilk yaşayan insan topluluklarının yarattığı ve günümüzde tarihsel ve sanatsal değer taşıyan eşyalar, müzenin en büyük koleksiyonunu oluşturuyor. Üstelik müzede farklı kıtalarda yaşamış medeniyet ve topluluklara ait kalıntıları ve objeleri de görebilirsiniz.
British Colombia Üniversitesi’nin içinde yer alan Vancouver Antropoloji Müzesi, Alaska’dan Pasifik Okyanusu’na kadar uzanan kıyı şeridinde tarih boyunca yaşamış arkaik toplulukların yaşayış biçimleriyle ilgili ziyaretçilerine önemli bilgiler sunuyor.
Pek çok tarihi eser ve kalıntıya rastlayabileceğiniz müze, ilk çağda yaşamın nasıl olduğuyla ilgili çok çarpıcı ayrıntılar içeriyor. Özellikle İlk Çağ’da varlığını sürdürmüş Haida kabilesiyle ilgili birçok eser müzede sergileniyor.
Sanat ve tarih meraklıları için inanılmaz bir kaynak olan Vancouver Antropoloji Müzesi’nde 10 bin parçadan fazla eser yer alıyor.
Haftanın her günü kapılarını ziyaretçilere açan müzeye saat 10.00 – 17.00 arasında gidebilirsiniz. Giriş ücreti için yetişkinlerin 15 Kanada Doları, öğrencilerinse 13 Kanada Doları ödemeleri gerekiyor.
1931 senesinde kurulan Vancouver Sanat Galerisi‘nin ana binası, geçmişte adliye binası olarak kullanılmış.
Daha sonradan müze haline getirilen bu binada farklı bölümler bulunuyor.
Arthur Erickson tarafından tasarlanan bina, Robson Meydanı‘nda konumlanan yapı kompleksine alt geçitle bağlanıyor.
Kanada’nın en büyük beşinci sanat galerisi olan Vancouver Sanat Galerisi, 750 Hornby Caddesi üzerinde yer alıyor.
İçerisinde 11 bini aşkın görsel ve 45 bini aşkın kitap ve katalog sergileniyor. Bu eserlerin 200 tanesi Jeff Wall, Emily Carr, Marc Chagall, The Group of Seven ve Harry Callahan tarafından yapılmış. Farklı bölümlere ayrılan galeri toplamda 3 bin 850 metrekarelik alan üzerine yayılmış.
Hafta içi her gün ve cumartesi günleri ziyarete açık olan Vancouver Sanat Galerisi’ne 10.00 – 17.00 saatleri arasında gidebilirsiniz.
Galeriye giriş ücreti yetişkinler için 24 Kanada Doları, öğrenciler için 18 Kanada Doları, çocuklar içinse 6,50 Kanada Doları olarak belirlenmiş. 5 yaşından küçük çocuklar içinse herhangi bir ücret ödemeniz gerekmiyor.
Ayrıca, Salı günleri saat 17.00 – 21.00 arasında bilet satılmıyor. Galeriye girmek için bağış yapmanız gerekiyor. Bilet fiyatından daha az bir miktarda bağış yaparak galeriye girebilmeniz mümkün.
Kar amacı gütmeyen bir kurum tarafından işletilen Science World’de kalıcı interaktif sergiler ve bilimsel ögeler yer alıyor.
Uzay araçlarından, dinozorlara, gergedanlardan soyu tükenmiş bitki çeşitlerine kadar birçok farklı ögeyi bir arada görebileceğiniz Science World’ü mutlaka ziyaret etmelisiniz.
Yıl içerisinde bilim alanında pek çok sergiye ev sahipliği yapan Science World, genelde çocuklu aileler tarafından ziyaret ediliyor. Müzenin içi kadar dışı da etkileyici.
Görkemli bir mimariye sahip olan yapıya özellikle gece vakti dışarıdan bakmak isteyebilirsiniz.
