Seyahat etmeyi sevsek de her zaman seyahat etme imkanı bulamıyoruz. Özellikle de şu gündemde özgürlüğün, seyahat etmenin tadını çok özlemişken size ilaç gibi gelecek bir yazı ile karşınızdayım.
İzlerken tekrar yollara dönmek istediğinize emin olduğum, bir o kadar da öğretici en güzel seyahat belgeselleri!
İçindekiler
Doğayla insan arasındaki ilişkiyi tüm çıplaklığıyla ele alan bu belgesel, İdolleri Yvon Chouinard ve Doug Tompkins’in 1968’deki Patagonya seyahatini yeniden gerçekleştiren maceracı Jeff Johnson’ın yolculuğunu bizzat onun gözünden anlatıyor.
Rick Ridgeway ile Tim Lynch’in yapımcılığını yaptıkları 180° South belgeseli, daha önce Thicker Than Water (2000), A Brokedown Melody (2004) gibi spor ve macera temalı belgesellerin yönetmenliğini yapan Chris Malloy oturuyor.
Belgeselin alt başlığı, “Conquerors of the Useless”, meşhur Fransız dağcı Lionel Terray’ın 1961 tarihli aynı adlı (ama Fransızca) otobiyografisinden geliyor: Les Conquérants de l’inutile.
Film, Yvon Chouinard ile Doug Tompkins’in kendi çektikleri kısa home-movie görüntüleriyle açılıyor. Ardından, onların izinden gitmeye karar veren Jeff Johnson’ın çektiği görüntüleri izlemeye başlıyoruz. Bu görüntülerde Jeff Johnson’ı sörf, yelken ve tırmanış yaparken görüyoruz.
Sonra Jeff Johnson, bir tekneye atlayıp Şili’ye yola çıkıyor. Buradan itibaren yol arkadaşı Makohe’yle buluşmasını, Patagonya yolculuğunu ve idolleri Yvon Chouinard ve Doug Tompkins ile buluşmasını seyrediyoruz.
180° South: Conquerors of the Useless, doğal güzelliklerle dolu, maceralı bir yolculuk hikayesi.
Belgesel hakkında IMDb’den ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz: 180° South: Conquerors of the Useless
IMDb Puanı: 7,6
Adını Diego Armando Maradona’nın 1986 Dünya Kupası’nda İngiltere’ye karşı kaydettiği meşhur “Tanrı’nın Eli” golünden alan bu belgesel, beş İngiliz gencinin Maradona’yla tanışma amacıyla çıktıkları Amerika kıtası yolculuğunu konu ediniyor.
1986 Dünya Kupası’ndan sadece dört yıl önce İngiltere ile Arjantin arasında Falkland Savaşı yaşanmıştı. İki ülke dört yıl sonra Dünya Kupası Çeyrek Finali’nde karşılaşırken bu savaş henüz hafızalardan silinmemişti.
Nitekim Arjantin’in 2-1 kazandığı maçta bir tüm rakip savunmayı çalıma dizerek bir de eliyle gol atan Maradona, eliyle attığı bu gol için Falkland Savaşı’na atıfta bulunarak “Bu, Tanrı’nın eliydi,” diyecekti.
Bundan yıllar yıllar sonra İngiltere’nin varoşlarında yetişmiş futbol tutkunu beş genç, Maradona ile tanışmak üzere bir yolculuğa çıkıyorlar.
Yönetmenliğini Gave ve Benjamin Turner’ın yaptığı bu belgesel ise gençlerin yolculukta yaşadıkları zorlukları, gördükleri yeni coğrafyaları ve tanıdıkları yeni kültürleri bizlere de gösteriyor.
Belgesel hakkında IMDb’den ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz: In the Hands of the Gods
IMDb Puanı: 7,1
Afişinin muhteşem renklerine rağmen bir o kadar etkileyici siyah-beyaz görüntüler sunan bu belgeselde film yapımcısı Bruce Brown, Mike Hynson ve Robert August isimli iki sörfçünün dünya çapındaki sörf yolculuğunu takip ediyor.
Klasik sayılabilecek The Endless Summer, dönem itibariyle sörfün popülerliğini artırdığı bir zamanda çekilmiş. Öyle ki bu yıllarda ‘surf rock’ dediğimiz müzik bile çok yaygın!
Mike Hynson ve Robert August, iki arkadaş. Özellikle Robert August, bir sörf tahtası tasarımcısı olarak da sörf kültürü için önemli bir isim.
