İtalya’nın en güzel Orta Çağ şehirlerinden olan Siena, Floransa’nın güneyinde yer alan bir Toskana şehri.
Savaş görmeyen bağımsız bir şehir devleti olan Siena, Orta Çağ’da her nasılsa günümüze kadar dokusunu kaybetmeden ulaşmayı başarmış.
Zeytin ağaçları ve üzüm bağlarıyla çevrili Siena için adeta doğal bir film platosu desek abartmış olmayız. Siena, uzun ve daracık sokakları, taş evleri ve tarihi yapılarıyla UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alıyor.
Siena’ya ulaşım İtalya’nın birçok noktasından oldukça kolay. Araba kiralayabileceğiniz gibi, ulaşım için demiryolu veya otobüs tercih edebilirsiniz. Siena, Floransa’ya 72 km, Pisa’ya 120 km, Roma’ya ise 230 km mesafede.
Palio yarışları ile ünlü bu Orta Çağ şehrinin en benzersiz özelliği, mahalle isimleri ve flamaları. Siena, toplamda 17 mahalleden (contrada) oluşan bir şehir. Her mahallenin kendine ait bir flaması ve maskotu var. Panter Mahallesi, Kaplumbağa Mahallesi, Salyangoz Mahallesi gibi. Bu maskotları, mahallelerin sokak başlarında asılı olarak görebileceğiniz gibi evlerin üzerinde bir grafiti olarak da görmeniz mümkün.
Neredeyse her sokağı Campo Meydanı’na çıkan Siena’ya bir seyahat gerçekleştirmek istiyorsanız, nereleri mutlaka ziyaret etmelisiniz sizler için hazırladığım Siena gezilecek yerler listesinden veya Siena Gezi Rehberi yazımızdan yardım alabilirsiniz.
Siena’da gezilecek yerler listesinin ilk noktası, etrafı önemli tarihi yapılarla çevrilmiş olan Campo Meydanı.
İtalya’nın en güzel meydanlarından biri olan Campo Meydanı’na geldiğinizde Siena gezi listenizdeki pek çok yeri görebileceksiniz. Palazzo Pubblico, Torre del Mangia, Fonte Gaia ve daha fazlası!
Tarihi kentin tam merkezinde yer alan meydan, Orta Çağ’dan itibaren pazar alanı olarak kullanıldığı gibi, Siena’da düzenlenen geleneksel at yarışlarına -Palio yarışları- da ev sahipliği yapıyor.
Palio yarışları, tartışmasız Toskana bölgesinin en ünlü ve en heyecanlı festivali. Yarışların düzenlendiği Campo Meydanı’nda daha önceden ölüm yarışları ve boğa güreşleri yapılırmış. Sonradan daha kazasız belasız olduğu için burada Palio yarışları düzenlenmeye başlamış.
Aslında kökenleri Etrüsklere kadar dayanan bu festival, geleneksel olarak 2 Temmuz ve 16 Ağustos tarihlerinde düzenlenmekte.
Siena’nın 17 mahallesinin yarıştığı bu at yarışları yalnızca 90 saniye sürüyor. Tabii Palio yarışlarından önceki üç gün boyunca meydanda çeşitli geçitler, bayrak gösterileri ve kutlamalar yapılıyor.
Palio yarışlarının düzenlendiği tarihlerde şehrin normal zamanda olduğundan çok daha kalabalık olduğunu hatırlatmakta fayda var. Eğer ilk defa Siena ziyareti yapacaksanız seyahatinizi başka tarihlerde ayarlamak Siena’da gezilecek yerlerde daha rahat etmenizi sağlayabilir.
Campo Meydanı, istiridye kabuğu biçiminde inşa edilmiş ve toplamda dokuz parçaya bölünmüş. Bunun sebebi, her parçanın dönemin idari bölgelerinden birini temsil ediyor oluşu.
Yapıldığı günden günümüze kadar hiç el değmemiş ve dokusunu korumuş bu meydanın, Siena şehrinin en hareketli meydanı olduğunu tahmin edebilirsiniz.
Meydanı gezmeye etrafındaki saraylardan başlayabilir, soluklanmak istediğinizde her daim hareketli olan bu meydanı çevreleyen kafelerden birinde mola verebilirsiniz.
Palazzo Pubblico yani Belediye Binası, Campo Meydanı’nın en önemli yapısı. 1325 yılında inşaatı tamamlanan bu Gotik saray, Podesta ve Dokuz Konseyi’nden oluşan Siena Cumhuriyeti hükümetinin merkez binası olarak hizmet vermeye başlamış.
İtalyan Orta Çağ mimarisinin en iyi örneklerinden olan sarayın alt katları beton ve taş, üst katları ise tuğladan yapılmış.
