Komşumuz Bulgaristan’ın başkenti olmasına rağmen Sofya, turistik geziler için sıklıkla ziyaret edilen şehirlerden biri değil. Ziyaret eden çoğu kişi de şehirden tam olarak ne beklemesi gerektiğini bilmiyor. İtiraf ediyorum, bu kişilerden biri de bendim. Fakat sıfır beklentiyle çıkılan bir Sofya gezisinden, şehre hayran olmuş şekilde geri döndüm.
Bu göz ardı edilmiş şehir, Vitoşka Dağı yamaçlarında kurulmuş eski bir şehir olmasına ve tarihin her döneminde köklü değişikliklere tanık olmasına rağmen modern ve genç ruhunu korumuş.
Osmanlı İmparatorluğu’nun ve Sovyet Rusya’nın mirasını taşıyan ülkelerden biri olarak Bulgaristan, sadece başkenti Sofya ile değil, tüm coğrafyasıyla eğlenceli bir seyahate kapı açıyor.
Balkanların en kalabalık şehirlerinden biri olan Sofya, 1 milyon kişilik nüfusuyla kimi zorlukların da yaşandığı bir şehir elbette. Avrupa Birliği’ne yeni giren Bulgaristan’ın şehirleri de yavaş yavaş gelişmeye ve Avrupa benzeri modernleşme çabasına hala devam ediyor. Haliyle, Sofya’nın mükemmel bir şehir düzeni olacağını, Kuzey Avrupa ülkeleri gibi tertemiz olacağını düşünmek de biraz hayalkırıklığı yaratabilir.
Bulgaristan ile ilgili en büyük önyargılardan biri de, ülkenin genelinin güvenli olmadığı. Geçmişte nasıldı bilmiyoruz; ama günümüzde Sofya, Balkanların önemli bir eğitim, kültür ve ticaret merkezi ve son derece de güvenli. Bir turist olarak dünyanın en güvenli şehrinde dahi dikkat etmeniz gereken noktaları aklınızdan çıkarmazsanız Sofya’da da güvenle gezebilirsiniz.
Üstelik Bulgaristan halkı çok yardımsever ve güleryüzlü. Fakat ne yazık ki, Bulgaristan seyahatinizde İngilizce konusunda biraz sıkıntı çekebilirsiniz çünkü halkın büyük bir kısmı İngilizce bilmiyor ya da konuşmaya çekiniyor. Gezinize çıkmadan önce, hızlıca Bulgar Kiril Alfabesi’ni biraz sökmeye çalışsanız iyi edersiniz; çünkü tabelaların birçoğu da Kiril Alfabesi’yle yazılmış. Yine de şehir merkezinde yolunuzu bulmak konusunda bir sıkıntı çekeceğinizi düşünmüyorum çünkü şehir merkezinde görülmesi gereken tarihi eserler ve doğal güzelliklerin hepsi birbirlerine çok yakın bir şekilde konumlanmış.
Olur da Bulgaristan’ın sarı döşemeli yollarını fark ederseniz; kendinizi Oz Diyarı’nda gibi hissedebilirsiniz. Eski şehir merkezinin neredeyse tüm ana yollarını kaplayan sarı döşemeler, Avusturya İmparatoru Frans Jozef’in Bulgar halkına bir armağanı. Avusturyalı Habsburg ailesinden Prenses Marie Louise ile evlenen Bulgar Prensi Ferdinand’in en büyük hayali, Sofya’nın da Viyana ve Paris gibi bir sanat ve kültür merkezi haline gelmesiymiş. Küçük bir Rumeli şehrinden, hala devam eden düzenli bir Avrupa şehrine dönüşme hikayesinin temeli bu tarihi geçmişe dayanıyor.
Avusturya’nın yanı sıra Bulgaristan’ın Çarlık Rusyası ve Sovyet Rusya ile de güçlü bir bağlantısı var. Şehre armağan edilmiş Sovyet heykellerinin yanı sıra şehrin bütün mimarisinde de Sovyet etkilerini görmeniz mümkün.
Kültürel değerler açısından Bulgaristan, Makedonya ile birçok ortak özelliğe sahip. Haliyle daha önce Makedonya’ya gitmiş ve beğenmişseniz, Bulgaristan’ı da büyük ihtimalle beğeneceksinizdir. Benzer gelenekler ve yemeklerin yanı sıra, Makedonca ve Bulgarca birbirlerine çok yakın diller. İki ülkenin de uzun yıllar boyunca önce Bizans’ın ve sonra Osmanlı’nın kültürel etkilerinde kalmış olması ve ortak Slav kökenleri, aradaki benzerlikleri oluşturan sebeplerden. Eğer geniş çaplı bir Balkan turu düşünüyorsanız, Bulgaristan ile başlayarak Makedonya’ya ilerlemeyi düşünebilirsiniz.
