Karadağ’da Gezilecek Yerler

Adriyatik Denizi’nin gizli bahçesi Karadağ; her bir köşesinde yeşil ile mavinin dans ettiği bir cennet.

Montonegro adıyla da anılan bu güzel Balkan ülkesi, komşuları kadar çok turist ağırlamasa da doğal güzellikler yönünden son derece zengin.

Dalmaçya kıyılarının en güney ucunda konumlanan Karadağ; özellikle keyifli bir yaz tatili için tercih edilebilecek en güzel rotalar arasında.

Karadağ Müzik Festivali gibi dünyaca ünlü festivallere ev sahipliği yapması ve Türk vatandaşlarından vize talep etmemesi ise Karadağ’ı vazgeçilmez hale getiren diğer unsurlar olarak sayılabilir.

Altı aylık süreler içinde, 90 günü aşmayan sürelerde Karadağ’a vizesiz seyahat edilebiliyor.

Köyler, körfezler, dağlar, göller ve ovalar coğrafi yönden tam bir görsel şölen niteliğinde. Yaklaşık 700 bin kişilik bir nüfusa sahip olan ülkede, görülebilecek tarihi ve kültürel noktaların sayısı da az değil. Üstelik hem deniz tatili hem de kültür gezileri birleştirilse bile Karadağ gezisi dört günlük bir seyahat programına rahatlıkla sığdırılabilir.

Karadağ’ı daha önce görme fırsatı bulmadıysanız, Avrupa geneline göre çok daha uygun fiyatlarla yurt dışı tatili yapma fırsatını bir an önce değerlendirmelisiniz. Burası turistler için lüks hizmet vaatleri olan bir ülke değil; dolayısıyla fiyatlar da makul. Hatta aksi biçimde, mekanlar ve ortamlar salaş bile sayılabilir.

Tek sorun; son dönemde cruise adı verilen gemi turlarında da Karadağ’ın gözde bir durak haline gelmesi. Bu durum çıtanın giderek artmasına neden oluyor.

3 Haziran 2006 tarihinde Sırbistan’dan bağımsızlığını kazanan ülke, kendi içindeki dengeleri de giderek yerli yerine oturtuyor. Giderek artan turizm potansiyeli nedeniyle fiyatlar artıp sahiller iyice dolmadan, bu doğal güzelliklerin tadını çıkarmak gerek.

Üstelik vize muafiyeti de gelecekte Hırvatistan ve Romanya örneklerinde olduğu gibi ortadan kalkabilir. Karadağ şu anda Avrupa Birliği adaylığı aşamasındaki ülkelerden biri. En iyisi henüz AB üyeliği; dolayısıyla da vize evrakları ve ücretleri yokken Karadağ’ı bir an önce gezi listesine eklemek.

İstanbul’dan aktarmasız uçuşla, neredeyse iki saat gibi bir sürede soluğu Karadağ’ın doğal güzelliklerinde almak mümkün.

Kotor Körfezi, İşkodra Gölü ve Podgorica, sizi kendisine hayran bırakacak yerlerden sadece birkaçı.

Ülkede turizm denildiğinde en çok öne çıkan ve Karadağ sahilinin incisi sayılan Kotor, UNESCO Dünya Mirası kapsamında da koruma altında. Karadağ mutfağı ise, Balkan lezzeti sevenleri asla hayal kırıklığına uğratmıyor.

Eğer Karadağ’ı rotanıza eklemenize rağmen, bu küçük ve güzel ülkeyi keşfetmeye nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız, aşağıdaki başlıklara göz atabilirsiniz.

Karadağ’daki Turistik Şehirler

Karadağ keşif yönünden zor bir ülke değil, ancak gezinin hakkını vermek için belirli turistik şehirlere mutlaka uğramak gerekiyor.

Hangi şehrin nerede olduğunu anladıktan sonra, her bir yerleşimdeki doğal, tarihi ve kültürel güzellikler tek tek keşfedilebilir.

Podgorica

Uçak yolcularının ilk durağı, hem havalimanını bünyesinde barındıran hem de ülkenin başkenti olan Podgorica.

Burası iç kesimde yer alıyor; kuzeyde kış turizmi merkezleri ve güneyde Adriyatik kıyısına sahip şehirler tarafından çevreleniyor.

Saray, müze ya da hükümet binası gibi yapılar burada toplandığı için mutlaka gezilmeli.

Tabii yazın Karadağ’da olanlar için, kıyıdaki yerleşimlere göre burası biraz arka planda.

Çetine

Podgorica, Karadağ için bugünün başkenti ancak tarihi başkent Çetine’de bulunuyor.

Burada özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun derin izleri var. Arada çinilerle ya da el sanatlarıyla karşılaşmak iyi hissettiren bir görüntü.

Çetine’de görkemli köşklerle de karşılaşacaksınız.

Kotor

UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki Kotor, ülkenin en turistik yerlerinden biri.

Karadağ ya da Montonegro yönünde yaptığınız tur aramaları sonuç vermezken, Kotor diye aradığınızda dünya önünüze serilebilir.

