Kategoriler AvrupaYurt Dışı

Salzburg Gezi Rehberi ve Salzburg’ta Görülecek Yerler

Avusturya’da yer alan Salzburg, klasik müzik dehası Wolfgang Amadeus Mozart’ın doğum yeri ve buna uygun biçimde tam bir müzik şehri.

Çok büyük bir yer değil ve tarihi yapısını o kadar iyi korumuş ki gittiğinizde Mozart’ın gençliğine doğru bir yolculuğa çıkmış oluyorsunuz adeta.

1965 yılında çekilen ünlü film “The Sound of Music” de burada çekilmiş ve şehrin müzikle iç içe geçmiş tarihine notalardan bir satır daha eklemiş.

Sizler için hazırladığım Salzburg Gezi Rehberi’nde hem bu kente nasıl gideceğiniz, hem de görülecek yerler hakkında bilgi vereceğim.

Salzburg Gezi Rehberi ve Görülecek Yerler

Avusturya Vizesi

Salzburg’a gitmek için Schengen Vizesi gerekiyor. Avusturya’ya gitmeden nasıl vize başvurusu yapılacağını daha önce Viyana Gezi Rehberi adlı yazımda detaylı biçimde anlatmıştım. Oradan bakabilirsiniz.

Salzburg İklimi

Alp Dağları’nın kuzey yamacında yer alan Salzburg’da özellikle kış mevsimi oldukça soğuk geçiyor. Yaz aylarında bile sıcaklık ortalaması 18 derece, en yüksek sıcaklık ise 24 derece.

Dolayısıyla ben mutlaka Mayıs ile Eylül arasında bir zamanda gitmenizi öneririm, ideali ise Temmuz ve Ağustos.

Sıcaktan bunalmak gibi bir durum pek olası değil, hatta buradan yazlık değil de baharlık giysilerinizi götürmenizi tavsiye ederim.

Kışın kar altında kalan Salzburg’da diğer tüm aylarda ise yağmur epey sık görülüyor, buna yaz ortası da dahil. Dolayısıyla şemsiye ve en azından hafif bir yağmurluğu unutmayın.

Güneş çıktığında ise gerçekten güzel oluyor çünkü bizim güney illerindeki gibi yakıp kavuran bir güneş yok, sadece sokaklara hoş bir aydınlık katıp içinizi ısıtıyor.

Konuştuğum Avusturyalılar ise ısrarla ülkelerindeki en güzel dönemin Eylül ayının ilk iki haftası olduğunu iddia ediyor, isterseniz bu aralığı da tercih edebilirsiniz.

Salzburg’a Nasıl Gidilir?

Salzburg Havalimanı, kentteki birçok yer ve Salzburg kökenli çok sayıda marka gibi Mozart’ın adını taşıyor.

Havaalanı şehir merkezine fazla uzak sayılmaz, ulaşım otobüs ile sağlanıyor. 2.50 Euro karşılığında yarım saatlik bir yolculuk yaparak merkeze ulaşıyorsunuz.

Salzburg’a doğrudan uçmak yerine civar kentlere yaptığınız bir gezi sırasında günübirlik olarak da gezebilirsiniz. Özellikle Viyana’ya gelenler bunu rahatlıkla yapabilirler, yol üç saat sürüyor ama sabah erkenden yola çıkıp gece geç dönerseniz zamanınız yetebilir.

Salzburg ülkenin kuzeybatı kısmında olduğundan Münih’e Viyana’dan daha yakın ve sadece doksan dakikalık bir tren yolculuğu ile gelebiliyorsunuz. Ayrıca Kuzey İtalya ve İsviçre gezileriniz sırasında da Salzburg’a trenle gelmek mümkün.

Şehirdeki tren istasyonu olan Salzburg Hauptbahnhof’un konumu oldukça merkezi. Zaten yazının başında belirttiğim gibi burası pek büyük bir şehir değil.

Tren istasyonundan turizm danışma bürosuna uğrayıp kent haritası almayı da ihmal etmeyin.