İçindekiler
Gizemli ve etkileyici şehir, yılın her döneminde ziyaret etmek için ideal. Kış mevsiminde gelirseniz, Bulgaristan’ın dünyaca ünlü kayak merkezlerinden biri olan Bansko‘ya da mutlaka uğramalısınız.
Kış mevsiminde şehirden gezmekten biraz çekinebilirsiniz. Ben Sofya’ya gittiğimde de, her yer karla kaplıydı. Fakat, açıkçası bu durum şehri gezerken çok büyük bir sıkıntı yaratmadı. Tam aksine, Sofya’nın geniş park ve bulvarlarını kaplayan kar, şehri daha da aydınlatıyor; şehrin renkli kilise kubbeleri daha da fazla göz almaya başlıyor.
Sofya’yı ziyaret etmek için en ideal mevsim ise hem iklimin potansiyel zorluğundan hem de turistik kalabalıktan kaçmanızı sağlayacak olan bahar mevsimi.
Bulgaristan Avrupa Birliği üyesi bir ülke olmasına rağmen, vizesiz seyahat imkanı sağlayan Schengen bölgesi üye ülkelerinden biri.
Bunan rağmen, eğer geçerli bir Schengen vizeniz varsa, ikili antlaşmalar gereği, Bulgaristan’a da sorunsuz bir şekilde giriş yapabilirsiniz. Eğer Bulgaristan ziyaretinizden sonra vize aldığınız Avrupa ülkesine giriş yapmayı planlıyorsanız, bunu Bulgaristan’daki pasaport kontrolünde belirtmeniz gerekiyor. Kimi durumlarda pasaport polisi şehirde kaç gün konaklayacağınızı ve transit sürenizi sorabilir.
Eğer vizeniz multi girişliyse herhangi bir sıkıntı yaşamamanız gerekir. Yine de resmi kurumlarca, eğer ilk kez turistik Schengen vizesi aldıysanız, ilk olarak vize aldığınız ülkeye giriş yapmanız ve vizenizin multi girişli olması tavsiye ediliyor. Multi girişli Schengen vizesi alabilmeniz için seyahat planınızı detaylı bir şekilde dilekçelendirmeniz gerekiyor.
Bulgaristan ziyaretinizden önce Schengen vizenizin çok girişli (multi) olmasına mutlaka dikkat etmelisiniz. Eğer havaalanı veya sınır kapısı pasaport kontrolünde sıkıntı yaşarsanız, multi giriş Schengen vizesiyle giriş yapabilme hakkına sahip olduğunuzu ve bu konuda bilgi sahibi olan biriyle görüşmek istediğinizi mutlaka belirtin. Herhangi bir olumsuzluk durumda, Türkiye Cumhuriyeti konsolosluklarıyla iletişime geçebileceğinizi unutmayın.
Eğer sadece Bulgaristan’a gidecekseniz, Bulgaristan vizesine başvurmayı da düşünebilirsiniz. Fakat sadece Bulgar vizesi alarak Schengen üyesi AB ülkelerine seyahat etmeniz mümkün olmayacaktır. Bulgar turistik vizesi işlemleriyle Ankara için VFS Global; diğer şehirler için Bulgaristan Başkonsolosluğu ilgilenmektedir.
Bulgaristan’ın başkenti Sofya’ya direkt uçuşlarla İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya gibi büyük şehirlerden uygun fiyata uçak biletleri bulmanız mümkün. Bulgaristan uçak biletleri için tıklayınız.
Sınır komşumuz olduğundan dolayı Bulgaristan’ın birçok şehrine tren veya otobüsle de ulaşmanız mümkün. Üstelik bilet fiyatları her daim çok uygun. Bulgaristan otobüs biletleri için tıklayınız.
TCDD Sofya Ekspresi ile Sofya’ya trenle de ulaşabilirsiniz. Sofya trenleri her gün Halkalı Tren İstasyonu’ndan kalkıyor.
Fakat Sofya tren biletlerini internet üzerinden almak mümkün değil. Biletleri Sirkeci Garı’ndaki Uluslararası Trenler Gişesi’nden satın alabilirsiniz.
Tren ile Sofya’ya gitmek oldukça rahat; özellikle de puşetli vagonlarda. 9 saat süren yolculuğu rahat ve temiz kompartımanızda uyuyarak geçirebilirsiniz. Fakat trende yemek vagonu yok; sadece atıştırmalıklar veriliyor. Haliyle tren yolculuğuna biraz hazırlıklı giderseniz daha rahat edebilirsiniz.
