Avrupa ve Amerika rotalarından sıkıldıysanız ve farklı kültürlere yelken açmak istiyorsanız, Asya ülkelerini ziyaret etmek size çok iyi gelecek.
Tarihi, kültürü, doğal güzellikleri, lezzetli ve ilginç mutfağı sayesinde her yıl binlerce turistin akın ettiği Tayland, Asya kıtasındaki en popüler tatil rotalarının başında geliyor.
Bangkok gibi büyük bir şehri ve Phi Phi gibi egzotik adaların ev sahibi olan Tayland geziniz boyunca ufkunuzun açılacağına eminiz. İşte Tayland’da gezip görmeye değer yerler karşınızda:
Asya’daki en gözde tatil rotalarından biri olan Bangkok, Uzak Doğu’yu merak edenleri davet ediyor.
Pek çok dünya çapında popüler otelin bulunduğu bu güzel şehir Yatan Buda Heykeli, Khaosan Road, Şafak Tapınağı, Büyük Saray ve yüzen çarşılar gibi çok sayıda gezip görülesi yere sahip.
Dört yıl üst üste yapılan oylama ile “dünyanın en iyi şehri” unvanını elde eden Bangkok, Tayland ülkesinin en kalabalık şehri olarak her yıl binlerce turiste ev sahipliği yapıyor.
Bangkok geçmişi 14. yüzyıla kadar dayanan bir maziye sahip. Önceden Chao Phraya Nehri’nin batısında bulunan ufak ve tenha bir şehir iken, Burmalıların istilası yüzünden kent merkezi tarihsel süreç içerisinde farklı konumlara taşınmak suretiyle gelişim göstermiş.
Zaman içerisinde Rattanakosin bölgesine götürülen kent merkezinin yakınında çok sayıda tarihi eser, tarihi bina ile tapınak bulunuyor. Wat Phra Kaew, Grand Palace adlı Kraliyet Sarayı, Wat Pho adlı Uzanan Buda ve Ulusal Müze gibi yapılar görmeye değer eserler arasında.
Eski Kent merkezinde daha çok Asya kültürünün gelenekçi yapıtları konumlanmışken, merkezden uzaklaştıkça daha modern binaları göreceksiniz.
Bir dönem kent merkezindeki bayındırlık faaliyetlerinde görev alan Çinli göçmenlerin nehrin karşısındaki Yaowarat bölgesinde ikamet ettiği biliniyor.
Başkent unvanıyla Asya’nın cömert yerleşim merkezlerinden biri olan Bangkok’ta egzotik meyveler yiyebilir, sokak lezzetlerini deneyebilir, daracık sokaklardan ana caddelere çıkarak kenti keşfedebilirsiniz.
Kalabalık ve kaosun hâkim olduğu Bangkok’ta 7 gün 24 saat boyunca yaşayan bir şehre tanık olacaksınız.
Otelden çıktığınız anda sabaha kadar uyumayan bu şehirde yapacak çok sayıda ilginç deneyim sizleri bekliyor olacak.
Büyük Saray Tayland kültürünü en saf haliyle izleyeceğiniz yerlerden biri.
Büyük Saray’ın 1782 senesinde yapılmasına başlanmış olup 1925 yılına kadar da devletin idare sarayı olarak vazifelendirilmiş.
Saray diğer irili ufaklı birçok binayı da bünyesinde barındıran büyük bir kompleks olarak göze çarpıyor.
Toplam 100 tane binanın yer aldığı arazi üzerinde etrafı surlarla çevrilmiş olan 3 adet de geniş avlu yer alıyor.
Avlunun en dışında kalan kısımda kalan bir adet Zümrüt Buda Heykeli tüm heybetiyle meraklılarını selamlıyor.
Orta avlu kısmı da ülkenin idari işlerinin yürütüldüğü binalar ile örülü bir dokuya sahip.
İç avlu ise sarayın muhafaza edilmesi ve mahremiyetinin bozulmaması için saray halkının ve yardımcıların yaşadığı binalardan oluşuyor.
Saraya yapacağınız ziyaret süresince kılık kıyafete dikkat etmeniz gerekiyor. Sarayı inşa ettiren krala duyulan saygıyı temsilen ziyaretçilerin daha kapalı kıyafetler giymesi gerekli.
Eğer giyim kuşamınız buna uygun değilse Büyük Saray’a giriş kapısındaki kiralık giysilerden alabilirsiniz. Saraya hafta içi 08.30-15.30 saatleri arasında gelebilirsiniz.
Türkçe karşılığıyla Şafak Tapınağı, Chao Phraya Nehri’nin kıyısında eşsiz bir konuma sahip. Antik çağlardan beri kalabalıkların akın ettiği gösterişli bir dini yapı olma özelliğiyle turistleri ağırlıyor. 5 katlı Wat Arun 1351-1767 yıllarında bölgeyi yöneten Ayutthaya Krallığı tarafından yaptırılmış.
Yapımında ağırlıklı olarak seramik malzemenin kullanıldığı bu tapınağın çevresi kulelerle sarılı ve 82 metre yüksekliğe sahip olan Wat Arun’un içinde ilgi çekici heykeller de bulunuyor.
Bu tapınağı farklı noktalardan da gözlemlemek isterseniz nehirde kıyı boyunca tura çıkan teknelere binmenizi öneririz.
Özellikle gün batımının yaklaştığı saatlerde Wat Arun’da bulunmanızı tavsiye ediyoruz. Güneşi uğurlarken tüm kente tapınağın üst katından bakarak eşsiz güzellikte fotoğraf kareleri yakalayabilirsiniz.
Tapınağa girebilme için 50 Baht tutarlı giriş ücretinin ödenmesi gerekiyor.
Tayland’ın ilk üniversitesi olarak kabul edilen Wat Pho’da geleneksel masaj ve meditasyon eğitimleri veriliyor.
Ayrıca antik çağda yürütülen bilimsel araştırmaların burada yapılması da ilk üniversite unvanını doğrular nitelikte.
Wat Pho Tapınağı içerisindeki devasa Yatan Buda Heykeli sebebiyle her yıl on binlerce turist buraya akın ediyor.
Giriş ücretinin 100 Tayland Bahtı olduğu tapınak 16. yüzyılda kurulmuş ve devasa heykel tapınağa 1800 senesinde getirilmiş. Altınla kaplı olan Buda Heykeli’nin yüksekliği 15 metre ve uzunluğunun da 46 metre olduğu biliniyor. Yatmakta olan heykelin ayak tabanları sedef taşlarla işlenmiş. Yüksekliği 3 metre olan ayakların altında toplamda 108 adet sembolün işli olduğu edinilen bilgiler arasında.