Kotor Körfezi’nde yer alan bu şehir, tam bir korunaklı liman kenti.

Budva

En güzel plajlara ev sahipliği yapan Budva, yaz tatilcilerinin de favorileri arasında.

Ülke, Adriyatik Denizi’ne tam anlamıyla buradan açılıyor.

Restoranlar, kafeler ya da oteller deniz manzaralı.

Türkiye’deki sahil şeridinden de alışkın olduğunuz coşkulu insan kalabalıklarıyla en çok burada karşılaşıyorsunuz.

Tivat

Doğanın tüm cömertliğini konuşturduğu yerlerden biri olan Tivat; aynı zamanda doğal görünümlü bir marinaya sahip.

Tivat’ı aynı zamanda havalimanı seçeneği nedeniyle de tercih edebilirsiniz; ülkenin iki numaralı havalimanı burada.

Tabii Türkiye’den yalnızca başkent Podgorica’ya direkt uçuş olduğu için, Tivat seçeneğini başka bir ülke üzerinden transit olarak değerlendirmeniz gerekiyor.

Herceg Novi

Gelelim ülkenin güneybatısında yer alan bir sahil şehri olan Herceg Novi’ye…

Sahildeki tüm yerleşimler gibi burası da çok güzel ve ziyaretinizi kesinlikle hak ediyor.

Tarihi 1300’lü yıllara kadar uzanan yerleşimde en güzel görüntü ise Orjen Dağı’nın tüm haşmetiyle fonda yer aldığı manzaralar.

Bar

Podgorica’dan sonra bir buçuk saat trenle ya da araçla yolculuk ederseniz, bir başka sahil şehri olan Bar sizi bekler.

Bar da tıpkı Kotor gibi eski bir şehir bölümüne ve kıyılarda denize girilecek alanlara sahip.

Ancak burası Kotor kadar ünlü olmadığından, turist kalabalığı sevmeyenlere daha çok hitap ediyor.

Ulcinj

Karadağ’ın içerisinde bir küçük Arnavutluk olarak Ulcinj’i tarif edebiliriz. On bin civarındaki nüfusun büyük kısmı Arnavutlardan oluşuyor.

Kültürün, yerel lezzetlerin ya da mimarinin nasıl değiştiğini gözlemlemek isterseniz, ilk sırada olmasa da Ulcinj’e de gezinizde vakit ayırabilirsiniz.

Karadağ’daki Tarihi Eserler ve Kültür Varlıkları

Başta Karadağ’ın başkenti Podgorica olmak üzere, birçok farklı şehirde tarihi eser niteliğinde yapılarla karşılaşabilirsiniz.

Karadağ nispeten yeni kurulan bir devlet olduğu için, buraya kazandırılmaya çalışılan yeni kültür varlıkları da var.

Özellikle mimari alanına ilgi duyuyorsanız, Karadağ yollarına düşmeden önce telefonunuzun ya da fotoğraf makinenizin hafızasında yer açmayı ihmal etmeyin. Burada eski ve yeninin güzel birleşimlerini bulacaksınız.

Kotor Eski Şehir (Kotor Old Town)

Karadağ denildiğinde Kotor’u anlayan insanların sayısı hiç de az değil. Özellikle Old Town ya da Stari Grad adı verilen tarihi kısım, tüm ülke turizmine damga vuruyor.

Burası 1979 yılından bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde. Adriyatik komşusu Hırvatistan’ın Dubrovnik şehrindeki kadar bilinir olmasa da burada da surlar ilk anda göze çarpıyor.

Bölgede Bizans, Venedik ve Avusturya’dan askeri mimari izleri var. Sokakların, evlerin hatta kapıların birçoğu tarihi eser niteliğinde. Daracık sokakların her birinde tarihin izlerini bulabilirsiniz.

İsa’nın Dirilişi Katedrali

Başkent Podgorica’da yer alan en görkemli yapılardan biri olan İsa’nın Dirilişi Katedrali, sadeliğine rağmen dikkat çekmeyi başarıyor.

Dışarıdan bakıldığında bu yapı büyük bir kubbeye, taştan beyaz duvarlara ve altın renkli haçlara sahip. Buraya bir tarihi eser demek ne kadar doğru tartışılır; neticede katedralin geçmişi yalnızca 1993 yılına uzanıyor.

Tamamlanması 2013 yılını bulan İsa’nın Dirilişi Katedrali tasarım olarak Predrag Ristic’e ait. Tasarımda Kotor Katedrali’nden de ilham alındığı ve İtalyan, Bizans ya da Romanesk gibi farklı tarzlara yer verildiği biliniyor.

Bugün hava yoluyla Karadağ’a gelen turistler ilk iş olarak Podgorica’da bir tur atıyor ve kültür turuna da katedral damga vuruyor.

Katedral şehrin modern yerleşiminde ve Moraca Nehri’nin batısında bir konuma sahip.

Söz konusu bir Ortodoks Katedrali olsa da, farklı dinlerin mensupları için de burayı ziyaret etmek farklı bir deneyim sayılabilir.

