Avusturya Ulusal Kütüphanesi
Kitap tutkunlarının bir kütüphane gördüklerinde yaşadıkları heyecan tartışılmaz. Yüzlerce, binlerce kitaba tek tek dokunmak ve onları okumak bir kenara, bu bilgi kaynaklarının dev raflarda yarattığı görsel uyumu izlemek bile başlı başına bir keyif.
İnsan bir lisenin ya da üniversitenin mütevazı kütüphanesinde bile satırlar arasında kaybolup zamanı unutabilirken; dünyaca ünlü kütüphanelerin görkemli çatıları altında neler hissetmez ki?
Dünyanın en etkileyici kütüphaneleri, hem tarihi geçmişleriyle hem mimarileriyle hem de sahip oldukları kitap koleksiyonu ile hayranlık uyandırıyor. El yazması eserlere de sahip olan tarihi kütüphaneler, eşi benzeri olmayan özgün koleksiyonlarla da dikkat çekiyor.
Kütüphane turizmi aynı zamanda; İsviçre’den Portekiz’e, Fransa’dan Birleşik Krallık’a ve Amerika’dan Avustralya’ya kadar tüm dünyadaki bu sihirli mekanları ön plana çıkaran ve okumayı seven genç nüfus arasında giderek yayılan bir trend.
Mimari güzelliğiyle büyüleyen kütüphane binalarının iç güzelliği de tartışılmaz. Siz de kitap tutkunuzun sınırları aşmasına izin vermek, ilgi duyduğunuz konulara dair kaynakları evlerinde ziyaret etmek ve bilginin özüne inmek isterseniz; dünyanın en etkileyici kütüphaneleri bu başlıkta sizi bekliyor.
İçindekiler
Admont Manastır Kütüphanesi, dünyanın en büyük manastır kütüphanesi olma özelliğine sahip. Burası hem iç dizaynı hem de dev pencerelerden oluşan mimarisiyle son derece ferah bir atmosfer yaratıyor.
Manastır keşişleri kitaplarını alarak odalarına çekildiğinden; kütüphanenin ortasında masalardan ve sandalyelerden oluşan bir kalabalık yok.
Rokoko tarzıyla dizayn edilen kütüphanede, raflardan tavana ve zemine kadar her şey birbiriyle uyum içinde.
Her gün 10.30-14.00 saatleri arasında kütüphaneyi gezmek mümkün.
Kütüphanenin kapladığı alan bu kadar geniş, kapsadığı eserler de 200 binin üzerinde olunca; kütüphane içinde düzenlenen 40 dakikalık turlarda size profesyonel bir rehber eşlik edebiliyor. Rehberli kütüphane gezisinin ücreti yetişkinler için kişi başı 11 avro. 6 yaşından büyük çocuklardan ise kişi başı 6 avro ücret alınıyor. 0-6 yaş aralığındaki çocuğunuz kütüphaneye ücretsiz girebilir.
Kütüphane arşivinden özellikle çalışmak istediğiniz bir araştırma konusu varsa, salı ve perşembe günleri arasında saatli randevu alabilirsiniz.
Mısır’da, İskenderiye sahil limanında yer alan kütüphane, modern mimarinin en ilgi çekici örneklerinden biri.
Bibliotheca Alexandrina, tarihi İskenderiye Kütüphanesi’nin konumlandığı sanılan yere henüz 2002 yılında inşa edilmesiyle dikkat çekiyor.
Kütüphanenin dev bir terası, güneşle beslenen bir okuma odası, bir planetaryumu, 4 müzesi ve 8 milyona yakın kitaptan oluşan bir koleksiyonu var.
Bu farklı mimari ve ek tesisler sayesinde; Alexandrina Kütüphanesi Mısır turizmine de katkı sağlıyor.
Her gün açık olan kütüphanenin faaliyet saatlerinin günlere göre farklılık gösterdiğini belirtelim.
Normalde 10.00-17.00 saatleri arasında hizmet veren bu bilgi evini, cuma günleri 14.00-17.00 arası ve cumartesi günleri 12.00-16.00 saatleri arası ziyaret edebilirsiniz.
