Her yemeğin, her sofranın ardında bambaşka bir hikaye bambaşka bir yaşanmışlık olduğuna, yemek yemenin karın doyurmaktan çok daha fazlası olduğuna inanmışımdır hep. Bir eylemden çok daha fazlasıdır bence yemek yemek, bir ritüeldir, bir gelenektir, bir kültürdür, bazen bir kutlama, bazense hüzünlü bir anmadır.
Siz de yediğiniz yemeğin ya da içtiğiniz içeceğin ardındaki hikayeyi veya sebzelerin meyvelerin tarihini merak ediyorsanız okuyabileceğiniz pek çok kaynak var. Hatta o kadar çok kaynak var ki insan hangisini seçeceğine bir türlü karar veremiyor.
Siz de gastronomiye ilgisi olan ama nereden başlayacağına bir türlü karar veremeyenlerdenseniz sizin için seçtiğim kitap önerilerde bir göz atın derim.
İşte gastronomi meraklılarının keyifle okuyacağını düşündüğüm kitaplar; şimdiden keyifli okumalar!
İçindekiler
Priscilla Mary Işın bu son kitabında yemeğin kültürel tarihini Paleolitik Çağ’dan başlayarak ele alıyor.
Mutfak ve gastronomiye ilgisi olan herkesin kütüphanesinde bulunması gerektiğine inandığım kitaplardan biri olan Avcılıktan Gurmeliğe Yemeğin Kültürel Tarihi kitabında eski çağlarda hangi pişirme teknikleri kullanılıyordu, tadına aşina olduğumuz yiyeceklerin adı nereden geliyor, yemeklerde çatal bıçak ilk kez ne zaman kullanıldı gibi pek çok sorunun cevabını bulabilirsiniz.
Yemek kültürünün ne denli evrensel olduğuna tanıklık etmek istiyorsanız Priscilla Mary Işın’ın Avcılıktan Gurmeliğe Yemeğin Kültürel Tarihi kitabını mutlaka okuyun derim.
Adım adım İtalya’yı gezip İtalyan mutfağının en orijinal tariflerini bizzat İtalyan annelerden alan Elvan Uysal Bottoni, Mamma Mia kitabında sadece bu tariflere değil ayni zamanda yemeklerin hikayelerine de yer veriyor.
Siz de İtalyan mutfağına meraklıysanız ve yemeklerin hikayelerinin izini sürmeyi seviyorsanız Mamma Mia’yı mutlaka okuyun derim.
Mamma Mia’nın her satırı insana kendini İtalya’da hissettiyor. Kendinizi kah Sardunya’da kah Sicilya’da ya da bir an Toskana’da bir an ise Palermo’da gibi hissetmek, hikayeleri okurken hayallere dalmak istiyorsanız Mamma Mia’yı mutlakaya okuyun derim.
Murat Belge’nin Tarih Boyunca Yemek Kültürü kitabı bence tam bir başucu kitabı. Bir yandan eğlenip bir yandan da yemek kültür ve tarihi hakkında bilgi sahibi olmak istiyorsanız bu kitap tam size göre.
Pek çok farklı ülkenin yemek kültürünün tarihine tanıklık etmek, farklı hikayeler okumak ve pizza, risotto gibi tadına aşina olduğumuz yiyeceklerin ilk nerede nasıl ortaya çıktığını, domatesin ya da patatesin dünyaya nasıl yayıldığını merak ediyorsanız bir an önce Tarih Boyunca Yemek Kültürü kitabını alıp okumaya başlayın derim.
Bu kitabı okuduktan sonra her yediğinizin hikayesini araştırmak isteyeceksiniz, demedi demeyin.
Yemek tarihi denilince akla gelen ilk isimlerden biri olan Artun Ünsal, İstanbul’un Lezzet Tarihi kitabında insanı Bizans’tan günümüzü keyifli bir lezzet yolculuğuna çıkarıyor.
Kitapta ayrıca Artun Ünsal’ın eşi Beyhan Gence Ünsal’ın çorbadan zeytinyağlılara, hamur işlerinden deniz ürünlerine her biri orijinal haliyle yazılmış olmak üzere toplam yüz yetmiş dört özel İstanbul yemeğinin tarifi var.
