Kategoriler Listeler

Dünyanın Dört Bir Yanından Gizemli Rotalar Ve Hikayeleri

Elimizde fotoğraf makinesiyle keyifli keyifli yaptığımız turist gezileri genelde bize kendimizi güvende ve iyi hissettirir. Peki ya ürpertici rotalar? Hiç, gittiğiniz ülkede korkudan titrediğiniz yerler oldu mu? Ya da dünyanın en ilginç rotalarından bazı tuhaf hikayeler duymak ister misiniz?

Gelin kimisi perileri cinleriyle anılan, kimisi geceleri asla uğramak istemeyeceğiniz türden olan bu tuhaf destinasyonlara bir göz atalım. Bakalım böyle bir tura çıkmak ister miydiniz?

Dünyanın Dört Bir Yanından Gizemli Rotalar Ve Hikayeleri

Korku Filmlerine Hazır Mekan, Oyuncak Bebek Adası – Xochimilco, Meksika

Bir korku filminde sırıtmayacak bir mekana sahip olan, Meksika’nın gölleri ve kanalları ile meşhur şehri Xochimilco’da, bir tekne ile ulaşabileceğiniz ilginç bir ada var: Oyuncak Bebek Adası (Isla de las Muñecas).

Adanın dört bir yanında, direklere, ağaç dallarına asılmış oyuncak bebekler bulunuyor. Bu bebekler öyle mağaza raflarında çocukların görüp atmaya can attığı türden bebekler değil ama. Daha çok bir gece vakti, bir odada durduğunu görseniz çığlığı patlatacağınız türden bebekler.

Çünkü adanın eski sahibi olan Julián Santana Barrera, bu bebekleri etrafa koymaya 1950’lerde başlamış. Yani etrafınızda 70 yıllık, çürümüş, deforme olmuş bebekler var. Peki nedir hikayesi bu bebeklerin?

Santana, bu adada yaşarken bir gün zambak dallarına dolanmış ölü bir kız çocuğu bedeni buluyor. Ardından açıklayamadığı olaylar yaşıyor, tuhaf sesler duyuyor ve kızın ruhunun ondan bir şeyler istediğini düşünüyor. Derken yine kanalda bir oyuncak bebek buluyor ve bu bebeğin onu kötü ruhlardan koruyabileceği düşüncesiyle onu bir ağaca asıyor.

Derken yıllar sonra Santana, kızın bedeninin bulunduğu yerde ölüyor. O günden beri, adanın her yanında zamanla biriktirilen yüzlerce bebek, meraklı ziyaretçileri karşılıyor!

Marx’ın Hayaletini de Görür Müyüz? – Highgate Mezarlığı, İngiltere

Elbette gizemli duraklardan bahsedip listemize bir mezarlık eklememek olmaz. Bunun için en güzel örnek de Londra’nın kuzeyinde yer alan ünlü mezarlık; Highgate Mezarlığı.

İçerisinde yaklaşık 170,000 definin yer aldığı bu tarihi mezarlık 1800’lerden beri tarihin derinliklerinde yer alan ünlü insanların gömüldüğü bir adres. Dünyanın dört bir yanından ismin, artık moleküllerine ayrıldığı bu mezarlıkta Karl Marx, Christina Rossetti, George Eliot gibi isimler var. 

Mezarlık, insan etkisi olmadan dikilmiş ve büyümüş ağaçlar, çalılar ve kır çiçekleri ile dolu. Bu görüntü de alana, masal kitaplarından fırlamış gibi bir etki veriyor. Bitki örtüsünden dolayı kuşlar, ve tilki gibi hayvanlar için bir yaşam alanı.

Gelelim ürpertici hikayemize, Londra’nın en ünlü mezarlığı olunca efsaneler de buradan eksik olmamış. Mezarlık, gizem, paranormal olaylar ve de vampir sevdalıları için vazgeçilmez bir adres olmuş.

1970’lerde, geceleri mezarlıkta bir vampirin dolandığına dair baskın inançlar mevcutmuş. Mezar taşları arasında dolanan Highgate Vampiri, o dönem birçok gazeteye de konu olmuş.