Salzburg’da Şehir İçi Ulaşım

Salzburg içinde ulaşım için en kolay ve en hesaplı yol ise yürümek. Toplu taşıma olarak ise otobüs kullanılıyor ama bileti otobüs içerisinde şoförden alırsanız oldukça pahalıya geliyor (2.60 Euro).

Onun yerine kent boyunca köşe başlarında denk gelebileceğiniz, üzerinde şaşırtıcı biçimde “Trafik” yazan otomatlardan alırsanız daha bilet başına daha hesaplı olan beşli kart veya 3.70 Euro karşılığı sınırsız biniş kartı alabilirsiniz. Eğer oteliniz merkeze uzaksa veya gezerken hiç yürümek istemiyorsanız bu sınırsız karttan almanızı mutlaka öneririm.

Bir diğer alternatif ise Salzburg Card. Bu kart ile hem toplu taşımaya sınırsız biçimde binebiliyorsunuz hem de neredeyse her yere ücretsiz giriyorsunuz. Fiyatına otel konaklaması da dahil olduğundan gün sayısı, otel kalitesi, kahvaltı olup olmaması gibi birçok farklı seçenek var.

Salzburg’da Konaklama

Ulaşım kısmında da bahsettiğim üzere, Salzburg’u konaklamadan günübirlik gezmek mümkün, dolayısıyla tatilinizi Viyana veya Münih gibi büyük bir kenti merkez alarak planlayabilirsiniz.

Salzburg’da konaklayacak olanlara ise Hauptbahnhof ile Salzburg Üniversitesi arasında kalan Eski Kent kısmına yakın bir konumda otel seçmelerini öneririm.

Yukarıda da bahsettiğim üzere eğer sınırsız bilet kullanmazsanız otobüs kullanmak oldukça pahalıya geliyor. Zaten şehirdeki otellerin çok büyük kısmı burada konuşlanmış durumda ve fiyat olarak daha dış mahallelerde yer alanlar ile aralarında fark yok.

Salzburg’da Görülecek Yerler

Salzach Nehri’nin iki yakasına kurulmuş olan Salzburg şehrinin ismi bu nehrin tuz taşımacılığında kullanılmasından geliyor, birebir çevirisi Tuzkent.

Ben şehirde görülecek başlıca yerleri Hauptbahnhof’tan başlayıp güneydoğuya doğru ilerleyen bir yürüyüş rotası olarak sıralayacağım:

Schloss Mirabell (Mirabell Sarayı)

Salzburg kenti eskiden başpiskopos tarafından yönetilirmiş. Bu saray yavrusunu da 1606 yılında başpiskopos Wolf Dietrich inşa ettirmiş ve pek de tevazu göstermemiş.

Girişteki heykeller sanki sizi bir fantastik filmin içine davet ediyor.

Ücretsiz olarak gezilebilen sarayın mükemmel bir bahçesi var; çeşmeler, heykeller ve rengarenk çiçekler muhteşem görünüyor.

Sarayın içindeki Mermer Salon ise Avrupa’nın zenginleri arasında çok popüler bir düğün noktası.

Bahçede yer alan, kanatlı at heykelinin bulunduğu çeşme ise The Sound of Music filmini izlemiş olanlara tanıdık gelecektir.

Bahçesi sabah altıdan hava kararana dek, binanın kendisi ise 08:00 – 18:00 arası gezilebiliyor.

İçerideki Melek Merdiveni de oldukça etkileyici.

Kapuzinerberg

İsmi, cappuccinoya da adını veren kapüşonlu rahiplerden alan bu tepenin üzeri ağaçlarla kaplı.

Alplere ne kadar yakın olduğunuzu hissediyorsunuz. Şehrin göbeğinde yer alsa da fazla oksijenden başınız dönebilir!

İçinde bir de manastır (Kapuzinerkloster) bulunuyor, Mozarts Wohnhaus’un olduğu nehir tarafına yakın.

