Kategoriler EgeYurt İçi

İzmir’deki Antik Kentler

Doğası, denizi, dağı, taşıyla ülkemizin en güzel şehirlerinden olan İzmir boynuna bir gerdanlık gibi taktığı antik kentleriyle de adeta ışıldıyor.

Doğal güzelliğini tarihi değerleriyle taçlandıran İzmir’de gezip görülmesi gereken birçok antik kent mevcut.

Bunlardan kimileri hem ülke hem de dünya çapında bir üne sahipken kimileri de kendi köşesine çekilmiş vakur bir edayla üzerinde olduğu toprağın bekçiliğini yapıyor. Hal böyle olunca İzmir’de her taşın altından asırlarca yaşamış büyük uygarlıklar ve onların kentleri çıkıyor.

Bu yazımızda İzmir’in antik kentlerini sizler için derledik.

1) Efes Antik Kenti, Selçuk

UNESCO Dünya Miras Listesi’nde bulunan İzmir Efes Antik Kenti, Selçuk ilçesi sınırları içerisinde bulunuyor.

Efes Antik Kenti, İzmir’de gezilecek yerler listesinin de en başında yer alan tarihi eserlerimizden.

Antik dönemin en önemli uygarlıklarından olan Efes döneminin bilim, sanat, kültür merkeziymiş. Dünyanın 7 harikasından biri olan Artemis Tapınağı’nı bünyesinde barındıran Efes Antik Kenti dünya çapında bilinen değerlerimizden.

100 seneden bu yana kazıların devam ettiği Efes Antik Kenti’nde her biri mimari bir şaheser olan birçok yapı bulunuyor.

Celcus Kütüphanesi, Kral Yolu, Yamaç Evler, Antik Tiyatro ve daha birçok görkemli yapı Efes Antik Kenti içerisinde ziyaretçilerini bekliyor.

Efes Antik Kenti kuruluş tarihi tam olarak bilinmese de Milattan Önce 9000’lere uzanan geçmişiyle ülkemizdeki en kadim mekanlardan biri. Hatta hala devam eden kazılarda antik kentte Cilalı Taş Devri’ne ait izlere de rastlanmış.

Antik Çağ’da doğunun batıyla kucaklaştığı bir noktada yer alan Efes, liman kenti oluşunun getirdiği ayrıcalıkla Roma Devleti’nin Asya’daki başkenti haline gelmiş.

Roma döneminde nüfusu 200.000’i aşan bu görkemli kentte bugün görülen kalıntıların çoğu Roma döneminden kalma.

Antik kente iki farklı kapıdan giriş sağlanıyor. Kapı tercihi size kalmış. Kapıdan girdikten sonra ise sizi tarih, kültür, mimari, sanatla ilmek ilmek işlenmiş bir atmosfer karşılıyor.

Efes Antik Kenti içerisinde ziyaret edilebilecek birçok yer mevcut.

Biz gezinize Liman Caddesi’nden başlamanızı tavsiye ediyoruz. Antik kentin en uzun caddesi olan Liman Caddesi zamanının tüm ihtişamını gözler önüne seriyor. Caddede yürürken kendinizi geçmiş dönemlerdeki bir geçitte hissediyorsunuz.

Liman Caddesi’nin kuzeyinde ise Meryem Kilisesi bulunuyor. İseviliğin ilk 7 kilisesinden biri olmasından dolayı Hristiyanlarca oldukça kutsal bir mekân. Ayrıca Katolikliğin doğduğu yer olarak da Meryem Kilisesi gösteriliyor.

Gelelim Efes’in en ünlü yerine. Celcus Kütüphanesi! Harabeler içerisinde günümüze kadar en sağlam gelmeyi başarmış yapı olan Celcus Kütüphanesi heybeti ve estetiğin zirvesindeki mimarisiyle görenleri büyülüyor. Bünyesinde barındırdığı 14 bin kitap ile döneminin en zengin kütüphanesi olan Celcus Kütüphanesi başta Herakleitos olmak üzere birçok ünlü bilim adamının yetişmesini sağladı.

