Gdańsk kuşkusuz Polonya’nın en farklı şehri. Kanallar ile çevrilmiş tarihi merkezindeki renkli evleriyle Kopenhag’ı anımsatıyor. Diğer bir yandan da kozmopolit yapısı, renkli kafeleri ve dükkanlarıyla Berlin’i de hatırlatan bir havası var.
Baltık Denizi’nin kıyısında yer almasının yanı sıra Motława ve Vistula Nehirleri de şehrin sınırlarından geçiyor. Şehrin kuzeydoğusuna doğru uzanan Oliwa, Sopot ve Gdynia gibi merkezler sahip oldukları plajlar ve yemyeşil ormanlıkları ile ünlü.
Kısacası Gdansk tarihi merkezi, yaz turizminin çölde vaha olduğu sahilleri, hem de bol oksijen kaynağı yeşillikleri ile muhteşem bir destinasyon. Gdansk ile ilgili tüm ayrıntılı bilgi için, Gdansk Seyahat Rehberi yazımıza mutlaka göz atmalısınız.
Długi Targ ya da Uzun Pazar Gdańsk’ın en meşhur sokağıdır. Old Town’ın içerisinde yer alan ve turistlerin en uğrak merkezi olan bu sokak sıra sıra rengarenk sivri çatılı evlerin hizası boyunca ilerler.
Birçok mağazanın, restoranın, bar ve eğlence kulübünün de yer aldığı Długi Targ, Gdańsk’a uğrar uğramaz gitmeniz gereken ilk yer.
Sokağın başında Green Gate ve Golden Gate ismi verilen iki büyük kapı bulunur. Eski dönemlerde krallar şehre bu kapılardan girip bu sokak boyunca yürüdüğü için bölge kral yolu olarak da anılır.
Motlava Nehri’nin kanallarla şehrin içine sokulduğu bölge de burasıdır. Kanalda yolcu taşıyan korsan gemileri gezer.
Siz siz olun sakın sadece Długi Targ boyunca yürüyüp güzel sokakları bundan ibaret sanmayın.
Mariacka Kilisesi’nin bitişiğinde yer alan bu sokak boylu boyunca uzanan takıcıları, enfes görünen restoranları ve sakinliğiyle beni benden aldı.
Gdańsk’ın en önemli noktalarından biridir Westerplatte. İkinci Dünya Savaşı’nda bombalanan ilk yer olduğu için savaşın başladığı nokta olarak kabul edilir.
Gdańsk Körfezi’nde deniz kıyısında yer alır. Tarihi merkezden yarım saatlik bir otobüs yolculuğu ile ulaşılabilir.
Bir açık hava müzesi işlevi görür. Kıyıda yükselen 25 metrelik yapı 1939 Eylül’ünde gerçekleşen saldırı sonucu ülkelerini savunan Polonyalı askerler anısına dikilmiştir.
Halen yıkıldığı haliyle duran asker kışlası da görmeye değerdir.
Westerplatte’ye girmek için bir ücret ödemenize gerek yok. Bölgeye merkezden 606 ve 106 numaralı otobüslerle ulaşabilirsiniz.
Yemyeşil Oliwa semtinin en uğrak ve etkileyici noktalarından biri Park Oliwski yani Oliwa Parkı’dır.
11.3 hektarlık bir alanı kapsayan park oldukça geniş bir komplekstir. İçerisinde göller, yürüyüş yolları, müzeler, sahneler , botanik bahçeleri ve meşhur Oliwa Katedrali yer alır.
Oliwa Parkı’nın bir diğer adı da 1855’te İstanbul’da hayatını kaybeden Polonya’nın en önemli şairlerinden biri olan Adam Mickiewicz’den gelir.
Şairin ilginç hayatıyla ilgili kaleme aldığım ayrıntılı bölüme ulaşmak için Kaunas yazımı ziyaret edebilirsiniz.
