Floransa gezmek için kaç gün gerekir?
Floransa’yı gezmek için 2 – 4 gün arası bir ziyaret yeterli olsa da seyahat planınıza göre seyahatinizi 5 güne de çıkarabilirsiniz.
Floransa’nın neyi meşhur?
Rönesans’ın doğduğu yer olarak bilinen Floransa; Michelangelo’nun “David” heykeli, Uffizi Galerisi ve tarihi mimarisi ile meşhur.
Floransa müzeleri ne zaman ücretsiz?
Floransa’daki müzelerin pek çoğu her ayın ilk Pazar günü ücretsiz olarak ziyaret edilebilir.
Floransa, İtalyanca adıyla Firenze, tam bir müze şehri. Leonardo da Vinci’nin hayatının önemli bir kısmını bu kentte geçmesi de buna katkı yapıyor tabii. Özellikle Rönesans döneminde, zengin bankerler olan Medici ailesinin himayesinde gelişen bu şehir aşağı yukarı Venedik ile Roma arasında kaldığından İtalya gezginleri için de önemli bir durak.
Floransa’yı görmek isteyen Türkiyeli gezginlerin, eğer yeşil veya gri pasaportları yoksa, İtalya Schengen Vizesi almaları gerekiyor. Gerekli resmi işleri sonlandırdıktan sonra ise bu masalsı şehre doğru yola çıkabilir ve harika bir seyahat yapabilirsiniz.
İçindekiler
Genellikle uzun adı yerine Duomo diye anılan bu katedral için Floransa’nın sembolü denilebilir. Katedralin bulunduğu meydan da Duomo Meydanı olarak biliniyor. Yapımı oldukça uzun (neredeyse 150 yıl) süren ve asırlar boyu tepesi açık kaldıktan sonra kubbesinin tamamlanması mucize kabul edilen devasa bir bina.
Yapım süreci uzun olunca birçok farklı mimar da yapıya katkıda bulunmuş: Ana yapının, kubbenin ve girişin mimarları ayrı. Çok büyük olmasına karşın mermer dış yüzeyindeki desenler sayesinde kaba ya da hantal görünmüyor, aksine oldukça süslü bir duruşu var. Geceleri yapılan aydınlatma farklı bir hava katsa da ben gün ışığında detaylı biçimde seyretmekten daha çok hoşlandım.
Kubbenin mimarı Filippo Brunelleschi özellikle mimarların iyi tanıdığı bir isim, delilik ile dahilik arasındaki ince çizgide bir o yana bir bu yana gezinenlerden. Katedral için tasarladığı imkansız görülen büyüklükteki kubbe, zamanının çok ötesinde. Zaten mimarın kendisinin de katedralin yanında bir heykeli bulunuyor. Yüzyıllar boyunca “dünyanın en büyük kubbesi” unvanını koruyan bu yapı ancak modern tekniklerin gelişmesi sonucunda aşılabilmiş.
Kerem’in notu: Duomo Katedrali’nin kubbesine çıkmak mümkün ama kuyruk beklemeye ve merdiven tırmanmaya hazır olun. Katedralin kendisine giriş ücretsiz ama kubbeye çıkmak için aşağıda yazacağım yerleri de içeren, Intero denen kombine bir bilet almak gerekiyor
Hemen katedralin yanında yer alan bu kule çoğu zaman binanın bir parçası sanılsa da aslında ayrı bir yapı. Intero biletine dahil ve merdivenleri çıkacak takatiniz varsa tepeden Floransa’yı kuşbakışı seyretmek gerçekten çok güzel.
Kulenin adı ise mimarı Giotto di Bondone’den geliyor. Aynı zamanda ressam da olan ve daha çok tablolarıyla ünlenen Giotto da katedralin inşası ile görevlendirilen çok sayıda mimardan biri ve inşaatı yönettiği sırada bu çan kulesini de yapıyor. Zaten kulenin üzerindeki ince işlemeler de ancak bir ressamın ürünü olabilir.
Sonradan katedralin yapımındaki payı ilk tasarımın sahibi olan Cambio’nun ya da Lorenzo Ghiberti ve Filippo Brunelleschi gibi çok ünlü isimlerin gerisinde kalsa da bu kule sayesinde adı hep hatırlanıyor. Bu kule ve altta bahsettiğim vaftizhanenin Duomo ile birlikte UNESCO koruması altında olduğunu da not düşeyim.
