Tek başına gezmeyi alışkanlık haline getirmiş bir kadın olarak kendimi en özgür, en hafif hissettiğim anlar yabancı kaldırımlar, yeşillikler üzerinde çok tanıdık hikayeler okumaktı.
Sırt çantamı takıp en rahat kıyafetlerimi kuşanıp gözlerimi hayret ve heyecanla yukarılara diker ve tarihi binaları, müzeleri gezerken yolumun tamamen tesadüfi olarak kesiştiği birçok insanla tadı damağımdan hiç gitmeyecek muhabbetler ettim.
Dünyanın dört bir yanından, birbirimizin ülkelerine gitmek için söz verdiğimiz bir sürü dost edindim. Seyahat etmek çok ama çok büyülü bir şey.
Kadınlara, tek başına seyahat etmelerini büyük bir vurguyla tavsiye ediyorum. Yollar bizim için evimizin arka sokağından daha güvenli bile olabilir. Eğer, kadınlar tek başına ‘güven içinde’ seyahat edebilir mi gibi bir soru aklınızdan geçiyorsa cevabım ‘EVET!’
Peki, kadınlara güvenle seyahat edebilmeleri için ben nasıl ipuçları verebilirim? Kendi deneyimlerimden hareketle, kimi zaman yaşadığım tatsızlıkları yaşamamanız ya da iyi ki yapmışım dediğim akıllıca hareketleri mutlaka göz önünde bulundurmanız için sizinle neler paylaşabilirim? İşte bu yazının konusu da bu.
Eğer hazırsanız başlıyoruz!
Seyahat kadar zevkli bir şey daha varsa o da seyahat planı yapmaktır. Ya da kendi adıma konuşayım, belki kimilerine göre bu işin en yük gelen kısmı.
Fakat benim için Google’da özgürce aramalar yapmak, gidilecek yeri belirlemek ardından da ince ince çıkacağım geziyi bir nevi ‘örmek’ en keyifli aşamalardan.
Seyahate çıkmadan önce seçilen destinasyonları iyice araştırmak çok önemli. Bu ülkenin, şehrin nasıl bir kültürü var? Tehlikeli sokakları var mı? Taksicilerine güvenilir mi? Suç oranı ne durumda? Bir hastalık riski var mı? Böyle bir durumda aşı yaptırmanız ya da çeşitli muayenelerden geçmeniz öneriliyor mu? Hepsine tek tek bakmanızı öneririm.
Avrupa’da çok da sorun olmayacak ve belki de araştırma gerektirmeyecek birçok mevzu Güney Amerika, Afrika ve Uzak Doğu gibi destinasyonlar için ciddi olabilir.
Ne olursa olsun ‘Önce güvenlik!’ diyerek en azından konaklayacağınız yerin güvenilirliği ve güvenliğine dikkat etmeye gayret edin.
Ülkeye ulaştığınız alandan konaklamanıza hangi saatte ve nasıl geçeceğinize dair elinizde güvenli seçenekler bulundurduğunuzdan emin olun.
Seyahat etmek aslında sürekli yolda olmak ve kimi zaman doğaçlamalarla hiç beklemediğimiz yerlerde bulunmak ve deneyimler kazanmak. Her an yepyeni bir tecrübe ve heyecan olduğundan dikkatimiz her zaman kendi üzerimizde olamıyor.
Tarihi yapılar arasında dolanıp bölgeye özgü heyecanlı aktivitelerle uğraşırken aslında bir o kadar dalgın oluyoruz. Bu nedenle seyahatinize kaybetmeyi göze alamadığınız nesneler ile çıkmayın. Bu aile yadigarı bir takı da olabilir, en sevdiğiniz şapkanız da… Bir daha bir nüshasını bulamayacağınız bir eski bir belge ya da en değerli mücevherleriniz…
Seyahat ederken yanınızda olabildiğince rahat, pratik ve maddi değeri yüksek olmayan eşyalar bulundurmayı tercih edin.
Elbette kameranız, laptop’ınız, telefonunuz yanınızda olacak. Fakat bunları mutlaka ya postacı stili dediğimiz tarzda çantalarda veya ters taktığımız sırt çantalarımızda taşımalıyız.
