Kara burunlu kangal köpeklerinin şehri Sivas aynı zamanda leziz kesme aşı çorbasından bavikoya, kelle tatlısından gömmeye, salatalık dolmasından mercimek badına, pezikten peskütan çorbasına, hingelden yumuşacık katmerine, sübüradan keteye, Divriği pilavından Sivas köftesine ve madımağa kadar birçok yemeğin de çıkış noktası. Karın guruldamalarını duyar gibiyiz! Sivas Yemek Rehberi yazımıza göz atıp mutlaka gidilmesi gereken restoranları not aldıktan sonra gezilecek yerler hakkında ayrıntılı bilgi almak için yazımıza devam edebilirsiniz.
Şimdilik heveslendiniz biliyoruz, aşağıda Sivas’ta gezilecek yerlerden bahsettikten sonra direkt Sivas bileti bakmaya başlayacağınıza eminiz. UNESCO referanslı Divriği Ulu Camii’ni bilmeyen yoktur elbette, ancak İpek Yolu’nun üzerinde bulunmasıyla apayrı bir öneme sahip Sivas’ta görülmesi gereken envai çeşit yer var!
Sadece tarihi ve dini güzelliklerle de sınırlı kalmıyor tabi ki, aynı zamanda turistik yerleri ve doğal güzellikleriyle de Sivas gezinizi bitirmemek için çabalayacaksınız eminiz!
O zaman hazırsanız başlayalım, bakalım İç Anadolu’muzun incisi Sivas’ta sizleri neler bekliyor?
İlk noktamız tabi ki Sivas’ın simgesi! Hak ettiği değeri maalesef görememiş Divriği Ulu Camii, zoru başarmış bir yerimiz. Anadolu’nun gururu olarak da bahsedebiliriz onun için. Neden mi? Çünkü 1985 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne giren ve listedeki Türkiye’nin ilk mimarisi o!
Yapısıyla El-Hamra’ya benzeyen ve Divriği ilçesinde bulunan Divriği Ulu Camii Süleyman Şah’ın oğlu Ahmet Şah tarafından, Darüşşifa ise Ahmet Şah’ın eşi Melike Turan tarafından yaptırılmış.
İki kubbeli cami, darüşşifa ve türbeden oluşan bu büyük eser sadece mimari olarak değil, Anadolu geleneksel taş işçiliğinin yansıdığı en güzel eserlerden biri olmasıyla da büyük önem taşıyor.
Camii, plan tipi ve süslemesi bakımından eşsiz bir eser, bitişik inşa edilen iki katlı darüşşifa ise avlulu ve eyvanlı yapısıyla hastaların su sesiyle sağlıklarına yeniden kavuştuğu bir hastane olmasıyla benzersiz özelliğe sahip.
Dıştan sade göründüklerine bakmayın, Darüşşifa Taç Kapısı, Şah Mahfili Taç Kapısı, Cami Kuzey Taç Kapısı ve Cami Batı Taç Kapısı envaiçeşit bezemeleri ile mimarlık ve mühendislik harikası olarak göz kamaştırıyor.
Taç kapıların tamamındaki asimetrik, geometrik, bitkisel ve üç boyutlu figürler ile özgün bir betimlemeye sahip, heykele yakın bir yüksek kabartma anlayışıyla, taş ise adeta bir dantel gibi işlenmiş. Buraya ait her bir detay o kadar anlamlı ki!
En uzun ömürlü ağaç abanoz ağacından yapılan minber hala orijinalliğini koruyor, asimetrik motifler adeta hipnoz ediyor, altında ateş yazan motifiyle Cennet Kapısı’nda ateş Selçuklular için bolluk ve bereketi simgelerken burada cehennemi tasvir ediyor.
Zamanında Evliya Çelebi bu başyapıt için “Methine diller kısır, kalem kırıktır” demiş, biz de bu cümleyle Divriği Ulu Camii notlarımızı sonlandırıyoruz.