Bir görgü tanığı, 1969 yılında, mezarlığın yanından geçerken doğaüstü olduğunu düşündüğü “gri bir figür” gördüğünü söylerken aynı günlerde civarda dolanan birkaç kişi de mezarlığın etrafında çeşitli hayaletler gördüklerini iddia etmiş!

Radyoaktif Şehir – Pripyat, Ukrayna

Çernobil Faciası’ndan sonra terk edilmiş bir şehir, Pripyat. 1970 yılında, sadece santral çalışanları için kurulmuş. 1986 yılındaki Çernobil reaktör kazasından sonra, şehir boşaltılmış, içerisinde yer alan her şey o günden bugüne terk edilmiş bir halde bölgede durmakta.

Yüzme havuzları, lunaparklar ziyaretçilere hem rahatsız edici hem de hüzünlü bir sahne sunar. Devasa Sovyet Blokları bomboş şekilde göğe yükselir.

1000 yıl sonra ancak, yeniden yaşanabilecek sağlık seviyesine geleceği söylenen Pripyat’ta yaşamak kanuna aykırı.

Günümüzde bölge insanının hiç ilgisini çekmese de dünyanın dört bir yanından hatrı sayılır turistin ziyaret ettiği bir bölgedir. Çernobil turları kapsamında, radyasyon güvenlik önlemleri alarak bölgeyi ziyaret etmek mümkün.

Karantinada 16,000 kişi – Poveglia Adası, İtalya

1700’lerin sonunda Avrupa’yı kasıp kavuran veba salgınının en çok iz bıraktığı yerlerden biri de İtalya, Venedik yakınlarındaki Poveglia Adası.

1793 ve 1814 yılları arasında 16,000 kişinin karantinaya kapatıldığı, hasta yakınlarının dahi sürgün edildiği ada, onlarca yıl boyunca sadece hastaların ve cesetlerin adası olmuş.

Söylenceye göre ölülerin cesetleri ateşe verilir, ardından toprakla karıştırılırmış.

1922 yılında adada bir ruh hastalıkları hastanesi açılmış. Geçmişin kara izlerinden biri olan, zihinsel hastalıkları işkence ile sözde “tedavi” etmeye çalışan sistem burada da kendisini göstermiş.

Ada günümüzde işlevini kaybetmiş. Herhangi bir şekilde fonksiyon göstermiyor.

Fakat tarihi böyle olunca, gününbirlik turlarla adayı ziyaret eden meraklı turistler, gezi esnasında gaipten sesler duyduklarını, birilerinin onları izlediğini hissettiklerini açıklayıp duruyormuş!

Nedeni Bulunamıyor – Krzywy Las / Eğri Orman, Polonya

Sıradaki adres listenin geri kalanına göre oldukça masumane olsa da geceleri oldukça ürpertici bir manzara sunuyor.

Polonya’nın kuzey doğusunda Gryfino isimli kasaba yakınlarında yer alan Eğri Orman, dünya üzerinde en anormal şekilde büyüyen ağaçlara ev sahipliği yapıyor.

1930’lü yıllarda bölgeye dikilen 400 çam ağacı o kadar ilginç bir görüntüye sahip ki sanki cadılar ve bilimum tekinsiz orman canlılarına ev sahipliği yaparmış gibi eğri büğrü bir şekilde gökyüzüne uzanıyor.b

Ağaçlar, yerden birkaç santim ötede sanki bir orak şekli almış gibi görünüyor. Bu ilginç korunun etrafı, normal çam ağaçlarından oluşan bir ormanla çevrili olsa da özellikle bu alandaki ağaçların neden bu şekilde büyüdüğü merak konusu.

Related Post

Uzmanlar bu konuda tam olarak bir açıklama yapamıyor. Birçoğuna göre ne insan ne de bir makine figürü bir koruyu bu hale getiremez. Fakat kimileri de kar fırtınalarının veya Noel ağacı yetiştiriciliğinin ağaçları bu hale getirdiğine inanıyor.

Ağaçlar günümüzde dünya mirası olarak listeleniyor.

Cehennem’in Kapısı Açılmış! – Türkmenistan

Cehennemin yerin altında olduğuna inanılır. Peki dünya üzerinde oraya açılan bir kapı olduğunu düşünseniz, aklınızda nasıl bir şey canlanır?

