Dört bir yanı sayısız medeniyete ev sahipliği yapmış olan Türkiye’nin yer altı dünyası da oldukça zengin.
Kimi zaman doğal afetlerden kimi zaman da savaşların yıkıcı istilasından korunmak amacıyla inşa edilen yeraltı şehirleri sizlere bilinmeyen dünyaların kapısını açabilir.
Kars’tan Nevşehir’e kadar uzanan ve geçmişe ışık tutan mistik yer altı şehirlerini sizler için derledik.
İçindekiler
Kapadokya çok sayıda tarihi yer altı şehrine ev sahipliği yapan, ünü ülke sınırlarını çoktan aşmış olan bölgelerden birisi olarak öne çıkıyor.
Türkiye’nin her mevsim en çok rağbet gören tatil yerlerinin başında gelen Kapadokya ilginç butik mağara otelleri, mağaraları, oyma binaları ve balon seyahatleri ile fazlasıyla ilgi çekici bir rota.
Bölgede yer alan çok sayıdaki yer altı şehirlerinden birisi de Derinkuyu olarak karşımıza çıkıyor.
Nevşehir’den yaklaşık olarak 30 kilometre mesafede konumlanan bu yer altı şehrinin Milattan önce 8. yüzyıl dönemlerinde inşa edildiği biliniyor.
Kapadokya civarındaki yer altı şehirleri arasında en büyüğü sayılan Derinkuyu Yeraltı Şehri 18 kattan oluşan devasa bir yapı. Bu şehirde mutfaklar, okullar, hamamlar, havalandırma alanları, su kuyuları ve şaraphaneler mevcut. Neredeyse 20 bin kişinin bir arada yaşayabileceği bir oluşum olan Derinkuyu aynı zamanda dönemin koşullarına göre oldukça gelişmiş bir güvenlik kalkanına da sahip.
Derinkuyu yer altı şehri bulunduğu yer itibarıyla Hristiyanlığın başlangıç dönemlerinin önemli bir yeri olduğundan bu dine geçmeyi reddedenler ile Hristiyanlığa inananlar arasında yoğun çatışmalara sahne olmuş. Bu o dönemki insanların yer altı şehirlerine sığınarak farklı oluşumlara imza atmasına neden olmuş.
Kapadokya’nın toprağı ve jeolojik yapısı yer altı şehirciliğine elverişli olduğu için bu çevrede yer altı şehirciliğinin en güzel örneklerine sıkça rastlamak mümkün.
Benzerlerinin arasında en büyüğü olan Derinkuyu yer altı şehrinin 8 katı turist ziyaretine açık durumda. Şehrin ilk katında diğer yer altı kentlerinde olduğu gibi büyükbaş ve küçükbaş hayvanların barındığı ahırlar yer alıyor. Şehrin güvenliği giriş ve çıkış noktalarının kapanmasını sağlayan büyük çember daireler ile sağlanıyor.
Kentin içerisinde hamam, ahır, erzak deposu ve kiliseye ek olarak benzerlerinden ayrışmasını sağlayan bir adet de misyoner okulu bulunuyor. Bu da Derinkuyu yer altı şehrinin ne kadar büyük çaplı ve dönemin koşulları ile kıyaslandığında gelişmiş bir yapı olduğunu gözler önüne seriyor.
Derinkuyu’nun ziyarete açık olan katları arasında dolaşmanın biraz yorucu olduğunu belirtmemiz gerek. Yokuş aşağı ve yukarı inilip çıkılan daracık merdivenlerde kimi zaman eğilerek yürümeniz gerektiği konusunda sizi uyarmak isteriz. Eğer solunum darlığınız veya astım hastalığınız varsa buraya girmeniz sakıncalı sonuçlar doğurabilir.
Binlerce kişinin güven içerisinde aylarca güneşe çıkmadan yaşayabildiği Derinkuyu yer altı şehrinin gizemli atmosferini mutlaka solumalısınız.
1964 yılından beri ziyarete açık olan Kaymaklı yeraltı şehri Kapadokya’nın en çok ilgi çeken tarihi noktalarından birisi olarak öne çıkıyor. Toplamda 8 katlı olan Kaymaklı’nın 4 katının ziyarete açık olduğu biliniyor.
Nevşehir’den 20 kilometre mesafe konumlanan ve 20 kilometre kadar derinliğe inilerek inşa edilen bu devasa şehirde 5 bin kişilik nüfusun barınma ihtiyacı giderilebiliyor.
