Before serisi pek çok kişinin izlediği ve sevdiği bir film üçlemesi. 9 yıl ara ile çekilen film 3 farklı yerde geçiyor. Filmin yönetmenliğini Richard Linklater üstleniyor. İlk filmde 20’li yaşlarında iki genç olan çiftimiz Jesse ve Celine’in hikayesi anlatılıyor. Jesse (Ethan Hawke) ve Celine (Julie Delpy) her bir yeni filmde yıllarla birlikte olgunlaşıyor ve hikayeleri de bu olgunlaşmayla birlikte şekilleniyor. Ama tabi ki hikayelerini etkileyen tek unsur yaş ve olgunluk değil. Filmde bu iki aşığın hikayeleri, filmlerin geçtiği yerlerle tamamen özdeşleşiyor. Hem filmde anlatılan hikayenin hem de filmlerde geçen yerlerin akıllara adeta kazındığı bu filmleri izlerken eğer siz de bu yerleri görmek isterseniz sizler için bir liste derledik.
Anlatılan hikayenin doğallığı ve güzelliği kadar mekanların da güzelliğinin oldukça etkileyici olduğu bu 3 filmin izinde 3 yeni şehir keşfetmek ve adeta bir filmi andıran romantik bir yolculuğa çıkmak istiyorsanız gelin bu şehirleri birlikte keşfedelim.
İlk film olan Before Sunrise (Gün Doğmadan Önce) filmi Viyana’da geçiyor ve bütün hikaye burada başlıyor. Tesadüfen trende karşılaşan çift, ettikleri keyifli sohbetin ardından Viyana’da inerek bir günü burada geçirmeye karar veriyor. Karakterlerimiz, Viyana sokaklarında dolaşarak, buranın en güzel yerlerini gezerek harika vakit geçiriyorlar. Jesse ve Celine bu bir günde hem birbirlerini hem de Viyana’yı keşfediyor. Siz de bir günlük veya birkaç günlük bir Viyana tatili planlıyorsanız kesinlikle filmdeki iki karakterin gittiği yerlere gidin.
Bütün hikayenin başladığı yer yani Westbahnhof İstasyonu, normalde de oldukça popüler bir istasyon. Europaplatz’da bulunan bu istasyon Viyana’dan kalkacak olan bütün tren seferlerinin başladığı yer. Westbahnhof İstasyonu’nu çok ayrıntılı bir şekilde görmesek de ilk ve son sahnede gördüğümüz kadarıyla etkileyici bir mimariye sahip olduğunu söyleyebiliriz. Zaten 2012-2013 yılları arasında bu istasyon Avusturya’nın en güzel istasyonu seçildi.
Westbahnhof İstasyonu için her ne kadar hikayenin başladığı yer desek de aynı zamanda ilk filmin final sahnesi de burada geçiyor. Genç çiftimiz burada belirli bir tarih kararlaştırıyorlar ve 6 ay sonra tekrar buluşmak üzere burada ayrılıyor. Filmin hem son sahnesinin hem de ilk sahnesinin geçtiği bu yeri Viyana seyahatiniz sırasında kesinlikle görmenizi tavsiye ediyoruz.
Filmin ilk ve son sahnesinden bahsettiğimize göre filmde geçen diğer muhteşem yerleri keşfetmeye devam edebiliriz. Jesse ve Celine çiftinin istasyondan çıktıktan sonra gittiği yer ise Zollamtssteg Köprüsü. Oldukça estetik duran bu köprünün altından Wien Nehri akıyor. Hem mimarisi ile hem de manzarası ile görsel bir şölen yaratan köprüden geçerken muhteşem fotoğraflar çekebilir, manzaranın keyfini çıkarabilir, seyahatinize eşlik eden sevdiğiniz biri varsa siz de Jesse ve Celine gibi sohbet ederek bu etkileyici atmosferi en güzel anılarınızın arasına ekleyebilirsiniz.