Aziz George Kilisesi

Yine başkent sınırları içerisinde, ülkenin en eski ibadethanelerinden biri var. Kilisenin inşa tarihi için 10. yüzyıl işaret ediliyor.

Burası da yine Ortadoks mezhebine ait bir yapı. Dini kutlamalar ve ayinler sırasında burada bulunmak isteyebilirsiniz. Farklı bir kültürü yakından tanıma için, hiç değilse ziyaretinizi Pazar gününe getirmek faydalı olabilir.

Kilise konum olarak Gorica Tepesi’nin arka bölümünde yer alıyor.

Ostrog Manastırı

Trabzon’da yer alan Sümela Manastırı’nın bir benzeri de Karadağ’da desek nasıl olur? Ostrog Manastırı, Karadağ gezilerinin olmazsa olmazlarından biri. Kayalara oyulan yapı, denizden 900 metre kadar yüksekte.

Manastır tarihi ile ilgili, 17. yüzyılın ortalarından bahsediliyor. Alt manastır ve üst manastır olarak ikiye ayrılan yapıda, muhteşem bir manzara var.

Buraya başkentten sonra 50 kilometrelik bir kara yolculuğu ile ulaşabilirsiniz. Alt manastırda araçla ulaşım ve otopark imkanı var ancak üst manastır tırmanış gerektiriyor.

Dolayısıyla da ulaşım koşulları kış döneminde oldukça güç; dolayısıyla yaz aylarını ziyaret için tercih etmelisiniz.

Yaz aylarında dikkat edilmesi gereken en önemli şey ise, kıyafet zorunluluğu. Bacakların kapalı olduğu, kolların da hiç değilse t-shirt seviyesinde kapalı olduğu bir çözüm bulmalısınız. Sıcak günlerde bu durum aklınızda olsun.

Burası inananlar tarafından bir hac merkezi olarak da kabul ediliyor. Manastırdan akan ve kutsal kabul edilen sudan yanınıza alabiliyorsunuz. Üst manastıra giden yolda çıplak ayaklı insanlarla karşılaşmak sürpriz değil.

Manastıra kadar gelmişken fakirler için maddi bağışta bulunabilir ya da manastır halkına sabun ve havlu gibi hediyeler de götürebilirsiniz.

Son olarak, manastırda yaşayabileceğiniz ilginç bir tecrübeden de söz edelim. Alt manastırda 4 Euro karşılığında konaklayabileceğiniz 9-10 kişilik odalar var. Yurt odaları gibi düşünebileceğiniz bu yerler kadın ve erkek olmak üzere ayrılıyor. Sabah uyanma saatinin 05.30 olması dışında; gayet makul fiyatlı bir konaklama seçeneği olarak değerlendirilebilir.

Saat Kulesi

Herceg Novi adı verilen körfez yerleşiminde ziyaret edebileceğiniz bu yapı; yabancı kaynaklarda Sahat Kula ya da Sat Kula olarak da karşınıza çıkabiliyor.

Türk turistler açısından burayı görülmeye değer kılan en önemli özellik; 1667 yılındaki Osmanlı yönetimi sırasında Sultan Mahmud tarafından yaptırılmış olması. Yine aynı dönemde burası şehrin kapısı olarak hizmet vermiş bulunuyor. Yapıdan içeri girdiğinizde çarşı gibi bir bölüm yer alıyor.

Burada Siyah Madonna adı verilen heykeli de ziyaret edebilirsiniz. Yanık odundan yapılan ilginç heykel, şehrin kurucusu anısına halka açık biçimde sergileniyor.

Njegos Mozolesi

Ülkenin güneybatı yönüne doğru ilerlediğinizde, Lovcen Ulusal Parkı ile karşılaşabilirsiniz.

Burada hem  mozole hem de muhteşem manzara görülmeye değer. Mozole olarak Petar Petrovic Njegos’a adanan dev ve heybetli türbeden söz ediliyor.

İçinde neredeyse beş yüz basamaklı bir tüne olan yapının şapeli de altın kaplamalı mozaikten inşa edilmiş durumda.

Njegos, ülkede hem devlet adamı hem de sanatçı kişiliği ise çok fazla tarihi ve turistik yapı kapsamında karşınıza çıkıyor.

Karadağ ziyaretleri genellikle yaz aylarında organize ediliyor; dolayısıyla tarihi yapıyı bahane edip serinliği için bile buraya gelebilirsiniz.

Lovcen, yüksekliğinden dolayı kıyı yerleşimlerinden en az on derece daha serin.

Buraya kadar çıkmışken lokal bir köy hayatı da görmek isterseniz, Njegos adı verilen köyde soluklanmayı da ihmal etmeyin. Köy yolunda 10 euro karşılığında deneyimleyebileceğiniz “zipline” adlı adrenalin dolu bir ulaşım biçimi tercih edebilirsiniz.

Eğer ziyaretiniz kışa denk geliyorsa, mozolenin açık olup olmadığı hakkında ve bölgedeki ulaşım koşullarıyla ilgili bilgi alın.

