Nüfusu 90.000’leri aşan doğunun parlayan yıldızı Tunceli’nin tarihi de oldukça eskilere dayanır.
Şehrin önemli ilçelerinden olan Çemişgezek’teki Keban Baraj Gölü’nde yapılan arkeolojik kazılar sonucunda Kalkolitik çağa ait kalıntılar bulunmuştur. Pulur Höyüğünde yapılan araştırmalarda kaleye benzer yerleşim alanları, farklı hayvan resimleri, tunç ve topraktan yapılmış ev aletlerine rastlanmıştır. Burada yaşayan topluluğun Subarrular olduğun düşünülmektedir.
Adı eskiden Dersim olan doğunun incilerinden olan bu ilimizin adı 1935’te Tunceli olarak değiştirilmiştir. Dersim kelimesinin anlamı ise Dimili lehçesinde “der:kapı” ve “sim:gümüş”tür. Yani, şehrin adı “gümüş kapı”dır.
Antik Yunanlı gezginler bu bölge için “Daranis” demiştir. Yüzyıllar boyunca ismi bu şekilde kalsa da 1250’lerde Moğol İşgalinden kaçan Deylemlilerin bu bölgeye yerleştiği aktarılmaktadır.
Anadolu’nun en köklü uygarlıklarından olan Hititler’in de M.Ö. 13. Yüzyılda Daranis’e hâkim olduğu söylenir.
Hititlerin ardından Hurriler, Babiller ve Asurlar tarafından yönetilen bölge, Urartular’ın da egemenliğine girmiştir.
Önemli uygarlıklardan olan Persler ve Medler de bu bölgeye yerleşerek kültürü ve toplumu etkilemiştir.
Bizans döneminde ise stratejik bir önemi bulunan Tunceli, doğudaki tehlike Sasaniler’e karşı bir kale duvarı olarak görülmüştür.
Bizans döneminde sık sık Sasaniler ile savaşan Dersimliler, 639’da Müslümanların bölgeyi fethetmesi ile Arapların toprağı haline gelmiştir.
Görüldüğü üzere birçok medeniyete ait bilgeler Çemişgezek köyünde ortaya çıkmıştır çünkü araştırmacılara göre önemli Bizans imparatorlarından Leon Çimişkes bu bölgede dünyaya gelmiştir. Köyüne fazlası ile ekonomik yatırımda bulunan vefalı Çimişkes, bölgeyi şehirleştirerek “Çimişkesopolis” adını vermiştir. Bugünkü bilgilerin birçoğu da burada Leon Çimişkes’in liderliğinde gerçekleştirilen yapılar sonucunda ortaya çıkmıştır.
1086’da ise bölgeye Anadolu Selçuklu Devleti’nin egemen olmasının ardından Dersim, Türklerin bir toprak parçası olmuştur.
Moğol İstilası’ndan kurtulan tek bölge olan Dersim, birçok Türkün son kalesi olarak ayakta kalmayı başarmıştır.
Sonrasında sırası ile Mengücükoğulları, Celayirliler, Timurlular, Karakoyunlular, Akkoyunlular tarafından yönetilen topraklar Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet tarafından 1473’te ele geçirilmiştir.
Cumhuriyet’in ilan edilmesinin ardından bu bölge öncelikle Dersim, daha sonrasında Tunceli olarak adlandırılmıştır.
İçindekiler
Şehrin çeşitli bölgelerinde farklı iklim türleri görülürken kimi bölgeler yağışlı, kimi bölgeler karla karışık yağmurlu olurken, Munzur Dağları’nın yükseltisi şehri oldukça etkiler.
Munzur Dağı’nda yoğun olan kar yağışı ilin geneline de yansımaktadır. Özellikle kışın gelecekseniz çok sıkı giyinmeniz önemli!
Doğal dağlık yapıları ile birçok spor dalına uygun olan ve göz dolduran Tunceli’de ilkbaharın rengiyle beraber havalar da ısınır.
Yazları genel olarak kurak, kışları ise rüzgârlı geçen bölgeye istediğiniz her mevsim gelebilirsiniz. Ama doğaya doymak isterseniz yaz mevsimi daha uygun olabilir.
Batıdan veya doğudan fark etmez, her nereden geliyor olursanız olun, karayolunu tercih ediyorsanız, Erzincan-Erzurum karayolu üzerinden gelebilirsiniz.