Binanın kendisi pek etkileyici sayılmaz, buraya çıkarken yanından geçeceğiniz ufak şapeller bence daha şık. Manastırdan nehrin ve kentin görünümü ise muhteşem.

Her gün sabah sekiz ile akşam sekiz arası ücretsiz olarak girilebiliyor.

Mozart Evleri

Yazının başında da belirttiğim üzere burası Mozart’ın şehri ve onun doğduğu bina (Mozarts Geburthaus) ile bir süre için yaşadığı ev (Mozarts Wohnhaus) müze olarak geziliyor.

Nehrin iki yanında yer alıyorlar, Wohnhaus kuzeyde Kapuzinerberg’e yakın. Mozart ve ailesi 1773 yılında, ünlü besteci on yedi yaşındayken buraya taşınmış ve 1787 yılına dek burada kalmışlar.

Besteci ise 1781 yılında evden ayrılıp Viyana’ya yerleşmiş.

Burası Mozart’ın doğduğu binaya göre daha sade bir yapı, şeker pembesi duvarları var. İçerik de bence diğer eve göre daha zayıf, o yüzden sadece birine zaman ayıracaksanız doğduğu eve gidin derim.

Nehrin güney yakasında bulunan Geburtshaus ise daha büyük. Parlak sarıya boyanmış apartman çevredeki soluk renkli binaların arasında hemen dikkat çekiyor. Wolfgang Amadeus Mozart 27 Ocak 1756 tarihinde burada doğmuş. O zamanlar binanın adı Haugenerhaus imiş ama artık herkes Mozart ile anıyor.

Bu müzenin içeriğinin Wohnhaus’tan daha kapsamlı olduğunu söyleyebilirim, yukarıda da belirttiğim gibi sadece birine zaman ayıracaksanız buna gidin derim. Mozart’ın kemanı da sergideki nesneler arasında bulunuyor.

İki eve giriş de Salzburg Card ile ücretsiz.

Temmuz ve Ağustos aylarında 08:30 ile 19:00 arası açık olan müzeleri diğer aylarda 09:00 – 17:30 saatlerinde gezebiliyorsunuz. Tek müze için bilet 12 Euro. Bileti ayrı ayrı değil de Wohnhaus ve Geburtshaus için birlikte alırsanız 22 yerine 18,50 Euro veriyorsunuz. O yüzden gitmeden önce karar vermek iyi olacaktır.

Haus der Natur (Doğa Tarihi Müzesi)

Adı Doğa Evi olsa da bu geniş müzede bilimin her alanından ilgi çekici sergiler var.

Dinozor maketleri, özellikle çocukların ilgisini çekebilecek interaktif bilim sergileri, insan vücudunu gösteren detaylı çizim ve maketler, bir de astronomi meraklıları için sergi ve gözlemevi bulunuyor.

Perşembe günleri gözlemevinde ücretsiz olarak rehberli turlar düzenleniyor.

Bilet fiyatı 9.50 Euro, öğrencilere 7 Euro. Salzburg Card ile ücretsiz. Her gün 09:00 ile 17:00 arası açık.

Museum der Moderne Mönchsberg

Eski kente hakim alçak bir tepenin üzerinde yer alan bu sanat müzesine günübirlik bir yürüyüş sırasında gitmek yorucu ve zaman kaybettirici olabilir. Yine de ayağı çabuk olanlar gezinin bu kısmında uğrayabilir. Daha uzun süre kalacaklara ise ayrı bir zaman diliminde gelmelerini öneririm.

2004 yılında açılan müzenin binası da içerdiği sanat eserleri kadar modern. Oldukça geniş bir koleksiyona ev sahipliği yapıyor.

10 Euro karşılığı gezilen müzeye girişler Salzburg Card ile ücretsiz.

Pazartesi günleri kapalı. Diğer günler 10:00 – 18:00 arası ziyaret edebilirsiniz. Çarşamba günlerine özel akşam sekize dek açık.

