Kategoriler AvrupaYurt Dışı

Barselona’da Gezilecek Yerler

İspanya’nın başkenti neresi diye soracak olsanız; dünyanın birçok farklı yerinden ezici bir çoğunluk Barcelona diye yanıt verir.

Gerçek başkent Madrid’in, İspanya denildiğinde Barcelona’ya göre geride kalmasında Barcelona’nın sosyal, kültürel ve doğal zenginliklerinin büyük rolü var.

Spor tutkunları ise burayı efsane futbol kulübü, stadyumu ve dünya şampiyonalarındaki başarıları ile tanıyor.

İspanya’nın hacim bakımından ikinci en büyüğü olan bu şehir; havasıyla suyuyla Türkiye’den gelen misafirlere de hiç yabancı gelmiyor. Hem iklimde hem de kültürde tanıdık Akdeniz esintileri var.

Barcelona’dan Katalonya Özerk Topluluğu’nun başkenti olarak bahsedildiğine şahit olabilirsiniz. Hemen not düşmek gerekirse; burada yaşayanlar da kendilerini, İspanyol’dan çok Katalan olarak ifade ediyor. Tüm şehirde İspanyolca’ya kısmen benzese de, yine de arada belirgin farkları bulunan Katalanca dili konuşuluyor. İspanyolca konuşmakta ısrar etmek ise zaman zaman kabalık yerine geçebilir. Sözün özü; İspanya hükümeti ile Barcelona arasında her şeyin yolunda olduğunu söylesek gerçekleri biraz çarptırmış oluruz. Siz de Barcelona gezinizi; klasik bir İspanya turundan farklı bir anlayışla gerçekleştirmelisiniz.

Barcelona’yı gezmek için en doğru tarihler bahar aylarına denk geliyor. İlkbahar mevsiminde eylül ve ekim ya da sonbahar mevsiminde nisan ve mayıs ayları ideal sayılabilir. Tek sorun; bu durumun tüm dünyadan, her yaştan ve her kesimden turistler için birebir geçerli olması!

Düşünsenize; başta mimari eserler olmak üzere ziyaret edeceğiniz tüm önemli yapılar tam da bu dönemde turist akınına uğruyor ve kuyruklar giderek uzuyor. Zaten değerli olan vaktiniz için bu önemli bir sınav.

Öte yandan; Barcelona’ya yapacağı kültür gezisini biraz da deniz, kum, güneş üçlüsü ile gevşemeye dönüştürmek isterseniz yaz ayları da oldukça güzel. Üstelik yazın gece hayatı ve eğlence de bu şehirde tavan yapıyor.

Emektar kış mevsimi ise; sokaklarda kaybolmanın tadını soğuklara rağmen çıkarmak isteyenler için ideal. Bu mevsimde şehir daha çok yerli halka kalıyor. Turistik caddelerde bile fiyatlar daha uygun seyredebiliyor.

Tercihiniz hangi mevsim olursa olsun Barcelona gezinizi kısa bir hafta sonu ile geçiştirmeye çalışmayın. Birazdan da tüm detaylarıyla görebileceğiniz gibi bu şehirde sadece ünlü mimar Gaudi’nin birbirinden ilginç ve karakteristik eserlerini görmek için bile iki güne ihtiyacınız var!

Müzeleri, tarihi eserleri ve doğal güzellikleri de hesaba katın ve tatilinizi en az 4 güne uzatın. Deniz tatilini ne kadar uzatmak istediğinize göre yaz aylarında daha esnek de olabilirsiniz tabii. Şimdi hazırsanız; Barcelona’da gezilecek yerlerin üzerinden adım adım geçmeye hemen başlayalım. Şehrin en iyileri, olmazsa olmaz güzellikleri şimdi burada. Şimdiden iyi tatiller…

Turistik Cadde ve Meydanlar

Her yıl milyonlarca ziyaretçinin dünyanın farklı köşelerinden akın ettiği Barcelona’da turist noktalarının sayısı anlatılmaz yaşanır cinsten. Bu süreçte bazı cadde ve meydanlar da merkezi konumlarıyla öne çıkıyor.

Tur acenteleri misafirleriyle buralarda buluşmayı tercih edebilir; yerli halkın günlük rutininde ise aşağı adreslerden en az biri mutlaka var.

Barcelona geziniz boyunca dolaşmaktan bitap hale geleceğinizi şimdiden hesaba katacak olursak; buralardaki birbirinden güzel kafeleri de dinlenmek için birer fırsat olarak değerlendirebilirsiniz.

Plaça de Catalunya (Katalonya Meydanı)

Şehrin en önemli meydanlarından biri; etrafında birçok alışveriş seçeneği barındıran ve önemli caddeleri birbirine bağlayan Katalonya Meydanı. Barcelona halkı buradan Plaça de Catalunya olarak söz ediyor.

