Bursa’ya bağlı, göl kenarına konumlanan kültür hazinesi İznik, tarihi yerleri ve yeşilliklerle bezenen asırlık topraklarıyla gezilip keşfedilmesi gereken bir yaşam alanıdır.
Tarih boyunca çok sayıda kültüre ev sahipliği yapmış olan Bursa’nın bu ilçesi, tarihi araştırmayı sevenlerin ve gezerek öğrenmeyi tercih edenlerin ilgisini çekebilecek bir yer.
Özellikle Marmara Bölgesi’nde, kolayca ulaşılabilecek destinasyon arayan yerli turistler için, ziyaret ettikten sonra, “burnumuzun dibindekini görememişiz,” hissi verecek türden hem de…
Konum olarak Marmara Bölgesi’ndeki çoğu şehre yakın vaziyette. Bursa’nın merkezine görece uzak olan ilçe; adını verdiği İznik Gölü’nün kıyısında yer alıyor, burası Kocaeli, İstanbul, Yalova, Sakarya gibi illere de yakın mesafede yer alan, yolunuzun üzerinde kalabilecek bir konum.
İstanbul’dan Anadolu’ya bağlanan yola yakın bir konumda bulunması ilçeye tarih boyunca önemli bir işlevsellik katmıştır.
Verimli İznik toprağı… Üstünde yetiştirdiği meyve sebzeler gibi altında da asırlık medeniyetlerin antik kalıntılarını barındırır. Burası açık hava müzesi olarak nitelendirilebilecek türden bir kültür ilçesi. Bastığınız yerlerde; hangi medeniyetlerin izine rastlayabiliriz gibi sorular, aklınızı kurcalayacaktır.
Gelin hep beraber tarihine bakıp, kimlerin elinden geçtiğine göz atalım.
İznik’e yerleşim tarih öncesi çağlara dayanmaktadır. Bunu, o yöredeki Prehistorik buluntulardan ve çevrede bulunan bol miktardaki höyüklerden anlamaktayız.
İznik’in bilinen ilk adı Helikore’dir. Bu sözcük, “mert ve zengin insanların yaşadığı, bağı bahçesi bol yer” anlamına gelir. Homeros da “İlyada Destanı’nın da bu yöre halkından “Troyia’lılara yardıma gelen kahraman insanlar…” olarak bahseder.
İznik, Makedonya Kralı Büyük İskender’in kumandanlarından Antigonius Monophthalmos tarafından Antigoneia adıyla M.Ö. 316’da kurulmuştur.
M.Ö. 301 yılında Antigonius ile Lisimahos arasında geçen savaş ardından yönetim değişikliğine maruz kalan bu kent, mücadeleler esnasında harabe haline geldi fakat daha sonrasında savaşı kazanan Lisimahos tarafından yeniden güzel ve zengin durumuna kavuşan yerleşim merkezi artık Antigoneia değil, Nikaia ismi ile anılacaktır. İznik’in bugün kullanılan antik ismi işte bu Nikaia’dır.
Bu dönemde kent en parlak günlerini yaşar. Kendine özgü yerleşim planı ve Doğu-Batı yollarının uğrak noktası oluşu kenti artık tam bir ticaret ve sanat merkezi durumuna getirmiştir. Şehirde kiliseler, su yolları ve sarnıçlar bu dönemde yapıldı. Bu zenginliği koruyabilmek için de dört bir yanı yüksek surlarla çevrilir.
Nikaia, bundan böyle “Kreyesepolis” yani “Altın Kent” olarak anılmaya başlar.
Görkemli kapılarından biri olan Yenişehirkapı’nın görünen alnına “En eşsiz, en büyük ve en iyi kent Nikaia” yazılır. (M.S. 260–261)
Hıristiyanlık açısından oldukça önemli bir dini merkez olan İznik, ilk olarak havarilerden Petrus’un çabaları ile Hıristiyanlığı tanımıştır.