Elazığ’a kadar uzanan karayolu, Tunceli merkezden de geçmektedir. Pertek-Elazığ arasına düzenli aralıklar kalkan feribotları kullanarak da Tunceli’ye ulaşabilirsiniz.
Otobüs seferi ile gelecekseniz, her ilimizden her gün şehir merkezinde bulunana otogara seferler düzenlenmektedir. Otogardan şehir içinde istediğiniz bir alana rahatlıkla toplu taşıma araçlarını kullanarak rahatlıkla ulaşabilirsiniz.
Havayolunu tercih etmek isterseniz hem Elazığ hem de Erzincan’da bulunan havalimanları Tunceli havaalanına eşit mesafede. Dilediğiniz an biletinizi satın alabilir ve Tunceli’ye kısa sürede ulaşabilirsiniz.
Kulağa şaşırtıcı gelebilir ama Tunceli’ye deniz yolu ile seyahat de mümkün! Keban Baraj Gölü’nden düzenli olarak kalkan feribotlar Pertek ve Çemişgezek ilçeleri arasında sefer düzenler.
Nostaljik geziler ve hatıra dolu yolculuk için demiryolu da oldukça güzel bir seçenektir. Ancak Doğu’daki tren hatları Tunceli’den geçmiyor ne yazık ki! Yine de şehrin kuzey sınırındaki Mutu Köprüsü’nün yakınından tren seferleri geçmektedir. Eğer Mutu Köprüsü üzerinden giden sefer saatlerini düzenli olarak takip ederseniz size en yakın yolu bulabilirsiniz.
Pertek ilçesinde konumlanmış olan bu askeri kale, bölgenin üst kısımlarına yaptırılmıştır. Bu şekilde kaleden tüm bölge izlenebilir.
Kalenin ne zaman yaptırıldığı tam olarak bilinmese de, Evliya Çelebi’nin ilettiğine göre Diyarbakır’da yaşayan Artukoğulları soyundan bir Türk beyi yaptırmıştır.
Kalenin surları günümüze miras olarak kalırken, Dersim’in tarihine de ışık tutmaktadır.
Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Dersim’de farklı dinleri paylaşan insanlar uzun yıllar bir arada yaşamıştır.
Gölbağı Ermeni Kilisesi’nin yapım tarihi tam olarak bilinmese de araştırmacılar 18. yüzyılda inşa edildiğini düşünmektedir.
Bu değerli kilisenin bir kısmı yok olmuş olsa da duvarları hala durmaktadır. Siz değerli gezginlerin keşfetmesi gereken müthiş bir tarihi yapı!
Yine Mazgirt ilçesine yer alan bu kalede yüksekçe bir tepe üzerine inşa edilmiştir.
Tahrip olsa da günümüze kadar gelen merdivenleri sayesinde iç kısımlarını ziyaret etmek ve incelemek mümkündür.
Kalenin içinde yer alan sarnıçlar ve çivi yazıları oldukça dikkat çekicidir.
Tarihsel olarak oldukça zengin olan Mazgirt ilçesinden yer alan bir diğer yapı Mazgirt Kalesi’dir.
Kale surları tahrip olmuş olsa da günümüze kadar gelen mağarası sayesinde içeriyi keşfetmek mümkündür.
Bizans İmparatorunun memleketi olan Çemişgezek’te Hacı Bayramoğlu Hüseyin adında yörenin önde gelenlerinden biri tarafından 1701-1702 yılları arasında yaptırılmıştır.
18. yüzyılda özgü mimarisi ile dikkat çeken hamamın soğukluk, sıcaklık, ılıklık ve külhan olmak üzere 4 bölümü vardır.
Günümüze kadar bir şekilde ayakta durmayı başaran bu değerli eser görülmeye değer!
Çemişgezek ilçesinde yer alan caminin üzerinde herhangi bir kitabe bulunmadığı için kim tarafından hangi yılda yaptırıldığı tam olarak bilinmemektedir.
Camii’yi inceleyen uzmanalar hem Anadolu Selçuklu hem de Urartular döneminden izler olduğunu belirtmiştir.
Süleymaniye Camii, bölgedeki eserler arasında en büyük olanıdır.
İbadetlerinizi yerine getirmek ve tarihe doymak isterseniz Kale Cami olarak da bilinen bu camiiyi ziyaret etmekte fayda var.
