Yüz ölçümü bakımından ülkemizin topraklarının beşte birini kaplayan Doğu Anadolu Bölgesi, aynı zamanda nüfus yoğunluğunun en düşük olduğu coğrafi bölgemiz. Bu geniş topraklar Urartular başta olmak üzere yıllar içinde birçok medeniyete ev sahipliği yapmış.
Bu kadar fazla uygarlığın izini taşıyan çok sayıda yerleşim bölgenin geçmişine ışık tutuyor. Höyük kalıntılarına sık sık rastlanan Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki antik kentleri derlediğim yazımı keyifle okumanız dileğiyle.
Ağrı’nın Patnos ilçesinin 2 kilometre kuzeydoğusunda yer alan Anzavurtepe Höyüğü, halk arasında Kot Tepe olarak biliniyor.
Urartu döneminin en önemli kalıntılarından biri olan bu höyük, 300 metre yüksekliğe sahip.
Ağrı’daki en eski yerleşim yeri olduğu bilinen Anzavurtepe Höyüğü’nde saray, tapınak, platform, mezar taşları, bazalt taşlarla örülmüş kale, tepeyi çevreleyen sur izleri ve bina kalıntıları bulunmuş.
Höyüğü çevreleyen surlar Urartu Kralı Menua, tapınak ise yine bir Urartu Kralı olan İşpuini zamanında yaptırılmış.
Yaklaşık 2 bin 800 yıllık bir geçmişe sahip Anzavurtepe Kalesi de yine Urartular döneminden kalmış. Kaleyi çevreleyen surların bazı bölümlerinde kuleler yer alıyor.
Anzavurtepe Höyüğü 2015 yılında Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından kazı başvurularında öncelikli olarak değerlendirmeye alınacak olan 13 antik alandan birisi olarak belirlenmiş.
Burada yapılan kazı çalışmaları sonucunda bulunan ve üzerinde Urartuca “Kral Menua’nın Tanrı Haldi’ye armağanı” yazılı olan şamdanda yer alan aslan heykelciği, Van Müzesi’nde sergileniyor.
Bu bölgeden çıkarılan diğer eserleri de Erzurum Müzesi’nde ziyaret edebilirsiniz.
Urartuların merkezi olduğu bilinen Giriktepe Höyüğü, Ağrı’nın Patnos ilçesinin bir kilometre güneyindeki Dere Mahallesi’nde bulunuyor.
Yöre halkının Değirmentepe olarak bildiği bu höyük, on metre yüksekliğinde olsa da tahrip edilmesi nedeniyle günümüzde maalesef alçalmış.
Giriktepe Höyüğü’nün de Anzavurtepe gibi öncelikli kazı alanı olarak değerlendirilmesine karar verilmiş.
Yapılan kazılarda höyüğün tepesinde saraya benzeyen bir bina ve bu yapıyı çevreleyen sur kalıntıları bulunmuş.
Tepede bulunan sarayın Urartu Kralı Menua veya oğlu I. Argişti döneminde yaptırılmış olduğu düşünülüyor.
Giriktepe Höyüğü’nden çıkarılan takıların, demirden ve tunçtan yapılmış aletlerin büyük çoğunluğu Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergileniyor. Bu durumun nedeni, bu eserlerin çıkarıldığı dönemde kentte uygun bir müze bulunmamasıymış.
Bu bölge sit alanı olmasına rağmen kaçak kazılar sebebiyle maalesef tahrip olmuş durumda.
Meya (Günbuldu) Mağaraları olarak da bilinen Meya Antik Kenti, Ağrı’nın Diyadin ilçesinde bulunuyor.
Günbuldu Köyü’ndeki kayaların oyulması ile inşa edilen bu antik şehirde barınma yerleri, tapınak, ibadethane ve mağaralar yer alıyor.
Boyutları sekiz ile on metre arasında olan sarp kayalıklardan oluşan bu mağaraların içi yazın serin kışın ise sıcak kalacak şekilde inşa edilmiş. Ayrıca mağaralar içinde hayatta kalabilmek için tandırlar yapılmış.
Henüz çok fazla kişi tarafından keşfedilmemiş bir antik kent olan Meya, ilginç mimarisiyle dikkat çekiyor. Hasankeyf ile benzer bir görünüme sahip olan bu güzel kent, en çok fotoğrafçılar tarafından ziyaret ediliyormuş. “Medeniyetler Beşiği” olarak bilinen Ağrı’ya yolunuz düşerse burayı da görmeden geçmeyin.