Efes Antik Kenti’ne Nasıl Gidilir?

Efes Antik Kenti içerisindeki görülecek yerler saymakla bitmiyor. Bu büyük hazineyi nasıl ziyaret edebilirim diye soruyorsanız hemen cevaplayalım.

Öncelikle İzmir’den Selçuk’a ulaşmanız gerekiyor.

İzmir Otogarı’ndan kalkan otobüslerle Selçuk’a ulaşabilirsiniz. Bunun dışında İzmir içerisinden kalkan İZBAN’la da ulaşım sağlayabiliyorsunuz.

Selçuk’a ulaştıktan sonra ise Efes dolmuşlarına binmeniz yeterli.

Efes Antik Kenti Giriş Ücretleri

Efes Antik Kenti’ne girişler 400 TL fakat Müzekart kullanabiliyorsunuz.

2) Bergama Antik Kenti, Bergama

İzmir’e 100 km uzaklığındaki Bergama ilçesi sınırlarında bulunan antik kent 8.500 yıllık geçmişiyle en eski uygarlıklar arasında yer alıyor.

Orta Çağ’da oldukça stratejik bir konuma sahip olan Bergama Antik Kenti konumunun yanına bir de eşsiz doğası eklenince bu bereketli topraklar birçok uygarlığa yurt olmuş.

Bergama Krallığı’nın da başkenti olan antik kent birçok bilimin de ilk kez doğduğu toprak olarak kabul ediliyor.

Tıp ilminde kullanılan ilk aletlerin Bergama ve çevresinde yapılan kazılarda çıkmış olması da Bergama Antik Kenti’nin tıbbın anası olduğu iddiasını doğrular nitelikte. Antik kentte müzik, çamur banyosu, güneş, spor gibi alternatif tedai yöntemleri kullanılmış.

Bunun yanında tarihin en büyük hastanesi olan Asklepion Bergama Antik Kenti’nde kurulmuş ve ilk psikoterapi burada yapılmış.

Neredeyse her alanda ilklere öncülük yapan Bergama Antik Kenti 2014 yılından bu tarafa UNESCO tarafından koruma altında.

Öte yandan Birlemiş Milletler tarafından “Akdeniz’de Ortak Öneme Sahip 100 Tarihi Sit” alanının içerisinde Bergama Antik Kenti de bulunuyor.

Antik kent içerisinde gezilecek birçok alan mevcut.

Bunların başında ise Asklepion Sağlık Merkezi geliyor. Psikoterapi ve değişik tedavi yöntemlerinin uygulandığı sağlık merkezi başarılarından ötürü Bergama Antik Kenti’nin ölümün girmediği yer olarak ünlenmesini sağlamış. Hatta Hipokrat ve Galen gibi ünlü hekimler Asklepion Sağlık Merkezi’nde yetişmiş.

Günümüzde tıbbın ve eczacılığın sembolü olarak kullanılan yılanlı sütun da ilk kez Asklepion Sağlık Merkezi’nde inşa edilmiş.

Bu sembolün ortaya çıkış hikayesi ise şöyle anlatılır. Bir gün şifa bulmak için Asklepion’a gelen bir hasta hastanenin girişindeki bir taş oyuğundan iki yılanın süt içtiğini görmüş. Yılanlar içtikleri sütü zehirleriyle buluşturup oyuğun içerisine geri boşaltıyormuş. Hastanın derdi o kadar çaresiz görünüyormuş ki Asklepion’daki hekimler ona iyileşemeyeceğini söyleyip geri yollamışlar. Hasta ise bir an evvel ve acısız ölmek için yılanların zehriyle karışmış sütü içmiş. Fakat ölmeyi beklerken bir anda iyileşmiş. Bunu gören ünlü hekim Galen ise Asklepion’un simgesi olarak yılanlı sütunu seçmiş.

