Bulgaristan’ın başkenti Sofya’ya yaklaşık 222 kilometre mesafede konumlanan Veliko Tarnovo, Balkanlarda Osmanlı ruhunu hissedebileceğiniz şehirlerden.
Resmi ismi Veliko Tarnovo olan şehir, bir dönem Osmanlı egemenliği altında kalınca “Tırnova” olarak adlandırılmaya başlanmış. Bize de bu isim o zamanlardan geliyor. Peki ya orijinal isminin anlamı ne? Veliko Tarnovo, Slavca “dikenli” anlamına gelen “Tranov” ve Bulgarca “yüce” anlamına gelen “Veliko” kelimesinin birleşimlerin oluşuyor. Tam çevirirsek Yüce Dikenli Şehir gibi bir anlamı oluyor bu şehrin.
Tsarevets, Trapezitsa ve Sveta Gora tepeleri üzerine kurulmuş şehir, tarih boyunca çeşitli imparatorluklara ev sahipliği yapmış. Özellikle de uzun yıllar Trakyalı kavimlerin yaşadığı bir bölge olarak biliniyor.
Günümüzde Tırnova, Osmanlı egemenliğinden kalan izleri taşımaya devam ediyor. Belki de Osmanlı ruhunu Balkanlar’da hissedebileceğiniz ilk birkaç şehre dahi giriyor olabilir burası. Kaleleri ve kiliseleri, müzeleri ve parkları ile Tırnova’da gezilecek yerler listemize göz atmadan Tırnova planı yapmayın!
İçindekiler
Veliko Tarnovo veya Türkçesi ile Tırnova’da gezilecek yerler listemize elbette şehrin simge yapısı Tsarevets Kalesi ile başlıyoruz. Yalnızca şehrin değil, Bulgaristan’ın en önemli yapılarından biri olan bu kale, birçok medeniyete ev sahipliği yapmış bir yer. Günümüze kadar ulaşmayı başarabilmiş surları, kapıları ve şehri tepeden gören manzarasıyla Tırnova’ya geldiğinizde burayı mutlaka görmelisiniz.
Tsarevets Kalesi, Tırnova’nın en eski bölgesi. İlk olarak M.Ö. 3. yüzyılda yaşamın başladığı bu tepe tarih boyunca her zaman savunma merkezi olmuş. 9. yüzyıldan sonra Bulgarlar buraya yerleşmeye başlamış, 2. Bulgar İmparatorluğu döneminde ise yani 12. yüzyıl civarları, Tsarevets Kalesi içinde 400’den fazla ev, 18 kilise ve kraliyet sarayları kurulmuş.
Tahmin edersiniz ki, bölge Osmanlı hakimiyetine geçince kale içinde yer alan kiliselerin hepsi camiye çevrilmiş; fakat Bulgar egemenliğine geri dönünce tekrardan kilise olarak hizmet vermeye başlamış. Tepenin en üstünde yer alan Patrik Kilisesi, görmeniz gereken noktalardan. Kilisenin içinde Bulgar tarihine dair önemli olayların anlatıldığı freskler yer alıyor ve kilisenin sunmuş olduğu manzara nefis!
Tsarevets Kalesi gündüz gezilmesi gereken bir yer olsa da, akşamları buraya geldiğinizde “Ses ve Işık” gösteriminin tadını çıkarabilirsiniz. Yaklaşık 40 dakika süren bu gösterimde renkli ışıklar, zil sesleri ve koro müziği kullanılıyor ve 2. Bulgar Krallığı’nın önemli olaylarından bazıları tasvir ediliyor. Yıl boyunca yapılan gösteriler resmi tatil günlerinde ücretsiz. Dilerseniz ücret ödemeden gösteriyi kalenin önündeki meydandan da izleyebilirsiniz; fakat sesleri duyabileceğinizi söyleyemeyiz.
Tırnova’nın tarihi yapıları arasında yer alan Trapeziça Kalesi, 2. Bulgar Krallığı döneminde kurulan ilk kale. Krallığın yükselme dönemine şahitlik eden kalenin surları korunmuş bir şekilde günümüze kadar ulaşsa da dürüst olmak gerekirse bu bölgede -şu anlık- görülecek pek bir şey olduğunu söyleyemeyiz.
1185-1393 tarihleri arasında 2. Bulgar Krallığı’nın başkenti görevini gören kalede, günümüzde arkeolojik kazı çalışmaları hala devam ediyor. Surların bir bölümü restore edilmiş durumda.
Dileyenler Trapeziça Kalesi’ne tırmanmak yerine kendisini aşağıdan görerek yetinebilirler.
