Ukrayna’nın en gelişmiş kentlerinden biri olan Odessa ülkemiz için Karadeniz’in karşı kıyısında yer alan bir komşu olarak nitelendirilebilir.
Oldukça büyük bir limana sahip olan bu kuzey şehri kültür, sanat ve tarih meraklılarının da ilgi odağı olan bir yer.
Geçmişte Osmanlı, Rusya ve son olarak da Ukrayna egemenliği altında olan Odessa’da herkes için yapacak bir etkinlik bulunuyor.
Mimari meraklıları, gece hayatını sevenler, kuzeyin soğuğunu hissetmek isteyenler bu ekonomik şehre kolayca gelebilir.
Konumu itibariyle Asya ile Doğu Avrupa’yı birbirine bağlayan bu şehre her yıl binlerce turist akın ediyor.
Hem hareketli caddelerinde dolaşabileceğiniz hem de plajında, limanında dinlenebileceğiniz çok yönlü Odessa’da gezilip görülecek yerleri sizler için derledik.
Odessa’da Gezilecek Yerler
İçindekiler
Odessa gezilecek yerlerin başında gelen Deribasosvkaya Caddesi günün her saati canlı olan bir yer.
Kentin en hareketli yerlerinden biri olan bu caddede birbiri ardına sıralanmış çok sayıda otel, kafe, restoran ve butik bulunuyor.
Kışın havaların fazlasıyla soğuk oluşu bu caddede yürümeyi biraz zorlaştırsa da özellikle bahar ve yaz mevsiminde Deribasovskaya’da vakit geçirmenizi öneriyoruz.
Cadde araç trafiğine kapalı olduğu için burada rahatça alışveriş yapabilir, yerel lezzetlerin tadına bakabilir ve Odessa şehir ruhunu yaşayabilirsiniz.
Deribasovskaya Caddesi’ne gelebilmek için 137 numaralı otobüsleri tercih edebilirsiniz.
Biraz pahalı olsa da eğer şehrin merkezinde konaklamak istiyorsanız burada sıralanan otellerden birini de tercih edebilirsiniz.
Odessa’da görülmesi gereken bir çok bulvar var. Her yanı kültür ve tarih kokan Odessa için bir caddeler ve bulvarlar şehri diyebiliriz. Soğuk havasına rağmen halkın büyük çoğunluğu zamanını bu alabalık caddelerde geçiriyor.
Şehrin ünlü caddelerinden birisi olan Primorsky Bulvarı da diğer caddeler arasından mimari dokusuyla sıyrılmayı başarıyor. Bu cadde için adeta bir açık hava müzesi diyebiliriz.
Cadde üzerinde çok sayıda tarihi yapıyla karşılaşmak mümkün. Eski Borsa Binası da mimari güzelliğiyle kendisine hayran bıraktıran yapıların başında geliyor.
Odessa’nın kent ruhunu anlayabilmek için Primorsky Bulvarı’nı mutlaka görmelisiniz. 500 metrelik bir uzunluğa sahip olan cadde ıhlamur ve çınar ağaçları ile örülü.
İstanbul Parkı, 2. Catherine Anıtı, Yunan Parkı, Vorontsov Sarayı, Odessa Arkeoloji Müzesi gibi kentin simgeleşmiş yerlerine ev sahipliği yapan Primorsky Bulvarı’nı görmeden Odessa tatilinizi sonlandırmamalısınız.
Odessa’nın simgelerinden biri olara kabul edilen Potemkin Merdivenleri denize doğru inen bir konuma sahip.
Geçmişte Dev Merdiven ve Bulvar Basamakları olarak adlandırılan bu simgesel yer pek çok şehirlinin de buluşma noktalarından birisi.
Dünya üzerindeki en popüler 10 merdivenden biri olarak kabul edilen Potemkin Merdivenleri’ni görmek için her yıl binlerce turist buraya akın ediyor.
