Pek fazla kişi tarafından bilinmese de İç Anadolu bölgesi ülkemizdeki diğer coğrafi bölgeler gibi antik kent bakımından oldukça zengin.
Ayrıca eski yerleşim bölgelerinde yıkıntıların üst üste birikmesiyle oluşmuş ve içinde tarihi kalıntılar bulunduran höyükler de bu bölgeyi süslüyor.
Keşfedilmeyi bekleyen bu güzel şehirler, İç Anadolu bölgesinin ülkemizin tam ortasında yer alması sebebiyle herkesin rahatlıkla ulaşabileceği yerlerde bulunuyor.
Heyecan verici maceraların peşine düşerken burada verdiğim bilgilerin işinize yaraması dileğiyle.
Orta Anadolu’nun en eski köyü olarak bilinen Aşıklı Höyük, Aksaray’ın Gülağaç ilçesine bağlı Kızılkaya Köyü‘nün yakınlarında yer alıyor.
On bin yıllık geçmişe sahip bu köyde insanlar bin yıldan fazla bir zaman boyunca yaşayıp bitkileri ve hayvanları evcilleştirmişler.
Büyük bir tarihi öneme sahip Aşıklı Höyük’e geldiğinizde Anadolu’nun geleneksel bitişik düzendeki dörtgen planlı kerpiç mimarisinin en eski örneklerini görebilir, ayrıca dünyanın bilinen en eski beyin ameliyatının burada gerçekleştirildiğinin kanıtı olan kafatasını Aksaray Müzesi’nde ziyaret edebilirsiniz.
Burada on bin yıl önce yaşamış insanların konut biçiminin deneysel karşılıklarının yeniden inşa edilmiş olması ve bu yapıların içinde gezebilmek insanı gerçekten heyecanlandırıyor.
Aksaray’ın 30 km güneyinde Helvadere Kasabası’nda yer alan Mokissos Antik Kenti, Viranşehir ismiyle de biliniyor.
Henüz pek fazla keşfedilmemiş olan bu gizemli şehir Hasan Dağı’nın (Argaios) eteğinde, kral yolu üzerinde yer alıyor.
Roma ve Bizans Dönemlerinin en önemli şehirlerinden biri olan Nora Antik Kenti’nde günümüzde birçok kilise kalıntısı bulunuyor.
Bu kiliselerin kemerleri arasından Hasan Dağı’nın ihtişamını izlemek müthiş bir duygu kesinlikle.
Hem doğa yürüyüşü hem de antik kentleri gezmeyi seven biriyseniz burayı mutlaka keşfedin.
1998 yılında Konya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından birinci derece arkeolojik sit alanı ilan edilmiş olsa da bu antik kentte günümüze dek ayrıntılı bir arkeolojik çalışma gerçekleştirilmemiş maalesef.
Anadolu’da bulunan en büyük höyük olarak bilinen Puruşhanda (Puruşhattum) Aksaray’ın Yeşilova beldesinde bulunuyor.
Burası dört bin yıl öncenin en önemli maden üretim merkezlerinden biri olarak biliniyor.
700x600x20 metreküp hacme sahip höyüğün çevresini Aşağı Şehir sarmalıyor.
Gerçekleştirilen arkeolojik kazılarda, şehrin M.Ö. 2 bin yılının başlarında Asurlu tüccarlar tarafından kurulan en önemli pazaryerlerlerinden (Karum) birisi olduğu anlaşılmış.
Antik kentte üç adet anıtsal yapı bulunmuş. Bunlardan ilki olan Sarıkaya Sarayı’nda Acemhöyük kraliyet ailesinin yaşadığı düşünülüyor. Anadolu’nun en iyi korunmuş ve en zengin buluntularına sahip olan bu saray iki katlı ve günümüze kalmış alt katında 50 odası bulunuyor.
Kazılar, Hatipler Sarayı ve iki sarayın ortasında yer alan bir kamu binasını da ortaya çıkarmış.
Aksaray ilinin yazılı tarihinin ilk belgeleri olan mühür baskılarındaki (Bulla) yazılar şehrin tarihi açısından çok büyük bir önem taşıyor.
