İç savaş zamanında inanılmaz zarar gören ama sonradan hızlıca toparlayan ve yeniden turizm ile canlanan Luanda ya da eski adı ile Sao Paulo da Assunçao de Loanda, Angola’nın hem başkenti hem de yüzölçümü bakımından en büyük şehri olma özelliğini taşıyor.
Nüfusu itibariyle de ülkenin en kalabalık şehri olan Luanda’nın temel geliri, elmas, petrol ve diğer yer altı zenginlikleri olarak sıralanabilir.
İşte baştan sona Luanda’da gezilecek yerler:
Şehrin en dikkat çeken mimari yapılarından biri olan Banco Nacional de Angola’nın mimarı Portekizli Vasco Regaleira olmakla birlikte günümüzde “merkez binası” olarak hizmet vermektedir.
Paris’teki dünyaca ünlü Eiffel Kulesi ve New York’taki Özgürlük Heykeli’nin mimarı Fransız Gustave Eiffel’in 1890’lı yıllarda tasarladığı Palacio de Ferro, Paris Evrensel Sergisi’nde görücüye çıktıktan sonra 1902 senesinde Luanda’ya getirtildi.
Gustave Eiffel’in diğer yapıları kadar ikonik değil, ancak çarpıcı bir mimari olduğu da yadsınamaz.
Sarayın tekneyle Madagaskar’a taşınması düşüncesiyle Fransa’da inşa edildiği, ancak akıntılardan gelen sürüklenmeler nedeniyle Angola’nın Skeleton Sahili’ne kadar geldiği düşünülmektedir.
Sonradan da yine aynı düşünce doğrultusunda Portekiz hükümdarları onu Luanda’ya getirmiştir.
İnce ahşap detayları ve dekoratif çitleri ile çarpıcı sarı bir yapı olan Palacio de Ferro, yakın zaman önce bir elmas müzesi olarak tekrar ziyarete açıldı.
İnşa tarihi 1664 senesine dayanan Igreja de Nossa Senhora de Nazare Kilisesi, Luanda’nın modern gökdelenleri arasında sıkışmış oldukça eski bir mimari.
Sömürge mimarisi özellikleri taşıyan bu kiliseyi de Luanda’da gezilecek yerler listenize mutlaka dahil etmelisiniz.
Bir Portekiz yapısı olan Saint Michael Kalesi, Angola’nın ilk Kaptan-Valisi Paulo Dias de Novais tarafından 1576 yılında inşa edildi.
Bir zamanlar ülkenin idari merkezi olan tarihi kale, sonradan Brezilya’ya gönderilen köleler için bir sığınak haline geldi. Günümüzde ise tarihi bir miras olarak ziyaretçilerini ağırlıyor.
Angola’nın tarihinin hikayesini anlatan süslü duvar karoları ile öne çıkan Saint Michael Kalesi, aynı zamanda birçok başka antik kalıntı da sergiliyor.
1996’da UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne adını yazdıran kale, o zamandan beri şehirde ziyaret edilebilecek en popüler yerlerden biri haline geldi.
António Agostinho Neto, Angola’nın Portekiz’den bağımsızlığını almasından sonraki ilk başkanıydı. Angola Halk Kurtuluş Hareketi‘ne liderlik etti ve 1975’ten 1979’a kadar başkanlık yaptı.
İkonik Agostinho Neto Mozolesi, Luanda’daki en bilindik yapılardan biri olduğu için de muhakkak görmenizde fayda var.
Hem türbe hem de müzeyi içerisinde barındıran bu komplekste Che Guevara, Fidel Castro ve Honecker dahil olmak üzere dünyadaki diğer siyasi liderlerle birlikte çok sayıda kişinin fotoğrafı var. Tamamını gezmekse yaklaşık 20 dakika sürüyor.
Diğer bir adı ile Sé Catedral de Luanda, inşa tarihi 1628 yılına dayanan gösterişli ve güzel bir kilisedir.
Luanda’nın Roma Katolik Başpiskoposu’nun oturduğu yer olan bu yapı 1877’de tamamen harap olmasına rağmen, ülkenin dini tarihinin önemli bir parçası olmuştur.