Meydandan kolayca ulaşabileceğiniz caddelerin uzun bir listesi var: La Rambla, La Ribera, El Raval, Barri Gotic, Passeig de Gracia, Portal de l’Angel ve Ronda de Sant Pere gibi adresleri bu kapsamda bir kenara not alabilirsiniz.

Katalonya Meydanı ayrıca Barcelona ulaşım ağında da çok önemli bir yere sahip. Havalimanına aktarma yapabileceğiniz araçlar buradan kalkıyor ve birçok farklı toplu taşıma aracının durakları yine burada birleşiyor.

Barcelona yollarına düşmeden önce şehir hakkında hiç fikir sahibi olmasanız bile; hiçbir yazılı programa sadık kalmadan bu meydan sayesinde verimli zaman geçirebilirsiniz. Kayboldukça nereye döneceğinizi biliyorsunuz en azından! Tam da bu sebeple meydandan “turist magneti” diye de bahsedildiğini hatırlatmış olalım.

Her gittiği şehirde Hard Rock Cafe ziyaret etme alışkanlığı olanlar için; Katalonya Meydanı’nda ayrıca bu fırsat da mevcut.

Meydanda güvercinleri beslemek gibi nostaljik hareketler de yapabilirsiniz.

Las Ramblas (La Rambla Caddesi)

Katalonya Meydanı’ndaki turist akınının en çok yoğunlaştığı cadde, geniş hacmi ve sıra sıra dizili mağazaları ile La Rambla Caddesi denilebilir. Burası kısa bir yürüyüşle geçiştirilemeyecek kadar çok katmanlı bir yapıya sahip.

Katalonya Meydanı’ndan sonra caddeye çıktıysanız 1 kilometreden biraz daha uzun bir yolunuz var. Özel günlerde kutlamalar burada düzenleniyor, sosyal hayat burada atıyor. Benzetme yapmak gerekirse burası; İstanbul’daki İstiklal Caddesi gibi.

La Rambla’da yemek yiyebilir, bir şeyler içebilir, hediyelik eşya alışverişinizi gerçekleştirebilir, butikleri gezebilir ya da görülmesi gereken yapılara birer şans verebilirsiniz. Caddenin güneyindeki Kristof Kolomb Heykeli’ni ve kuzeyindeki Caneletes Çeşmesi’ni bu yapılara örnek verebiliriz.

Sadece şehrin değil ülkenin en turistik pazarlarından olan Mercant de Sant Josep (de La Boquiera) Pazarı da burada. Barcelona’daki sokak pazarları içinde, bir meyve sebze pazarının nasıl bu kadar hareketli olabileceğine dair hayrete düşmeniz işten bile değil. Burada deniz ürünleri, her türlü ot çeşidi, çiftlik ürünleri ve etler tezgahlarda adeta şölen yaratıyor. Tatlı ve şekerleme alışverişinizi de pazardan yapabilir, seyyar yemek tezgahlarından karnınızı doyurabilirsiniz.

Cadde geneli ve pazar alanı çok kalabalık olduğu için, hırsızlık ihtimaline karşı sırt çantanızı ön tarafta taşımak gibi küçük önlemler almayı ihmal etmeyin.

Plaça Reial (Reial Meydanı)

Bir nebze olsun daha az turist çeken bir meydan gömek isterseniz; La Rambla Caddesi’nden kısa bir ara bağlantı kullanarak Reial Meydanı’na geçebilirsiniz. Burada ünlü mimar Gaudi’ye ait neo-klasik bir imza da sizleri bekliyor.

Meydanda içeceğinizi yudumlarken başta flamenko olmak üzere çeşitli dans gösterileri izleyebileceğiniz sıcak mekanlar var.

Bu bölge gece saatlerinde pek güven vermiyor; hırsızlık da ülkenin genel problemleri arasında yer aldığı için çok geç saatlere kadar meydanda oyalanmayı tercih etmeyebilirsiniz.

Passeig de Gracia

Barcelona’nın önemli yapılarından ikisi, birazdan tüm ayrıntılarıyla yer vereceğimiz Casa Batllo ve Casa Mila; şehrin en turistik caddelerinden olan Passeig de Gracia üzerinde konumlanıyor. Dolayısıyla, Gaudi’nin bu iki karakteristik eserini görmemeniz mümkün olmadığına göre; yolunuzu mutlaka Katalonya Meydanı’ndan bu caddeye düşürmelisiniz.

Passeig de Gracia’da tekstil ve benzeri ürünlerin alışverişi namına seçenek bol; ancak buradaki mağazaların yüksek bir fiyat politikasına sahip olduğunu en baştan belirtelim.

Yer turistik olunca, yeme içme mekanlarındaki fiyatlar da turistik.

Caddeye ulaşmak için Diagonal adlı metro istasyonunda inebiliyorsunuz.

Önemli Yapılar

Barcelona ziyaretlerinin asla yabana atılamayacak bir bölümünü ünlü mimar Antoni Gaudi ve eserleri oluşturuyor.