Bergama Antik Kenti hastanesiyle olduğu kadar kütüphanesiyle de ilklerin merkezi.

Döneminin en zengin kütüphanelerinden olan Bergama Kütüphanesi bünyesinde tam tamına 200 bin adet el yazması eser bulunduruyordu. Bu eserlerin en önemli özelliği ise parşömenlere yazılı olmasıydı.

Bergama Kütüphanesi’ndeki parşömenlerin tarihteki en eski parşömenler olduğu söyleniyor. Parşömenin ortaya çıkışı ise bir rekabet hikayesine dayanıyor. Dönemin bir diğer büyük kütüphanesi olan İskenderiye Bergama Kütüphanesi’nin gittikçe zenginleşmesi üzerine Bergama Kütüphanesi’ne papirüs temin etmekten vazgeçmiş. Çünkü Bergama Kütüphanesi’nin gidişatı dönemin en büyük kütüphanesi olma yönündeymiş. Bunun üzerine Bergamalılar bilimden vazgeçmedikleri gibi papirüse alternatif materyaller aramışlar. Uzun uğraşlar ve denemeler sonucu hayvan derisinin üzerine de yazı yazılabildiğini keşfetmişler ve bu yeni malzemeye parşömen demişler.

Bu eşsiz kütüphane, Roma döneminde Mısır kraliçesine hediye edilmiş.

Birçok ilkin başkenti olan Bergama Antik Kenti’nde gezip görülmesi gereken daha birçok yer mevcut.

Bergama Antik Kenti’ne Nasıl Gidilir?

Ulaşım otogardan kalkan Bergama minibüsleri ya da İzmir içerisinden 835 numaralı otobüsle sağlanabilir.

Bergama Antik Kenti Giriş Ücretleri

Bu kültür ve medeniyet hazinesine girişler 250 TL. Fakat Müzekart+ sahipleri bir yıl boyunca sınırsız bir şekilde gezebiliyor.

3) Agora Antik Kenti, İzmir

Agora kelimesinin kökenine bakıldığı çarşı, meydan, pazar yeri gibi anlamlara geldiği görülüyor.

Agora Antik Kenti zamanında Efes ve Bergama Antik Kentleri kadar önemli bir konuma sahipmiş.

Roma İmparatorluğu’na bağlı olan Agora tam 3 kez Roma imparatoru adına tapınak inşa etmiş.

Bu inşa edebilme gücü aslında dönemin en prestijli hakkına sahip olmanın bir sonucu. Neokoros denen Roma imparatoru için tapınak yapma hakkı yalnızca prestijli ve önemli şehirlere verilirmiş.

İzmir’deki bu kadim yapı Agora Ören Yeri adıyla bilinse de kimileri tarafından Smyrna Antik Kenti olarak da isimlendiriliyor.

Geçmişte agora denen yerler alışverişin olduğu, konuşmaların yapıldığı geniş meydanların bulunduğu, dönemin siyasi ve politik faaliyetlerinin yürütüldüğü yerlermiş. İzmir’in en büyük agorası ise Konak’ta bulunuyor.

Antik kentte stadyum, tiyatro gibi yapılar da mevcut lakin bu tarihi değerler maalesef çarpık kentleşmeye kurban gitmiş.

Üzerinde gecekonduların bulunduğu yapılardan tiyatronun bulunduğu alan kamulaştırılarak üzerinde bulunan evler yıkılmış.

Tiyatro için yapılan kazılar bittiğinde bu tiyatronun dünyanın en geniş kapasiteli tiyatroları arasında olacağı söyleniyor.

Agora Antik Kenti’ne Nasıl Gidilir?

Çankaya Metro İstasyonu’na 5 dakikalık bir yürüme mesafesinde bulunan antik kente metroyu kullanarak kolaylıkla ulaşım sağlayabilirsiniz.

Agora Antik Kenti Giriş Ücretleri

Agora Antik Kenti’ne giriş için 18 TL ödemeniz gerekiyor ancak Müzekart sahibiyseniz ücretsiz gezme imkanına sahipsiniz.

