Almanya’nın en önemli şehirlerinden biri olan Hannover, tam bir “Fuarlar Şehri” olarak tanımlanıyor.
Leine Nehri üstünde konumlanan bu özel şehir, pek çok tarihi mekana ve tabiat güzelliğine sahip.
Hannover, tam olarak Almanya’nın kuzeybatı bölümünde konumlanıyor. Diğer büyük şehirlerin biraz gölgesinde kalmış gibi görünse de son dönemde burayı keşfedenleri sayısında ciddi bir artıştan söz edebiliriz.
Ülkenin en kapsamlı fuar şehri olan Hannover, aynı zamanda Kuzey Almanya bölgesinin de üçüncü şehri olarak geçiyor.
Park alanlarının şehrin %80’lik bir bölümünü kaplaması gerçekten inanılmaz bir durum! Yaklaşık 600 bin nüfusu olan çevre dostu şehir, 12. yüzyıldan bu yana çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapıyor.
Fuarları, parkları, gölleri, müzeleri ve harika ulaşım ağıyla hayranlık duygusu uyandıran Hannover, görmeye kesinlikle değer bir yer.
Sözü çok uzatmadan dilerseniz “Hannover Gezilecek Yerler” listemize hızlı bir giriş yapalım.
Sprengel Müzesi, hiç şüphesiz Hannover denince akla gelen ilk müzeler arasında bulunuyor.
Bölgede yer alan çok önemli sanat eserlerini bünyesinde barındıran müze, bir tür modern sanatlar galerisi olarak geçiyor.
Müzenin hemen yan bölümünde Maschsee Gölü’nün yer alması burayı daha da özel kılıyor.
Müzeye ev sahipliği yapan bu ihtişamlı bina, Dieter Quast tarafından tasarlanmış ve modern sanat koleksiyonu 1969 senesinde şehre bağışlanmış. Bu süreçte Bernhard Sprengel’in çok önemli maddi manevi katkıları olur. Yapılan bu maddi destekler müze inşaatında ve onarımında kullanılır.
1979 senesinde resmi olarak ziyarete açılmaya başlanan Sprengel Müzesi, bundan 13 sene sonra dahil edilen yeni koleksiyonlarla iyice büyütülür.
Müzede özellikle 20. yüzyıla ait heykel ve resim sanatından izlere rastlamak mümkündür.
Sprengel Müzesi, cumartesi ve pazartesi günleri dışında ziyarete açıktır.
Hannover Tarih Müzesi, şehrin en önemli kültürel mekanları arasında bulunuyor.
Müze, “Eski Şehir” olarak ifade edilen bölgenin batı kısmındaki Leine Nehri ile komşudur.
Müzeye geldiğiniz zaman özellikle 17 ve 20. yüzyıllar arasında şehrin nasıl kabuk değiştirdiğini net şekilde görebilirsiniz.
Orta Çağ döneminde ufak bir kasaba olan Hannover’in değişimi, müzedeki çeşitli materyal ve belgelerle desteklenmiş durumda.
Almanya tarihine ilgi duyanların mutlaka uğraması gereken Tarih Müzesi, bilhassa İngiltere Kraliyet Ailesi’ne dair de pek çok obje barındırıyor.
Savaşın olduğu yıllarda tümüyle yıkılan Tarih Müzesi, 2013 senesindeki onarımdan sonra yeniden ziyarete açılmış.
Müzenin 11.00 ve 18.00 saatleri arasında açık olduğu görülüyor.
Pek çok müzeye ev sahipliği yapan Hannover’de sıradaki durağımız Aşağı Saksonya Eyalet Müzesi.
Yeni Belediye Binası ile karşılıklı olan müze, bir tür bilim ve sanat müzesi olarak kabul ediliyor.
Müzenin açılış tarihi kayıtlara 1856 olarak geçiyor. Müze binası, Hubert Stier’in önderliğinde Neo-Rönesans tarzında tasarlanmış. Devlet Müzesi statüsüne ise 1933 senesinde kavuşmuş.
Buraya geldiğinizde sizi 1800’li yıllardan kalan harika Hollanda ya da Danimarka tabloları ile Alman sanat eserleri bekliyor. Ayrıca hemen girişinde dev bir akvaryumla karşılaşırsınız.