Giotto Çan Kulesi (Campanile) konumu
Intero biletine dahil olan bir diğer yer. Hemen katedralin karşısında yer alıyor. Bronz kapılarıyla ünlü, içeride de 13. yüzyıldan kalma mozaikler yer alıyor. Sekizgen mimarisi sayesinde farklı bir havası var. İçeride de tavan parça parça süslenmiş. Aynı zamanda Floransa’nın en eski dini yapısı olma özelliğine sahip. Üstelik kiliseye çevrilmeden önce de burada Antik Roma mitolojisinin savaş tanrısı Mars’a adanmış bir tapınak bulunuyormuş.
Vaftizhane’ye olan ilgi özellikle Dan Brown’ın Cehennem adlı kitabında bahsinin geçmesinden beri daha da artmış durumda. Vaftizhane’nin kapısındaki işlemeler de başlı başına şaheser niteliğinde. Sadece estetik değerleri ile değil, yapım süreciyle de meşhurlar.
Medici Ailesi’nin en önemli ismi denebilecek Cosimo de Medici’nin düzenlediği bir yarışma ile kapıya konulacak işlemeler belirleniyor, zaten yarışmayı kaybeden adaylar da hala arkadaki müzede sergileniyor. Yarışmada özellikle iki ünlü mimar ve işlemeci olan Ghiberti ile Brunelleschi arasında rekabet dikkat çekiyor. Kapının işlemelerini Lorenzo Ghiberti kazansa da Brunelleschi kubbenin inşaatını yapıyor ve bu iki rakip de Floransa’ya muhteşem bir katkı yapmış oluyor.
Intero bileti ücreti tadınızı kaçırdıysa biraz teselli olması için burayı da gezebilirsiniz, ücrete dahil. Hemen katedralin arkasında yer alıyor ve içeride Donatello ve Michelangelo’nun elinden çıkmış heykeller yer alıyor.
Ayrıca 1401’de vaftizhanenin giriş kapısı için düzenlenen yarışmayı kaybeden eserler de burada sergileniyor (Ghiberti’nin kazanan eseri ise elbette kapının kendisinde).
Burası Duomo ile birlikte kentin iki ana meydanından biri. Açık hava müzesi denebilecek bir yer. Michelangelo’nun dünya çapında üne sahip Davut heykelinin bir replikası burada yer alıyor. Tek heykel bu değil, birçok sanat eseri ziyaretinizi bekliyor. Özellikle üç kemerin altındaki Loggia dei Lanzi kendinizi müzede gibi hissetmenize neden olacak. Floransa’da asla kaçırmamanız gereken bir adres, mutlaka ama mutlaka gidin.
Eskiden Floransa’nın idari merkezi olan Palazzo Vecchio (yani “Eski Saray”) ile Medici Ailesi’nin adeta bir yönetim binası olarak kullandığı Uffizi’nin de bulunduğu bu meydanın tarihi de siyaset ile iç içe. Aslında bu meydanda yer alan her heykelin altında politik bir anlam gizli. Örneğin meşhur Davut heykeli, cumhuriyetin Medici tiranlığına karşı mücadelesi simgelemek için konulmuş.
Buna karşılık, Mediciler geri döndüklerinde ise güçlerini simgelemek üzere Herkül heykeli ile birlikte Cosimo de Medici’nin at üzerinde bir heykelini yerleştirmiş.
Müze yine Piazza della Signoria’da, Palazza Vecchio’nun yanında yer alıyor. İsmi olan “Uffizi” de “ofisler” anlamına geliyor. Bunun nedeni Cosimo de Medici’nin burada lonca temsilcileri ve hatta başka devletlerin elçileri gibi önemli konukları ağırlayıp iş görüşmelerini gerçekleştirmesi. Bunu tam da Palazzo’nun karşısında yapması o dönemde kağıt üstünde demokrasi ile yönetilen kent için tam bir meydan okuma niteliğinde. Binanın tavanındaki süslemeler ise eminim ki her konuğu etkilemiştir!