1925 yılında Eisenstein’in yönettiği Potemkin Zırhlısı adlı filmde bu merdivenlerden düşen bebek arabası sahnesiyle akıllara kazınan Potemkin dünya çapında bir üne sahip.
192 adet basamaktan oluşan bu merdivenlerin en üst basamasğının 12,5 metrelik bir genişliğe sahip olduğu biliniyor.
Yapımının 1841 senesinde tamamlandığı bilinen Potemkin merdivenleri hafızalarda ilüzyon oluşturacak bir görünüme sahip. Uzaktan bakıldığında sonsuzluğa kadar uzanıyormuş gibi görünen bu merdivenlerden Odessa Limanı’nın manzarasına erieşbilmek de mümkün.
Merdivenlerin baş tarafında yer alan 5. Richelieu Heykeli ise sanatseverlerin oldukça ilgisini çekiyor.
Odessa’da görülmesi gereken diğer bir yer ise Odessa Opera Binası. Çok sayıda kültür ve sanat eserine ev sahipliği yapan Odessa için Ukrayna’nın kültür başkenti benzetmesini yaparsak yerinde olur.
Geçmişte Sovyet Rusya hakimiyetinde olan bu şehirde bale, müzik ve opera gibi sanat dalları gençlerin yoğun olarak eğitimini aldığı bir alandı. Bu nedenle de ihtişamlı Odessa Opera Binası’nın kentin simgelerinden birisi olmasına şaşırmamak gerek.
Ukrayna’da inşa edilmiş en eski yapı olma özelliğini elinde bulunduran Opera Binası görenleri kendisine hayran bıraktırıyor.
Binanın ilk olarak 1810 yılında inşa edildiği ancak büyük bir yangın sonucunda 1887 senesinde restore edilerek yeniden halkın hizmetine sunulduğu biliniyor.
İzleyici salonunun Fransız rokoko mimarisi tarzında yapıldığı görülüyor. Opera salonlarının muhteşem akustiği sayesinde salonun en uç köşesine bile ses hiçbir şey kaybetmeden iletilebiliyor.
Odessa Opera Binası’nı ziyaret ettiğinizde salondaki yaldızlı figürlere ve Puşkin, Mikhail Glinka, Gogol gibi dünyaca ünlü sanatçıların büstlerine hayran kalacaksınız.
Bu tarihi yapıyı görmeye geldiğinizde dilerseniz çevresinde yer alan yeşil alanlarda veya kafelerde zaman geçirerek soluklanabilirsiniz.
Primorsky Bulvarı’da konumlanan bu heykel, Odessa’nın en ilgi çeken sanat eserlerinden birisi olarak karşımıza çıkıyor.
Heykel ismini Odessa şehrinin kurucusu olan Duc de Richaliu’dan alıyor. Odessa’yla ilgili hemen hemen her şey de kentin kurucusuna atıfta bulunulmasıyla karşılaşabilirsiniz.
1794 senesinde Odessa belediye başkanlığı yapan Richaliu bu görevi 11 yıl boyunca üstlenmiş. Yaptığı icraatlar ve karakteri nedeniyle halk tarafından sevilen bu devlet adamı Odessa’dan sonra Fransa Başkanı olarak da ününe ün katmış.
Odessa’daki inanışa göre Duc de Richaliu anıtına dokunan kişi başarılı ve zengin olur. Çevresini turistlerin sardığı bu anıtı mutlaka görmelisiniz.
Portakal Anıtı, Zhvanetskii Bulvarı’nda konumlanıyor.
Portakalın Odessa tarihinde ilginç bir yeri var. 18. yüzyılda bu şehrin gelişebilmesi için bir limana ihtiyaç olduğu kanısına varılmış. Ancak dönemin hükümdarı İmparator Paul maddi desteği bıraktığı için limanın inşaatı yarım kalmış. Hal böyle olunca da krala içerisinde portakalın da olduğu tropik meyveler yollanarak gönlü alınmak istenmiş. Tropik meyvelerden oluşan hediye işe yarayınca İmparator Paul liman inşaatına destek vermeye devam etmiş. İşte bu nedenle Odessa’da portakal anıtı mevcut.
