Composition with popcorn and cinema film on color background
Yemek yemek kimileri için sadece karın doyurmak iken kimileri için bir yaşam biçimidir, bir tutkudur. Ben kesinlikle ikinci taraftayım. Gastronomi seyahatleri, yemek müzeleri, yemek temalı filmler her zaman önceliğim olmuştur. Sizin de yemeğe azıcık da olsa ilginiz varsa bu yazımıza mutlaka bir göz atmalısınız. Bakarsınız filmleri izledikten sonra yemeğe olan ilginiz artar belli mi olur?
Şeflerin tatlı sert çekişmelerine tanıklık etmek, farklı ülkelerin mutfaklarına konuk olmak, yemek yapmanın sırlarını keşfetmek istiyorsanız bu filmleri mutlaka listenize alın.
İşte izlerken insanın iştahını kabartan yemek temalı filmler:
İçindekiler
2009 yılında çekilen Julie & Julia filmi en sevilen yemek temalı filmlerden biri bence. Filmin başrollerini Merly Streep ve Amy Adams paylaşıyor. Zaman ve mekanlar birbirinden ayrı olsa da Julie & Julia filmi hayatları iç içe geçmiş iki kadının hikayesini konu alıyor. Blog yazarı olan genç Julie Powell, Julia Child’ın hayatını yazmaya başlamadan önce klasik yemek kitabındaki 524 tarifin tamamını pişirmeye karar verir. Her anı yemek dolu bu keyifli hikayeyi çok seveceksiniz.
Venedik Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü’ne layık görülen Soul Kitchen Filmi’nin yönetmen koltuğunda Fatih Akın oturuyor. Filmin başkahramanı Zinos’un hayatındaki pek çok şey yolunda gitmemektedir. Zinos restoranında sunduğu ucuz ve özensiz yemeklerden para kazanamadığı gibi sevgilisi ile de arası açılmıştır. Bu kötü gidişe dur demeye karar veren Zinos çok meşhur bir şefi restoranında işe alır. Zinos’un hem dramatik hem de eğlenceli serüvenine tanıklık etmek isterseniz Soul Kitchen filmini izlenecekler listenize mutlaka alın derim.
Ratatouille için yemek temalı en meşhur animasyon filmi desem yeridir. Fransız mutfağının dünyanın en özel mutfaklarından biri olduğu vurgusu yapılan filmde Şef Remy, faresinin de yardımıyla mutfakta adeta bir sihirbaza dönüşüyor. Filmi izledikten sonra Fransız mutfağının en sevilen yemeklerinden biri olan ve filme adını veren sebzeli Ratatouille yemeğini denemekten kendinizi alıkoyamayabilirsiniz. Demedi demeyin.
Başrolünde Jean Reno’nun olduğu The Chef filmi ünlü şeflerin kendi aralarındaki tatlı sert çekişmeleri konu alıyor. Mutfakta geçen ve komedi türündeki The Chef filminin konusuna kısaca değinecek olursam: restorana yeni gelen müdür, geleneksel gördüğü mutfağa modernlik katmak ister ve moleküler gastronomi alanında uzmanlaşmış genç bir şef ile anlaşır. Müdür ve genç şefin restorana yıldızını kaybettirme çabasını konu alan filmin yönetmenliğini ise Daniel Cohen yapıyor.
Film, Nigel Slater’ın otobiyografik romanı Toast’tan uyarlanmış. 1960’lı yıllarda geçen film, annesi yemek yapmayı bilmediği için çocukluğu kızarmış ekmek yiyerek geçen bir gencin hayatını konu alıyor. Annesinin taze yemeklere karşı aşırı duyarlılığı sebebiyle sürekli konserve tüketen Nigel evlerine temizliğe gelen Mrs. Potter’ın mutfağa da el atmasının ardından geç de olsa muhteşem yemeklerle tanışır. Mrs. Potter’ın pişirdiklerini tattıkça yemek pişirmek Nigel için bir tutkuya dönüşür ve Mrs. Potter ile aralarında tatlı bir çekişme başlar. İkilinin bu tatlı rekabetini mutlaka izleyin derim.
Carl Casper çok şık bir restoranın baş aşçısıdır. Ancak kendine ait damak çatlatan tarifleri olmasına rağmen çalıştığı restoranın menüsüne bağlı kalmak Carl’ın yaratıcılığını öldürmektedir. Giderek yaratıcılığını kaybeden Carl’ın yemeklerinin lezzeti de zamanla düşüşe geçer. Tüm bunların üzerine ünlü bir gurmenin Carl’ın yemekleri hakkında olumsuz eleştirilerde bulunması Carl için bardağı taşıran son damla olur. Carl Casper’ın mutfakta geçen hüzünlü hikayesine tanıklık etmek isterseniz Chef filmini izlenecekler listenize alın.