Türkmenistan’ın Ahal vilayetindeki Derveze ilçesi, işte bu hayalin tezahür etmiş hali olabilir. Çünkü özellikle de geceleri, adeta simsiyah bir karanlığın ortasında kıpkırmızı parıldayarak görenleri adeta dehşete düşürüyor.

Literatürde aynı zamanda Cehennem Kapısı olarak kabul edilen çukur, hiçliğin ortasında bir çölün ortasında yer alır. 

Gelin bu çukurun nasıl oluştuğuna bir bakalım. Türkmenistan, küçük yüz ölçümüne rağmen beşinci sıraya yerleşerek Amerika’dan sonra dünyadaki doğalgaz rezervlerinin %6’sını oluşturuyor.

1970’lerde Sovyet yönetiminin Orta Asya’da doğal gaz rezervlerini araştırması üzerine bir sondaj çalışması sonucunda bölgede bir göçük oluyor ve o günden bugüne çukurdaki gaz yanmaya devam ediyor.

Devasa kraterin etrafa yaydığı ses ise, 2013 yılında çukura inen ilk insan olan  National Geographic kaşifi Geroge Kourounis tarafından bir “jet motoru” sesine benzetilmiş.

Cehennem Kapısı, bölgenin adrenalin meraklısı turistlerini en çok çeken yeri olarak anılıyor.

Burada Yürüyüşe Çıkmayın! – Aokigahara Ormanı, Japonya

Listenin en meşhur destinasyonları, özellikle son yıllarda Youtuber’ların dahi akın akın video çekmek için gittiği Japonya’daki İntihar Ormanı.

Fuji Dağı’nın eteklerinde yer alan Aokigahara Ormanı, 1950’lerden beri 500 civarında intihar vakasının rapor edildiği bir bölge. Söylenceye göre ormandaki sık ağaçların yanı sıra, yer altında bulunan yüksek orandaki demir elementi, pusulaların ya da telefon sinyallerinin çalışmasını engellediği için insanların yönlerine kaybetmesine neden oluyormuş.

Ama tabii birçok insan da ormana özellikle hayatlarına son vermek için giriyormuş. Bu nedenle orman girişlerindeki tabelalar ziyaretçilere hayatlarının değerli olduğunu, ailelerini düşünmelerini hatırlatıyormuş. İşaretlerin altında bir de intihar yardım hattının numarası var.

Japonya zaten intihar hatlarının en çok trafik aldığı ülkelerin başında geliyor. Aokigahara Ormanı da insanlar arasında popüler bir intihar noktası olarak ün kazandı.

Bunu önlemek için bölge vilayeti, ormanda devriye gezecek bekçiler işe almış. Bu, oranları bir nebze olsa da azaltsa da işe alınan bir bekçi gazetelere, 36 gün içinde 37 cansız insan bedeni bulduğunu söylemiş. 

Sagada’nın Sallanan Tabutları – Filipinler

Filipinler’in Sagada köyünde, insanların oldukça ilginç bir defin ritüeli var.

2000 yılı aşkın bir süredir bölgenin insanları bir tabut içerisinde toprağa gömmek yerine, tabutları mağaraların içine ya da dağ yamaçlarına asıyor. Eskiden yaşlı insanlar kendi tabutlarını kendileri yapar, ölüm vakitlerini beklermiş.

Bu ritüelin nedeni ise, ölüler ne kadar yükseğe konulursa, ahirette ruhlarının daha yüksek bir seviyeye ulaşma şansının o kadar yüksek olduğuymuş.

Günümüzde kimileri deforme olmuş bu eski tabutların yanına ulaşmak imkansız. Ama turistlerin elbette meraklı gözleri metreler uzaktan bu ilginç ritüeli izleyebilir. 

Bütün Köyleri Perili! – Racastan, Hindistan

Hindistan’ın eyaletlerinden biri olan Racastan, her ne kadar devasa kale ve sarayları ile görkemli bir profile sahip olsa da birçok “hayaletli” bölgeye de sahip. Bu nedenle size bu eyaletin tamamından çeşitli yerler anlatacağım. 