Tapınağı ziyaret edenlerin içerideki 108 adet bronz kaseye teker teker attığı bozuk paralar nedeniyle büyük bir ses balonu oluşuyor. Tapınağa yaklaştıkça başlarda anlamsız gelen bu sesin neyden kaynaklandığını bizzat görme fırsatını kaçırmayın. Şans ve uğur getireceğine yüzyıllardır inanılan para atma işleminden toplanan gelir tapınak yararına harcanıyor. Siz de tapınağa gelip bu ritüelin bir parçası olabilirsiniz.
10 Tayland Bahtı karşılığında göreceğiniz Wat Tramit Tapınağı içerisinde dünyanın en büyük altın Buda heykeli ile karşılaşacaksınız.
Tapınak konum olarak Hua Lamphong Tren İstasyonu’nun batısında bulunuyor.
700 yıl öncesinde yapıldığı bilinen Sukhothai heykelini mutlaka görmelisiniz. 5 metreden yüksek Suhothai Heykeli’nin yapılabilmesi için 5 tondan fazla altın sarf edilmiş. İlham verici güzelliğiyle bu esrarengiz heykel tapınağın 4. katında muhafaza ediliyor.
Tayland’ı en iyi yansıtan yerlerin başında yüzen çarşılar geliyor. Tayland mutfağının en lezzetli yemeklerini, tropik meyvelerini burada yiyebilirsiniz.
Uzak Doğu’dan yanınıza hatıra kalacak hediyelik eşyaları uygun fiyatlar karşılığında satın alabilir; teknelerin içerisine kurulan stantlardan kıyıya yanaştıklarında dilediğiniz gibi alışveriş yapabilirsiniz.
Bu yüzen pazarlardan en meşhur olanı Damnoen Saduak olarak karşımıza çıkıyor. Kent merkezine 100 kilometre mesafede yer alan Damnoen Saduak’ı görmek isterseniz sabah erken saatlerde başlatılan turlara katılmayı düşünebilirsiniz.
Bir diğer rağbet gören yüzen pazarın ismi ise Amphawa. Damnoen Saduak kadar geniş ürün yelpazesi sunmasa da yine de turistlerin ilgisini çekmeyi başarıyor.
Bangkok’ta geçireceğiniz zamandan en az yarım günü yüzen pazarlara ayırmanızı öneriyoruz.
Özellikle Damnoen Saduak’ta hem alışveriş yapabilir hem de hayatınız boyunca yaşayacağınız en farklı alışveriş deneyimini kaçırmamış olursunuz.
Dünyanın en büyük pazarı olma unvanını elinde tutan Chatuchak Pazarı’nda tam tamına 8000 adet stand bulunuyor.
Toplam kapladığı alan 35 dönüm olan bu pazarda eğer alışveriş yapmayı seviyorsanız çok keyifli vakit geçireceğinizden emin olabilirsiniz.
Bu kadar geniş bir alana yayılan pazarda ziyaretçilerin kaybolmaması için her köşe başına yerleştirilen sokak numaralarından yararlanabilirsiniz.
Hafta sonları saat 09.00-18.00 arasında kurulan bu pazara günde 200 bini aşkın kişinin geldiği biliniyor.
6 adet evin geniş bir avlu kanalıyla bir arada tutulmasıyla ortaya çıkan Uzak Doğu mimarisini yansıtan bu evde geçmişte CIA ajanı olarak vazifeli olan Jim Thompson’ın yaşadığı biliniyor.
Ölümü ile birlikte müzeye dönüştürülen Jim Thompson House içerisinde Belçika’dan getirilen avizeler ve eski bir Buda heykeli olmak üzere birbirinden ilginç objeleri görebilirsiniz.
Bir restoran ve şarap evini de içeren bu eve gelerek Tayland mimarisini gözlemlemenizi şiddetle tavsiye ediyoruz.
Wat Traimit adlı altından Buda heykelinin olduğu Çin Mahallesi Uzak Doğu mutfağının birbirinden leziz yemeklerini tatmak isteyen insanlarla her gün dolup taşıyor.
Geçmişte Bangkok’a ticaret için gelen Çinlilerin kaldığı bu mahalle zaman içerisinde sıra sıra restoranların olduğu bir yer haline gelmiş.
Gece gündüz açık olan restoranların yanı sıra akşamüzeri kurulan tezgahlarda satılan yerel lezzetler bu mahallenin çekim gücünü daha da arttıran bir unsur.
Bangkok ziyaretiniz şubat ayının ilk haftasına denk gelirse çok şanslısınız demektir. Bu dönemde Çin Yeni Yıl kutlamaları Çin Mahallesi’nde coşkuyla yaşanıyor.
Siz de mahalleye gelerek şölenin bir parçası olabilirsiniz.
Büyük Saray ile Yatan Buda Heykeli’ne yakın mesafede olan Khao San Road aynı zamanda Çin Mahallesi’ni de bünyesinde barındırıyor.
Burası hem lezzetli hem de neredeyse bedavaya sayılabilecek kadar ucuz sokak lezzetleriyle ünlenmiş bir yer.
Khao San Road’da ayaküstü yerel mutfak yemeklerinden yiyen kalabalık turist gruplarını bolca görebilirsiniz.
Güney Doğu Asya’daki en büyük müze Bangkok’ta bulunuyor. 1782’de inşa edilen bu müze aynı zamanda Tayland’ın da ilk müzesi olma özelliğini taşıyor.
Yalnızca Tayland değil, aynı zamanda tüm Uzak Doğu’yu tasvir eden eserleri de bulabileceğiniz bu müzede silahlar, çalgılar, ev eşyaları, kıyafetler ve kraliyet ailesinin eşyalarını yakından görebilirsiniz.
1920 yılından beri hizmet veren Lumpini Park’ta Tayland kültürünü yansıtan el işlerini ve çeşit çeşit çiçekleri görebilirsiniz.
500 bin metrekareden daha büyük bir alan üzerine kurulu Lumpini Park’ta bin bir çeşit yeşil yapraklı bitkiyi ve de ilginç kuş türlerini bir arada görme şansını kaçırmayın.
Parkı dolaştıktan sonra yürüyüş yapabilir veya bisiklet sürerek keşfe devam edebilirsiniz. Lumpini Park içerisindeki Sri Thai Derm adlı restoranda da yemek yiyerek keyifli zaman geçirebilirsiniz.
