İstanbul’da saklanacak köşe arıyoruz ama nerde diyenlere müjdeli bir haberle geliyorum ve sizleri Belgrad Ormanı yolcusu yapıyorum. İstanbulluların yoğun trafikten ve üstlerine üstlerine gelen gökdelenlerden sürekli yakındıklarını bilmeyen yoktur. Nerede yaşarsak yaşayalım iki kalabalık görünce sıkılan ruhumuzu dinlendirme telaşındayız. Stresin,gerginliğin ve tansiyonun yüksek olduğu günlük hayatımızda huzurlu ortamları tercihlerimizin üst sıralarına yerleştirdiğimizi düşünüyorum.
Hem İstanbulluların hem de turistlerin gürültüden uzak, doğayla iç içe hafta sonu kaçamağı yaptıkları Belgrad Ormanı’nı hadi bu hafta sizin programınıza dahil edelim. Doğacığım gitmeden sen bizi biraz bilgilendir dediğinizi duyuyorum ve Belgrad Ormanı’nı sizler için aydınlatıyorum.
Belgrad Ormanı, Çatalca Yarımadası‘nın en doğu ucunda, İstanbul’un Avrupa Yakası‘nda yer alan yemyeşil doğal bir oluşum. Doğusunda İstanbul Boğazı, kuzeyinde ise Karadeniz sınırlarına sahip. Belgrad Ormanı adını Kanuni Sultan Süleyman’ın Sırbistan Seferi dönüşü yanında getirdiği Belgradlıların yerleştirildiği Belgrad Köyü’nden almaktadır.
Bizans ve Osmanlı döneminde İstanbul’a içme suyu sağlayan en önemli kaynak olan Belgrad Ormanı, köy sakinlerinin su kaynaklarını kirletmesi sebebiyle korunma altına alınmış ve köy ormandan uzağa taşınmış. Günümüzde kente sağlanılan su gereksinimin altında olduğu için orman daha çok rekreasyonel işleviyle biliniyor.
Denizden yüksekliği fazla olmamasına rağmen Orta Avrupa ve Akdeniz iklimleri arasında geçiş göstermesi sebebiyle orman yoğun yağış alıyor. Bu sayede farklı bitki türleri aynı anda büyüyor.
Ormanın bitki varlığı genellikle kışın yaprağını döken ağaç ve çalılardan oluşuyor. Ormanda sık sık göreceğiniz baskın ağaç türü ise Sapsız meşeler. Doğanın içine adım attık mı say say bitmez ama farklı türlerde kuşlara,sürüngenlere ve memelilere rastlamanız mümkün. Ormanı ve içindeki canlıları korumaya yönelik tedbirler ve av yasağı bulunmaktadır. Nesli tükenmekte olan türlerin burada üreme olanağı bulduklarını da söylemeden geçmeyeyim.
İstanbul’un sahip olduğu doğal miraslardan biri olan Belgrad Ormanı’nın su varlığı bakımından zengin olduğunu söylemiştim. Orman irili ufaklı bir çok akarsuya ev sahipliği yapıyor. Osmanlı döneminde bu akarsuların bazılarına bentler yapılmış. Toplamda tarihi 6 bent hala orman sınırları içinde bulunmakta.
1956 yılında bir mesire ve piknik alanı olarak halka açılan orman,günümüzde de yoğun bir ilgi görüyor.Ee Doğacığım artık nasıl gideceğimizi anlat diyenler için hemen yazıyorum.
Özel aracım olmadan asla yolculuk yapmam diyenler için, Belgrad Ormanı Çayırbaşı’na 5 kilometre, Büyükdere’ye ise 6 kilometre uzaklıkta. Şehir merkezinden ulaşım sağlamak için Çayırbaşı-Bahçeköy hattını ya da Alibeyköy-Kemerburgaz-Terkos hattını kullanabilirsiniz.
Ormana giderken iki farklı yol haritası çizebilirsiniz. Bir girişi Kemerburgaz’da diğer girişi ise Maslak-Sarıyer yolu üzerindenki Zekeriyaköy’de. Zekeriyaköy girişinden geçip Bahçeköy’e kadar devam ettikten sonra Belgrad kapı girişini göreceksiniz. Otomobil için giriş ücreti 30 TL, motosiklet ve ATM için 22 TL, minibüs için ise 90 TL.
Doğacığım biz toplu taşıma kullanalım diyenler için;
Taksimden gelen 42T hattı, Sarıyer’den gelen 153 nolu hattı, Rumelihisarüstü’nden gelen 42R hattını, Hacıosman’dan gelen 42HM ile 4. Levent’ten gelen 42M hattı ile ayrıca 4. Levent metrodan gelen 42 hattı kullanarak ormana ulaşabilirsiniz. Ayrıca yalnızca haftasonları Beşiktaş’tan geçen D2 hattını kullanarak ulaşım sağlamanız da mümkün. Yayalardan giriş ücreti alınmadığını da belirteyim.
