İstanbul’u başkent belirlemiş üç imparatorluktan semboller barındıran tarihi semtler, meydanlar ve sokaklar… Her biri tarihin eşsiz izlerini taşıyan ve yüzyıllar geçtikçe değişen, gelişen, ama şehir halkının hala çok severek ziyaret ettiği birbirinden özel ve güzel yerler.
Yüzyıllardır dünyaya hükmeden nice imparatorluğa başkentlik yapmış olan İstanbul tarihiyle, kültürel hazineleri ve mimari dokusuyla dünyanın dört bir yanından insanların akınına uğruyor.
Tarihi yarımadadaki Osmanlı İmparatorluğu’nun en ihtişamlı eserleri, Anadolu Yakası’nın huzur veren dingin atmosferi ile yedi tepeli İstanbul, her daim insanların göz bebeği olma özelliğini koruyor.
Hiç uyumayan bu şehirde yapacak çok şey, gezip görecek bir sürü yer var. Gece hayatına dalmak isterseniz Beyoğlu, semt ruhunu soluyup futbol maçını izlemek istiyorsanız Beşiktaş ve bir tatlı huzur almak istiyorsanız Üsküdar size önerebileceğimiz yerlerden yalnızca birkaçı. İstanbul hakkında en detaylı bilgiler için İstanbul’da Mutlaka Gezilmesi Gereken Yerler yazımıza göz atabilirsiniz.
İstanbul’u keşfetmek için günler, haftalar yetersiz kalırken sizler için en güzel 10 semti bir araya getirdik.
İşte karşınızda İstanbul’un mutlaka görmeniz gereken semtleri, meydanları ve sokakları:
İstanbul’un sembolleri arasında yer alan Sultanahmet Meydanı, şehre gelen herkesin mutlaka gitmesi gereken yerlerden bir tanesi.
Osmanlılar ile Bizanslıların at yarışı yaptığı meydan olarak bilinen meydanın 1800 yıllık köklü bir geçmişi bulunuyor.
Bizans askerlerinin asıldığı ağaçlar, panayırlar ve türlü türlü eğlencelere sahne olan meydanda aynı zamanda birçok tarihi yapı konumlanıyor.
Sultanahmet Meydanı çevresinde gezebileceğiniz yapılar arasında; Sultan Ahmet Camii, Ayasofya Camii, Yılanlı Sütun, Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Topkapı Sarayı, Caferağa Medresesi, İstanbul Arkeoloji Müzesi, Yerebatan Sarnıcı, Aya İrini Müzesi ve Arasta Pazarı bulunuyor.
İleride konumlanan eski Tapu ve Kadastro Müdürlüğü binası, yenilerek otel halini aldı. Nerede konaklayacağını düşünenler için iyi bir seçenek oluşturuyor.
En kıdemli anıtlardan bir tanesi olan Dikilitaş‘ın da bulunduğu meydanda ayrıca, Kanuni Sultan Süleyman’ın veziri Pargalı İbrahim Mehmet Paşa’nın sarayı mutlaka gezilip görülmesi gereken yerler arasında.
İstanbul’un neredeyse her yerinden ulaşımın oldukça rahat olduğu Sultanahmet Meydanı’na en kolay ulaşım şekli otobüs ve metrobüs. Metrobüsle Cevizlibağ Durağı‘na geldikten sonra tramvayla Kabataş istikametinde ilerlediğinizde Sultanahmet Camii Durağı‘nda inebilirsiniz. Böylece trafiğe takılmadan, hızlı bir şekilde yolculuğunuzu gerçekleştirebilirsiniz.
İstanbul’un tarihle iç içe yaşayan semtlerinden bir tanesi olan Eminönü, ilk duraklarınızdan bir tanesi olmalı.
Bölgede, camisinden kütüphanesine, çarşısından müzelerine, parklarından köşklerine kadar pek çok doğal ve tarihi güzellik bulunuyor.
1660 senesinde Turhan Sultan yaptırılan Mısır Çarşısı da bunların başında geliyor. Aktarları ile nam salmış çarşıda eşitli baharatlar, farklı bitki tohum ve kökleri, kuru yemiş çeşitleri ve farklı şarküteri ürünlerini bulabilirsiniz. Günümüzde, Yeni Camii’nin arkasında ve Çiçek Pazarı’nın yanında konumlanan Mısır Çarşısı’nın bulunduğu yerde, Bizans zamanında da Marko Envalos adında bir çarşı yer alıyormuş.
