Adana deyince akla ilk gelen şey Adana kebap olsa da elbette burada görülmeye değer birçok yer de var. Adana’da Gezilecek Yerler yazımda Adana’da görülmesi gereken tüm doğal güzellikleri ve tarihi eserleri bulabilirsiniz. Adana’ya ulaşım, Adana’nın iklimi ve Adana kültürü ile ilgili bilinmesi gerekenler ise bu yazıda…
Adana’ya gitmek oldukça kolay. Şakirpaşa Havalimanı da, Adana Otobüs Terminali de şehir merkezine epey yakın, obilet.com üzerinden size uygun bileti alıp gidebilirsiniz.
Adana’ya uçakla gidecekseniz Adana uçak bileti sayfamızdan firmalar, seferler ve fiyatları görebilirsiniz. Adana otobüs bileti sayfamız da tercihi otobüs olan kullanıcılarımız için. Toroslar arasından geçen güzel bir tren yolculuğu da yapabilirsiniz.
Sanırım Türkiye’deki en merkezi havalimanı olan Şakirpaşa’dan otelinize ulaşmak için dolmuş kullanmanız bile mümkün. Adana Havalimanı Ulaşım Rehberi yazımıza göz atarak havalimanı ve şehir merkezi arasındaki ulaşım ağları ile ilgili ayrıntılı bilgi sahibi olabilirsiniz.
Tabii gezmek için en rahat yol kendi arabanızla gelmek. Ben sık sık gittiğim için biliyorum, Ankara – Adana yolu epey rahat ve beş saatte kolayca aşılıyor, hep çift şeritli ve bir kısmı da otoban. Zaten Edirne – İstanbul – Ankara – Adana hattı uluslararası yol statüsünde.
Karayolu ile gelenleri göğe değen Torosların çam ağaçlarıyla kaplı manzarası bekliyor olacak. Kurtuluş Savaşı’nda Fransız askerlerinin Kuvayi Milliye kuvvetleri tarafından pusuya düşürüldüğü Gülek Boğazı (eski adıyla Kilikya Kapıları) da teknik gelişmelere rağmen hala dar bir geçit.
Çiftehan bölgesi ise eskiden beri Adanalıların kaplıcaya gittiği bir yer. Babamın da buranın kaplıcaları ve dağlarında epey çocukluk ve gençlik anısı var.
Eğer kendi aracınızla gelirseniz kent içi ulaşım da, Karataş ve Yılankale gibi yerlere gitmek de çok daha kolay olur.
Özel aracıyla gelmeyenlerin kent içi ulaşım için en sık kullanacağı vasıta otobüs olacaktır ama dolmuşlar da mevcut.
Sadece bir metro hattı var ve pek uzun değil.
Adana sıcak. Çok sıcak. Öyle böyle değil, baya sıcak. Yaşar Kemal’in de anlattığı gibi sarı sıcak.
Sakın ola Temmuz ya da Ağustos ayında gitmeyin, gündüz zaten dışarı çıkamazsınız, çıksanız bile kimseyi bulamazsınız. Çoğu dükkan gündüzleri kapanıp gece boyu açık kalmayı tercih ediyor çünkü insanlar ancak o zaman alışverişe çıkabiliyor.
Zaten Adanalıların da büyük kısmı Karataş ya da Mersin’de yazlık evlerine gidiyor.
Haziran ayı bile epey sıcak olabiliyor, şöyle anlatayım ki hani diğer illerde okullar kışın kar tatili oluyor ya, Adana’da okullar Haziran’da, hatta bazen Mayıs sonlarında “sıcak tatili” olur ve öğrenciler güneş çarpması yaşamamak için okula gitmezler (kar ise asla yağmaz ve kışın hiç tatil olmaz). O yüzden Haziran ayında bile bunalabilirsiniz.
Ben ideal zaman olarak Nisan’ı öneririm ama bu kadar nokta atışı ayarlayamayacaklar Mayıs veya Eylül’de de gidebilirler.
Kışlar ise pek soğuk değildir ama çok yağışlı geçer, yolların suyla dolup trafiğin tıkanması pek de nadir sayılmaz. Zaten eskiden, Seyhan Barajı yapılmadan önce sel ciddi bir tehlikeymiş ve can kaybına dahi neden olurmuş.
Adana’da şehrin her yeri doğal turunç ağaçları ile süslü. Sonradan ithal edilip eklenen palmiyelerden de çok sayıda göreceksiniz ama esas doğal bitki örtüsü bu turunç ağaçları. Hala da meyve veriyorlar, üstelik hiçbir özel tarım faaliyeti istemeden. Turunç doğrudan yenilmeyecek kadar ekşi olsa da salataya veya lahmacuna sıkılıyor.