Bangkok’un modern yüzünü yansıtan Siam Meydanı kentin yeni cazibe merkezlerinden birisi.
Bu meydanın çevresinde çok sayıda alışveriş merkezinin bulunması sayesinde Siam Meydanı daha da kalabalık ve popüler hale gelmiş.
Alışveriş merkezlerine yürüyüş mesafesinde olmasına ek olarak otellere ve gece kulüplerine de yakın olması özellikle turistlerin bu bölgede yoğunlaşmasına sebep oluyor.
Hard Rock Cafe meraklısıysanız Siam Meydanı’na mutlaka gelmelisiniz. Gece gündüz her zaman canlı olan bu meydanda Tayland genelinde çok yaygın olan karaoke barlara da uğramanızı tavsiye ediyoruz.
Budistlerin fazlasıyla önem verdiği bir tapınak olan Zümrüt Buda 1785 yılında kralın emriyle oluşturulmuş.
Geçmişte yalnızca kralların dokunma hakkına sahip olduğu zümrüt bloktan yapılan Buda heykelinin yüksekliği 66 santimetre kadar.
Günümüzde replikasının sergilendiği heykele ilaveten tapınağı koruduğuna inanılan 5 metrelik Yaksa Tavarnbal heykelleri de burada sergileniyor.
Tapınağa girebilmek için 500 Bahtlık bir ücret ödenmesi gerekiyor.
Eski Kent merkezindeki Kraliyet Bahçeleri’nin doğu kesiminde konumlanan bu tapınakta 13. yüzyıldan kalma bir adet bronz Buda heykeli ve ayrıca tapınağı çevreleyen 156 adet de Buda resmi bulunuyor.
Tapınağın iç kısmındaki duvarlarda ise Buda’nın reenkarnasyonunun anlatıldığı tasvirler görülüyor.
Wat Suthat Tapınağı’nın bahçesindeki 21 metrelik Giant Swing adlı devasa yapı da en az diğerleri kadar ilgi görüyor.
1784 senesinde yapımına başlanan bu eser kırmızı kolon üzerine ahşap el işçiliğinin yerleştirilmesi ile bugünkü görünümüne kavuşmuş.
1897 yılında Avrupa’yı ilk kez görüp etkilenen Kral V. Rama’nın isteği üzerine Avrupai bir mimariyle Dursit Sarayı yaptırılmış.
64 bin metrekarelik alan üzerine yaptırılan sarayda çok sayıda bağlantılı bahçe ve 13 adet de ekleme bina mevcut.
Dusit Sarayı kompleksi içerisinde Fil Müzesi ve Vimante Tik Konağı gibi farlı binalar da görülebilir.
Saray kompleksinde Viktorya döneminin tarzını yansıtan pek çok dokuya rastlayabilirsiniz.
Chiang Mai yani Türkçe anlamıyla Yeni Şehir 1296’da kurulan Lan Na Krallığı’nın yeni başkent olması yüzünden bu ismi almış.
Tayland’ın kuzeyindeki en büyük kent olan Chiang Mai’yi farklı coğrafi dokusu, yeşil bitki örtüsü ve tarihi geçmişi nedeniyle mutlaka ziyaret etmelisiniz.
Tayland’ın diğer şehirlerine kıyasla denize uzak olduğu için daha tenha olan bu şehirde daha az para harcayarak iyi bir tatil geçirebilirsiniz.
Güney Tayland’daki şehirlere göre çok daha ucuz olan Chiang Mai’de Budistlerin egemen olduğu farklı kültür içerisinde huzurlu ve dingin bir atmosferde ruhunuzu dinlendireceksiniz.
Turizmin daha yoğun yaşandığı ülkenin güneyinden farklı olarak bu kentte Budizm etkilerini yoğun olarak hissedeceksiniz.
Tayland’ın en çok değer gören tapınaklarından bazılarının yer aldığı bu kentte yaşayan halkın ve hakim olan yemek kültürünün bile farklı olduğu göreceksiniz.
Şehrin içerisinden Ping Nehri geçiyor. Kente her yönden hayat veren Ping Nehri’nin kıyısında soluklanmalı ve bu mistik Uzak Doğu havasını içinize çekmelisiniz.
Chiang Mai 300 adet Budist tapınağının olduğu bir kent olmasına ilaveten 2020 yılındaki Expo’ya aday olacak kadar da gelişmiş ve güzel bir şehir.
Tayland turunuzda buraya en az 5 gününüzü ayırmalısınız.
Kocaman bir şehir olan Chiang Mai’de gezip görmeden dönmemeniz gereken yerlerden birkaçı:
Adeta bir tapınaklar şehri olan Chiang Mai’de 1383’te yapılan Phrathat Doi Suthap Tapınağı, eski dilde devasa anlamını taşıyan Chedi Luang Tapınağı, kralında bir süre yaşadığı Chiang Man Tapınağı’nı ziyaret edebilirsiniz.
O kadar fazla sayıda tapınak var ki pek çok tapınağın birbirine yürüme mesafesi kadar yakın olmasına şaşırmamalısınız.
Şehir merkezinin hemen yanında konumlanan Phra Singh Tapınağı ise mistik havası ve dingin atmosferi ile davetkar bir tavır sergiliyor.
Sürekli tapınak dolaşmaktan bunalırsanız gitmeniz gereken adres ülkedeki en yüksek dağın da bünyesinde olduğu bu ulusal park olmalı.
Merkezden 1 saatlik araç yolculuğunun sonunda ulaşacağınız parktaki Elephant Natural Park kısmında doğal hayatına devam eden filleri izleyebilirsiniz.
Yerel halkın Yi Peng olarak tabir ettiği bu festival dünya çapında bilinirliğe sahip.
Festivalde Su Tanrıçası’na adanmak üzere kötülüklerden utulmak için çeşitli çiçek ve mumlarla süslenen muz kabukları dolunayda sulara terk ediliyor.
Bu ritüelin iyi şans getirdiğine inanç halk arasında oldukça kuvvetli.
Bir diğer popüler festival ise halk arasında Tayland Yeni Yıl Festivali olarak düzenleniyor.
Eğlencenin ağırlıklı olduğu bu festivalde su savaşı yaparak yerliler ile yabancı turistler yeni yılı karşılıyor.
Her yıl festival dönemin turistler kalabalık kafileler halinde Chiang Mai’ye akın ediyor.