Eminönü’nde gezip görebileceğiniz diğer noktalar ise; Yeni Camii, Hidayet Camii, Zeynep Sultan Camii, Alay Köşkü, Hünkar Kasrı, Büyük Postane ve Tanzimat müzeleri, Atıf Efendi Kütüphanesi ile Nurosmaniye Kütüphanesi. Nurosmaniye Kütüphanesi’nde III. Osman ve I. Mahmut’un şahsi kitaplarına ulaşabileceğiniz gibi Bayram Paşa’ya ait 79 adet el yazması kitabı görebilirsiniz.
Ayrıca, 17. yüzyılda inşa edilen ve 10 binden fazla İznik çinisiyle süslenmiş Hünkar Kasrı‘nı ziyaret edebilirsiniz.
Galata Kulesi’ne de çıktınız mı, Eminönü’ndeki tarihe, kültüre ve doğal güzelliklere hakimsiniz demektir.
Son olarak yapmanız gereken, denize nazır bir restorana oturup, denizden taze taze tutulan balıkların tadına bakmak. Yorgunluğunuzu atmak için Yarımada’nın En İyi Lezzet Durakları yazımızdan bir mekan seçebilirsiniz.
Fatih ilçesinde konumlanan Eminönü’ne gitmek için vapur, otobüs, füniküler, metro, minibüs gibi ulaşım seçeneklerinden faydalanabilirsiniz.
Türkiye’nin en önemli caddeleri arasında yer alan İstiklal Caddesi, 19. yüzyıldan beri önemini muhafaza ediyor.
1400 metre uzunluğundaki cadde üzerinde iç çamaşırı, çanta, kundura, giysi, aksesuar, bijuteri dükkanları; fast food dükkanları, tatlıcılar, balık lokantaları, börekçiler, muhallebiciler; barlar, türkü evleri, fasıl mekanları, meyhaneler; sinema, sanat galerileri, kitap evleri ve tiyatro gibi kültür merkezleri yer alıyor. Böylesine çeşitli aktiviteleri tek bir çatı altında toplamasıyla turistlerin yoğun ilgisini gören İstiklal Caddesi’nde dilerseniz alışveriş yapabilir, dilerseniz de herhangi bir kültür – sanat etkinliğine katılabilirsiniz.
Karnınız acıktığında size çeşit çeşit yemek imkanı sunan mekanlardan bir tanesine oturabilirsiniz.
Gecenin karanlığı iyice bastırdığında ise eğlence anlayışınıza göre bar, meyhane, disko gibi yerlere geçebilirsiniz.
Beyoğlu ilçesinde konumlanan İstiklal Caddesi’ne gidebilmek için Taksim‘e ulaşmanız gerekiyor. Taksim’e gitmek içinse kullanabileceğiniz pek çok ulaşım alternatifi bulunuyor. Eğer karşıdan gelecekseniz, belediye otobüslerine binebilir veya vapurla Karaköy’e geldikten sonra fünikülerle Taksim’e çıkabilirsiniz. Tramvay ve metro da diğer ulaşım seçenekleri arasında yer alıyor.
Haydarpaşa İskelesi’nin de mimarı olan Vedat Bey, Moda İskelesi‘nin de mimarıdır. 1916-1917 yılları arasında inşa edilen iskeleye taştan yapılma bir yol üzerinden varılıyor. İskelenin neredeyse tamamı, Kütahya çinileriyle süslenmiş. Lodos fırtınası sebebiyle iskelenin üst katı çok fazla zarar gördüğü için sonraları kaldırıldı.
2001 yılında, Kabotaj Bayramı’nda tekrardan ziyarete açılan iskele, Beltur firması tarafından işletildi ve restoran olarak hizmet verdi fakat şu anda hizmete açık değil. Şu an için yapılan restorasyon çalışmaları sebebiyle hizmet dışı olan Moda İskelesi’nin ne zaman açılacağı ise henüz bilinmiyor.
Güneşin ağırdan kaybolmasını ve yerini gecenin sessizliğine bırakmasını en güzel Tarihi Moda İskelesi’nden veya Moda Sahil Parkı’ndan izleyebilirsiniz. Çoğu kişinin gidip de manzarayı izlemekten nutkunun tutulduğu bir yer olan iskele, Kadıköy’de bulunmasından dolayı da hem yerli hem de yabancı pek çok kişinin ilgisini çekiyor.
İskelenin merkezi konumu, ulaşımı da kolaylaştırıyor. Otobüsle, minibüsle, metroyla veya vapurla Kadıköy merkeze gelebilir, buradan da dilerseniz yürüyerek dilerseniz de tramvayla Tarihi Moda İskelesi’ne ulaşabilirsiniz.