Eğer uygun bütçeli bir seyahat planlıyorsanız ve tren yolculuğu yapmak istiyorsanız, Sofya Ekspresi iyi bir başlangıç olabilir.
Trenin belki de tek dezavantajı, Kapıkule Sınırı’nda pasaport kontrolü için trenden inmeniz gerekmesi. Genelde sabah saatlerinde trenin Kapıkule’ye ulaşması ile trenden pasaport ve değerli eşyalarınızla birlikte inerek polis kontrolü sırasına girmeniz gerekiyor. Bulgaristan sınırına geçildikten kısa bir süre sonra da Bulgar polisi kompartımanıza gelerek pasaportlarınızı tekrar kontrol ediyor ve giriş mührünüzü basıyor. Yaklaşık 2 saat kadar süren bu süreç için endişelenmenize ise hiç gerek yok. Her iki tarafın da çalışanları oldukça saygılı; süreç de olabildiğince hızlı ve sorunsuz ilerliyor. Pasaport işlemleri bitince de, Sofya’ya kadar uyumaya devam ediyorsunuz.
Tren tarifeleri ve fiyatları için tıklayınız.
Sofya’nın metro istasyonları ve metro araçları oldukça modern. Sofya’nın 2 ana metro hattı bulunuyor.
Mavi hat ve turuncu hat olarak bilinen bu hatlardan mavi hat, havaalanı ve şehir merkezi arasında yolcu taşıyor. Bu hat ayrıca şehrin tren istasyonundan da geçiyor.
Havaalanından başlayan hat, neredeyse bütün şehir merkezini kapsayarak en son Vitoşka Caddesi’ne ulaşıyor.
Metro öğlen saatlerinde 3-4 dakikada bir; sabah ve akşam saatlerinde ise 7 dakika aralıklarla durağa ulaşıyor. Sabah 5’te başlayan metro seferleri ise saat 24.00’te sona eriyor.
Biletleri metro istasyonlarında bulunan bilet makinelerinden satın alabilirsiniz. Bir adet bilet fiyatı 1 LEVA. 1 gün boyunca toplu taşıma kullanma hakkı veren biletler ise 4 LEVA.
Sofya’nın otobüsleri de oldukça yeni. Şehir merkezindeki birçok noktaya otobüs ile de ulaşabilirsiniz. Otobüs biletlerini duraklardaki bilet makinelerinden satın alabilirsiniz fakat her durakta bu makinelerden bulunmadığından otobüsün içerisinde şoförden de satın almanız mümkün. Biletinizi satın aldıktan sonra otobüs içerisindeki damga makinelerinde damgalatmanız gerekiyor.
Sofya’da gece otobüsleri yok; otobüs seferleri sabah 5’te başlayarak gece 24’te sona eriyor. Otobüs bileti fiyatları ise 1,60 LEV.
Sofya’nın tarihi tramvayını da kullanmak isterseniz tıpkı otobüsteki gibi bilet almanız ve tramvayda damgalatmanız gerekiyor.
Eğer havaalanına taksi ile gitmek isterseniz telefonunuza TaxiMe uygulamasını mutlaka indirmelisiniz. Bizdeki taksi uygulamalarına benzeyen uygulama sayesinde 7 gün 24 saat dilediğiniz saatte ve şehrin her yerinde taksi bulmanız mümkün.
Tren istasyonundan şehir merkezine yürüyerek gitmeyi tercih ederseniz, yaklaşık 10 dakikada merkeze ulaşabilirsiniz. Şehir merkezinin tamamını yürüyerek keşfetmeniz mümkün.
Avrupa’nın her öğrenci şehrinde olduğu gibi, Sofya’da da baharın gelmesiyle beraber bisikletler dışarıya çıkıyor. Öğrenciler ve şehrin yerlileri alışmış da olsa, bisiklet, ne yazık ki turistler için önerilen bir ulaşım aracı değil. Sofya’da bisiklet için gereken altyapı henüz oturmamış; haliyle ana yolların birçocuğunda bisiklet için ayrı yollar ya da bisiklet parkları yok. Arabaların da bisikletlilere pek müsamaha gösterdiği söylenemez. Haliyle, bulunduğunuz şehri bisikletle keşfetme keyfini başka bir Avrupa ülkesine ayırmayı düşünebilirsiniz.
Genelde Balkan ülkeleri ucuzluklarıyla Türk turistlerin dikkatini çekiyor. Fakat Bulgaristan, ne yazık ki çok da uygun bütçeli bir ülke değil. Aralık 2024 güncel döviz değerlerine göre Bulgar levası, 17. 84 TL’ye denk geliyor.