Bangkok’un 85 kilometre ötesinde bulunan Ayutthaya 1700’lü dönemlerde 1 milyonluk nüfusuyla dünyanın en kalabalık şehri olarak varlık gösteriyordu.
Diğer bir ismi Phra Nakhon Si Ayutthaya olan bu şehir zamanında Tayland’ın başkentiymiş.
1767 yılında Burma hakimiyetine karşı gelemeyip yakılıp yıkılan bu şehir eski zamanlarda Japonya, Hollanda, Hindistan, Arap devletleri, Portekiz ile Fransa’nın en yoğun ticaret güzergahı üzerinde yer alıyordu.
Oldukça köklü bir yerleşim ve medeniyet geçmişine sahip olan Ayutthaya’da çok sayıda tarihi binaya ve tapınağa rastlayabilirsiniz.
Bangkok’a da çok yakın mesafede olması sayesinde her yıl binlerce turisti ağırlayan Ayutthaya aynı zamanda Unesco Dünya Mirasları Listesi’ne girmeyi başarmış.
Gezip görülecek çok sayıda yere sahip olan Ayutthaya’da ilk ziyaret etmeniz gereken yerlerin başında Ayutthaya Tarihi Parkı geliyor.
Bu tarihi parkta hem eski Uzak Doğu yapılarını görebilir hem de yeşilin her tonuna şahitlik edebilirsiniz.
Parkın ardından etrafta sıkça dolaşan Budistlerin görülmesiyle meşhur olan Wat Yai Chai Mongkhon Tapınağı’nı görmelisiniz.
Bir diğer ilginç manzarasıyla bilinen tapınak ise Wat Mahatat olarak karşımıza çıkıyor. Bu tapınakta ağacın kökleri arasında sıkışık vaziyette duran Buda heykelinin kafasını gördüğünüzde şaşkınlığınızı gizleyemeyeceksiniz.
570 kilometrekarelik bir yüzölçümü olan Phuket Adası, Tayland’ın güneybatısında dünyanın dört bir yanından turistleri selamlıyor.
Yeşilin her tonunu görebileceğiniz zenginlikte ormanları, cam gibi parıldayan denizi, upuzun plajları, Çin ve Portekiz etkilerinin yansımalarını görebileceğiniz tarihi yapıları ve mimari eserleri ile her yönden sizi mutlu edecek bir tatil serüvenini Phuket’te yaşayabilirsiniz.
Deniz, kum, güneş tatili yapıp dinlenmek ve üstüne de tarihi, kültürel dünya mirasına tanıklık etmek isterseniz Phuket sizin için en ideal tatil rotalarından biri olacaktır.
Phuket’te yapılacak çok şey var; hepsini sizler için listeledik:
Adadaki seyahat serüveninize ilk olarak Chalon Bay ile başlamalısınız.
Phuket’in doğusundaki bu bölge, alışveriş merkezleri, eğlence mekanlarına ek olarak çeşitli su sporlarını da yapabileceğiniz ender yerlerden biri.
Chalong Bay’de bulunan limanı kullanarak hem adanın hem de Tayland’ın en ön plana çıkan dalış merkezi Coral Island’a doğrudan gidebilirsiniz.
Jungle Xtrem Adventures Park’a giderek çeşitli adrenalin sporlarına katılabilir; atış parkurlarından Muay Thai gibi çeşitli spor müsabakalarının yapıldığı salonlara kadar pek çok unsuru bir arada bulabilirsiniz.
Ayrıca Uzak Doğu mutfağının pişirme kısmını da tecrübe etmek isterseniz çeşitli aşçılık kurslarına katılma imkanınız olduğunu da ekleyelim.
Nakkerd Tepesi’ne 2007 yılında yapılan 45 metre yükseklikteki bu heykeli adanın neredeyse her yerinden görebilmek mümkün.
Tepenin zirvesindeki bu heykele yerel halk günün çoğu zamanında dua etmek için geliyor.
Altından Buda heykelinin ihtişamından gözlerinizi alamayacaksınız.
Tepe üzerinde tüm adaya hakim olan bu manzara eşliğinde aşağıda yer alan altından kumlu uzun sahili ve Chalong Körfezi’ndeki adaları da izleyebilirsiniz.
Big Budda Tapınağı’nı saat 06.00-19.00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz.
Phuket Adası’ndaki en büyük Budist tapınağı olma özelliğine sahip olan bu tapınağın inşaatına 19. yüzyılda başlanmış.
Wat Chalong Tapınağı 3 katlı olacak şekilde tasarlanmış.
Tapınağın kurucuları ise Luanp Pho Chuang ve Luang Pho Cham 1876’daki Çin işgaline karşı direnişi örgütleyen ülke tarihinde saygı duyulan iki önemli isim olarak biliniyor.
Yerel halkı bu iki halk kahramanını saygı anmak amacıyla bu tapınağa geliyor. Saat 07.00-17.00 arasında ziyarete açık olan bu tapınakta turistleri çeken en önemli yönün iç süslemeler olduğu biliniyor.
Tapınağın tavanları ve duvarları Buda’yı anlatan resimlerle kaplanmış durumda. İçeride ise 36 adet altın heykel ziyaretlerin görüşüne sunuluyor.
Phuket Adası’nın batı kesiminde kalan bu plaj 5 kilometrelik sahil boyuyla adadaki en uzun plaj olma unvanını da elinde tutuyor.
Kata ile Patong bölgesi arasında uzanan bu plajda unutamayacağınız anlar yaşayacağınıza şüpheniz olmasın.
Plajın bulunduğu Karon Centre ise çeşitli mağazaların, birbirinden havalı restoranların ve gece kulüplerinin yer aldığı bir merkez.
Eğer deniz manzaralı bir yerde konaklamak istiyorsanız Karon Beach Road üzerindeki beş yıldızlı otellerden birini seçebilirsiniz.
Karon Plajı’nın berrak sularında serinleyebilir ve zengin su altı dünyasını keşfetmek adına dalış aktivitelerine katılabilirsiniz.
Patong Beach ve Banglo Road sayesinde Phuket Adası günümüzdeki bu popüler ve turizm cenneti haline gelmiş.
Patong Beach adadaki en güzel ve en ünlü plaj olarak turistlerin favorisi.
Bangla Road ise hayatın 24 saat yaşandığı, gece hayatının asla son bulmadığı bir yer. Bu yüzden Phuket’e geldiğiniz bu iki yere uğramadan asla geri dönmemelisiniz.