Topkapı Sarayı’nın hemen yanında konumlanan Soğukçeşme Sokağı, Cumbalı ve az katlı tarihi evleriyle insanın içini ısıtacak bir görsel oluşturuyor.
Sokak, inşa edildiği dönemde saray çalışanları ve varlıklı ailelerin ikamet yeri olarak kabul ediliyormuş. Üzerinde 12 tane evin bulunduğu ve eski Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün de bu evlerden birinde doğduğu sokak, Gülhane Parkı, Topkapı Sarayı ve Ayasofya üçgeninde yer alıyor.
Osmanlı ve Roma mimarisinden esintilere rastlayabileceğiniz Soğukçeşme Sokağı’nda konumlanan Naziki Tekkesi Osmanlı döneminin, Roma Sarnıcı da Bizans döneminin en büyük temsilcileri olarak kabul görüyor.
1900’lü yılların sonunda yapılan restorasyon çalışması sonrasında sokak, pansiyon olarak kullanılmaya başlanmış.
Sokak üzerinde aynı zamanda bir otel ile Fransız ve Türk mutfağının en leziz örneklerini müşterilerine sunan bir restoran hizmet veriyor.
Soğukçeşme Sokağı’na gitmek için, tıpkı Topkapı Sarayı’na gidiyormuş gibi metrobüse binerek Cevizlibağ Durağı’nda inin. Buradan, Kabataş yönünde ilerleyen tramvaya binip Sultanahmet Durağı’nda indiğinizde, yürüyerek Soğukçeşme Sokağı’na ulaşabilirsiniz.
İstanbul’da gezilecek yerlerin belki de başında gelen, dünyanın en güzel ve etkileyici boğazlarından bir tanesi olan İstanbul Boğazı, iki kıtayı birbirinden ayırıyor.
Birbirinden güzel şehir manzaralarının daima merkezinde olan İstanbul Boğazı, şehre gelen turistleri de kendisine hayran bırakıyor.
İstanbul Boğazı’nı uzaktan seyretmek ayrı bir tat, üzerinde bulunmak ayrı bir tat veriyor.
Şehirde, belirli noktalardan düzenlenen Boğaz Turları’na katılarak siz de, kendinizi boğazın maviliklerine atabilirsiniz.
Ortaköy, Eminönü, Üsküdar gibi noktalardan organize edilen turlar genelde 1 – 2 saat civarında sürüyor. Tur kapsamında, çevrenizde yer alan yapılar hakkında GPS bazlı otomatik bilgilendirme yapılıyor. Şehir Hatları’nın turlarına katılmak isterseniz, uzun boğaz turu için 25 TL, kısa boğaz turu için 15 TL, mehtap turu içinse 20 TL ödemeniz gerekiyor. 0 – 6 yaş arasındaki çocuklar için ücretsiz olan bu turlar, 6 – 12 yaş arası çocuklar içinse %50 indirimli.
Eğer para sıkıntınız yoksa ve boğazı daha yakından tanımak istiyorsanız, Saffet Emre Tonguç’un rehberliğinde düzenlenen turlara katılabilirsiniz. Ayrıca, özel tekne kiralayarak da boğaza açılma imkanınız bulunuyor.
Asırları devirmiş köşklere, çam ormanlarına, meyhanelere, tarihi kiliselere ve daha birçok güzelliğe ev sahipliği yapan Büyükada, İstanbulluların hafta sonunda kafalarını dinlemek için kaçtıkları bir yer olarak biliniyor.
Şehri ziyaret eden yerli ve yabancı turistlerin akınına uğrayan Büyükada, İstanbul’daki Prens Adalarının en büyüğü ve en kalabalığıdır.
Eski adı ‘Prinkipo’, Rumca ‘Prenses’ anlamını taşıyan adada motorlu taşıt kullanımı yasaktır. Bu nedenle ulaşım bisiklet ve elektrikli araçlarla sağlanıyor. 2020 yılı itibarıyla adalar genelinde atlı faytonların kullanımı da tamamen yasaklanmış durumda.
Adanın merkezinde, neredeyse her noktada bisiklet kiralayan bir dükkan bulabilirsiniz. Saati 5 TL olan bisikletlerin günlük kiralama ücretleri ise 20 TL.
Sabahtan Büyükada’ya gelip, bisikletinize atladığınız gibi Aya Yorgi Kilisesi ve Manastırı‘nı, Rum Yetimhanesi‘ni, Reşat Nuri Güntekin’in evini, Müslüman Mezarlığı’nı, Meryem Ana Kilisesi’ni ve Adalar Müzesi’ni ziyaret edebilirsiniz.