Park aynı zamanda bir kültür merkezi olarak da işlev görür. Yaz aylarında açık havada film gösterimleri ve tiyatro oyunları sahnelenir.
1590’larda inşa edilmiş Oliwa Katedrali de bölgenin önemli bir yapısıdır. İçerisinde bulunan devasa kilise organları oldukça meşhurdur.
Park’a gidince size ilginç bir ses tecrübesi yaşatacak olan Fısıltı Mağarası’na bir uğramayı unutmayın.
Hemen hemen büyük Avrupa kentlerinin hepsinde şehrin ikonik görünümlerinden birini oluşturan dönme dolaplar mevcuttur.
Şehri kuş bakışı bir şekilde de görebilmenin en keyifli yollarından biri olan bu eğlenceli aktivite tarihi meydanda da karşınıza çıkacak.
Yetişkinler için 25 PLN karşılığında binilebilen AmberSky Dönme Dolabı 50 metre yüksekliğe çıkabiliyor. Sürüş süresi 15 dakika.
İki farklı cephesinde sekiz tane kadın heykelinin ayrı ayrı, Polonya için önemli olan kavramları simgelediği Golden Gate şehrin en önemli kapısıdır.
Eski çağlarda kralların şehre girdikleri bölge olduğu için halen önemli bir konumda bulunur.
İçinde gezilecek bir şey olmamakla birlikte tasarımının dikkatle incelenmesi gerektiğini söyleyebilirim.
Ne Golden Gate’in rengi altın rengi ne de Green Gate yeşil. Fakat isimlere takılmıyoruz. Bu kapı da sokağın bitişini taçlandırır ve yolu kanalların başladığı pazar alanına çıkarır.
Solidarity Günü kutlamaları gibi özel olaylarda geniş cepheli Green Gate üzerinde çeşitli ışık gösterileri yansıtılır. Bütün halk ve turistler meraklı gözlerle kapının etrafına toplanırlar.
Antwerp Belediye Binası’ndan esinlenilerek inşa edilen bu kapı eski dönemlerde Leh Kraliyet ailesinin de ikamet ettiği bir saray olma özelliği taşır.
Günümüzde içerisinde bir sanat galerisi yer alır.
Długi Targ’ın tam ortasında yer alan ikonik çeşme şehrin efsanelerine konu olmuştur.
Bir zamanlar, Neptün Çeşmesi’nin hemen arkasında yer alan Artus Evi’nde şehrin zengin tüccarları vakit geçirmektedir.
İnsanların çeşmenin içine sürekli altın paralar attıklarını fark ederler ve bu altınları kullanmak isterler. Böylece ortaya içerisinde halen altın partikülleri katılarak üretilen Gdańsk likörü Goldwasser çıkar.
Daha da abartılı bir efsaneye göre Neptün Çeşmesi’nden Goldwasser’ın bereketli bir şekilde fışkırdığı bir akşam etraftaki coşkulu kalabalık heyecana kapılır ve Neptün bu durumdan korkmaya başlar. Bu nedenle çeşmenin etrafındaki demirli bariyer inşa edilir.
Kulağa ne kadar saçma gelirse gelsin her kültürün ve şehrin böyle tuhaf hikayeleri var işte.
Neptün Çeşmesi’nin hemen arkasında yer alan ve eski dönemlerde şövalyelerin daha sonraları tüccarların iskan ettiği bu bina günümüzde yerel tarih ve sanat koleksiyonlarını barındıran bir yapıdır.
İkinci Dünya Savaşı’nda şehrin %80’inin yerle bir olduğu söylenir. Bu dönemde çok zarara uğrayan bina fotoğraflar ve arşiv kayıtlarına bakılarak eskisine sadık bir şekilde restore edilmiştir.
Günümüzde Gdańsk’ın en meşhur binalarından biridir. Binanın ön tarafı orta çağdan esintiler taşırken arka tarafı rönesans izlerine sahiptir.
