Zürih dünyanın dört bir yanında her yıl birçok turistin akın ettiği bir yer olarak dikkat çekiyor. Zengin tarihi ve kültürel dokusuyla bu kent görenleri kendisine hayran bırakıyor. Günün her saati canlı olan kent yaşamı ve sahip olduğu doğal güzellikleriyle Zürih herkesin görmesi gereken yerlerden biri.
İsviçre’nin en popüler şehri olan Zürih’e geldiğinizde refah seviyesi yüksek kent yaşamını ve lüksün en net halini görebilirsiniz. Dünya üzerindeki en pahalı şehirlerden biri olarak kabul edilen Zürih konum itibariyle Alp Dağları’nın yakınında yer alıyor.
İçerisinden nehrin geçtiği bu güzel şehirde tarih ve kültür adına bir gezide aradığınız her şeyi bir arada bulabilirsiniz. Dünyaca ünlü saat markaları, leziz çikolataları, ünü Avrupa sınırlarını aşan müzeleri ve şehrin içinde korunmayı başarmış doğal yaşam alanlarıyla Zürih turistlerin kalbini fethediyor.
Zürih’te gezip görmeniz gereken yerleri sizler için bir araya getirdik.
İçindekiler
Eski kent kısmında yer alan Niederdorf’tan Zürih’i keşfetmeye başlayabilirsiniz. Oldukça canlı bir cadde yolu olan Niederdorf halk arasında Dörfli olarak anılıyor. Bu cadde üzerinde birbiri ardına sıralanan çok sayıda kafe, restoran ve butikleri görebilirsiniz.
Günün neredeyse her saati insanlarla dolup taşan mekanlara giderek keyifli zaman geçirebilirsiniz. Şehirdeki diğer caddelere kıyasla Nienderdorf’taki kafe ve restoranların daha uygun fiyatlı olduğu görebilirsiniz.
Niederdofr bir de Dörflifascht adı verilen fuara ev sahipliği yapıyor. 3 günlük bu fuar ile aynı zamanda Zürih’te bulunursanız caddenin neşeli kalabalığına siz de katılma şansını yakalayabilirsiniz. Fuar süresinde yerel lezzetlerin tadına bakabileceğiniz yemek stantlarını ziyaret edebilir, sokak partilerine katılarak müzikle eğlenebilirsiniz.
Zürih’in şehir merkezi olarak kabul edilen Burkiplatz konumu itibariyle Limmat Nehri ve Zürih Gölü’nün arasında yer alıyor.
Eski Zürih’in de çekim merkezi olan bu meydanı keşfederek Zürih tatilinize başlayabilirsiniz.
Zürih’teki çekim merkezlerinin pek çoğunun burada yer alması sebebiyle günün hemen hemen her saati Burkiplatz Meydanı’nın kalabalık olduğunu söylersek yanılmış olmayız.
Çok sayıda kafe, restoran ve butiğin olduğu meydanda cumartesi günleri kurulan bit pazarını da dolaşmayı ihmal etmeyin.
Dünya üzerinde pahalılığıyla adından söz ettiren caddelerden birisi olan Bahnhofstrasse Caddesi için Zürih’in ana caddesi benzetmesini yapabiliriz.
Zürih Gölü’ne adar uzanan bu upuzun cadde boyunca birbirinden ünlü dünya markasına ait mağazaları görebilirsiniz.
Lüks mağazaların yanı sıra uygun fiyatlı hediyelik eşya satan dükkanlar da burada yer alıyor.
Caddenin uzunluğu yaklaşık olarak 1.4 kilometre kadar. Merkez Tren İstasyonu’ndan itibaren başlayan bu caddenin sonunda turistleri huzur veren bir göl manzarası karşılıyor.
Özellikle alışveriş yapmayı seviyorsanız Bahnhofstrasse Caddesi tam da size göre. Günün büyük çoğunluğunda kalabalık olan bu caddenin canlı atmosferini yaşamak size iyi gelecek.
Bahnhofstrasse Caddesi’nin trafiğe kapalı olması yürüyüşünüzün daha da keyifli olmasını sağlıyor.
Yalnızca lüks mağazaların değil aynı zamanda Paradeplatz adlı dünya çapında önem verilen finans merkezi de bu cadde üzerinde konumlanıyor.
Zürih’i kuş bakışı en iyi görebileceğiniz yer olarak Uetliberg Tepesi karşımıza çıkıyor. Tepeye çıktığınızda kent manzarasına eşlik eden Alpler ve Zürih Gölü’nün güzelliğinden gözlerinizi alamayacaksınız.