Vancouver’a 45 dakika uzaklıkta, Sea to Sky Highway’in hemen dışında konumlanan Brittania Madencilik Müzesi, yirmi katlı bir binada kapılarını ziyaretçilere açıyor.
2005 yılında büyük bir restorasyona gidilen ve 2010’da tekrar hizmete giren müzenin adı da Milattan Önce Madencilik Müzesi’nden, Britania Madencilik Müzesi’ne çevrilmiş.
Bu müzede, 20. yüzyılın başlarından itibaren madencilik alanında kullanılan ekipmanlara, çeşitli yer altı kaynaklarının nadide örneklerine ve daha pek çok esere rastlayabilirler.
1900’lü yıllarında başında 1970’li yılların ortalarına kadar olan dönemdeki kent yaşamını anlatan eşyalara yer verilen Vancouver Müzesi, vintage tutkunları için adeta cenneti vadediyor.
Müzenin en dikkat çekici kısmı ise şehrin farklı bölgelerinden toplanan, 1950’li yıllardan kalma neon tabelalar oluyor.
False Creek’in tam karşısında, Granville Caddesi Köprüsü’nün güney kısmında konumlanan Granville Adası, Vancouver’ın alışveriş ve eğlence merkezi olarak kabul ediliyor.
Turizm potansiyeli son derece yüksek olan bölge, alışveriş denilince akla ilk gelen yer. Modern binaların ve alışveriş merkezlerin geçtiğimiz yıllarda önlenemez artışıyla birlikte bölgede yaşayan nüfusun sayısı 2 bin 500 kişiyi bulmuş. Granville Adası’nın ülke ekonomisine yıllık katkısı ise 200 milyon doların üzerinde.
Yerel halkın balıkçılıkla uğraştığı bölgede 20. yüzyılın başlarından itibaren marangozhaneler, fabrikalar ve tarlalar bulunuyormuş. Günümüzde ise halka açık devasa bir pazarın kurulduğu Granville Adası’nda alışverişin yanı sıra kültürel etkinlikler de düzenleniyor.
Adada birçok tiyatro salonu yer alıyor. Üstelik geleneksel çocuk festivallerinden bira tadımına kadar birçok aktiviteye ev sahipliği yapan Granville Adası’nın eskiden nasıl bir yer olduğunu daha iyi kavramak için de Basford Park‘a gidebilirsiniz.
Geçtiğimiz yıllar içerisinde yoğun sanayi bölgesi olan Granville Adası, günümüzde ise turizmle ülke ekonomisine katkı sağlıyor.
Ulaşımın son derece kolay olduğu adaya kent merkezinden hareket eden feribot, skytrain ya da tramvayla ulaşabilirsiniz. Hediyelik eşyaların yeninden leziz mi leziz yemekleri de yine Granville Adası’nda tadabilirsiniz.
Vancouver’dan hareket eden feribotlarla Salt Spring Adası’na ulaşabilirsiniz.
Özellikle yaz aylarında tercih edilen bu ada, küçük çiftliklere ve sanat stüdyolarına ev sahipliği yapıyor. Bu çiftliklerde tamamen organik sebze – meyvelerin yanı sıra yoğurt, peynir gibi süt ürünleri üretiliyor. Turistler de bu ürünlere büyük ilgi gösteriyor.
Sanat stüdyolarında işlerini icra eden sanatçıları da ziyaret edebileceğiniz Salt Spring Adası’nda galeriler, restoranlar ve alışveriş merkezleri de bulunuyor.
Cumartesi günleri, yöre halkının kendi elleriyle hazırladıkları ürünleri sattıkları büyük bir pazar kuruluyor. Siz de bu pazardan kendinize veya sevdiklerinize bir ‘Salt Spring’ hatırası alabilirsiniz.
1889 senesinde yapılan ve hizmete açılan köprü, çevresiyle birlikte günümüzde bir kurum tarafından işletiliyor.