Çok katlı bir yapıya sahip olan Kaymaklı’nın zemin katı diğer yer altı şehirlerinde olduğu gibi hayvanların barınması için ayrılmış. Ahırdan açılan koridorlar ile kilise ve diğer mekanlara geçiş sağlanabiliyor.
İkinci atında görkemli bir kilisenin bulunduğu Kaymaklı yer altı şehrinde kilise görevlilerine tahsis edildiği bilinen bir mezarlık, şaraphane, ambarlar, irili ufaklı mutfaklar ve geniş oturma alanları yer alıyor.
Diğer yer altı şehirlerden farklı olarak Kaymaklı’da bir adet de bakır işleme atölyesi bulunuyor. Henüz tümüyle ortaya çıkarılmamış olsa da Kaymaklı yer altı şehri dönemin insanlarının yaşam şeklini, üretim faaliyetlerini ve inancını açık bir şekilde gözler önüne seriyor.
Kapadokya’daki en büyük alana yayılan ve neredeyse en çok nüfusa ev sahipliği yapan bu yeraltı şehrini mutlaka görmelisiniz.
Kayseri kent merkezinden 40 dakika kadar uzakta konumlanan Ağırnas yer altı şehri yakın zamanda yapılan arkeolojik kazılar sonucunda toplumun ziyaretine açılmış.
Mimar Sinan’ın da doğduğu yer olarak bilinen Ağırnas, Kayseri’nin yeni çekim noktalarından biri olarak öne çıkıyor.
3000 yıllık bir geçmişinin olduğu bilinen bu yeraltı şehrinde birbirinden ilginç dehlizler, tarihi kalıntılar ve mağaralar yer alıyor. Ağırnas’ın bazı kısımlarının milattan önce kalan kısımlarının ise milattan sonraki dönemlerde parça parça yapılarak tamamlandığı biliniyor.
Yer altı şehrinin içerisinde bulunan kilisenin duvarlarında yer alan resim ve kabartmaların milattan sonra 1 ve milattan sonra 8. yüzyıl dönemlerine ait olduğu edinilen bilgiler arasında.
Kayseri’den 27 kilometre uzakta konumlanan Ağırnas yeraltı şehrini yılın 12 ayı boyunca ziyaret edebilmek mümkün.
Kırşehir’de yer alan Mucur Yer Altı Şehri’nin Hristiyanlığın başlangıç dönemlerinde inşa edildiği biliniyor. Volkanik tüf kayaların oyulması sonucunda elde edilen bu şehir yerin altına inen 3 kattan oluşuyor.
Milattan sonra 2. yüzyıl zamanında dönemin hüküm süren gücü Roma İmparatorluğu varlığı altında Hristiyanlık hızlıca yayılan bir dindi. Bu durum da Hristiyanlığa geçiş yapan ve puta tapmaya devam eden halk arasında çatışmaların yaşanmasına neden olan bir unsurdu. Söz konusu çatışmalardan kaçınmak ve istilalardan güvenli bir yere sığınmak amacıyla Mucur Yer Altı Şehri’nin yapıldığı biliniyor.
Yumuşak yapıdaki kayaların oyularak ve yerin 7-8 metre kadar derinliğine inilerek yapılan Mucur oldukça geniş bir alanı kaplıyor. Mucur Yer Altı Şehri, 42 odalık devasa bir yapı olarak dikkat çekiyor. Büyükbaş ve küçükbaş hayvanların barındığı büyük ahırlar, birbirlerine ince ve dar tüneller ile bağlanan geniş odalar, havalandırma bacaları, dehlizler, mutfaklar, kiliseler ve ambarları burada görebilmek mümkün.
Mucur’un saldırılara karşı güvenliğinin büyük boyutlu dairesel taşlar ile sağlandığı biliniyor. Volkanik tüflü kayaların oyulması suretiyle oluşturulan bu yer altı şehrinin bazı bölümlerinin 2 veya 3 katlı olduğu biliniyor.
Zemin katının ise diğer yeraltı şehirlerinde olduğu gibi hayvanlar için ayrıldığı görülüyor. Kırşehir’in mutlaka görülmesi gereken bir noktası olan Mucur yeraltı şehrini yılın 12 ayı boyunca ziyaret edebilmek mümkün. Hiçbir ücret ödemeden giriş yapılabilen Mucur’un ziyarete açık olduğu saatler yaz ve kış aylarında değişiklik gösteriyor. Yaz ve bahar mevsiminde saat 19.00’a kadar, kış ve sonbahar mevsimindeyken de saat 17.00’a kadar burayı görebilirsiniz.