Eyalet Müzesi, Aşağı Saksonya eyaletinin en çok ziyaret edilen müzesi durumunda.
Bu ilginç müzeyi pazar günü dışında her gün ziyaret edebilirsiniz.
Karikatür Müzesi, şehrin merkezi olarak kabul edilecek bir noktada konumlanıyor.
Heyecan verici bir müze olan Karikatür Müzesi’nin orijinal adı Wilhelm Busch Müzesi.
Georgegarten Parkı içinde bulunan müzeye, klasik tarzda inşa edilmiş bir saray ev sahipliği yapıyor.
Müze, mizah sevenlerin sene boyunca akın ettiği bir yer olarak dikkat çekiyor.
Mekanın açılışında temel amaç Busch’un kişisel çalışmalarını yaşatmaktır. Buna rağmen zamanla müze grafik mizah kültürünün merkezlerinden birine dönüşmüştür.
2000 senesi sonrasında müzeye dahil edilen yeni koleksiyonlar sayesinde işlevi ve içeriğinde çok ciddi değişimler yaşanmıştır.
Karikatür Müzesi’ni ziyaret ettiğiniz zaman; Ronald Searle, Francisco de Goya, Honore Daumier gibi evrensel düzeyde bilinirliği olan sanatçıların çalışmaları ile karşılaşabilirsiniz.
Hannover’e gelip meşhur Yeni Belediye Binası ile karşılaştığınızda burayı pek çok turist gibi bir tür saray sanabilirsiniz. Orijinal adı New Town Hall olan bina, şehrin sembol yapıları arasında bulunuyor.
Yapının 1913 senesinde II. Wilhelm zamanında inşa edildiği biliniyor. İnşaat süreci toplamda 13 sene boyunca devam ediyor.
Son derece görkemli bir görünümü olan Yeni Belediye Binası, fotoğraf meraklıların da uğrak noktasıdır. Şehrin en güzel manzaralarından birini görmek için burayı ziyaret edebilirsiniz.
Binanın içine girdiğiniz zaman pek çok odanın özel olarak süslendiğini görebilirsiniz. Asansör sayesinde binanın en yüksek noktasına çıkabilir ve manzaranın tadını çıkarabilirsiniz.
Yeni Belediye Binası’nın hemen arka kısmında yemyeşil bir bahçe bulunur. Bu parkın etrafında minik bir gezinti yapabilirsiniz. Yeni Belediye Binası sadece hafta içi ziyaret edilebiliyor.
Eski Belediye Binası da turistler için en popüler noktalar arasında bulunuyor. Bu tarihi ve özel bina tam olarak Marktplatz isimli meydanda konumlanıyor.
Yeni belediye binasına kıyasla daha popüler durumdadır.
Tarihini incelediğimiz zaman 15. yüzyıla kadar gidebiliriz.
“Alman Tuğla Gotik” ismi verilen tarzın en tipik örnekleri arasında yer alır. Bu mimari geleneğe daha çok Almanya’nın kuzey şehirlerinde rastlıyoruz.
Marienburg Şatosu aynı şekilde şehrin ihtişamlı yapıları arasında gösteriliyor.
Buranın tek dezavantajı konum olarak şehir merkezinde yer almaması. Şatoyu görmek adına yaklaşık olarak yarım saatlik bir yolculuk yapmanız gerekebilir.
Diğer popüler mekanların biraz olsun gölgesinde kalıyor olması, konumuyla açıklanabilir.
Şato, Kral V. George tarafından eşine bir tür doğum hediyesi olarak sunulur.
Şatonun ayrıca kendine ait bir restoranı ve özel bir müzesi de var.
1858 senesinden miras kalmayı başaran Marienburg Şatosu, Neo-Gotik üslupla inşa edilir.
Şatonun mimarisinde Conra Hase ismi görülür.
Şehir merkezinden 30 km civarında bir yolculuk yaparak ulaşacağınız tarihi şato, bugün çok özel düğünlere ev sahipliği yapabiliyor.
Eski Şehir, Hannover’in tabiat güzelliklerinin yanında tarihi ve otantik mekanlarına da ilgi gösterenlerin favori yerleri arasında.
Pratik bir şekilde şehrin tarihi hakkında detaylı bilgilere sahip olmak istiyorsanız Eski Şehir bölgesinin tam anlamıyla bir tür açık hava müzesi formunda olduğunu bilmelisiniz.