Avrupa’nın göbeğinde bir Old Town’da ya da Uzak Doğu’da bir çarşıda, yapacağınız en büyük hata sırt çantanızın en üstüne cüzdan, telefon, fotoğraf makinası gibi eşyalarınızı koymak olacaktır.
Aynı tedbiri almak pasaport, kimlik gibi önemli dökümanlarınızın güvenliği için de geçerli.
Gittiğiniz ülkede, sahip olduğunuz tüm nakit parayı tek bir yerde her yere taşımak çok büyük bir hata olacaktır.
Paranızın içinden ihtiyacınız olan kadarını alıp kalanını kaldığınız otelin ‘locker’ yani kilitli dolaplarına bırakabilirsiniz. Elbette benim size tavsiyem banka kartı kullanmanız.
Günümüzde döviz bürolarından çok daha iyi döviz kurları veren elektronik bankacılık sistemleri mevcut. Artık dünyanın her yerinde elektronik ödeme yapabilmeniz de mümkün.
Eğer bundan şüphe duyduğunuz daha egzotik bir bölgeye gidiyorsanız da araştırmanızı önceden yapmanızı tavsiye ederim.
Kart kullandığınız takdirde hem para kaybetme derdinden kurtulacak hem iyi kur veren döviz bürosu aramak zorunda kalmayacak hem de onlarca madeni paranın yükünden kurtulacaksınız.
Yürüyeceğiniz yolları, tırmanacağınız yokuşları, arnavut kaldırımlarını düşünün ve elinize en rahat spor ayakkabınızı alın. İşte sizin en önemli yoldaşınız o olacak.
Seyahat ederken en önemli şeylerden biri de rahat olmak. Aksi takdirde günlerimiz bir kabusa dönüşebilir.
Fotoğraflarda güzel çıkmak adına yanımıza aldığımız topuklu ayakkabımız ya da kürkümüz (elbette suni) bavulda durabilir eğer yeriniz varsa. Fakat onlarla keşif yapamayacağınızdan emin olun.
Eğer yazın seyahat ediyorsanız rahat ve pamuklu altlar, şortlar, efil efil elbiseler kurtarıcı seçenekler. Yumuşak ve terletmeyen tişörtler, gecelerin ani serinliğine karşı belinize bağlayabileceğiniz sweatshirtler de öyle.
Her an otele girip çıkmayacağınız için çantanıza bir kot ceket ya da hırka koymayı da unutmayın.
Şapka ve gözlük, turist yanığından korunmak için önemli eşyalar.
Yanınıza alacağınız kolay katlanabilen bez çantalar da olası bir alışveriş ihtimaline karşı elinizde plastik poşetle gezmemek adına çok iyi olacaktır.
Eğer kışın seyahat ediyorsanız sizi şöyle sımsıcak tutacak, kat kat giyinip bavulu ve kendinizi şişirmenize gerek kalmayacak bir mont iş görecektir.
Yine aynı şekilde rahat yürümenizi sağlayan spor ayakkabı tarzında botlar da mutlaka düşünülmesi gereken kıyafet opsiyonları.
Avrupa’nın birçok yerinde insanların ‘casual’ yani gündelik ve sıradan giyindiğini göreceksiniz. Özellikle Almanya, Danimarka ve İsveç gibi ülkelerde hemen hemen herkesi basic bir beyaz tişört, siyah bir pantolon ve yine beyaz bir spor ayakkabıyla görebilirsiniz.
Fakat Uzak Doğu, Afrika, Orta Doğu gibi daha egzotik coğrafyalarda kültüre karıştığınıza ve ‘zengin’ bir turist gibi sırıtmadığınıza emin olun. Aksi takdirde şişirdikleri taksi, tur, müze fiyatlarıyla sizi amiyane tabirle ‘kazıklamak’ isteyecek insan çok olabilir.
Paranızı ulu orta yerde hışırt hışırt saymayın. Etrafınızda akbaba gözler olabilir.
Eğer alkol tüketen biriyseniz unutmayın ki o güne dek hiç denemediğiniz içki türleri bünyenizde farklı etkiler yapabilir.
Elbette dünyanın dört bir yanından enfes içkileri deneyeceksiniz. Fakat tedbiri elden bırakmamakta fayda var. Yavaş ve sakince içmeye gayret edin. Kendinize sık sık, “Şu an kontrolü bırakmam doğru mu?” diye sorun. Eğer alkolden hızlıca etkilenen bir bünyeye sahipseniz minik tadımlarla işi geçiştirebilirsiniz.