Özellikle Milli Mücadele döneminde verdiği büyük emekler için minnettarlığımızı göstermek adına hemen hemen her şehirde bir anıt, müze gibi tarihi noktalar bulunur.
Sivas Kongresi’nden dolayı Sivas’ta da birçok noktada bu vurguyu göreceksiniz. Bunlardan bir tanesi de yine şehir merkezinde bulunan Sivas Arkeoloji Müzesi’nin hemen yanındaki Mustafa Kemal Atatürk Anıtı, görülmeye değer.
Sivas’ın simgelerinden bir diğeri olan Kale Camii, Atatürk Kongre ve Etnografya Müzesi’nin hemen dibinde oluşuyla birkaç adımla ulaşabileceğiniz bir cami.
Kareye yakın dikdörtgen planıyla tamamen kesme taştan yapılan cami Padişah III. Murat zamanında vezir Sivas Beylerbeyi Murad Paşa tarafından yaptırılmış.
Kare mekandan sekizgen kasnağa geçiliyor, bu kasnağın da üzerinde onaltıgen kasnak bulunuyor. Kubbe de bu bölüm üzerine oturtulmuş.
Kale Camii’nin hemen yanı başında bulunan Şifaiye Medresesi, bir diğer adıyla Sivas Darüşşifası, Selçuklu Sultanı I. İzzeddin Keykavus tarafından şifahane olarak yaptırılmış, Osmanlı döneminde de medrese olarak kullanılmış.
Medreseyi bu kadar önemli kılan noktalardan biri dünya üzerinde bugüne kadar varlığını koruyan en eski hastanelerden biri olması.
Taş ve tuğla malzemelerle inşa edilen yapı tuğla işçiliği, süsleme ve kabartma figürleri, kitabeleriyle mimari açıdan en değerli Anadolu Selçuklu eserlerinden biri olarak anılıyor.
Dört eyvanlı Şifaiye Medresesi’nin güney eyvanı I. İzzeddin Keykavus’un türbesini oluşturuyor.
Çini süslemelerle kaplı türbe cephesi en önemli bölümü olan şifahane 1768 yılında çıkarılan bir fermanla medrese olarak, I. Dünya Savaşı sırasında da levazım ambarı olarak kullanılmış.
Şifaiye Medresesi’ne gelmişken hemen yanındaki İzzettin Keykavus Türbesi’ne de uğramayı unutmayın.
Medrese medreseye karşı! Şifaiye Medresesi’nin tam karşısında bulunan Çifte Minareli Medrese adı üzerinde taç kapı üzerinde yükselen iki minaresi ile biliniyor.
Medrese 1271/72 yılında İlhanlı vezir Sahip Şemseddin Mehmet Cüveyni tarafından yaptırılmış.
Medresenin tek özgün kısmı görkemli ön cephesi, o da Anadolu’nun en yüksek taç kapısının olmasından kaynaklanıyor.
Darü’l-hadis ismiyle de bilinen Çifte Minareli Medrese geometrik ve bitkisel motifleriyle süslü taşkapısı ve köşelerindeki yarım kuleleriyle adeta zamana meydan okumuş.
Yanyana bulunan üç medrese yürüyerek keşfedeceğiniz yakınlıkta bulunuyor, bu da Sivas’ı geziniz sırasında gönül rahatlığıyla ve kendinizi çok da yormadan keşfedeceğinizin en güzel kanıtı aslında.
Selçuklu Sultanı III. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde 1271 yılında yapılan medrese astronomi, fizik ve kimya öğretimi amacıyla İran yakınlarındaki Burucerd’den gelen Muzaffer Burucerdi tarafından yaptırılmış.
Mimarisi çok belli olmasa bile simetrisiyle Anadolu’daki en düzgün medrese planına sahip medresedir Buruciye.