Dünyanın geri kalanı Gaudi’nin bir deli mi yoksa bir dahi mi olduğunu tartışırken; Barcelona halkı turistlerin ilgisinden hem maddi hem de manevi olarak oldukça memnun elbette.

Bir şehrin tek bir isimle bu derece özdeşleştiğine siz de nadiren şahit olmuşsunuzdur. İşte bu nedenle; geziniz öncesinde 1852 Katalonya doğumlu mimarın hayat hikayesine ve tüm eserlerinin hangileri olduğuna kısa bir bakış atarsanız; Barcelona geziniz de daha anlamlı hale gelebilir.

Sagrada Familia (Kutsal Aile) Bazilikası

Onca tarihi ve doğal güzellik içerisinden Barcelona’nın tek bir simgesini seçecek olsak bu hiç şüphesiz Sagrada Familia Bazilikası olur.

Fotoğraf karelerine sığmayacak kadar heybetli olan bu yapı; bu yönüyle sosyal medya aşıklarını biraz üzüyor desek yalan olmaz.

Yine de Sagrada Familia’yı görmek, din ve mezhep fark etmeksizin her turist için kutsal bir görev gibi algılanıyor.

Barcelona’ya turist çekmek için basılan tüm broşürlerde, havalimanı ekranlarında ve oynatılan reklamlarda da yine Sagrada Familia Bazilikası var.

Binanın hem dışı, hem de aydınlatma ve akustik gibi detaylarla içi, ayrı ayrı dikkat çekici.

Bazilika ile aynı ismi paylaşan metro istasyonunda inerek mekana kolayca ulaşabiliyorsunuz.

Bazilikanın sıradışı mimarisinde Antoni Gaudi imzası olduğunu söylemekle işe başlayabiliriz. Burada mimari kuralları Gaudi tarafından tamamiyle yıkılıp yeniden yazılmış desek, herhalde yalan olmaz.

1882 yılında inşa edilmeye başlanan binanın 1926 yılında, Gaudi’nin vefatıyla yarım kaldığı biliniyor. Gaudi’nin ölene kadarki tek gündemi de bu bazilika olmuş. 1926 tarihinden sonra savaşlar ve maddi açmazlar gibi birçok önemli nedenle eksikleri kalan yapı, bugün halen tamamlanmış değil. 2026 yılında, yani Gaudi’nin ölümünden 100 yıl sonra tamamlanması yönünde dev projeler var. Yapım sırasında Gaudi’den miras kalan çizim ve modeller kullanılıyor. Buradan “bitmeyen kilise” diye bahsedilmesi de işte tam bu yüzden.

Bir ayrıntı daha: Yapının bağışları, Gaudi’nin vasiyeti üzerine yüzlerce yıldır yalnızca halkın bağışları ile finanse ediliyor.

13 bin kişi kapasiteli dev yapıda 3 anıtsal cephe ve 18 kule bulunuyor. Her bir mimari ayrıntının manevi bir değeri var. Cepheler Kutsal Doğum (Nativity), İsa – Çile (Passion) ve Zafer (Glory) olarak adlandırılıyor. 2002 yılında çalışmalara başlanan son cephe de tamamlandığında, ibadethanenin hiçbir eksiği kalmamış olacak diyebiliriz.

Bazilika hakkında anlatılacak o kadar çok şey var ki; burayı elektronik bir rehber kiralamadan gezmek pek de anlamlı değil.

Easter (Paskalya Bayramı) ya da Noel gibi Hristiyanlar için önem taşıyan bir döneme denk gelirseniz, ziyaret keyfiniz daha da artacaktır.

Biletleri online satın alabiliyorsunuz; ki bu çok büyük bir avantaj. Aksi halde, binanın önünde iki saat kadar sıra beklemeniz mümkün. 11 yaşından küçük çocuklardan ve engellilerden giriş ücreti alınmıyor. 16 yaşından küçükler yanlarında ebeveyn olmadan içeri kabul edilmiyor. 9 kişiden fazla sayıdaki topluluklara özel indirim var. Yetişkin giriş ücreti 26 euro ancak tavsiye edilen ve elektronik rehber de içeren giriş tipi 30 eurodan ücretlendiriliyor. Sadece Sagrada Familia’nın değil; tüm Barcelona’nın da en yüksek noktalarından olan kulelere çıkmak isterseniz, bu kez kişi başı 32 euro ücret ödemelisiniz.

Ayrıca bazilikadan gerçek bir rehberle çalışmak isterseniz de önceden iletişime geçebilirsiniz.

Burası sürekli inşaat altında bulunan bir yapı olduğu için; zaman zaman içeri girişler kısıtlanıyor ve bina içindeki tur rotaları yeniden düzenleniyor. Bu gibi durumlara hazırlıklı olmanızda fayda var.