Döviz oranlarının bu etkisine rağmen, yine de Bulgaristan diğer Avrupa ülkelerine göre daha rahat ziyaret edebileceğimiz bir ülke. Erken rezervasyon fırsatlarıyla uygun fiyatlara konaklamak mümkün. Bulgaristan’da ayrıca yemek ve market fiyatları da oldukça uygun.
Eğer Sofya’ya trenle ulaşmışsanız, Tren İstasyonu’ndan şehir merkezine doğru ilerlerken karşınıza ilk çıkacak yapı her iki yanında devasa aslan heykellerinin bulunduğu “Aslanlı Köprü” olacaktır.
Vladya Nehri üzerindeki köprünün yapımı 1891 yılında bitmiş. Çek mimar kardeşler Václav ve Jozef Prošek ve kuzenleri Bohdan ve Jiří tarafından tasarlanan köprü şehir merkezinin kuzeyinde bulunuyor.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlardaki etkisinin en önemli simgelerinden biri olan Banyabaşı Camii, ayrıca Avrupa’nın en eski camiilerinden biri. 1566 yılında inşa edildiği söylenen caminin tasarımı ise Mimar Sinan’a ait.
Sofya şehir merkezinde bulunan camii, Aslanlı Köprü’den sonra “Knyaginya Maria Luiza” Bulvarı’ndan dümdüz ilerlerseniz yolun solunda hemen fark edeceğiniz bir yapı. Bu cadde ayrıca şehrin en büyük caddesi, haliyle cadde üzerinde birçok ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz.
Camiinin arka bahçesinde ise Sofya hamamının kalıntıları bulunuyor.
Avrupa’nın en büyük camiisine sahip olduğu gibi Avrupa’nın en büyük sinagoglarından birine de ev sahipliği yapıyor Sofya.
Üstelik ülkedeki Musevilerin Bulgaristan ile köklü bir bağı var. Bunun en önemli sebeplerinden biri de, 1941’de çıkan Anti Semitizm yasasına Bulgar halkının gösterdiği tepki. Kısaca anlatırsak, 1941’de Bulgaristan, İkinci Dünya Savaşı’na Nazi Almanyası tarafında girmek zorunda bırakılmıştı. Fakat, Bulgar halkı bu durumu kabullenmekte zorluk çekiyordu.
1943 yılında da özellikle Ortodoks kilisesinin düzenlediği protestoların da etkisiyle Bulgar Musevi cemiyetinin sınır dışı edilmesi yasası feshedildi. Savaşın son yılında ise artan Sovyet etkisi ve Almanya’nın güç kaybetmesi üzerine Bulgar yönetimi müttefik güçlerine katıldı.
Sinagog, “Knyaginya Maria Luiza” Caddesi üzerinde ilerlerken Banyabaşı Camii’den önceki sokaktan sağa dönerseniz ulaşabileceğiniz Exarch Joseph Caddesi üzerinde bulunuyor. Sinagogun hemen yanında ise Sofya’daki Musevi toplumunun kültürünü daha detaylı olarak anlayabileceğiniz Musevi Müzesi bulunuyor.
Serdica, Sofya’nın önceki adı. 2000 yıl önce Roma İmparatorluğu’nun kurduğu Serdica şehri, günümüzde Sofya’nın ana meydanını oluşturuyor. Serdica, Roma döneminde de önemli bir ticaret kesişim merkeziymiş.
Öyle ki, Serdica, şehir merkeziyle iç içe olacak şekilde sergileniyor. Şehir merkezinin ana yollarının altında cam galeriler içerisinde görebileceğiniz Serdica Antik Kenti’nin kalıntıları, modern şehirle birlikte hala var olmaya devam ediyor.
2010 yılındaki metro kazıları sırasında rastlanan kalıntılar şehir merkezine çıkan Serdica metro istasyonunda da görülebilir.
Antik şehrin modern hayatla bu kadar iç içe geçmiş bir şekilde sergileniyor oluşu Sofya’yı diğer Avrupa şehirlerinden ayırıyor. Sofya’dayken Roma ya da İstanbul’da olduğu gibi tarihle iç içe hissedebilirsiniz.
Serdica Amfitiyatrosu ise 2004 yılında keşfedilmiş. Şu anda tiyatronun üzerinde Arena di Serdica Otel’i yükseliyor fakat amfitiyatronun kalıntıları korunmuş. Yıl içerisinde önemli etkinliklere de ev sahipliği yapan amfitiyatronun kalıntıları 24 saat ücretsiz olarak ziyaret edilebilir. Otel, Serdica Antik Kenti’nden beş dakika kadar uzaklıkta, Alexander Nevsky Katedrali ve Sofya Üniversite’sine giden caddelerden biri olan Kniaz Aleksandar Dondukov Caddesi üzerinde bulunuyor.