Kuldhara isimli terk edilmiş şehir, bölge halkı tarafından lanetlenmiş şehir olarak da anılıyor. Neden mi? Çünkü hikayeye göre 1825 yılında bir devlet görevlisi köye gelir ve köy muhtarının kızıyla evlenmek ister. Kız ve ailesi buna karşı çıksa da devlet görevlisi köy halkına yüksek vergilerle yaptırım uygulamaya çalışır. Köy halkı ve kızın ailesi de bu evliliğe karşı çıkmak için tam bir gecede köyü terk eder ve onlardan sonra hiç kimsenin burada yaşayamaması için beddua ederler.

O gün bugündür, köy bomboş. Paranormal aktivitelerin meraklıları da geceleri köyden çığlık sesleri geldiğini, toprakta ayak izleri bulunduğunu iddia ediyor. Geceleri ise köye giriş çıkış yasak!

Racastan’dan bir diğer adres ise Sudhabay. Bu köy, toplu şeytan çıkarma ayinleriyle meşhur. Günümüzde halen, yüzlerce insanın katıldığı bir etkinlik olarak “Hayalet Festivali” devam ediyor. Bölgede yer alan havuzun, içine giren insanları kötü ruhlardan koruduğuna inanılıyor.

Ve gelelim Racastan’ın en perili yerine: Bhangarh. Jaipur ve Alwar arasında yer alan bu 17. yüzyıl kalesi, Maharaja Amer‘in oğlu kral Sawai Madho Singh tarafından inşa ediliyor.

Efsaneye göre, Singhia adında bir tantrik, güzel Bhangarh prensesi Ratnavati‘ye aşık olur.  Ne yazık ki bu aşk karşılıksızdır. Fakat Singhia bu aşkın eşi benzeri olmayacağını düşünür ve prensesi baştan çıkarmak için kara büyüsünü kullanmaya karar verir fakat büyüsü geri teper ve kendi ölümüne sebep olur. Son nefesini verirken ise hiç kimsenin bu sarayda ve çevresinde bir daha yaşamasına izin vermeyen bir lanet okur.

Karanlık olduğu zaman saraya giriş günümüzde halen kesinlikle yasaktır. Kalenin dışındaki bir tabela, insanları gün doğumundan önce ve gün batımından sonra kalede kalmamaları konusunda uyarırken, yerel halk hava karardıktan sonra kaleye girenlerin geri dönemeyeceğine inanıyor.

6 Milyon Kafatası – Paris Yer Altı Mezarları

18. yüzyılda hastalıklar, pislik ve fakirlik sebebiyle Paris’in mezarlıkları dolup taşınca, ortaya kokuşmuş ve leş gibi bir manzara ortaya çıkmış. Bu durumu çözmek için de şehirde bulunan 6 milyon cesedin nereye gömüleceği muammaymış.

Dönemin mimarbaşı olan Charles-Axel Guillaumot’un aklına “ürpertici” bir fikir gelmiş. Charles’ın görevi, şehrin altındaki maden tünellerini sağlamlaştırmak olunca bu cesetleri de, devasa derinlikteki bu tünellere gömmeyi planlamış. Halkın görmesini istemedikleri türden bir manzara olduğu için bu ceset taşıma işlemini geceleri gerçekleştiriyorlarmış.

Fakat elbette bu korkunç mezarların bir turist odağı haline gelmesi Napolyon sayesinde. Ünlü komutan, şehrin bu dikkat çeken yer altı mezarlarını, insanların Paris’e geldiğinde ziyaret etmek isteyecekleri türden bir adres olmasını istemiş. Ve ta da!

Tünel duvarları, cesetlerin kafatasları ile süslenmiş. Kemikler, kalp, çember gibi ilginç şekillerle mesaj vermek üzere yeniden tasarlanmiş.

Gizli odalar, labirentler ve sergi odaları derken Paris Yer Altı Mezarları günümüzde turistlerin en çok ziyaret ettiği yerlerin başında geliyor.

Paylaş
İrem Kulaber

gezmeden, yazmadan, hikaye anlatmadan ve dinlemeden duramaz edebiyat + medya iletişim mezunu içerik üreticisi, şimdilik beyaz yakasını renklere boyamaya çalışıyor