Casa Mila (Le Pedrera)

Yapım 1906 yılında başlayan ve neyse ki yarım kalmadan, 1910 yılında tamamlanan bir yapı var sırada.

Antoni Gaudi tarafından tasarlanan ve hayata geçirilen Casa Mila; enteresan mimarisi sayesinde UNESCO Dünya Mirası koruması altında.

Binanın ön cephesinde resmen dalgalı bir deniz var. Dalga efekti ise ilginç bir biçimde dökme balkon demirlerinden sağlanıyor.

Sadece karşısında dikilip bu binayı inceleyerek bile epey zaman geçirebilirsiniz ancak siz yine de iç kısmı görmeden Barcelona’dan dönmeyin.

Binaya ulaşmak için Passeig de Gracia durağında metrodan inmeniz gerekiyor. L2, L3 ya da L4 hatlarından birini kullanabilirsiniz.

Katalan halkı binadan Casa Mila’nın yanı sıra La Pedrera (Taş Ocağı) diye de bahsediyor; adres sormanız gerekirse bu bilgi yardımcı olabilir.

Biletlerinizi online satın alarak 3 euro tasarruf edebiliyorsunuz. Resmi web sitesinde yetişkinlerden 25 euro, 7-12 yaş aralığındaki çocuklardan 12,50 euro ve öğrenci, engelli ya da 65 yaş üstü gruptan 19 euro giriş ücreti talep ediliyor. 0-6 yaş aralığındaki çocuklar için giriş ücreti yok. Fiyatlara elektronik rehberlik hizmeti dahil.

Casa Mila gezinizi yaklaşık 1 ya da en fazla 1,5 saat sürecek gibi planlayabilirsiniz. Açılış saatleri yaz kış fark etmeksizin 09.00; ancak kapanış saatleri değişkenlik gösteriyor. 1 Mart’tan 3 Kasım’a kadar 20.30’da kapılarını kapatan mekan; 4 Kasım’dan 28 Şubat’a kadar 18.30’da kapanıyor. Her gün açık olan Casa Mila için tek istisna Noel’e denk gelen 25 Aralık. Ancak 26 Aralık-3 Ocak tarihleri arasında 09.00-20.30 olmak üzere saatler kış döneminde istisnai biçimde esnetiliyor. Her sezon geçerli olmak üzere “night tour” adı altında satılan gece turları bulunduğunu da hatırlatalım. Yazın 21.00-23.00 ve kışın 19.00-21.00 arasında bu binada gece turuna katılabilirsiniz.

Casa Batllo (Kemikli Ev)

Yine bir Gaudi şaheseriyle karşı karşıyayız. Bu kez durağımız, yine Passeig de Gracia üzerinde yer alan Casa Batllo, yani nam-ı diğer Kemikli Ev.

Casa Mila önemli bir politikacı için inşa edilmişken bu kez bu bina önemli bir iş adamı için hayata geçirilmiş bulunuyor. İnşa tarihleri 1905-1907 tarih aralığına denk geliyor.

Ön cephedeki parlak ve renkli seramiklerin yanı sıra; içten dışa tüm binayı saran Gaudi eserleri burayı bir müze haline getiriyor diyebiliriz.

Eve adını veren kemik benzetmesi, binanın incecik sütunları için uygun görülmüş.

UNESCO koruması bu bina için de elbette geçerli. Casa Batllo’nun Dünya Mirası listesine girişi 2005 yılına rastlıyor.

Giriş ücretleri için farklı paketler sunuluyor. Online olarak da satın alınabilen bu biletlerin en uygun versiyonu 25 euro.

İşin estetik ve sanatsal boyutunun yanı sıra; Barcelona halkının Gaudi’yi bir dahi ilan etmesinde bu maddi kazançların da önemi var. Kitaplardan el işi hediyeliklere kadar binaya ait mağazadan da alışveriş yapabilirsiniz.

Tüm yıl boyunca, haftanın her günü açık olan Casa Batllo, sabah 09.00 ile akşam 21.00 saatleri arasında ziyaretçi kabul ediyor. Ortalama bir gezi 1 saat sürdüğünden; binaya son girişlerin saat 20.00’de yapılabildiğini de buraya not düşelim.

Barcelona Katedrali

Sagrada Familia’nın varlığı, zaman zaman burayı unuttursa da Barcelona’da önemli bir ibadet merkezi daha var. Şehrin adıyla anılan katedral; La Seu olarak da yabancı kaynaklarda karşınıza çıkabilir. Burası aynı zamanda dini bir idare merkezi olarak resmi amaçla kullanılıyor.

Katedralin inşa tarihi için 14. yüzyıla kadar gitmek gerekiyor. Bu kez Gaudi değil ama Fransız mimar Charles Walters burada harikalar yaratmış diyebiliriz.