Bir açık hava müzesi gibi olan Harput Antik Kenti, Elazığ’ın kuzeydoğusundaki Harput Mahallesi’nde bulunuyor.
2018 yılında UNESCO Kültür Mirası Geçici Listesi’ne kabul edilen Harput’un geçmişi milattan önce 20. yüzyıla kadar uzanıyor.
Tabii bu kadar uzun bir tarihi olan kent birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış. Bunların arasında Urartular, Medler, Persler, Bizans, Sasaniler, Moğollar, Selçuklular, Safeviler ve Osmanlılar yer alıyor.
Elazığ’ın en turistik yerlerinden biri olan Harput Antik Kenti’nde görülecek yerler arasında kale, mağara ve dini yapılar başta geliyor.
M. Ö. 8. yüzyılda Urartular tarafından dikdörtgen bir plan üzerine inşa edilen Harput Kalesi iç ve dış kale bölümlerinden oluşuyor.
Bazı rivayetlere göre kalenin yapıldığı zamanlarda su kıtlığı yaşandığı için kalenin harcında su yerine süt kullanılmış. Bu sebeple Harput Kalesi “Süt Kalesi” olarak da biliniyor.
Yapılan kazı çalışmalarında kalenin içinde zindanlar, darphane, yaşam ve tedavi alanları bulunmuş.
Kalenin içindeki zindan 36 metre derinlikte yer alıyor ve buraya yüz basamaklı bir merdiven kullanarak iniliyor. Ayrıca bu bölgeden seramik çanak çömlek, mutfak eşyası, metal ok uçları, kemik objeler, cam bilezikler ve bakır sikkeler çıkarılmış.
Harput Kalesi’nin karşısında bulunan Ulu Cami, Büyük Selçukluların Anadolu’daki ilk eserlerinden biriymiş. Eğri minaresi hala tartışmalara yol açan bu camiyi de Harput Kalesi’nden baktığınızda görebilirsiniz.
Giriş ücretleri: Ücretsiz
Ziyaret saatleri: Haftanın her günü 09:00 – 17:00 saatleri arasında ziyarete açık.
Erzincan’ın Üzümlü ilçesinde yer alan Altıntepe, Urartular Dönemi’nde kurulmuş bir antik kent.
Ova seviyesinden 60 metre yükseklikte bulunan bu tepe, Bizans ve Osmanlı uygarlıklarına da ev sahipliği yapmış.
Yapılan ilk dönem kazılarında Urartu Tapınağı, Apadana (Pers mimarisinde sütunlu kabul salonu), açık hava tapınağı, yeraltı taş örgü oda mezarları, Urartu ve Bizans döneminden kalmış sur duvarları bulunmuş. Bu tarihi eserlerin bir kısmı Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergileniyor.
Hala devam eden ikinci dönem kazılarında ise Tapınak kısmı onarılmış. Gerçekleştirilen kazılarda şehrin kanalizasyon sisteminin büyük bir kısmı ortaya çıkarılmış.
İlk alafranga tuvalet taşının da bulunduğu bu kazılarda, şehrin kanalizasyon sisteminin çok gelişmiş olduğu anlaşılmış.
Mozaik tabanlı Erken Bizans Kilisesi’nden çıkarılan mozaiklerden korunan tek parçayı Erzincan Müzesi’nde ziyaret edebilirsiniz.
18 sütunlu ve Pers apadanalarının öncüsü kabul edilen Altıntepe’de yer alan apadana kısmında da kazılar devam ediyormuş.
Günümüze ulaşan en sağlam Urartu şehirlerinden biri olan Altıntepe’nin yakın bir zamanda “Arkeopark” olarak ziyarete açılması planlanıyor.
2012 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne kabul edilen Ani Antik Kenti, 2016’da ise Dünya Mirası Listesi’ne girmiş.
UNESCO tarafından tescillenen bu değerli tarihi kent, Kars şehir merkezinden yaklaşık 42 kilometre uzaklıktaki Ocaklı Köyü sınırları içinde bulunuyor.
Ani Harabeleri ve Ören Yeri, Türkiye ile Ermenistan arasında doğal bir sınır oluşturan Arpaçay Nehri’nin batısında yer alıyor.