Eğer seyahat için sıcak bir yaz gününü tercih ettiyseniz ve deniz girmek istiyorsanız, adada bulunan 8 farklı plajdan bir tanesine gidebilirsiniz. Bu plajlardan Yörükali Plajı ve Eskibağ Plajı, otelde kalanlara ücretsiz. Eğer otelde kalmıyorsanız Yörükali Plajı’na girmek istiyorsanız hafta içi 35 TL, hafta sonu 40 TL, Eskibağ Plajı’na girmek istiyorsanız da hafta içi 20 TL, hafta sonu da 30 TL ödemeniz gerekiyor. Adadaki Yada Beach Club, Prenses Koyu Plajı, Nakibey Plajı, Aya Nikola Halk Plajı, Kumsal Aile Plajı ve Halik Koyu Plajı ise otelde dahi kalsanız ücretli.
Büyükada’ya gitmek için, Karaköy, Eminönü, Kabataş, Avcılar, Bostancı, Kadıköy, Kartal ve Maltepe’den kalkan vapurlara binebilirsiniz. Ortalama 1 saat 15 dakika süren yolculuk için ödemeniz gereken ücret ise 7.5 TL.
Adalar seferi yapan vapurların ilk durağı olan Heybeliada’nın Büyükada’dan tek farkı daha küçük ve daha tenha olmasıdır.
Motorlu taşıtların kullanılmadığı adayı bisiklet ile dolaşabilirsiniz.
Merkezde çok sayıda bisiklet kiralama noktası bulunuyor. Saati 5 TL, günlüğü ise 20 TL’den bisikletinizi kiralayabilirsiniz.
Konaklama açsısından oldukça zengin olan adada mutlaka görmeniz noktalar ise; Heybeliada Deniz Lisesi, Aya Yorgi Uçurum Manastırı ve Bet Yaakov Sinagogu’dur.
Heybeliada’ya gidip de denize girmeden dönmek olmaz diyorsanız, kullanabileceğiniz 4 adet plaj bulunuyor. Bunlardan; Ada Beach Club’a giriş ücreti hafta içi 30 TL, hafta sonu ise 40 TL, Heybeliada Aqua Green Beach Club’a giriş ücreti hafta içi ve cumartesi günleri 35 TL, hafta sonu ise 50 TL. Akvaryum Koyu ve Alman Koyu içinse herhangi bir giriş ücreti ödemeniz gerekmiyor.
Saat başı ve 2 saatte bir hareket eden adalar vapurlarına, tıpkı Büyükada’ya gitmek için olduğu gibi Karaköy, Eminönü, Kabataş, Avcılar, Bostancı, Kadıköy, Kartal ve Maltepe’den binebilirsiniz. Ödemeniz gereken ücret ise 7.5 TL.
İstanbul’un en güzide semtlerinden biri olan Nişantaşı, Şişli ilçesi sınırlarında yer alıyor. Semtin merkezi ise aynı zamanda buraya adını da veren bir anıt taş olarak kabul ediliyor. Vali Konağı Caddesi ile Teşvikiye Caddesi’nin keşişim noktasında konumlanan bu taşın etrafı Meşrutiyet ve Teşvikiye mahalleleri ile çevrilmiş durumda.
Semtin en canlı ve kalabalık yerleri Rumeli Caddesi, Abdi İpekçi Caddesi ve Teşvikiye Caddesi olarak öne çıkıyor. Burada cadde boyunca birbirinden popüler kafe ile restoranları, dünyaca ünlü markaları ve en lüks mağazaları art arda görebilirsiniz. Nişantaşı’nın birbirinden özel kafe ve restoranlarını keşfetmek için Nişantaşı Yemek Rehberi‘mize mutlaka göz atın.
Caddede hala ayakta kalmayı başaran ve Osmanlı döneminden kalma 19. yüzyıl mimari anlayışıyla inşa edilmiş olan eski tarz apartmanları görebilirsiniz.
Bu semte Nişantaşı adının verilmesinin ise oldukça ilginç bir öyküsü var. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Nişantaşı esasen bir yerleşim yeri olarak kullanılmıyordu. Ağaçlarla kaplı bir ormanlık alan olan Nişantaşı mevkii padişah ve beraberindeki askerlerin ok atışı talimi yaptığı bir yer olarak varlık gösteriyordu. O dönemde atılan okların ulaştığı en uzak noktanın belirlenebilmesi için çok sayıda nişan taşı dikilirdi. Nişantaşı semtinin ismi de bu taşlardan ileri geliyor.