Spielzeugmuseum

Giderek yaygınlaşan oyuncak müzeleri arasında kırk yıllık tarihiyle öne çıkan bir nokta.

Salı ve Çarşamba günleri saat üçte Kasperltheater denen geleneksel kukla gösterisini ücretsiz olarak seyredebiliyorsunuz. Bu gelenek otuz yıldır aynı şekilde sürdürülüyor. Avusturya’nın en büyük oyuncak müzesi unvanına sahip.

Giriş 4.50 Euro, 26 yaş altındakileri 2.50 Euro, 15 yaşından küçüklere 2 Euro ve Salzburg Card ile ücretsiz.

Pazartesi günleri dışında 09:00 ile 17:00 saatleri arasında gezebilirsiniz.

Franziskanerkirche (Fransisken Kilisesi)

Bu kilise katedrale o kadar yakın ki burada bulunan ünlü Marienglöcke Çanı katedralin önünde yapılan gösteriler sırasında kullanılıyor.

Fransisken tarikatına bağlı keşişlerin kullandığı kiliseye bin yılı aşkın tarihi boyunca zaman zaman eklemeler yapıldığından Romanesk’ten Gotik’e birçok farklı mimari tarzı barındırıyor.

Özellikle sivri kulesi uzaktan da görüldüğünden kentteki yürüyüşleriniz sırasında nirengi noktası olarak kullanabilirsiniz.

Girişte kapının sağ alt kısmında yer alan el şeklindeki yer de başında toplanmış turist kalabalığı ile dikkatinizi çekecektir.

Eskiden suçlular gelip buraya dokununca onlara kiliseye sığınma izni verilirmiş ve buradayken onlara polis dokunamazmış.

Her gün 06:30 ile 19:30 arası gezilebilen kiliseye giriş ücretsiz.

Alte Residenz Resim Galerisi

Eskiden başpiskoposların şehirdeyken yaşadığı bina burasıymış. Mirabell ve Hellbrunn gibi saraylara ise daha çok yaz döneminde ya da dinlenmek için giderlermiş.

O zaman ulaşım zor tabii, bu yerler “şehir dışı” sayılıyor, aynı Çamlıca’nın eskiden İstanbul’un “dışında” bir yazlık ev semti olması gibi.

Alte Residenz yani Eski Konut hem lüks bir ev hem de şimdiki haliyle hoş bir sanat müzesi. Geçmiş yüzyılları kapsayan geniş bir resim koleksiyonu var.

Related Post

İçerisindeki salonda ayrıca konser de veriliyor.

DomQuartier denen ve katedral ile çevresindeki tarihi yapılar ile müzeleri kapsayan gruba dahil.

12 Euro karşılığı alacağınız bilet ile hepsini gezebiliyorsunuz. Salzburg Card ile ücretsiz.

Salzburg Müzesi

Tipik bir şehir müzesindan çok daha fazlasını barındıran bu yerde size kentin tarihi detaylı biçimde sergilenirken diğer kısımlar ayrı bir müze olmaya değecek nitelikte sergilere ev sahipliği yapıyor.

Zaten eskiden şehrin yönetim merkezi olan beyaz renkli koca bir binaya kurulmuş. Adı Neue Residenz olan ve duvarı ile iç içe geçmiş gibi görünen, hoş kubbeli prizmatik bir kulesi bulunan bu binanın içinde birçok salon mevcut.

En alt kat sanat ve bilim dallarında öne çıkan Salzburglulara ayrılmış. İkinci katta dünyanın her yerinden toplanmış antik çağ kalıntılarının sergilendiği bir kanat mevcut. Öteki kanatta ise Salzburg’da yapılmış sanat eserleri bulunuyor.

Giriş ücreti 8.50 Euro, 26 yaşından küçüklere 4 Euro. Salzburg Card ile ücretsiz. Pazartesi günleri hariç 09:00 ile 17:00 arası gezebilirsiniz.