Karadağ’da rakım yükseldikçe, tıpkı Ostrog Manastırı’nda olduğu gibi düşük sezonda turistik yerler de kapalı tutulabiliyor.

Aziz Ivan Budva Kilisesi

Karadağ’daki tarihi binalar, sizi ruhani hallere doyuracak nitelikte desek yalan olmaz! Yine bir kilise, bu kez Budva’da yer alan Aziz Ivan Budva Kilisesi var karşınızda.

Burası yedinci yüzyılda inşa edildiği sanılmasına rağmen; modern sanat eserlerine ve kültürel değerlere de sınırlarında yer veren bir yapı.

1667 yılında depremle tahrip olan kilisenin, 1867 yapımı bir de kulesi var.

Budva’da plajlardan ve doğal güzelliklerden vaktiniz kalırsa; özellikle de diğer birçok dükkanın kapalı olduğu Pazar günlerinde burayı ücretsiz olarak ziyaret etmeniz mümkün.

Kanli Kula

Herceg Novi’yi en güzel şekilde izleyebilmek için; dilerseniz Kanli Kula’ya çıkabilirsiniz. Burası Türkçe çağrışımı Kanlı Kule olan bir kale.

Halkın başta konserler olmak üzere tüm etkinlikleri burada yapılıyor.

1 Euro karşılığında kaleye giriş yapabilirsiniz.

Çocuklu aileler için, kaleye tırmanmanın merdivenlerden dolayı hayli zahmetli olduğunu da hatırlatalım.

Herceg Novi’ye doğal bir güzellik olarak değer katan mimoza ağaçlarını ise, en çok kale çevresinde ve Old Town adı verilen tarihi bölgede bulabilirsiniz. Sarı ve yeşil renklerdeki mimozalarla bol bol fotoğraf çektirmeyi ve sosyal medya hesabınızı hareketlendirmeyi de sakın ihmal etmeyin.

Karadağ’daki Müzeler

Karadağ ya da nam-ı diğer Montonegro; özellikle yaz tatili için tercih edilen bir destinasyon olduğu için burada müze gezmeyi sıkıcı bulabilirsiniz.

İşin aslı, müzelerin hiçbiri Paris’te ya da Hollanda’da gezebileceğiniz türden koleksiyonlara sahip değil veya dünyanın en ilginç müzelerine ev sahipliği yaptığı söylenemez.

İçeride bulunan sergilerden çok, binalardaki yaşanmışlıklar akılda kalıyor.

Dolayısıyla; eğer hiç fırsatınız yoksa büyük üzüntü yaşamanıza da gerek yok diyebiliriz. Bu turist noktalarını uzun bir Karadağ gezisinde görülecekmiş gibi programa alabilirsiniz.

Petrovic Sarayı ve Çağdaş Sanat Merkezi

Bin eserlik kalıcı bir koleksiyona sahip olan sanat merkezi, Petrovic Sarayı sınırlarına dahil.

Saray esasında 19. yüzyıl yapımı bir eser; geçmişte yazlık konut olarak kullanıldığı bir dönem de var.

Şu anda ise, Irak ya da Güney Afrika gibi ülkelerden getirilen geçici sergiler ya da lokal sanatçıların oluşturduğu galeriler burada sergileniyor.

Sanat merkezine girmek için herhangi bir ücret ödemenize gerek yok.

Merkez, Pazar günleri ziyarete kapalı. Hafta içi 09.00-14.00 ve 16.00-21.00 aralığında ziyaret edilebiliyor. Cumartesi günleri için ise, 15.00-21.00 saat aralığını esas almalısınız.

Kotor Denizcilik Müzesi

Bir meslekten çok daha fazlasını, bir yaşam tarzını ifade eden denizciliği bir de Karadağ halkından dinleyin.

Kotor’da bulunan müzede, Birinci ve İkinci Dünya Savaşı’nı temsil eden özel bölümler de var; denizciliğin tarih boyunca değişen modellerini gösteren sergiler de.

Müze haftanın her günü açık ancak çalışma saatleri hafta sonu ya da tatil günlerinde büyük değişiklik gösteriyor.

Nisan-Temmuz ve Eylül-Ekim ayları arasında iş günleri Cumartesi’yi de kapsıyor ve 08.00-18.00 saat aralığını kapsıyor.

Temmuz-Eylül arasındaki yüksek sezonda ise akşam 23.00’e kadar müzede bir tur atma şansınız var.

Ekim’den Nisan’a kadar ise; Karadağ için pek turizm sezonu sayılmaz. Bu dönemde müzeyi hafta içi 09.00-17.00 aralığında; Cumartesi ve Pazar günleri ise sadece 09.00-12.00 aralığında gezebiliyorsunuz.

Yetişkinler için kişi başı 4 euro olan giriş ücretine, 5 ayrı dilde rehberlik veren kulaklıklar dahil. Çocuklar için kişi başı 1 euro ödeniyor. 10 kişiden fazla gruplar için, kişi başı 1,5 euro ödemek yeterli.