O dönemde dikilen nişan taşları günümüzde Teşvikiye Camisi’nin avlusunda 2 adet, Harbiye Karakolu’nun önünde 1 adet ve Ihlamur Kasrı yönüne giden yol üzerinde bulunan bir apartmanın ön cephesinde de 1 adet olacak şekilde konumlanıyor.
Teşvikiye Camisi’nin avlusundaki nişan taşlarından birinin padişah III. Selim’e ve incisinin de II. Mahmud’a ait olduğu biliniyor.
Apartmanın önündeki nişan taşının ise 1811 tarihinde dikildiği edinilen bilgiler arasında.
Geçmişte askeri amaçlara hizmet eden bu tarihi semt günümüzde İstanbul’un kalbinin attığı en canlı ve en kalabalık bölgelerinden biri olarak öne çıkıyor. Lüks yaşam tarzına sahip kişilerin ikamet ettiği Nişantaşı’nda yapacak çok şey bulunuyor.
Dilerseniz cadde üzerindeki dünyaca ünlü markaların mağazalarından alışveriş yapabilir, şehrin en popüler kafe ve restoranlarından birinde oturarak arkadaşlarınızla zaman geçirebilirsiniz.
Bu semtte İstanbul’un en pahalı evlerinin ve en yüksek kira bedelleri ödenerek oturulan apartmanların bulunduğunu söylemek gerekir. Üst gelir grubuna ait olan işletmeler ve dünya markalarının İstanbul’daki ilk şubelerini Nişantaşı’nda açtığı biliniyor.
Hem alışveriş hem de eğlence odaklı bir semt olan Nişantaşı’nın 2009 senesi için dünyanın en pahalı caddeleri arasında 25. sırada olduğu edinilen bilgiler arasında.
Aynı zamanda İstanbul’daki yılbaşı kutlama etkinliklerinin de merkezi haline gelen bu semt her yıl aralık ayında farklı bir kimliğe bürünerek ışıl ışıl süslerle kaplanıyor.
İstanbul’un bu değerli tarihi semtini mutlaka görmelisiniz.
Avrupa yakasında konumlanan ve Beşiktaş ilçesinin sınırları içerisinde kalan bu tarihi semt İstanbulluların en sevdiği sahil yolunda ziyaretçilerini karşılıyor.
Bebek ve Kuruçeşme sahilinin arasında kalan Arnavutköy’ün hemen ardında Etiler bulunuyor.
Görkemli yalıları, birbirinden ünlü balık restoranları ve upuzun uzanan boğaz manzarasıyla Arnavutköy yılın her zamanı güzel.
Tarihi bir yöne de sahip olan bu semtin Bizans dönemindeki isminin Promotu ve daha sonra da Anaplus olduğu biliniyor.
Bir rivayete göre de Osmanlı’dan önceki dönemde Arnavutköy’de yer alan Ayios Mihael Kilisesi ile buradaki baş melek Mihael’in ikonasından ötürü semti tarif etmek için Melekler Köyü diye bir tabir kullanılıyormuş.
Günümüzdeki ismini Osmanlı döneminde alan Arnavutköy İstanbul’un fethinin ardından bölgeye yerleştirilen Arnavut kökenli yeniçerilerin burada yaşaması sebebiyle bu isimle anılır olmuş.
19. yüzyıla kadar ağırlıklı olarak Museviler ve Rumların oluşturduğu Arnavutköy nüfusu II. Mahmut’un padişah olduğu dönemde Müslüman halkın da yaşadığı bir yer haline geliyor.
Geçmişte bu semtte çok sayıda üzüm bağı ve çilek bahçesinin olduğu biliniyor.
Osmanlı İmparatorluğu’nun sonuna yaklaşıldığı zamanlarda ise çok sayıda meyhaneye ev sahipliği yapması sebebiyle Küçük Beyoğlu olarak anılıyor.
Koruluklar arasında konumlanan Osmanlı köşkleri, uzun sahil yolu ve canlı atmosferiyle Arnavutköy İstanbul’un en güzide semtlerinden birisi. Burada dolaşırken Ayvaz Paşazade Yalısı veya diğer ismiyle Ali Vafi Köşkü ve Boyalı Köşk göreceğiniz görkemli yapılar arasında yer alıyor.
Bunun yanı sıra sahil yolu üzerinde bir adet de Teşvikiye Camii veya diğer ismiyle Akıntı Burnu Camii ziyaretçilerini karşılıyor. Bu caminin Sultan II. Mahmud tarafından oğlu Şehzade Tevfik için yaptırıldığı biliniyor.
Köşkleri, kilisesi ve camisiyle boğazın en güzel yerine konumlanan Arnavutköy, İstanbul’da mutlaka görülmesi gereken yerlerin başında geliyor.