4) Erythrai Antik Kenti, Çeşme

Ildırı’da bulunan antik kentin ismi Yunancada “kızıl kent” anlamına geliyor. Bu ismi almasının nedeni olarak ise yöredeki kırmızı topraklar gösteriliyor.

Antik Çağ’daki 12 İyon kentinin en önemlilerinden olan Erythrai tarih boyunca Lidyalılardan Perslere birçok farklı uygarlığın hakimiyetine geçmiş.

Zenginliğiyle adeta bir açık hava müzesi görünümüne sahip olan antik kentte birçok yer ziyarete açık.

Antik kent içerisinde Kybele Kayalıkları, Tiyatro, Athena Polias Tapınağı, Heroon ve Matrone Kilisesi gezilecek başlıca noktalardan. Özellikle antik kentin zirvesinde bulunan kilise gün batımında olağanüstü manzaralara sahne oluyor.

Erythrai Giriş Ücretleri- Erythrai Antik Kenti’ne Nasıl Gidilir?

Girişlerin ücretsiz olduğu Erythrai Antik Kenti’ne ulaşım sağlamak için öncelikle Çeşme’ye gelmelisiniz.

İzmir Otogarı’ndan Çeşme’ye kalkan otobüsler mevcut. Adnan Menderes Havalimanı’ndan ise Çeşme’ye HAVAŞ servislerinin seferleri bulunuyor.

Çeşme’ye geldikten sonra da Ildırı yönüne giden minibüslerle Erythrai Antik Kenti’ne ulaşım sağlayabilirsiniz.

5) Teos Antik Kenti, Seferihisar

Seferihisar’a yaklaşık 5 km uzaklığındaki Teos Antik Kenti Sığacık Mahallesi’nde bulunuyor.

12 İyon kentinden biri olan Teos’un kuruluş tarihi Milattan Önce 1080.

Related Post

İki yakası limanla çevrili olan Teos Antik Kenti’nde en dikkat çekici yapı Dionysos Tapınağı. Tapınak şehrin koruyucu tanrısı olduğuna inanılan Dionysos adına dönemin en büyük mimarı olan Hermogenes tarafından inşa edilmiş. Tapınağın su deposu ise bugün hala ayakta.

Antik kent içerisinde gezilecek başlıca yerler ise şöyle sıralanabilir: Antik tiyatro, Agora, Sarnıç, Antik liman…

Teos Antik Kenti Giriş Ücretleri

Giriş ücretinin 10 TL olduğu Teos Antik Kenti’ni Müzekart ile bir yıl boyunca sınırsız ziyaret edebilirsiniz.

Teos Antik Kenti’ne Ulaşım

Ulaşım sağlamak için ise önce Seferihisar’a gelmeniz gerekiyor.

İzmir Otogarı’ndan kalkan Seferihisar otobüslerine binerek Seferihasar’a, Seferihisar’dan Sığacık dolmuşlarına binerek de Teos Antik Kenti’ne ulaşabilirsiniz.

6) Kolophon Antik Kenti, Menderes

12 İyon kentinden biri olan Kolophon Antik Kenti İzmir-Gümüldür yolundaki Değirmendere’nin eteklerinde kurulmuş.

12 İyon kenti arasında deniz kenarında olmayan tek kent olan Kolophon Antik Kenti bu eksikliğinden ötürü diğer kentler arasında deyim yerindeyse boynu bükük kalmış.

Güçlü bir donanmaya sahip olmasına karşın deniz savaşlarında hep mağlup olan taraf olmuş.

Fakat Kolophon Antik Kenti’nin ünlü olduğu bir alan var. At yetiştiriciliği! At çiftlikleri ile ünlü olan kent antik dönemin ünlü sanatçılarından birçok ismi de yetiştirmiş.