Długi Targ’ın ortasından gökyüzüne yükselen heybetli kilise St. Mary dünyanın e büyük tuğla kilisesi olma özelliği taşır.
78 metre uzunluğundadır. İçerisinde bir seyir terası mevcuttur. Yapımına tam 1343 yılında başlanmıştır. Günümüzdeki boyutlarına ancak 1500’lü yıllarda ulaşır.
Dini ibadethanelerin sizi yaratıcı karşısında ufacık hissettirmesi için devasa boyutlarda yaptırılmasının en güzel örneğidir. Çünkü içeri girer girmez bu büyüklük karşısında başınız döner.
Kilisenin içi bembeyazdır. Eskiden fresklerle kaplı olan duvarlar ardından beyazlara boyanmıştır. Size bir boşluk hissi vermesine rağmen içerisinde çok fazla şey barındırır.
Memling’in “The Last Judgement” isimli eserinin bir replikası burada bulunur.
2019 yılında bir hayır organizasyonu esnasında öldürülen sempatik belediye başkanı Paweł Adamowicz’in külleri ve sembolik bir mezarı da kilise içerisinde yer alır.
St. Mary Kilisesi yıl boyu farklı organizasyonlara da ev sahipliği yapar. Temmuz ve Ağustos aylarında her cuma akşamı 8’de organ konserleri gerçekleşir.
Yine meşhur sokağımızda yer alan Belediye Binası aslında şehrin en panaromik ve güzel görüntüsüne sahip yeridir.
St. Mary Kilisesi içerisinde yer alan seyir kulesi de ziyaretçileri kendine çekse de benim tavsiyem kesinlikle Town Hall Kulesini ziyaret etmeniz.
Kiliseden birkaç metre alçakta olsa da çok daha geniş bir açıyla şehri bütün cephelerinden görebilirsiniz.
Günümüzde Town Hall içerisinde kehribar ve sanat koleksiyonlarının sergilendiği Gdańsk Tarihi Müzesi yer almaktadır.
Müzenin en çarpıcı yeri 16. yüzyıl sonunda Flemenk stili ile tasarlanmış Red Room ve duvarları boyunca uzanan resim koleksiyonudur.
Müzenin müze girişi 12, kule girişi 5 PLN’dir.
Gelelim şehrin en ikonik ve biraz da karanlık yapılarından birine.
Zuraw, İngilizce’de Crane yani vinç olarak adlandırabileceğimiz bu yapı kanal boyu sıra sıra dizilmiş olan renkli yapıların içinde simsiyah heybetli gövdesiyle yükselir.
Karşı kıyıda yer alan Ulusal Denizcilik Müzesi’nin bir parçası olan Zuraw 15. yüzyılda inşa edilmiş en büyük vinçtir.
Sahip olduğu ve insanların çalıştırdığı iki devasa tekerlek sistemi sayesinde rıhtıma yanaşan gemilerden 2000 kiloya kadar yük kaldırır ve indirirdi.
Sopot Lighthouse, Sopot’ta görülmesi gereken nadir tarihi mekanlardan biridir.
1903 yılında inşa edilmiştir. Yıllar geçtikçe, diğer deniz fenerleri gibi deniz kenarında değil daha çarşı içerisinde kalmıştır.
Denizcilik Müzesi kanal etrafında yer alır ve farklı bölümlere ayrılmış bir müzedir.
Bu bölümler Zuraw, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Polonya Limanında inşa edilen ilk gemi olan demirli gemi Sołdek ve Yelkencilik Müzesi gibi farklı kompleksleri içerir.
Müzenin 1,5 PLN karşılığında sunduğu bir feribot servisi var. Sizi kanalı boydan boya yürümekten kurtarıyor ve müze bileti dahilindeki kısımlara hızlıca ulaştırıyor.