2000 yılında şehrin koruyucu azizi olarak şehir merkezindeki yerini alan heykel, Bulgar ulusal mirasının ve Bulgar mitolojisinin önemli bir figürü.
Sofya, “kutsal bilgelik” temsilcisi olarak hem Ortodoks Hristiyanlık felsefesi hem de antik mitoloji için ortak kullanılan simgelerden biri.
Heykelin bulunduğu yerde, Sovyet yönetimi döneminde, Lenin heykeli duruyormuş.
Bulgar Patrikliği’nin merkezi kilisesi, yüzyıllar boyunca ayakta kalmaya çalışmış Aziz Nedelya Kilisesi. Kriyaki adıyla da bilinen kilise, mimarlar Vasilyov ve Tsolov tarafından tasarlanmış.
10. yüzyılda inşa edilen kilise, cenneti temsil eden kilise kubbesi ve kubbeyi haç şeklinde çevreleyen daha küçük boyuttaki kubbeleri ile Doğu Ortodoks kiliselerinin mimari özelliklerini taşıyor.
Serdica Antik Kenti’nin hemen girişinde bulunan küçük Ortodoks kilisesi, modern ve antik şehirlerin tam ortasında yer alıyor.
Orta Çağ’dan kalma tek katlı kilisede, Bulgar ulusal kahramanlarından Vasil Levski’nin de mezarının olduğu söylentisi var fakat bunun doğruluğu henüz kanıtlanabilmiş değil.
Erken döneme ait bir Hristiyanlık yapıtı olan Rotunda Kilisesi de Serdica Antik Kenti ören yerinin yakınında.
4. yüzyılda Romalılar tarafından inşa edilmiş olan kilisenin bulunduğu bölgede eski bir pagan tapınağı bulunuyormuş. Osmanlı döneminde ise kilise, camii olarak kullanılmış fakat kilisenin içerisindeki 12. ve 14. yüzyıldan kalma freskolara zarar verilmemiş.
Sovyet Sosyalist Klasizm mimarisinin en iyi örneklerini Sofya’da görebilirsiniz. 1950’lerde inşa edilen üç önemli bina da Bulgaristan’ın komünist geçmişini en iyi yansıtan yapılar.
Stalinist mimari olarak da adlandırılan bu mimari stil, sosyalist gerçekçiliğin mimari ve sanattaki yansıması.
Serdica Antik Kenti ören yerini ve Sofya’nın en eski kiliselerini gördükten sonra şehrin doğusuna doğru ilerlerseniz, Nezavisimost Bulvarı üzerindeki bu üç binayı görebilirsiniz.
Gözünüze en çok çarpacak yapı, bulvarın ikiye ayrıldığı yerde konumlanan Eski Komunist Parti Binası. Günümüzde meclis binasına bağlı olarak kullanılan bina bütün heybetiyle caddeye hakim konumunu koruyor. Emsalleri gibi tuğla inşaat olarak tasarlanan bina, Sovyet mimarisinin en önemli sembollerinden biri.
Sofya’nın Rusya’yla bağlantısı, Sovyet Rusya döneminden çok daha öncesine dayanıyor. Kilisenin bulunduğu yerde Osmanlı döneminde Saray Camii bulunuyormuş. Bulgaristan’ın bağımsızlığını kazanması üzerine yıkılan camii yerine Rus çarlarından biri olan Nikolay’ı onurlandırmak için bu kilise açılmış.
“Tsar Osvoboditel” Caddesi’nde bulunan kilise, şehrin en önemli ve en ünlü yapılarından biri olan Alexander Nevsky’ye ulaşmadan görebileceğiniz en etkileyici mimari eserlerden. Kilisenin hemen yanında ise Ulusal Doğa Tarihi Müzesi bulunuyor.
Şehrin en ünlü mabedi de adını ve önemini Rusya’nın en önemli askeri figürlerinden biri olan Alexander Nevski’den alıyor. 13. yüzyılda Rusya’yı Tatar ve Moğol akınlarından kurtaran askeri komutan olarak Alexander Nevski, Bulgaristan milliyetçiliğinin yükseldiği 19. yüzyılda Bulgaristan için de önemli bir sembol haline gelmiş. Osmanlı egemenliğinden kurtulmak isteyen Bulgar halkı için bu Rus general, bir ilham kaynağı haline gelmiş.