Burası oldukça önemli ve tarihi bir mekan. Adını önemli bir imparatoriçe ve Maria Antoinette’in de annesi olan Maria Theresien’dan alan meydan uzun yıllardır Viyana’nın en meşhur yerlerinden biri. Maria Theresien Platz, Sanat Tarihleri Müzesi ve Doğa Tarihleri Müzesi arasında yer alıyor ve çiftimiz asıl gezisine burada başlıyor. Peyzaj ve düzenlemesi ile de göze oldukça hoş gözüken bu meydan, hem şehrin en merkezi yerlerinden biri hem de filmin romantik ve estetik havasına çok güzel bir uyum sağlıyor. Viyana’da kesinlikle görülmesi gereken bir yer olan Maria Theresien Platz’da keyifli vakit geçirebilir, buraya kadar gelmişken de müzeleri de ziyaret edebilirsiniz.
Friedhof der Namenlosen yani isimsizler mezarlığı çiftin uğradığı bir diğer yer. Burası Tuna Nehri’nde bulunan ve kimliği tespit edilememiş kişilerin gömüldüğü yer. Çok eski zamanlardan itibaren süregelen bu durum günümüzde oldukça az olsa da eski zamanlarda pek çok insan buraya gömülüş. Altında acı bir tarihin yattığı bu mezarlığı da ziyaret edebilir ve bu acı tarihe şahitlik edebilirsiniz.
Filmin aşık çifti Jesse ve Celine tarihin bu trajik tarafına şahitlik ettikten sonra buradan çıkarak Viyana’nın en eğlenceli yerlerinden olan Prater Park’a gidiyorlar. Prater Park, Viyana’nın en popüler yeri olabilir. Bu parkta eğlenmek için çeşitli seçenekleriniz bulunuyor. Hız treninden su kayaklarına, dönme dolaptan aklınıza gelebilecek her türlü eğlenceye kadar her şey burada var. Viyana’yı gezerken buraya uğramamak zaten olmaz. Jesse ve Celine de buraya uğrayarak Viyana’nın en popüler yerlerinden birini de görmüş oluyor. Ek olarak buranında peyzajı oldukça güzel yapılmış. Bu yüzden de burası çok güzel fotoğraflar çekmek için de uygun bir lokasyon.
Donaukanal, Jesse ve Celine’in güneş batmaya hazırlanırken gitmeyi tercih ettikleri yer. Tuna Kanalı olan Donaukanal, güzel bir yürüyüş yaparken sohbet etmek için de harika bir yer. Keyifli bir yürüyüş sonrası ise buraya yakın bulunan kafelerden birine uğrayarak biraz dinlenebilirsiniz.
Film ve hikaye de oldukça otantik olduğu için filmde özellikle Kleines Café gibi salaş yerler tercih edilmiş. Bu yerlerden biri ise Kleines Café. Tuna Kanalı’nda güzel bir yürüyüşten sonra Jesse ve Celine, buraya giderek hem sohbet ediyor hem de kahvelerini içiyorlar. Siz de çok büyük ya da yeni nesil bir kafeden çok lokal yerlere şans vermek istiyorsanız Kleines Café sizin için oldukça uygun bir seçenek olabilir. Kleines Café, aynı zamanda Viyana’nın önemli simgelerinden biri olan Aziz Stephen Katedrali’ne de çok yakın bir konumda bulunuyor. Kafede kahvelerinizi içip dinlendikten sonra katedrali ziyaret ederek Viyana’nın önemli bir yerini daha keşfedebilirsiniz.
Tuna Kanalı’nın yakınında bulunan bu kilise, şehrin en eski kiliselerinden bir tanesi. Gotik bir kilise olan Maria am Gestade Kilisesi, Before Sunrise (Gün Doğmadan Önce) filminde bulunan önemli yerlerinden bir tanesi. Jesse ve Celine şehri keşfederken bu kiliseye de uğruyorlar ve ikilinin arasında geçen etkileyici konuşmaların arka planında gördüğümüz Maria am Gestade Kilisesi de filmin atmosferini harika bir şekilde tamamlıyor. Harika bir mimariye sahip olan bu kilise, Viyana’da ziyaret edilmesi gereken yerler arasında bulunuyor.
Filmde Jesse ve Celine’in gittiği bir diğer kafe de Café Sperl. Filmin estetiğine çok uygun olan kafe, 1888 yılında açılmış. Hayli uzun bir geçmişe sahip olan kafe, Viyana’da oldukça popüler bir yer. Hem ortamı hem de lezzetleri oldukça güzel olan kafenin tek olumsuz tarafı İngilizce menülerinin olmaması ve garsonlarının çok fazla İngilizce bilmemesi. Fakat yine de buraya gidin çünkü kesinlikle buraya gittiğinize değecek.