Turizm sezonu boyunca neredeyse her gün tıklım tıklım dolu olan Patong Plajı’nın altın sarısı kumları ve cam gibi denizine hayran olacaksınız.
Plajda çeşitli su sporlarının yapıldığını da ek bilgi olarak verelim.
Gün batarken Bangla Road kısına geçerek Uzak Doğu’nun en lezzetli yemeklerinden yiyebilir ve gecenin ilerleyen saatlerinde eğlence mekanlarına gidebilirsiniz.
Uzak Doğu anlayışına uygun olan eğlencenin yaşandığı go go barları ile burada sıklıkla karşılaşacaksınız.
Patong Plajı’nın yakınında bulunan ve Patong’dan daha sakin bir atmosferle tatilcileri karşılayan Kata Beach kalabalıklardan hoşlanmayanların mutlaka gitmesi gereken bir plaj.
Sakin ve huzurlu bir havası olan plajda çok sayıda çocuklu aileye de rastlamanız olası. Bu plajda ayrıca sörf de yapılabiliyor.
Kasım ayına kadar denize girilebilen Kata Beach’de serin suların ve sakin plajın keyfini çıkardıktan sonra çevredeki restoranlarda zaman geçirebilirsiniz.
Kata Beach güney ve kuzey olmak üzere iki kısma ayrılıyor.
Bir tarafta denize girip sahilde eğlenirken diğer tarafta yer alan resort otellere geçerek keyifli bir konaklama deneyimi yaşayabilirsiniz.
Fiyatların Patong Beach’e göre daha ucuz olduğu Kata Beach’te hediyelik eşya tezgahlarından alışveriş yapabilir ve sokakta satılan yerel yiyeceklerden yiyebilirsiniz.
Ayrıca özellikle gün batımında Karon Viewpoint’e giderek güneşi eşsiz bir manzara eşliğinde uğurlamanızı öneriyoruz.
Taylandlılara ek olarak Malezya, Hindistan, Nepan ve Çinli olmak üzere çeşitli halk topluluklarının bir arada yaşayabildiği bir ada olan Phuket’te bu mozaiğe benzer toplumsal yapıyı gözlemleyebilmek için eski kent merkezine seyahatinizde yer vermelisiniz.
19. ve 20. yüzyılda adanın zenginlerinin oturduğu Old Phuket koloni dönemi mimarisini görebileceğiniz çeşitli sokak ve caddelerle dolu.
5 adet ana cadde ve buna bağlı pek çok ufak sokaktan oluşan Old Phuket’te Rasada, Thalang, Krabi, Dübuk ve Phang Nga adlı caddelerde kültürel yapıları ve tarihi binaları görebilir; bu tarihi doku arasında kalan dükkanlardan alışveriş yaparak yerel kültürü yansıtan eşyalar alabilirsiniz.
Ayrıca adadaki Çin Yeni Yıl kutlamaları da Old Phuket bölgesinde düzenleniyor. Yeni yıla seyahatiniz denk gelirse festivallere mutlaka katılmalısınız.
Her yaş grubundan insanın eğlenmesi için tasarlanmış 60 dönümlük bir alan üzerine kurulan bu tema parkında fil gösterilerini, her gece izleyebileceğiniz trapezcileri ve çeşitli hayvanların eşlik ettiği eğlenceli gösterileri şaşkınlıkla izleyeceksiniz.
Her akşam saat 17.30-23.30 saatleri arasında ziyaretçileri karşılayan tema parkında düzenlenen karnavallara katılabilir, gösterileri izleyebilir, seçkin mağazalardan alışveriş yapabilir ve yerel mutfağın yemeklerinden yiyebilirsiniz.
Turistlerin en çok ilgisini çeken aktivitelerden biri de Phuket Fil Korunağı’na düzenlenen safari turları.
30 dönümlük bir arazi içerisinde Adanın çeşitli yerlerinden alınıp bir araya getirilen fillerin doğal yaşamına tanık olacaksınız.
Safariden önce korunağın tanıtılması amacıyla yarım günlük turlar düzenleniyor. Tur kapsamında korunağın düzeni, işleyişi anlatılıyor, hayvanlarla ziyaretçilerin temas kurması sağlanıyor.
3.000 baht ödenerek giriş yapılabilen fil korunağında çok çeşitli yemek alternatifleri mevcut. Özellikle vejetaryenseniz tay menüsünün tadına bakmadan turu sonlandırmamalısınız.
Tayland yoğun bitki örtüsü, vahşi hayvanlarla dolu doğal yaşamı ve su altı güzellikleriyle macera tutkunu gezginlerin ilgi odağında oluyor.
Phuket Adası’ndaki zengin su altı yaşamını gözlemlemek isterseniz Phuket Aquarium’a gelerek Andaman Denizi’nde yaşayan canlıları bizzat izleyebilirsiniz.
Her gün 08.30’dan 16.30’a kadar açık olan akvaryum 1983 yılından beri ziyaretçilerini ağırlıyor.
Akvaryumda deniz ile tatlı su canlılarını birlikte görebilirsiniz.
Uzak Doğu’daki doğal yaşama meraklıysanız kent merkezinden 12 kilometre uzaktaki akvaryuma uğramalısınız.
Phuket Adası gün batımı izlemeyi sevenler için sayısız fırsat sunuyor.
Adanın en güneyindeki Promthep Cape’te güneşi eşi benzeri görülmemiş bir manzarayla uğurlayabilirsiniz.
Andaman Denizi’ne doğru uzanan burundan karşıdaki Phi Phi Adalarını, Koh Racha Yai’yi görebilirsiniz.
Halkın Tanrı Burnu dediği bu bölgede ayrıca bir adet deniz feneri bulunuyor. Deniz fenerinin içine girerek müzedeki eski zamanlarda kullanılan aletleri inceleyebilir; müzenin terasındaki restoranda güneş batarken nefis yerel yemelerden yiyebilirsiniz.
Sahillerde dolaşıp, tapınakları da gördükten sonra sıra alışverişe geldi.
Yerel halkın Naka Pazarı olarak adlandırdığı bu alışveriş merkezi Phuket’in dışında Chao Fa West Road civarında kuruluyor.
Kurulan yüzlerce tezgâh arasında dolaşırken egzotik eşyalar, ikinci el kıyafetler, çeşit çeşit oyuncaklar, ayakkabılar, deri çantalar gibi farklı türden şeyleri bir arada bulabilirsiniz.