Kesme taşla örülü, açık avlulu, iki katlı ve dört eyvanlı Buruciye Medresesi günümüzde Sivas Müftülüğü tarafından birçok eğitim faaliyeti için kullanılıyor.
Yine Sivas şehir merkezinde bulunan Şehitler Anıtı da rotanızdaki bir başka nokta olmalı.
Sivas şehitleri adına yapılan anıt somut olarak küçük olsa da soyut olarak büyük anlam taşıyor.
Şehitler Anıtı’na önceki maddelerde bahsettiğimiz üç ana medreseyi gezdikten sonra Sivas Tarihi Kent Meydanı ve Sivas Cumhuriyet Meydanı’nı dolaştıktan sonra yukarı kısımda görebilirsiniz.
Şehitler Anıtı’nı gördük, üç medreseyi gördük. Sıradaki gelsin!
İşte Terzioğlu Konağı’na doğru ilerleyen rotanızda durmanız gereken çok değerli bir nokta, Anadolu’nun en eski camilerinden Ulu Camii.
Yapıya ait bulunan iki kitabenin biri Danişmentliler döneminde II. Kılıç Arslan’ın oğlu Kutbettin Melik Şah zamanında Kul Ahi tarafından 1196-97 yılında, diğeri ise I. İzzeddin Keykavus döneminde yapılan onarım kitabesi.
İnşa malzemelerine bakıldığı zaman minarede tuğla ve çini, duvarlarda kesme taş, üst örtüse ise ahşap tercih edilmiş.
Camii, avlu, harim, minare ve son cemaat yerinden oluşuyor. Ulu Camii’ni görür görmez gözünüze ilk çarpacak şey ise sade görünüme sahip cephede yapıyı aydınlatan dikdörtgen ve sivri kemerli 10 pencere.
Onarım sırasında zarar gören minare yana yatık hali ile Pisa Kulesi’ni andırıyor.
Yapım, plan tipi ve çevre dokusu göz önünde bulundurulduğunda 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarında yapıldığı düşünülen Terzioğlu Konağı, Anadolu’nun tipik taş temel üstü kerpiç mimarisini yansıtıyor.
Plan tipi iç sofalı plan olan evde sofa haremlik ve selamlık olarak ikiye bölünmüş, alt ve üst katlarında sofaya açılan ikişer oda bulunuyor.
Merdivenlerden korkuluklara, kapı ve pencere doğramalarından tavan ve taban döşemelerine kadar her şey ahşap.
Sonradan betonarme banyo ve tuvalet eklenen evin arkasındaki büyük bahçeyi mutlaka görmelisiniz.
Terzioğlu Konağı’nın hemen alt kısmında bulunan, Topraktepe ismiyle de bilinen Sivas Kalesi şehir merkezinin gelişmesinde büyük bir rol oynuyor.
1946 yılında yapılan kazılar sonucunda milattan önce 2000’li yılların başlarında yerleşimin başladığını kanıtlıyor.
Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat Sivas surlarını yaklaşan Moğul tehlikesine karşı önlem almak amacıyla tamir ettirmiş.
Selçuklular ve Moğollar arasında 1243 yılında çıkan Kösedağ Savaşı öncesinde alınan önlemi anlatan kale kitabesi halen Sivas Müzesi’nde korunuyor.
Sivas’ı komple kuşatan dış surların 5 veya 7 kapısı bulunuyor, her onarımda yeni kapılar açıldığı veya kapatıldığı için kapı sayıları değişikliğe uğruyor. Kapılar Kayseri Kapısı, Tokat Kapısı, Bağdat Kapısı, Dolap Kapı, Tokmak Kapı, Şalpur Kapısı ve Cancun Kapısı gibi isimlerle anılıyor.
Sivas Kalesi’nin yakınındaki Abdi Ağa Konağı’nın haremlik ve selamlık olarak ikiye ayrılan bölümlerinden haremlik kısmı günümüzde yıkılmış durumda olup selamlık kısmı ise mutfak, göbekli süslemeli ahşap tavanlar, dolaplı odalar, servis bölümleri, paşa odası, gömme ve dıştan süslemeyle yapılmış aydınlatma yerlerini barındırıyor.