Kitapseverleri heyecana sürükleyecek bir adres de elbette medeniyetin beşiği Paris, Fransa’dan.
Fransa Milli Kütüphanesi, 1800’lü yıllarda tasarlanması nedeniyle dünyanın en eskilerinden biri.
Kütüphanenin dev metrekaresi de, sahip olduğu 30 milyonluk dev koleksiyonla birlikte mekanı en büyük kütüphaneler listesine yazdırıyor.
Dev koleksiyona ek olarak her yıl 140 bin eserin daha kütüphane arşivine katıldığı tahmin ediliyor.
Kütüphanenin mimarı Henri Labrouste modern mimarinin de öncüleri arasında.
Tarihi Louvre Sarayı’na kadar dayanan Fransa Milli Kütüphanesi; sürekli genişleyen koleksiyonu nedeniyle defalarca yer değiştirmesi ve restore edilmesiyle de dikkat çekiyor.
Kütüphane pazartesi günleri kapalı. Resmi tatil günleri öncesinde de kütüphane yarım gün çalışabildiği için; kütüphane gezisi düzenlemeden önce kurum takvimini kontrol etmekte fayda var.
Şimdi bildiğiniz tüm kütüphaneleri unutun ve kitapların asla görünmediği bir kütüphane tasarımı hayal edin.
Hayal etmekte zorlananlar için, Amsterdam Üniversitesi’nin ödüllü kütüphanesi görülmeye değer bir örnek.
Burada kitaplar kırmızı büfelerin içerisinde, yine kırmızı bölmelerde adeta saklanıyor.
Öğrencilerin ortak kullandığı alanlarda ise ferahlık, rahat oturma alanları ve dijital imkanlar ön plana çıkıyor.
Burası tamamen öğrencilerin ihtiyaçlarına yönelik oluşturulması nedeniyle de dikkate değer.
Amsterdam Üniversitesi Kütüphanesi, öğrenciler dışında randevu ile ziyaretçi kabul ediyor. Bunun için en az 2 hafta önceden kütüphane ile iletişime geçmelisiniz.
Amsterdam’a kadar gittiğinizde, kütüphane gezmek için de vakit ayırabilirseniz bu fırsatı mutlaka değerlendirin.
Dev bir kütüphaneden ya da milyonlarca kitaplık bir koleksiyondan söz etmiyoruz belki; ama Pekin şehir merkezine 2 saat mesafedeki bu kütüphane yine de çok etkileyici.
Doğanın içinde, minik ve sessiz bir yerleşimde yer alan Liyuan Kütüphanesi; kitaplarla baş başa kalmanın en keyifli yollarından birini sunuyor.
Binanın cephesi tamamen ahşap çubuklarla örülürken; bu durum öncelikle dış cephede görsellik sunuyor. Bunun yanı sıra, ahşap çubuklar sayesinde binanın iç tarafı da olabildiğince okumaya elverişli ve aydınlık.
Doğadan kopmadan oluşturulan bu kütüphanede, yerli halkın kitaplara olan ilgisi ve sevgisi de takdire şayan. Liyuan’a gittiğinizde, bu mütevazı kütüphaneyi size tanıtmak için yarışacak gönüllü rehberler bulabilirsiniz.
Aydınlık, ferah, bembeyaz bir ortam. Mimari gücünü merdivenlerden, kare şeklindeki galeri salonundan ve antik Roma’daki Pantheon ilhamından alan Stuttgart Halk Kütüphanesi; 2011 yılı yapımı.
Yi Mimarlık tarafından tasarlanan bina 11 kattan oluşuyor. Binadaki cam çatı ile beyaz duvarlar bir araya geldiğinde, içerde kitaplar dışında dikkatinizi çekebilecek başka hiçbir renk ve detay kalmıyor.
Balkonlar, raflar, salonlar, dış cephe ve çatı tasarımı; özellikle mimarlık öğrencilerinin ilgisini iki kat fazla çekecek cinsten.
Dünyanın bir ucunda konumlanıp, her milletten kitap tutkununun kalbini çalan bir kütüphane tasarımı var sırada.