Kazılarda ortaya çıkarılan önemli arkeolojik kalıntılar Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Aksaray ve Niğde müzelerinde sergileniyor.
Frigya’nın başkenti olarak bilinen Gordion, Ankara’nın Polatlı ilçesinin Yassıhöyük Mahallesi‘nde yer alıyor.
Sakarya Nehri ve Porsuk Çayı’nın birleştiği yerin yukarısına kurulmuş bu antik kentimiz 2012 yılında UNESCO Geçici Dünya Mirası Listesi’ne girmiş.
MÖ 3000 yılına ait ilk yerleşim izlerine sahip olan bu şehir ismini Frigler’in kralı Gordias’tan almış.
Gordion, 1890 yılında Bağdat demiryolu çalışmaları sırasında iki Alman kardeş tarafından ortaya çıkarılmış.
Yapılan arkeolojik kazılarda kentin ana giriş kapısı, güney surları, güney kapısı ve çok sayıda tarihi esere ulaşılmış.
128 adet tümülüse ev sahipliği yapan Gordion’daki Midas Tümülüsü (Büyük Tümülüs), 53 metre yüksekliğiyle Anadolu’daki en büyük ikinci tümülüs.
Üç bin yıllık çam, sedir ve ardıç ağacı gövdelerinden oluşan Büyük Tümülüs’ün mezar odası dünyadaki günümüze ulaşabilmiş en eski ahşap yapı örneği olarak biliniyor.
Gordion Müzesi’nde sergilenen tarihi eserlerin çoğunluğu Midas Tümülüsü’nden çıkarılan kaseler, yazıtlar ve süsleme tuğlalarından oluşuyor.
M.Ö. 9. yüzyıla ait olduğu düşünülen dünyanın en eski çakıltaşı mozaikleri de bu müzede sergileniyor.
Giriş Ücretleri:
Gordion Müzesi Tümülüs ve Örenyeri’ne giriş ücreti 60 TL. Eğer Müzekartınız varsa bu güzel antik kenti ücretsiz bir şekilde gezebilirsiniz.
Ziyaret Saatleri:
Yaz dönemi 08:30 – 19:00, kış döneminde ise 08:30 – 17:00 saatleri arasında ziyaret edebileceğiniz
Eski Kral Yolu üzerinde yer alan Pessinus, günümüzde Eskişehir’in Sivrisihar ilçesinin Ballıhisar Köyü‘nde bulunuyor.
Ana tanrıça Kibele’ye ithafen kurulan bu antik şehir kendini tanrıçaya adayanların merkeziymiş.
Gökten indiğine inanılan Ana Tanrıça’nın taştan yapılmış heykeli (Baitylas) burada bulunuyormuş.
O zamanın insanlarını heyecandırsa da muhtemelen siyah bir meteor olan bu taşı Romalılar, Kartacalılar ile olan savaşı kazanabilmek için M. Ö. 204 yılında Roma’ya götürüp Magna Mater (Ulu Ana) olarak isimlendirmişler.
Antik kentin yakınlarında güvenilir ve kestirme olduğu için Roma ve Bizans dönemlerinde kullanılan Kral Yolu’nun kalıntıları hala görülüyor.
Kazılar sonucunda Pessinus’ta mabet, tiyatro ve çarşılar ortaya çıkarılmış.
Ortaya çıkan eserlerin bir kısmı Ballıhisar Köyü‘nde yer alan iki müzede, diğer kısmı ise Eskişehir Eti Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.
Çıkarılan eserlerin daha büyük olanlarını da Pessinus Depo ve Açık Hava Teşhiri’nde görebilirsiniz.
Giriş Ücretleri:
Ücretsiz
Ziyaret Saatleri:
Yaz döneminde 08:00 – 19:00, kış döneminde ise 08:00 – 17:00 saatleri arasında.
Karaman’ın Karadağ ilçesinin Madenşehir Köyü’nün sınırları içerisinde yer alan ve ‘Binbir Kilise’ olarak da bilinen antik kent, erken Bizans döneminden izler taşıyor.