1880 ve 1900 yılları arasında yeniden inşa edilerek bugünkü görünümüne kavuşan Roman Catholic Cathedral of the Holy Saviour’un girişinde daha büyük bir kavisli cephe ile çevrelenen üç kavisli kapı bulunuyor.
1949’da bir Kamu Yararı binası unvanına kavuşan katedral, bugün itibariyle turistlerin de gözdesi konumunda.
16. yüzyılda inşa edildiği düşünülen São Pedro da Barra Kalesi, Luanda şehrine kuşbakışı bakan bir tepede konumlanıyor.
Morro de Kassandama kalıntıları üzerine inşa edilen bu görkemli kale, günümüzde tarihi önemi nedeniyle UNESCO’nun geçici listesinde yer almaktadır.
Portekizli sömürgecilerin 1576 senesinde inşa ettiği tarihi yapının o dönemdeki adı “Fortaleza de Sao Miguel” idi.
Bu tarihi binanın içerisinde yer alan Museu de Antropologia’da dönemin yerlilerine ait av eşyalarından müzik aletleri ve Afrika maskelerine kadar çok sayıda tarihi objeyle karşılaşacaksınız.
Aynı zamanda büyüleyici bir manzarası olan müze, kuşkusuz Luanda’da gezilecek müzeler listesinin başında geliyor.
Ülkenin insanları, tarihi ve kültürü hakkında bilgiler veren Museu de Antropologia’da etkileyici bir geleneksel maskeler, heykeller, mücevherler, müzik aletleri, silahlar ve giysiler koleksiyonu sergileniyor.
Orijinal adı ile Museu Nacional da Escravatura, 1977 yılından beri ziyaretçilerini ağırlayan ve şehrin kıyı şeridinde yer alan küçük beyaz bir yapıdır.
Luanda’nın köle endüstrisindeki tarihi çok iç açıcı olmasa da konu hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenler mutlaka bu müzeye gitmeli.
Luanda’nın köleler ile ilgili geçmişini anlatan duvarlarda asılı fotoğrafları ve taş baskıları kesinlikle görmenizi öneriyoruz.
Afrika’nın batı kıyısındaki en büyük köle tüccarlarından biri olan Angola’nın başkenti Luanda’daki bu müzenin konumu ise kölelerin ABD’ye giden gemilere bindirilmeden önce vaftiz edildiği yer olması da ilgi çekici bir detay.
Ulusal Kölelik Müzesi’ne ek olarak, Luanda’da çok daha az iç karartıcı olan birkaç büyük müze daha var.
Angola tarihinin başka bir bölümünü anlatan bu müzede ülkede yaşayan ya da bir zamanlar yaşamış olan çok sayıda hayvan (balık, böcek, kuş ve çeşitli organizmalar) sergileniyor.
Marjinal adıyla da anılan Avenida 4 de Fevereiro, Luanda Körfezi’ne paralel uzanıyor ve keyifli yürüyüşler için tek kelimeyle muazzam bir yer.
Sadece denizin ve limana giren ve çıkan teknelerin harika manzaralarına sahip olmakla kalmıyor, aynı zamanda Banco de Angola gibi bazı güzel binalarla daha farklı bir seyir zevki yaşatıyor.
Caddenin bir ucunda saat kulesiyle ünlü liman, diğer ucunda ise eski kale oturuyor. Bunun yanı sıra şehrin en prestijli caddesi ve lüks otellerinin çoğunun bulunduğu yer olma özelliğine de sahip.
Liman, adını Portekiz Sömürge Savaşı‘nın da başlangıcı olan Angola’daki bağımsızlık mücadelesinden alıyor.
Ülkenin ziyarete açık tek milli parkı olma özelliğini taşıyan Quiçama Milli Parkı, Luanda şehir merkezine yaklaşık 70 km mesafede konumlanıyor.
Safari ve günübirlik turların düzenlendiği milli park, tam tamına 12 bin kilometrekarelik bir alanı kaplıyor.
Esasında 1938 senesinde “oyun alanı” olarak hizmete açılan fakat sonradan 1957’de milli park statüsü kazanan bu alan, bugün itibariyle Angola’nın vahşi yaşamının ön saflarında yer alıyor.