Türkiye’de oldukça sıra dışı olan bu durum, kültürel miras olarak oldukça önemlidir.
Koç şeklindeki mezar taşlarının Akkoyunlular döneminde yaptırıldığı düşünülmektedir.
Mezar taşlarının üzerinde bulunan dini ve mitolojik figürler de oldukça dikkat çekicidir.
Bu mezarlıklar üzerinde yer alan figürler sadece kişinin cinsiyetini de toplumdaki konumunu da belirtirdi.
Araştırmalara göre bu mezarlıklar 250-300 yıl öncesine aittir.
Bu koyun ve koç şeklindeki ilginç mezarlar Tunceli’nin birçok köyünde bulunur.
Murat Irmağı’nın üst kısmında olan Pertek Kalesi, Keban Baraj Gölü’nün sular altında kalması sonucunda bir ada olarak ortaya çıkmıştır.
Osmanlı imparatorluğu döneminde yenileme çalışmaları yaptırılan Pertek Kalesi’nin ne zaman yaptırıldığı tam olarak bilinmemektedir.
Çemişgezek bölgesinde yer alan tarihi köprü, yörenin önde gelenlerinden Yusuf Ziya Paşa tarafından 1807 yılında yaptırılmıştır.
1902’de yenilenen köprü günümüzde kullanılmaktadır. Hem Tahar Çayı’nı ferahlığını hissetmek hem de muhteşem fotoğraflar çekmek isterseniz, Tunceli tam size göre!
Şehir merkezinde bulunan Askeri Gazino Binası, 1937’de devlet tarafından askeri bina olarak kullanılmaya başlamıştır.
Uzun süre Hükümet Konağı tarafından hizmet veren bina günümüzde ziyarete açılmıştır.
Pertek beldesinin merkezinde inşa edilen Sağman Camii, 1555 yılında Keyhüsrev Bey’in oğlu Salih bey tarafından yaptırılmıştır.
İşçilik ve süslemesi ile 16. yüzyıla ışık tutan bu camiyi ziyaret ederek ibadetlerinizi yerine getirebilirsiniz.
Pertek bölgesindeki Murat Irmağı’nda konumlanan Sungur Bey Camii, 16. yüzyılda yaptırılmıştır.
Daha sonraki yıllarda restore edilen camii, günümüzde de kullanılmaktadır.
Hozat bölgesinde yer alan Geçimli Köyü’nde bulunan Ergen Kilisesi’nin hangi yıllara ait olduğu tam olarak bilinmemektedir.
Duvarları gayet sağlam olan kilisenin, tavanı ve diğer kısımları tahrip olmuştur.
Mazgirt ilçesinde bulunan Bağın Kalesi, Peri Suyu olarak adlandırılan bir derenin kenarına inşa edilmiştir.
Surları büyük oranda tahrip olmuş olsa da, kalenin büyük kısmı olduğu gibi durmaktadır.
Pertek ilçesinde bulunan Çelebi Ağa Camii’nin kitabesine göre 1569’da yaptırılmıştır.
Daha sonra cemaat yeri, kubbe ve kütüphane gibi alanlar eklenen camii, çeşitli badireler atlatarak günümüze kadar gelmeyi başarmıştır.
Çemişgezek bölgesinde bulunan Ulukale Camii, Hicri olarak 18. yüzyılda yaptırılmıştır.
Günümüzde ibadete açık olan camiden siz de faydalanabilirsiniz.
Tek kemerli taş köprü, Kara Deresinin iki ucunu birbirine bağlar.
Moloz taşlardan oluşan bu köprünün 12. ve 13. yüzyıllarda yapıldığı tahmin edilmektedir.
Çemişgezek’te bulunan bu köprü, ova köyleri arasındaki ulaşımı sağlar.
Siz de bu tarihi ilçede bulunursanız Aşağı Köprüye giderek dereyi izleyebilirsiniz.
Mazgirt beldesinde bulunan Elti Hatun Camii’nin kitabesine göre, camii 1252’de Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’ın kız kardeşi olan Elti Hatun adına inşa ettirilmiştir.
13. yüzyıla ait olan bu camii, günümüzde de hizmet vermektedir.
Yine Çemişgezek bölgesinde bulunan Hamidiye Medresesi, kitabesinden anlaşılacağı üzere Osmanlı Sultanı II. Abdülhamit zamanında 1861 ve 1862 yıllar arasında yaptırılmıştır.