İstanbul’da Anadolu yakasında Üsküdar mevkiinin kuzeyinde kalan bu huzur dolu semt hala mahalle kültürünün yaşadığı, ahşap evleri ve Arnavut kaldırımlı sokaklarıyla İstanbul’un en nostaljik noktalarından birisi.
Bu semtte cami, kilise ve sinagogu bir arada görebilirsiniz. Kuzguncuk iskelesinin karşısındaki Kirkor Lusaroviç Kilisesi, hemen yanındaki Yeni Camii ve aynı cadde üzerindeki Beth Yaakov Sinagogu bunun en güzel örneği olarak karşımızda duruyor.
Anadolu yakasının sahil şeridinde konumlanan Kuzguncuk birbiri ardına sıralanan ihtişamlı Boğaz yalılarıyla da dikkat çekiyor. Bunların içerisindeki Pembe Yalı’nın 18. yüzyılın sonlarına doğru yaptırıldığı biliniyor.
Kuzguncuk’a geldiğinizde renkli ahşap evlerin bulunduğu ara sokaklarında yürüyebilir, kafelerde soluklanabilir ve isterseniz de boğazın kıyısındaki balık restoranlara giderek keyifli bir akşam yemeği yiyebilirsiniz.
Semtin üst kısımlarında yer alan Nakkaştepe’ye çıkarak boğazın huzur veren manzarasını seyre dalabilirsiniz. Buraya geldiğinizde Kuzguncuk’un en popüler noktasına olan Çınaraltı Kafe’ye mutlaka gitmenizi öneriyoruz. Geçmişte Can Yücel’in sık sık geldiği bu kafede olmak size kendinizi iyi hissettirecek.
İstanbul’un Anadolu yakasındaki Kadıköy ilçesine bağlı olan Kalamış huzur veren bir ortama sahip. Ünlü besteci Münir Nurettin Selçuk’un eserinde “bir tatlı huzur almaya geldim Kalamış’tan” diye edinen bu meşhur semti mutlaka görmelisiniz.
Osmanlı döneminde şehzadelerin Topkapı Sarayı’ndan çıkıp yaşamını sürdürdüğü ilk yer olarak bilinen Kalamış’ta bulunan Kurbağalıdere Köşkü’nde şehzade Murat ve Abdülaziz’in yaşadığı biliniyor.
Yunanca kökenli bir isme sahip olan Kalamış’ın anlamı esasen kamışlık olarak biliniyor. Bu semtin sahilinde yer alan Kalamış Marina İstanbul’un en büyük marinası olma özelliğini de elinde tutuyor. 1000 adetten daha fazla teknenin marinaya demir atabildiği biliniyor.
Semtin bir diğer göz bebeği ise özellikle gençlerin buluşma noktası olan Kalamış Parkı.
Devasa marinası ve yemyeşil parkıyla İstanbulluların nefes alabildiği bir konum olan Kalamış’ta bir adet de kilise bulunuyor. Ayios Ioannis Hrisostomos Kilisesi 19. yüzyılda inşa edilmiş ve Kalamış’ın adeta kalbine konumlanmış.
Her geçen gün daha da kalabalıklaşan Kalamış giderek daha çok eğlence mekanının, kafe ile restoranın açıldığı bir çekim merkezi olarak öne çıkıyor.
Milyonların yaşadığı İstanbul’da kalabalıktan uzaklaşıp nefes almak isteyenlerin en sevdiği rotalardan biri olan Garipçe, Avrupa yakasında bulunan Sarıyer ilçesi sınırları dahilinde kalıyor. Sarıyer ilçe merkezinden 10 kilometre kadar uzakta bulunan bu sevimli köy tam da Rumeli Kavağı ile Rumeli Feneri’nin arasında.
Hafta sonu oldukça kalabalık olan Garip yakınına inşa edilen Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile de son zamanlarda adını sıkça duyurmaya başladı. Bu minicik köyde 3. Köprü manzarası eşliğinde huzurlu, sessiz ve sakin bir hafta sonu geçirebilirsiniz.
Oldukça küçük olan Garipçe’ye geldiğinizde ilk önce kısa bir doğa yürüyüşüne çıkabilirsiniz. Daha sonra padişah 3. Mustafa’nın yaptırdığı Garipçe Kalesi’ni görebilir ve ardından da alenin biraz yukarında konumlanan Hasan Paşa Kulesi’ni ardınıza alarak birbirinden güzel manzara fotoğrafları çekilebilirsiniz.
İstanbul’un Avrupa yakasında bulunan Bebek bir diğer popüler sahil semti olan Arnavutköy’ün hemen ardından geliyor.