İçerisinde yer alan muhteşem tablolarla dikkat çeken bu müzenin önündeki kuyruk ise Guinness Rekorlar Kitabı’na aday olacak cinsten. İçeride Botticelli ve Titian gibi önemli sanatçıların resimlerinin yanı sıra etkileyici heykeller de var ama en meşhurları Botticelli’nin Venüs’ün Doğuşu adlı tablosu. Zaten hediyelik eşya dükkanlarında çok sayıda taklidini ve Venüs’ün biblo versiyonunu göreceksiniz. Müze pazartesi hariç her gün 08:15 ile 18:50 arası açık.
Eskiden Floransa’nın yönetildiği bu bina minyatür bir kaleye benziyor. Mimari açıdan estetik bir tarafı olmasa da ben kulesini beğendiğimi söyleyebilirim. Üzerindeki mazgalların ise süs olsun diye yapıldığını tahmin ediyorum yoksa öyle saldırıya dayanabilecek bir binaya benzemiyor.
Piazza della Signoria’da, Uffizi Müzesi ile birlikte yer alıyor ama bence bu ikisinin yanında sönük kalıyor (yani Cosimo de Medici amacına ulaşmış).
Palazzo Vecchio (Vecchio Sarayı) konumu
Daha çok heykeller üzerine odaklanmış olan bu müze de pazartesi günleri kapalı. İçeride Michelangelo ve Donatello gibi ünlü heykeltraşların elinden çıkmış heykel ve büstler bulunuyor. Ayrıca binanın kendisi de görülmeye değer, tarihi yapısı özenle korunmuş.
Dikkat etmeniz gereken en önemli nokta ise Floransa’daki diğer birçok müze gibi sabahları 08:15’te açılan Bargello’nun nedense oldukça erken biçimde, sadece 13:50’de kapanması. Gecikmeyin!
Özellikle Galileo Galilei’nin kullandığı eşyaların sergilenmesi nedeniyle dikkat çeken bu müzede onun dışında birçok farklı tarihi araştırma araç gereci de bulunuyor.
Özellikle Rönesans tarihine ve bilime meraklı olanların kaçırmaması gereken bir yer.
Michelangelo’nun ünlü Davut heykelinin aslı burada sergileniyor desem yeterli olur herhalde. Vecchio Meydanı’nda göreceğiniz ise sadece replikası. İçeride fotoğraf çekmek yasak, haberiniz olsun.
Pazartesi günleri dışında her gün 08:15 ile 18:50 arası açık (yazının burasına gelene dek anlamışsınızdır, pazartesi günleri tüm müzeler kapalı).
Vecchio sözcüğü eski anlamına geliyor, bu köprünün özelliği de Arno Nehri üzerinde yer alan çok sayıda köprü arasından İkinci Dünya Savaşı’nı atlatabilen tek yapı olması.
Medici ailesi zamanından beri üzerindeki dükkanlarda yer alan kuyumcular oldukça meşhur. Zaten Floransa’ya gelince Medici ismine adım başı rastlıyorsunuz.
Vecchio Köprüsü (Ponte Vecchio) konumu
Köprünün hemen yanında yer alan bu pazar yeri Floransa’nın en canlı köşesi.
Bronzdan domuz heykeli de turistlerin etrafında toplandığı nesnelerden. Nasıl ki Roma’da aşk çeşmesi varsa burada da bu heykel var. Ağzına para atıp burnunu okşayanların dileğinin kabul olacağına dair bir efsane mevcut ve çok sayıda insan bunu yaparken fotoğrafını çekip veya videosunu kaydedip sosyal medyaya atıyor.
Pazarın içinde yer alan mermer taş ise utanç taşı olarak geçiyor, eskiden müşteri kazıklayan esnaf burada sergilenirmiş. Şimdi turist kazıklayanları koysalar sadece bir taşın yeteceğini ise hiç sanmam.
İçerisinde Michelangelo, Galileo ve Macchiavelli gibi meşhur Floransalıların anıtmezarları yer aldığından ziyaret edilebilecek bir kilise. Leonardo da Vinci’nin mezarı burada olmasa da anısına bir plak konulmuş.
Ayrıca Dante Alighieri, filozof Giovanni Gentile, fizikçi Enrico Fermi, radyonun mucidi Guglielmo Marconi ve Duomo’nun kapılarını yapan Lorenzo Ghiberti gibi birçok önemli ismin de mezarı yahut Leonardo da Vinci gibi anıtı mevcut. Kilisenin kendisi ise mimari açıdan o kadar da etkileyici bir yapı değil ne yazık ki. İnşaatına katedral ile aynı dönemde, aynı mimar (di Cambio) tarafından başlanmasının bunda bir etkisi olmuş mu bilemem ama Duomo’ya kıyasla sönük kaldığı kesin.
