Balıkesir’in ülkemizdeki en güzel şehirlerden biri olması sürpriz bir bilgi değil. Şehir diyoruz, pek çok yere göre gelişmiş olduğunu da biliyoruz fakat bozulmayan bir kasaba ruhu olduğu da gerçek. Belki de bu ruh, Balıkesir’i güzel ve keyifli kılıyor.
Balıkesir’de yapılacak aktiviteler konusunu açınca aklınıza pek çok şey gelecektir, gelmelidir de… Kaz Dağları’nın sarıp sarmaladığı, Kuzey Ege Denizi‘nin çevrelediği bu muhteşem yer, size tahminlerinizin üstünde bir tatil yaşatabilir.
Balıkesir, antik çağlardan bugüne kadar yerleşim yeri olarak tercih edilen bir yer. Bu yüzden de inanılmaz bir tarihi mirasa sahip.
Bergama Krallığı olarak bilinen bir imparatorluğun ardından Roma ve Bizansların, Selçuklukların, Karesilerin, Osmanlıların ve son olarak Cumhuriyet döneminin gözde yerleşim yeri olmuştur. Bu topraklarda tarihi alan gezme konusunda asla zorluk çekmezsiniz. Her ev, her yapı, bu yaşanmışlıkların bir yansımasıdır.
İlk olarak, tarihi ziyafet sunan yapılara göz atalım:
Arkeolojik kazılar sırasında pek çok eser çıkarılmış ve hâlâ çıkarılmaya devam ediliyor. Eserlerin pek çoğu da Bursa Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.
Antik kentin içinde ise; nekropolis, gravür ve çizimler, sur ve Roma villası kalıntıları gibi eserleri görebilirsiniz.
Pazartesi dışında her gün açık olan müzeyi 09.00-17.00 saatleri arasında ücretsiz olarak ziyaret edebilirsiniz.
Ayvalık’ın en turistik yerlerinden biri olan Şeytan Sofrası yamaçlarına kurulmuş olan Tımarhane Adası ve üzerindeki manastır görülmesi gereken tarihi yapılardan biri.
Rumların yaşadığı dönemde Agia Paraskevi olarak anılırken, Türkler yaşamaya başladığında ‘Taşlı Manastır’ demeye başlamışlar.
Elde edilen bilgilere göre bu bölgede bulunan doğal güzellikler ve rüzgârın kendine has sesi, ruhsal bozukluklar yaşayan insanlara çok iyi geldiği için terapi ve tedavi merkezi kurulmuş. Adının Tımarhane Adası olması da bu yüzdendir.
Ayvalık ve çevresinden kolayca ulaşabileceğiniz bir konumdadır. İstediğiniz gün ve saatte ziyaret edebilirsiniz.
Bölgenin en az bilinen tarihi alanlarından biridir Daskyleion Antik Kenti. Kuş Cenneti yakınlarında yer alan kentin bulunduğu alan, 5 bin yıl öncesinden itibaren pek çok insan topluluğu ve millete yuva olmuştur.
Jeopolitik konumu gereği her zaman etkin olan Daskyleion’da önemli sur, agora kalıntıları, çizimler ve sembollere ev sahipliği yapıyor. Buradaki kazılarda bulunan eser, obje ve kalıntılar, Bandırma Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.
Antik kenti her gün 08.00-19.00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz. Giriş ücreti bulunmamaktadır.
Cunda’nın en önemli sembollerinden biri haline gelmiş olan Taksiyarhis Kilisesi, Ortodoks Cemaati tarafından 1873 yılında inşa ettirilmiştir. Neo klasik mimarinin izlerini taşıyan bu kilise hem tarihi hem de mimarisiyle özel yapılardan biri.
2011 yılında Rahmi Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı tarafından restore edilen kilisede düzenlenen sanatsal etkinliklere denk gelirseniz kaçırmamanızı tavsiye ederiz.
Olağan günlerde de 09.00-17.00 saatleri arasında ziyarete açıktır. Giriş ücreti 60 TL’dir.
Bu coğrafya doğa konusunda oldukça cömert ve gösterişli. Bu özelliklerinden dolayı binlerce yıldır önemli bir yerleşim alanı olmayı başarmıştır. Bunun en büyük kanıtı da Kaz Dağları’dır.
Antik dönemlerde İda Dağı olarak bilinen bu fevkalade güzellik; ziyaretçilerine bol oksijen, sessizlik, huzur, mis kokular vadediyor.