Medreselerin Cumhuriyet döneminde işlevselliğini kaybetmesinden sonra oldukça uzun bir süre adliye binası olarak kullanılmıştır.
Bir süre sonra ise özel mülk olarak satılmıştır.
Tarihi köprüleri ile meşhur olan Tunceli’de Hatun Köprüsü’de Pülümür’de yer alır.
Zamanla tahrip olsa da günümüzde köprü hala yerini korumaktadır.
Şehir merkezinde yer alan Kışla Binası, 1937’de askeri bina olarak inşa edilmiştir.
Bir süre lojman olarak kullanılan yapı, daha sonra tescillenerek koruma altına alınmıştır.
Çemişgezek ilçesindeki Ulukale Köyü’nde yaptırılan berrak suları ile herkese derman olan Meydan Çeşmesinde kitabe bulunmadığı için ne zaman yaptırıldığı tam olarak bilinmemektedir.
Munzur Vadisi Milli Parkı, akarsuları, gölleri, envai çeşit bitki örtüsü ve farklı hayvan türleri ile hem doğa yürüyüşleri hem piknik hem de kamp kurmak isteyenler için müthiş bir seçenek!
Yazları Munzur Çayı’nın kenarındaki plaj ise bir başka güzellik!
Kuşçu köyünde yer alan Til Höyüğü, 1966’da I. Derece arkeolojik sit alanı olarak korunmaya alınmıştır.
Günümüze kadar alanda çok fazla araştırma yapılmadığı için hangi medeniyetlerin bu bölgede hüküm sürdüğü tam olarak bilinmemektedir.
Pülümer ilçesinde yer alan bu esrarengiz mağaraların Urartular döneminde yaşayan insanlar tarafından hayatta kalmak için yapıldığı düşünülür.
Kayaların içinde bir Kral tahtı ve mahkûmların alıkonulduğu hapishane bulunur.
Mağaraların derinliklerinde ise Hanım Köprüsüne çıkan gizli bir geçit vardır.
1.derece arkeolojik sit alanı ilan edilen bu bölge, halen uzman ekipler tarafından incelenmektedir.
Pek çok uygarlığın beşiği olan bu alan Ovacık ilçesi Şahverdi köyünde yer alır.
Tahar Çayının üst kesimlerinde bir tepeye inşa edilen Çemişgezek Kalesi’nin ne zaman ve kim tarafından yaptırıldığı sırrını korumaktadır.
Sağman Köyünde bulunan Anıt Çınar Ağacı, uzun yıllardır yaşıyor. Oldukça güçlü olan bu ağacın gölgesinde serinleyebilir hatta temiz bir şekilde çevreyi kirletmeden piknik bile yapabilirsiniz.
Bu değerli Çınar Ağacı, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu tarafından koruma altına alınmıştır.
Keban Barajında keşfedilen Yeniköy Höyüğü, Gavur Höyüğü olarak da bilinir.
Roma ve Bizans döneminden kalan kalıntılar tahrip olmuş olsa da bu Höyüğü keşfetmek çok büyük bir keyif olabilir.
Pertek ilçesinin Pınarlar Bucağında bulunan Kaynar Höyüğü, 1. Derece arkeolojik sit alanı olarak koruma altındadır.
Kazı çalışması yapılmasa da, Höyük’te birçok medeniyete dair izler olduğu düşünülmektedir.
Nazmiye ilçesinin yakınlarında bulunan Dereova Şelalesi, Gelin Pınarı olarak da bilinir.
Yüksekliği 20 metre olan şelale, serinliği ve ferahlığı ile turist merkezi olmuştur.
Hangi mevsim gelirseniz gelin her mevsim de ayrı güzel Dereova Şelalesi! Kışın suların donması ile sarkıt ve dikitler göz doldururken, yazın da serin sular ve yemyeşil bitki örtüsü doğa düşkünleri için birebir!
Aileniz ve sevdiklerinizle bu alanda güzel ve keyifli bir gün geçirebilirsiniz.
3200 metre yüksekliğe sahip Bağırpaşa Dağı ve çevresindeki krater oldukça etkileyicidir.
Bölge insanı için oldukça kutsal görülen dağ ve göl oluşumu, çok değerlidir.