Bu sadelik abidesinin klasik türlü pencereleri, odalarındaki ahşap işçiliği ve oda duvarlarındaki süslemeleri takdire şayan.
İşte Gök Medresesi, işte Türk mimarisi ve süsleme sanatının buluştuğu en güzel yapı!
Zengin görünümlü mermer taş kapısı ve açık avlusuyla 1926 yılına kadar medrese olarak kullanılıyordu, 1926’da ise müzeye dönüştürüldü.
Mavi ve sarı tonlarının bir masaldan fırlarcasına uyumu hayranlık uyandırıcı gerçekten.
Medresenin 2006 yılında başlayan restorasyon süreçteki onarımı tamamlandıktan sonra Selçuklu Sanatları Müzesi olarak açılması planlanıyor.
Şehir merkezinin doğu kısmında yer alan Abdulvahabi Gazi Türbesi ve aynı isimle anılan mezarlık Hazreti Muhammed’in sancaktarlarından biri olan Abdulvahabi Gazi’ye ait türbenin etrafındaki Sivas’ın eski mezarlıklardan biri.
Türbenin Sivas halkı için çok büyük bir önemi var, çünkü halkın kötü alışkanlıklarını terk etmek ve şanssızlıklardan kurtulmak için en çok ziyaret ettiği ve dua ettiği yer.
Sadece Sivaslılar değil, Türkiye’nin dört bir yanından ziyaretçi ağırlıyor Abdulvahabi Gazi Türbesi.
Rotamızı Behram Paşa Hanı’na doğru çeviriyoruz ve handan önceki Kurşunlu Hamamı’nda duruyoruz.
İsmini beden duvarlarındaki demir bağlantılarına kurşun dökülerek inşa edilmesinden alan Kurşunlu Hamamı Behram Paşa tarafından 1576 yılında yaptırılmış.
Dışı ayrı içi ayrı göz kamaştıran ve kesme taştan çifte hamam olarak Osmanlı Dönemi klasik hamamlarından esintiler taşıyan Kurşunlu Hamamı kadınlar ve erkekler için ayrı bölümler olmak üzere günümüzde hala hizmet veriyor.
Sivas şehir merkezinde Mahkeme Çarşısı ismiyle bilinen cadde üzerindeki han 1525 yılında vefat eden Sivas Valisi Sinan Paşa için yapılmıştır.
Dikdörtgen planlı, ortasında açık avlusu ve iki katlı oluşuyla tam bir ahşap Osmanlı dönemi hanıdır Tarihi Subaşı Hanı.
İki bölümde incelenmesi daha doğru olan hanın doğu yönünde Develik diye adlandırılan bölüm, öbür tarafında ise iki katlı ahşap ve kargir bölümü bulunuyor.
Tek katlı Develik bölümü dıştan düz dam şeklinde ve üst kısmından tepe pencereleri ile aydınlatılıyor, günümüzde restorasyon sonucu lokanta halinde kullanılıyor.
Ahşap ve kargir bölümü de yine dikdörtgen planlı ve açık avlulu, ortasında şadırvanı ve üç tarafı revaklarla çevrili bir bölüm.
Revakların gerisinde yer alan dükkanlar dışında üst kat işyerleri olarak kullanılıyor.
Yine Behram Paşa’nın yaptırdığı, Kurşunlu Hamamı’yla birlikte inşa edildiği düşünülen Behram Paşa Hanı açık avlulu, iki katlı, revaklı ve dikdörtgen planına sahip.
Basık kemerli ve çift kanatlı büyük bir kapıdan geçerek girilen hanın kapı kemeri yeşil mermerden yapılmış.
Zamanında askeri süvari kışlası olarak kullanıldığına dair dört satırlık bir kitabe kemerin üzerinde, kitabenin üzerinde de eliptik tuğra bulunuyor.