Gdańsk İkinci Dünya Savaşı’nın başladığı şehir. İlk bombalanan Westerplatte ve bir gece öncesi ablukaya alınan Postahane 1900’lerin en karanlık döneminin başladığı mekanlar.
1930’larda yükselen Nazi rejimi ve ardından gelen soykırım, milyonlarca kişinin ölümüne sebep olurken 1950’lerde gücü eline alan Sovyet orduları Polonya için bir kurtuluş olmamıştır. Bu nedenle Avrupa’nın en acılı coğrafyalarının başında gelir Polonya.
İkinci Dünya Savaşı Müzesi Old Town’ın içerisinde yer alan ve ilginç mimarisiyle dışarıdan dikkat çeken bir mekan.
Metrelerce yükselen camdan duvarları pek bir şey ifade etmez. Olay yerin metrelerce altına muhteşem bir küratörlükle tasarlanmış sergi alanıdır.
Telefonun asla çekmediği bu müzede Polonya’nın gerçeğiyle yüzleşirsiniz. Avrupa’da yükselen faşist rejimler ve öncüleriyle birlikte başlayan sergi kronolojik bir sırayla devam eder.
5000 metrekarelik bir alanı kaplayan bu modern müze 2016 yılında inşa edilmiştir. 18 bölüme ayrılır.
Çok zengin bir fotoğraf arşivine sahip olan müze Avrupa’nın şüphesiz ki Avrupa’nın en iyi İkinci Dünya Savaşı Müzesi’dir.
Sahip olduğu geniş kaynaklardan dolayı 5-6 saat bile geçirebileceğiniz bu müzede yüreğiniz buna dayanır mı bilmem. Ama en azından 2 saatiniz olduğundan emin olun.
Müzeye giriş yetişkinler için 23, öğrenci ve çocuklar için 16 PLN. Fakat oldukça ufak bir ek ücretle sesli rehber almayı ihmal etmeyin. Salı günleri müze ücretsiz. Fakat günlük 200 kişilik gibi bir limit olduğundan müzeye erken gittiğinizden emin olun.
2014 yılında açılan ve açıldığı günden beri Gdańsk’ın simge müzelerinden biri haline gelen Solidartiy Müzesi Polonya’nın yakın dönemini, komünist rejimden kurtulma hikayesini anlatıyor.
1970’lerde gerçekleşen tersane grevinden 1980’lerdeki yuvarlak masa toplantılarına kadar birçok önemli olayın arşiv kaydı bu müze dahilinde gözler önüne serilir.
Müze Solidarność hareketinin başladığı tershanede yer alır.
Bilet ücretleri 15-20 PLN arasıdır. En azından iki saat ayırdığınıza emin olun.
Mariacka Sokağı üzerinde yer alan Arkeoloji Müzesi tarih ve kültür severlerin koşturması gereken bir müze.
Birçok farklı bölüme ayrılıyor. Ana binası Old Town’ın merkezinde, kanalın yanındaki Naturalist House olarak da anılan büyük binadır.
1550’li yıllarda inşa edilen bu yapı günümüzde halen Gdańsk’ın en eski ve kendine özgü binalarından olma özelliğini taşıyor.
Bina 1846 yılında, Gdańsk Naturalist Topluluğu’nun merkezi olduğu için bu şekilde de anılmakta.
Scientist’s House; Bilim Evi Gdańsk’ta taş devrinden orta çağa kadar bulunan eserlerin sergilendiği kısmın adıdır.
Roman Cellar, Romanesk Mahzen ise geçmişte yemek salonu ve mutfak görevi gören 13. yüzyıldan kalma bir Dominik Manastırı’nın antik bir kalıntısıdır ve St. Dominic Festival geleneğinin köklerine işaret eder.
Burası nasıl bir coğrafya ki böyle bir müze var diye düşünüyor insan.