Sahip olduğu çok sayıda kilise ve şapel sebebiyle “Binbir Kilise Şehri” veya “Kırk Kapılı Şehir” olarak bilinen Ani’nin ismi tarihi kayıtlarda ilk olarak 6. yüzyılda Ermeni beylerine ait bir yer olarak geçmiş. Bu antik şehir yıllar içinde Bagratuni Ermenileri, Selçuklular, Bizans ve Osmanlı gibi birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış.
Son zamanlarda çok popüler olan Doğu Ekspresi’nin en gözde noktalarından biri olan Ani’de görülecek yerlerin başında Ani Katedrali, Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi, Surp Hripsime Manastırı (Bakireler Manastırı), Kral Gagik Kilisesi, Aslanlı Kapı, Ateş Tapınağı, Menuçehr Camii, Ani Şehir Surları ve Selçuklu Kervansarayı geliyor.
Ani Katedrali olarak bilinen Meryem Ana Kilisesi ya da Büyük Katedral, şehrin en korunmuş yapılarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Bu güzel kilisenin mimarı ise İstanbul’daki Ayasofya Kilisesi’nin kubbesini tamir etmiş olan Mimar Tridat. Gotik bir mimariye sahip bu katedral görkemiyle insanı büyülüyor.
Oralara kadar gitmişken Anadolu’daki ilk Türk Camisi olduğu düşünülen Menuçehr Camisi’ni de mutlaka görün. Günümüze kadar ulaşan 99 basamaklı minaresi gerçekten çok etkileyici. Bej bazalt taşından yapılmış şehrin surlarına yer yer kırmızı ve siyah taşlar eklenmiş. Şehrin savunması için yaptırılmış bu surların üzerini hanedan armaları, tılsımlı hayvanlar ve çeşitli semboller süslüyor.
Bu ihtişamlı şehri her mevsim gezmek güzel olsa da kışın gezmenin ayrı bir tadı olduğu söyleniyor. Kentteki antik kalıntılar kar manzarası ile birleşince müthiş bir seyahat deneyimi yaşatıyor.
Giriş ücretleri: 180 TL (Müze Kart ile ücretsiz)
Ziyaret saatleri: Haftanın her günü, yaz döneminde 08:00 – 19:00, kış döneminde ise 08:00 – 17:00 saatleri arasında ziyarete açık.
Türkiye’nin en büyük höyüklerinden biri olan Arslantepe Höyüğü, Malatya’nın Battalgazi ilçesinin Orduzu Mahallesi’nde yer alıyor.
Otuz metre yüksekliğe sahip olan bu höyükte M. Ö. 5 bin yılından M. S. 11. yüzyıla kadar yerleşim görülmüş.
200 x 120 metre boyutlara sahip olan yerleşim alanı M. S. 5-6. yüzyıllarda Roma Köyü olarak, sonrasında ise Bizans Nekropolü olarak kullanılmış.
Adeta bir Açık Hava Müzesi niteliğinde olan Arslantepe Höyüğü’nde yapılan kazı çalışmaları sonucunda M. Ö. 3600 – 3500 yıllarından kalma bir tapınak ve M. Ö. 3300 – 3000 yıllarından kalma bir saray bulunmuş.
Ayrıca yapılan kazılarda çok sayıda mühür ve ustalık gerektiren madeni eşyalar gün yüzüne çıkarılmış. Bu değerli kazı bulguları Arslantepe’nin siyasi, dini, ticari ve kültürel bir merkez olduğunu kanıtlar nitelikte.
Bu etkileyici höyükte gezebileceğiniz yerler arasında boyu iki buçuk metreye kadar uzanan kerpiç duvarlar, tapınak, depo ve idari odalar bulunuyor.
Saray yapısının içerisinde yürürken size eşlik eden panolar savaşın başlangıç koşulları, ilk idari sistemin nasıl işlediği gibi konular hakkında kapsamlı bilgiler veriyor.
Ayrıca sarayın orta kısmında yer alan koridoru ve odaları süsleyen tarihi duvar resimlerini de görebilirsiniz.
Anadolu’daki ilk şehir devletinin kalıntılarının ortaya çıkarıldığı Arslantepe Höyüğü 2014 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Liste’sine girmiş. Yapılan kazı çalışmaları sayesinde de kalıcı listeye grime yolunda ilerliyor.