Dom zu Salzburg (Salzburg Katedrali)

Avrupa kenti olur da katedrali olmaz mı? Salzburg da diğerlerinden eksik kalmıyor tabii. Bence diğer binaların arasında biraz sıkışık kalmış yalnız, genelde olduğu üzere geniş bir meydanda yer almıyor. Yine de yüksek ön cephesi oldukça etkileyici. Rengi yeşile dönmüş kubbesi ve kuleleri de bölgeden çıkan Untersberg mermerinden yapılmış soluk renkli yapıya biraz canlılık katıyor. Şu anki yapının dört asırlık bir geçmişi var ama burası 767 yılından beri kilise olarak kullanılmış. Mozart da bu katedralin içinde vaftiz edilmiş. Katedrale giriş ücretsiz. Pazar günleri 13:00, diğer günler ise sabah sekizde açılıyor. Mayıs’tan Eylül’e dek akşam yedide, Kasım’dan Şubat’a dek beşte, diğer aylar altıda kapanıyor.

Katedralin içinde bu araziden çıkarılan Roma kalıntılarının sergilendiği bir müze de mevcut. Salı günleri kapalı. Diğer günler kapılarını her sabah onda açıyor. Çarşamba günleri akşam sekizde, diğer günler beşte kapanıyor. Salzburg Card ile ücretsiz. Çevredeki diğer yapılar ile birlikte DomQuartier bileti ile geziliyor, toplam 12 Euro (öğrenci için 10 Euro).

Katedralin hemen karşısında ise Mozartplatz yani Mozart Meydanı bulunuyor. Meydanın hemen arkasında, Salzach Nehri üzerinde Mozartsteg isimli yaya köprüsü de var. Anlayacağınız Salzburg’da her yerden Mozart çıkıyor!

Stiftskirche Sankt Peter (Aziz Peter Kilisesi)

Katedralin çaprazında bulunan bu kilisenin kökleri bin üç yüz yıl geriye dek uzanıyor.

Her köşesi tarih (ve biraz da küf) kokan, gri taşlara sahip, hafiften kasvetli bir yapı. Mezarlık ve katakomplara ev sahipliği yapması da bu hazin ortamı iyice ağırlaştırıyor.

İçinde yer alan Uzun Galeri, klasik İtalyan stilinde yapılmış, bir tarafı geniş ve yüksek pencereler diğer tarafı ise duvarı kaplayan resimlerle dolu bir koridor.

Giriş ücreti yukarıda DomQuartier biletine dahil, ayrıca Salzburg Card ile ücretsiz. The Sound of Music filminde ailenin buraya saklanması da turistlerin ilgisini artırıyor.

Ziyaret saatleri 08:00 – 12:00 ve 14:30 – 18:30.

Stefan Zweig Merkezi

Ülkemizde tanınırlığı yıldan yıla artan büyük yazar Stefan Zweig, benim de çok sevdiğim yazarlardan biri.

1919 ile 1934 yılları arasında on beş yıl boyunca Salzburg’da, Kapuzinerberg civarında yaşamış ve bazı eserlerini burada kaleme almış.

2008 yılında kurulan ve Zweig’a ait bazı kişisel eşyaların sergilenip eserlerinin tanıtıldığı bu merkez ise evinin bulunduğu yerde değil de kentin turistik merkezinde konuşlanmış.

Aşağı yukarı Fransisken Kilisesi ile Aziz Peter Kilisesi arasında kalıyor ve uçuk pembe renkli duvarları var. Halbuki kitaplarını okuyanlar bilir, Stefan Zweig çok da dünyaya pembe gözlüklerle bakan biri sayılmaz!

Merkez sadece hafta içi 14:00 – 16:00 arası gezilebiliyor, Salı günleri kapalı. Giriş ücretinin 5 Euro olması da can sıkıcı.

Festung Hohensalzburg

Kente tepeden bakan bu kaleye ister yürüyerek ister Festungsbahn denen funiküler sistemle çıkabiliyorsunuz.

Yeşil ağaçlarla çevrili Festungsberg yani “Kaletepe” üzerinde yer alan bina aşağıdan bakınca erişilmez görünüyor o yüzden funiküleri tercih etmek isteyebilirsiniz.