Tarihi 1826 yılına kadar dayanan New South Wales Eyalet Kütüphanesi arşivi, şu anda konumlandığı kalıcı yuvasında 1942 yılından bu yana bulunuyor.
Burası aynı zamanda tüm Sidney halkı için kültürel etkinliklerin hayat bulduğu, bazı bölümlerin kısa süreliğine kiralanabildiği bir sosyal mecra.
Kütüphane arşivinde 40’tan fazla dilde eser var. Daha önce Türkiye kütüphanelerinde rastlamadığınız Türkçe eserleri bile burada bulmanız söz konusu olabilir!
Kütüphaneye girişin ücretsiz olduğunu belirtmekte fayda var. Kütüphanenin ayrıca; pazartesi gününden cuma gününe kadar da her gün 10.30’da rehber eşliğinde bir saatliğine ücretsiz gezilebildiğini de hatırlatmak isteriz.
Barok tarzında inşa edilen bu kütüphane tam tamına 1200 yıllık bir tarihe sahip. Dünyanın en eski kütüphanesi kabul edilen yapı; bir örneğini daha bulamayacağınız el yazması kitaplarla dolu.
Zürih’e 1 saatlik sürüş mesafesinde yer alan Saint Gall Manastır Kütüphanesi, 170 binin üzerinde esere ev sahipliği yapıyor.
İnanması zor ama, eserlerin kiminin geçmişi 8. yüzyıla kadar dayanıyor.
Kütüphanede turistleri en çok şaşırtan şeylerden biri de, kütüphane zeminine zarar vermemek için terlik giyme zorunluluğu. Ziyaretçilerin havludan yapılmış yumuşak terlikleri giymesi sayesinde kütüphanenin ahşap zemini yıllardır tüm orijinalliğiyle korunuyor.
St. Gallen’da bulunan Abbey Kütüphanesi, 1983 yılından bu yana UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde bulunuyor.
Kütüphane resmi tatiller dışında her gün 10.00-17.00 saatleri arasında ziyarete açık.
Kütüphane içerisinde bilgi almak için elektronik rehberlerden yararlanabilirsiniz. Rehber kiralama ücreti 5 euro.
Kütüphaneye girişlerde yetişkinlerden 12 İsviçre Frangı, çocuklardan ve öğrencilerden ise 9 İsviçre Frangı alındığını da belirtmekte fayda var. Gruplara indirim yapılabiliyor.
Amerika Birleşik Devletleri’nin Maryland eyaletinde bulunan en büyük şehir olan Baltimore, son derece büyük bir kütüphaneye de ev sahipliği yapıyor.
Şehirdeki Johns Hopkins Üniversitesi’nde yer alan George Peabody Kütüphanesi, adını hayırsever bir iş adamından alan ve 19. yüzyıldan kalan bir mimari eser.
Yerli halk tarafından “Kitapların Katedrali” olarak da adlandırılan kütüphane, büyük tavan pencerelerinden ve beş kata yayılan balkonlardan oluşuyor ve gerçekten bir katedrale benziyor.
Bugün 300 bin parçalık bir koleksiyonu olan kütüphane, salı ile cumartesi günleri arası hizmet veriyor. Sabahları 10.00’da açılan George Peabody Kütüphanesi; salı-perşembe arası 17.00’ye, Cuma günleri 15.00’e ve Cumartesi günleri de 13.00’e kadar açık.
Sadece İngiltere’nin ve Büyük Britanya’nın değil; aynı zamanda tüm Avrupa’daki benzer tesislerin de en büyüğü Birmingham’da 2013 yılında inşa edilen bu şehir kütüphanesi.
Altın ve gümüş renklerinden oluşan parıltılı dış cephesi ve dev çemberlerden ilham alan post modern dizaynı, Birmingham Merkez Kütüphanesi’ni benzerlerinden farklı kılmaya yetiyor.
Birmingham Kütüphanesi’nin içinde çocuklara ve gençlere ayrılmış özel bölümlerin yanı sıra, tamamen Shakespeare eserlerine ayrılan bir “Shakespeare Anı Odası” da var.
Kütüphanenin 3. katında yer alan galeride dönemsel sergiler halkın ziyaretine açılıyor.