Hannover gezilecek yerler arasında ilk sıralarda kendine yer bulmayı hak eden Eski Şehir, yerel dilde “Altstadt” olarak biliniyor.
Bölgede tarihi boyunca restorasyon çalışmaları yapıldığı için bir şekilde dokusu korunabilmiş. Burası 2. Dünya Savaşı’nın karanlık günlerinden en fazla zarar gören yerlerden birisi durumunda. Dolayısıyla günümüzdeki parıltılı görünümüne dönüştürülmesi hiç de kolay olmamış.
Meşhur Eski Belediye Binası da tam olarak buranın içinde konumlanıyor. Aynı şekilde Eski Şehir’e uğradığınızda Balhof Binası’na da tanıklık edebilirsiniz.
Diğer yandan konaklama konusunda da oldukça cazip bir yer olduğunu hemen hatırlatalım. Şehrin en önemli otelleri pansiyonları turist yoğunluğundan dolayı bu bölgede toplanmış.
Şehir merkezi içinde gezerken Marktkirche ile karşılaşmamanız olanaksız.
Özellikle Noel zamanlarında müthiş bir atmosfere bürünen bölge, 1600’lü yıllardan bu yana varlığını sürdüren bir geleneğin temsilcisi durumunda.
Bir tür geleneksel bir Noel pazarı olan Marktkirche, sadece kasım ayının son haftası ve aralık ayının ilk haftası arasında kuruluyor.
Noel pazarları bilindiği üzere Avrupa’nın pek çok şehrinde oldukça popüler. Buna rağmen Almanya’nın Hannover şehrinde yer alan Marktkirche, yoğunluk açısından fark yaratan yerler arasında bulunuyor.
Şarap kokuları ile özel bir atmosfere bürünen pazarın aktif olduğu dönemde on binlerce turist burayı ziyaret ediyor.
Sevdikleriniz için dönüşte ilginç hediyeler almayı planlıyorsanız bu pazarı es geçmemelisiniz.
Sporsever biriyseniz, hele hele Almanya Bundesliga’yı yakından takip ediyorsanız, işte size fırsat.
Dünyada futbolun zirve noktalarından biri olan Almanya’da stadyumlar konusunda tam anlamıyla bir devrim yaşanıyor.
Hemen hemen her futbol kulübünün stadyumu adeta tarihi bir mekan gibi. Hannover kulübünün maçlarını oynadığı “Hannover 96 Stadyumu” ise tarihi modern çizgileriyle harmanlayan bir mabet. Hannover futbol kulübü maçlarını 1964 senesinden bu yana burada oynuyor.
Stadyumun açılış maçında Fransa ve Almanya karşı karşıya gelmiş. O günden bugüne de pek çok büyük organizasyona ev sahibi yaptığı görülüyor.
Bunlardan bir tanesi de 2006 senesindeki Dünya Kupası. Futbol dışında Amerikan futbolu ve rugby maçları için de kullanılan Hannover Stadyumu’nda dünya starları bugüne dek defalarca kez konser verdi.
“Nana Heykelleri” kadın hareketleri açısından son derece sembolik bir değere sahip.
Niki de Saint Phalle, 2000 senesinde, 300 bireysel çalışmasını Sprengel Müzesi’ne bağışlama kararı alır. Bu kararı o dönem kendisine verilen ödülün ve büyük desteğin bir karşılığı olarak alır.
Nana Heykelleri 1960’lı senelerden inşa edilir. Yapılış amacı tamamen kadın hareketlerini desteklemek olan heykellerin şehir için önemi büyüktür.
Bu heykeller sırasıyla Sophie, Caroline ve Charlotte şeklinde isimlere sahip. Meydanda biraz yürüyüş yaptığınız zaman diğer sanatçılar tarafından oluşturulan diğer heykellere de tanıklık edebilirsiniz.
Nanas Heykelleri’nin olduğu bölgede küçük bir bit pazarının olması buraya ayrı bir hava katıyor.
Bu şık ve ihtişamlı heykeller 1974 senesinden bu yana sergilenmeye devam ediyor.
Hannover’in tam olarak kalbinde yer alan Maschsee Gölü toplamda 78 hektarlık bir alanı kaplıyor.