İnşaat 1077 yılında başlamış ve zaman içerisinde genişletilmiş. Her gün gezilebiliyor. Mayıs ile Eylül ayları arasında 09:00 ile 19:00 arası ziyaret edilebiliyor. Diğer aylarda ise 09:30 ile 17:00 arası açık. Bilet ücreti 12.20 Euro, her şey dahil.

İçinde kukla müzesi ve askeri müze de yer alıyor. Ayrıca kalenin zindanlarını gezip işkence aletlerini görmek de mümkün, tabii yüreğiniz kaldıracaksa!

Salzburg Card ile hepsi ücretsiz.

Schloss Hellbrunn

Kentin oldukça güneyinde yer alıyor, yürüyerek gitmek pek kolay değil. Mozartsteg’in ayağından 170 nolu otobüse binerek 10 dakikada gidebilirsiniz.

Uçuk sarı duvarlara sahip bu saray, Mirabell Sarayı’ndan sadece birkaç yıl sonra, kentin yeni başpiskoposu Markus Sittikus tarafından yaptırılmış. Dolayısıyla insanın aklına olası bir kıskançlık senaryosu gelmiyor değil.

Üzerinde yer aldığı dağdaki pınardan gelen suyla çağlayan oldukça şık çeşmeleri dört asırdır ziyaretçileri eğlendirmek için kullanılıyor. Güneşli bir güne denk gelirseniz çok hoş bir gezi sunduğu kesin. Ayrıca binanın içinde de başpiskoposun topladığı eserler sergileniyor.

Bir de Folklor Müzesi var ve bölge halkının gelenekleri anlatılıyor. Her sabah dokuzda açılan sarayın kapıları Temmuz ve Ağustos aylarında altıda; Eylül, Ekim ve Nisan’da 16:30’da, diğer aylarda ise ise 17:30’da kapanıyor. Kasım’dan Mart’a dek kapalı olduğu aklınızda bulunsun.

Giriş ücreti 13.50 Euro ve rehberli gezi dahil.

Untersberg

Şehir merkezine yaklaşık on beş kilometre uzaklıkta yer alan bu dağın tepesine teleferik ile ulaşılıyor.

Manzara gerçekten güzel. Nehir ve iki yanına uzanmış binalar size tipik bir Avrupa şehrinin hoş manzarasını gösteriyor.

Vakti olanlar uğrayabilir, şehir merkezinden kalkan turlar için turizm danışma ofisinden bilgi almanızı öneririm.

Werfen Buz Mağaraları

Şehirde fazladan vakti olanlar civardaki bu mağaralara düzenlenen turlara da katılabilirler. Otobüsle düzenlenen rehberli turlara katılmak istemeyenlerin REX veya S3 treniyle gitmesi de mümkün ama biraz yorulacaklardır. Ayrıca mağaralara çıkmak için ayrıca teleferik bileti de almanız gerekecek.

Dünyadaki en büyük buz mağarasına ev sahipliği yapan Werfen’e giderken hangi mevsimde olursanız olun çok kalın giyinmek şart, dolayısıyla Salzburg’a yazın gidecek olan gezginler hazırlıksız yakalanabilirler.

Ben Untersberg ve tuz madenleri gibi burası için de turizm danışma bürosundan otobüslü turları incelemenizi öneririm.

Salzburg Tuz Madenleri

Yazının başında da belirttiğim gibi burası tuz madenleriyle meşhur bir bölge ve çıkarılan tuzlar nehirdeki kayıklarla taşınıyormuş, Salzburg kentinde de gümrük vergisi ödüyorlarmış.

Artık işlevi azalan bu madenler şimdi turistik olarak değerlendiriliyor. İçeride ufak trenlerle geziyorsunuz ama ortam biraz boğucu olabiliyor.