Kedi Müzesi

Karadağ’da kedi severlerin bayılacakları bir adres var. Kedi çizimleri, fotoğrafları, kedili kitaplar, pullar, dergiler, sanat eserleri… Kedilere dair her şeyin Karadağ’da toplandığını söylesek yanılmış olmayız.

Müze, Kotor’da bulunuyor. Kotor’un ambleminde bile kara bir kedi olması asla tesadüf değil. Eğer kedinizin resmini bu müzeye göndermek isterseniz, 2 euro karşılığında can dostunuzun varlığını ölümsüz hale getirip bir de sertifikaya sahip olabiliyorsunuz.

Karadağ Ulusal  Müzesi

Eskiden Parlamento Binası olan bu yer; Kral Nikola Meydanı’nda yer alıyor.

Burası zamanında Karadağ Kralı I. Nikola Petrovic’in eski ikametgahı olduğu için; Nikola Sarayı olarak anıldığına da şahit olabilirsiniz.

Müze kapsamındaki mahkeme kütüphanesinde 10 bin ender kitap bulunduğundan söz ediliyor.

Madalya, mühür, amblem, arma ya da silah gibi birçok tarih kokulu obje ile müze koridorlarında karşılaşmak mümkün. Burada ayrıca iki ayrı galeri alanı var.

Müzeye giriş ücreti yetişkinler için kişi başı 5 euro ve çocuklar için 2,5 euro olmak üzere değişiyor. Sezon sayılan yaz ayları boyunca müze her gün, 09.00-17.00 saat aralığında açık. Düşük sezonda kapanış saati 16.00 olarak belirleniyor ve Pazar günleri müze kapatılıyor.

Njegos Müzesi (Biljarda Sarayı)

Related Post

Adını Biljarda yani Türkçe tercümesi ile bilardo kelimesinden alan saray; bir odasını tamamen bu oyuna ayırıyor.

Bunun nedeni, 1838 yılında sarayın inşa edilmesini isteyen Prens Petar II. Petrovic Njegos’un bilardo oyununa olan merakı.

Hemen not düşelim; bu önemli kişilik, aynı zamanda Karadağ’ın yetiştirdiği en büyük filozof ve şairlerden de biri. Karadağ’a kadar gelmişken Njegos hakkında bir şeyler öğrenmeden dönmemelisiniz.

Çetine’nin tarihi merkezinde bu sarayı ziyaret edebilirsiniz.

Karadağ’daki Doğal Güzellikler

Nihayet Karadağ’da içinizi açacak güzelliklere geldi sıra. Adalar, köyler, ovalar, tepeler… Karadağ sınırları içinde, her biri denizin mavi kıyılarında konumlanan yeşil cennetler; kartpostallarla yarışıyor.

Sveti Stefan Adası

Eski bir balıkçı köyü ve Avrupa’nın en güzel adalarından birisi olan Sveti Stefan Adası’nda ilk göze çarpan; tüm adayı çevreleyen surlar oluyor.

Surlar; 1400’lü yıllardaki Osmanlı kuşatmaları nedeniyle inşa edilmiş; bu nedenle Türkler için bu ada son derece akılda kalıcı.

Budva merkezinden sonra araçla 15 dakikalık bir yolculuk ederek soluğu Sveti Stefan’da alabilirsiniz.

Yalnız en başından uyarmamız gereken bir konu var: Adada denize girmenin yolu ya Aman Resort adıyla işletilen otelde konaklamak ya da restoranlarda rezervasyon yaptırmaktan geçiyor! Otelin son derece lüks, restoranların da Hollywood yıldızlarını ağırlayacak nitelikte olduğunu da hatırlatalım. Burası Avrupa ve Amerika’dan ünlüler için 1970’lerdeki altın yılları kadar popüler olmasa da; hala geçerli bir prestiji var.

Halk plajı, adaya giden köprünün hemen yanında, dilerseniz bütçenizi zorlamadan burayı kullanmayı da seçebilirsiniz.

Yürüyüş yolunuz boyunca manastır ve kiliseler size eşlik edecek; buralardan ve civardaki yerli halktan yağ, bal, sabun gibi hediyelikler de alabilirsiniz.

Çam ormanlarının ve zeytin ağaçlarının serin gölgelerinden de faydalanmayı ihmal etmeyin.

Karadağ’a gitmeden önce Sveti Stefan’ı yakından tanımak için James Bond filmlerinden biri olan Casino Royale’e de göz atmak isteyebileceğinizi hatırlatalım. Ada, muhteşem manzarası ile film seti olarak da tercih edilmiş bulunuyor.

İşkodra (Skadar) Gölü

Karadağ fotoğraflarına baktığınızda en çok karşınıza çıkan manzaralar genellikle göle ait. Burası sahip olduğu geniş alan ve aktivitelerle anılıyor.

Podgorica ile Budva arasında konumlanan göl; Karadağ’daki bir başka doğal güzellik.

Etrafında üzüm bağları var, buralarda şarap tadımları düzenleniyor.

Gün batımında göl kenarında, yeşil bir alanda keyif yapmak kesinlikle iyi fikir.