Related Post

Orta Çağ ve Rönesans dönemlerine ait izleri, özlerine sadık kalınarak Barcelona Katedrali’nde görebiliyorsunuz. Avrupa’daki birçok ibadethanede olduğu gibi Hz. İsa ve havarilerinin figürleri de yine hem iç hem de dış cepheleri süslüyor.

Her gün sabah 08.00’den itibaren akşam 19.30’a kadar katedrali herhangi bir ödeme yapmadan ziyaret edebilirsiniz. Noel ya da Paskalya (Easter) gibi dönemlere denk gelme şansınız olursa; ziyarette görebileceğiniz detaylar da artacaktır.

Bina içinde özellikle flaş gerektiren çekimlere tahmin edebileceğiniz gibi izin verilmiyor.

Müzeler

Barcelona, sanat, mimari, tarih, kültür ve futbol gibi o kadar farklı başlıkları aynı çerçevede birleştiriyor ki; burada vakit geçiren birinin sıkılması da mümkün olmuyor.

Hangi yaştan, hangi cinsiyetten olursanız olun, ilgi alanınız ne olursa olsun, Barcelona’da mutlaka size göre bir şeyler var.

Birbirinden güzel müzeler de; ilgi alanlarının en derinlemesine incelenebileceği kültür hazineleri olarak Barcelona’da ziyaretinizi bekler.

Picasso Müzesi

Picasso’nun sanat yolculuğuna gerçek bir bakış; Barcelona’daki bu değerli müzede ancak mümkün olabilir.

Ressam denildiğinde ilk akla gelen isimlerden biri, herkes için Pablo Picasso olsa da; insanlar Picasso hakkında çok az şey biliyor. Burada hem sanat eserlerine doyabilir; hem de kronolojik bir yaklaşımla bu sanat adamının gündemine dair daha fazla bilgi sahibi olabilirsiniz. Üstelik bu kronolojik anlatıma, usta sanatçının okul öncesi çizimleri bile dahil!

Picasso ve Katalonya arasında kopmaz bir bağ var diyebiliriz. Picasso hayattayken açılan bu müzenin tek bir benzeri var: O da Paris’teki Picasso Müzesi. Bu iki müzeyi de Avrupa turunuz kapsamında mutlaka görmeniz gerekiyor. Barcelona Picasso Müzesi’ndeki koleksiyonun toplam sayısı 3500 eseri buluyor.

Picasso Müzesi’nde özellikle gençler için güzel haberlerden söz edebiliriz. Perşembe günleri saat 18.00 ile 21.30 arasındaki açık kapı uygulaması bunlardan biri. Bu saatlerde giriş ücreti talep edilmiyor. Ayrıca 18-25 yaş arası genç sayılarak 7 euro ücrete tabi tutuluyor. Yetişkinler için giriş ücreti 12 euro. Eğer sadece geçici sergileri gezmek isterseniz, 6,5 euro (indirimli 4,5 euro) ödemeniz yeterli oluyor.

Giriş saatleri günlere ve sezonlara göre büyük değişiklik gösterdiğinden; biletinizi online satın almanızda ve saatleri resmi siteden kontrol etmenizde fayda var. La Ribera semtinde yer alan müzeye, metro (L1 ve L4 hatları) ya da otobüs (120, H14, 45, 51, V15, V17, 39) kullanarak müzeye rahatça varabilirsiniz.

Fundacio Joan Miro (Joan Miro Müzesi)

Pablo Picasso ve Antoni Gaudi’den sonra Barcelona seyahatiniz boyunca en çok bahsedeceğiniz isim Joan Miro olabilir.

Ünlü ressamın eserleri asla kolay olmasa da son derece ilgi çekici. Bu nedenle Miro eserlerini elektronik rehber eşliğinde incelemenizi özellikle tavsiye edebiliriz.

Biletleri resmi internet sitesinden satın alabilmek bir avantaj.

1975 yılından bu yana hizmet veren müze, turistler tarafından Picasso Müzesi kadar öncelik sayılmıyor; oysa Barcelona kültür turu Joan Miro olmadan çok eksik kalır.

Daimi serginin yanı sıra; müze sınırlarında çok sayıda etkinliğe denk gelme şansınız da mevcut.

Film gösterimleri, konferanslar ya da atölyeler bu kapsamda sıralanabilir.

Müzedeki tek sürrealist de Miro değil; Katalan sanatçıların birçoğuna ait eserler Fundacio Joan Miro himayesinde ziyarete açık. Montjuic Tepesi’nde konumlanan müzeye, füniküler kullanarak ulaşabiliyorsunuz. Yürümek oldukça yorucu olabilir, bizden söylemesi.

Camp Nau Stadı ve Müzesi

Gelelim dünyanın her köşesinden futbol tutkunlarının kutsal saydıkları yerlerden birine.

L3 ya da L5 nolu metro hatlarını kullandıktan sonra kısa bir yürüyüşle stadyumdaki yerinizi alabilirsiniz.