Tuz madenciliğinin tarihini de detaylı biçimde anlatıyorlar. Konuya çok ilgi duyuyorsanız veya epey boş vaktiniz varsa gitmek isteyebilirsiniz, yoksa şart değil bence.

Salzburg’da Yemek

Daha önce Viyana yazımda da bahsettiğim üzere Avusturya kafe kültürüyle meşhur. Viyana kadar olmasa da Salzburg da bundan nasibini almış tabii.

Bence günün her saati bir şeyler atıştırmak için en iyi adres bu kafeler olacaktır. Zaten ben yazın gittiğim için insan ağır yemek pek istemiyor.

Salzburger Nockerl

Salzburg’a özgü lezzetlerin sayısı fazla değil. Bunların başında Salzburger Nockerl geliyor. Biraz ağır bir tatlı, tarifinin arkasında ise mantı yatıyor.

Vanilyalı ve şekerli hamuru, içine krema koyarak büyük mantılar şeklinde kapatıp pişiriyorlar ve ahududu sosuyla servis ediyorlar.

Mozartkugeln

Şehre özgü bir diğer tat ise Mozartkugeln yani “Mozart topları”. Çikolata kaplı badem ezmesinden oluşuyor. Açıkçası ben ister Antep fıstığı ister yer fıstığı olsun çok sevdiğim fıstık ezmesinin aksine marzipan da denen badem ezmesine hiçbir zaman ısınamadım. Dolayısıyla bana bir adet Mozartkugeln fazlasıyla yetti. Yine de alıp eşe dosta getirmek için tercih edilebilir.

İlk olarak 1884 yılında Cafe Fürst tarafından imal edilmiş, sonra başka markalar da üretim yapmaya başlamış. Üstelik Cafe Fürst, DomQuartier’e çok yakın, Residenzplatz’ın köşesinde yer alıyor. Ben buraya gitmenizi öneririm.

Sazlburg’da mola verip kahve eşliğinde kek yemek için uygun noktalardan bir diğeri ise Cafe Tomaselli. Salzburg’daki en eski kafe olduklarını iddia ediyorlar.

Cafe Fürst ile aynı sokak üzerinde bulunuyor, merkezi bir noktada. Burada Avusturyalıların kahve anlayışı hakkında da bir not düşeyim: Americano, Ristretto, Cappuccino ve ona benzeyen Cafe Melange gibi daha bilindik tatlar yerine kahvenizi Avusturyalılar gibi içmek isterseniz Brauner sipariş edebilirsiniz.

Az miktarda süt eklenmiş filtre kahve geliyor. Genellikle menüde küçük (kleiner) veya büyük (groser) olarak iki farklı seçenek halinde bulunuyor. Brauner sözcüğü ise “kahverengi” anlamına geliyor.

Bir diğer ünlü yer ise Cafe Bazar. Nehrin kuzey yakasında yer alıyor, Mozarts Wohnhaus’tan eski şehir merkezine yürürken buradan zaten geçeceksiniz. Durup nehir manzarası eşliğinde dinlenmek isteyebilirsiniz. 1909 yılında açılan kafenin müdavimleri arasında Lili Marlen şarkısı ile tanınan Marlene Dietrich de yer alıyormuş.

Ayrıca Viyana’daki ünlü Cafe Sacher’in Salzburg’da da bir şubesi bulunuyor. Eğer gezi planınız içinde Viyana varsa ben oradakine gitmenizi öneririm ama yolunuz Viyana’ya düşmeyecekse burada bir Sachertorte yiyip yanında Cafe Melange içmek kesinlikle atlamamanız gereken bir Avusturya hatırası.

Tabii buraya gelmişken şnitzel ve Alman – Avusturya mutfağının süperstarı Apfelstrudel yemek de iyi bir tercih olabilir, özellikle Viyana’ya gitmeyecek olanlar için.

Salzburg’da Eğlence – Gece Hayatı

20 Temmuz ile 30 Ağustos arasında düzenlenen Salzburger Festspiele, yani Salzburg Festivali’nde opera, tiyatro, bale, müzik dinletileri ve resim sergileri yer alıyor.