Parktaki hayvan popülasyonunun çoğunluğunu Güney Afrika ve Botsvana’dan getirtilen hayvanlar oluşturuyor. Yıllar öncesinde kaçak avlanma nedeniyle hayvan nüfusu oldukça düşüktü.
Luanda’nın sadece birkaç saat güneyinde konumlanan Cabo Ledo’da adını tüm dünyaya duyurmuş bir sörf plajı var.
Plaja çok yakın konumdaki beş kişilik bungalov evlerde konaklamayı da düşünebilirsiniz.
Hem amatörler hem de profesyoneller için harika bir sörf plajı olan Cabo Ledo’da en az bir gününüzü geçirmenizi tavsiye ediyoruz.
Muhteşem Miradouro da Lua, şehrin yaklaşık 40 kilometre dışında bulunan bir manzara seyir noktası.
Ay benzeri yüzeyi ile ünlüdür ve gelenlere aslında ayda oldukları hissini veriyor.
Şehrin yaklaşık 40 km dışında yer alan Miradouro da Lua, rüzgar ve yağmurla aşınmış, yaklaşık 1 km (0,6 mil) kadar uzanan derin çukurlar, vadiler ve keskin zirvelere sahip kayalıklardan oluşuyor.
Luanda’nın dışındaki en gözde mekanlardan biri olan bu seyir noktasına mutlaka gün batımından önce varmalısınız.
Ay benzeri kireçtaşı manzarasını hayranlıkla izlemek için mükemmel bir şans sunan Miradouro da Lua’da denize bakan keskin zirvelere sahip üç renkli karstik kayalıklara hayran kalacaksınız.
Angola’nın anakarasında topikal bir vaha olan Ilha do Mussulo, geniş ve el değmemiş plajları ile tanınan üç adadan oluşan bir grup.
En popüler aktivitenin ise olta balıkçılığı olduğu yarımada, aynı zamanda Luanda’nın gece hayatı en renkli noktalarından da biri.
Luanda’nın hemen güneyinde, plajı ile tanınan Mussulo Yarımadası konumlanıyor. Tam olarak 30 kilometre uzunluğa ve 3 kilometre genişliğe sahip olan yarımada, sadece Luandalılar için değil turistler için de popüler bir yerdir.
Yıl boyunca enfes manzaralar sunan Mussulo Yarımadası boyunca sahil kulübeleri, restoran ve kafeler, oteller ve tatil köyleri de bulunur.
Belas Shopping, ülkenin ilk modern alışveriş merkezi olmakla birlikte 120.000 metrekarelik bir alanı kaplıyor.
2007 senesinde açılan Belas Shopping Alışveriş Merkezi’nde sekiz sinema salonu, eğlence alanı, yemek alanı, 100’ün üzerinde mağaza, ATM’ler ve bir de süpermarket bulunuyor.
Belas Shopping’deki mağazaların çoğu yerel mağazalar olduğu için yerel markaların ürünlerini görmek için harika bir yerdir.
Luanda’da yerel el sanatları ile ilgili alışveriş yapmak için ilk uğramanız gereken yer Benfica Market olmalı.
Şehir merkezinin hemen güneyinde ve akla gelebilecek en iyi fırsatları sunan bu pazarda karşınıza tablolar, mücevherler, tekstil ürünleri ve sepetler dahil her türlü el işi ürünü çıkacak.
Maalesef ki geçmişte uzun yıllar boyunca fildişi ticareti ile ünlenen Benfica Market’ten uygun fiyatlara bir şeyler almak istiyorsanız, pazarı mutlaka bir rehber ya da yerli eşliğinde gezmelisiniz.
Fiyatlar yüksek olsa da hem yerli halk hem de turistler Lookal Mar’ın Luanda’daki en iyi deniz ürünlerini sattığı konusunda hemfikir.
Güzel açık hava sahil ortamının da ayrı bir hava kattığı Lookal Mar, şehri ziyaret ettiğinizde kesinlikle uğramanız gereken bir restoran.
Bu biraz ürkütücü terk edilmiş yer, Luanda’nın dışında; merkeze arabayla yaklaşık bir buçuk saat uzaklıkta yer alıyor.
Plaja varır varmaz, kıyı şeridine dağılmış üç takım halinde çeşit çeşit gemi görmeye başlayacaksınız.