Yozgat kent merkezinden 3 kilometre kadar uzakta konumlanan Çeşka Kalesi Yer Altı Şehri Bizans dönemini yansıtan kalıntılara sahip olmasıyla biliniyor.
Bulunduğu yer itibariyle yüksek bir tepenin üzerine kurulan bu yer altı şehri çevreye fazlasıyla hakim bir noktada yer alıyor. Yer altı şehrine 3 ayrı noktadan giriş yapabilmek mümkün. En üst katında büyük ve küçük boyutlarda kaya mezarlıklarının olduğu biliniyor.
Çeşka Kalesi Yer Altı Şehri’nin içerisinde çok sayıda Bizans, Roma ve Frig döneminde yapıldığı bilinen renkli seramikler ziyaretçileri karşılıyor.
Kars ilinin Ocaklı Köyü’nde yer alan Ani Harabeleri veya diğer adıyla Ani Mağaraları 823 adet yapıdan oluşan oldukça büyük bir yaşam alanı olarak öne çıkıyor.
Kars’tan 42 kilometre uzakta olan bu tarihi yer ayrıca Türkiye-Ermenistan sınır hattı üzerinde yer alıyor.
Yüz yıllardır çok sayıda kültüre ve medeniyete ev sahipliği yapan Ani Harabeleri 2016 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne 16. Sıradan giriş yapmış bulunuyor. Bu nedenle de Ani’nin ünü hem Türkiye’de hem de dünya çapında fazlasıyla biliniyor.
Kars’taki Ocaklı Köyü’nde konumlanan Ani Harabeleri esasen volkanik bir tüf tabakası üzerine inşa edilmiş. Orta çağdan günümüze gelene kadar tüm ihtişamıyla ayakta kalan Ani’nin milattan önce 5000’li yıllarda oluşturulduğu da edinilen bilgiler arasında.
Geçmişte İpek Yolu ticaretinin önemli bir durak noktası ve konaklama merkezi vazifesi göre Ani sahip olduğu bu özellik sayesinde çok sayıda tarihi esere sahip bir yer.
Ani Harabeleri’nin yapımında çok sayıda krallığın imzasını görmek mümkün. İç kalenin milattan sonra 4. yüzyılda Karsaklılar tarafından, dış cephedeki surların Bağratlı Kralı Aşot tarafından 964 yılında yaptırıldığı biliniyor. Bu hükümdarların ardından 1064 senesinde Selçuklu sultanı Alparslan’ın son olarak 3. sur sistemini inşa ettirdiği tarihe düşen kayıtlar arasında yer alıyor.
Ani Harabeleri’ni çevreleyen surların 7 adet giriş kapısı bulunuyor. Surların içerisinde kalan bölgede ise 21 adet tarihi değeri tescillenmiş taşınmaz yer alıyor. Köprü, han, hamam, kervansaray, kilise ve camiden oluşan 21 adet taşınmaz günümüzde arkeolojik sit alanı özelliğine sahip. Toprağın üzerinde kalan bu tarihi ören yerinin altında ise 823 adet yer altı yapısının ve Ani mağaralarının bulunduğu biliniyor.
Yer altındaki bu mağaralarda ve kayanın oyulmasıyla yapılan evlerde binlerce insanın o dönem yaşadığı edinilen bilgiler arasında. Yer altı şehrinin içerisinde çok sayıda kilise, uzunluğu 500 metreyi bulan dar koridorlar, tüneller, geçitler, mezarlıklar ve su kanalı gibi unsurlar bulunuyor. Bazı kaya evlerin ise büyüklüğünün 100 metrekareyi aştığı görülüyor.
Geçmişte hem farklı medeniyetlerin istilasından saklanmak hem de huzurun hakim olduğu dönemlerde erzak depolama amacıyla Ani Yer Altı Şehri’nin kullanıldığı söylenilebilir. Yer altındaki Ani Mağaralarının içerisindeki en önemli yapılar ise Gizli Kapılar, Giden Gelmez Tüneli ve Yeraltı Anisi olarak adlandırılıyor.
Yer altındaki binaların bazılarında çökmeler meydana gelmiş olduğu için ulaşmanın oldukça zor olduğu biliniyor. Bu nedenle de devlet tarafından çeşitli arkeolojik çalışmaların yürütülmeye başlanacağı edinilen bilgiler arasında yer alıyor.
Mardin merkeze yaklaşık olarak 30 kilometre mesafede konumlanan Dara Antik Kenti, Oğuz Köyü’ne bağlı olan bir tarihi zenginlik olarak karşımıza çıkıyor.
Henüz yakın geçmişte keşfedilen bir yer olmasına rağmen fazlasıyla kişinin ilgisini çeken bu yer altı şehri arkeolojik yönden son derece zengin.