Antik kente ulaşmak için İzmir-Seferihisar yolundan Gümüldür tarafına doğru yola çıkıp yol üzerinde bulunan Değirmendere’ye ulaşmanız gerekiyor. İzmir Otogarı’ndan kalkan Menderes otobüslerine binip Menderes’teki Değirmendere minibüsleriyle de antik kente ulaşım sağlayabilirsiniz.

7) Dios Hieron, Ödemiş

Ödemiş’e bağlı olan Birgi köyünün tarihteki adı olan Dios Hieron “Zeus’un Şehri” anlamına geliyor.

Bugün Birgi taş sokakları, tarihi evleri ve yapılarıyla ünlü olsa da köyde antik dönemden kalma kalıntıları görmek mümkün.

Antik Çağ, Selçuklu ve Osmanlı’nın kültür mozaiğiyle örülü dar sokakları adımlarken kendinizi geçmiş yüzyıllar arasında yolculuk yapıyormuş gibi hissedeceksiniz.

Birgi’ye yani nam-ı diğer Dios Hieron’a ulaşmak için Ödemiş’ten saat başı Birgi’ye kalkan minibüsleri kullanabilirsiniz. İzmir Otogarından’da saat başı Ödemiş otobüsleri mevcut.

8) Lebedos Antik Kenti, Seferihisar

Seferihisar ve Selçuk arasında bulunan Ürkmez köyünün zirvelerindeki antik kent, 12 İyon kentinden bir tanesi.

Tam olarak bilinmese de kuruluşunun milattan önce 7. yüzyılda olduğu tahmin ediliyor.

Antik Çağ’da sikke basmayan tek kent olan Lebedos dönemin sanatçıları tarafından “Terkedilmiş Köy” olarak adlandırılmış.

Maalesef Lebedos Antik Kenti’nden günümüze kadar gelebilmiş kalıntı sayısı oldukça az. Bunun yanında bakımsız hali de içler acısı.

Lebedos Antik Kenti’nden bugüne kadar gelebilen materyaller çömlek ve kentin etrafına saran sur duvarları. Surlar genel anlamda yıkılmış olsa de yer yer ayakta duran parçalarını görmek mümkün.

Lebedos Antik Kenti’ne ulaşım sağlamak için İzmir Otogarı’ndan Seferihisar otobüslerine binip Seferihisar’dan da Ürkmez minibüslerine binerek ulaşım sağlayabilirsiniz.

9) Myounnessos Antik Kenti, Seferihisar

Kuruluşu Milattan önce 500’lere uzanan Myounnessos, yörede Çıfıt Kalesi, Sıçan Adası gibi isimlerle de anılan bir ada.

Adanın kara ile bağlantısı zamanın etkisiyle yok olmaya yüz tutsa da deniz üzerinden adaya ulaşım sağlanabiliyor.

Ada üzerinde İlk Çağ’dan Osmanlı’ya kadar birçok dönemden kalma kalıntılar mevcut.

Myounnessos Antik Kenti “kent” olarak tabir edilse de arkeolog ve tarihçilerin yüzölçümünden ötürü buranın kasabadan daha büyük bir yerleşim yeri olamayacağını düşünüyor.

Antik kentte görülebilecek eser sayısı yok denecek kadar az.

Kentin karayla bağlantısı olan geçit enfes işlemelere sahip ancak da zamanla denizin altında kalarak dağılmış.

Myounnessos Antik Kenti’ne ulaşmak için önce Seferihisar’a gelmeniz gerekiyor. İzmir Otogarı’ndan kalkan Seferihisar otobüslerine binebilirsiniz.

Seferihisar’a geldikten sonra ise Sığacık’a ulaşmalısınız. Seferihisar’dan Sığacık’a sık seferlerle minibüsler mevcut. Sığacık limanından antik kente geçebilirsiniz.

10) Airai Antik Kenti, Urla

Urla’nın Demirciler Köyü yakınındaki antik kentin geçmişi hakkında aslında çok az şey biliniyor.

Airai kelimesinin “demirci çekici” anlamına geldiği söyleniyor.