M.S. 325 yılında şehir Hıristiyanlık tarihi üzerine çok muhim bir olaya ev sahipliği yapar. I. Konsil, Senatus Sarayı’nda toplanır, İmparator Constantinius’un da katıldığı toplantıda iki önemli görüş tartışılır… Bu, İskenderiyeli din adamı Arius’un görüşü, Hz. İsa’nın sadece bir insan olduğu ve tanrıdan dünyaya gelmediğidir. Kısa sürede taraftar toplayan görüşe, piskoposlar karşı çıkarlar. Hıristiyan dünyasınca bugün de savunulan ‘Hz. İsa’nın Tanrının oğlu olduğu’ tezi uzun tartışmalardan sonra kabul görmüştür.
787 yılında İznik Ayasofyası’nda VII. Konsil toplanır. Bu dönemde İmparatoriçe İrene’nin önderliği ile resim ve heykel üzerindeki yasaklar kaldırılmıştır.
Toplantıda karara bağlanan konulardan diğer biri de Paskalya Bayramı’nın tarihidir.
Şehirde gerek camiye çevrilmiş eski kiliseler olsun gerekse de harabeye dönmüş yalnızca birkaç yapı görmekteyiz. Bunların başında Koimesis Kilisesi, Hagios Tryphonos Kilisesi ve Ayasofya Camii vardır.
Kutalmışoğlu Süleyman Şah, 1075 tarihinde Nicaea’yı aldı ve 1080 yılında Selçuklu Devleti’nin başkenti yaptı.
Adını da Nicaea’nın izi anlamında “İznik” olarak değiştirdi. Yunanca “Eis Ten Nika ieon” (Nikaia’ya) anlamına gelen kelime grubunun “Eis” ve “Nik” kısımlarının “Eisnik” “İsnik” olarak telafuz edilmesinden kaynaklanarak günümüze geldiği anlaşılmaktadır.
Osman Bey zamanında bu önemli kenti ele geçirmek amacıyla seferler düzenlenmişse de, İznik ancak Sultan Orhan Bey (1326-1362) zamanında 1331 tarihinde tamamen fethedildi.
Özellikle II. Murat ve Çandarlılar Dönemi’nde şehir tepeden tırnağa imar edilerek birçok cami, medrese, han, hamam vs. yapıldı.
15-16. yüzyıllarda çağın en ünlü âlimleri İznik’teki medreselerde ders vermeye başlamışlardı. Bu yüzden de İznik’e “Ulema Yuvası” (Âlimler Diyarı) da denmiştir.
İstanbul’un fethi ile İznik’e olan önem gitgide azaldı. Şehrin köklü ve zengin aileleri de İstanbul’a göç etmeye başlayınca İznik gerileme sürecine girerek XVI. yüzyıl sonlarından itibaren boşalmaya ve eski zenginliğini kaybetmeye başladı.
Burası, şehir planlama açısından Helenistik çağdan kalma ızgara planlı kent yerleşimini sürdürmektedir. Osmanlı, Bizans ve Roma döneminden kalan yapıları ile tarihi kent dokusunu bugün de kısmen korumakta.
Osmanlı mimarisinin ilk örneklerinden olan Yeşil Camii 1378–1392 yılları arasında I.Murat‘ın sadrazamı Çandarlı Halil Paşa tarafından yaptırılmıştır.
Turkuaz, yeşil ve mor çinilerle zikzaklı mozaikle kaplanan minaresi camiye adını vermektedir.
Kocaman avlusu, içi dışı mermer pencereleriyle, göz alıcı canlılığıyla İznik’in simgesi haline gelmiş olan Yeşil Cami’ye uğramadan gitmeyin.
İlk olarak Roma tapınağı olarak kullanılırken, Bizans’ın ele geçirilmesiyle 850 yıl boyunca kilise olarak kullanıldı. 1331‘de Osmanlı’nın hükmetmesiyle Ayasofya Camii şeklini almıştır.
M.S. 787 yılında VII. Ekümenik Konsil’in toplandığı bu kilise, Hıristiyanlık dini açısından oldukça önemlidir. Burası Hıristiyan Konsüllerinin toplandığı dönemin önemli bazilikalarından bir tanesi. İlçe merkezinde, kentin dört ana kapısına ulaşan yolların kesiştiği noktada yer almaktadır.
Kanuni Sultan Selim döneminde, Mimar Sinan’ın elinden geçen bu camii, mimarın katkılarıyla varlığını en etkili bir biçimde göstermeye devam etmiş. Önüne bir minare eklenip, duvarları nakışlarla işlenmiştir.