Oldukça popüler bir semt olan Bebek günümüzde üst gelir grubuna dahil olan kişilerin en rağbet ettiği yerlerden birisi olarak öne çıkıyor.
Sahildeki kafeleri, şık restoranları, ünlü balıkçıları ve eğlence mekanlarıyla burası İstanbul’un çekim merkezi. Özellikle hafta sonları boğazın serin sularına karşı yürüyüşe çıkan, kahvaltı yapan İstanbulluların oluşturduğu kalabalık karşısında şaşırmamak elde değil.
Yalnızca kafe ve restoranları değil aynı zaman da mimari güzelliğiyle de büyüleyen bir semt olan Bebek’te Osmanlı döneminden alma çok sayıda yapı bulunuyor.
Semtin denizden uzak kalan kısmında bir adet Katolik kilisesi ve yetimhane konumlanıyor. Boğaza kıyısı olan kısmında ise Mısır Konsolosluğu’nun göz kamaştıran art nouveau akımıyla inşa edilen binası İstanbulluları karşılıyor.
Bebek’te sahil boyunca yürüyerek ilerlerken karşınıza ünlü şair Tevfik Fikret’in de mezarının yer aldığı Aşiyan Müzesi bulunuyor. Müzenin bahçesindeki akasyalar ve gül ağaçları sizi geçmişin huzurlu günlerine alıp götürecek.
Söz konusu tarihi yapılardan belki de en çok bilineni ise ünlü Bebek Kahvesi. Sahildeki bu mekan Bebek semtinin simgelerinden birisi olarak biliniyor.
İsmini Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Cihangir’den alan bu tarihi semtin 17. yüzyılda inşa edilen cami ve tekke ile birlikte hızla kalabalıklaştığı biliniyor.
İstiklal Caddesi’nin hemen yakınında olması sayesinde günün 24 saat capcanlı olan bir yer olarak dikkat çekiyor.
Ağırlıklı olarak Rum mimarisinin hakim olduğu binalarla çevrelenen bu tarih kokan semtin sokaklarında çok sayıda kedi görebilirsiniz. Bu yüzden de Cihangir’in simgesi de bir kedi.
Eğitim düzeyi yüksek kişilerin, sanatçıların ağırlıklı olarak yaşamayı tercih ettiği Cihangir geçmişte İngiliz Guardian Gazetesi tarafından dünya üzerinde yaşanacak en iyi beş yerden birisi seçilmişti.
1920 yılının ardından Beyaz Rus göçmenlerin nüfusun büyük bir bölümünü oluşturduğu bu semtte günümüzde de çok sayıda yabancı asıllı vatandaş ikamet ediyor.
Pek çok dizinin de platosu olan Cihangir geçmişte çok sayıda büyük çaplı yangın geçirmiş olsa da hala tarihi yapılarıyla İstanbullulara ev sahipliği yapmaya devam ediyor.
Tarihi çeşmeleri, 1559 senesinde Kanuni’nin oğlu Şehzade Cihangir için Mimar Sinan’a yaptırılan mimari bir şaheser olan Cihangir Camii, Kadiriler Tekkesi, 1491 senesinde yaptırılan Firuz Ağa Camii, İstanbul’un en iyi hamamları arasında olan Çukurcuma Hamamları bu semte ruh katan tarihi yapılar arasında sayılıyor.
İstanbul’un Avrupa yakasında yer alan Beyoğlu ilçesinin tarihi bir semti olan Galata tarihi yarımada siluetinin en güzel parçası olarak göz kamaştırıyor.
Konum olarak Tophane, Azapkapı ve Haliç ile boğazın kesiştiği yerde bulunan Galata özellikle 19. yüzyıldan beri halkın yoğun olarak yaşadığı bir yer olarak biliniyor.
Semte adını veren ve İstanbul’un en önemli simgelerinden biri kabul edilen ve İstanbul’un en önemli tarihi kulelerinden biri olan Galata Kulesi 1500 yıldan beri varlık gösteren bir yapı olarak dünya çapında biliniyor.
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan kule 6. yüzyılda Bizans İmparatoru Anastasius Oilosuz tarafından inşa edilmiş. İlk olarak ahşaptan yapılan Galata Kulesi’nin 1348’de Cenevizliler tarafından taşla yeniden yaptırıldığı biliniyor.
1453 yılında İstanbul’un fethiyle Osmanlı hakimiyeti altına giren Galata Kulesi, savunma ve gözetleme vazifesini görmüş.