Mumbai’de geçen film ortalama bir ev kadını ile yaşlı bir adamın kesişen hayatlarını konu alıyor. Ev Hanımı olan Ila hazırladığı yemeklerle eşinin dikkatini çekmeye, evliliğine renk katmaya çalışmaktadır. Ila bir gün eşine hazırladığı beslenme çantasının içine ona özel bir not yazıp koyar. Ancak teslimatı yapan firma beslenme çantasını yanlışlıkla başka birine teslim eder. Sonrasında ise emekliğini bekleyen yaşlı Saajan ile Ila arasında farklı bir arkadaşlık başlar ve ikili kendilerine ait bir dünya yaratır. Kalabalık ve yorucu şehir hayatında birbirlerine umut olan Saajan ve Ila’nın tatlı hikayesini mutlaka izleyin derim.
Güzel yemekler yemek, yeni lezzetler keşfetmek için seyahat etmek sizin için de bir tutku ise The Trip filmini es geçmeyin derim. Filmin başkahramanı Steve bir gazetenin talebi üzerine İngiltere’nin en iyi restoranlarını gezmek üzere yola koyulur. Ancak birlikte gezeceği kız arkadaşı son anda vazgeçince yola biraz garip biri olan arkadaşı Rob ile çıkmak zorunda kalır. Bu enteresan ikilinin farklı tatlarla dolu, eğlenceli ve lezzetli yolculuğuna tanıklık etmek isterseniz 2010 yapımı The Trip filmine mutlaka bir şans verin.
Başrolünde Bradley Cooper’ın yer aldığı Burnt filmi, kariyerine üçüncü Michelin yıldızını almak için yeniden başlayan başarılı bir şefin hikayesini konu alıyor. Sienna Miller, Uma Thurman gibi pek çok ünlü ismin de kadrosunda yer aldığı Burnt filmi restoran mutfaklarının stresli olduğu kadar keyifli de olduğunu gözler önüne seren oldukça gerçekçi bir film.
Ülkemizde Aşk Tarifi adıyla yayına giren filmin başrolünde Catherine Zeta Jones yer alıyor. Manhattan’nın en ünlü restoranlarından biri olan Bleecker’da şef olan Kate tüm hayatını mutfağa adamıştır. Muazzam yemekler pişiren Kate’in elinden çıkan her tabak neredeyse kusursuzdur. Ancak Manhattan’ın en iyi şeflerinden biri olan Nick’in Kate’in mutfağında çalışamaya başlaması ile birlikte Kate için işler değişmeye başlar. İkilinin hırs ve aşk dolu bu çekişmesini izlemek bence çok keyifli.
Neredeyse en eski yemek temalı filmlerden biri olan Diner, 1982 yılında çekilmiş. Filmin büyük bir bölümü Baltimore’da geleneksel Amerikan lokantası diyebileceğim bir “diner”da geçiyor. Hayata atılmak üzere olan bir grup üniversite öğrencisinin yaşamını konu alan filmin her sahnesi iştah kabartıyor desem abartmış olmam. O yüzden size tavsiyem bu filmi sakın açken izlemeyin.
Ünlü bir şef olan Fanis’in mutfaktaki gurusu büyükbabasından öğrendiği en önemli şey hem hayatı hem de yemekleri tatlandırmak için tuz ve baharat kullanmak gerektiğidir. Yemek yapma konusunda oldukça usta olan Fanis pek çok insanın da hayatına dokunur. Ancak Fanis yıllar sonra İstanbul’a döndüğünde fark eder ki onlarca insanın hayatını baharatlarla çeşnilendirmiş olmasına rağmen kendi hayatının tuzunu hep eksik bırakmış. Fanis’in keyifli ama yer yer de hüzünlü hayat hikayesini izlemek isterseniz A Touch of Spice izlenecekler listenizde mutlaka olsun.
Sushiseverlerin asla es geçmemesi gerektiğini düşündüğüm filmlerden biri de belgesel tadındaki JIRO Dreams of Sushi. Film, Japonya’nın Michelin yıldızlı, en meşhur sushi ustalarından biri olan Jiro’nun hayatını konu alıyor. Japonya’nın ışıl ışıl parlayan kalabalık caddelerinin yanı sıra kırsal yaşamına da değinen filmde birbirinden farklı sushi çeşitleri sergileniyor. Ritüelleri ile öne çıkan Japon mutfak kültürünün olmazsa olmazlarından biri olan sushi hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak istiyorsanız JIRO Dreams of Sushi’yi mutlaka izlemelisiniz.
Julia Roberts’ın başrolünde olduğu Eat Pray Love belki tam anlamıyla yemek temalı bir film değil ama İtalya’da geçen sahneleri insanın iştahını kabartmaya yetiyor. O yüzden yazmadan geçmek olmazdı. Siz de bir süreliğine de olsa İtalya’ya ışınlanmak istiyorsanız Eat Pray Love’ı mutlaka izleyin derim. Hatta izlemeden önce kendinize en güzelinden bir pizza söylemeyi de ihmal etmeyin.