Anadolu’nun kadim toprakları yüzyıllar boyunca birbirinden farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Medeniyetlerin bir potada eridiği bu topraklarda halkların inanışları birbirine karışmış, efsaneler efsaneleri doğurmuştur.
Türkiye’nin Adana-Mersin ve Güneydoğu bölgesinde varlığını bugün dahi koruyan Şahmaran Efsanesi‘ni konu alan Şahmaran, ünlü streaming platformu Netlix’te izleyici ile buluştu.
Fantastik ögelerin yer aldığı yapımlara duyulan ilginin de son yıllarda arttığı düşünülürse, Şahraman birçok kişiyi heyecanlandırdı desek yanılmış olmayız. Dilerseniz hem efsanenin aslına hem de dizi hakkındaki duyumlara birlikte göz atalım.
İçindekiler
20 Ocak’ta Netflix’te izleyici ile buluşan Şahmaran, fantastik yapımlardan hoşlananların tarafından merakla bekleniyordu. İlk sezonunda toplam sekiz bölümden oluşan dizi, 52 dakikalık bölümlerden oluşuyor.
Umut Turagay’ın yönetmen koltuğuna oturduğu dizinin senaryosu ise Ezel dizisinin senaryosuna sunduğu katkı ile bilinen Pınar Bulut’un usta kaleminden çıktı. Tims & B Productions tarafından yapılan Şahmaran, güçlü oyuncu kadrosu ile dikkat çekiyor.
Dizinin başrollerini Serenay Sarıkaya ve Burak Deniz paylaşıyor. Serenay Sarıkaya, Şahsu karakterine; Burak Deniz ise Maran karakterine hayat veriyor. Ayrıca Ünlü oyuncular Mustafa Uğurlu, Davut karakterine, Mahir Günşiray ise Ural karakterine hayat veriyor.
Emine Buzkan Kaynak tarafından kaleme alınan fantastik roman Şah-ı Mar’dan esinlenerek çekilen Şahmaran, kitaptaki hikayesi ile paralelliğe sahiptir. 461 sayfadan oluşan bu roman 2010 yılında okuyucu ile buluştu.
Yazar Buzkan, romanını oluştururken bir dönemin efsanesi Alacakaranlık serisinden esinlendiğini verdiği röportajlarda dile getirmiştir. Avrupa’nın mitolojik varlıkları arasında yer alan vampir ve kurtadam temalarının birçok popüler dizi ve filme uyarlanması ise yazarın en büyük motive kaynağı olmuş.
Şahmaran Anadolu ve Doğu’daki birçok milletin efsanesi olarak yüzyıllar boyunca bu topraklarda dilden dile anlatılmıştır. Efsanenin kaynağı bugün Mersin’in ilçesi olan Tarsus’tur. Ancak Adana’da ve Gaziantep’te de adı Şahmaran ile anılan yerler bulunmaktadır.
2023 yılının ilk ayında seyirci ile buluşan Şahraman’ın çekim yerleri de merak ediliyor. Dizinin birçok bölümü efsanenin de çıkış noktası olan Adana’da çekildi. Şahmaran efsanesine konu olan bir diğer yer olan Tarsus ilçesi de çekim olarak kullanılan bir lokasyon olarak öne çıkıyor. Dizideki bazı sahneler için de Datça tercih edildi.
Dizinin çekimlerinde Adana’nın sahip olduğu doğal güzellikleri ve sokakları görebilirsiniz. Özellikle şehrin merkezinin dışındaki mahalleler çekimlerde sıkça tercih edilen noktalar arasında yer alıyor.
Mitolojik ögeler hemen hemen her topluluğun kültürünün önemli parçaları arasında yer alıyor. Hatta bazı mitolojik varlıklar ve efsaneler birbirinden farklı inanışa, dile ve kültüre sahip milletleri birleştirici bir özelliğe sahiptir.
Şahmaran efsanesi de, bugün Türkiye, Irak, Suriye’nin kuzeyi ve İran gibi ülkelerde farklı versiyonlarına rastlanabilen bir mitolojik öge olarak varlığını sürdürüyor. Türkiye’de ise Mersin, Adana, Gaziantep ve Mardin’de Şahmaran ögesine birçok noktada rastlanmaktadır.