Bu vesileyle hatırlatmış olalım; şarap ve sanat turlarını aratırsanız Karadağ’da bu kapsamda çok fazla günlük turla karşılaşacaksınız. Yeterince vaktiniz varsa bunlardan birini ani bir kararla değerlendirebilirsiniz.

Göl çevresinde ayrıca tırmanış ve kano aktiviteleri de genç kesim arasında revaçta.

Dilerseniz daha sakin bir aktivite olarak tekne gezisini de tercih edebilirsiniz.

Kotor Körfezi

Kotor Körfezi, dünya üzerindeki bir su birikintisinden fazlası. Karadağ’ı büyüleyici hale getiren ve buraya akın akın turist çeken yer; işte bu körfez. Burası aynı zamanda coğrafi açıdan Avrupa’nın en büyük fiyord oluşumlarından biri sayılıyor.

Körfez üzerinde hem Kotor Old Town yani Tarihi Kotor Şehri, hem de sayısız başka yerleşim yer alıyor.

Hepsinin mimarisi, kültürü, renkleri, desenleri ayrı güzel. Özellikle Kotor şehri, labiranti andıran sokakları ve şirin mekanları ile rüya gibi.

Maceraperest ruhları için en güzel tavsiye; körfezi motorla turlamak. Karadağ ziyaretinizin muhtemelen bahar ya da yaza denk geleceği için; Kotor havasını içinize çeke çeke seyahat etmeniz en güzeli.

Yol üstündeki neşeli durakların hiçbirini de bu sayede kaçırmamış olursunuz. Araç kiralamak da yine bir başka geçerli seçenek.

Son olarak; körfez üzerinde özellikle Kotor ile Perast arasındaki düz yolları bisikletle aşabileceğinizi de hatırlatalım. Bunun en büyük avantajı ise; istediğiniz saniyede kenara çekip denize girebilmek elbette!

Her yıl Ağustos ayında Kotor’da yaz karnavalı düzenleniyor. Bu şehrin ve tüm körfezin ruhunu doyasıya yaşayabilmek için; tatil tarihinizi Ağustos ayına denk getirmek isteyebilirsiniz.

Kotor’un gece hayatı açısından da oldukça zengin olduğunu belirtelim.

Gornja Lastva

Tivat’a bağlı olsa da, mutlaka ayrı bir başlık altında değerlendirilmesi gereken bir köy Gornja Lastva.

Deniz seviyesinden 300 metre yükseklikte konumlanan ve Vrmac Tepesi’ne yaslanan yerleşim; bazı yönlerden size Şirince Köyü’nü anımsatabilir.

Bahçelerde üzüm bağları var, evler genellikle taştan yapılma. Yerel danslar ve yerel tatlar arayanlara, bu Karadağ köyü mutlaka hitap edecektir.

Her yıl Ağustos ayında Balkan kültürü meraklılarının özellikle akın ettiği bir festival var. Lastva Festivali’ne ne yapıp edip yolunuzu düşürmenizi tavsiye edebiliriz.

Our Lady of Rocks Adası (Kayaların Kadını Adası)

Karadağ’da yapacağınız Perast gezisini mutlaka St. George Adası ve Our Lady of Rocks Adaları ile birlikte programlamalısınız. Özellikle Kayaların Kadını anlamına gelen yapay ada hayli ilginç.

Tarihi 15. yüzyıla dayanan adacıkta Roma Katolik Kilisesi de var. Bu adalar Perast ile karşı karşıya konumlanıyor ve aynı manzarayı paylaşıyor.

Durmitor Milli Parkı

Bu milli park, Karadağ sınırları içerisinde yer alan beş milli parktan biri ve muhtemelen en güzeli.

Dile kolay; park deyip geçtiğimiz alan 18 buzul gölünden ve 5 kanyondan oluşuyor. Bu bakımdan Durmitor; tüm Avrupa’daki benzerleri arasında da büyüklük bakımından ikinci sırada.

Doğa severler Durmitor Milli Parkı’nı görmeden asla Karadağ ziyaretini noktalamamalı.

Crno Gölü, buzul gölleri arasından güzelliği ile sıyrılıyor.

Kış mevsiminde Durmitor ziyaretinin tek ve değişmez sebebi kayak yapmak.

Mevsim bahar ya da yaz olduğunda ise; bu sebep doğa yürüyüşü ile başlıyor ve raftinge kadar uzanıyor.

Milli parkta kano ve kanyon yürüyüşü imkanı da var.

Adrenalin sevenler kaya tırmanışından keyif alabilir. Özellikle çocuklu ailelerin keyif alacağı etkinlikler olarak; bisiklet ve binicilik sayılabilir.

Porto Montenegro (Karadağ Marinası)

“Porto Montegreno” olarak adlandırılan marina, beş yüzden fazla mega yatı ağırlayabilecek kapasitede.

Su sporları, dinlenme tesisleri, oteller, restoranlar ve rezidanslar varlıklı hedef kitleye başarıyla hitap ediyor.

Özel bir havuz ve bol bol alışveriş imkanı da marinanın ziyaretçilerine sunduğu hizmetler arasında sayılabilir.