Her yıl 800 bini aşkın insanın ziyaret ettiği asma köprünün uzunluğu 140 metre olmakla birlikte sudan tam 70 metre yükseğe kurulmuş.
George Grant Mackay‘nin tasarladığı Capilano Asma Köprüsü, yıllar içerisinde Vancouver’ın sembollerinden biri haline gelmiş.
Doğa tutkunlarının ve adrenalin meraklıların Vancouver gezileri kapsamında Capilano Asma Köprüsü’ne mutlaka gitmeleri gerekiyor.
Lynn Kanyon Park içerisinde yer alan Lynn Kanyon Asma Köprüsü, 1912 senesinde birkaç özel girişimcinin desteğiyle inşa edilmiş.
48 metre uzunluğundaki köprünün sudan yüksekliği ise 50 metre.
Köprünün birbirine bağladığı alan, ormanlara ve yürüyüş yollarına ev sahipliği yapıyor. Vancouver’ın turizmine katkı sağlayan yapılar arasında bulunuyor.
Vancouver’a bir buçuk saatlik mesafede yer alan Harrison Kaplıcaları, Hot Springs kasabasında bulunuyor.
Kaplıcalarıyla meşhur, Harrison Gölü‘nün kıyısında orman kaplı dağların arasında bulunan Hot Springs, ziyaretçilerine sıcak ve şifalı havuzlardan çok daha fazlasını sunuyor.
Özellikle yaz aylarında Harrison Gölü’nün çevresine yüzlerce kişi akın ediyor. Herkes sevdikleriyle birlikte piknik yapıp enfes dağ manzarasının tadını çıkartıyor. Ayrıca, bölgede yürüyüş, balık avı, golf, tekne turu gibi aktiviteler de organize ediliyor.
Açık havada kent merkezinden baktığınızda Baker Dağı’nın karlı zirveleri gözünüze çarpar. Herkesin gitmek istediği ancak hep bir fikir olarak kalan Baker Dağı gezisini Vancouver’a yaptığınız ziyarette gerçekleştirebilirsiniz.
Şirin kasabalar, yürüyüş parkurları ve kayak alanlarından oluşan Baker Dağı çevresinde özellikle yaz aylarında ufak göller ve kır çiçekleri açıyor.
Muhteşem bir görüntüye ev sahipliği yapan dağda, yıl içerisindeki kar seviyesi 20 metreye kadar çıkabiliyor.
Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada baz alındığında en fazla kar yağışı alan bölge olma rekorunu elinde bulunduran Baker Dağı’nda 1998 yılında kar seviyesi 29 metre yüksekliğe ulaşmış.
Vancouver’ın bilinen ama bir türlü gidilmeyen köşesine yapacağınız bu ziyaretle şehre bir kez daha hayran kalacaksınız.
Vancouver’a 1.5 saatlik mesafede, Chiliwack‘in doğusunda konumlanan Bridal Veil Şelalesi, Bridal Veil Şelalesi İl Parkı sınırları içerisinde bulunuyor.
60 metre yükseklikten dökülen sular nefes kesici bir manzara sunuyor. Ayrıca, sıcaklıkların oldukça düştüğü zamanlarda dökülen sular donduğu için şelale bambaşka bir atmosfere bürünüyor.
32 dönüm üzerine yayılan Minter Bahçeleri ve Bridel Veil Şelalesi Su Parkı dışında, Cheam Gölü Sulak Alanlar Bölge Parkı‘nda kuşları izleme fırsatı yakalayabilirsiniz.
Türkçesi ‘Cehennem Kapısı’ olan Hell’s Gate Airtram, Fraser Nehri‘nin üzerinde bulunuyor.
Ölümcül hızda akan suyun, 33 metre genişliğindeki bir boğazdan geçerek ilerlemesi ve nehrin bir noktada daralması enfes bir görünüm ortaya çıkarıyor.
Kazara Fraser Nehri’nin bu noktasında suya düşmeniz mutlak ölümle sonuçlanacağı için buraya Cehennem Kapısı adı verilmiş.