Palazzo Pubblico ziyaretinizde mutlaka görmeniz gereken bir nokta varsa o da, Lorenzetti tarafından yapılan Siena’nın sömürgelerini gösteren Sala Del Mappamondo (Dünya Haritası Odası) freski.
Her odası fresklerle süslü sarayın birinci katında şehrin tarihine doğru yolculuk yapabileceğiniz Museo Civico (Siena Şehir Müzesi) yer alıyor. Müzede, 14. yy-16. yy dönemlerinden kalma el sanatları, seramikler, paralar görebileceğiniz gibi, Medici Ailesi’ne ait çok sayıda objeyi de inceleyebilirsiniz.
Siena fotoğraflarının olmazsa olmazı, dikdörtgen bir çerçeveden gördüğünüz gökyüzü görseli Palazzo Pubblico’dan. Kırmızı tuğlalar ve zarif pencereleri ile dikkat çeken sarayın yanında göğe doğru yükselen kule ise şehir manzarasını izleyebileceğiniz Mangia Kulesi.
Palazzo Pubblico’nun yanından yükselen Mangia Kulesi 1325-1348 yılları arasında inşa edilmiş.
Orta Çağ’ın en yüksek yapılarından olan bu kule yaklaşık 102 metre yüksekliğinde ve günümüzde İtalya’nın en yüksek üçüncü kulesi.
Kilisenin devletle aynı güçte olduğunu vurgulamak için Siena Katedrali ile aynı yüksekliğe sahip Mangia Kulesi, Minuccio ve Francesco di Rinaldo kardeşler tarafından bölgenin vazgeçilmez malzemesi olan kırmızı renkli tuğlalardan inşa edilmiş.
Heykellerle süslü kulenin en büyük çanına “Sunto” ismi verilmiş ve 1360’larda bu kuleye mekanik bir saat eklenmiş.
Siena’nın her neresinde olursanız olun görebileceğiniz kulenin belirli bir noktasına kadar çıkıp harika bir manzaraya şahit olmak mümkün.
Siena ziyaretinizde Mangia Kulesi’ne tırmanarak Siena şehrini fotoğraflayabilir, şehri sarmış kırsal manzaranın tadını dilediğinizce çıkarabilirsiniz.
Peki ya bu kulenin ismi nereden geliyor derseniz, onun da bir hikayesi var. Mangia İtalyanca “Yemek yer” anlamına gelmekte. Kulenin isminin buranın ilk sahibi olan Giovanni di Balduccio’nun gereğinden fazla yemek yiyerek paralarını çar çur etmesinden geldiği söylenmekte.
Hem yerlilerin hem de turistlerin buluşma noktası olan Fonte Gaia, Campo Meydanı‘nı süsleyen anıtsal bir çeşme.
Meydana suyun gelmesi yaklaşık sekiz yıllık bir çalışma sonucunda 1342 yılında gerçekleşmiş.
Siena halkı bu duruma o kadar sevinmiş ki bunu büyük bir sevinçle kutlamışlar. Bunun üzerine 1342’te Gotik tarzda Gaia Çeşmesi/Havuzu inşa edilmiş. Çeşme böyle büyük sevinçle inşa edildiği için “Neşeli Çeşme” olarak anılmaya başlanmış.
Yaklaşık 700 yıldır hizmet veren çeşmenin en önemli özelliği, suyun yeraltı borularıyla 25 km öteden gelmesi.
Çeşmenin dekoratif ögeleri 1419’da Jacopa della Qurcia tarafından tasarlanmış. Çeşmenin etrafındaki kabartmalarda Tevrat’taki “Adem’in Yaratılması ve Cennet Bahçesinden Kovulması” hikayesi konu alınmış.
Bununla birlikte çeşmenin etrafını süsleyen Meryem Ana figürleri, koruyucu kurt heykelleri de görülmeye değer.
Siena’da hemen hemen tüm binalar toprak kızılıyken bir bina diğerleri arasından hemen ayrışmakta.
Siyah-beyaz rengiyle fark yaratan Siena Katedrali, Duomo Meydanı‘nda yer alıyor. Her yıl 1 milyondan fazla ziyaretçi ağırlayan katedral, Siena seyahatlerinde mutlaka görülmesi gereken önemli noktalardan biri.
Siena Katedrali 1229’da inşa edilmeye başlandığında amacı, Hıristiyan dünyasının en büyük katedrali olmakmış. İtalya’yı etkisine alan Kara Veba Salgını nedeniyle yapımı uzun bir süre ertelenmiş ve 1264 yılında tamamlandığında maalesef bu amacına ulaşamamış.