Futbolla ilgisi olmayanlara tuhaf gelse de; buranın çimlerini koparıp anı niyetine saklamaya çalışanların sayısı hiç de az değil! Burası FC Barcelona futbol takımının resmi stadyumu; dolayısıyla da bu çimler onlarca farklı kupada şampiyonluk görmüş sayılıyor.

Tam tamına üç senede tamamlanan; Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise beşinci büyük stadyumunda yer aldığınızı da hatırlatabiliriz.

55 bin metrekarelik dev alanın bir bölümü müze olarak ziyarete açık. Soyunma odalarından basın açıklamalarının yapıldığı yerlere kadar ünlü futbol takımı için özel sayılan yerlere giriş yapabiliyorsunuz. Kupaları yakından görmeniz de mümkün.

Tüm bu imkanların artan fiyatlarla turistlere açıldığını da hatırlatalım. Şöyle ki; yalnızca müze gezmek isteyenlere 26 euroluk temel bir bilet sunuluyor. Eğer stad içinde istediğiniz gibi fotoğraf çekmek, özel bir hediyelikle ödüllendirilmek, basın odasına ya da soyunma odalarına da girmek isterseniz, fiyatlar 149 euroya kadar çıkıyor. Dolayısıyla burada yapacağınız harcamalar tamamen FC Barcelona hayranlığınıza ve ne kadar bütçeyi gözden çıkarabileceğinize bağlı olarak değişir.

Maç günlerinde saatler kısıtlandığı için mutlaka resmi internet sitesinden bilgi alın. Genel bir kural olarak maçlardan üç saat önce, saha her türlü turist grubuna kapatılıyor.

Museu Nacional d’Art de Catalunya (Katalonya Ulusal Sanat Müzesi)

Katalan Ulusal Sanat Müzesi diye de anılan bu müze; Barcelona’daki en güzel saraylardan biri olan Palau Nacional içerisinde konumlanıyor. Müzenin orijinal adının kısaltması olan MNAC da, özellikle yönlendirmelerde sıkça karşınıza çıkabilecek bir kullanım.

Müzedeki Romanesk eserler başta olmak üzere koleksiyonun geneline bakıldığında, 12. yüzyıla kadar uzanan çok geniş bir yelpazeyle karşılaşmak kaçınılmaz. Paralardan, madalyonlardan ve kağıt baskılardan oluşan bin yıllık bir tarihle karşı karşıya olmak heyecan verici. İspanyol kültüründen farkları her daim merak konusu olan Katalan kültürünü yakından tanımak için de burası bulunmaz nimet.

Müzedeki koleksiyon konusunda yetkililer de iddialı olmalı ki; 12 euroluk yetişkin giriş ücreti 2 tam günü kapsıyor. Müzede geçirdiğiniz bir günle yetinmek istemezseniz; bu fırsatı hatırlatmış olalım. Elektronik rehber kiralama ücreti 4 euro ve bu kesinlikle tavsiye edilen bir hizmet. Online satın alımlarda elektronik rehber ile girişin toplamı 14 euro olarak ücretlendiriliyor. Hem fiyat avantajı hem de sıra beklemeden müzeye girme kolaylığı nedeniyle resmi internet sitesinden faydalanmak isteyebilirsiniz. Ailece seyahat ediyorsanız; 16 yaş altı çocuklarınızdan ücret alınmayacak olması da ayrı bir güzellik. Dahası her ayın ilk Pazar günü ve Cumartesi günleri saat 15.00’ten sonra girişler herkes için, tamamen ücretsiz. Dolayısıyla bu fırsatı değerlendirmek isteyebilirsiniz. Tabii kalabalığı hesaba katmayı ihmal etmeyin.

Müze Pazartesi günleri kapalı. Pazarları ise sabah 10.00 ve öğleden sonra 15.00 olmak üzere kısıtlı bir zaman diliminde ziyarete açık. Haftanın kalan günleri için çalışma gün ve saatleri sezondan sezona farklılık gösteriyor. Mayıs ayından eylül ayına kadar sabah 10.00 akşam 20.00 ve Ekim’den Nisan sonuna kadar sabah 10.00 akşam 18.00 saat aralıklarını bir kenara not etmek isteyebilirsiniz.

Ek bir bilgi olarak; MNAC kısaltması ile anılan bu ulusal sanat müzesinde; nefis bir sanat kütüphanesinin ve şehirdeki en güzel manzaralardan birine sahip bir restoranın da bulunduğunu hatırlatalım. Dilerseniz; öğle yemeğinizi Barcelona manzarası eşliğinde burada yiyebilirsiniz. Salı’dan Pazar’a kadar Oleum adlı bu restoranda rezervasyon yaptırabiliyorsunuz.

Müzenin hemen önünde yer alan Magic Fountain of Montjuic adlı çeşmeler de güzellikleriyle dillere destan. Burada yılın önemli günlerinde birbirinden renkli su ve ışık oyunları yapılarak; zaten Barcelona’da nereyi gezip göreceğini şaşıran yabancı turistler iyice şaşkınlığa uğratılıyor. Fonda da her zaman kulakların pasını silen müzikal esintiler var. Ne diyelim, görmeden dönülmeyecek bir adres daha.