Rakım olarak 867 metrelik bir yüksekliğe sahip olan bu tepeye gelerek panoramik bir Zürih eşliğinde zamanınızı değerlendirebilirsiniz.
Geçmişte askeri amaçlarla üs olarak kullanılan bu tepe günümüzde fotoğrafçıların ve turistlerin akınına uğrayan bir yer halini almış. Özellikle kış mevsiminin gelmesiyle birlikte karlı manzaranın tadını çıkarmak isteyenlerin rağbet gösterdiği Uetliberg Tepesi, 1644 senesinden beri gözlem yeri olarak hizmet veriyor.
Bu tepeye ulaşmak için hem yürüyüş hem de bisiklet yolları mevcut. Triemli ile Höckler en çok kullanılan bisiklet yolları arasında bulunuyor.
Tepeye çıktığınızda piknik yaparak keyifli vakit geçirebilirsiniz. Buna ek olarak yamaç paraşütü ve doğa yürüyüşü de buraya gelenlerin yapabileceği diğer etkinliler arasında sayılıyor.
Zürih’te gezilmesi gereken bir diğer lokasyon Lindenhof Tepesi. Lindenhof’a gelerek Zürih’i kuş bakışı izleyebilirsiniz. Eski Zürih’e hakim bir yerde bulunan Lindenhos eşsiz manzarasıyla turistleri kendisine hayran bırakıyor.
Tepeye ulaştığınızda Limmat Nehri, Zürih Belediye Binası ve İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü göreceğiniz yerlerinde başında geliyor.
Bu tepe özellikle gün batımına yakın saatlerde fotoğraf çekmeyi seven turistlerle dolup taşıyor.
Ülke tarihinde de önemli bir yere sahip olan Lindenhof Tepesi’nde 1798 yılında anayasanın imzalandığı biliniyor.
Zürih gezilecek yerlerden bir tanesi de Grossmünster Kilisesi (Great Minster). Zürih’te 3 adet büyük kilise yer alıyor. Bu kiliselerden biri olan Grossmünster Kilisesi ise 9. yüzyılda yaptırılmış. İnşasının Kutsal Roma-Germen İmparatoru Şarlman tarafından yaptırıldığı edinilen bilgiler arasında.
Dini ve tarihi yönden oldukça önemli olan bu kilisede ülkedeki reform hareketlerinin başlatıldığı biliniyor. 16. yüzyılda başlayan reform hareketinin öncülerinin Huldrych Zwingli ve Heinrich Bulling olduğu edinilen bilgiler arasında.
Bu reform hareketi sonucunda Katolik kilisenin üstünlüğü sona eriyor. O yüzden Grossmünster Kilisesi, İsviçre tarihinde bir dönüm noktasına şahitlik etmesi sebebiyle fazlasıyla önemli.
Bu kadar kritik ve tarihi bir olaya sahne olan kilisenin içerisinde reform hareketini özetleyen bir adet de müze bulunuyor. Eğer bilgili bir kişinin ağzından tarihi olayı dinlemek ve kiliseyi tanımak isterseniz rehberli turlara katılabilirsiniz.
Sabah 10.00 ile akşam 18.00 saatleri arasında kiliseyi görebilirsiniz.
Kiliseye geldiğinizde Zürih’i tepeden görebilmek için çan kulesine de çıkmanızı öneriyoruz.
Konum olarak Fraumünster kilisesi Grossmünster’in tam karşısında bulunuyor. Diğer kilise gibi burasının da 9. yüzyıl döneminde yaptırıldığı biliniyor.
Kilisenin yapılmasını ise Kral Louis istemiş. Kilise yalnızca bir ibadet yeri değil darphane olarak da kullanılmış. Öyle ki 13. yüzyıla dek burada metal paraların basıldığı biliniyor. Karşısında yer alan Grossmünster Kilisesi’nde başlatılan reform hareketi başarıya ulaştığında burada metal para basımı da sona ermiş.
Birbirinden ilgi çekici vitray camları ve fresklerin yer aldığı Fraumünster Kilisesi Zürih’te görmeniz gereken yerlerin başında geliyor.
Cüzi bir ücret ödeyerek kiliseyi ziyaret edebilirsiniz.
13. yüzyılda kulesine takılan Avrupa’daki en büyük saat ile adından söz ettiren St. Peterskirche Kilisesi Zürih’te görmeniz gereken yerlerin başında geliyor.
Heybetli kulesi ve görkemli mimarisiyle bu kiliseye hayran kalacağınızdan eminiz.