Slav birliği ve Ortodoksluğun simgesi olarak görülen kilise, Rus ve Neo-Bizans mimariye sahip. Benzer katedrallere göre çok daha fazla askeri kişinin heykellerine sahip olan kilisede altın ve gümüş süslemeler ağırlıkta. Özellikle yüksek tavanı ve göz alan süslemeleriyle, şehrin en ihtişamlı ibadethanelerinden biri.
Katedrale giriş ücretsiz fakat kilise içerisinde fotoğraf veya video çekmek için ücret ödemek gerekiyor.
Sofya’nın en büyük ikinci kilisesi, 4. yüzyılda inşa edilmiş. Şehre modern adını veren kilise, İstanbul’daki daha çok bilinen adaşıyla isimden çok daha benzer özelliklere sahip. Bizans İmparatoru I. Justinian’ın döneminde inşa edilen her iki kilise de benzer mimari özelliklere sahip.
Alexander Nevski Katedrali’nin hemen sağ çarprazında bulunan kilisenin ayrıca bir yer altı arkeoloji müzesi de bulunuyor. Kilisenin mabedi olarak kullanılan bu bölgeyi ücretsiz olarak ziyaret edebilirsiniz.
Bu kilise 1901 yılında bir Osmanlı camisinden dönüştürülmüş. Kara Camii olarak 1528 yılında yaptırılmış olan yapının mimarının Mimar Sinan olduğu söylense de bu kesin olarak bilinmiyor.
Adında kara bulunmasının sebebi de, camiinin mimarisinin siyah olmasından geliyor. Yapı, 19. yüzyılda yıkılınca, Osmanlı tekrar inşaa edene kadar yapıyı terk etmiş; 1878’te Bulgaristan bağımsızlığını kazanınca, askeri depo ve hapishane olarak da kullanılmıştır.
Şehir merkezinde bulunan yapı Bulgar Ulusal Tiyatrosu’nun merkezi. Prestijli tiyatro okulu 1904’te kurulmuş. 2. Dünya Savaşı sırasındaki bombalamalar sırasında zarar gören bina yenilenerek günümüze ulaşabilmiş.
Neoklasik mimariye sahip yapı, “Şehir Bahçesi” olarak geçen şehir parkına bakıyor.
1981’de açılan yapı kongre merkez ve sergi alanı olarak hizmet veriyor. Bulgaristan’ın en büyük çok amaçlı salonu olan kültür merkezi, 3000 kişilik kontenjanıyla konserlere ve Sofia Film Festivali’ne de ev sahipliği yapıyor.
Şehir merkezine en uzak konumlardan birinde bulunan kültür sarayı, kendi adını alan parkın içerisinde bulunuyor. Parkın içerisi Bulgaristan’ın çeşitli tarihi dönemlerini yansıtan heykellerle süslenmiş.
Bulgaristan’ın en çok ziyaret edilen turistik ve tarihi yerlerinden biri Rila Dağları yamacında kurulmuş Rila Manastırı.
Sofya şehir merkezine özel araçla 1 saat 40 dakika kadar uzaklıkta bulunan manastır, 10. yüzyılda kurulan bir yapı. Hala manastır içerisinde yaşayan ve ibadet eden 60 rahip bulunuyor.
Bulgaristan’ın en önemli kültürel, tarihi ve mimari anıtı olarak, Rila Manastırı Bulgaristan’a giden herkesin ziyaret etmesi gereken bir yer.
Rila Manastırı’na otobüsle gitmek isterseniz Ovcha Kupel otobüs garından her gün 10.20’de kalkan otobüse binebilirsiniz. Otobüs akşam 17.30’da şehre geri dönüyor. Otobüs şoföründen 22 LEV’e gidiş dönüş otobüs biletinizi satın alabilirsiniz.
Eğer manastıra özel turla gitmek isterseniz, şehir merkezinde birçok uygun tur firmasıyla iletişime geçebilirsiniz.
Sofya’nın en büyük müzesi 5 Mayıs 1973’te açılmış. Banyabaşı Camii’nin hemen arkasında kalan müzede arkeoloji, güzel sanatlar, tarih, etnografya alanlarında toplamda 650,000 tarihi eser sergileniyor.
Müzede ayrıca kütüphane ve hediyelik eşya dükkanı da bulunuyor.
Müzenin bulunduğu bina, son komunist lider ve eski cumhurbaşkanı Todor Zhivkov’nın konutu olarak açılmış. 35 yıldan daha uzun bir süre komünist Bulgaristan’ı yönetmiş ve şimdi diktatör olarak anılan Zhivkov için, Sofya’nın mimari çehresini modern bir Avrupa şehrine uygun hale getirmek önemli bir hedefti.