Oldukça ilginç hikayeye sahip olan bu anıtı Odessa gezinizdeki listenize mutlaka eklemelisiniz.
Konum olarak Potemkin Merdivenleri ile Odessa Limanı arasında bulunan Belvedere Kolonları turistlerin fazlasıyla ilgisini çeken yerlerden birisi.
19. yüzyılda Helenistik mimari anlayışı ile inşa edilen bu simgesel yapı Odessa’ya güzellik katıyor. Buraya gelmek isterseniz öncelikle Primorsky Bulvarı‘na gelmeniz gerekiyor.
Bulvar üzerinde bulunan Vorontsov Sarayı’nın tam karşısında kolonları görebilirsiniz.
Ne yazık ki kolonların tarihi ile ilgili hiçbir bilgi bulunmuyor. Yine de Helenistik mimarisi ve şehrin en önemli yapılarından olan sarayın karşısında konumlanması Belvedere Kolonları’nı ilgi odağı yapıyor.
Ukrayna’nın kültür başkent olarak görülen Odessa’da şehrin her bir köşesinde müze ile karşılaşmak mümkün. Bu kente yaptığınız gezide müzelerin en az 1 gününüzü alacağı kesin.
Para müzesi olan Nümismatik Müzesi, 33 Hretska Caddesi üzerinde yani Odessa’nın merkezinde yer alıyor. Müzede Ukrayna, Rus ve Kuzey Karadeniz Bölgesi’nde yapılan kazıları sonucunda açığa çıkan eski paralar ve sikkeleri görmek mümkün.
Para ve sikkelerin tarihlerinin orta çağa kadar uzandığı biliniyor. Yalnızca paranın sergilenmediği bu müzede Kuzey Karadeniz Bölgesi’nde hüküm sürmüş uygarlıklardan kalma eşyalar, çömlekler ve diğer sanat eserleri de bulunuyor.
Nümismatik Müzesi’nde geçmişten kalma eserlere ek olarak Ukrayna’nın güncel parasal göstergeleri, modern basımla kullanımda olan paralar da ziyaretçilerin görüşüne sunuluyor.
Dünya çapında bir popülaritesi olan Nümismatik Müzesi’nde belirli aralıklarla uluslararası düzeyde sergiler ve kültürel etkinlikler düzenleniyor. Şehirdeki kültürel yaşama önemli katkıları olan bu müzede halkın düzenlenen atölyelere katıldığı da görülüyor.
Batı ve Doğu Sanatları Müzesi, 1923 yılında kuruluyor. Odessa’nın kültür başkenti olmasında bu müzenin önemli bir payı olduğunu söylemekle yanılmış olmayız.
Müzede dünyanın dört bir yanından gelen sanatçıların toplamda 2000 adet eserinin sergilendiği biliniyor.
1856 ile 1858 yılları arasında dönemin ünlü mimarlarından Otton’un tasarımına imzasını attığı müze binası esasen bir saray görünümünde.
Sanat tarihi yönünde ülkenin en iyisi olan Doğu ve Batı Sanatları Müzesi’nde heykeller, resimler ve çeşitli aksesuarları görebilirsiniz.
Hem doğu hem de batı kültürüne ait eserlerin yer aldığı bu müzede batı kültürü resim ve heykelcilik ile temsil edilirken doğu kültürü de Budist figürler ve Japon silahları ile temsil ediliyor.
Ülkenin en iyi sanat müzesi olması nedeniyle Rubens, Caravaggio, Frans Hals, Jan van Scorel, Abraham Bloemaert gibi dünyaca ünlü sanatçılara ait geniş çaplı sergileri burada görebilirsiniz.
Eğer arkeoloji ilgi alanlarınızdan biriyse Odessa Arkeoloji Müzesi tam da size göre bir yer. 1825 yılından beri hizmet veren bu müze Ukrayna’nın en eski arkeoloji müzesi olma unvanına sahip.