İki kökenli dine tanıklık etmiş bu yer, kültürlerin harmanlanışını gösteren güzel bir örnektir.
Müze olarak sergilenir fakat aynı zamanda ibadete de açıktır.
Kırmızı kiremitlerle kaplı duvarları, etrafının göz alıcı yeşilliğiyle ortaya büyüleyici manzaralar çıkıyor.
1333-1334 yılları arasında Hacı Özbek Bin Muhammed tarafından yapılan cami, cadde üzerinde bulunan en eski Osmanlı mescididir.
Kiremit çatı ve almaşık duvar tekniği ile mimari dokunuşlara yer verilmiştir.
Bugün müze olarak kullanılan önemli yapı 1388 yılında I.Murat tarafından annesi Nilüfer Hatun anısına inşa ettirilmiştir.
İznik Müzesi, İznik’ten çıkarılan prehistorik dönem kalıntıları ve Osmanlı dönemine kadar olan çeşitli eserleri barındırmaktadır.
Bu eserler çeşitli sütun başlıkları, lahitler, kabartmalardan oluşur.
650 yıldır varlığını sürdüren en önemli hamamlardan biri. Büyük Hamam olarak da bilinir.
Dış süslemesinde yine taş ve tuğla işçiliğini görüyoruz. İznik’te bu mimari usul bolca kullanılmıştır.
İçinde çini müzesi ve arda kalan tarihi eserler sergileniyor… Etrafında da günümüzde yapılan çinilere göz gezdirebilirsiniz.
İznik’in iki ana caddesinin kesiştiği noktadan bakıldığında dört ana kapı gibi görünen ve İznik’in çevresini beş kenarlı çokgen şekilde kuşatan surlar, 4970 metre uzunluğunda, yüksekliği 10-13 metredir.
Roma ve Bizans döneminde düzenlenen şehir, Yunan Haçı şeklinde planlanmıştır. Şehre dört ayrı kapıdan girilmekte, dört ayrı yöreden gelen yollar merkezde Ayosofya Cami’nin bulunduğu yerde birleşmektedir.
Kentin ayakta kalabilen en görkemli kapıları; Lefke, İstanbul, Yenişehir Kapısı’dır.
Helenistik dönemden bu yana inşa edilmeye başlayan bu surlar, duvarlarında her kültürden bir iz bırakmıştır…
En ilgi çekici kısmı da savaşta zarar gören surlar, tiyatrodan sökülen taşlar ile yeniden şekillendirmeye kalkışıldığı için; yunanca yazılı kaynaklar ve mitolojinin izlerini taşır.
Şehrin içinden geçen bu dev sur; taş işçiliğiyle sizi hayran bırakıp, geçmişe götürmekte.
Dümdüz bir zeminde geniş alana inşa edilen bu tiyatro, İmparator Trajanus döneminde M.S. 2. yüzyıl 111–112 yıllarında yaptırılmıştır.
Gladyatör dövüşleriyle ünlenen bu tiyatro yaklaşık iki asır bu şekilde kullanıldı. Küçük geçitler ve tonozlardan oluşuyordu.
Tiyatro, daha sonrasında kentin ayakta kalabilmesi için yapı malzemeleri surlarda kullanılarak büyük ölçüde deforme edilmiştir.
13. yüzyılda Orhangazi tarafından yapılan Kırgızlar Türbesi; şehrin Türklere kalması için şehit olan Kırgızlı askerlerin anısı adına yapılmış bir türbedir.
İçerisinde yedi büyük ve bir de çocuk lahdi vardır. Dışında ise Kırgız askerleri temsil eden bakır bir heykel bulunmaktadır.
İznik merkeze 5 km uzakta kalan bu yer eski Roma yolu üzerindedir. Üzerindeki Yunanca kitabeden I. yüzyılda C. Cassius Philiscus’a ait olduğu anlaşılmaktadır.
Anıt dikdörtgen prizma bir kaide üzerinde yükselir. Dev sütun kaide olan yapı, yeşilliklerin içerisinde uyumu ve ilginçliğiyle incelenmeye değer bir görüntü sunar.
Marmara Bölgesi’nin en büyük, Türkiye’nin 5. büyük gölü olma özelliğini taşıyan bu göl, temiz ve dingin suyuyla insana huzur veriyor.