Avrupa’dan Kudüs’e giden Hristiyan hacıların ziyaret ettikleri Binbir Kilise, geç antik dönemin en önemli üç dini merkezinden biriymiş.
Madenşehir Örenyeri’nde Binbir Kilise başta olmak üzere çok sayıda tarihi eser ve dini yapı bulunuyor.
Kılıç, Hitit, Roma, Erken Bizans, Selçuklu ve Osmanlı gibi birçok medeniyete ev sahipliği yapıp onlardan izler taşıyan bu bölgede dini yapılar dışında askeri ve sivil yapı kalıntılarına da rastlanıyor.
Köyde yer alan on adet kilise kalıntısından günümüze en iyi şekilde ulaşmış olan Büyük Kilise ve Çanlı Kilise’yi mutlaka gezin.
Ziyaret Saatleri:
08:00 – 19:00
Hititler’in Anadolu’da kurduğu ilk şehir olarak bilinen Kültepe, Kayseri’nin Erciyes Dağı eteklerinde Karahöyük Mahallesi‘nde bulunuyor.
M.Ö. 2 bin yılında kurulan Kaniş Krallığı’nın ve Anadolu’daki Asur ticaret kolonilerinin merkezi olan Kültepe, ismini höyüğün bulunduğu toprak tipinden alıyor.
Anadolu’daki ilk yazılı tabletler olan Kültepe Tabletleri, 2015 yılında UNESCO Dünya Belleği listesine alınmış.
Dönemin siyasi ve hukuki ilişkilerini gösteren mektuplar, senetler, mühürler ve anlaşma metinlerini içeren bu tabletler Asur çivi yazısı ile yazılmış.
Höyük ve onu çevreleyen ticaret bölgesinden (Karum) oluşan Kültepe Örenyeri’nde yönetim binalarının, dini yapıların, evlerin ve atölyelerin kalıntılarını görebilirsiniz.
Ayrıca arkeolojik kazılarda çıkarılan Asur, Genç Hitit, Helen, Roma, Pers ve Tabal dönemlerine ait çok sayıda tarihi eseri Kayseri Arkeoloji Müzesi’nde ziyaret edebilirsiniz.
Giriş Ücretleri:
Ücretsiz
Kırşehir’in Kaman ilçesinde yer alan Kaman Kalehöyük’te M.Ö. 3000 yıllarına kadar uzanan 4 ayrı tabakada iki binin üzerinde tarihi eser bulunuyor.
280 metre çap ve 16 metre yüksekliğe sahip bu höyükte 10.000 nüfuslu bir toplumun yaşadığı düşünülüyor.
Tipik bir Orta Anadolu yerleşkesi olan Kaman Kalehöyük, hem Eski Hitit Çağı’nda hem de Asur Ticaret Kolonileri Çağı’nda çok önemli bir merkezmiş.
Prens Takahito Mikasa, 1986 yılında ilk kazmayı vurarak höyükteki arkeolojik kazı çalışmalarını başlatmış. Höyükteki kazılar da bu zamandan itibaren Dr. Sachihiro Omura başkanlığında yürütülüyor.
Eşi Masako Omura ile birlikte müthiş bir özveriyle gerçekleştirdikleri kazı çalışmalarının bir başka meyvesi de Kaman Kalehöyük Arkeoloji Müzesi. Kazı alanından çıkarılan tarihi eserleri görebileceğiniz bu müzede çok güzel bir Japon bahçesi bulunuyor.
Eşiyle birlikte oluşturdukları bu muazzam bahçe içerisinde kiraz ağaçlarından tutun gölün içerisinde bulunan Japon balıklarına kadar her şey var.
Japon Prensi Takahito Mikasa anısına yapılan Mikasanomiya Anı Bahçesi’nde 5 türü Japonya’dan getirilen 33 türden 16 bin adet ağaç bulunuyor.
Müze, 2011 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde düzenlenen yarışmada bu güzel bahçe sayesinde ‘En İyi Yeşil Müze’ (Green Good Design) ödülünü almış. Ülkemizi güzelleştiren bu özel insanlara minnet duymadan edemedim.
Giriş ücreti ise yabancı turistler için 3 Euro iken yerli turistler Müzekart ile ücretsiz bir şekilde müzeyi gezebiliyor.