Şehirde görülmesi gereken yerlerden olan bu yapay göl, bölge halkının uğrak durakları arasında bulunuyor.
Göl, son yıllarda bilhassa da su sporları adına ideal bir nokta.
Şehrin en büyük gölü olan Maschsee Gölü’nde çeşitli partiler ve etkinlikler organize ediliyor. Burada uzun uzun yürüyüşler gerçekleştirebilir, temiz havanın tadını çıkarabilir ve bazı su sporlarına dahil olabilirsiniz.
Yeni Belediye Binası ile karşılıklı bir konuma sahip olması, buranın cazibesini artırıyor.
Gölün en keyifli olduğu dönem elbette tahmin edileceği üzere festivalin olduğu dönem. Festivalin olduğu zamanlarda 2 milyon civarında ziyaretçi buraya geliyor. Festivalde pek çok dans gösterisi ve etkinlik gerçekleştiriliyor.
Bu arada gölün kıyı bölgesinde Sprengel Müzesi de bulunuyor.
Haftanın her günü burayı ücretsiz olarak ziyaret edebilirsiniz.
Avrupa’nın en geniş çaplı kent ormanının Hannover’de yer aldığını biliyor musunuz?
Toplamda 640 hektarlık bir alanı kaplayan Eilenriede, bölgenin en meşhur noktalarından birisi olarak öne çıkıyor.
Şehrin merkezinde bir ormanlık alanın olması, yöre halkı için şüphesiz ki büyük bir nimet. Zaten buraya sıklıkla gelerek temiz havanın olabildiğince tadını çıkarmaya çalışıyorlar.
Pek çok yürüme parkuru, bank ya da göl dışında çocuk oyun alanları da ormana önemli bir canlılık katıyor.
Toplamda 600 yıllık bir geçmişi olan devasa alan, ancak 1800’lü yıllardan sonra bir ormanlığa dönüşebilmiş.
Ormanlık alanda gezdiğiniz zaman amatör ve profesyonel bisikletçileri, fotoğraf meraklılarını, koşan ya da yürüyen insanları görebilirsiniz.
Belediyeye ait olan 200 numaralı otobüs, sizi doğrudan bu özel ormana ulaştıracaktır.
24 saat ziyarete açık olan Eilenriede Ormanı’na girişler ücretsizdir.
Halk tarih boyunca burayı öylesine sahiplenmiştir ki bir ara yakınlarında yapılacak yol çalışması için çok büyük tepkiler doğmuştur.
Hannover’i sevdiklerinizle beraber ziyaret ettiğinizde gözünüzü gönlünüzü açacak harika tabiat güzellikleri ile karşılaşabilirsiniz.
Yeşil alanları ve parklarıyla meşhur Hannover’de görmenize değer bir diğer mekân: Ricklinger Göleti.
Yaz aylarında tatil amacıyla gelinen göllerden biri olan Ricklinger Göleti, Hannover’in güney yakasında konumlanıyor.
İnsanların rahat vakit geçirmesi adına burada çok sayıda yüzme havuzu ve bir de gölet var. Kimileri suya girmeyi kimileri de doğrudan güneşlenmeyi tercih ediyor.
Ricklinger Göleti müthiş bir yeşillik alana sahip olduğu için kamp için çok elverişli bir yer olarak kabul görüyor.
Hannover’e geldiğiniz zaman “şehrin gürültüsünden uzaklaşmak” gibi bir cümle ile karşılaşmazsınız. Çünkü zaten şehrin her bölgesi huzurla dolu.
Bunlardan biri olan Altwarmbüchener Gölü, toplamda 45 hektarlık bir hacme sahip.
1980’de demir yollarının genişlemesi adına oluşturulur. Daha sonra geçen yıllarda turizme açılır.
Gölün hemen çevresinde bulunan yapay kumsallardan dolayı yaz aylarında burası yerli ve yabancı ziyaretçilerle dolup taşıyor.
Yazın burada yer bulabilmeniz için biraz erkenden gelmenizde fayda var. Uzun bir plaj olduğu için ilerlere kadar yürüyebilir ve görece daha sakin bir yere serilebilirsiniz.
Göl çevresindeki yeşil alanlarda kampseverlerle karşılaşmak olası.
Göle ait tesislerde aradığını hemen her şeye ulaşabilirsiniz.