Bölgede hava tramvayı, bilgi merkezi, bir restoran ve hediyelik eşya dükkanı bulunuyor.
Nehrin üzerine kurulu asma köprü sayesinde bir uçtan diğer uca adrenalin dolu bir yolculuk yapabilirsiniz.
Günübirlik gezi planı yapanlar için harika bir durak noktası olan Whistler’a yolculuk, Howe Sound‘a bakan manzaralar eşliğinde devam ediyor.
Eşsiz bir yer olan Whistler’da yaz aylarında sokaklarda sevdiğinizle el ele dolaşabilir, dağ bisikleti yapabilir veya golf oynayabilirsiniz.
Ancak, Whistler’a asıl kışın gidilmeli. Birinci sınıf bir kayak merkezine ev sahipliği yapan bölge, kış aylarında yerli ve yabancı pek çok kayak tutkununu ağırlıyor.
British Colombia’da konumlanan inanılmaz bir kayak merkezi olan Whistler Kayak Merkezi, kış turizmi açısından son derece popüler bir bölge.
Şehrin karmaşasından ve stresinden uzaklaşmak isteyenlerin soluğu aldığı Whistler Kayak Merkezi, önünüzde uzanan bembeyaz karları ve yıldızlı geceleriyle insanın içini huzurla kaplıyor.
Amerika kıtasının en güzel kayak merkezlerinden bir tanesi olan Whistler Kayak Merkezi’nde, iki dağ arasında kurulan ‘Peak to Peak’ gondolu, ziyaretçilere bambaşka bir deneyim fırsatı sunuyor. Bu aktivite ortalama 11 dakika sürüyor.
Buna ek olarak, kayak merkezinde her bütçeye uygun konaklama seçenekleri bulunuyor. Vancouver geziniz boyunca 1 gününüzü Whistler’a ayırabilirsiniz.
Vancouver’a iki saatlik mesafede yer alan Victoria, güzel mi güzel sahil şeridi ve kompakt yapısıyla yürüyerek gezilmesi gereken bir bölge.
Görkemli parlamento binalarına sahip Inner Harbor‘a gidebilir, sokak sanatçılarından ilham alabilir, bir bankta huzurun ne demek olduğunu anlayabilirsiniz.
Vancouver’dan iki saatlik feribot mesafesinde yer alan Victoria’da gezilmesi gereken yerlerin de başında Butchart Bahçeleri geliyor. Eskiden taş ocağı olarak kullanılan bu bölgede ilkbahar ve sonbahar aylarında enfes manzaralar sunuyor.
Fotoğrafçılar tarafından sıklıkla ziyaret edilen bölgede bir de ülkenin en iyi doğal ve kültürel müzelerinden bir tanesi olan Britisih Colombia Müzesi hizmet veriyor.
Vancouver’dan Victoria’ya giden feribotlara yaya olarak binebileceğiniz gibi yanınıza arabanızı da alabilirsiniz.
Vancouver’a bir saat mesafede yer alan Squamish, çoğu gezginin göz ardı ettiği bölgelerden bir tanesi.
Howe Sound’un ucunda, pitoresk bir konuma sahip Squamish, gerçek ötesi bir atmosfere sahip.
“Denizden Gökyüzüne Gondol” ve Sky Pilot Asma Köprüsü, Squamish’in ne vadettiğini en güzel anlatan yerler olarak karşımıza çıkıyor.
Ufak bir kasaba olan Squamish, özellikle kaya tırmanışı yapan dağcılar tarafından tercih ediliyor. Dev granit monolitten oluşan Stawamus Şef Dağı, harika bir tırmanış alanı.
Ayrıca bölgede 8 tane park, yürüyüş ve dağ bisikleti parkurları ile kamp alanları yer alıyor.
Kanada’nın en yüksek üçüncü şelalesi olan Shannon Şelaleleri de Squamish’te bulunuyor.