Farklı şekillerde dilden dile dolaşan Şahmaran hikayesi ise şöyle bilinmektedir; bugün Mersin’in bir ilçesi olan Tarsus’ta Meran adı verilen bir yılan halkı yaşamaktaydı. Bu yılan halkı bilgelikleri ve çevrelerine karşı gösterdikleri merhameti ile biliniyordu.
Efsaneye göre Şahmeran adında bir kraliçeleri bulunan Meran yılanları, yer altındaki bir mağarada yaşamaktaydı. İnsanlara görünmeyen Şahmeran, odun satarak geçimini sağlayan Cemşab ile karşılaşır ve efsane bundan sonra başlar.
Fakir bir oduncu olan Cemşab, Tarsus’un ormanlarında arkadaşları ile bal çıkarmak için gezerken, bir mağara keşfederler. Mağaranın içi daha önce görmedikleri kadar bal ile doludur. Mağaradaki baldan alabildikleri kadar çok almaya karar veren diğerleri, Cemşab’ı mağaranın içine sarkıtırlar. Böylece Cemşab balları onlara verecek, sonunda ise onu yukarı çekerek evlerine döneceklerdir. Ancak insanoğlunun açgözlülüğü burada da kendisini gösterir.
Yüklüce bal alan arkadaşları, Cemşab’ı aşağıda bırakarak evlerinin yolunu tutmuşlar. Umutsuzca karanlık ve soğuk mağarada yapayalnız kalan Cemşab, mağaranın bir köşesinden sızan ışığı fark eder ve bıçağı ile burayı eşmeye başlar. Uzun süren çabaları sonucunda mağaranın duvarını eşer de eşer ve açılan delikten içeriye girdiğinde ise ömründe görmediği kadar güzel bir bahçeye düştüğünü fark eder.
Bahçenin her bir noktasında şimdiye kadar görmediği bitkiler, ağaçlar ve eşi benzeri olmayan çiçekler görür. Bahçenin tam ortasındaki bulunan havuzda ise Meran yılanları vardır. Havuzun tam kenarında bulunan tahtta ise yılanların kraliçesi Şahmaran oturmaktadır. Şahmaran’ı ilk gören insan olan Cemşab bu beyaz vücutlu, yarısı insan olan bu güzel vücutlu kadını görünce çok korkar.
Ancak bilge Şahmaran, Cemşab’ı bu bahçede ağırlar ve ona insanların en bilgesinin dahi bilmediği tıp ilminin inceliklerini öğretir. Yıllar yılları kovalar ve Cemşab birgün artık dönmek istediğini ve ailesini çok özlediğini dile getirir. Şahmaran buna tek bir şartla izin vereceğini söyler, yerini ne olursa olsun kimseye söylememesi için ona söz vermelidir. Söz veren Cemşab, yıllar sonra ailesinin yanına döner ancak kimseye bu durumdan bahsetmez.
Eski hayatına geri dönen Cemşab, ailesi ile mutlu bir şekilde yaşamına devam eder. Ancak bir gün sokaklarda gezen tellallar ülkenin padişahının amansız bir hastalığa tutulduğunu ilan ederler. Bu amansız hastalığın tek çaresi ise Şahmaran’ın etini yemek olduğu duyulunca vezir ülkenin her yerinde Şahmaran’ı aramaya başlar.
Ülkenin kurnaz veziri, herkesi tek tek hamama sokarak Şahmaran’ın kim olduğunu bulmaya çalışırken sıra en sonunda Cemşab’a gelmiş. Hamamda üzerini çıkaran Cemşab’ın derisinde yılan pulları olduğu fark edilince vezir tarafından sorgulanır ve sonunda Şahmaran’ı gördüğünü itiraf eder.
Cemşab tarafından aldığı bilgi ile mağaraya askerleri gönderen vezir, Şahmaran’ı yakalatarak Tarsus’a getirtir. Cemşab ile görüşmek isteyen Şahmaran ona vedasını yapar ve son sırrını verir. Sırra göre, Şahmaran başının kaynatılıp padişaha içirilmesini söyler, böylece padişah iyileşecektir.
Zehirli gövdesini ise vezire yedirmesini söyler, böylece vezir Şahmaran’ın etini yer yemez ölecektir. Son olarak kuyruğunu yemesini ise Cenşab’a söyler, böylece Şahmaran’ın tüm tıp ilmi Cenşab’a geçecektir. Bir rivayete göre, bu olaydan sonra Cenşab Lokman Hekim olarak ün salmış ve ünü ülkeleri aşmıştır.