Gün batımının keyfi burada çıkarılmalı. Göle yansıyan gökyüzüyle beraber unutulmayacak anlar yaşayabilirsiniz. Düşünün ki, yüzyıllardır İznik’te birçok medeniyet; yerini bir başkasına bırakana değin varlığını sürdürdü fakat hepsi de değişmez olan bu manzaraya baktılar, gün batımını burada karşıladılar.
Etrafında plajlar, sahil boyu oturma alanları ve park da mevcut. İster ağaçların gölgesinde ister kafeler de oturup vaktinizi değerlendirebilirsiniz. Hareketli bir aktivite olarak İznik Gölü’ne karşı bisiklete binmek de keyifli olacaktır, yollar buna gayet uygun ve ayrıca çeşitli yerlerden bisiklet kiralamak imkânı da mevcut.
Yaz aylarında gölde yüzülebilmekte ve özellikle güney kıyılarında kamp yapılmaktadır.
Yıl boyunca göl; yelken yarışları, sörf, kano, kürek, jet ski, su kayağı vb. su sporları yapmaya ve amatör olta balıkçılığına oldukça elverişlidir.
Sık ağaçlardan gökyüzünü zar zor görebildiğiniz, bol oksijenli bir yürüyüş ile ormanın derinliklerinde saklı olan güzelliği bulunduran bir yer. Şelaleler ve parkur yolu barındırıyor.
Ayrıca burası hafta sonu kamp yapmak isteyenlerin de uğrak noktası fakat 7 km’lik parkuru ile yürüyüş için Marmara’da bulunan alternatiflerine göre daha zorlayıcı olduğunu belirtmek gerek.
Buraya kadar gelmişken civardaki Elmalı Köyü’nü ziyaret ederek Çivisiz Ahşap Camii’ni görmeden dönmeyin… Hiç çivi çakılmayıp ahşaptan üst üste geçirme tekniği ile Gürcüler tarafından inşa edilen cami görenleri kendine çekmekte. Doğal ve incelikli yapısı ile hayran olunası bir yapı. İçerisinde detaylı süslemeler barındırıyor.
Ermeniler, bu köy yakınlarında soğuktan kırıldığı için Kırıntı adını aldığı söylenir… Yeşilliği bol olan, mısırıyla meşhur bir Gürcü köyü.
Asırlık su değirmeninde mısır ve buğday öğütülebiliyor.
İznik merkeze yaklaşık 30 km uzaklıktadır, ilçenin kuzeyinde yer alıyor. Sansarak Kanyonu’nu aştıktan sonra ulaşabilirsiniz.
Ülkemizde çoğu yerde şubesi olan Köfteci Yusuf, sahibi Yusuf Akkaş tarafından 1996 yılında ilk şubesini İznik’e açtığını biliyor muydunuz? İznik çinileri ile örtünen bu şubesine uğramadan gitmeyin deriz.
Sıcacık çeşitli köy ekmeğiyle, İznik’i hissetmenin güzel yollarından biri de bu fırını ziyaret etmek. 126 yıllık taş fırın deneyimi. Tarihi İznik Fırını’nın hikâyesi 1893 yılında kurucu atalarının Kafkasya’dan göç ederek İznik’in Kırıntı Köyü’ne yerleşmesiyle başlar. Köye evlerle birlikte bir de su değirmeni inşa edilir ve hala unlarını öğüttükleri su değirmeni o günden bugüne dönmeye devam ettiğini söylüyorlar. Kahvaltınızı burada yaparak güne başlayabilir, dilerseniz bu lezzetten bir parça eve de götürebilirsiniz.
Göl kıyısında; sazan balığından çorba, ızgara; yayın balığından şiş ve buğulama gibi çeşitli balık yemekleri de mevcut. Sahil boyu eminiz ki dikkatinizi çeken yerler olacaktır. Bizim önerimiz ise Nihat’ın Yeri Balık Restaurant ve Çamlık Restaurant. Göl manzaralı, samimi ortamı ve çeşitli lezzetleriyle İznik’in güney kısmında yer alıyor.