Tahminen 1000 yılında inşaatının tamamlandığı bilinen St. Peterskirche Kilisesi esasen eskiden Roma İmparatorluğu’na ait bir kalenin üzerine kurulmuş.
Kilisenin içerisine girdiğinizde 18. yüzyıldan günümüze dek korunarak gelen mimari unsurlara tanıklık edebilirsiniz.
Kilise ve içeride bulunan eserlere ilişkin tarihi bilgileri dilerseniz bir rehber vasıtasıyla dinleyerek öğrenebilirsiniz. Kilisenin içini keşfettikten sonra mutlaka kuleye çıkmanızı tavsiye ediyoruz. Kuleye çıkarak Zürih’in kuş bakışı manzarasını görebilir ve birbirinden güzel fotoğraflar çekebilirsiniz.
Kiliseye son ziyaret saatinin 18.00 olduğunu bilmenizde yarar var.
Bu kilisenin inşaatının 15. yüzyıl sonlarına doğru tamamlandığı biliniyor. Mimari görünümü itibariyle Geç Gotik tarzın hakim olduğu kilise, Zürih’in koruyucu azizleri Regula ile Felix’in şehit olduğu yer üzerine yaptırılmış. Şehit azizlerin bulunduğu topraklar üzerinde olması nedeniyle de bu kiliseye halk arasında kült ibadet yeri şeklinde bir tabir kullanılıyor.
Dönem dönem çeşitli restorasyonların yürütüldüğü kilise günümüzdeki halini 1942 senesinde yapılan yenileme çalışmasıyla almış bulunuyor.
Saat 12.00 ve 15.00 arasında ziyarete açık olan Wasserkirche bir dönem aşırı dindar kesimin saplantılı eylemleri sonucunda belediye kütüphanesine çevrilme zorunda kalmış.
Günümüzde yeniden kilise olarak kente hizmet eden Wasserkirche’in ilginç mimari dokusu sizi kendisine hayran bırakacak.
İsviçre’nin tarihi ve kültürel özelliklerini gözler önüne seren bu müze konum olarak Limmat Nehri ile Merkez Tren İstasyonu arasında bulunuyor.
Ülke tarihini yansıyan en geniş koleksiyona ev sahipliği bu müzenin 1898 senesinde kurulduğu biliniyor.
Müzede heykeller, tablolar, el yapımı eşyalar ve İsviçre’de halkın günlük yaşamda kullandığı eşyalar 4 ana gruba ayrılarak sergileniyor.
Dışarıdan bakıldığında şatoyu andıran bir görünüme sahip olan müze binasında bir adet de “Simply Zurich” adı altında daimi sergi ziyaretçilerin beğenisine sunuluyor.
Müzeye girişler ücretli. Akşam saat 17.00’ye kadar müzenin ziyarete açık olduğunu belirtmekte yarar var.
1910 senesinde Karl Moser’in tasarladığı binada faaliyet gösteren Zürih Sanat Evi’nde Avrupa’nın en değerli sanat eserlerini bulabilirsiniz.
Kunsthaus için yalnızca İsviçre değil tüm Avrupa’nın en iyi sanat müzesi dersek yanılmış olmayız.
1787 yılında kurulan fakat 1910 yılında toplumun ziyaretine açılan bu müzenin Zürih Sanat Topluluğu tarafından kurulduğu biliniyor. Dönem dönem çeşitli konserlerin ve eğitsel aktivitelerin tertip edildiği Zürih Sanat Evi’ndeki etkinlik takvimini Zürih seyahatinizi planlarken kontrol etmenizde yarar var.
Rodin’in heykeli, Monet ve Van Gogh’un bazı önemli eserleri de burada sergilenen parçalar arasında yer alıyor.
20 Chf tutarında bir bilet alarak Zürih Sanat Evi’ne giriş yapabilirsiniz. Pazartesi günleri haricinde haftanın 6 günü müzeyi ziyaret edebilirsiniz.
Zürih için hem İsviçre’nin hem de Avrupa’nın kültür başkenti dersek yanılmış olmayız. Çok sayıda tarihi kilise ve müzeye ev sahipliği yapan Zürih’te görmeniz gereken çok sayıda yere bir de opera binası ekleniyor.
1834 yılından beri kente hizmet veren Opernhaus Zürich’te ilk başlarda yalnızca tiyatro oyunlarının sergilendiği biliniyor.
Oldukça zarif bir mimari tasarıma sahip olan opera binasına halk arasına 1964 yılına kadar Stadttheater adı veriliyordu.