Assen Hanedanlığı Anıtı, 1985’te Tırnova’ya inşa edilen devasa boyutlara sahip bir anıt. Tam ortasında 15 metre yüksekliğinde Bulgar Krallığının gücünü temsil eden dev bir kılıç yer alıyor. Kılıcın altında dört bir yanda bulunan sütunlarda ise 4 adet atlı heykel bulunuyor. Hikayesi ise biraz ilginç…
İlk üç heykel imparatorluğun kurucuları fakat 4. heykelde olması gereken Boril değil de, ondan hemen sonra hanedanlığın başına gelen II. Ivan. Boril, kendinden bir önceki hükümdarın suikasta kurban gitmesine sebep oluyor ve sonra da karısıyla evleniyor. II. Ivan ise Boril’i öldürüp, imparatorluk topraklarını 3 denizle buluşturan büyük bir çar. Kesin bir bilgi olmamakla birlikte, Boril bu sebeple es geçilmiş olabilir heykelleri yaparken.
Ve -biraz dedikodu kısmını geçersek– Assen Hanedanlığı Anıtı, tepeye kurulu olduğu için Tırnova’nın manzarasını seyretmek için doğru bir yer. Akan nehrin kıvrımları ve yeşillikler ile sarılı sevimli şehir Tırnova’yı buraya gelerek izlemek gerçekten de çok keyifli, bizden söylemesi!
Bulgaristan Anne Anıtı, Tırnova’nın simgelerinden. 1935 senesinde Heykeltıraş Svetoslav Yotsov tarafından yapılan anıt, 4 ayrı savaşa karşı tepkiyi sembolize eden bir barış sembolü.
Bir elinde bayrak, diğerinde zeytin dalı taşıyan diz çökmüş kadın tasviri Rus-Türk, Sırp-Bulgar, Balkan ve Birinci Dünya Savaşı’na karşı tepkiyi gösteriyor. Şehirde dolaşırken göz atmadan geçmeyin!
19. yüzyılın başlarından günümüze kadar uzanan Samovodska Çarşısı, Tırnova’nın en eski ve belki de en popüler caddesi. Burası tam bir Osmanlı usulü bir arasta. Yıllar yıllar önce burası şehre 10 kilometre mesafede yer alırmış ve insanlar buraya gelerek ev yapımı ürünler satarmış. Bakır işlemeler mi dersiniz, tahta oymalar, dokumalar mı… Zaman içinde bölgenin büyüyüp gelişmesiyle, çarşıya yeni tezgahlar atılmış ve çeşitli atölyeler eklenmiş. Gel zaman git zaman bu bölge iyice gelişmiş. Şimdiki hali 70’li yıllardan günümüze yadigar.
Tırnova’da gezilecek yerler arasında yer alan Samovodska Çarşısı, hala eski tahta evlerin altında yer alan sevimli dükkanlar ile hizmet vermeye devam ediyor. Burada şekerleme ve dokuma dükkanlarını dolaşabilir, kendinizi adeta eski dönemlerde hayal edebilirsiniz. Çarşıda bulunan kafelerde oturup keyifle kahvenizi içebilirsiniz.
Tırnova’nın en fotojenik yeri neresi diye sorsanız, bize kalırsa cevap tartışmasız Gurko Caddesi. Tırnova’nın eski kentinde yer alan bu cadde, Arnavut kaldırımları, tepelere yayılmış evleri ve evlerden sarkan rengarenk çiçekleri ile Tırnova’da gezilecek yerler arasında.
İsmini Bulgaristan’ın kurtuluşunu sağlayan Rus-Türk Savaşı’nın en bilinen figürü Iosif Gurko’dan alan cadde, mimari olarak kesinlikle görülmeye değer. Gurko Caddesi’nde yer alan yapıların en dikkat çeken özelliklerinden biri, sokak seviyesindeki evlerin tek katlı, nehir kıyısında olanların ise 4-5 katlı oluşu. Bu caddede zaman geçirirken caddenin en güzel evlerinden olan Sarafkina Evi’ni görmeyi unutmayın. (Burası müze olarak hizmet veriyor, dilerseniz ziyaret edebilirsiniz.)
Geleneksel Bulgar yemekleri deneyimlemek istiyorsanız, Gurko Caddesi’nde yer alan mekanlara göz atmanızı öneririz.
Tırnova’da gezilecek yerler arasında en önemli dini yapıların başında Aziz Kırk Şehitler Kilisesi bulunuyor. II. Ivan Asen tarafından yaptırılan ve 1230 yılından günümüze kadar varlığını sürdüren bu Ortaçağ Doğu Ortodoks Kilisesi, adını Kırk Şehitler Olayı’ndan alıyor.
Tırnova, Osmanlı hakimiyetine geçince Aziz Kırk Şehitler Kilisesi’nin ikonaları ve pek çok kıymetli freskleri yıkılarak camiye dönüştürülmüş. Bölge Bulgar egemenliğine geçince tekrardan kilise olarak hizmet vermeye başlamış.
