Adından da anlaşılacağı üzere Van’da bulunan Van Gölü, Nemrut Dağı’nın patlaması sonucunda bölgede oluşan tektonik çöküntünün önünün kapanmasıyla meydana gelmiştir.
Volkanik bir set gölü olan Van Gölü, 3 bin 713 kilometrekare alan üzerine yayılıyor. Tatlı su gölü olmasının yanı sıra deniz ekosistemine de sahip olan Van Gölü, yöre halkı tarafından Van Denizi olarak da anılıyor.
Tuzlu ve sodalı suya sahiptir. pH değeri 9.8, tuzluluk oranı ise %19 olduğu için Van Gölü, çok soğuk havalarda dahi donmaz.
Göldeki su seviyesi, sıcaklığa göre değişkenlik gösteriyor. Deniz seviyesinden yüksekliği ise 1646 metredir. Ortalama derinliği 171 metre olan Van Gölü’nün en derin noktası ise 451 metredir. Yapılan araştırmalar sonucunda gölün 200 bin yıl önce oluştuğu saptanmıştır.
Gölün doğusunda Adır, Akdamar, Kuş ve Çarpanak olmak üzere 4 tane ada konumlanıyor.
Turistik ve tarihi özelliklere sahip olan bu adalar 1990’da arkeolojik sit alanı ilan edilmişlerdir.
Türkiye’nin en büyük, dünyanınsa en büyük sodalı gölü olma unvanını taşıyan Van Gölü, tuzlu ve sodalı olduğu için sınırlı bir biyoçeşitliliğe sahiptir. Gölde yaşayan tek balık türü inci kefalidir.
2015’te yapılan bir araştırma sonucunda bölgede 50 tonluk uranyumun olduğu saptanmıştır.
İçindekiler
Doğu Toros ile Aladağlar’ın arasında, batı tarafında konumlanan Van Gölü’nün çevresinde birkaç sönmüş yanardağ bulunuyor. Süphan ve Nemrut dağları, bu dağlardan yalnızca iki tanesidir. Yaklaşık 200 bin yıl önce, henüz buzul çağı yaşanırken, Nemrut Dağı aktif hale geçmiş ve patlama sonucu fışkıran lavlar 60 kilometrelik bir hat oluşturmuş. Bu hat, Van ve Muş çukurları arasındaki su akımını kesmiş ve Van Gölü meydana gelmiş.
Günümüzde yapılan araştırmalar, Doğu Toros Dağları‘nda meydana gelebilecek bir erozyon sonucunda Van Gölü’ndeki suların Dicle Nehri’ne döküleceğini ve gölün giderek küçülüp yok olacağını söylüyor.
Eski Yunan coğrafyacılarının Arsissa Lacus veya Thospitis Lacus olarak adlandırdığı Van Gölü, günümüzdeki adını, Van ilinden alıyor.
Milattan Önce 10. yüzyılda kurulan Urartu Krallığı‘nın başkenti Van Gölü’nün doğu kıyılarında bulunuyordu.
Milattan önce 9. yüzyılda inşa edilen Van Kalesi, Van Gölü’ne oldukça yakın bir yerde konumlanıyor.
Urartu Kralı I. Sarduri tarafından inşa ettirilen kale, zaman içerisinde Van’ın sembollerinden bir tanesi haline gelmiş.
Kalenin içerisinde Sardur Burcu, Analı Kız Açıkhava Tapınağı ile Menua ve II. Sarduri‘nin kaya mezarları bulunuyor.
Aynı zamanda Kral I. Sarduri’nin olduğu düşünülen, Asur dilinde yazılmış bir de çivi yazılı kitabeler var.
Sarp kayalıklara inşa edilmesine rağmen Van Kalesi, günümüze kadar ulaşmayı başarmıştır.
Van Gölü’nde yapacağınız ufak gezintilerde çok sayıda Ermeni kilisesi ile manastır kalıntısı görebilirsiniz.
Bu kiliselerden günümüze kadar ulaşmayı başaran en önemlisi, 10. yüzyılda inşa edilen Kutsal Haç Kilisesi‘dir. Akdarmar Adası’nda konumlanan bu kilise, Kral Gagik Artzruni tarafından 915 yılında yaptırılmıştır.
Dış duvarda yer alan rölyeflerde, Adem ve Havva, Yunus ve Balina, Davud ve Goliath gibi hikayelere rastlayabilirsiniz.
Kutsal Haç Kilisesi‘nin de yer aldığı Akdamar Adası, Van Gölü’nün en güzel yerleşkelerinden bir tanesi.