Dışa doğru duran taş kapı cephesinde üç dilimli kemeriyle iki pencere, kemerlerin ortasında ise birer taş yarım küre ve pencere yanlarında kabartma şeklinde işlenen aslan figürleri yer alıyor.
Pencere üzerinde ve tam ortada daire şeklinde ve kabartma bir rozet bulunuyor.
Behram Paşa Hanı’nın tam kalbinde bulunan, 1332/33 yılında yaptırılmış kare planlı ve köşeleri pahlanmış sekizgen gövdeli Ahi Emir Ahmed Kümbeti’nin giriş kapısı basık ve dardır.
Selçuklu esintileri taşıyan mihrap dışında yazıtı saçak altında olan kümbette 1960 yılında yapılan yenileme çalışması sırasında esas mezar odası ve kare kaide keşfedilmiştir.
Kümbete gittiğiniz zaman mezar odasına kuzey kısmından girebilirsiiz.
Üzerini örten ahşap tavanının ortasındaki küçük zikzaklı çıtalarla iç içe eşkenar dörtgenler oluşturulan, en iç kısımdaki eşkenar dörtgenin üzerine işlenmiş bitkisel motifleriyle ve dilimli süslemeyle kaplı daire kenarlarıyla Hoca İmam Camii Sivas’ta çok yaygın görünen bir tavan süslemesine sahip.
Daire biçimli tavanın göbeği dilimli olarak aşağı doğru sarkmış ve kademelerle daralmış durumda. Sarkık göbeğin ucuna ise üçlü pirinç bir şamdan yerleştirilmiş. Tavanın tamamı yağlıboya ile kapanmış, göbek ve çıta yaldızla boyanmış. Akılda canlandırması kadar yakından incelemesi de keyifli!
Nasıl ki medreseler adasını gördük, şimdi de camilerle dolu bir çevreyi camiler adası olarak gezelim bakalım. İlk durağı geçtik, ikinci sırada Ali Ağa Camii, devamında ise Meydan Camii, Paşa Camii ve Dikilitaş Camii var.
1421 yılında Süleyman Bey tarafından küçük bir mescit şeklinde yaptırılan ve 1805 yılında Sivas Valisi Alaeddin Paşa tarafından yıktırılarak daha büyük bir cami olarak yaptırılan dikdörtgen planlı Paşa Camii yöresel sarı kesme taştan yapılmıştır.
1950 yılında taştan ve tek şerefeli yapılan minarenin yanına sonraki yıllarda bir minare daha eklenmiş, minareler taş kaide üstüne yuvarlak gövdeli ve ikişer şerefeli olarak yapılmıştır.
“Şehr-i Sivas içre cânâ iş budur
Şeyh Şemsüddin-i Kutb’un meşhedi
Didi Fevrî künbedi târihini
Nûr ile olsun musaffâ merkadi”
Bu cümleler Meydan Camii’nin hemen kuzeybatı yönündeki cami avlusunda bulunan Şemseddin-i Sivasi Türbesi’nin kapısı üzerindeki kitabede yazılı.
Türbenin önemi de ünlü şair, alim ve muzasavvıf Şemseddin Sivasi ve yakınlarının yatıyor olmasından geliyor.
Kesme taştan yapılı beden duvarları, dıştan sekizgen kasnağı, kiremitlerle kaplı tek kubbesiyle türbe iki kısımdan oluşuyor.
Bunlardan birinde Şeyh Şemseddin Sivasi’nin sandukası, diğerinde ise aile üyeleri ve torunlarına ait 20 tane sanduka bulunuyor. Yakınlarına ait kitabeler türbe penceresi üzerinde yazılı halde duruyor.
1908 yılında yapılan kütüphanenin tüm giderleri kurucu 7. Dönem Milletvekili Yusuf Ziya Başara’nın ölümüne kadar kendisi tarafından karşılanmış.