Aziz Kırk Şehitler Kilisesi’ne yapacak olduğunuz ziyarette hala görebileceğiniz freskler mevcut olduğu gibi, burada 6 adet mezar da bulunuyor.
Tsarevets Kalesi’nin en tepesinde bir kilisenin olduğunu söylemiştik. Orijinal ismi “Tanrı’nın Kutsal Yükselişinin Ataerkil Katedrali” olan bu kutsal yapı, halk arasında Patrik Kilisesi olarak biliniyor.
1390’ların başında Sultan Bayezid’in birlikleri tarafından ele geçirilip yıkılan Patrik Kilisesi, yıllar yıllar sonra Bulgar devletinin kuruluşunun 1300. yıldönümü olan 1981’de restore edilip tamamlanmış. Patrik Kilisesi’nin dış cephesi her ne kadar geleneksel bir Bizans mimarisinde olsa da, kilisenin içi renkli mermerlerden yapılma zemin mozaikleri ile oldukça ilgi çekici.
Rozhdestvo Bogorodicno Katedrali olarak bilinen Meryem Ana İsa’nın Doğuşu Katedrali, mint yeşili kubbeleri ile Tırnova şehrinin en etkileyici yapılarından. 1930’lu yılların başında inşa edilen bu katedral, 1840’lı yıllardan kalan bir başka kilisenin üzerine inşa edilmiş ve 1913 yılında gerçekleşen depremde yıkılmış diğer pek çok kilise gibi.
İyi bir restorasyon çalışması sonucu günümüzdeki halini alan Meryem Ana İsa’nın Doğuşu Katedrali içinde ilgi çekici freskler taşıyor. Ziyaretiniz sırasında freskleri incelemeyi unutmayın.
Polonya, Çekya ve Rusya gibi pek çok ülkede Aziz Peter ve Paul Kiliseleri olduğunu bilirsiniz. İşte bunlardan bir tanesi de Tırnova’da yer alan Aziz Peter ve Paul Kilisesi. Tsarevets Tepesi eteklerinde yer alan kilisenin yapım tarihi tam olarak bilinmese de, kaynaklar gösteriyor ki 1913’te depremde yıkılmış ve sonradan tekrar inşa edilmiş.
Kilisenin günümüzdeki hali 1981 yılında yapılan restorasyondan bugünlere uzanıyor. Bulgar Ortaçağ anıtlarından birini görmek isterseniz bu kiliseyi ziyaret edebilir ve etkileyici frescolarını inceleyebilirsiniz.
Tırnova tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış bir şehir. 200 yıl boyunca Bulgar İmparatorluğu’na başkentlik etmiş bu bölgede, zamanında Traklar ve Romalılar da yaşamış. Gittiğiniz bölgenin yapısını anlamanın en güzel yollarından biri oradaki arkeoloji müzelerini ziyaret etmek olduğuna göre bu müzeyi es geçmeyin!
İki kata yayılmış olan Tırnova Arkeoloji Müzesi’ne yapacak olduğunuz ziyarette Samovodene tümülüsünden çıkan eserler olmak üzere, Yunan, Trak ve Romalılar’dan kalan pek çok eser görebilir, Bulgar İmparatorluğu’ndan günümüze uzanan mücevher, seramik ve zırhları inceleyebilirsiniz.
Tırnova Arkeoloji Müzesi’nin hemen komşusu olan Bulgaristan Yeniden Canlanma ve Kurucu Meclis Müzesi, 1872 senesinde inşa edilmiş üç katlı bir Osmanlı konağında bulunuyor. Osmanlı döneminde bu yapı devlet yetkililerine ev sahipliği yapmış; 1985 senesinden beri de müze olarak hizmet veriyor.
Bulgaristan Yeniden Canlanma ve Kurucu Meclis Müzesi, ilk katında Osmanlı baskısından dolayı sanat okullarında gizlice yapılmış 16. yüzyıl Hıristiyan sanatına dair örnekler barındırırken, 2. kat Osmanlı-Rus savaşından konular sergiliyor. Müzenin en üst katında ise, 93 Harbi’nin ardından Bulgaristan’ın bağımsızlık çalışmaları yapılan meclis salonu bulunuyor.
Tırnova’nın en popüler caddelerinden Gurko Caddesi’nde görülmeye değer bir yapı bulunuyor: Sarafkina Evi. Hadi biraz bu evin tarihinden bahsedelim… Burası 1861 senesinde Dimo Sarafina isimli zengin bir bankacı için inşa edilmiş; kendisi ölünce yapı eşi Anastasia’ya miras kalmış. Yapının adı bir süreden sonra Sarafin’in karısının evi anlamına gelen Sarafkina Evi olarak adlandırılmaya başlamış.