Belgeselde ikili, Bruce Brown ile birlikte dünya çevresinde yaz mevsimini kovalıyor. Yaz neredeyse, orada sörf yapıyorlar. Bu fikre Bruce Brown’a veren ise bir seyahat acentasıymış.
Yayınlandıktan sonra birçok sörfçüye dünyayı gezmek ve farklı yerlerde sörf yapmak için ilham veren The Endless Summer, 2002 yılında da ABD Ulusal Film Kaydı tarafından koruma altına alınmış.
1994 yılında Bruce Brown’ın The Endless Summer II’yi de çektiğini ayrıca belirtelim. Bu film de ilki gibi beğenilse de, onun kadar etkili ve ilham verici olmamış.
Belgesel hakkında IMDb’den ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz: The Endless Summer
IMDb Puanı: 7,7
Willem Dafoe’nin anlatıcılığını üstlendiği bu belgesel, dünyanın en ihtişamlı dağlarından muhteşem görüntüler sunuyor.
Hem de dahası var! Bu nefes kesici görüntülerin birçoğu Türk asıllı dağcı ve fotoğrafçı Renan Öztürk tarafından çekilmiş eşsiz görüntüler.
Klasik müzik eşliğinde harmanlanan bu görsel şölene kulaklarınız da keyifle eşlik edecek.
Mountain’in yönetmenliğini birçok ödül ve aralarında BAFTA’nın da bulunduğu adaylık sahibi Avustralyalı yönetmen Jennifer Peedom yapıyor. Jennifer Peedom, aynı zamanda belgeselin yapımcıları arasında da yer alıyor.
Başarılı yönetmen, Mountain’den bir yıl önce de büyük ilgi ve beğeniyle karşılanan, Everest’i konu alan Sherpa belgeselini çekmişti.
Belgesel, dünyanın en yüksek tepelerinde insanların birbirleriyle ve doğayla olan ilişkilerine odaklanıyor.
Mountain, Avustralya Sinema ve Televizyon Akademisi Sanat Ödülleri’nden üç ödülle dönmüş. Bir Belgeseldeki En İyi Sinematografi dalında Renan Öztürk, En İyi Belgesel Müziği dalında Richard Tognetti ve Bir Belgeseldeki En İyi Ses dalında David White ile Robert Mackenzie, Mountain adına çalışmalarıyla ödüle layık görülmüş.
Mountain Netflix’te izlenebilir.
Belgesel hakkında IMDb’den ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz: Mountain
IMDb Puanı: 7,2
Ünlü Alman yazar ve yönetmen Werner Herzog’un çektiği Encounters at the End of the World belgeseli, izleyiciye Antarktika’daki hayvanlar, coğrafi harikalar ve orada çalışan insanlara dair özel görüntüler sunuyor.
Ancak bu belgeseli değerli kılan kuşkusuz Werner Herzog’un kendine has mizahi anlatıcılığı…
Belgesel, Antarktika’da çeşitli sebeplerle buluşmuş farklı coğrafyalarda insanları odağına alıyor.
Werner Herzog, belgeselin sinematografı Peter Zeitlinger ile beraber, o insanların eşliğinde Antarktika’nın eşsiz noktalarına yolculuk ediyor. Bu yolculuklarda ise orada çalışan zoolojistlerle, jeologlarla ve başka uzmanlarla röportajlar yapıyor.
Encounters at the End of the World belgeselinin en cazip yanlarından biri de Antarktika’nın penguenlerden ibaret olmadığını göstermesi. Zaten Werner Herzog, belgeselini, “Penguenler hakkında olmayan bir Antartika belgeseli,” olarak tanımlıyor.
Eleştirmenlerin de büyük beğenisini kazanan Encounters at the End of the World, 2009’da En İyi Belgesel dalında Akademi Ödülü’ne de aday gösterilmişti.
Belgesel hakkında IMDb’den ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz: Encounters at the End of the World
IMDb Puanı: 7,7
Yönetmenliği ünlü kâşif Bruce Parry ile Mark Ellam’ın beraber yaptıkları bu etkileyici belgeselde, Bruce Parry ile birlikte Borneo ve Amazonlar’daki yerli topluluklarının arasına giriyor, onlarla yaşamanın ne demek olduğuna tanık oluyoruz.
Epey doğa, özellikle de orman, görüntüsünün de etkileyici biçimde yer aldığı Tawai: A Voice from the Forest, özellikle farklı kültürlerin yaşayışlarını merak edenler için bulunmaz Hint kumaşı!