Bu kocaman pazarın tamamını gezmeye zamanınız yetmese de özellikle hediyelik eşya kısmına yoğunlaştıktan sonra pazarın sağdaki giriş kısmındaki yiyecek alanlarına yönelebilirsiniz.
Nai Harn, Phuket Adası’nda gece hayatının nabzının attığı yer olarak biliniyor.
Burada aynı zamanda adadaki en havalı ve popüler plajları bulabilirsiniz.
Nai Harn Plajı özellikle sörfçüler için biçilmiş kaftan.
Doğal yapısı gereği mayıstan ekim ayına kadar yoğun akıntıların görüldüğü bu plajda nereye baksanız bir sörfçü ile karşılaşacaksınız.
Gündüz plajda zaman geçirdikten sonra gece plajın ardında kalan eğlence mekanları, restoran ve kafelerde eğlenebilirsiniz.
James Bond film serisinin 1974’te vizyona giren Altın Tabancalı Adam isimli 9. filminin çekildiği bu adanın ismi filmin ardından James Bond Adası olarak anılmaya başlanmış.
Devlet tarafından ulusal park statüsüyle korunan adaya kano veya teknenin yaklaşması yasaklanmış.
Dünyada örneğine zor rastlanacak cinsten görünümlere sahip kayalıkları, bitki örtüsü ve hayvanlarla dolu doğal yaşamı nedeniyle adaya insan erişimi kısıtlanmış durumda.
Adayı görmek isteyen turistlerin kıyıyı dolaşan tekne turlarına katılması ya da Surakul İskelesi’nden kiralanan kanolarla küçük plaja gitmeleri gerekiyor.
Tayland’ın başkenti Bangkok’tan 165 kilometre uzaklıkta yer alan Pattaya ülkenin en turistik kentlerinden birisi olarak karşımıza çıkıyor.
Tayland Körfezi’ne kıyısı olan Pattaya’nın yerel dildeki anlamının güney batı muson rüzgârı olduğu biliniyor.
Renkli gece hayatı, farklı doğal güzellikleri, ilginç yerel yaşamıyla Pattaya Güney Doğu Asya’nın en ilgi çekici yerlerinden birisi olarak gezginlerin uğrak noktası olmuş.
Bu kente geldiğinizde her bütçeye uygun konaklama tesisinin olduğunu göreceksiniz.
Dünya mutfakları, yerel yemekler ve sıra dışı sokak lezzetlerinden tadıp, kilometrelerce uzanan altın renkli kumsallarda dinlenebilir ve tatilinizin keyfini doyasıya çıkarabilirsiniz.
Pattaya’da çok sayıda tarihi bina ve tapınak da bulunuyor.
Bir tatilde olması gereken her aktivitenin mevcut olduğu şehirde Muay Thai maçları izleyebilir, Thepprasit pazarında saatlerce alışveriş yapabilirsiniz.
Birbirinden ilginç bahçelerin, botanik parkların bulunduğu Uzak Doğu’nun güler yüzlü şehri Pattaya’da başlıca gezilecek yerler karşınızda:
Pattaya’nın en ünlü ve en kalabalık caddesi şehre ait her şeyi bir arada görebileceğiniz bir yer.
Walking Street’te sokaklara taşan insanların daha özgür hareket edebilmesi için cadde akşamları taşıt trafiğine kapatılıyor.
Gece hayatına karışmak isterseniz cadde boyunca sıralanan birbirinden ünlü canlı müzik mekanları, publar ve gece kulüplerinde eğlenebilirsiniz.
Gündüz güneşin gece de neonlu ışıkların sokaklarını aydınlattığı Walkin Street’te sıkılmaya vaktiniz kalmayacak.
4 kilometrelik Pattaya Plajı şehir merkezine paralel şekilde uzanan bir sahile sahip.
Sahilin etrafında bir sürü gece kulübü ve restoranlar da bulunuyor.
Plajda jet ski, parasailing gibi su aktivitelerine katılabilir ve acıktığınızda da yüzen restoranlarda yemek yiyebilirsiniz.
Tertemiz çarşaf gibi bir denizi olan Pattaya Plajı’nda doğal güzelliklerin ve gece yaşamının tadını çıkarmalısınız.
1940 yılında inşa edilen 18 metrelik Buda heykelini görmek için Pratumnak Tepesi’ne gitmeniz gerekiyor.
Yerel halkın fazlasıyla ilgi gösterdiği bu tapınakta tütsüler yakılıyor, dua edilip heykele çiçekler bırakılıyor.
Tapınağa çıkan merdivenlerde altından ejderhaları ve ejderin ağzından çıkan yedi başlı yılan heykelini de görebilirsiniz.
Tapınağa ulaşmak için pek çok merdiven çıkmanız gerektiğini unutmamalısınız.
Tayland Körfezi’ndeki bu ada Pattaya’dan ortalama 7 kilometre uzaklıkta bulunuyor.
4 kilometrelik sahil şeridiyle bembeyaz kumları, berrak deniziyle ilgi odağı olan tropik adada 1000’e yakın yerli halkın yaşadığı biliniyor.
Gece hayatının gürültüsünden ve kalabalıktan uzakta olan bu izole adaya gelerek huzur içerisinde dinlenebilir ve su sporları aktivitelerine katılabilirsiniz.
Pattaya’nın merkezine 15 dakikalık sürüş mesafesinde yer alan dünyaca ünlü bu eğlence merkezine her yıl on binlerce turist geliyor.
Doğal güzelliklerle dolu Million Years Stone Park ve Pattaya Timsah Çiftliği’nde egzotik hayvanları görebilir, ilginç gösterilere şahitlik edebilirsiniz.
Ayrıca parkta 75 ton ağırlığındaki ilginç kayaları, 100 milyon yıldan fazla yaşayarak taşlaşmış olan ağaçları da görmeyi ihmal etmeyin.
670 farklı bitki türünü bünyesinde barındıran ve sayısız uluslararası peyzaj tasarımı ödülünü elinde bulunduran Nong Nooch Tropik Botanik Bahçesi 500 hektar büyüklüğünde bir alana kurulmuş.
Yalnızca bitkilerin olmadığı bu botanik bahçesinde çeşitli eğlence ve etkinlikler de düzenleniyor.
Versailles Sarayı’ndaki bahçelerden esinlenerek düzenlenen Nong Nooch’ta egzotik bitkileri inceleyebilir; Tayland kültürüne özgü aktivitelere katılabilir, fillerin gösterilerini izleyebilir ve Thai dans gösterilerine tanıklık edebilirsiniz.