Almanlar ardı ardına sıraladıkları biralarla, Ruslar vodka shotlarıyla, Ukraynalılar vişne likörleriyle, Gürcistan alkol oranı yüksek sert içkisi ChaCha ile ya da Japonya sakesi ile nam salmış. Fakat bu içkilerin hepsine, o ülkelerin kendi halkları kadar aşina değiliz.
Tanıştığımız bir arkadaş grubu ile keyifli bir gün geçirirken onların hızı ile içmeye devam edersek belki de rüyalar alemine çok hızlı bir giriş yaparız. Bu nedenle unutmayın yavaş ve sakin!
Seyahatiniz esnasında yolunuz muhteşem insanlarla kesişecek. Hayat boyu unutmayacağınız, hatta kendi ülkelerinizde birbirinizi ağırlayacağınız arkadaşlıklar edineceksiniz.
Fakat bu hayale kapılıp ya da yolunuza çıkacak herkesin iyi bir film karakteri gibi olduğunu düşünüp fazladan bir güven hissine kapılmayın. Tedbirli olmak kötü ya da kırıcı bir şey değil.
Tanıştığınız kişilerin fazla talepkar ya da seviye sınırını hızlıca aşan hareketler yapıp yapmadığına dikkat edin. Hiçbir şey sizin huzurunuz ve güvenliğinizden önemli değil.
Hislerinize güvenin, içinize sinmeyen hiçbir mekana gitmek, bir aktiviteyi yapmak ya da birileriyle takılmak zorunda değilsiniz.
Evet aynen öyle. Bu başlık beni çok güçlü hissettiriyor. Çok açıklama da gerektirmiyor. Dünyanın her yerinde kız kardeşlerimiz var.
Eğer ilk defa, tek başınıza sırt çantanızla bir yolculuğa çıkıyorsanız korkmayın. Çünkü dünya haritasını şöyle infografik olarak görebilecek olsaydık eğer oradan oraya uçup yollar arşınlayan bir sürü kadının kendi yolculuklarına şahit olurduk.
Yollarınız hostellerde, Airbnb’de, Couchsurfing evlerinde bir sürü kadınla kesişecek. Hepsiyle kurduğunuz muhabbet, başka bir ülkede tek başına olmanın ve yepyeni ilişkiler kurmanın verdiği özgürleştirici güç içinizi ısıtacak. Ülkenize dönerken kemaranıza ya da telefon galerinize bakıp özlemle andığınız çok tatlı hatıralar olacak.
Belki Facebook’tan belki Instagram’dan birbirinizi takip edecek ve örneğin “Rotterdam’a gelirsem mutlaka uğrayacağım sen de İstanbul’a geleceksin değil mi!” diyeceksiniz.
Size tam da bu anda bir Facebook sayfasından bahsetmek istiyorum: Host a Sister. Bu sayfa bahsettiğim kız kardeşlerin, seyahat ederken yaşanabilecek potansiyel sıkıntılarını minimuma indirmek için birbirlerine hem konaklama hem rehberlik hem de güzel sohbet sunmak adına kurduğu bir oluşum. 100 bine yakın üyesi var.
Oluşum kendisini ‘Kız kardeşlerin seyahatleri esnasında arkadaş bulabilmeleri ve hatta evlerini bu gezginlerle paylaşabilmeleri için bir araya gelmiş küresel bir kadın topluluğu’ olarak tanımlıyor.
Host a Sister’ı kullanarak dünyanın dört bir yanından kadınları evinizde misafir edebilir, Katmandu’dan Yeli Zelanda’ya, Nepal’den Tokyo’ya istediğiniz eve misafir olabilir, gittiğiniz şehirde orada yaşayan lokal kimselerle buluşabilir hatta beraber seyahat planı yapabileceğiniz arkadaşlar bile bulabilirsiniz.
Ben de Aarhus ziyaretimde oluşumun diğer üyeleri gibi bu Facebook sayfasına bir ilan verip hangi tarihler arasında oraya seyahat ettiğimi, kim olduğumu ve beni host edebilecek kız kardeşime neler sunabileceğimi yazdım. Bu sunumlar elbette ki para değil. Host a Sister tamamen gönüllülük esasıyla işleyen bir platform. Fakat güzel muhabbet, iyi bir dinleme kabiliyeti ve belki de gittiğiniz ülkeden götürdüğünüz tatlı anılar size yardımcı olabilir.