Bruce Parry, daha önce BBC için benzer temalarda üç belgesel hazırlamış bir isim: Tribe, Amazon ve Arctic. Parry, bu deneyimini Tawai: A Voice from the Forest belgeseline de yansıtıyor.
Bu arada “Tawai” sözcüğü, Borneo’daki göçmen avcı topluluklarının doğayla etkileşim kurma duygularını açıklayan bir sözcük.
Daha isminden itibaren konuyla yerel bir ilişki kuran belgesel, yerel toplulukların yaşamlarını tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.
Belgeselin senaristliğini ise Bruce Parry, Véronique Cabois, Tamara Colchester, Chris Seward, Rory Spowers ve Jeronimo Mazarrasa beraber yapıyor.
Belgesel hakkında IMDb’den ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz: Tawai: A Voice from the Forest
IMDb Puanı: 7,3
Yönetmenliğini Zara Balfour ile Marcus Stephenson’ın yaptığı Children of the Snow Land belgeseli, dramatik bir hikaye anlatıyor.
Belgeselin konusu, Himalaya kasabalarında doğan ve eğitim için gönderildikleri Kathmandu’da 12 yıl boyunca ailelerini göremeyen üç çocuğun eve dönüş yolculukları…
2018 Kathmandu International Mountain Film Festival’de prömiyerini yapan, Victoria Film Festivali ve Londra Bağımsız Film Festivali gibi iki prestijli organizasyondan En İyi Belgesel dalında ödülle dönen Children of the Snow Land, gerçek kişilerin gerçek hikayesini, onların ağzından anlatmasıyla oldukça etkileyici bir yapım.
Eve dönüş yolundaki üç çocuk, Nima, Sangpo ve Tsering, yolculuk sırasında zaman zaman kameraya konuşuyorlar. Yaşadıklarını, hissettiklerini ve hayallerini anlatıyorlar.
Children of the Snow’un bu dramatik tarafı bir yana, görüntülerin geçtiği Nepal ve Hindistan coğrafyalarının doğal harikaları da insanı derinden etkiliyor.
Bu açıdan Children of the Snow, hem çok dramatik bir yolculuğun hem de doğanın güzelliğinin hikayesini anlatıyor denilebilir.
Belgesel hakkında IMDb’den ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz: Children of the Snow Land
IMDb Puanı: 8,2
Aslında ilk olarak 50 küsur yıl önce 1968 yılında çekilen bu belgesel, Yvon Chouinard, Doug Tompkins, Dick Dorworth ve Chris Jones isimli dört arkadaşın Patagonya bölgesindeki Cerro Fitz Roy Tepesi‘ne tırmanmak için Kuzey Kaliforniya’dan yola çıkmalarını konu alıyor. Bu dolu dolu bir yol hikayesi.
8,000 mil adrenalin dolu kar sörfü, kayak, sarp yamaçlarda sığınacak mağara keşifleri ve 31 gün boyunca bir mağarada mahsur kalma tecrübelerinin sunduğu nefes kesici kareler barındırıyor.
Maceracı dağcılar aslında, 16mm’lik bir Bolex kamerayla bu tecrübelerini filme alıp ilk gösterimini döner dönmez yapmışlar.
Fakat dağcılık kıyafetleri de satan Patagonia giyim markası, filmin 50. yılına özel bir kutlama ile belgeseli izleyicilerle tekrar buluşturmuş.
‘Mountain of Storms’, durdurak bilmez amansız kaşiflerin dünyanın dört bir ucuna yaptıkları cesur gezileri kameraya aldığından yine listemizde bulunan kült yapım ‘The Endless Summer’ın geleneğini takip ediyor.
Karantina dönemi arşivlerini ücretsiz olarak kullanıcılara sunanlar kervanına Patogonia’da Mountain of Storms’la katıldı.
Belgesel hakkında IMDb’den ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz: Mountain of Storms
IMDb Puanı: 8,0
Listemize biraz da belgesel dizilerle devam edelim. ‘Karanlık turizm’, yani ‘dark tourism’, felaketlerin ya da ölümcül olayların yaşandığı ya da korkunç görünen mekanlara, yerlere yapılan turistik ziyaretleri ifade eden bir kavram.