Şimdiye kadar 3 restorasyon geçiren yapı hala yazma eserler kütüphanesi olarak kullanılıyor.
Paşa Camii’nin hemen yakınında, tabirimizle “camiiler adası”nın hemen yanı başında, kent meydanına da 10 dakikalık yürüme mesafesinde bulunan bu kütüphaneyi rotanızın bir arasına sıkıştırmalısınız.
Sivas Kongresi’nin tarihimizdeki önemini şüphesiz hepimiz biliyoruz.
Milli Mücadele döneminde Atatürk ve arkadaşlarının halkın bilinçlenmesi için bir araya topladığı kongrelerden en önemlileri Sivas ve Erzurum Kongreleri.
Cumhuriyetin temellerinin atıldığı Atatürk Kongre ve Etnografya Müzesi Sivas’a gelindiğinde ilk gezilmesi gereken yerler arasında.
Sivas Cumhuriyet Meydanı’nı gördükten hemen sonra müzeye uğramalısınız.
Diğer bir adı 4 Eylül Milli Mücadele Müzesi olan, 1983 yılından itibaren müze görevi gören Sivas Arkeoloji Müzesi 1981 yılına kadar lise olarak kullanılıyordu.
Günümüzde 3 katlı olan müze binasının ilk katında etnografik eserler, ikinci katında Atatürk’ün Sivas Kongresi ve Milli Mücadele dönemine dair bilgi ve belgeler sergileniyor.
Onu “Benim sadık yarim kara topraktır” sözüyle biliyoruz, vatanına ve toprağına yürekten bağlı büyük usta Aşık Veysel’in Şarkışlalı olduğunu bilmeyen yoktur.
Memleketi Sivrialan Köyü’nde bulunan Aşık Veysel Müzesi’nde Aşık Veysel’in zamanında kullandığı eşyaları, şiirlerini, fotoğraflarını ve yöresel dokumaları da görme şansınız var.
Anısını yaşatmak için her sene 9 – 11 Temmuz arasında düzenlenen anma törenleri dışında “Aşık Veysel Aşıklar Bayramı” festivaline de katılabilirsiniz.
Sivas, Malatya ve Kayseri kesişiminde bulunan ve mavi – yeşil aşkına tanıklık eden Gökpınar Gölü, Sivas’ın tarihi olduğu kadar gezilesi doğal güzelliklerinden sadece biri.
Anadolu’nun bu saklı cennetinin suyu duru ve oldukça temiz. Göl alabalıklarıyla ünlü ve fazla sular Tohma Çayı’na dökülüyor.
Sivas’a gittiğiniz zaman yapılacaklar listenizde kesinlikle kayıkla Gökpınar Gölü turu eklenmiş olmalı.
Özellikle bahar aylarında renk cümbüşü sunan çiçekleriyle kartpostal manzaraları sunan göl güneş ışınlarının açılarına göre renk değişimleriyle de görenleri büyülüyor.
İsmini gökyüzünün göle yansıyan mavisinden alan Gökpınar Gölü aynı zamanda dalış ve rafting sporlarıyla ilgilenenlerin uğrak noktası.
Doğal güzelliklerden başlamışken devam edelim!
Sit alanı ilan edilmesi ile koruma altında olan Sızır Şelalesi, Göksu Çayı’nın üzerinde bulunuyor.
Gürül gürül akan sularını civardaki restoranlarda oturarak izleyebilirsiniz.
Sızır Şelalesi harika bir dinlenme yeri olduğu gibi aynı zamanda doğa yürüyüşü için de müthiş manzaralar sunuyor.
Yürüyüş sırasında temiz hava aldıktan sonra şelalenin yanı başındaki Doğa Tarihi Müzesi’ne gidebilirsiniz.
Şehir trafiğinden sıkılıp “bir çay içip dinleneyim” cümlesiyle gidilen kafeteryalarıyla Aksu Parkı Sivaslıların gözde mekanlarından biri.