Albertina Palais Müzesi, Jesse ve Celine’in gittiği yerlerden bir tanesi. Fakat çiftimiz müzenin içine girmiyor. Müzenin önünde bulunan meydanda vakit geçirerek artık kararmış olan havada ışıklandırılmış yapının harika manzarası eşliğinde sohbetlerine devam ediyorlar. Fakat eğer sizin Viyana’da Jesse ve Celine’den daha uzun vaktiniz varsa bu müzeyi ziyaret etmenizi öneriyoruz. Çünkü müzenin içinde 65 binden fazla çizim, taşbaskı, gravür ve ağaç baskı gibi etkileyici eserler bulunuyor.
Donaukanal yani Tuna Kanalı’nda bulunan bir gemi olan Johann Strauss, Jesse ve Celine’in yemek yedikleri yer. Kanalın üstünde bulunan bu gemide hem romantik bir şekilde vakit geçiren hem de manzaranın tadını çıkaran çiftimiz resmen izleyenleri de böyle bir akşam yemeğine çıkmaya özendiriyor.
Filmin en ikonik sahnelerinden birinin çekildiği yer olan Arşidük Albrecht Anıtı, Viyana’da görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Viyana şehrinin harika manzarasını yukarıdan görebileceğiniz bir yerde bulunan anıt, Avusturya tarihi açısından oldukça değerli bir yere de sahip. Siz de buraya Jesse ve Celine gibi güneş battıktan sonra gelirseniz şehrin ışıklara bürünmüş halini görebilirsiniz.
Paris 2., yani Before Sunset (Güneş Batmadan Önce) filminin çekildiği yer. İkinci filmin başında Jesse ve Celine çiftinin sözleştikleri gibi 6 ay sonra buluşamadıklarını ve aradan 9 yıl geçtiğini anlıyoruz. 9 yıl sonra Jesse ve Celine’in yolları ise Celine’in yaşadığı Paris’te kesişiyor. Bu kesişmenin sebebi ise Jesse’in yıllar önce Viyana’da geçirdiği bir geceyi anlatan bir roman yazması ve bu roman ile oldukça güzel bir başarı yakalaması. Bir kitapçıda imza vermeye gelen Jesse’in Celine ile karşılaşması ile çiftin Paris’te bir günü başlıyor.
Jesse’in imza vermeye geldiği ve çiftimizin karşılaştığı yer burası. Shakespeare & Company Kitabevi, 1919 yılında açılmış olan oldukça eski bir kitapçı. İlk açıldığı dönemlerde adı Shakespeare and Company olmasa da sonraki dönemlerde adı değişmiş. Özellikle İngilizce basım kitapların satıldığı bu kitapçıda ikinci el kitaplar da satılıyor. Oldukça hoş ve otantik bir ortamı olan Shakespeare and Company, ziyaretçilerine burada kitap okuyarak vakit geçirme fırsatı da sunuyor.
Le Pure Café, Jesse ve Celine’nin ikinci filmdeki ikinci rotası. Aradan geçmiş 9 yılı konuşmak için Paris’in 11. yüzyıl işçi sınıfı mahallesinde yer alan bu ufak kafeyi tercih ediyorlar. Celine karakteri Paris’te yaşayan bir Fransız olduğu için bu kafenin de küçük ve lokal bir yer olması oldukça doğal. Le Pure Café, her ne kadar küçük bir işletme olsa da Paris seyahatiniz sırasında buraya uğramanızı tavsiye ediyoruz. Çünkü yemeklerine, tatlılarına ve kahvelerine bayılacağınıza eminiz.
Celine ve Jesse’in kafeden sonraki rotası ise Seine Nehri. Filme çiftimiz. Quai Henri-IV rıhtımından, Seine Nehri’nde bulunan teknelerden birine biniyor ve nehirde harika bir yolculuğa çıkıyor. Paris’te yapabileceğiniz en romantik ve etkileyici aktivitelerden biri olan Seine Nehri’nde tekne ile gezmek özellikle havaların sıcak olduğu mevsimlerde çok güzel bir deneyim olacaktır.