Günümüzde turistlerin akın ettiği bir nokta olan Galata Kulesi’nin önünde İstanbul’un manzarasını izlemek isteyen onlarca turistin sırada beklediğini görebilirsiniz.
Yalnızca Galata Kulesi değil çok sayıda tarihi yapıya ev sahipliği yapan bu semtte Galata Mevlevihanesi, İngiliz Hapishanesi binası, Osmanlı Bankası Müzesi, Neve Şalom Sinagogu, St. Pier ve Paul Kilisesi, Kamondo Merdivenleri gibi görülmeye değer çok sayıda yer bulunuyor.
Semti dolaşmak için Serdar-ı Erem ve Galip Dede Caddesi boyunca yürürken mağazalara girebilir, kafe ve restoranlarda soluklanabilirsiniz.
Bizans İmparatorluğu zamanında İstanbul’un düşman akınlarından korunması için gemilerin Haliç’e girişine mani olan meşhur zincirin ucunun bağlı olduğu semt olan Karaköy günümüzde İstanbul giderek popülerleşen duraklarından birisi.
Geçmişte önemli bir ticari liman vazifesi gören Karaköy günümüzde şehrin kozmopolit yönünü yansıtıyor. Çok sayıda tarihi yapıya ev sahipliği yapmasının yanı sıra son birkaç yıllık dönemde açılan birbirinden ünlü kafe ile restoranın da adresi. Karaköy’ün en güzel ve en popüler mekanlarını sizin için Karaköy’de Ne Yenir yazımızda derlemiştik.
Mimar Sinan’ın elinden çıkan Kılıç Ali Paşa Camii, Surp Krikor Lusavoric Ermeni Kilisesi ve Kemankeş Kara Mustafa Paşa Camii semtin simgelerinden sayılıyor.
Kemankeş Camii’nin olduğu sokak takip edildiğinde ise bu semte hayat veren Namlı Gurme, Güllüoğlu Baklavacısı ve Karaköy Rıhtımı karşınıza çıkıyor.
Eğer son dönemlerde fazlasıyla rağbet gören 3. nesil kahvecilerin olduğu kısma geçmek istiyorsanız yolunuzun Fransız Geçidi’nden geçmesi gerekiyor. Geçmişte Karaköy’de ikamet eden Fransız iş adamlarının limana gelen gemicilerle ticari görüşmeler yapabilmesi için inşa edilen bu geçidin sonu günümüzde birbirinden ünlü kafe ve restoranlara açılıyor.
Eğer siz de İstanbul’un bohem yönünü yakalamak istiyorsanız yolunuz mutlaka Karaköy’e düşmeli.
Osmanlı İmparatorluğu zamanında yoğun olarak Musevi kökenli vatandaşların yaşadığı tarihi Balat semtinin geçmişteki adının Palation olduğu biliniyor.
Sefaradim olarak adlandırılan İspanyol Musevilerinin yaşadığı bir semt olan Balat’ta ayrıca Ermeni, Rum ve azınlıkta da olsa Türklerin de yaşadığından söz edilebilir. Geçmişte farlı din ve ırklara mensup olan vatandaşların Balat’ta huzur içerisinde yaşadığı biliniyor. Bu nedenle de bu tarihi semtte çok sayıda Ortodoks Rumlara ait olan okul, kilise ve ayazma gibi oluşumlar ile karşılaşmak mümkün.
1950’li yıllara kadar ağırlıklı olarak Yahudi nüfusun yaşadığı Balat, İsrail’in kuruluşu ile birlikte adeta kabuk değiştiriyor. Musevi vatandaşların terk ettiği bu semt İstanbul’un tam da kalbi denilebilecek bir konumda yer alıyor.
Çok sayıda tarihi yapıya ev sahipliği yapan Balat’ta zamanınız nostalji içerisinde geçecek. Fener Rum Kilisesi, Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi, Stefi Stefan Bulgar Kilisesi ve Noel Baba’nın portresinin yer aldığı Aya Nikola Rum Ortodoks Kilisesi diğer adıyla Noel Baba Kilisesi Balat’ta bulunan dini yapılardan bazıları. Burada bir adet de cami mevcut. II. Beyazid zamanında kiliseden camiye dönüştürülen Gül Camii’ni ziyaret edebilirsiniz.
Dini yapıların haricinde dilerseniz Cibali Kapı, Küçük Mustafa Hamamı, Fener Rum Lisesi ve Balat Çıfıt Çarşısı’nı da gezebilirsiniz.
Kendine has bir mimariyle inşa edilmiş rengarenk esi evlerle dolu olan Balat sokaklarında eski İstanbul ruhunu iliklerinize kadar hissedebilirsiniz.