1981’den beri müze olarak kullanılan yapı, 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl başı şehir yaşamına dair izler sunuyor ziyaretçilerine. Burada döneme ait gündelik eşyalar, kıyafetler, mobilyalar ve dekorasyon ürünleri, el sanatları sergileniyor.
Nehre bakan beş katı ve caddeden gözüken iki katı ile Sarafkina Evi, Tırnova’nın mimari güzelliklerinden. Müzenin içine girmeyecek dahi olsanız, Sarafkina Evi’ni dışarıdan da olsa görmenizi tavsiye ederiz.
Tırnova’da ziyaret edebileceğiniz fazla sanat galerisi bulunmuyor; fakat Bulgar sanatıyla tanışmak isterseniz, Boris Denev Devlet Sanat Galerisi’ne göz atabilirsiniz. 1930’lu yıllarda inşa edilen bir binada yer alan bu galeri, Bulgar güzel sanat sanatçılarından oluşan bir koleksiyona sahip. Yeteri kadar vaktiniz varsa, Tırnova’da gezilecek yerler listenize burayı ekleyebilirsiniz.
Yaklaşık bir saatte tüm Bulgaristan’da görülmesi gereken yerleri keşfetmeye ne dersiniz? O halde sizi, Tırnova’da görülmesi gereken yerler arasında yer alan “Mini Bulgaristan” olarak adlandırılan Tırnova Minyatür Parkı’na alalım.
Tsarevets Kalesi’nin hemen altında 12,5 dönümlük bir arazide yer alan Tırnova Minyatür Parkı, Bulgaristan’da yer alan yaklaşık 80 tarihi yapının ve doğal güzelliğin mini modellerinin sergilendiği bir alan.
Tırnova Minyatür Parkı’na yapacak olduğunuz ziyarette Sofya’nın ünlü Ivan Vazov Ulusal Tiyatrosu, Bulgar-Ortodoks Katedrali Aleksandır Nevski Katedrali, Varna’nın en büyük katedrali olan Dormition of the Theotokos Katedrali, Filibe’deki antik tiyatro gibi ülkenin öne çıkan yapılarını görebilirsiniz.
Yaklaşık 535 dönümlük bir araziye yayılan Sveta Gora Parkı, doğayla iç içe vakit geçirmek isterseniz uğrayabileceğiniz noktalardan. Şehrin en önemli yapısı Tsarevets Kalesi’ne oldukça yakın konumda bulunan park, özellikle kaleye yapacak olduğunuz ziyaretten sonra soluklanmalık bir cennet!
Sveta Gora Parkı’nda 6 kilometreden fazla yaya ve bisiklet yolu bulunuyor. Burada yürüyüş yapabilir veya bisikletle turlayabilir, tırmanma duvarında keyifli vakit geçirebilirsiniz.
Eski ismi Tolbuhin olan ve tarihi asırlar öncesine dayanan Marno Pole Parkı, Tırnova’daki en büyük park olma özelliğinde. Yürüyüş ve bisiklet yollarının yanı sıra açık hava spor salonu, oyun alanları da bulunan parkı eğer yaz aylarında ziyaret ediyorsanız yıldızlar altında düzenlenen açık hava sinema keyfini kaçırmamanızı öneririz!
Tırnova’daki tek Noel Pazarı’nın Marno Pole Parkı’nda kurulduğunu da söylemeden geçmeyelim.
Tırnova’ya 15 kilometre uzaklıkta bulunan Hotnishki Şelalesi, 30 metre yüksekliği ile şehrin en büyük şelalesi. 1971 senesinde koruma altına alınan Hotnishki Şelalesi, Kaya Buhar adıyla da bilinmekte. Buraya gelmek isterseniz ilk yapmanız gereken Hotnitsa Köyü’ne ulaşmak ve buradan da 2,5 kilometre kadar ilerlemek.
32 kilometre uzunluğundaki Bohot Nehri’nden akan suların oluşturduğu şelale, ahşap merdivenleri ve taş patika yolları ile oldukça hoş bir görüntüye sahip. Şehirden biraz uzaklaşmak ve doğayla baş başa vakit geçirmek istiyorsanız Tırnova’da yapılacak şeyler listenize burayı ekleyin.
Sonbaharda yağışlardan, kışın ise buzlanmadan dolayı merdivenleri tırmanmak riskli olduğu için Hotnishki Şelalesi’ni ilkbaharın kuru günlerinde ve yaz aylarında ziyaret etmenizi tavsiye ederiz.
Yantra Nehri’nin vadisine kurulu Tırnova şehrine yapacak olduğunuz ziyarette, nehir kıyısında keyifli bir yürüyüş yapmayı es geçmeyin. Manzarayı seyredin, bisikletle turlayın, nehir kenarına yayılıp kitap okuyun… Yantra Nehri üzerine kurulu tarihi iki köprüyü de görmeden geçmeyin: Eski Köprü ve Demir Köprü.