Yılın her günü ziyaretçilere açık olan müze kış döneminde sabah 9, akşam 17.30; yaz sezonunda ise 9-18 arasında ziyaret edilebilir. Müzeye giriş ücreti 10 Leva; fakat öğrenciler sadece 2 Leva ücret ödeyerek müzeyi ziyaret edebilir. Müzede fotoğraf çekmek ise ücrete tabii.
1953’te Ulusal Sanat Galerisi ve Etnografya Müzesi olarak hizmet vermeye başlayan müze pazartesi günleri hariç geri kalan günlerde sabah 10, akşam 6 arasında ziyaret edilebilir. 6 Bulgar levası karşılığında ziyeret edebileceğiniz müze perşembe günleri ise 2 Bulgar levası ücret talep ediyor.
Rotunda Kilisesi’nin ilerisinde ve Şehir Bahçesi’nin hemen karşısında bulunan müze, “Sveti Nikolay Mirlikiyski” Rus Kilisesi’nin de bulunduğu, belki de Sofya’da en çok vakit geçirebileceğiniz cadde üzerinde bulunuyor.
Bulgaristan’ın komünist dönemini yansıtan müze, 2011’de açılmış. Sofya’nın dört bir yanına yerleştiren heykeller, büstler ve resimler bir araya getirilerek açılan müzede ayrıca dönemin ayrıntılı olarak anlatıldığı video yayınları ve sergiler de düzenleniyor.
Pazartesi günleri kapalı olan müze, haftanın geri kalan günlerinde sabah 10 akşam 6 arası ziyaret edilebilir.
Müzeye giriş ücreti ise yetişkinler için 6, öğrenciler için ise 3 leva.
Sosyalist Sanat Müzesi, nispeten şehir merkezinin biraz uzağında bulunuyor. Şehir merkezi Serdica Metrosundan M2 olarak bilinen mavi hat metrosuyla müzenin bulunduğu G. M. Dimitrov metro istasyonuna ulaşabilirsiniz.
Şehir merkezindeki müze, Largo binalarının hemen çarprazında bulunuyor. Yapı Osmanlı İmparatorluğu döneminde Sofya’daki en eski ve en büyük camiisi olan Koca Mahmut Paşa Camii imiş. 1451’te açılan camii, 1905’te Ulusal Müze olarak dönüştürülmüş.
Tarih öncesinden günümüze Bulgar tarihi ve kültürünü anlatan müzenin giriş ücreti yetişkinler için 10, öğrenciler için ise sadece 2 leva. Eğer denk gelirseniz, yılın son pazarında ise müzeye giriş bedava.
Şehrin en büyük parkı olarak Borisova Gradina Parkı, 1884’te düzenlenmeye başlamış. Adını Rus Çarı Boris’ten alan park, Sofya Üniversitesi’nin ilerisinde bulunuyor.
Komunist dönemde “özgürlük parkı” olarak adlandırılan parkın içerisinde Sovyet döneminden kalma heykeller ve stadyumlar da bulunuyor.
Kısaca Rus Kilisesi olarak adlandırılan Sveti Nikolay Mirlikiyski Kilisesi’nin hemen çarprazında bulunan Kristal Bahçe için bir açık hava sanat merkezi de denilebilir.
Park, adını Kristal Cafe olarak adlandırılan ve Sofya’nın sanatçılarının, şairlerinin ve yazarlarının buluşma noktası olan yapıdan alıyor. Kristal Cafe şu an bahçe içerisinde bulunmasa da park hala sokak sanatçılarının uğrak yerlerinden biri.
Şehrin en eski ve en merkezi parklarından biri olarak Şehir Parkı, 1872’den beri düzenlenerek günümüze denk ulaşmış.
Eğer Noel döneminde Sofya’da olursanız, bu parkta kurulan Noel Pazarı’nı da mutlaka ziyaret etmelisiniz.
Parkın çevresinde Sofya Sanat Galerisi, Ivan Vazov Ulusal Tiyatrosu ve Ulusal Sanat Galerisi ve Etnografya Müzesi da bulunuyor.
Aziz Kliment Üniversitesi olarak da bilinen Sofya Üniversitesi, Bulgaristan’daki en eski yüksek okul ve 1888’de açılmış.
16 fakülteli okulun ana binası şehrin en ünlü katedrali Alexander Nevsky’nin hemen ilerisinde bulunuyor. Ana binanın etrafındaki parklar ve kütüphane binası öğrencilerin çok vakit geçirdiği hareketli bir bölge.