Bu 8 bölümlük Netflix belgesel dizisinde de Yeni Zelandalı gazeteci David Farrier ile bir ‘karanlık turizm’ yolculuğuna çıkıyor, dünyanın çeşitli ülkelerindeki ölüme dair yerleri görüyoruz.
40 dakikalık bölümlerden oluşan Dark Tourist’in ilk bölümünde David Farrier Latin Amerika’ya gidiyor ve Kolombiya’dan Meksika’ya Pablo Escobar’ın izini sürüyor.
İkinci bölümde adres Japonya ve Fukuşima’da yaşanan nükleer felaketin kalıtları ile intiharlarıyla meşhur bir nokta.
Üçüncü bölümde Farrier, Amerika Birleşik Devletleri’ne, John F. Kennedy’nin suikaste uğradığı yere gidiyor ve sonra da vampir gibi yaşayanlarla vakit geçiriyor.
Yeni Zelandalı gazetecinin sonraki durakları ise Kazakistan ve Türkmenistan, Avrupa, Güneydoğu Asya, Afrika ve son bölümden yeniden ABD oluyor.
Dark Tourist’in ikinci sezonuyla devam edip etmeyeceği ise henüz belli değil.
Belgesel hakkında IMDb’den ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz: Dark Tourist
IMDb Puanı: 7,6
50 dakikalık 4 bölümden oluşan ve ilk kez BBC’de yayınlanan Sahara with Michael Palin belgeselinde, ünlü İngiliz oyuncu ve sunucu Michael Palin eşliğinde Sahra Çölü‘nün rengârenk kültürleri arasında bir yolculuğa çıkıyoruz.
Michael Palin, yolculuğu boyunca Cebelitarık, Fas, Batı Sahra, Moritanya, Senegal, Mali, Nijer, Tunus ve Cezayir’e gidiyor. Bu, yaklaşık 16 bin kilometrelik ve üç ay süren devasa bir yolculuk…
Gittiği her ülkede tarihsel ve kültürel önemli mekanları ve yerleri ekrana getiren Michael Palin, yerel halkla da konuşuyor. Onların arasına karışıyor ve kültürlerini, gündelik yaşamlarını anlamaya çalışıyor.
Sahara with Michael Palin, farklı kültürleri tanımak isteyenler için ideal bir belgesel. Ayrıca belgesel, muhteşem Sahra Çölü manzaralarıyla bir görsel şölen de sunuyor.
Michael Palin’in daha sonra aynı isimle bir kitap çıkardığını da belirteyim. Palin ayrıca bu belgesel yolculuğunda çektiği fotoğraflardan oluşan Inside Sahara adında bir fotoğraf kitabı da yayınladı.
Belgesel hakkında IMDb’den ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz: Sahara with Michael Palin
IMDb Puanı: 8,0
David Gelb tarafından yaratılan, Netflix yapımı 9 bölümlük Street Food belgesel dizisinde, dünyanın çeşitli ülkelerine yolculuk ediyor ve sokak yemeği kültürleri arasında enteresan ve bir o kadar da keyifli bir yolculuğa çıkıyoruz. Belgeselden Mutlaka İzlemeniz Gereken Yemek Konulu 15 Belgesel ve Film yazımızda da söz etmiştik.
Tayland’dan Japonya’ya, Hindistan’dan Endonezya’ya, Tayvan’dan Vietnam’a, Filipinler’den Güney Kore’ye farklı ülkelerin sokak lezzetlerinin izini süren yapımda şeflerle yüz yüze röportajlar, yemeklerin tarihine dair bilgiler ve gerçek görüntüler yer alıyor.
Belgeselin hemen her bölümünde farklı isimler, farklı farklı ve yerel şeflerle röportajlar yapıyor. Bu röportajlar sadece yemek meraklıları için değil, tarihe ve farklı kültürlere ilgi duyanlar için de doyurucu bilgiler ve anekdotlar içeriyor. Yayınlanan görüntüler ise ne kadar farklı mutfak kültürlerinin olduğunu apaçık gözler önüne seriyor.
Street Food belgesel dizisinin ikinci sezonu olacak mı henüz belli değil.
Belgesel hakkında IMDb’den ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz: Street Food
IMDb Puanı: 8,0
***
Bu birbirinden ilginç konulara sahip belgeseller, seyir zevkinizi yükseltmenin yanı sıra size bir o kadar da çok şey öğretecek. Eğer hangisinden başlayacağınız konusunda zorlanıyorsanız, yapım yıllarına göre bir sıralamayla gidebilirsiniz.
İyi seyirler!