Ayrıca nisan ayı içerisinde Adana’da Portakal Çiçeği Festivali de yapılıyor.
Aralık ayında ise Kebap – Şalgam Festivali düzenleniyor. Hangi gün olacağı her sene değiştiği için festivallere katılmak istemeniz halinde internetten tam tarihine bakmanızı öneririm.
Ben Ankara’ya taşınana değin atkım, berem, eldivenim yoktu ki biz Adanalılar kolay üşürüz. Dolayısıyla en soğuk zamanda bile bunlara ihtiyaç duymazsınız ama yağmurluk ile şemsiye valizinizde muhakkak bulunsun.
Nisan ile Ekim arasında gidecekler ise kısa kollu giysiler götürsün; güneş kremini, şapkasını, güneş gözlüğünü ihmal etmesin. Hatta yaz aylarında kısa kollu giysiler bile bunalttığı için askılı giysi, şort ve sandaletten başka herhangi bir şey giymeniz pek mümkün değil.
Dönüşte de cezerye, karakuş, şalgam, salça gibi Adana lezzetlerinden taşımak için valizinde yer olsun.
Adana Osmanlı zamanından beri birçok farklı kültürün bir arada yaşadığı bir kent. Toroslardan inip şehre yerleşen Yörükler, bataklıkların kurutulmasının ardından genişleyen Çukurova’dan toprak dağıtılarak burada tarımın gelişmesi için padişahın fermanıyla Doğu Akdeniz kıyılarının her köşesinden buraya gelip yerleşen Araplar ve Bizans’ın ülkelerini ele geçirmesinin ardından İmparator Konstantin Monomachos’un emriyle göçe zorlanıp burada iskan edilen Ermeniler asırları aşan bir mozaik oluşturuyor.
Daha sonra ABD İncirlik Askeri Üssü de açılınca Amerikalılar da bu mozaiğe eklendi. Hem Amerikan askerlerin kent merkezindeki çarşılara, restoranlara gelmesi hem de Türk esnafın İncirlik’te mağaza açmasıyla birlikte etkileşim arttı, birçok Türk-Amerikan evliliği de oluyor.
Çok yönlü her kent gibi Adana da bu sayede inanılmaz sayıda önemli sanatçı çıkarmış. İnce Memed serisinde olsun, Sarı Sıcak’ta olsun, birçok tiyatro oyununda olsun Çukurova’da tarımın zorluklarını, toplumsal sıkıntıları ve elbette sıcak ile sıtmayı anlatan Yaşar Kemal muhtemelen bunlar arasında en öne çıkan isim.
Bir diğer önemli yazarımız olan Orhan Kemal de Adanalı.
Yine Adanalı olan Muzaffer İzgü filme de çekilmiş olan Zıkkımın Kökü adlı romanında Adana’da geçen çocukluğundan yola çıkarak kentin eski günlerini ve kültürünü detaylı ve duygulandırıcı biçimde anlatır.
Haluk Levent, Feridun Düzağaç, Murat Kekilli ve Yaşar ise Adanalı ünlü müzisyenler.
Sinema sanatındaki Adanalılar da Yılmaz Güney, Şener Şen ve babası Ali Şen.
Gazeteci Nebil Özgentürk’ün de Adana doğumlu olduğunu not düşeyim.
1969 yılından beri şehirde Altın Koza Film Festivali düzenleniyor (ama 1974 ile 1992 arasında yapılamamış).
Adana hala kullanılan en eski şehir ismine sahip. Sümer döneminden kalma kil tabletlerden oluşan Gılgamış Destanı’ndan, tam olarak şimdiki biçimiyle geçiyor.
Ayrıca Hititlerin Boğazköy belgelerinde ve Homeros’un İlyada adlı eserinde de aynı isimle yer alıyor.
Adana’da en sık anlatılan hikaye, ismin kökeninin Antik Yunan mitolojisinde yer alan gök tanrısı Uranus’un oğlu Adanus’a dayandığı, onun gelip Seyhan Nehri kenarında şehri kurduğu şeklindedir.
Kronolojik açıdan daha kuvvetli bir diğer iddia ise Antik Mezopotamya mitolojisindeki gök gürültüsü tanrısı Adad’dan geldiği yönünde. Bu kadar sıcak bir kentle uyumsuz gibi gelebilir ama kışlar bu bağlantıyı makul gösterecek kadar yağışlı geçiyor.
Yemekler hakkında detaylı bilgiyi ise Adana Lezzetleri adlı yazımda bulabilirsiniz. Sizin de Adana gezinizi uzun tutmanızı öneririm, bu şehir hem gözünüze hem damağınıza hitap edecek. İyi tatiller!