Parklar ve Doğal Güzellikler

Barcelona; özellikle yaz aylarında tatilcileri sahilleriyle de kendisine hayran bırakıyor. Baharda deniz sıcaklığı kulaç atmaya izin vermezse; bu kez marinada uzun yürüyüşler ya da açık alanlarda müzik dinletileri ön plana çıkıyor.

Bu şehir; sahip olduğu vilayet merkezi havasına ve saraylardan müzelere kadar sahip olduğu tüm resmi binalara rağmen son derece renkli ve eğlenceli kalabilmesiyle de takdire şayan.

Park Güell

Uzunca bir süredir Antoni Gaudi’den bahsetmemiş gibi hissediyoruz!

Masal diyarı olarak tasarlanan bu park; 1984 yılından beri UNESCO Dünya Mirası Listesi’nin bir üyesi.

Parkta yine ünlü mimar Gaudi’nin imzası ve her köşe başında sizi şaşırtmayı bekleyen aykırı dokunuşları var. Merdivenlerin ortasında dev bir kertenkele heykeliyle karşılaşmak ya da mozaiklerin yerleşimi nedeniyle baş dönmesine maruz kalmak buna dahil. Burada her şey o kadar tuhaf ki; insan hangi bir tuhaflığa şaşırsa bilemiyor. Ana girişte yer alan mantar biçimindeki yapılardan başlayabilirsiniz belki, siz karar verin!

Yapımı tam 14 yıl süren park; birebir doğadan ilham alıyor ve ziyaretçilerine son derece keyifli bir açık hava yürüyüşü imkanı tanıyor.

Gaudi’nin 1906 ile 1926 yılları arasında tam 20 yıl yaşadığı ev de burada, müze olarak kullanılmakta. Kendisinin farklı sebeplerle tasarladığı mobilyaları ve kullanım amaçlarını evde gözlemleyebilirsiniz. Parkı görmek bir Barcelona seyahati için “olmazsa olmaz” statüsünde değerlendirilse de; ev için aynı şeyi söylemek pek mümkün değil. Yani olmasa da olur.

Parka ulaşım için Vallcarca ya da Lesseps duraklarından birini kullanmak gerekiyor. Adı park olunca buranın ücretsiz olduğu hissine kapılabilirsiniz ancak işin aslı elbette öyle değil.

Hatta uzun bilet kuyrukları da epey canınızı sıkabilir. Bu nedenle yine biletinizi online olarak satın almanızı tavsiye edeceğiz. Gezi tarihinden 3 ay önce bilet alma imkanı doğuyor ve girişler yetişkinler için 10 euro olarak ücretlendiriliyor. Bir kişi dokuz bilete kadar satın alabilir. Çocuklarda 6 yaşa kadar ücret talep edilmezken; 7 yaştan 12 yaşa kadar olan çocuklar için 7 euro ödeme yapmak gerekli. 65 yaş üstüne de aynı indirim uygulanırken; engellilerden giriş ücreti alınmadığını da belirtelim.

Port Vell (Vell Limanı)

“Nerede Barcelona sahilleri?” diyenler için, şehrin marinasından başlayalım.

Port Vell, birçok sahil kasabasında karşınıza çıkabilecek cinsten tanıdık bir adres. İçerisinde mağazalar ve yeme içme mekanları gibi alternatifleriniz var.

Bisiklet kiralayıp burada zaman geçirmek; ilkbaharın ilk günlerinden kışın başına kadar geçerli sayılabilen bir seçenek.

Nihayet giriş ücreti vermeyeceğiniz bir yer önermek güzel; ancak turist akını sırasında mekanlarda fiyatlar pek de ucuz değil.

Barcelona’daki akvaryumu ziyaret etmek isteyen çocuklu aileler varsa; onlara da doğru adreste olduklarını belirtelim. Çok büyük bir atraksiyon beklememekle birlikte, akvaryumu da gezi programınıza alabilirsiniz.

Marina kapsamında tüm alışveriş ihtiyaçlarınıza hitap eden bir de alışveriş merkezi var.

Barceloneta

Cici bici bir isim ve gerçekten de son derece sevimli bir yerleşim var sırada: Barcelonata.

Dünyanın en temiz koylarını ve en parlak sahillerini beklemeyin tabii ama yaz mevsiminde burada yine de keyifli vakit geçirebilirsiniz. Özellikle genç ve kalabalık arkadaş grupları daha çok burada yoğunlaşıyor.

Mekanlar, çalan müzikler, yeme içme alternatifleri gibi ana başlıklar insanın içini açan cinsten. İç kesimlerde tapas barlar, sahil kenarında ise bekleyeceğimiz gibi deniz ürünleri üzerine restoranlar var.