Floransa’nın önemli ailelerinden olan, Medicilerin rakibi Pazzi ailesinin şapeli de ziyarete açık ve kilisenin kendisine kıyasla daha etkileyici bir mimarisi var.
Santa Croce Kilisesi konumu
Arno Nehri’nin güneyinde kalan bu saray da yine Medici ailesine ait ve içinde sanat eserleri sergileniyor. Aslında bir diğer zengin banker olan Luca Pitti tarafından yaptırılmış ancak onun iflasını takiben Medicilere geçmiş. Cosimo de Medici’nin cumhuriyeti bir kenara itip kendini Floransa Dükü ilan etmesinin ardından neredeyse dört asır boyunca, 1919’da İtalya birleşene dek dükler tarafından saray olarak kullanılması buraya tarihi bir önem katıyor.
Şehir merkezinden biraz uzaklaşmak için iyi bir sebep. Dışarıdan pek de etkileyici görünmüyor ama bence çeşmesi gayet hoş. İçeride ise dekorasyon muhteşem. Tavanlar birer tablo güzelliğinde. İçeride birçok müze yer alıyor, pazartesi hariç her gün 08:15 ile 18:50 arası açık.
Müzelerden ve kiliselerden sıkıldıysanız bu bahçelerde hoş bir yürüyüş ile içiniz açılabilir. Hemen Pitti Sarayı’nın arkasında bulunuyor. Grotto oldukça güzel, tombul Bacchus heykeli ise eğlendirici. Buraya giriş ücretli fakat yandaki Bardini Bahçeleri de fiyata dahil.
Adıyla müstesna bir yer. Moda meraklılarının kaçırmayacağını tahmin ediyorum, tam tersi modayla ilgilenmeyenler ise çok sıkılacaktır. Bu müze ise Signoria Meydanı’nda yer alıyor.
Floransa’ya Amerigo Vespucci Havalimanı (diğer adı Peretola) ile ulaşılıyor. Sizi İstanbul’dan Floransa’ya götürecek olan uçak biletinizi obilet üzerinden rahatça aldıktan sonra iki buçuk saatte havaalanına iniyorsunuz. Buradan kent merkezine ulaşmak kolay, havalimanı oldukça yakın. Bunun için iki seçeneğiniz var:
Ataf-Sita isimli shuttle otobüsler ile on beş dakikada şehre ulaşabilirsiniz. Sabah 05:30 ile akşam 20:00 arası her yarım saatte bir kalkıyor, aradaki zamanda ise her saat başı kalkıyor yani sürekli var. Biletinizi otobüse binerken şoförden alabiliyorsunuz.
Biraz paraya kıyıp daha da hızlı ve kolay ulaşmak isteyenler ise taksiye binebilir. Hava alanından kent merkezindeki herhangi bir noktaya ulaşım ücreti devlet tarafından sabitlenmiş durumda. Oteliniz şehre çok uzak değilse – ki muhtemelen olmayacaktır – bu fiyata kapıya kadar gidebilirsiniz.
Kerem’in notu: Yalnız burada taksicilerin bavul başına ücret almak gibi garip bir huyu var, şaşırmayın.
Toplu taşıma için seçeneğiniz otobüsler. 1.70 Euro olan bileti binerken şoförden alabiliyorsunuz ama bozuk para taşımakta fayda var, büyük banknot bozamadıkları oluyor. Her yön, her durak aynı fiyat ve bir kez bilet alınca doksan dakika boyunca aktarmalar ücretsiz. Ben ulaşım fiyatlarını uygun buldum. Eğer oteliniz uzaktaysa, kent merkezindeki Santa Maria Novella’dan kalkıp banliyöye giden bir tramvay hattı da bulunuyor ama ben ihtiyaç duyacağınızı sanmam, merkezde konaklamak daha iyi. Tramvay bileti otobüs ile aynı, aktarmalar ve sınırsız günlük biletler geçerli.