Üstelik iklim açısından da Salzburg’a gitmek için iyi bir dönem. Orada olduğunuz gün için programı incelemeniz iyi olacaktır.

Turizm danışma bürosundan bilgi alabilirsiniz, ayrıca şehirde de afişler gözünüze çarpacaktır. Özellikle katedralin önünde yapılan ücretsiz açık hava gösterilerini kaçırmayın derim.

Stiegl-Brauwelt

Stiegl-Brauwelt biraya adanmış epey geniş bir müze. Burada bira hem üretiliyor, hem de sunuluyor. Dolayısıyla bira içmek de mümkün. Müzeye giriş Salzburg Card ile ücretsiz. Yoksa 12.50 Euro vermeniz gerekiyor ama karşılığında içki ve bir adet hatıralık eşya veriyorlar (yine de hiç ekonomik değil).

Gitmek için DomQuartier’den iç kısımlara doğru yirmi dakika civarında yürümeniz gerekiyor. Bir diğer biergarten ise Augustiner Braustuberl. Kendi üretimleri olan Marzenbier ile tanınıyorlar. Civarda bulunan dükkanlardan yiyecek alabiliyorsunuz veya kendi yiyeceğini getirebiliyorsunuz.

Salzburg’a yolu düşen cazseverler ise hemen tren istasyonunun karşı sokağında yer alan Jazzit isimli bara gidebilirler. Haus der Natur’un karşı sokağında bulunan Soda Club’da ise gece boyunca dans edebilirsiniz.

Salzburg’da Alışveriş

Şehrin merkezinde, nehre paralel olarak uzanan Getreidegasse, alışveriş için en iyi nokta. Burada sıralanmış olan dükkan ve tezgahlarda hatıralık birçok nesne bulabilirsiniz.

Oyuncak Müzesi ile Mozart’ın doğduğu ev arasında yer aldığından zaten yürüyüşünüz sırasında buradan geçeceksiniz. O sırada vitrinlere göz gezdirme şansınız da olacaktır.

Dönüş yolunda buraya uğrayıp alışverişinizi yaptıktan sonra Hauptbahnhof’a geçebilirsiniz.

Alter Markt Square

Alter Markt Square yani eski çarşı sokağı de adı üzerinde eski zamanlardan beri şehirlilerin ihtiyaçlarını karşıladığı çarşı. Burada sıralanmış tarihi dükkanlar mevcut. Mozart’ın doğduğu ev ile Mozartplatz arasında kaldığından merkezi bir konumda bulunuyor.


Salzburg ne yazık ki kapkaç konusunda kötü bir üne sahip. Üstelik bu sorunun en sık görüldüğü yer de tren istasyonu. Tüm gezilerinizde olduğu üzere burada da cüzdanınıza, çantalarınıza her zaman dikkat edin. Paranızı ayrı ceplerde, ayrı çanta bölümlerinde tutun. Pasaportunuz ise çantanın dibinde, olabilecek en güvenli yerde dursun. Emin olun gezerken pasaportunuz sadece havalimanında ve otelde gerekiyor, kimse size yolda yürürken pasaport sormuyor.

Sorunsuz, rahat, keyifli bir gezi dileklerimle…

Paylaş
Etiketler AvusturyaSalzburg
Kerem Alp Usal

Adana’da doğan yazar, Ankara Fen Lisesi, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü mezunudur. ODTÜ Enformatik Enstitüsü’nde Bilişsel Bilimler Bölümü’nde doktora çalışmalarını sürdürmektedir. Yazın hayatına kaleme aldığı öykülerle başlamış ve öyküleri çeşitli dergilerde yayımlanmıştır. Yazarın yayımlanmış 9 adet kitabı bulunmaktadır. Çok bilmenin tek yolunun hem çok okumak hem de çok gezmek olduğunu düşünüp ikisini de bol bol yaptığından gezdiği yerleri anlatan seyahat yazıları yazmaya başlamıştır.