İnşasına 1981 yılında başlansa da henüz tamamlanmamış olan tapınak oldukça büyük.
Dünyada benzerine nadir rastlanan bir ahşap işçiliğinin sergilendiği Pattaya Hakikat Tapınağı, inşası sırasında tek bir metal unsurun kullanılmamasıyla ünlenmiş.
08.00-17.00 saatleri arasında ziyarete açılan tapınaktaki bilgilendirici turlardan ücret alınmıyor.
Çeşitli su sporlarının, festivallerin ev sahibi olması ile öne çıkan Jomtien Plajı güzelliği ve eşsiz doğası ile dünya çapında bir üne sahip.
Ayrıca Pattaya’daki tek eşcinsel plajın da burada olması da bir başka ilginç detay.
Jomtien Plajı Tayland Körfezi’nin 165 kilometre güneydoğusunda konumlanıyor.
Hollandalı bir heykeltıraş olan Peter Bedelais ve Prapaisi Thaipanich’in cam şişelerinin beğeniye sunulduğu bu müze fazlasıyla ilgi çekiyor.
300 adetten daha fazla cam eserin yer aldığı müzeyi 19.00’a kadar görmeniz mümkün.
Bengal kaplanı da dahil olmak üzere 200 adet kaplan ve 10.000 adet de timsahın yer aldığı bu hayvanat bahçesinde haftanın belirli günlerinde birbirinden tehlikeli ve çarpıcı gösteriler düzenleniyor.
Kaplan ve timsahlara ilaveten devekuşu, kanguru ve çeşitli egzotik kuşları da inceleyebilirsiniz.
2500 adet deniz canlısının olduğu Pattaya Sualtı Dünyası’nda Uzak Doğu’nun en çağdaş ve kapsamlı akvaryumlarından biriyle karşı karşıya olduğunuzu bilmelisiniz.
100 metrelik bir tünele girerek binlerce sualtı canlısını izleyebilirsiniz.
Beslenme saatlerinde köpekbalıklarını da izlemeyi es geçmeyin.
Pattaya için adeta hayvanat bahçesi cenneti diyebiliriz.
2000 dönümlük bir araziye kurulan 8 binden fazla hayvanın barındığı Khao Kheow Hayvanat Bahçesi’nde yabani hayatın korunması ve hayvanların mümkün olduğu kadar doğala yakın koşullarda yaşatılması için büyük bir çaba veriliyor.
Tayland’da geleneksel şehir dokusunun bir parçası olan yüzen pazarlara Pattaya’da da rastlamak mümkün.
Ufacık sandallarda hediyelik eşyalar, tropik meyvelerden satın alıp nehrin kenarında gezebilirsiniz.
Kentin en geleneksel halini görebileceğiniz bu pazarda yerel halkın günlük yaşamına şahitlik ederek lezzetli sokak yemeklerinden yiyerek karnınızı doyurabilirsiniz.
Yüzlerce çeşitten kelebeğin doğal yaşamına tanıklık edebileceğiniz Saithip Kelebek Bahçesi’nde Kelebek Müzesi,Orkide Botanik Parkı ve Arı Müzesi de yer alıyor.
Ayrıca dünyadaki en büyük kelebek çeşidi olan Edward Butterfly bölümü gibi ilginç manzaralarla da karşılaşabilirsiniz.
Asya kıtasındaki en büyük kelebek bahçesi olan Saithip’i görmek tatilinizde unutulmayan bir anı olarak kalacak, bizden söylemesi…
140 adet 3 boyutlu eserin sunulduğu bu sergi dünyadaki en büyük 3 boyutlu müze özelliği ile gezginleri kendisine çekiyor.
10 farklı kategorinin sergilendiği müzede 12 adet Koreli ressamın eserlerini incelemeniz mümkün.
Art in Paradise Pattaya’da gördüğünüz eserlere dokunabilirsiniz.
2012 yılından beri faaliyette olan müzede bulunmak size sıra dışı bir sanatsal deneyim yaşatacak.
Yemyeşil bitki örtüsü, gizemli tapınakları, upuzun şelaleleri ve hayvan çiftlikleri sayesinde ilgi odağı olmayı başaran Ko Samui turistlere Tayland’ın farklı bir yüzünü göstermeyi vadediyor.
Kocaman Buda heykellerinin olduğu tapınakları gezebilir, yılanlar ve yırtıcı hayvanlarla dolu olan doğal parkları dolaşabilirsiniz.
Tropikal iklimin hâkim olduğu Ko Samui’de havanın yıl boyunca en az 27 dereceyi gördüğü biliniyor. Diğer aylarda daha sıcak olması nedeniyle şubat ve mart aylarında gezmenin daha kolay olacağını hatırlatalım.
Bangkok üzerinden düzenlenen aktarmalı seferlerle ulaşılan Ko Samui şehrinde dolu dolu zaman geçireceğinize şüpheniz olmasın.
Ko Samui için festivaller şehri demek mümkün. Neredeyse yılın her dönemine denk gelen bir festival var. Özellikle her sene ocak ayında boğaların yarıştığı Buffalo Fighting Festival’e mutlaka katılmalısınız. Bir diğer seçenek de; her sene mayıs ayında tertiplenen Avusturya, Çin, Japonya ve Singapur gibi çeşitli ülkelerden katılımcıların olduğu yelken yarışlarını izleyebilirsiniz. Ekim ayında düzenlenen Ten Stars Samui Art Party ise dünya çapından sanatçıların eserlerini bir araya getiriyor.
Gezip görülecek sayısız yerin yanı sıra dünya mutfağının ağırlıklı olduğu tatlı, ekşi ve acı soslarıyla pişen Ko Samui yemeklerini çok beğeneceğinize eminiz. Özellikle pirinç peltesi, kızarmış pirinç eriştesi gibi farklı yemeklerde soya yapının ve yerel baharatların tadını unutamayacaksınız.
Tropik iklimin bir sonucu olarak Ko Samui’de merak ettiğiniz her bir tropik meyveden yeme şansına da erişeceksiniz.
Altınla kaplanmış ve yüksekliği 12 metreyi bulan bu devasa Buda heykelini görmek isteyen binlerce gezgin Bang Rak’a geliyor.
Tapınağa geldiğinizde tütsüler yakıp Buda’ya dua eden çok sayıda yerliyle karşılaşabilirsiniz.