Dere kenarında oluşturulmaya başlanan serbest alanlar ve yeşil bölgeler ile gezinize bir ara verip derin bir soluk alcaksınız.
Akşam saatleri ayrı bir güzelliğe bürünen parkta bulunan süs havuzundaki ışıklı gösterilere ise bayılacaksınız.
Gemerek ilçesinden Çat Yaylası, taş çeşmeleri, piknik masaları, çocuk oyun alanları, kütük evleri, otoparkı, yapay göleti, ahşap köprüleri, terasları, oturma alanları, ahşap pergolaları ve büfesiyle Sivaslıların gittiği doğal güzelliklerden sadece biri.
Siz de Sivas geziniz sırasında güzel bir mola vermek istiyorsanız biçilmiş kaftan Çat Yaylası tercihlerinizden biri olmalı!
“Diğer seçenekler neler?” diyorsanız hemen aşağıda bahsedeceğimiz diğer yaylalara bakabilirsiniz.
Ayder Yaylası’nı hepimiz biliyoruz, hayranlık uyandıran güzelliğiyle. Sivas’ın Ayder’i diyebileceğimiz Eğriçimen Yaylası da Sivas’ın doğal güzellikleri arasında yerini alıyor!
Yayla, kıvrımlı şekilde akan derenin kenarında çayırlık ortamıyla “Eğriçimen” ismini almış.
Çam ormanlarıyla kaplı yayla özellikle ilkbaharda yemyeşil bir örtü ve sarı – beyaz renkli papatyalara bürünüyor. Doğayı seven herkesin bu yaylaya gelip piknik yapması şart!
Doğallığının bozulmadığı, yöre halkı tarafından çok sevilen Eğriçimen Yaylası’nda alacağınız bol bol oksijen sayesinde akciğerleriniz bayram edecek!
Doğal güzelliklerinden bir başlamışız ki bitirebilmek ne mümkün! Sivas’ta bulunan bir diğer yayla olan Koyulhisar Söbüce Yaylası’nın ismi yakın zamanda daha çok duyulacak ve ciddi turist akınına uğrayacak yerlerimizden biri.
“Neden sonra turistlerle dolup taşacağı için şimdi gitmeliyiz?” derseniz de şu kadarını söyleyelim ki zeminin düz olması, nem oranının düşük olması, yürüyüşten bisiklete her türlü aktivitenin rahatça yapılabilmesi, tertemiz suyu, alabalığı ve harika mesire alanlarıyla şimdinin Koyulhisar Yaylası’nda yakın zamanda at, safari, trekking ve alabalık avcılığı da yapılmaya başlanacak.
Yayla turizminin öncüsü olabilecek potansiyeldeki bu yaylada bungalov tipindeki evler, taş evler veya yöresel ahşap evlerle konaklamak da mümkün olacak çok yakın zamanda.
Kayak severler toplansın! Kışın gidebileceğiniz harika bir nokta öneriyoruz şimdi size!
Yukarıda bahsettiğimiz tüm yerlerin dışında kış turizmi için gidilmesi gereken Yıldız Dağı Kış Sporları Turizm Merkezi’nde konaklama alanından, kayak evine, restoranlardan güvenliğe, helikopter ve otopark alanlarından spor ve sağlık alanlarına, arkeolojik ve jeolojik gezi alanlarından yazın kullanılabilecek futbol, basketbol ve tenis alanlarına kadar her şey bulunuyor.
Ayrıca rekreaktif faaliyetleri göz önüne alırsak dağ bisikleti, at binme, trekking, yamaç paraşütü imkanı var.
Bitmedi! Son olarak Yıldız Göleti’nde su sporları hizmeti sunuluyor. Daha ne olsun, bizce şimdiden spor malzemelerinizi hazır edin, rota belli!