Konum olarak Zürih Gölü yakınında yer alan Opernhaus Zürich’i mutlaka görmenizi tavsiye ediyoruz.
Rietberg Müzesi konum olarak Zürih’teki en sevilen parklardan biri olan Rieter’in içerisinde yer alıyor.
Bu müzede Zürih’te yer alan diğer müzelerin aksine Avrupa dışında üretilen sanat eserlerini bulabilirsiniz. 1952 yılından beri hizmet veren Rietberg Müzesi sanatseverlere oldukça zengin bir koleksiyon sunuyor.
Dünyanın pek çok yerinden gelen sanat eserlerini burada görebilirsiniz. Müzede toplamda 37 bin adet fotoğraf ve 23 bin adet nesnenin sergilendiği biliniyor. Hangi eserin dünyanın neresinden geldiği de sergileme esnasında izleyicilerin bilgisine sunuluyor. Eğer isterseniz müze girişinden bir adet rehberli tur temin ederek burada sergilenen sanat eserleri hakkında daha derin bilgi sahibi olabilirsiniz.
18 Chf giriş ücreti ödeyerek Rietberg Müzesi’ni ziyaret edebilirsiniz. Müzenin saat 10.00 ile 17.00 arasında ziyarete açık olduğu biliniyor.
Tasarımda son derece gelişmiş bir ülke olan İsviçre’nin ruhunu yansıtan bir diğer müze olarak Tasarım Müzesi karşımıza çıkıyor. Burada poster, grafik ve endüstriyel tasarım olmak üzere üç ayrı ana bölümü görebilirsiniz.
Tasarıma ait en güncel eserleri bulabileceğiniz bu müzede birbirinden ilginç ve özgün yapıtlarla karşılaşacaksınız.
Dünya çapında bilinirliğe sahip olan Tasarım Müzesi pazartesi günleri ziyarete kapalı. Pazartesi dışındaki diğer günler de sabah saat 10.00’dan akşam 17.00’ye müzeye giriş yapabilirsiniz.
Eğer bir futbol tutkunuysanız bu müzeyi görmeden Zürih’ten ayrılmayacağınıza eminiz. Zürih FIFA’nın genel merkezine ev sahipliği yaptığı için Dünya Futbol Müzesi’nin de bu kente kurulmuş olmasına şaşırmamak gerek.
2016 yılından beri faaliyette olan müzede futbolla ilgili her şeyi bulabilirsiniz. Futbolla ilgisi olan yüzlerce eşya, 1.400 adetten fazla fotoğraf ve 4.000 adet yazılı belgeyi FIFA Dünya Futbol Müzesi’nde görebilirsiniz.
Dönem dönem dünyaca ünlü futbol yıldızlarının da etkinlikler yaptığı bu müzenin etkinlik takvimini Zürih seyahatinizi planlarken kontrol etmenizi öneriyoruz.
Dünya kupasının da sergilendiği müzeye giriş yapabilmek için 24 Chf gibi bir ücret ödemeniz gerekiyor. Müzeyi akşam saat 18.00’e dek ziyaret edebilirsiniz.
1837 yılında kurulan Botanik Bahçesi günümüzde Zürih Üniversitesi katkılarıyla faaliyetine devam ediyor.
Zürih’teki tatiliniz sırasında nefes almak ve doğayla iç içe almak istiyorsanız botanik bahçesi sizin için biçilmiş kaftan.
İlk kurulduğu dönemde eski bir siperin yerindeyken 1977 senesinde şimdiki yerine taşınmış.
53 bin metrekare genişliğinde bir arazi üzerinde bulunan Zürih Botanik Bahçesi’nde en ilgi çekici detay olarak küre şeklinde yapılan seralardan söz edilebilir.
Burada toplam 7 bin adet farklı bitki çeşidini görmeniz mümkün.
Botanik bahçesinin içerisinde bir de müze yer alıyor. Bu müzede bitkiler ve botanik faaliyetleri üzerine bilgi sahibi olabilirsiniz. Sabah saat 07.00 ile akşam 19.00 saatleri arasında Zürih Botanik Bahçesi’ne giriş yapabilirsiniz.
1994 yılında kardeş şehir statüsündeki Kunming tarafından hediye edilmesiyle faaliyet göstermeye başlayan Çin Bahçesi Zürih’te görmeniz gereken ilginç yerlerden biri.
Zürih Gölü’nün sağ tarafında konumlanan Çin Bahçesi bahar ve yaz aylarında ziyarete açık. Çin yerleştirme sanatı olan Geomanti’ye uygun bir düzene sahip olan bu bahçenin etrafı alçak duvarlar ile çevrili vaziyette.