Son olarak, İngiltere dönüşünde ihtiyaç duyacağınız hediyelik eşya alışverişiniz için kütüphanenin mağaza bölümünde yer alan el yapımı sanat eserlerini tercih edebileceğinizi hatırlatalım.
2006 yılında Meksikalı mimar Alberto Kalach tarafından dizayn edilen Vasconcelos Kütüphanesi, yaklaşık 38 bin metrekare gibi geniş bir alana yayılıyor.
Her köşesinde Meksikalı sanatçıların heykellerine yer veren kütüphane binası, modern tasarımı sayesinde geleceği anlatan bilim kurgu filmlerinden fırlamış gibi.
Adını Şeker Portakalı romanının ünlü yazarı Vasconcelos’tan alan kütüphane hakkında yerli halk tarafından “Megabiblioteca” olarak da bahsediliyor. Türkçe karşılığı “mega kütüphane” olan bu tanım, Vasconcelos Kütüphanesi için kesinlikle doğru bir tabir.
Adını daha çok yasadışı faaliyetler ve mafyavari ilişkilerle duyduğunuz Meksika’yı bir de kültür ve sanat varlıkları yönünden tanımak; önyargıları kırmak adına doğru bir seçim olabilir.
Ünlü fizik dehası Albert Einstein’ın doğum yeri olan bu şehir, göz alıcı bir kütüphaneye sahip olmasıyla elbette şaşırtmıyor.
Barok mimarisinin harika bir örneği olan ve duvarlarında Franz Martin Kühn’e ait boyamalara yer veren Wiblingen Manastır Kütüphanesi, türünün en ihtişamlı örneklerinden biri.
Tabii etrafta bu kadar çok sanat eseri olunca kitaplara odaklanmak zor; ama kraliyet hayatının da böyle zorlukları var demek ki!
1714 yılında başlayan kütüphane inşaatının 1774 yılında gerçek anlamda tamamlandığından söz ediliyor. Mimarlar Johann Wiederman ve Johann Michael Fischer, Avusturya Milli Kütüphanesi’ni örnek alarak bu mimari eseri oluşturmuş. Her detayı incelikle işlenen bu kutsal ibadethane ve bilgi evini gördüğünüzde, aradan geçen 60 yıllık süreye siz de hak verebilirsiniz. 1917 yılında savaşlar nedeniyle zarar gören bu eserin restorasyondan geçtiğini de belirtmekte fayda var.
Türkçe karşılığı Portekiz Kraliyet Kütüphanesi olan dev bir okuma odasını Brezilya’da gördüğünüze şaşırabilirsiniz. Ancak burası Portekiz’den Brezilya’ya göçen Portekiz vatandaşları için son derece önemli bir kültür varlığı.
Portekiz toprakları dışında, ülkenin sanatına ve edebiyatına dair bulabileceğiniz en kapsamlı kaynaklar da Brezilya’daki bu kütüphanede yer alıyor.
1887 yılında tamamlanan bu değerli binada ahşap rafların, dev tavanın ve antika değerindeki mobilyaların görkemini kelimelere sığdırmak mümkün değil.
Portekiz Kraliyet Kütüphanesi’nde 300 binin üzerinde eser bulunduğu biliniyor.
Şehirdeki göçmenler için aynı zamanda bir buluşma yeri olan bu mekan, kesinlikle bir kütüphaneden çok daha fazlası.
Almanya’nın Brandenburg eyaletinde bulunan Cottbus kentinin, eyaletle aynı ismi taşıyan üniversitesinde muhteşem bir kütüphane binası var.
Kampüsün hemen girişinde konumlanan kütüphane, kesinlikle tüm üniversite binaları içerisinde en çok dikkat çekeni.
Herzog&De Meuron mimarlık firmasının imzasını taşıyan kütüphane, dış cephesi sayesinde daha ilk anda farklı bir tat sunacağının sinyalini veriyor.
Üzeri farklı dillerden ve alfabelerden sözcüklerle dolu olan bina yüzeyi, tamamen camdan oluşuyor.
İç tarafta ise binlerce kitaplık koleksiyonun bulunduğu dev depolama alanları mevcut.