Çiçek Adası ve Sveti Marko Adası da Tivat’ta gezilecek yerler kapsamına giriyor.

Tivat’taki jet sosyeteye hemen komşu olan mütevazı plajları mutlaka durup deneyimlemelisiniz.

Lipa Mağarası

Adrenalin tutkunlarına hitap eden Lipa Mağarası, ülkenin tarihi başkenti olan Çetine’de yer alıyor. Burası ülkenin en büyük mağarası olmasının yanı sıra, aynı zamanda bir aktivite merkezi.

Mağara içinde süresi bir ya da iki saat aralığında değişen macera turları düzenleniyor.

Mağara için, şehir merkezinden sonra 4 kilometre kadar kara yolu mesafesi aşmalısınız.

Aktivitelere ilgi göstermeseniz bile, milyonlarca yıllık tarihe sahip bu doğal güzelliği incelemeden Karadağ’dan dönmek istemeyebilirsiniz.

Dobrota

Kotor Körfezi yolcularının duraklarından biri olan Dobrota; konaklamak için de ideal bir yerleşim. Denize sıfır manzaralı evler günlük olarak kiralanabiliyor, daha ne diyelim. Evinizin giriş kapısında mavi ve gümüş tonlarıyla bir körfez uzanıyor.

Dobrota’daki İtalyan mimarisi kolay kolay gezginlerin hafızalarından silinmiyor.

Kotor Old Town’daki turistlerden bir türlü göremediğiniz yerli halk da genellikle Dobrota sınırları içinde karşınıza çıkıyor.

Kotor ve Perast yerleşimleri arasında yer alan bu cennetten köşe; Karadağ kültürünü ve coğrafyasını aklına kazımak isteyenler için kesinlikle ideal.

Başka her yeri ıskalayabilirsiniz ama Dobrota’nın sahil boyunca uzanan restoranlarında güneşi batırmadan sakın Karadağ’dan dönmeyin.

Perast

UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan tüm yerleşimler gibi; Perast da ziyaretçilerini hayal kırıklığına uğratmayan bir doğal  güzellik.

Ormanlarla kaplı dağlardan ve turkuaz bir denizden oluşan Perast cenneti için ne günlük ne de haftalık bir gezi yeterli sayılmaz. Burada yaşayan insanlar çok şanslı.

Daracık taş döşenmiş sokaklar ve merdivenlerin yanı sıra; evlerin mimarisi bölgeye tarifsiz bir güzellik katıyor.

Karadağ’daki Plajlar

Turizm sezonuna kulak verdiniz; Karadağ’a yaz mevsiminde deniz tatili niyetiyle geldiniz; peki ama Adriyatik suları ile buluşmanın en güzel yolu hangisi?

Hiç vakit kaybetmeden plaj tavsiyelerine doğru geçiş yapalım.

Karadağ’ın en güzel plajları Budva çevresinde yoğunlaşıyor. Koylar, kayalıklar, dev kumsallar ve turkuaz sular burada.

Ülkenin başkenti ile bu yerleşim arasında yaklaşık 65 kilometrelik bir kara yolu mesafesi var.

Budva aynı zamanda ülkenin en çok adını duyuran yerlerinden de biri. Küçük sahil kasabalarından sonra buradaki hızlı şehirleşme anlayışından biraz rahatsızlık duyabilirsiniz.

Ancak bahsettiğimiz deniz Adriyatik Denizi olunca, plajlara söylenecek laf yok.

Budva en çok Rus turistler tarafından rağbet görüyor. 18 adet plajın bulunduğu yerleşimde, plajların toplam uzunluğu 13 kilometreyi zorluyor.

Girişlerde sizden ödeme yapmanız istenebilir, ancak ücretler 5-10 euro gibi bir seviyeyi geçmiyor. Fiyatlara şezlong ve şemsiye gibi hizmetler dahil.

Becici ve Rafailovici Plajları

Sahilinde büyük otellerin yer aldığı Becici Plajı, hacim bakımından da Budva’nın en büyüklerinden biri. 1800 metre kadar alana yayılıyor.

Karadağ’ın en lüks otelleri bölgede olunca, fiyatlar da ona göre. Otellerde konaklıyorsanız, plaja özel giriş kartınız oluyor.

Burada tamamen kum bir alan beklemeyin, deniz girişinde çakıl taşlarının bulunduğu alanlar var.

Rafailovici ise, Becici’nin hemen yanında yer alıyor ve Becici’ye göre daha az bilindiği için özellikle yoğun sezonda bir alternatif oluşturuyor.

Przno Plajı

Otel misafirleri tarafından daha çok kullanılan bir başka plaj alanı da Przno.

Buraya dışarıdan girebilmek için hafta sonu kişi başı 15 euro gibi bir ücret ödüyorsunuz.

Budva’dan 6 kilometre uzaklaşarak varabildiğiniz plajda, kayalık alanlar var.

Tuzlu suların kayalara çarptığı şahane görüntüleri ise birden fazla restoran ve bar arasından seçim yaparak izleyebilirsiniz.

Yazın buranın çok kalabalık olduğunu ve her bir mekanın rezervasyon gerektirdiğini gözden kaçırmayın.