2012 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınan Çatalhöyük, Konya’nın Çumra ilçesinde yer alıyor.
9400 yıllık tarihe sahip bu höyük Neolitik Dönem’e ait en eski yerleşim yerlerinden.
Çatalhöyük’ün diğer Neolitik yerleşimlerinden en önemli farkı köy yerleşmesini aşıp kentleşme evresini yaşamasıymış.
8 binin üzerinde insanın yaşamış olduğu höyük tarım yapan ilk insan topluluklarına ev sahipliği yapmış.
18 yapı katı bulunan höyük, Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrılıyor.
Doğu kısmında Neolitik, Batı’da ise Kalkolitik Çağ’da yerleşim görülüyor. Binalar yapılırken kerpiç, ağaç ve kamış kullanılmış.
Bitişik bir biçimle inşa edilmiş evlerin arasında sokak bulunmuyor ve evlere çatılarda bırakılan açıklıklara yerleştirilen taşınabilir merdivenle giriliyor.
İlk ev mimarisi, ilk manzara resmi ve ana tanrıça kültü gibi değerli birçok kalıntısıyla İç Anadolu’nun en önemli antik kentlerinden biri olan Çatalhöyük’ü herhangi bir ücret ödemeden gezebilirsiniz.
Ayrıca Çatalhöyük kazılarında çıkarılan eserlerin sergilendiği Konya Arkeoloji Müzesi ve Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde ziyaret ederek bu muazzam şehir hakkında detaylı bilgiye sahip olabilirsiniz.
Giriş Ücretleri:
Ücretsiz
Türkiye’nin kazılan en büyük yeraltı şehri olan Derinkuyu Yeraltı Şehri, Nevşehir’in Derinkuyu ilçesinde bulunuyor.
Bir tesadüf eseri 1963 yılında bulunan ve dört yıl sonra ziyarete açılan 60 metrelik bir derinliğe sahip bu yeraltı şehrinde 52 adet içme suyu kuyusu bulunuyor, şehrin ismi de buradan geliyor.
Asur kolonilerine ait izlerin bulunduğu bu gizli şehirde 2. yüzyılda Roma zulmünden kaçan ilk Hrıstiyanlar yaşamış. Bu insanlar artık ne kadar korktularsa bulunmamak için yer altında yaşamaya başlamışlar.
Bu yer altı şehrinde uzun süre yaşadıkları için havalandırma bacaları, şarap imalathaneleri, kiliseler, manastırlar, tuvaletler ve toplantı odaları inşa etmişler.
Besi hayvanı ve yiyecek depolarıyle birlikte 20.000 insanı barındırabilecek büyüklüğe sahip olan bu şehir, 8 kattan oluşuyor.
Şehirde yer alan misyonerler okulu, günah çıkartma yeri ve vaftiz havuzu en ilgi çeken yerlerin başında geliyor.
Bilinen en eski akıl hastanesinin de burada olduğu düşünülüyor.
Kapalı ve dar bölgelere sahip yer altı şehrini gezerken klostrofobik olan kişilerin kendilerine dikkat etmesini öneriyorum.
Giriş Ücretleri:
300 TL (Müzekart ile ücretsiz)
Niğde’nin Bor ilçesinin Kemerhisar kasabasında yer alan Tyana Antik Şehri, M.Ö.1680 yılında kurulmuş.
M.S. 1. yüzyılda Filozof Apollonius‘un doğum yeri ve Roma Kolonisi olan bu kent Kapadokya bölgesinde yer alıyor.
Kemerhisar ismi Roma havuzu olarak bilinen antik havuza hayat veren kaynak suyunun Roma Devri’nde yapılan su kemerleriyle taşınmasından dolayı verilmiş.
1,7 kilometre uzunluğundaki su kemerleri M.S. 2. ve 3. yüzyılda yapılmış.
Sarayları, tapınakları ve su kemerleriyle Roma döneminde (M.Ö.30 – M.S. 395) önemli bir yerleşim merkezi haline gelen bu şehirde günümüzde toprak üzerinde görebileceğiniz tek kalıntı su kemerleri.