Kente günümüze kadar ulaşabilmiş bir kalıntı mevcut değil. Yer yer sütunlar ve evlerin duvarlarında da sütun başlıklarına rastlanabiliyor.

Aslında kentte çok fazla tarihi kalıntının olduğu fakat bu kalıntıların daha Demirciler Köyü kurulmadan evvel deniz yoluyla kaçırıldığı söyleniyor.

Demirciler Köyü yakınındaki bu antik kenti görmek isterseniz önce Urla’ya ulaşmalısınız. Buradan Demirciler köyü minibüslerine binerek antik kenti yerinde görebilirsiniz.

11) Klazomenai Antik Kenti, Urla

12 İyon kenti arasında yer alan Klazomenai Antik Kenti’nin kuruluş tarihi milattan önce 4000’lü yıllara kadar uzanıyor. Fakat şehrin tam kuruluş tarihi milattan önce 1050.

Limantepe olarak adlandırılan bölgede bulunan antik kent içerisinde dünyada kurulan ilk zeytinyağı fabrikası olan Klazomenai Zeytinyağı İşliği bulunuyor. Bu fabrika tam tamına 2 bin 600 yaşında. Uzmanlar zeytinyağı fabrikasının kuruluşunu sürekli artan refah düzeyi olarak yorumluyor.

Bir dönem Pers hakimiyetinde bulunan Klazomenai Antik Kenti Perslerin başarılı ve hoşgörülü yönetimleri sayesinde tarihinin en refah dolu ve huzurlu zamanlarını yaşamış. Daha sonra işgaller ve isyanlar Klazomenai’yi sönük bir kente çevirmiş. Bu zamandan sonra da ada kenti olarak içe dönük bir hayat yaşamaya başlamış.

Urla sınırları içerisindeki antik kenti ziyaret etmek isterseniz Urla’ya ulaştıktan sonra Limantepe mevkiine giden araçları kullanabilirsiniz.

12) Metropolis Antik Kenti, Torbalı

Torbalı’ya 12 km uzaklığındaki Metropolis Özbey ile Yeniköy’ün arasında bulunuyor. İyon kentlerinin en önemlilerinden olan antik kentin ismi “Ana Kent” anlamına geliyor.

Bir dağın eteğine kurulu antik kent Küçük Menderes’in beslediği bir ovanın yanında bulunuyor.

Eski zamanlarda ovalar üzerine yerleşim yerleri kurulmazmış. Sebebi ise bu bereketli toprakları tarım amacıyla kullanmakmış.

Antik kentin geçmişi yaklaşık 5 bin yıl öncesine, Tunç Çağı’na dayanıyor. Fakat Metropolis en ihtişamlı zamanını Roma döneminde yaşamış. Bu ihtişamlı dönem Metropolis’in çehresine de yansımış ve kent ticaret ve tarım kenti olarak parlamaya başlamış. Metropolis’te üretilen tarım ürünleri Efes’e taşınarak buradaki limandan dünyaya dağıtılmış.

Elbette bu görkemli zamanların sonu gelmiş. Roma İmparatorluğu’nun yavaş yavaş çökmesiyle Metropolis de gerilemeye başlamış. Fakat birkaç yüzyıl deyim yerindeyse idare etmiş. En sonunda istilaya uğramış. Akınlar, savaşlar, istilalar ana kentin yüzünde elbette yara açmış.

700 sene esaret ve zorbalık altında kalan Metropolis 14. yüzyılda Aydınoğulları’nın egemenliği altına girmiş. Bu tarihten sonra yaraları sarılıp eski güzelliğine kavuşan antik kentin adı da zamanla Torbalı olmuş.

Kazı çalışmalarının 1970 yılından bu yana devam ettiği Metropolis’te kazmanın vurulduğu yerden tarih fışkırıyor.

Kentin en tepe noktası Akropolis olarak adlandırılıyor. Burası aynı zamanda Metropolis’in en eski bölümü.