Çin Bahçesi’nin içerisinde bir adet de gölet yer alıyor. Çin’in ülke sınırları dışındaki en büyük bahçe olma özelliğini elinde bulunduran Çin Bahçesi’nin içerisinde küçük bir saray da mevcut.
Avrupa’da Uzak Doğu atmosferini hissedebileceğiniz bir yer olan Çin Bahçesi’ni mutlaka görmenizi tavsiye ediyoruz.
Limmat Nehri’nin kaynağının Zürih Gölü olduğu biliniyor. Zürih’i ortadan ikiye ayıran bu nehir şehre benzersiz bir güzellik katıyor.
Geçmişte bu nehir üzerinde yoğun bir şekilde yük taşımacılığı yapıldığı biliniyor. Ancak günümüzde nehir üzerine barajların kurulması gibi çeşitli nedenler sebebiyle Limmat Nehri eski gücünü kaybederek sadece Platzspitz’e kadar uzanır bir vaziyette.
Günümüzde turistik bir değer taşıyan Limmat Nehri üzerinde çok sayıda tekne turu düzenleniyor. Dilerseniz siz de bu turlardan birine katılarak Zürih’i nehir üzerinde yolculuk ederek keşfedebilirsiniz. İlkbahar ve sonbahar ayları arasındaki dönemde düzenlenen tekne turları kapsamında eski kent bölgesindeki tarihi binaları görebilirsiniz.
Nehir üzerinde iki ayrı rotaya odaklanan tekne turu bulunuyor. Bunlardan biri olan Limmat Culture Trial’a katılırsanız Zürih’teki tarihi binalara odaklanan bir geziye katılabilirsiniz. Diğer tekne turu olan Limmatquai ise turistlere alışveriş ile yeme içme rotalarını göstermeyi vadediyor. Her iki tekne turundan da fazlasıyla keyif alacağınıza eminiz.
Zürih’e ruh katan unsurun hiç tereddüt etmeden Zürih Gölü olduğunu söyleyebiliriz. Şehir sahip olduğu eşsiz manzarayı Zürih Gölü’ne borçlu.
Bir dönem kentin ana ulaşım rotası olarak vazife gören göl Alpler’in gölgesinde tüm berraklığıyla Zürih’e gelenleri karşılıyor.
Günümüzde ana ulaşım rotası olmasa da göl üzerinde tekne turuna çıkmak ayrı bir keyif. Gölün üzerinde yer alan minik adaları da tekne turu esnasında görebilirsiniz. Şehri keşfettikten sonra tekne gezintisi yapmak hem sizi hem de ruhunuzu dinlendirecek.
Ülkedeki en büyük beşinci göl olan Zürih Gölü özellikle bahar ve yaz mevsiminde yüzen ve tekneye binen insanlarla dolup taşıyor.
Çevresinin yemyeşil ormanlarla kaplı olduğu bu gölde yazın Seeüberquerung adı verilen bir adet de festival düzenleniyor.
Rathaus Zürih’te yer alan belediye binalarının ilki olarak kabul ediliyor. Yapımının 1694 yılında başlayıp 1698 yılında da tamamlandığı biliniyor.
Bu binaya gelerek ülkedeki ve Zürih’te politik duruşu gözlerinizle görebilirsiniz. O yüzden Rathaus’u gezilecek yerlerin başına eklemenizi öneriyoruz.
Ahşap malzemenin kullanıldığı bu bine belirli aralıklarla restorasyon süreçlerinden geçerek günümüze kadar korunmuş bir şekilde gelmiş.
Rönesans dönemini yansıtan bir mimari tasarıma sahip olan binada buna ek olarak Barok tarzdan da esinlenmelerin oluşu göze çarpıyor.
Dönem dönem tüm ülkede ses getiren büyük çaplı sergilere de ev sahipliği yapan Rathaus’u mutlaka görmelisiniz.
Le Corbusier Evi’nin İsviçreli ünlü bir mimar tarafından inşa edildiği biliniyor.
Rengarenk bir görünüşe sahip olan evin mimarisi de fazlasıyla dikkat çekici.
Bu geniş ev aynı zamanda bir müzeyi de bünyesinde barındırıyor. Adı Heidi Weber Müzesi olan bu müzede Le Corbusier tarafından üretilen sanat eserlerini görebilirsiniz. Bu müzenin de kentteki diğer müzeler gibi pazartesi günleri kapalı olduğunu belirtmekte yarar var.