2004 yılında vizyona giren filmde Paris’in en önemli yapılarından olan Notre Dame Katedrali’ne de yer verilmiş. Harika bir yapı olan Notre Dame Katedrali daha sonra 2019 yılında çıkan yangında büyük hasar aldığı için günümüzde içine girilmiyor ve gezilemiyor. Fakat katedral hala olduğu yerde duruyor ve Paris’e gitmişken sadece dışını da olsa bu katedrali görmek harika bir deneyim olacaktır. Mimari açıdan da çok etkileyici olan yapıyı Paris seyahat listenize ekleyebilirsiniz.
Serinin son ve 3. filmi olan Before Midnight (Gece Yarısından Önce), 2. filmin çekildiği zamandan 9 yıl sonrasını konu alıyor. Bu filmde Jesse ve Celine’in hayatının tamamen değiştiğini ve artık bir aile olduklarını görüyoruz. Bu sefer birlikte tatile çıkıyorlar ve rotaları mitolojisi, tarihi, mimari yapıları ve manzaraları ile ünlü olan Yunanistan oluyor. Yunanistan’ın Peloponnese bölgesinde geçen filmde harika manzara ve lokasyonlar eşliğinde Jesse ve Celine’in ilişkilerinin bambaşka bir boyutuna şahitlik ediyoruz.
Filmde ilk gördüğümüz manzaraların başında Antik Messini geliyor. Jesse ve Celine, uçaktan indikten sonra araba ile tatil yapacakları yere doğru yola çıkıyorlar. Yolda ilerlerken ise Yunanistan’ın en popüler sit alanlarından biri olan Antik Messini’yi görüyoruz. İlk şehir planlarından biri olan ve bina gibi yerleşim yerlerinin kalıntılarının olduğu bu yere Jesse ve Celine uğramıyor fakat siz eğer burada bir tatil yapmayı düşünüyorsanız bu alanı gezmenizi tavsiye ediyoruz.
Jesse ve Celine, tatilde kalacakları yere geldiklerinde etkilenmemek mümkün değil. Tarihi bir yer olan Sir Patrick Leigh Fermor Evi, eskiden Sir Patrick Leigh Fermor’un eviymiş ve daha sonra evi Benaki Müzesi’ne bırakmış. Normalde bu evde konaklama yapılmıyor. Fakat müze, buraya dönem dönem geziler düzenliyor. Eğer denk gelirseniz kesinlikle bu geziye dahil olun. Evin o kadar güzel bir mimarisi ve peyzajı var ki görülmeye değer.
Yunanistan’da diğer rotamız ise Kardamyli. Jesse ve Celine’e buraya giderek keyifli bir yemek yiyorlar. Kardamyli, dağ manzaraları o kadar şirin bir sahil kasabası ki, burada yemek yerken dinlenmiş ve arınmış hissedeceksiniz. Özellikle yemek yemek için denize yakın bir mekan tercih ederseniz keyfinizi ikiye katlamış olursunuz.
Platsa, Jesse ve Celine’in yürüyüş için tercih ettikleri yer. Çok şirin bir köy olan Platsa’nın sahilinde keyifli vakit geçirebilir, siz de deniz kenarında uzun yürüyüşler yapabilirsiniz. Ayrıca burada Aya Nikola Kilisesi de bulunuyor. Çok güzel ve eski bir yapı olan kiliseyi de ziyaret edebilirsiniz.
Gün batımı için çiftimizin tercih ettiği yer ise Pylos Kasabası. Yerel lokantaları olan kasaba, Navarino olarak da biliniyor. Sakin bir kasaba olan Pylos, özellike lokal yerlerde vakit geçirmeyi seven ve küçük deniz kenarı lokantalarından hoşlanan kişiler için oldukça uygun bir yer. Filmin otantik havasına da uyan kasabayı siz de Yunanistan tatilinizde ziyaret edebilirsiniz.
Filmin sonuna gelirken Jesse ve Celine’in başka bir akşam sohbeti için tercih ettikleri yer Messinia-Kardamyli iskelesi. Burada bulunan salaş ve tahta masalarda oturan çiftimiz, filmin sonunda da buraya tekrar gelerek final konuşmalarını yapıyorlar. Ve bu harika manzarası olan otantik yerde biten filmin içinde gibi hissetmek isterseniz Yunanistan tatilinizde güneşi batırmak için bu harika iskeleye gelebilirsiniz.