2004 yılında tamamlanan kütüphane binası yer altına da uzanıyor. Kütüphanenin yer altında 2 ve yer üstünde 7 olmak üzere toplam 9 katı var.
Lizbon’a yaklaşık 30 kilometre uzaklıkta konumlanan Mafra Sarayı’nın ikinci katında yer alan kütüphane, kesinlikle dünya çapında görülmeye değer bilgi kaynakları arasında.
Sarayın en güzel bölümünün barok tarzında dizayn edilen bu kütüphane olduğunu söylemek de yanlış olmaz.
Eğer kütüphane ziyaretiniz yaz aylarına denk gelirse, minik yarasalardan oluşan sürülere karşı da hazırlıklı olun. Kışın kuytu yerlere tüneyen bu hayvanlar, yazın saray halkının doğal bir parçasını oluşturuyor. 800 yıldan fazla süredir bu saray kütüphanesinde yaşayan yarasalar, ülke turizmine de damga vurmuş. Bir zamanlar el yazması kitapları yiyen kurtçuklarla beslenen yarasalar, artık böyle bir durum olmasa da saray görevlileri tarafından özellikle besleniyor.
Viyana, kültür ve sanat anlamında Avrupa’nın parmakla gösterilen başkentlerinden bir tanesi.
Şehirde bulunan Avusturya Milli Kütüphanesi de, yaklaşık 7.5 milyon kitaptan oluşan dev arşiviyle Viyana sınırlarında yer almanın hakkını fazlasıyla veriyor.
Hofburg Sarayı’nda yer alan kütüphane, zamanında krallara ve imparatorlara ev sahipliği yapsa da; şimdi kitap tutkunlarını ağırlamakla meşgul.
Paul Strudel ve Daniel Gran gibi ülkenin yetiştirdiği dünyaca ünlü sanatçıların eserlerini de Avusturya Milli Kütüphanesi’nde bulabilirsiniz.
1723 ile 1735 yılları arasında inşası tamamlanan bu keyifli yapı, sizi hem tarihle hem de aradığınız her konuda sayısız kaynakla buluşturmak için hazır.
Adı üzerinde; burası hem bir kütüphane hem de bir kültür evi. Vennesla’nın merkezinde yer alan ve ücretsiz kullanılabilen Vennesla Halk Kütüphanesi, aynı zamanda toplantı odalarına, gösteri salonlarına ve bir kafeteryaya ev sahipliği yapıyor.
Helen&Hard adlı mimarlık firması tarafından tasarlanan yapı, yenilikçilik ödüllü bir mimariye sahip.
Birbirinden görkemli ve çok katlı kütüphanelerin yanında; sadece beyaz ve tek katlı bir yapı olması bile, minimalizm sevenler için bu yapıyı benzersiz kılıyor.
2011 yılında tamamlanan kütüphanede güneş ışığından maksimum düzeyde yararlanmaya ve kullanılan kaynakların sürdürülebilir olmasına önem verilmiş.
Burası aynı zamanda ülkenin “En İyi Devlet Binası” ödülüne sahip olmasıyla da benzerlerine göre bir adım önde.
Eski adıyla Çek Cumhuriyeti’nde bulunan bu milli kütüphane, ülkenin başkenti Prag’da yer alıyor.
1722 yılından bu yana ayakta duran yapı, “Prag’ın barok incisi” olarak niteleniyor. Her bir detayında simgelerin ve mesajların saklı olduğu kütüphanenin tavan tasarımında bilginin erdemi kutsanmış. Bu bina 2005 yılından bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesi’nin de önemli bir parçası.
Daha çok din ve teoloji üzerine 20 bin esere sahip olan kütüphane için Prag halkı, “Dünyanın En Güzel Kütüphanesi” benzetmesi yapmaktan da çekinmiyor.
Yetişkinlerin 300 Çek korunası ile giriş yapabildiği mekan, öğrenciler için 200 koruna. 0-6 yaş aralığından ücret alınmıyor. Her gün 10.00’da kapılarını açan kütüphane, yaz döneminde 18.00’de; kış döneminde ise 17.30’da kapanıyor.
