Slovenya’nın başkenti olan Ljubljana küçük, yeşil ve sevimli bir şehir. Avrupa’nın “Green Capital” unvanına sahip şehri olarak, ne kadar yeşil olduğunu siz düşünün. Küçük olduğu için kısa süreli bir seyahat sonunda tüm şehri keşfetmeniz mümkün.
Refah seviyesi yüksek, karma kültürüyle ve renkliliğiyle etkileyici bir yer Ljubljana. Küçük sınırları içine sığdırdığı güzelliklerden, gezilecek noktalardan bahsettiğimiz şehrin kendisi gibi keyifli bir rehber hazırladık.
Şehrin yeşil tepesinde konumlanmış olan Ljubljana Kalesi, en çok turist çeken yapılardan biri.
Mimari detaylarıyla dikkat çekmesinin yanı sıra, sunduğu şehir manzarası ile de insanı cezbediyor.
Bu kalenin geçmişi çok hareketli; ilk olarak Orta Çağ zamanında ahşap bir kale olarak inşa edildiği söyleniyor.
13. yüzyılda ahşap yerine ilk taş kale inşa edilmiş ve 15. yüzyılda bu taş kale, her detayıyla neredeyse yeniden yapılmış. 19. yüzyılda bir gözcü kulesi eklenmiş ve günümüzdeki halini almıştır.
Kale içerisinde bir de müze bulunuyor. Müzeye giriş ücreti, 13 €.
Pazartesi günleri ziyarete kapalı, diğer günlerde 10.00 – 18.00 saatleri arasında ziyarete açıktır.
Kaleye ulaşmak için teleferik kullanabilir ya da yokuş çıkmaktan hoşlanıyorsanız, yürüyebilirsiniz. Çıkışların kolay olduğu söylenemese de iniş çok kolay. 5-10 dakika içerisinde merkeze ulaşabilirsiniz.
1821 yılında kurulmuş olan Slovenya Ulusal Müzesi, şehrin en eski ve en büyük müzesidir.
Binanın yapımı, 1883 – 1885 yılları arasında tamamlanmıştır; Neo Rönesans tarzın en başarılı örneklerinden biridir.
Yugoslavya döneminde müzenin adı değiştirilerek, koleksiyonlarının çoğu Ulusal Galeri’ye aktarılmıştır.
Müze içinde; arkeoloji, tarih ve uygulamalı sanatlar, nümizmatik, baskı ve çizimler olmak üzere dört farklı bölüm bulunmaktadır.
Eserleri görmenin yanı sıra, şölen havasındaki mimarisi için de görülmeye değer bir yapı.
Müzeye giriş ücreti 8 € fakat Ljubljana kartı aldıysanız, ücretsiz.
Pazartesi günleri kapalı olan müzeyi, salı – pazar günleri arasında 10.00’dan 18.00’e kadar ziyaret etme imkanınız bulunmaktadır.
Müzeye yürüyerek gidebilirsiniz zaten Ljubljana küçük bir şehir olduğu için her yeri yürüyerek gezmeniz mümkün. Dilerseniz, bisiklet de kiralayabilirsiniz.
Joze Planick, Ljubljana’nın şu an sahip olduğu güzelliğin temellerini atan mimarın ta kendisi!
Ölümünden sonra kendisini çok seven halk, stüdyosu ve evi olan binayı, hiç değiştirmeden müzeye dönüştürmüş. Şehrin en çok ziyaret edilen müzelerinden biri. Eserlerini ve hayatını tanımak isteyenlerin görmesi gerekir.
Joze Planick’in Evi, cuma, pazar ve pazartesi günleri ziyarete kapalıdır.
Salı – perşembe günleri 10.00 – 18.00; cumartesi ise, 09.00 – 13.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir. Merkezden yürüyerek ulaşabilirsiniz.
Giriş ücreti bulunmamaktadır.
Dönem dönem içeriği değişen, birbirinden farklı sergilere ev sahipliği yapan Ljubljana Modern Sanat Müzesi; özellikle, daimi tutulan “20. Yüzyıl Sergisi” için ziyaretçilerini ağırlıyor.
Sanatsever bir gezginseniz ve Slovenya sanatına dair önemli örnekleri görmek isterseniz mutlaka bu müzeyi görmelisiniz.
Müze, hafta içi her gün 10.00 – 16.00 saatleri arasında ziyarete açıktır.
Tam bilet 11 €, indirimli bilet ise, 6 €.
Yine, şehrin herhangi bir noktasından yürüyerek ulaşabileceğiniz konumda bulunan bir yapı.
Şehrin kalbi burası!
Ülkenin önemli şairlerinden olan France Preseren’in adını taşıyan bu meydan, şehirdeki en popüler ve merkezi nokta.
Pembe rengiyle dikkat çeken Fransizca Kilisesi, şair Preseren’in bronz anıtı, güzelliğiyle baş döndüren tarihi üçlü köprü, Ljubljana Nehri; meydanı saran güzelliklerden sadece bazıları.
Buluşma noktası olarak da vakit geçirip takılmak için de tercih edilen bir yerdir.
Kongresni Meydanı, Preseren kadar popüler olmasa da geniş ve keyifli bir nokta.