Polonya halkı dünyanın en büyük diasporasına sahip halklarından biri. Gdynia sahil kıyısında yer alan bu devasa müzeyi gezdiğiniz zaman Polonya halkının yüzyıllardır dünyanın birçok farklı bölgesinden bölgesine izlediği göç haritasını arşiv belgeleri ve fotoğraflarla izliyorsunuz.
Müzeye giriş 12 PLN.
Sopot’taki ilginç yapıların başında gelen bu ev 2004 yılında inşa edilmiştir. Dekonstrüktivizm olarak adlandırılan postmodern bir mimari akımdan etkilenilerek yapılmıştır. Bu mimari akımına göre tasarlanan binalar belirsizlik ve kargaşa hissi verir.
Meşhur yapı günümüzde Rezydent isimli bir alışveriş merkezinin bir parçası olarak işlev görür.
Gdańsk aslında çok önemli bir kültür şehri. Sahip olduğu sanat okulları, operalar, tiyatrolar ve konser salonları onu sadece Polonya için değil tüm dünyada oldukça ilgi çekici bir destinasyon haline getiriyor.
Bunca opera binası, filarmoni salonu, müzikal tiyatrolar neredeyse 600,000’lik bir nüfusa sahip bir şehir için çok değil mi desem de düşünüyorum da Chopin gibi bir müzik, Kieślowski ve Polanski gibi iki sinema, Marie Curie gibi bir bilim dahisinin topraklarında başkası beklenemezdi.
Dışarıdan baktığınızda sizi oldukça şaşırtabilecek bir bina Shakespeare Tiyatrosu.
Devasa siyah tuğlalarla örülmüş heybetli bir yapısı var. Aslında 17. yüzyıldan kalma bir eskrim okulu. Fakat eski dönemlerde bile Shakespeare oyunlarının sergilendiği, turnelere çıkan grupların uğradığı bir yermiş. 1993 yılında ilk olarak düzenlenen Shakespeare haftasından sonra adını değiştirerek hizmete devam etmiş.
Oyunlar büyük ölçüde Lehçe. Bu nedenle ziyaretinizi İngiliz oyunlarının turne dönemlerine ve Ağustos’un ilk haftası düzenlenen Shakespeare Festivali’ne denk getirmenizi öneririm.
Eğer hiç vaktiniz olmazsa bir uğrayıp içerisinde yer alan ücretsiz geçici sergilere de bir göz atabilirsiniz.
Evet Gdańsk’ın tam göbeğinde bir de Filarmoni Salonu var. Klasik müzik dehalarından biri olan Chopin’in doğduğu topraklara da böylesine bir salon yakışırdı elbet.
Kanal boyu yürürken dikkatinizi çekecek binalardan biri olan bu salon kuzey Polonya’daki en büyük müzik kurumu olup sadece yerel müzik severler tarafından değil, aynı zamanda dünyanın her yerinden müzik severler tarafından ziyaret edilen bir yer.
Ana konser salonu 1.100 kişilik, Oda Müziği Salonu 180, Caz Salonu 200 kişilik yer kapasitelidir.
Son olarak size Gdynia’daki bu muhteşem müzikal tiyatrosunu önerebilirim çünkü Broadway oyunları turnelerinde tam da buraya geliyor. Kimi oyunlarda altyazı desteği de sunulmakta.
Gdynia sahilde yer alan bu devasa tiyatro da Tricity’nin müzikal açlığını doyurmakta.
Polonya’nın ve elbetteki Doğu Avrupa’nın en karanlık dönemlerine bir asker olarak şahit olmuş meşhur Alman yazar Günter Grass da Gdańsk doğumludur.
Nobel ödüllü yazarın en ünlü eseri Teneke Trampet’tir. Szeroka 34 numarada yer alan Günter Grass Sanat Galerisi’ni ya da Lelewela 13 üzerinde yer alan, sanatçının doğduğu evi ziyaret edebilirsiniz.
Galeri sanatçı tarafından yapılan çizimleri içermektedir.