Son olarak şunu da belirtmek isterim ki Firenze Card adında bir uygulama da bulunuyor. 72 saat boyunca sınırsız toplu taşıma kullanmanızı ve neredeyse her müzeye (hepsine değil ama önemli olan 72 müzeye) ücretsiz girmenizi sağlıyor, hem de sıra beklemeden. Tek kötü yanı ise fiyatının 72 Euro olması (“72 müze 72 saat 72 Euro” diye sloganları var).
Eğer gezinizde çok sayıda müzeye gitmeyeceksiniz maddi olarak epey zararlı çıkmanız da mümkün. Size tavsiyem Floransa’da Görülecek Yerler adlı yazıma göz atmanız ve gitmek istediğiniz müzeleri belirleyip giriş ücretleri toplamını hesaplamanız, sonuçta 72 müzenin hepsi de ilginizi çekmeyecektir (zaten büyük ihtimalle zaman da yetmeyecektir).
Kerem’in notu: Firenze Card için üç gün yerine özellikle 72 saat denmesinin bir nedeni var. Bileti aldıktan sonra kullandığınız ilk müzede aktive ediyorsunuz ve tam 72 saat boyunca geçerli oluyor, yani diyelim ki perşembe günü sabah yetişemediniz de öğlen 14:00’da ilk müzeye girerek kartın süresini başlattınız, hakkınız üç takvim günü sonra cumartesi gecesi bitmiyor da pazar günü öğlen 14:00’da sona eriyor dolayısıyla pazar sabahı da bir iki müze
Floransa’nın tarihi merkez kısmı küçük olsa da kent sonradan epey büyümüş durumda. Otel seçeneklerinin büyük kısmı tarihi merkezde veya yakınında yer alıyor, ben de kesinlikle bu otelleri öneririm. Hem Floransa’nın atmosferini yaşamış olursunuz hem de sürekli otobüs veya tramvay ile uğraşmazsınız.
Merkezde makul fiyatlı oteller bulabileceğiniz gibi hemen yan mahalle diyebileceğim Santa Croce civarında veya Arno Nehri’nin karşısındaki San Niccolo bölgesiyle Piazza Pitti yakınlarında uygun oteller de mevcut ve merkeze biraz yürüyerek ulaşmak mümkün.
Tabii toplu taşıma da yukarıda belirttiğim üzere bütçeye uygun ve düzgün çalışıyor, dolayısıyla eğer rezervasyon yapmakta geç kaldıysanız ve merkezdeki tüm konaklama seçenekleri çok pahalıysa size iyi görünen bir otelde konaklayıp her sabah otobüsle kent merkezine gitmek de büyük bir sorun çıkarmayacaktır.
Floransa’da yapabileceğiniz keyifli aktivitelerin başında her ne kadar müze ve sokakları gezmek olsa da alışveriş yapmak şehirde yapabilecelerinizin başında geliyor. Şehrin her yerinde hediyelik eşya dükkanları bulunuyor.
Ayrıca Floransalıların tarihi açıdan hem deri hem de altın işleme konusunda uzman olduğunu unutmamak lazım, tabii bütçeniz el verirse. Kentin her yerinde bu alanlarda çalışan mağazalar var, tarihi merkezde yer alan Via de Tornabouni Sokağı en önemli dükkanları bir arada bulabileceğiniz bir nokta. Genellikle Arno Nehri’nin karşı kıyısındaki (buraya bazen Oltrarno deniyor) mağazalarda fiyatlar biraz daha düşük. Duomo Katedrali’nin kuzeyinde bulunan San Lorenzo Pazarı ise adı üzerinde pazar ve ucuza magnetler veya Floransa tişörtleri bulmak mümkün. Pazar ve pazartesi günleri kapalı olduğu aklınızda bulunsun ama diğer günler sabah dokuz ile akşam yedi arası açık.
Floransa’da ayrıca gece hayatı da oldukça harekteli. Genellikle mekanlar Piazza Signoria ile Arno Nehri’nin güneyinde konuşlanmış durumda, rastgele dolanıp gözüne kestirdiğine oturmak isteyenler bu bölgeleri tercih edebilir. Neredeyse hiçbir seçenek şehrin tarihiyle, kimliğiyle alakalı değil ve benzerlerini başka herhangi bir şehirde, muhtemelen hali hazırda yaşadığınız yerde bulabileceğiniz mekanlar fakat günü eğlenerek bitirmek isterseniz buradaki bar ve cublardan birinde doyasıya eğlenebilirsiniz.