Geçmişte Yukarı Mezopotamya’daki önemli kentlerden biri olma özelliğini elinde bulunduran Dara Yer Altı Şehri’nin inşa edilme amacı ise tamamen güvenlik kaynaklı.
Doğu Roma İmparatorluğu sınırları dahilinde olan Dara kentinin Sasani saldırılarından korunması amacıyla kayaların oyulması suretiyle yapıldığı biliniyor. Her yönüyle oldukça kuvvetli bir yer altı savunma şehri olan Dara günümüzde çok sayıda turiste ev sahipliği yapıyor.
1975 senesinde keşfedilen Tatlarin Yeraltı Şehri, Nevşehir’in Acıgöl Kasabası‘nda yer alıyor.
Acıgöl’ün kale olarak tabir edilen tepesine konumlanan bu yer altı şehri ahırları, kiliseleri, tünelleri ve kemerli iç mekanları ile oldukça ilgi çekici bir yer olarak öne çıkıyor.
Yer altı şehrine giriş yapabilmek için 3 farklı seçenek bulunuyor. Diğer yer altı şehirlerine kıyasla daha çok sayıda kiliseye sahip olması dikkat çekici bir unsur. Bu nedenle de tarihi araştırmacılar Tatlarin Yer Altı Şehri’nin sivil amaçtan çok askeri ve dini amaçla inşa edilmiş olduğu fikrine sahip.
Tatlarin Yer Altı Şehri’nin yapıldığı dönemde bir manastır veya askeri garnizon olarak hizmet verdiği de sahip olunan görüşler arasında yer alıyor.
Antik Roma ve Bizans dönemini yansıtan kalıntıları bu yer altı şehrinde görmek mümkün. Tatlarin Yer Altı Şehri’nde kaya mezarları, erzak depoları ile zikzak çizen dolambaçlı koridorlar dikkat çekiyor. Bu yer altı şehrini benzerlerinden özel kılan unsur ise dünya üzerindeki ilk yer altı tuvaletinin burada inşa edilmiş olması.
Eski dönemdeki adı Maltaza olarak bilinen Mazı Yer Altı Şehri konum olarak Ürgüp’ten 18 kilometre ötede yer alıyor.
Bölgedeki meşhur yer altı şehri Kaymaklı’dan ise 10 kilometre kadar doğuda olan Mazı’da Roma ve Bizans İmparatorluğu dönemine ait kalıntılar ile karşılaşmak mümkün.
4 adet giriş noktasının olduğu bu yeraltı şehrinin güvenliği ise devasa sürgü taşları ile sağlanıyor.
Diğer yeraltı şehirlerine kıyasla çok sayıda ahıra sahip olan Mazı’da hayvanlar şehre giriş katında kendisine yer buluyor.
İçerisinde devasa büyüklükte şaraphanesi de olan Mazı Yer Altı Şehri’nde ahırlardan ulaşılabilen bir adet de kilise mevcut. Duvarlarındaki kabartmalı süslerle oldukça ilgi çekici olan bu kiliseyi mutlaka görmelisiniz.
Ağırların bulunduğu giriş katından üst katlara çıkmak için çok sayıda tünel olduğu biliniyor. En az Kaymaklı ve Derinkuyu yer altı şehirleri kadar geniş bir yüzölçümüne sahip olan Mazı yeraltı şehri mutlaka görülmesi gereken mistik yerlerin başında geliyor.
Özkonak Yer Altı Şehri, Avanos’a 14 kilometre mesafede yer alıyor. Konumu itibariyle İdiş Dağı’nın kuzey yamacında bulunan bu yeraltı şehri volkanik tüf tabakalarının arasında inşa edilmiş.
Oldukça geniş bir alana yayılmış olan Özkonak Yer Altı Şehri, birbirine ince ve uzun tünellerle bağlanmış. Bu yeraltı şehrini diğerlerinden ayıran en önemli unsurlardan birisi ise yer altı kentindeki katlar arası iletişimin sağlanabiliyor olması. İletişimin ince ve uzun menzilli delikler vasıtasıyla kurulduğu edinilen bilgiler arasında yer alıyor.
Çok sayıda güvenlik tedbirinin de görüldüğü Özkaynak Yer Altı Şehri’nde düşmanların üzerine kızgın yağ dökebilmek için tünellere delikler açıldığı görülüyor. Bu yer altı şehrinde su kuyusu, şaraphane, havalandırma bacaları ve güvenliği sağlamak için kullanılan sürgü taşlarını görebilirsiniz.