Odessa Arkeoloji Müzesi’nde aynı zamanda bilimsel araştırma enstitüsü de bulunuyor. Burada Orta Çağ tarihinin arkeolojisi ve Kuzey Karadeniz Bölgesi’ne yönelik arkeolojik araştırmalar da yürütülüyor. Bu müzede Antik Yunan’dan Mısır’a ve Karadeniz’e kadar uzanan oldukça geniş kapsamlı eserleri bir arada görebilmek mümkün.
Bu müze aynı zamanda sahip olduğu geniş kapsamlı madalyon koleksiyonu ile de dünya çapında tanınıyor. Odessa Arkeoloji Müzesi’nde Antik Yunan, Roma İmparatorluğu, Kiev ile Rus İmparatorluğu’ndan kalma madalyonları görebilirsiniz.
Bu müzede toplamda 50 bin adet kadar para ile sikkenin sergilendiği edinilen bilgiler arasında.
Para ve sikkelerin yanı sıra Eski Mısır’dan kalma lahitler, papirüsler, hiyeroglif taş plaklar ve Kuzey Karadeniz Bölgesi’nde yaşamış uygarlıklardan kalan çanak, çömlek gibi parçaları da inceleyebilirsiniz.
Pek çok tatilci için Ukrayna hem vizesiz hem de Euro ve Dolar kurundan daha ucuz kura sahip olması nedeniyle cazip ve ucuz bir tatil rotası olarak öne çıkıyor.
Ucuzluğu ve kolayca giriş yapılabilmesinin yanında müzeye, sanat galerilerine ve tarihi atmosfere dair her beklentiyi fazlasıyla karşılayan Odessa çok yönlü oluşuyla görenleri kendisine hayran bırakıyor.
Sovyet idaresi altında uzun yıllar kalmasının sonucu olarak bu şehirde opera, bale, müzik, heykel gibi sanatın pek çok dalı halkın yoğun ilgisiyle karşılaşıyor.
Kentte yer alan çok sayıda müzenin arasından Puşkin Müzesi gördüğü rağbet ile ayrışıyor. Müzeye ismini veren Alexandır Puşkin 1799 senesinde dünyaya gelmiş olan yazdığı şiirlerle edebiyat dünyasına damgasını vuran bir sanatçı.
Edebiyattaki gerçeklik akımının temsilcisi olan Puşkin’in şiir yazmaya henüz 11 yaşındayken başladığı biliniyor. Rus edebiyatının bu önemli ismi ürettiği eserlerin sakıncalı bulunması nedeniyle bir dönem Rusya’da sürgün edilmiş.
Oldukça ilginç bir ölüm sebebi olan Puşkinin karısına son derece bağlı bir eş olduğu biliniyor. Karısına olan aşkını şiirlerine de sıkça yansıtan Puşkin karısına sarkıntılık ettiği bilinen George adlı bir adamla yaptığı düello sonucunda vurularak yaşamını kaybetmiş.
Puşkin Müzesi oteller bölgesinde konumlandığı için oldukça kolay ulaşılabilen bir yerde. Rahatça ulaşabileceğiniz bu müzeye mutlaka zaman ayırmalısınız.
1823 yılında kurulduğu bilinen Puşkin Müzesi’nde Rus edebiyatının kurucusu olan bu şaire ait eserlerin hepsini ve kişisel eşyalarını, okuduğu kitapları, mektuplarını görebilirsiniz.
Müze binası esasen Rusya’dan sürgün edildiğinde şairin Odessa’da yaşadığı yer olduğu için de ayrı bir öneme sahip.
Puşkin Müzesi’ni haftanın her günü saat 10.00 ile 17.00 arasında ziyaret edebilirsiniz.
18 yaş altındaki ziyaretçiler için ücretsiz olan müzenin giriş ücretleri 200 ile 400 Ruble (yaklaşık 20-30 TL) arasında değişiklik gösteriyor.