Siyah beyaz mermerden inşa edilen ve İtalya’daki en büyük gotik yapılardan biri olan Siena Katedrali, birden fazla kompleksten oluşuyor: Katedral, Piccolomini Kütüphanesi, Cennet Kapısı, San Giovanni Vaftizhanesi, Mezar Odası ve Müze.
Her bölüme ayrı ayrı giriş yapmak biraz masraflı olabilir. Katedralin tüm bölümlerini en ekonomik şekilde keşfetmenin yolu, tek bir bilet olarak satılan “Opa Si Pass” almaktan geçiyor. (Opa Si Pass: https://www.musement.com/us/siena/opa-si-pass-access-to-siena-cathedral-complex-548/ )
Duvar, tavan ve şapel süslemeleri oldukça önemli olan Siena Katedrali’ni ziyaret ettiğinizde Donatello, Bernini, Michelangelo gibi isimlerin eserlerini yakından görme şansına sahip olacaksınız. Ziyaretçileri etkisi altına alan fresklerin büyük bir kısmı ise Pinturicchio elinden çıkma.
Katedralin içinde yer alan mermer mozaik zemin İtalyan tarihçi Vasari’ye göre dönemin en güzel ve en görkemli örneği.
Michelangelo’nun 4 Aziz heykelleri, Bernini tarafından inşa edilen Chigi Şapeli ve Bernini’nin elinden çıkma şapeldeki Aziz Jerome ve Mary Magdalene heykelleri, Hz. İsa’nın Son Akşam Yemeğini betimleyen vitraylar, Vaftizhane bölümünde yer alan Ghiberti ve Donatella gibi isimlerin bronz rölyefleri, katedralin ana girişinde yer alan Meryem’in taç giyme töreni freski, Siena Katedrali’nde yer alan oldukça önemli sanat eserlerinin yalnızca birkaçı.
Siena şehri, Roma’ya uzanan hac yolu Via Francigena’nın geçtiği önemli şehirlerden.
Santa Maria della Scala, ilk olarak 13. yüzyılın sonlarında hacılar ve yolculara hizmet için açılmış. Bir zamanlar terk edilmiş çocuklar, fakirler, hastalar ve hacıların bakımında görev alan bu hastane, o zamanlarda gelirini Siena vatandaşlarının bağışlarından sağlıyormuş.
Avrupa’nın en eski hastanesi olarak bilinen bu yapı, 1995 yılından beri müze olarak hizmet vermekte.
İçinde katedral de bulunan Santa Maria della Scala, Lorenzetti ve Bulgarini’nin büyüleyici fresklerini görmek için mutlaka ziyaret edilmeli.
Dünyanın ilk bankası nerede kurulmuş biliyor musunuz? Evet, Siena’da! 1472’de rehin dükkanı olarak kurulan Monte dei Paschi di Siena, günümüz bankacılığının temelini oluşturuyor.
Bu bankanın merkez ofisine ev sahipliği yapan bina ise Palazzo Pubblico’dan esinlenerek tasarlanmış Salimbeni Sarayı.
Adını bulunduğu meydandan olan dikdörtgen planlı bu Gotik yapı, 14. yüzyılda inşa edilmiş.
19. yüzyılda yenilerek günümüz görünümüne kavuşan Salimbeni Sarayı, şu anda bir müze. Eğer bankacılık tarihine ilginiz varsa, burası tam size göre.
Salimbeni Sarayı’nda bankacılık tarihine ilişkin kapsamlı bilgileri öğrenebilir, kuruluşundan bu yana görev yapan banka müdürlerinin büstlerini ve bankanın kurucusunun koleksiyonunu inceleyebilirsiniz.
Eğer resim sanatını seviyorsanız her şehrin olduğu gibi Siena’nın da Resim Müzesi görülmeye değer.
1932 yılında ziyarete açılan müzenin yer aldığı binalar, Geç Gotik mimarisine sahip 14. yüzyıldan kalma Brigidi ve 15. yüzyıldan Buonsignori Sarayları.
Ağırlıklı olarak Orta Çağ ve Rönesans İtalyan sanatçıların eserlerini inceleyebileceğiniz müzeye 1977 yılında heykel galerisi eklenmiş.
Via Banchi di Sopra, araç trafiğine tamamen kapalı bir alışveriş caddesi.
Lokal dükkanlardan, ünlü mağazalara kadar birçok kıyafet, ayakkabı ve çanta mağazaları bulabileceğiniz cadde, ziyaret ettikleri şehirde alışveriş yapmayı sevenler için çok fazla seçeneğe sahip.
Eğer alışveriş yapmayım ama bir Orta Çağ caddesinde kalabalığa karışayım diyorsanız da bu caddeyi seveceğinize eminim.