Gerek doğası, gerekse tarihi özellikleriyle mutlaka ziyaret edilmesi gereken Akdamar Adası’nı bu kadar özel kılan şey ise efsanesi. Rivayete göre günümüzün Akdamar topraklarında dillere destan güzelliğiyle göz kamaştıran Tamar adında bir kız yaşarmış. Yine bu civarda çobanlık yapan bir genç de Tamar’ı görür ve aşık olur. Gel zaman git zaman bu iki genç birbirlerini tanımaya ve görüşmeye başlarlar. Çoban Tamar’ı görebilmek için her gece karşı adaya yüzer. Fakat Tamar’ın babası durumu öğrendiğinde hiç de iyi karşılamaz. Bu ilişkiyi engellemek isteyen baba, bir gece elinde fenerle iki gencin buluştukları yere gider. Elinde fenerle oradan oraya koşturan babayı gören gencin kafası karışır ve sonunda yüzmekten bitap düşer. Boğulmadan önce son nefesini verirken ‘Ah Tamar’ diye bağırır. Bunu duyan Tamar, kendini hemen göle atlar. O günden bugüne, bu ada Akdamar adası olarak anılmaya başlanmış.
Van Gölü’nün sularında çok miktarda sodyum, magnezyum ve klorür gibi maddeler olduğu için cilt hastalıklarını tedavi etme özelliği bulunuyor. Ayrıca sodyum, ciltte yaşanan kırışıklıkların önüne geçiyor.
Vücuttaki mantar, egzama gibi hastalıklara da iyi gelen Van Gölü’nün suyu sinüziti de engelliyor. Bu nedenle Van Gölü’ne gidenlerin yapabilecekleri en güzel aktivite, hele bir de yaz mevsiminde gitmişlerse yüzmek olacaktır.
Gölde aynı zamanda çeşitli su sporları da yapılıyor.
Balıkçılık anlamında özellikle yöre halkı için son derece önemli olan Van Gölü, inci kefalinin doğal yaşam alanıdır. Bu nedenle inci kefalinin ticareti çok yapılır. Siz de tekneyle göle açılacağınız güzel bir günde oltanızı atabilir ve akşam mangalda yapmak üzere kendi ekmeğinizi taştan çıkartabilirsiniz.
Van Gölü çevresi tam anlamıyla doğal bir yaşam alanı olduğu için yürüyüşe de çıkabilirsiniz. Tabii yürüyüş esnasında yakalanacak güzel kareler için yanınıza fotoğraf makinenizi almayı unutmayın.
Van Gölü Canavarı, bir zamanlar oldukça popülerlik kazanmış bir medya olayıdır. Bu iddialar ilk kez 1997 yılında ortaya atıldı.
8 – 10 metre uzunluğunda, garip sesler çıkartan, insanlara zarar vermeyen, siyah – kahverengi arası tonlarda bir canavarın Van Gölü’nde yaşadığı söylentisi uzun yıllar boyunca sürdü. Van halkı canavara, Cano, Canavan gibi lakaplar taktılar.
Bu olay, uluslararası medyaya taşınınca, Cambridge Üniversitesi’nde görev yapan su altı biyolojisti Jacques, Van Gölü’nde araştırma yapmak için bölgeye geldi.
Tabii tüm bu süreçte Van Gölü turistlerin akınına uğradı. Her turistin elinde kamera, fellik fellik canavarı arasalar da elleri boş döndüler.
Sonuç olarak Van Gölü Canavarı hikayesi, yöre halkının Van turizmini geliştirmek adına ortaya attığı varsayımıyla birmiş oldu.
Van ilinde konumlanan Van Gölü’ne gitmek için kara, hava ve deniz yolunu kullanabilirsiniz. İstanbul’dan 1615 kilometre mesafede yer alan Van Gölü‘ne gitmek için kara yolunu tercih ederseniz, 20 saatlik bir yolculuk yapmanız gerekir.
Hava yolunu tercih edecekler Van’a direkt veya aktarmalı uçak bulabilirler.
Demir yoluyla da kent merkezine Van Gölü Ekspresi ile 5 kilometre mesafede bulunan tren istasyonuna gelebilir, buradan da minibüslerle Van merkeze ulaşabilirsiniz.
Van Gölü’ne gitmek için de kent merkezinden ve civar köylerden kalkan minibüsleri tercih edebileceğiniz gibi yolculuğunuzu kişisel aracınızla ya da özel araçla da tamamlayabilirsiniz.