Odessa Katakompları veya diğer adıyla yer altı müzesi ilginç atmosferi ve gizemli yapısıyla dünyanın dört bir yanından gelen turistlere ev sahipliği yapıyor.
Burası için tam anlamıyla bir yer altı şehri demek doğru olmaz. Daha çok yer altı mezarlarından oluşan bu müze, labirent gibi yapısıyla görenlerin aklını başından alıyor.
19. ve 20. yüzyılda Odessa’da kireç taşı ihtiyacının karşılanması amacıyla yapılan kazılar sonucunda söz konusu devasa büyüklükteki yer altı oluşumlarının keşfedildiği biliniyor.
Odessa’nın ünlü caddelerinde ve birbirinden ilginç müzelerinde zaman geçirdikten sonra şehrin bir yer altı yönünü keşfetmek ömür boyu unutulmaz bir deneyim olabilir.
Odessa Yer Altı Şehri askeri barınaklar, maden müzesi, mason salonu ve yer altı kilisesi gibi çok sayıda tarihi unsuru bir arada ziyaretçilere sunuyor.
Yer altı müzesinin 60 metre derinlikte ve 2.500 kilometre uzunluğunda olduğu biliniyor.
Ayrıca rivayete göre bu yer altı müzesinde sıçan ve yarasa ile beslenen bir adet hobbitin yaşadığı halk arasında dilden dile yayılmış.
Klasik müzelerden farklı bir anlayışla oluşturulan İlginç Bilim Müzesi, müzeler şehri olan Odessa’da fazlasıyla dikkat çekici yerlerden birisi olarak öne çıkıyor.
Diğer müzelerde sergilenen eserlere temas etmek ne kadar yasaksa bu müzede bir o kadar serbest. Müze ziyaretçileri burada sergilenen objelere dokunabiliyor ve bazı durumlarda bilimsel deney çalışmalarına da katılabiliyor.
Hem yetişkinlere hem de çocuklara hitap eden bu müzede ailecek keyif alacağınızdan eminiz. Özellikle çocuğunuzla Odessa seyahatine katıldıysanız bu müzeyi görmeden seyahatinizi sonlandırmamalısınız.
İlginç Bilim Müzesi’nde fizik, kimya gibi bilim dallarını eğlenceli bir şekilde gözlemleyebilir ve bazı durumlarda bilimsel çalışmaların bir parçası olarak icatları deneyimleyebilirsiniz.
Bilhassa çocukların bilimi yaşayarak öğrenmesini sağlayan bu müzede düzenlenen aktiviteleri takip ederek seyahat tarihinize denk gelen aktivitelere çocuğunuzla katılabilirsiniz.
Haftanın 7 günü ziyarete açık olan İlginç Bilim Müzesi her yıl binlerce ziyaretçiye ev sahipliği yapıyor.
Kış mevsiminin fazlasıyla çetin geçtiği Ukrayna’da havaların ısınmasıyla ülkenin dört bir yanından insanların denize girmek için buradaki plajlara akın ettiği biliniyor.
Masmavi suları, tertemiz sahili ve kent merkezine olan yakın konumu sayesinde Odessa plajları oldukça popüler.
Buradaki plajlar arasında en çok tercih edilen Arcadia Plajı’nda gündüz deniz ve güneşin tadını çıkarırken akşam da deniz kenarında birbirinden lezzetli yemekler yiyebilirsiniz.
Odessa kent merkezine oldukça yakın olan Ortada Plajı yaz aylarında denize girip güneşlenen insanlarla dolup taşıyor.
Popüler olduğu için şezlong kiralamak biraz pahalı olsa da masmavi denizi ve upuzun sahiliyle Ortada Plajı’na mutlaka gitmelisiniz.
Tekne ve yat kiralayabileceğiniz plajda ayrıca birbirinden güzel kafe ile restoranlar da bulunuyor.