Bölgede yapılan kazılar sonucunda çıkarılan eserlere Niğde Müzesi’nde ulaşabilirsiniz.
Tarihteki ilk yazılı antlaşmanın (Kadeş) yapıldığı yer olan Sarissa Antik Kenti, Sivas’ın Altınyayla ilçesinin Başören Köyü‘nde yer alıyor.
Şehri çevreleyen surlar yüzünden yöre halkı tarafından Kuşaklı olarak isimlendirilmiş.
3500 yıllık bir Hitit kenti olan Sarissa’daki kazılarda şimdiye kadar bilinen en büyük Hitit tapınaklarından C binasına, kralın sarayına, ilk bira imalathanesine, şehrin güney ve kuzeybatı sur kapılarına ulaşılmış.
Ücretsiz olarak gezebileceğiniz Sarissa Antik Kenti, Hititlerin en büyük dini merkezlerinden biriymiş.
Şehirde bulunan 52 tabletin bir kısmı sağlam, diğer kısmı ise kırılmış ve parça halinde. Üzerindeki yer alan metinlerin çözümlemelerine göre 3 tanesinin bayramla, 12 tanesinin kült envanteriyle, diğerlerininse fal metinleriyle ilgili oldukları saptanmış. Demek ki o zamanlardan beri fal baktırmaya bir merak var.
İkiz Boğa Ryhton heykeli gibi Sarissa Antik Kenti’nden çıkan eserleri görmek isterseniz Sivas Etnografya Müzesi’ne uğramayı unutmayın.
Yozgat’ın Sorgun ilçesinin Şahmuratlı Köyü‘nde yer alan Pteria Antik Kenti, dört bin yıllık bir tarihe sahip.
Şehrin M.Ö. 600 yıllarında Medler tarafından kurulduğu düşünülse de 2003 yılında gerçekleştirilen kazı çalışmalarında bulunan Frigce yazıtlar şehrin bir Frig yerleşimi olabileceğini de gösteriyor.
Şehirden çıkarılan kurt ve köpek betimli kemik üzerine yapılmış plaka, bir mobilyaya ait fildişi süsleme parçası, öğütme taşları, yanmış tohum ve mutfakta kullandıkları çanak ve çömlek parçaları Pteria’nın geçmişine ışık tutuyor.
Kentin yaklaşık 7 kilometre uzunluğundaki sur duvarları, 2,5 kilometrekarelik bir yerleşim alanı oluşturuyor.
Siz de yolunuz Yozgat’a düşerse bu güzel açık hava antik kentine uğramadan geçmeyin.
M.Ö. 3000 yılına uzanan bir geçmişi olan Alişar Höyüğü, Yozgat’ın Sorgun ilçesinin Alişar Köyü‘nde bulunuyor.
Güneyinde yer alan Kültepe gibi burası da M.Ö. 2000 yılında Asurlu tüccarların merkezi haline gelmiş. Sonrasında ise şehir yarı efsanevi Hitit kralı Anitta’nın istilası sonucu yıkılmış.
M.Ö. 1400-1200 yılları arasında Ankuwa isimli bir taşra kasabası olduğu düşünülen Alişar, M.Ö. 12. yüzyılda yakılmış. Bu olaylardan sonra şehri ele geçiren Frigler, Alişar yakınlarında Kerkenes’te yukarıda anlatmış olduğum antik kenti kurmuşlar.
30 metre olan yüksekliği ile Anadolu’nun büyük höyüklerinden biri olan Alişar Höyüğü, 520×350 metre ölçülerine sahip.
Şehirde beş farklı tarihi devre ait kalıntılar görülüyor. Bunların Selçuklu, Bizans, Roma, Helenistik, Frig, Hitit İmparatorluk, Eski Hitit Dönemi ve Kalkolitik Çağ kültürlerine ait oldukları bulunmuş.
Höyükten çıkarılan kalıntılar Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergileniyor.
Tarihlerinden de bahsederek derlemeye çalıştığım İç Anadolu’da yer alan bu antik kentleri sağlıklı günlerde gezmeniz ve beğenmeniz umuduyla.