Selçuklu döneminden miras kaldığı düşünülen Kızılırmak üzerinde bulunan iki kısımdan oluşan Kesik Köprü’nün birinci köprüsü yuvarlak ve sivri kemerli 17 gözden, ikincisi ise yuvarlak kemerli 2 gözden oluşuyor.
İkinci kısmın altından su akmıyor ancak birinci köprünün devamı olduğu için kullanılıyor. Tarihi köprüyü de görmedik demezsiniz artık!
İçinde yaban tavşanı, kınalı keklik, tilki, kaya güvercini, üveyik, kumru, saksağan, sarıasma, sığırcık, ekin kargası, dağ serçesi ve saka gibi hayvanların bulunduğu Tabiat Parkı, sarıçam orman ekosistemine sahip.
Suşehri ilçesine 3 kilometre uzaklıkta bulunan parkta günübirlik kullanım alanları, kır lokantası, otoparklar, jeneratör tesisatı, güneş enerji sisteminin kurulduğu bir kır lokantası bile bulunuyor.
Gürün ilçesinde bulunan Şuğul Vadisi de ziyaretçisini kendine hayran bırakan yerler arasında.
Kanyon girişindeki yürüyüş yolunda bir yürümeli, vadi girişindeki balık lokantasında güzelce yemek yemeli ve yanı başındaki kır kahvesinde Türk kahvenizi müthiş manzara eşliğinde yudumlamalısınız.
Göz kamaştıran bambaşka bir yer! Sivas gerçekten de sürprizlerle dolu.
Göz alıcı şelalesi dışında taş ve ahşap köprüleri, kütük ev restoranı, yürüyüş yolları, piknik alanları, sosyal tesisleri, doğal gezinti yerleri ve her mevsim rahatça uygulanabilecek aktivitelerle dolu Paşa Tabrikası Piknik ve Mesire Alanı gidilmesi gereken yerler arasından bize göz kırpıyor.
Sivas’a en rahat gidebileceğiniz ulaşım şekli hava yolu. Şehir merkezine 22 kilometre mesafede bulunan Sivas Nuri Demirağ Havaalanı’na ulaşabilirsiniz. Havaalanından ayrıca Tokat’a servis hizmeti sunulduğunu hatırlatalım.
Aşağıdaki linklerden Sivas uçuşları hakkında fiyat, saat, firma bilgisi alabilirsiniz.
Sivas Uçak Bileti – Tüm Sivas Uçuşları
İstanbul Sivas Uçak Bileti – İstanbul Sivas Uçuşları
Ankara Sivas Uçak Bileti – Ankara Sivas Uçuşları
Hemen hemen bütün şehirlerden birçok kara yolu firması ile Sivas Şehirler Arası Otobüs Terminali’ne otobüsle ulaşmak mümkün. Linklerden detaylara ulaşabilirsiniz.
Sivas Otobüs Bileti – Tüm Sivas otobüs seferleri hakkında bilgi.
İstanbul Sivas Otobüs Bileti – İstanbul Sivas otobüs seferleri, firmalar, fiyatlar ve saatler
Ankara Sivas Otobüs Bileti – Ankara Sivas otobüs seferleri, firmalar, fiyatlar ve saatler
İstanbul, Ankara, Kayseri ve Kars’tan kalkan trenler ile Sivas Tren Garı’na ulaşabilirsiniz.
Şehir içi ulaşıma baktığımız zaman minibüs, otobüs ve taksi kullanıldığını görüyoruz.
Gezilecek çoğu yerin şehir merkezinde toplanmış olması büyük rahatlık.
Diğer yerler için Sivas’tan diğer ilçelere (Divriği, Gemerek, Koyulhisar, Gürün, Şarkışla, Akıncılar, Altınyayla, Doğanşar, Gölova, Hafik, İmranlı, Kangal, Suşehri, Ulaş, Yıldızeli, Zara) ulaşım için şehir otogarının (Sivas Şehirler Arası Otobüs Terminali) yanındaki semt garajına gitmeniz gerekiyor.