İznik, çinisi ile dünyaca ünlü bir yerleşim. Halen dünyanın dört bir yanındaki etnografya müzelerinde, bir zamanlar İznik topraklarından alınmış çini vazolar, tabaklar sergilenmektedir. M.Ö. 3000 yılının ilk yarısında mimari ile tanışan çiniler, İslam mimarisinde 9. yüzyılda kullanılmaya başlanmasından bu yana devamlılığını sürdürmektedir.
İznik Çinisi önemli bir dekoratif unsur olarak kullanılmış ve hep gelişim halinde olmuştur. Çini, cami, mescit, medrese, imaret, hamam, saray, köşk, çeşme, sebil gibi çeşitli eserlerde göstermiştir kendini. Türk mimarisinde ve süsleme sanatlarında çininin yeri büyüktür. Eserler, çini süslemeleri ile önem kazanır. El sanatı emeğinin kattığı değer de bir başka olup, eseri unutulmaz kılıyor.
Evliya Çelebi, ziyaretinde “Burada o kadar güzel çiniler yapılıyor ki insanın dili anlatmakta aciz kalır” diyerek hayranlığını dile getirmiştir.
İznik çinileri uyumlu bir çeşitliliğe sahiptir. İznik çinilerinde; lâle, sümbül, nar, karanfil gibi çiçek motiflerine yer verilmiştir. Mavi, firuze, yeşil ve kırmızı da en çok kullanılan renklerdir.
Etrafı süslemenin yanı sıra, günlük kullanabileceğimiz eşyalarımız; tabak, kâse, fincan, kandil ve maşrapalar da yine İznik fırınlarından çıkmadır.
İznik Çini Çarşısı, Nilüfer Hatun Çini Çarşısı, İznik Çini Evi gibi yerlerden bu göz alıcı motifleri inceleyebilir veya evinizin bir köşesine tarihi ve güzel bir hatıra bırakabilirsiniz.
Dilerseniz çininizi Adil Can Nursan Sanat Atölyesi’nde kendi emeğinizle yapın. Böyle bir fırsat da mevcut meraklılarına…
Aktivite meyve veya sebzelerin hasat dönemlerinde gerçekleşmektedir. Giriş ücretsizdir.
Çeşitli meyve ağaçları ve sebzelerin bulunduğu tarlalarda, dalından tadım yapabileceğiniz ve dilerseniz ürün toplayacağınız keyifli bir gün geçirebilirsiniz.
Gideceğiniz her mevsimde başka bir büyüleyici görüntü.
Topladığınız kadarını sonrasında tartıp fiyat ödüyorsunuz.
İznik’te gelir kaynağının birinci sırasında zeytincilik yer almaktadır. Tam kıvamında, en iyi sofra zeytinlerinin burada yapıldığı söylenir.
Devasa zeytin ağaçları arasında gezebilir tadım yapabilirsiniz.
Satın alım için ise zeytin üreticilerinin toptan ve perakende dükkanlarına uğrayabilirsiniz.
Yalova istikametinden İznik’e gelmek isterseniz Bursa Karayolu‘nu kullanmalısınız. Orhangazi’ye vardığınızda şehir merkezindeki ışıklardan sola doğru İznik istikametine doğru sapılıyor. Yaklaşık 42 km’lik bir güzergâh takip ederek yol üzerindeki Boyalıca ve Çakırca köylerini geçtikten sonra İznik’e gelebilirsiniz.
Bursa’dan İznik’e ise toplam yol uzunluğu 85 km. Bursa‘dan İstanbul istikametine doğru yola çıkıp, Otobandan Gemlik ilçesine doğru giderek, buradan otobanı takip edip yaklaşık 5 kilometre sonra Karsak Kavşağı’na varacaksınız. Buradan sağa doğru döndüğünüzde sırasıyla Gölyaka, Sölöz, Narlıca, Göllüce köylerini geçtikten sonra göl kıyısını takip edip İznik‘e varabilirsiniz.
Bursa Santral Garaj‘da her yarım saatte bir minibüs, saat başı da otobüsler ile İznik’e gelmek ayrıca mümkün.
İznik otobüs bileti satın alarak da İznik’e ulaşabilirsiniz.
Dünya tarihi için bu denli önemli olan İznik, burnumuzun dibinde, doğa ve tarihe saygılı ziyaretçilerini bekliyor.