Bu tarihi höyükten çıkarılan iki aslan ve bir kral heykeli o tarihlerde Malatya’da müze bulunmadığı için Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne götürülmüş. Çıkarılan buluntuları hem Arslantepe Açık Hava Müzesi’nde hem de Malatya Arkeoloji Müzesi’nde görebilirsiniz.
Giriş ücretleri: Ücretsiz
Ziyaret saatleri: Pazartesi günleri hariç haftanın her günü, yaz döneminde 08:00 – 19:00, kış döneminde ise 08:00 – 16:45 saatleri arasında ziyarete açık.
Urartu Kalesi ve Urartu Kaya Mezarı ismiyle de bilinen Kayalıdere Antik Kenti, Muş’un Varto ilçesinin Kayalıdere Köyü’nde bulunuyor.
Urartu Kralı II. Sarduri döneminde kurulmuş olduğu düşünülen bu antik şehir, o zamanlarda askeri yerleşim yeri olarak kullanılmış.
Bölgede yapılan kazı çalışmaları sayesinde tapınak, kale, içinde şarap küpleri bulunan bir depo ve kaya gömütü ortaya çıkarılmış.
Kazılarda bulunan tunç aslan heykeli, aslan tasvirli kemerler, ok başları ve tunç iğneler dikkat çeken tarihi eserler arasında yer alıyor.
Çıkarılan eserlerin bir kısmı Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergileniyor.
Dünyanın hala yaşanılan en eski kentlerinden biri olma özelliğini taşıyan Tuşpa, Van Gölü’nün doğu kıyısında yer alıyor.
Urartu Kralı I. Sarduri tarafından kurulan bu şehir M. Ö. 9. yüzyıldan yıkılışına kadar Urartuların başkentliğini yapmış.
Tuşpa’daki arkeolojik kazılar Van Kalesi içerisinde gerçekleştirilmiş. Kalenin girişinde Sarduri (Madır) Burcu yer alıyor. Kazı çalışmalarında Kral I. Sarduri tarafından Asur dilinde yazdırılmış çivi yazılı kitabeler bulunmuş.
Analı-Kız Açık Hava Mabedi, Bin Merdivenler, Ana Kaya’ya oyulmuş sur duvarları, Urartu krallarından Menua, I. Argişti ve II. Sarduri’nin kaya mezarları kalede görülmesi gereken yerlerin başında geliyor.
Ayrıca Van Gölü’nün doğal güzelliği kalenin tarihi dokusuyla birleşince gün batımında muhteşem bir manzara oluşturuyor.
Kalenin güneyinde bulunan eski Van şehrine ait olan kalıntılar arasında yer alan Selçuklu Dönemi’ne ait Ulu Cami ile Osmanlı Dönemi’ne ait Kaya Çelebi ve Hüsrev Paşa Camisi‘ni görmeden Tuşpa’dan ayrılmayın.
Van Kalesi’nin çok yakınında yer alan Van Urartu Müzesi’ni ziyaret ederek Urartular Dönemi’nden kalan tarihi eserleri, belgeleri, fotoğrafları ve maketleri görebilirsiniz.
Giriş ücretleri: Müze Kart ile ücretsiz
Ziyaret saatleri: Haftanın her günü yaz döneminde 08:00 – 19:00, kış döneminde ise 08:00 – 16:00 saatleri arasında ziyarete açık.
***
Yazımın bitirirken seyahatiniz sırasında sizler için yararlı olabilecek birkaç öneride bulunmak istiyorum.
Gezi planınızı yaparken kötü sürprizlerle karşılaşmamak adına ziyaret edeceğiniz yerlerin güncel durumunu mutlaka kontrol edin. Bazı antik kentler kazı çalışmaları sebebiyle zaman zaman erişime kapalı olabiliyor.
Ayrıca yanınınıza Müze Kart’ınızı almayı unutmayın. Bu sayede Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı olan ören yerleri ve müzeleri ücretsiz olarak gezebilirsiniz.
Seyahatinizin mevsimine bağlı olarak yanınızda bulunduracağınız ekstra birkaç malzeme de tatilinizin çok daha rahat ve keyifli geçmesini sağlayacaktır.
Her anını doya doya geçireceğiniz ve muhteşem anılar biriktireceğiniz müthiş bir yolculuk yaşamanız dileğiyle.
Esen kalın.