Dilerseniz randevu alarak kütüphanedeki rehberli turlara da katılabilirsiniz.
Evlenme teklifi ya da yıldönümü gibi romantik bir gündemi olanlar için, kütüphanenin eşsiz atmosferinin 6 bin Çek korunası karşılığında kiralanabildiğini de belirtelim.
Japonların okumaya ne kadar meraklı bir toplum olduğunu bilenler, dünyanın en etkileyici kütüphaneleri arasında birden fazla Japon kütüphanesi bulunmasına da şaşırmayacaklardır.
Yerel halkın keyifli zaman geçirmesini hedefleyen proje, henüz çok yeni. 2011 yılında hizmete açılan kütüphane, ertesi yıl ilk tasarım ödülünü almış bile.
Mimaride en çok öne çıkan detay; kütüphane binasının tam 6 bin pencere ile çevrelenmiş olması. Bu minik pencereler ziyaretçilere hem farklı hem de aydınlık bir ortam sunuyor.
Yaz boyunca mekanın serin tutulması ve doğal bir klima etkisiyle içerideki havanın temizlenmesi de pencerelerin sağladığı avantajlar arasında.
“Dünyanın en basit kütüphanesi” olma iddiası da yine sadelik ve kitap sevgisinin bir araya geldiği Tokyo’da karşımıza çıkıyor.
Musashino Sanat Okulu’na ait kütüphanede sadece raflar ve dış cepheyi oluşturan bir cam yüzey var. Evet, hepsi bu. Sou Fujimoto tarafından tasarlanan yapı, gerçekten de sanat okuluna yakışır bir sanat eseri.
Neredeyse 7 bin metrekare alana yayılan kütüphanenin 200 bin eserden oluşan bir koleksiyonu var. Bu eserlerin 100 bini aktif olarak sergilenirken; buna rağmen binanın içinde gözü yoran tek bir detaya denk gelmek imkansız.
Dijital dünyada da öğrencilerin kitaplara kolayca erişebilmesi ve kütüphane raf sistemlerinin otomatik hale getirilmesi gibi yenilikçi çözümler sayesinde; Musashino’nun kütüphanesi kesinlikle içinde bulunduğumuz yüzyılı yansıtıyor.
Sadece bu başlıkta vakit geçirirken bile onlarca farklı kütüphane örneğine denk geldiniz, ama böyle huzurlu bir kütüphane ortamını muhtemelen henüz görmediniz.
Nehir kıyısında yer alması nedeniyle Halmstad Şehir Kütüphanesi’nin gönüllerdeki yeri bir başka. İnsan buradan hızlıca bir kitap alıp çıkmak değil; mümkünse tüm kitabı bu nehir kıyısında tamamlamak istiyor.
Zaten sakin ve huzurlu bir şehir olan İsveç’te, 2006 yılında halkın hizmetine açılan bu kültür varlığı son derece esnek, ferah ve sükunetle dolu bir yer olarak tasarlanmış.
Camla kaplı bina cephesi, muhteşem manzaralara açılıyor. Yolunuz bir gün, İsveç’in güneyinde yer alan Halmstad’a düşerse Nissan Nehri mutlaka gezi listenizde yer alacaktır. İşte nehir kıyılarını dolaşıp da, Halmstad Şehir Kütüphanesi’ni görmemezlik etmeyin.
Kitap ve kahve molanızı vermek için, ücretsiz ziyaret edilebilen bu kütüphane kesinlikle doğru adres.
Maeve Binchy sevenler burada mı? Ünlü yazarın memleketinde, tıpkı onun kitapları gibi İrlanda kültürüne vurgu yapan binlerce kitaptan oluşan huzurlu bir kütüphane ortamı var sırada.
Dublin seyahatinde görülmesi gereken yerlerden olan Trinity Kütüphanesi, mermerden ve koyu renk ahşaptan oluşan bir mimariye sahip.
İrlanda’nın en büyük kitap koleksiyonuna sahip yapıda, “Uzun Oda” olarak adlandırılan bir de bölüm var. Sadece 65 metre uzunluğundaki bu odanın içinde bile 200 bin adet eser mevcut.