Öğrenci hayatını biraz daha görmek isterseniz, “Studentski Grad” olarak adlandırılan ve öğrencilerin yaşadığı bölgede zaman geçirmeyi düşünebilirsiniz. Öğrenci bölgesinde öğrenci evlerinin yanı sıra gece kulüpleri, kafeler ve barlar da bulunuyor. Bu bölgeye sadece otobüs ve tramvayla ulaşım mümkün.
Bulgar yemeklerinin Türk yemeklerine oldukça benzer olduğunu söylemeliyiz. İşkembe çorbasından cacığa, börekten musakkaya Balkan coğrafyasının birçok yemeğini Sofya’da deneyebilirsiniz. İçecek olarak da boza, ayran ve elbette Bulgar rakısı mastika‘yı denemelisiniz.
Özellikle Banitsa ya da baniçka baniçka denilen kebabını ve şopska salatası Bulgaristan’ın en yöresel yemeklerinden.
Bulgaristan bütçe dostu bir ülke olmamasına rağmen, yemek fiyatlarının oldukça uygun olduğunu söylemeliyiz. Uygun fiyata birbirinden lezzetli Bulgar yemeklerini ve içeceklerini denemek için Borisova Gradina Parkı’na bakan Pod Lipite Restoranı tercih edebilirsiniz. Mutlaka rezervasyon yaptırarak gitmenizi öneririz.
Sofya, gece hayatının da oldukça renkli olduğu bir ülke. Şehrin en iyi barlarını ve gece kulüplerini, şehrin en ünlü alışveriş caddesi olan Vitoşka Caddesi etrafında bulabilirsiniz.
Bir şehri keşfederken en uygun fiyatları çoğu zaman marketlerde bulabilirsiniz. Sofya’da şehir merkezinde birçok alışveriş merkezi bulunuyor. Mall Of Sofia ve Serdika Center ziyaret edebileceğiniz ve uygun fiyatlara yemek yiyebileceğiniz yerlerden. Aynı zamanda her bütçeye uygun mağazaları da buralarda bulabilirsiniz.
Fantastiko da özellikle öğrenciler tarafından tercih edilen uygun fiyatlı bir süpermarket.
Nispeten şehir merkezinden biraz uzakta bulunan Sofia Outlet Center, çok uygun fiyatlara alışveriş yapabileceğiniz yerlerden. Özellikle Trakya bölgesinden Sofya’ya alışverişe gelen Türk turistlerin de sıklıkla tercih ettiği alışveriş merkezlerinden biri.
Şehir merkezindeki kapalıçarşı, Banyabaşı Camii ve şehir sinagogunun arasında, Marie Louise Bulvarı’nda bulunuyor.
1911’de açılan yapı şehirdeki en önemli ticaret merkezlerinden biri. Hediyelik eşyalardan, restoranlara ve kıyafetlerden kozmetiğe birçok ürünü burada bulabilirsiniz. Fakat fiyatların turistlere biraz pahalı gelebileceğini hatırlatalım.
Her şehrin olmazsa olmazı; geniş bir alışveriş caddesi. Vitoşka Caddesi de Sofya’da alışveriş için uğrayabileceğiniz en önemli durak. Mağazaların yanı sıra, caddede barlar ve restoranlar da bulunuyor.
Adını, Sofya’nın hemen yanındaki Vitoşka Dağı’ndan alan cadde, daha önce bahsettiğimiz sarı döşemeli yollara sahip caddelerden biri.
Şehrin en ünlü caddelerinden biri olarak Vitoşka Caddesi tamamen trafiğe kapalı bir yaya yolu.
Bütün bunların yanı sıra, özellikle parklarda sokak satıcıları ikinci el, antika veya çok ucuz ürünleri satışa çıkarıyor.
Bulgaristan, gül suyu ve lavanta üretiminde Türkiye ve Fransa ile birlikte dünyanın en büyük üreticilerinden biri. Bulgaristan’a gelmişken sevdiklerinize bu doğal ürünlerden satın almayı düşünebilirsiniz.
Tüm Balkanlarda olduğu gibi, Bulgaristan’da da çömlekler, geleneksel kıyafetler ve telkari ürünleri satın alabilirsiniz.
Belki de Bulgaristan’dan alabileceğiniz en geleneksel hatıra ise beyaz ve kırmızı yünden yapılan “martenitsa” süsleri. Genellikle Mart ayı başında baharın gelişini kutlamak için ağaçlara bağlanan bu martenista süslemeleri, insan şekilleri de verildiği oluyor. Özellikle bahar mevsiminde Sofya’daysanız, Bulgar halkının çok önem verdiği geleneksel Baba Marta (Marta Nine) günleri kutlamalarına mutlaka katılmalı ve gezinizin dönüşünde sevdiklerinize bu süslemelerden hediye etmelisiniz.