Binlerce yılan türünü barındıran, bu yılanlarla kimine korkunç kimine de ilginç gelen gösterilerin düzenlendiği Yılan Çiftliği seyahatte farklı etkinliklere katılmak isteyenlerin en sevdiği duraklardan birisi.
Efsaneye göre boğularak kıyıya vuran yaşlı çiftin görüldüğü son kayalıklar olan Büyükanne ve Büyükbaba Kayalıkları kayaların ilginç sıralanışını ve doğayla uyumu görmek isteyenlerin ziyaret ettiği bir yer.
Kentteki en ilgi çekici ve mistik bir yer olan Gizli Buda Bahçesi’nde yüzlerce hayvan, tanrı ve Buda heykelini birbiri ardına sıralanmış bir biçimde görebilirsiniz.
Bu tapınakta Thai ve Çin inançlarında önemli bir yeri olan 18 ollu Merhamet Tanrıçasına ait heykeli görebilirsiniz.
Budizmin sanat ve mimari üzerindeki yansımalarının en net şekilde görüleceği bu tapınak gizemli atmosferi ile her yıl binlerce turistin ilgi odağında oluyor.
Meditasyon yaparken ölen ve son haliyle de mumyalanan keşiş cam bir kafes içerisine yerleştirilmiş.
Tapınağa gelen turistler cam kafesten keşişi net olarak görebiliyor.
Oldukça ilginç bir tapınak olması sayesinde dünya çapında ün kazanan Mumyalanmış Keşiş Tapınağı kuşkusuz Tayland turunuzun en unutulmaz noktası olacak.
Tayland’ın güneyindeki Andaman Denizi’ndeki Phi Phi Adaları Phi Phi Don ve Phi Phi Leh olmak üzere iki ada takımından oluşuyor.
Tropik ilimin hakim olduğu bu adaya gitme için yalnızca deniz yolunu kullanabilirsiniz. Uçakların inmesine elverişli altyapının bulunmadığı bu adada feribot kullanımı en iyi seçenek olarak görünüyor.
Phuket ve Krabi’den kalkan feribotları kullanarak Phi Phi Adalarına gelmeniz de mümkün. Bu iki lokasyona ek olarak yalnızca yaz sezonunda hizmet veren Koh Lanta kalkışlı feribotu da kullanabilirsiniz. Feribot ile adaya ulaşım süresi yaklaşık olarak 2 veya 1 buçuk saat arasında değişiyor.
Krabi daha yakın olduğu için pek çok turist genellikle Krabi üzerinden adaya ulaşmaya çalışıyor.
Feribota alternatif olarak, daha masraflı olmasına karşın isterseniz speedboat da kullanabilirsiniz. İstediğiniz saatte bu deniz aracını kullanabiliyor olmak pahalı ama büyük konfor sağlayan bir seçenek.
Adalardan Phi Phi Don daha geniş bir alan kaplıyorken, Phi Phi Leh’te ulusal parkı görebilirsiniz.
Konaklama imkanı bulunmayan Phi Phi Leh’i günübirlik gezip Phi Phi Don’daki tesislerde geceyi geçirebilirsiniz.
Tropikal ilimin hakim olduğu Phi Phi Adaları’nı ziyaret etmek için en uygun tarihler mart ayından kasıma kadar olan zaman dilimini kapsıyor. Diğer dönemlerde ise ada yoğun muson yağmurlarının etkisi altında kalıyor.
Phi Phi Don’da 20 baht ve Phi Phi Leh’te 400 baht tutarında ayakbastı parası olarak nitelendirilen bir ücret karşılığında adaya giriş yaptıktan sonra sizler için oluşturduğumuz rotaları takip ederek seyahat serüveninizi başlatabilirsiniz:
Phi Phi Adaları’nın ve hatta Tayland’ın dünya çapında ün kazanmasına yol açan Maya Koyu her yıl daha da popülerleşiyor.
Dalışseverlerin, vahşi yaşam meraklılarının ve huzurlu, gürültüden uzak bir tatil isteyenlerin gözdesi olan Maya Koyu toplamda 6 tane kara parçasından ibaret.
Ünlü aktör Leonardo Di Caprio’nun Kumsal(The Beach) filminin bu koyda çekildiği notunu da düşelim.
Filmden sonra bilinirliği daha da artan Maya Koyu konumu itibariyle ulaşım olanağı yönünden yetersiz kaldığı için bakirliğini koruyor.
Konuklarına en yalın haliyle doğal güzelliklerini sunan koyu kiralayacağınız uzun kuyruklu teknelerle de keşfedebilirsiniz.
Çeşitli kayalıkları aşarak denizin içinden yürüyerek Long Beach’e ulaşabilirsiniz.
Phi Phi Adası’nda motorlu taşıt olmadığı için gitmek istediğiniz her yere yürümeniz gerekecek.
Yürüyerek biraz yorulsanız da adanın tropik yapısı en iyi bu şekilde keşfedebilirsiniz.
Yürüyüşün sonunda turkuaz renkli sulara kendinizi atınca tüm yorgunluğunuzu unutacaksınız.
150 metrelik kumsalıyla Phi Phi Don’da yer alan Maymun Adası sahilin hemen arkasında başlayan yemyeşil ormanıyla ferahlatıcı bir havayla gezginleri selamlıyor.
Maymun Adası’na gidebilme için kano kiralayabilir; kanoyla 40 dakika kadar kürek çekerek adaya ayak basabilirsiniz. Kanoyla ilgilenmiyorsanız da yerel turlara katılarak adaya gelmeyi düşünebilirsiniz.
Tonsai Körfezi’nin güney kalan bu adada yüzerken bir yandan da sahil doğal yaşamına devam eden maymunlardan gözlerinizi alamayacaksınız.
Bunların dışında Phi Phi Adası’nda sabah erkenden gözlerinizi açmanızı tavsiye ediyoruz. Sabah erkenden sahile giderek denizdeki gel-giti izlemek güne başlamanın en güzel yolu.
Güne başladıktan sonra dar ve dik merdivenleri tırmanarak 186 metre yükseklikteki adanın tepesine ulaşın ve akşama kadar vakit geçirin.
Ardından da ada yerlilerinin ova usulüyle yaptığı içkilerinizi alarak keyifli bir akşam geçirebilirsiniz. Ada genelinde geleneksel olarak kova içerisinde çeşitli içkiler satılıyor. Halk bu kovaları satın alarak adanın çeşitli yerlerinde manzaraya karşı içkisini yudumluyor. Bu geleneğin bir parçası olmak sizin de hoşunuza gidecek, eminiz!