Sahilde ayrıca, biraz sıra bekleseniz de jet ski ya da banana gibi su sporlarından faydalanabilirsiniz.

Kamenovo Plajı

300 metrelik alanıyla Kamenovo Plajı’nda bu kez turkuaz tonlar gözünüzü alacak. Burası suların rengine bakıldığında Maldivler’den geri kalmıyor.

Becici, Rafailovici ve Przno arasında yer alan konumuyla da burası, mutlaka uğramanız ve bol bol fotoğraflamanız gereken yerlerden biri.

Şu kadar söyleyelim; Rafailovici’den buraya bir tünelle yürüyerek bile geçebiliyorsunuz.

Jaz Plajı

Jaz Plajı, şehir merkezine 2500 metre kadar mesafede.

Plajlar içinde en büyüklerden birinin bu olduğunu söyleyebiliriz.

Deniz şu ana kadarki plajlardan farklı olarak tamamen kumdan oluştuğu için, burası çocuklar için özellikle uygun.

Jaz Plajı’na girerken ücret ödemiyorsunuz ancak eğer aracınızın bagajında şemsiye ve şezlongla seyahat etmiyorsanız; kızgın Karadağ kumlarında yanmamak için mutlaka kiralama yapmak durumunda kalacaksınız. Bütçenizi buna göre hazırlamanızda her zaman için fayda var.

Akşam saatlerinde ise konserler ve festivaller yine bu plajda, bazıları biletli olarak, organize ediliyor.

Mogren Plajı

Mogren Plajı, şehir merkezinde olmasına rağmen mavi bayrağa sahip olan dikkat çekici bir alan.

Başta da belirttiğimiz gibi, fondaki çarpık yerleşmenin sizi rahatsız edebileceği alan tam da bu. Gençler özellikle buraya rağbet gösteriyor, fonda her an gürültülü bir müzik olabiliyor.

Yine de şezlongunuzu, şemsiyenizi kapıp güneşlenmeye bakın; ne de olsa önemli olan arka fon değil karşınızda uzanan Adriyatik’in güzelliği.

Mogren 1 ve 2 olmak üzere ayrılan plajın ikinci bölümü, tamamen ücretsiz.

Trsteno Plajı

Özellikle tekne gezilerinde keşfedilebilen bazı koylar ve plajlar da çok özel.

Trsteno’ya araç olmadan ulaşmanız mümkün değil, ancak buraya geldiğinizde gerçek bir kaşif gibi hissedebilirsiniz.

Özellikle tekne turu kapsamında Trsteno’ya yaklaşınca; gezgin ruhunuzun sularda kulaç atması için herhangi bir ödeme yapmanıza da gerek yok.

Saint Nikola Plajı

Saint Nikola Plajı yerliler tarafından Hawaii olarak adlandırılıyor ve Budva merkezine yalnızca 1 kilometre mesafede konumlanıyor. Bu adada vakit geçirmekten kesinlikle hoşlanacak ve belki tüm gününüzü bu Hawaii atmosferinde geçirmek isteyeceksiniz.

Deniz temiz, sakin, fonda müzik yok, ağaçların altında güneşlenebiliyorsunuz.

Yeme içme ihtiyacınızı karşılayabileceğiniz mekanlar da rahatsız edici bir turistik tarife uygulamıyor. E daha ne olsun?

Sveti Stefan Plajı

Budva plajları arasında Sveti Stefan’a özel bir başlık açmakta fayda var.

Sveti Stefan adasının Adriyatik’teki en göz alıcı doğa harikalarından biri olduğundan söz etmiştik.

Adadaki plaj da bu tanıma tamamen dahil. 1170 metre uzunluğundaki kumsal alan neredeyse 15 bin metrekarelik bir alanı kaplıyor.

Queen’s Beach (Kraliçenin Plajı)

Adanın 500 metre bandında yer alan bu plaj, adını zamanında kraliçenin en çok severek denize girdiği yer olmasından alıyor.

Burası jet sosyeteye hitap eden bir alan olduğu için, her an özel partiler nedeniyle kapatıldığına şahit olabilirsiniz.

2 kilometre sahil şeridine sahip olan Kraliçenin Plajı, elit kesimin favorilerinden biri.

Milocer Plajı (Kralın Plajı)

Kraliçenin Plajı’na komşu olan Milocer, yerli halka göre “Kralın Plajı”. Bu adlandırma sadece bir atıf değil; burası bazı yaz aylarında kraliyet ailesinin ikametgah adresi olarak kayıtlara geçmiş.

280 metre uzunluğundaki plaj, toplamda 7400 metre alanı kaplıyor. Sular ılık, deniz son derece derin, dibi ise tertemiz biçimde görünüyor.

Dolayısıyla eğer dalışla ilgileniyorsanız, siz de Milocer’e iki kat ilgi gösterebilirsiniz.

Paylaş
Ezgi Opan

Blogger, içerik yazarı, editör, besteci, söz yazarı, gitarist, turizmci, seyahat tutkunu, müzik ve kedilere hasta☺️