Kışın genel olarak bu bölgenin pek tadı olmasa da; biraz güneş gören herkesin elinde havlusuyla kendisini Barceloneta’ya attığını söyleyebiliriz. Ne de olsa Akdeniz ruhu onların da damarlarında süzülüyor.

 

Kentin en kalabalık plajları kabul edilen Barceloneta plajlarında şezlong ve şemsiye kiralama imkanı var. Hafta sonu yüksek sezonda burası çok kalabalık olduğundan şansınız bir miktar azalabilir tabii.

Port Vell ile burası arasındaki mesafeyi yürüyerek ya da bisikletle aşabilirsiniz.

Tridabo Dağı

Bir şehri kuş bakışı görmeden, orayı keşfettiğinden emin olamayan gezginler vardır. Eğer siz de onlardansanız; sizi Tridabo Dağı’na doğru alabiliriz.

Adrenalinden de hoşlanıyorsanız; bu dağın tam tepesinde yer alan lunapark size daha da hitap edecek.

Şehirden 500 metre daha yüksekte olan dağ; 1900’lü yılların başından beri aynı zamanda bir eğlence merkezi.

Niyetiniz yalnızca manzara izlemekse; yetişkinler için 12,70 euro ve çocuklar için 7,80 euro olmak üzere ödeme yapmalısınız. (Barcelona geziniz boyunca adım başına para ödemeye artık alışmış olmalısınız!)

1908 yılından bu yana eski tip oyuncakları ile ayakta duran lunapark ise çok daha pahalı. Yetişkinler için kişi başı 28,5 euro ve çocuklar için de 10,30 euro talep ediliyor. Neyse ki çocuklardan boylarına bakılarak ücret alınıyor, 90 santimetrenin altındaki bebekler ücretsiz.

Lunaparkın dışında Sagrada Corazon adlı kiliseyi de dağ sınırları içinde gezebilirsiniz.

Montjuic Tepesi & Poble Espanyol

Barcelona seyahatiniz boyunca görebileceğiniz en güzel yerlerden biri, bu kez Tridabo kadar yüksek olmasa da, Montjuic Tepesi.

170 metreden biraz fazla rakıma sahip tepede adeta bir açık hava müzesi niteliğinde ziyaret edebileceğiniz, Poble Espanyol da yer alıyor. Burası tüm Barcelona kültürünü gözler önüne seren önemli bir projenin başarılı sonucu.

Bir Flamenko kulübü, onlarca farklı zanaatin gerçekleştirildiği atölyeler, kafeler ve restoranlar size Fransa’daki Sacre Cour manzaralarını hatırlatabilir.

Söylemeye gerek yok belki ama 42 bin metrekare alana yayılan bu yere, yine bilet alarak giriş yapabiliyorsunuz. Hem şehrin hem de ülkenin ruhuna daha da vakıf olmanızı sağlayacak Poble Espanyol gezisi için fiyatlar 6,30 eurodan başlıyor. Ailelere ya da birden fazla kez girişe özgü indirim ve kampanyalar var. Biletleri Katalonya Ulusal Sanat Müzesi ile kombine bir şekilde satın almak isterseniz de; 20 eurodan başlayan avantajlı bir ödeme planıyla karşılaşıyorsunuz.

Eğer müziğe ve içki tadımına ilginiz varsa; Nisan ve Mayıs aylarında burada bira üzerine bir de festival düzenleniyor.

Parc de la Ciutadella

Hem kent halkının hem de turistlerin Barcelona’da oksijene doydukları yerlerden biri olan Parc de la Ciutadella, şehirdeki son durağınız olmaya aday.

Burada Arc de Triumf adıyla bilinen bir de ikonik zafer takı var ki; kendisiyle fotoğraf çektirmeseniz olmaz.

Yeşili bol açık alanda yürüyüş yapabilir, fotoğraf çekebilir ya da sadece bir kenara oturup etrafı gözlemleyebilirsiniz. Açıkçası, uzun yürüyüşlerden sonra çimlerde mola vermek kadar iyi bir fikir olamaz.

Park içinde ayrıca Parlamento Binası da var.

Parkın geçmişi 1888 yılında düzenlenen EXPO fuarına kadar dayanıyor; dolayısıyla buradaki her bir detay da hem mimari hem de tarihi yönden çok sayıda katmana sahip.

Passeig de Picasso üzerinde yer alan parkın içinde doğa tarihi ve jeoloji üzerine de bir müze var. Eğer Picasso Müzesi ya da Katalan Ulusal Sanat Müzesi gibi devasa adreslerden sonra halen müze gezmeye dermanınız ve tabii vaktiniz kaldıysa buraya da bir şans verin.

Paylaş
Ezgi Opan

Blogger, içerik yazarı, editör, besteci, söz yazarı, gitarist, turizmci, seyahat tutkunu, müzik ve kedilere hasta☺️