Şimdi o kadar yolu gittiniz ve çook huzurlu bir atmosfer bekliyorsunuz ama maalesef yaz aylarında ve özellikle haftasonlarında mesire yeri epey bir kalabalık… Kafamızı dinlemek istiyoruz ve gitmek için sadece haftasonumuz var derseniz sabah 7-9 arasında ormana ulaşmanızı öneririm.
Ormanı muhteşem gösteren zamanlardan birisi kesinlikle sonbahar.Renkten renge girip dökülen yaprakların arasında eşsiz fotoğraflar çekilebileceğinizi söylememe gerek yok ama yine de yazayım.
Şimdi Bahçeköy tarafından ormana gelirseniz yol ikiye ayrılıyor. Sağdan ilerlerseniz tarihi bentleri görebilir,soldan ilerlerseniz de Neşet Suyu Yürüyüş Yolu’nu, geyik üretim tesislerini ve Üçgen Ev’i görebilirsiniz. Her iki taraftada piknik alanları ve ufak göletler mevcut.
Sağdan ilerlediğinizi varsayarsak yazının başında bentler hakkında bilgi verdiğimi hatırlayacaksınız. Osmanlı zamanında geliştirilen bentler, suyu İstanbul’a taşımak için en önemli etkendi. Kuzeyden gelen su 2 koldan şehre ulaşıyordu: Taksim Suyu ve Kırkçeşme Suları.
Kırkçeşme Suları, Kanuni zamanında kuzey ormanlarından tarihi yarımadaya su getirmek için Mimar Sinan tarafından 10 yılda yapıldı. Taksim Suyu ise 18.yüzyılda İstanbul-Tarabya arasındaki su ihtiyacını karşılamak için yapılmış. İstanbul’un tarihi su ağını sağ taraftan ilerleyerek görebilirsiniz. Rotanıza bu bentlerden en heybetlilerini görmeyi mutlaka eklemelisiniz: Valide Bendi, Çifte Havuz, Topuzlu Bent.
Soldan ilerlediğinizi varsayarsak özellikle Doğacığım temiz havada yürüyüş yapalım biraz koşalım açılalım diyenler için Neşet Suyu Parkuru sizler için yapılmış.
6,5 kilometre uzunluğundaki parkurun zemini kiremitten. Bu sayede vücudunuzdaki elektriği toprağa hemencecik iletebiliyor. Parkurun sonlarına doğru bir gölet sizleri karşılayacak şimdiden haberiniz olsun. Ayrıca su ya da atıştırmalıklarınız için parkurun başlangıcındaki büfeyi kullanabilirsiniz.
Gelelim Üçgen Ev’e, yolun bir tarafında yürüş parkuru diğer tarafında üçgen ev kalıyor. Biraz arkalarda olduğu için hemen göremeyebilirsiniz aman diyeyim dikkatli bakın. Bu hoş tahta üçgen evi gelin ve damatlar pek rahat bırakmıyor ama boş bulursanız fotoğraf çekilmeyi ihmal etmeyin.
Doğacığım temiz hava dedik iyi ettik ama biz acıktık bize piknik alanları da öner diyenler için birkaç tane mesire alanı adı bırakıyorum. Küçük bir ücret ödemeniz gerekiyor şimdiden söyleyeyim.Yanınızda yiyecek götürmeniz gerek, Bahçeköy üzerinden gelirken alışveriş yapabileceğiniz bir sürü market bulunuyor. Ayrıca Neşet Suyu Mesire Alanı’ndaki büfeden mangal satın alabilirsiniz.
Manzarası güzel olsun derseniz Ayvat Bendi Mesire Alanı’nı, çocuklu bir aileyiz derseniz Binbaşı Çeşmesi Mesire Alanı’nı öneriyorum. Ormanın içerisinde bir sürü mesire alanı var. Yürüş parkurları,bisiklet yolu,çeşitli spor aktiviteleri için sahalarda mevcut. O yüzden nerede piknik yaparsanız yapın beğeneceğinizden eminim.
Doğacığım orman dedin kampçı ruhumuz alevlendi diyenler için ormanda kamp yapabilirsiniz ancak Kızıl geyik, kızıl tilki, yaban domuzu, altın çakal gibi hayvanlarla karşılaşabilme ihtimalinizi unutmayın.
***
Bu yazımın sonuna gelmiş bulunuyoruz. Umuyorum Belgrad Ormanı’nda salına salına yürümek istemiş ve temiz havayı hissetmişsinizdir. Seyahatle kalın,hoşçakalın.