Özellikle tez ve sınav dönemlerinde, yoğunluk nedeniyle kimi zaman kütüphaneye dışarıdan girişler tamamen kısıtlanıyor. Öğrenci olmayanların uygun dönemlerde kütüphaneyi gezebileceği tek bir gün var, o da cumartesi. Bunun için birkaç hafta önceden kütüphaneyi arayarak telefonla randevu alabilirsiniz.
Burası bir müze değil; ancak daha girişinde yer alan sanat eserleriyle bile görenleri kendisine hayran bırakmayı başarıyor. Üstelik kütüphanenin derinliklerine daldığınızda tam 1.2 milyon bilgi kaynağıyla karşılaşacaksınız!
Yüzlerce hatta binlerce yıllık eski şehir haritalarından tutun da Shakespeare eserlerinin ilk basımlarına kadar; Boston Halk Kütüphanesi’nde tam anlamıyla yok yok. Amerika Birleşik Devletleri’nin eski başkanlarından John Adams da bireysel kütüphanesini buraya bağışlamış. Kütüphanede Mozart, Prokofiev gibi müzik adamlarına ait orijinal kayıtlar da var.
Yolunuz Boston’a düşerse, halk kütüphanesinin aynı zamanda tüm Boston halkı için keyifli bir sosyal mecra olduğunu da aklınızda bulundurun.
Kütüphane bahçesinde ücretsiz kablosuz internet bağlantısından yararlanabilir ve kütüphaneye ait iki restorandan birinde bir şeyler atıştırmak isteyebilirsiniz.
Çocuklar ve yetişkinler için ayrı olarak düzenlenen ücretsiz dersler, eğitimler, kurslar ve atölyeler de tarih-saat bilgisi ile kütüphane internet sitesinde ilan ediliyor.
İskoçya’nın Aberdeen şehrinde, Aberdeen Üniversitesi’ne bağlı bulunan kütüphane; adını üniversitenin eski bir rektöründen alıyor.
Sir Duncan Rise Kütüphanesi; Kraliçe Elizabeth’in katılımı ile 2012 yılında açılan ve o günden bu yana neredeyse 1 milyon kişi tarafından ziyaret edilen bir mimari eser.
Tüm binaları gri tonlarında olduğu için İngilizler tarafından “Gümüş Şehir” olarak adlandırılan Aberdeen’de; kütüphanenin rengi de şehrin dokusu ile son derece uyumlu.
Kütüphanede 15. ile 20. yüzyıl arasında basılan ve 150 bin ciltten oluşan özel bir koleksiyon da var.
Bu gösterişli binanın Aberdeen Üniversitesi’ne ait tek kütüphane olmadığını da belirtelim. Üniversitenin Sir Duncan Rice Kütüphanesi dışında dört farklı kütüphane binası daha var.
Kütüphane, Cuma ve Cumartesi günleri 22.00’ye; haftanın diğer günler ise gece yarısına kadar açık.
Paris’teki bu mistik kütüphane; adını şehrin koruyucu azizesinden alıyor.
Üye olmadan, turistik amaçla gezmenin mümkün olmadığı kütüphane için üyelik kartı alma işlemi ise ücretsiz. Uzun süreli Paris seyahati düşünüyorsanız; bu evrak işlemleri ile ilgilenebilirsiniz.
2 milyonun üzerinde esere sahip olan kütüphanede kimi eserler 1860 yılına kadar uzanıyor. Sayısı 4500’ü bulan el yazması kitapları ödünç almak, takdir edersiniz ki, mümkün değil.
Kütüphanede 50 bin kadar resim ve gravür de var. Henri Labrouste, tıpkı Fransa Milli Kütüphanesi’nin olduğu gibi; Sainte Geneviéve Kütüphanesi binasının da mimarı.
Pazar hariç haftanın her günü açık olan kütüphane, hem Fransa hem de tüm Avrupa için bir kültür hazinesi.
Paris ziyaretinizin Eylül ayına denk gelme ihtimali varsa; Paris Kültürel Miras Günleri kapsamında hem kütüphaneyi hem de başka birçok kültür varlığını turist olarak gezebileceğinizi de unutmayın.