Ljubljana Üniversitesi de burada bulunuyor.
Meydan üzerinden dağılan sokakların her biri ayrı sürprizlerle dolu mutlaka gezmelisiniz.
Preseren Meydanı’nda pembe rengi ve ihtişamıyla dikkat çeken Franciscan Kilisesi, şehrin en popüler kilisesi denilebilir.
1646 – 1660 yılları arasında, Avusturya İmparatoru Aziz Francis’in kurduğu Franciscan tarikatının adresi olarak inşa edilmiştir.
Rengini de tarikatın geleneğinden almaktadır. Mimarisi, ambiyansı ve ihtişamıyla görülmesi gerekenler listesinde yer alır.
Kilise her gün 07.00 – 21.00 saatleri arasında açıktır. Giriş ücreti ödenmemektedir. Merkezde olduğu için yürüyerek ulaşılabilir.
Ljubljana’nın en önemli yapılarından biri Üçlü Köprü yani, Tromostovje.
Nehrin üzerinden geçen köprü, eski ve yeni şehrin birbirine bağlanmasını sağlıyor.
Şehri güzelleştiren Joze Planick’in imzasını taşıyan köprü, en etkileyici yapılarından biri olarak tanımlanır.
Hem yayalar, hem bisikletliler hem de tramvay için rahat kullanım alanı olması amaçlanarak yapılmış.
1842 yılında kullanıma açılmıştır.
Şehrin simgesi olarak tanımlanan Ejderha Köprüsü; güç, cesaret ve büyüklüğü temsil ediyor.
İki tarafında 16 adet yeşil ejderha bulunan köprü, Ljubljana Nehri üzerinden geçiyor.
1901 yılında kullanıma açılmış olan köprüyü mutlaka görmelisiniz ki, gezerken denk geleceksinizdir.
Hemen hemen tüm Avrupa şehirlerinde olan, demirlerinde aşk kilitleri asılan köprünün Ljubljana versiyonu denilebilir.
Tabii ki, kilitlerden dolayı turistlerin uğrak noktası ve şehrin en popüler noktalarından biri.
Şehrin yemyeşil olduğunun en büyük ve en güzel kanıtı, Tivoli Parkı’dır.
Sandviç ve içecek bir şeyler alıp, turist olduğunuzu unutarak bu parkta vakit geçirebilirsiniz.
Şehrin en büyük parkı olan Tivoli, Fransız egemenliğinin olduğu dönemlerde; Podturn ve Cekin malikanelerinin birleşmesiyle oluşmuş.
Cekin Malikanesi, aynı zamanda Çağdaş Slovenya Tarihi Müzesi olarak hizmet veriyor. Podturn Manor ise, büyüleyici gül bahçesiyle ziyaretçileri cezbediyor.
Doğal bir park olduğu için koruma altındadır. İçerisinde birbirinden farklı kuş ve ağaç türleri bulunuyor. Gerçek bir doğa harikası olan bu parka mutlaka gitmelisiniz.
Parkın içinde bulunan Ljubljana Göleti görülmesi gereken bir diğer özel ve keyifli alandır. Gölet etrafında yürüyüş yaparak keyifli vakit geçirmeniz mümkün.
Köprülerin altından akan, şehrin ortasından geçen Ljubljana Nehri’nde tekne turuna çıkabilirsiniz. Şehri bir de nehir tarafından görmek iyi gelecektir.
Ljubljana’ya kadar gelip de şehre 50 kilometre uzaklıkta olan doğa harikası Bled Gölü’nü görmeden dönmek olmaz.
Küçük bir şehir olan Ljubljana’daki seyahat programınızın 1 gününü buraya ayırabilirsiniz. Tren ya da otobüsle gidebileceğiniz Bled Gölü ve çevresi, sizi güzelliğiyle mest edecek.
Göl çevresinde yürüyüş yapabilir, tekneyle gölün ortasındaki Bled Adası’na geçebilir, Bled Kalesi’ne çıkabilir ve Assumption Kilisesi’ni ziyaret edebilirsiniz.
Ada ve gölün fotoğraf çekimi açısından iyi bir destinasyon olduğunu söylemekte de fayda var.
Şehrin merkezinde bulunan Metelkova, önceleri Avusturya – Macaristan ordusu, daha sonra Yugoslavya ordusu tarafından karargah niteliğinde kullanılan bir bölgeymiş.
1993 yılında Slovenler tarafından ele geçirilip yeniden kurulan bu bölge, şu anda otonom kültür merkezi olarak faaliyet gösteriyor.
İçerisinde birbirinden farklı pek çok sanatçının eserleri sergileniyor. Ayrıca; bar, sanat galerisi, tasarım stüdyosu ve konser salonu gibi mekanlara ev sahipliği yapıyor. Mekanların her birinin etkinlik takvimleri de oldukça yoğun ve keyifli.
Metelkova, şehrin sanat ve eğlence ruhunu yansıtan bir bölge ve tüm turistlerin uğrak noktası.
Bir turist olarak, burayı görmeden Ljubljana’yı görmüş sayılmazsınız. Renkli, canlı ve eğlenceli aktiviteler için rotanızı buraya çevirmenizde fayda var.