Akropolis’te savaş tanrısı adına inşa edilmiş bir de tapınak bulunuyor. Metropolis’in antik tiyatrosu da günümüze kadar gayet sağlam gelen yapılardan. Tiyatrodaki seyircinin oturduğu tribünler diğer antik kentlerden farklı olarak mermerden inşa edilmiş.

Fakat Metropolis’in en göz alıcı yapısı şüphesiz ki hamamı. Ülkemiz sınırları içerisindeki en iyi korunmuş hamamlardan olan Metropolis Hamamı farklı bölümlerden ve masaj odalarından oluşuyor.  Bu bölümleri bugün hala görebilmeniz mümkün.

Metropolis’e ulaşım sağlamak için İzmir Otogarı’ndan Torbalı otobüslerini kullanabilir ya da İzmir içerisinden ESHOT’a binebilirsiniz. Torbalı’ya ulaştıktan sonra minibüsler sizi Metropolis’e ulaştırır. Bu eşsiz tarihi hazineye girişler ise ücretsiz.

13) Pitane Antik Kenti, Çandarlı

Adı “suyu bol” anlamına gelen antik kentin ne zaman kurulduğu tam olarak bilinmiyor. Fakat kentin kuruluşunun Helenistik dönemden de öncesine dayandığı tahmin ediliyor.

Luwier tarafından kurulduğu düşünülen antik kentin adı İlk Çağ kaynaklarında geçmiyor. Kenti adına ilk kez Milattan Önce 8. yüzyıl kaynaklarında rastlanıyor.

Hakkında çok bilgi bulunmasa da Pitane Antik Kenti’nden çıkarılan vazo, mezar, kadeh gibi yapılar mutlaka görülmeyi hak ediyor. Özellikle arkaik heykel alanının en nadide örnekleri arasında. Heykeli Bergama Müzesi’nde görebilirsiniz.

Antik kenti ziyaret etmek isterseniz İzmir’den Dikili otobüslerine binerek bölgeye ulaşabilirsiniz.

14) Larissa Antik Kenti, Menemen

Menemen’e bağlı Buruncuk köyünün bitiminde yer alan antik kentin 12 İyon kentinden biri olduğu düşünülüyor.

Kentin geçmişinin Cilalı Taş Devri’ne kadar dayandığı tahmin ediliyor.

Bir dönem Lidya ve Pers hakimiyeti altında olan Larissa bu dönemde tamamen yakılmış. Ardından tekrar inşa edilen kent yeni bir akınla tekrar yağmalanmış.

1902’den bu yana devam eden kazılarda kente ait surlar ve dinsel yapılar ortaya çıkarılmış. Maalesef çıkan kalıntıların birçoğu bugün Stockholm Müzesi’nde sergileniyor. Geriye kalan kalıntıların bir kısmı İzmir Müzesi’nde bir kısmı ise İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde ziyaret edilebiliyor.

Larissa Antik Kenti’ni görmek isterseniz İzmir Otogarı’ndan Menemen otobüslerine binebilirsiniz.

15) Phokaia Antik Kenti, Foça

Homeros Destanı’nda ismi geçen Phokaia Antik Kenti diğer antik kentlere nazaran daha mitolojik bir çizgide bulunuyor.

12 İyon kentinden biri olan Antik Kent işlek bir liman kenti olmasından ötürü de denizcilikte oldukça başarılıymış. Hatta bu durumdan ötürü kentin simgesi olarak horoz ve fok balığı figürüymüş.

Perslerden Cenevizlilere oradan da Osmanlı’ya geçen antik kent bugün Foça’nın mutlaka görülmeyi hak eden yerlerinden.

Antik kentin hemen yanındaki Siren Kayalıkları’nda fok balıkları yaşıyor. Bu yüzden antik kent ve çevresi Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak ilan edilmiş.

Paylaş
Ezgi Opan

Blogger, içerik yazarı, editör, besteci, söz yazarı, gitarist, turizmci, seyahat tutkunu, müzik ve kedilere hasta☺️