Ben Aarhus’ta çok keyifli bir gün geçirdim. Evinde konakladığım arkadaşım, Danimarka’da doğmuş Suriye kökenli bir kadındı ve göçmenlerin sıklıkla ziyaret ettiği bir barda barmaidlik yapıyordu. Onu ilk olarak çalıştığı yerde ziyaret ettim. Ettiğimiz muhabbetin ne kadar keyifli ve aydınlatıcı olduğunu siz düşünün!
Güvenlik, seyahatinizin en önemli unsuru. Bu nedenle ucuza kaçıp kendinizi tehlikeye atmayın.
İçinize sinmeyen bir hostelde, ucuz diye tercih ettiğiniz paylaşımlı bir Airbnb’de ya da tamamen ücretsiz nasıl olsa diye düşünerek tatsız bir Coucsurfing host’unda kalmayın. Kendinizi garantiye alın ve bunun için daha fazla para ödemekten çekinmeyin.
Unutmayın, ucuzluk her zaman pratiklik anlamına gelmiyor. Ucuz diye tercih ettiğiniz şehir merkezi dışında bir otel konaklaması sizi toplu taşımaya hatta taksiye mahkum edebilir.
Harita üzerinde yürümeyi göze aldığınız bir mesafe gerçek hayatta tekinsiz bir yol olabilir. Bu nedenle her zaman internetteki kullanıcı yorumlarına göz atın.
Seyahat ederken yanınızda bulunduracağınız çantanız, bavulunuz, giyeceğiniz ayakkabı konusunda da kaliteyi tercih etmekten vazgeçmeyin.
Birçok gözü olan, su geçirmez, yıllarca kullanabileceğiniz, yırtılmayan/kopmayan bir çanta, kesenin ağzını biraz açmanızı gerektirse de uzun vadede tatsız olayları önleyecektir.
Seyahat ederken mutlaka bir B planına sahip olun. Yoldayken her şey düşünüldüğü ya da planlandığı gibi ilerlemeyebilir. Önceden ayarladığınız bir host, son anda işleri değiştirebilir. Ödediğiniz tutarın üstüne ekstra ödeme yapmanızı isteyen bir otel olabilir.
Beklenmedik gelişmeler maddi olarak sizi etkileyebilir. Bu nedenle yolculuğunuza mutlaka planladığınızdan daha fazla para ayırın.
Cüzdanınızda ya da banka hesabınızda mutlaka acil durumlar için ayırdığınız ve harcamadan eve dönmeye söz verdiğiniz bir miktar paranız olsun.
Son olarak elbette yolculuğunuzun tadını çıkarın diyeceğim. Seyahatin, anı yaşamayı becerebildiğimiz nadir anlardan biri olduğunu düşünüyorum.
Yolda olmak, insana kendisiyle ilgili de çok ilginç bilgiler veriyor. Daha önce deneyimlemediğin türde bir sen varsın yoldayken. Güzelliğe, doğallığa, kötü ve beklenmedik durumlara tepkin belki de kendini bile şaşırtacak.
Yepyeni insanlarla, ana dilin olmayan bir dilde konuşurken aslında hepimizin hikayesinin birbiriyle nasıl paralellik gösterdiğine hayret edeceksin.
Kendi kültürünün, ülkenin dışarıdan nasıl göründüğüne kulak vereceksin. Perspektifin genişleyecek. Dönüp yaşadığın topraklara baktığında neyi doğru, neyi yanlış yaptığını görecek, değerli bulup tutunmamız gereken şeylerin ne olduğunu anlayacaksın.
Kendi hikayeni, her defasında bambaşka yüzlerle paylaşacaksın. Her seferinde nelere odaklandığın, farklı zamanlarda farklı mekanlarda aynı hikayeyi nasıl farklı hislerle anlattığın dikkatini çekecek.
Özetle, seyahat etmek her zaman başka kültürleri tanımak olmuyor. Seyahat etmek, yola çıkmak kendini de tanımak demek.
Kendimizi tanıdığımız, kucakladığımız nice uzun yollara.
İyi yolculuklar kız kardeşlerim!