Karlar her mevsim kalır ve müthiş Tunceli görüntüleri sizi alır götürür.
Tabiat Parkı ile dillere destan olan Munzur Tabiat Parkı’nda düzenlene festival, çevre illerden de ilgi görür.
Temmuz ayında düzenlenen bu festivalde kültüre ve doğaya doyabilirsiniz.
Fotoğraf sergisi, halk oyunları gösterisi, halk müziği konserleri, film gösterimleri, şehir turları, söyleşi ve panellerden oluşur.
Hemen hemen her güzide ilimizde düzenlenen Bal Festivali, Tunceli’de de Ağustos aylarında Pülümür ilçesinde düzenlenir.
Pülümür Kaymakamlığı ve Pülümür Belediyesi tarafından düzenlenen bu festival 20 yıla yakın bir süredir düzenlenmektedir.
Leziz balı ile gönüllerde taht kuran Pülümür Balının keyfine hem siz varabilir, hem de sevdiklerinizi bu lezzet ile sevindirebilirsiniz.
Hem yurt içi hem yurt dışından talep gören bal festivaline 2007’de Berlin Belediye Başkanı da katılım göstermiştir.
Bal yarışmasına ilgiliyseniz bal yarışması heyecanına ortak olabilirsiniz. En iyi balın seçildiği yarışmada bol bol doğal bal tadabilirsiniz.
Eşme Kilim, Kültür ve Sanat Festivali
Her yıl Mayıs ayında düzenlenen bu festivalde özellikle Eşme Bölgesinin kilimleri tanıtılır.
Yöre halkını daha yakından tanımak ve yeni kişiler ile tanışarak eğlenmek isterseniz bu festival kaçırılmaz!
Doğal ürünleri ile son yıllarda dillerden düşmeyen Tunceli’de her yıl Haziran ayında yöreye özgü peynir ve dut çeşitleri sergilenir.
Tıpkı Batı gibi, Doğu şehirlerimizde de eşsiz lezzetler bulunur. Un, su ve tuz ile yapılan Babuko, inanılmaz lezzeti ile sizi gün boyu tok tutabilir.
Yoğurulmuş hamur ile yapılan Şir yemeği, rulo şeklinde dizilerek fırına verildikten sonra tereyağı ve yoğurt ile servis edilerek damaklarda şölen yaşatır.
Haşır, Dersim Kömbesi, Mumbar Dolması, Dövme Pilavı, Dövme Çorbası, Kabak Tatlısı, Gulik Yemeği, Mantar Yemeği.
Her ilçede ve beldede daha pek çok lezzet bulunurken gezi sırasında şehri keşfederken tüm bu lezzetlerin tadına varabilirsiniz.
Bir gezideki en hassas ve en önemli noktalardan birisi hediyelik eşyadır. Hem kendimiz, hem de sevdiklerimiz için güzel anılar biriktirdiğimiz bu özel zamanı daima hatırlamak isteriz? Peki, Tunceli’den ne almalıyız?
Yöreye özgü el örgüsü çanta ve heybeleri kız arkadaşlarınız ve anneleriniz dahil tüm kadın arkadaşlarınız için alabilirsiniz.
Pülümür’ün ferah ve serin dağlarında yetişen balın ise tadına doyum olmaz. Kavanoz kavanoz alabilirsiniz.
Munzur Vadisinde yetişen şifalı Ovacık Sarımsağı ise herkesin ilgi odağı! Her yemeğe eşsiz tat katan bu lezzet tam size göre!
Tunceli’nin görkemli dağ eteklerinde otlatılan hayvanlardan yapılan doğal Şavak peyniri ise kendi başına bir marka olarak tüm Türkiye’ye ulaşmayı başarmıştır.
Ekonomik, sosyal ve birçok alanda yapılan yatırımlarla gelişen Tunceli’nin gündüzü ayrı, gecesi bir başka güzel!
Lunaparklardan gondol gezilerine katılabilir veya şehir merkezindeki gece kulüplerinde vakit geçirebilirsiniz.
Bazı mekanlarda düzenlen farklı etkinlikler ve canlı müzikler ise sizi gayet eğlendirir!
Hem gündüzü hem gecesi ayrı haraketli ve harika olan Tunceli’yi keşfetmek oldukça keyifli! Sizde en kısa sürede bu eşsiz kenti seyre dalabilirsiniz!