İstanbul’un Lezzet Tarihi’ni okuduktan sonra en güzelinden bir meze sofrası kurmak isteyebilirsiniz benden söylemesi.
Lezzetin Tarihi kitabını okurken zeytinyağından makarnaya, çikolatadan bozaya her daim mutfaklarımızda kendine yer bulan yiyeceklerin tarihinden şekerin, tuzun dünya mutfaklarındaki yerine uzanan keyifli bir yolculuk yapıyorsunuz.
Bir şeyler yerken ya da içerken sizin de aklınıza sıcak çikolata ilk olarak hangi ülkede yapıldı, yemeklerin olmazsa olmazı soğan ilk kez ne zaman yetiştirildi, yemeklerin gizli kahramanları baharatlar nasıl böyle yaygınlaştı gibi sorular geliyorsa Lezzetin Tarihi kitabını alıp okuyun derim.
Uzun yıllar boyunca bir arada yaşadığımız Rumların mutfak kültürümüze yadsınamaz bir katkısı var.
Sula Boziş de bu kitabında Rumların etkisiyle daha da zenginleşen mutfak kültürümüzü derinlemesine ele alıyor.
Çıkış noktası Rumların özel günlerde kurduğu şölen havasındaki sofralar ve gündelik yemek kültürü olan kitapta Rumların mutfak alışkanlıkları ve geleneklerinin yanı sıra Trakya, Karadeniz, İstanbul ve İzmir mutfaklarına yaptığı katkılar da ele alınıyor.
Siz de böyle zengin bir mutfak kültürünü daha yakından tanımak isterseniz İstanbul’dan Anadolu’ya Rumların Yemek Kültürü kitabını mutlaka okuyun derim.
Gıda mühendisi bir arkeolog olan Ahmet Uhri’nin kaleminden çıkan bu kitapta yemeğin kültür ve tarihi çok yönlü bir şekilde ele alınıyor.
Anadolu Mutfak Kültürünün Kökenleri kitabı ile ilgili yazılan yazılarda en çok karşımıza çıkan ’yemeğin kendi kimyası vardır’ sözü bence de kitabın en etkileyici ve en düşündürücü sözlerinden biri. Ben de her zaman yemeğin insanın ruh hali üzerinde doğrudan etkisi olduğuna inanmışımdır.
Keyifle yenen güzel bir yemek insanı mutlu edip ruhuna iyi gelirken, lezzetsiz bir yemek insanın modunu bir anda düşürüp moralini bozabilir. Lezzetsiz bir yemek yediğinde mutsuz olan sadece ben değilimdir diye düşünüyorum!
Peki yemek yapmak ve yemek yemek ne zaman bu denli önemli bir hale geldi hiç düşündünüz mü? Ahmet Uhri, Anadolu Mutfak Kültürü’nün Kökenleri kitabında yemeğin arkeolojik devrimini ele alıyor.
Siz de yemeğin arkeolojik tarihini merak ediyorsanız Anadolu Mutfak Kültürünün Kökenleri kitabı kütüphanenizde mutlaka olsun derim.
Gastronomi meraklılarının mutlaka okuması gerektiğine inandığım en temel kitaplar arasında ilk sıralarda geliyor Lezzetin Fizyolojisi ya da Yüce Mutfaklar Üzerine Düşünceler.
Dünyanın ilk gastronomlarından olan ve ‘bana ne yediğini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim’ sözünün sahibi Brillant Savarin’in ve Jean Anthelme’nin kalemlerinden çıkan kitapta mutfak sanatının en eski sanatlardan biri olduğu söyleniyor. Aslında ne kadar doğru, gözümüzü açtığımız anda anne sütü ile tanışmıyor muyuz?
Her canınız sıkıldığında açıp okumak isteyeceğiniz Lezzetin Fizyolojisi ya da Yüce Mutfak Üzerine Düşünceler vazgeçilmez başucu kitabınız olmaya aday.