Milli Park’ı gezmek için rehberlik hizmeti almanız zorunludur. Zeytinli ilçesinde konuyla ilgili gerekli bilgi ve hizmeti alabilirsiniz.
Bireysel gezmek için Hasan Boğuldu Piknik Alanı içinden giriş yapabilirsiniz.
“Kazdağı Milli Parkı sınırları içerisinde nereleri görmeliyiz?”
266 kuş türüne ev sahipliği yapan, ülkenin en küçük fakat en renkli milli parkı olan Kuş Cenneti’ni ziyaret etmeden olmaz.
1938 yılında Prof. Dr. Curt Kosswig tarafından keşfedilen bu harikulade alan, titiz çalışmalar sonucunda bugünkü haline kavuşmuştur. Buraya gelip kuşları gözlemleyebilirsiniz.
Her gün 09.00-18.00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz. 65 yaş üstünün ücretsiz girdiği parkın diğer yaş grupları için giriş ücreti 35 TL’dir.
Adatepe Köyü, 1980’lere kadar terk edilmiş bir köyken o dönemin İstanbullu entelektüel çevresi tarafından keşfedilerek günümüzdeki haline gelmiştir.
Bu insanlar köye gönül vermiş ve her detayına kendi imkânlarıyla emek verip, her evi, aslına uygun şekilde restore etmişlerdir.
Buraya geldiğinizde her sokağını gezmeli, her evi incelemeli ve köyün keyfini sürmelisiniz. Zeytin Müzesi’ne gidip zeytinyağı üretim sürecini görebilir, zeytinyağı içerikli ürünlerden alabilirsiniz. Ayrıca, meşhur Taş Mektep’i de görmelisiniz.
Popüler olsa da güzelliğinden ödün vermeyen Cunda ve Ayvalık’ı doya doya gezmelisiniz.
Ayvalık’ta orijinal Ayvalık tostunu yemeli, birbirinden güzel mimaride inşa edilmiş Rum evleriyle sarmalanmış sokaklarında yürümeli, damla sakızlı Türk kahvesini ve kurabiyesini tatmalı, Sarımsaklı’da denize girmeli, Şeytan Sofrası’nda manzaraya kendinizi bırakmalısınız. Ve tabii Taş Kahve’de oturup bir kahve içmeden oradan ayrılmamalısınız.
Bir tekneyle ya da kara yolu üzerinden Cunda’ya geçmeli, kiliseler ve Rum evleriyle dolu sokaklarında uzun uzun yürümelisiniz.
Son dönemlerde açılan birbirinden kaliteli ve özel mekânları keşfe çıkmalısınız. Restorandan kahveciye kadar uzanan seçkinin her biri, sizi mutlu edecektir.
Balıkesir’e giderken Susurluk tostu ve ayranı ile bir buluşma ayarlayacaksınız elbet. Ancak bir de Susurluk’un meşhur kaplıcaları olduğunu biliyor muydunuz?
Sonbahar ya da kış mevsimlerinde gelip Susurluk Kaplıcaları’nın şifalı sularına kendinizi bırakabilirsiniz. Bu bölgedeki suların romatizmadan, felce kadar iyi geldiği söylenir.
Bölgenin çarpıcı tarihi, önemli müzelerin var olmasını sağlamış durumda. 4 bin 500 metrekarelik alana yayılmış ve özel eserlerin ev sahibi olan Bandırma Arkeoloji Müzesi ilk görüleceklerden.
Milli Mücadele döneminde karargâh olarak kullanılan, 1923’te Atatürk’ün konakladığı ve günümüzde Kuva-yi Milliye Müzesi olan yapıyı mutlaka görmelisiniz.
Cunda’da bulunan ve 2007 yılında Rahmi Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı tarafından restore edilen Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı, tüm büyüleyiciliğiyle ziyaretinizi bekler.
Türkiye’deki ilk etnografya müzesi olan Tahtakışlar Müzesi’ne gidip Türkmenlerin hikâyesini öğrenebilirsiniz.
Tüm bunların yanı sıra, gezerken keşfedeceğiniz yolların, dükkânların, mekânların ve sokakların keyfini çıkarmayı da unutmayın. Çünkü her açıdan dolu dolu bir şehir olan Balıkesir’de keşfedilmeyi bekleyen çok şey var. He, tabii bir de meşhur höşmerim tatlısından yemeden dönmeyin.