Kategoriler AvrupaYurt Dışı

Venedik Seyahat Rehberi

Venedik’te Görülecek Yerler adlı yazımda da belirtmiştim, burası oldukça turistik bir kent ve kalabalıkla başa çıkmanın en iyi yolu önceden hazırlanmak! Bu yazımda Venedik’e gitmenin ve orada güzel bir tatil geçirmenin yollarını anlatacağım. Fark edeceğiniz üzere, diğer yazılarımın aksine Vize bölümünü atladım. Eğer yeşil veya gri pasaport sahibi değilseniz Venedik’e gitmek için İtalya’dan Schengen Vizesi almanız gerekiyor. Bunun için gerekenleri Roma Seyahat Rehberi adlı yazımda uzun uzadıya anlatmıştım. Birebir aynı olduğundan kendimi tekrarlamayacağım, lütfen vize için o yazıma göz atın.

Sizi biraz heyecanlandıralım!

Venedik’te geçen filmlerin, kitapların haddi hesabı yok. Eminim siz de şimdiye dek çok sayıda izlemiş veya okumuşsunuzdur. Yine de, yola çıkmadan önce son bir heyecan olsun diye size önerebileceğim birkaç eser mevcut. Listeyi çok uzatmak istemesem de hepsi bundan ibaret değil tabii, örneğin eski James Bond filmlerinden Moonraker’da bile gondol üzerinde kovalamaca ile arka planda Venedik’ten şahane manzaralar görebilirsiniz.

Venedik’te Geçen Filmler-Diziler

-Mozart in the Jungle, 3. Sezon

Özellikle klasik müzik sevenlere hitap edecek bu dizinin başrolünde bir orkestra şefi yani maestro olan Gael Garcia Bernal yer alıyor. Üçüncü sezon Venedik’te geçiyor ve ünlü bir soprano olarak Monica Bellucci arz-ı endam ediyor. Venedik’in dar sokaklar, minik köprüler, ufak meydanları her sahnenin arka planında dikkat çekiyor. Daha ilk bölümde Monica Bellucci’nin Gael Garcia Bernal’e ikram ettiği siyah makarna ise Pasta alla Seppia yani aşağıda anlattığım mürekkep balığı soslu makarna! (ve emin olun siz de gördüğünüzde ve tattığınızda maestro gibi suratınızı buruşturabilirsiniz)

-Casanova

Fellini’nin 1976’da çektiği versiyonun ilk kısmı da Venedik’te geçiyor ama ben size Heath Ledger’ın yer aldığı 2005 versiyonunu önereceğim, ne de olsa Heath Ledger var! Kadronun kalanı da oldukça etkileyici Jeremy Irons’ın yanı sıra Sienna Miller, Oliver Platt ve hem Tudors hem de Game of Thrones’tan tanıyacağınız Natalie Dormer bulunuyor. Venedik’in kanallarını tarihi bir atmosferde seyretmek ve biraz kahkaha atmak için ideal.

-Dangerous Beauty

Casanova gibi Venedik’i tarihi bir atmosferde göstermesiyle öne çıkıyor ve özellikle kentin ünlü karnavalına odaklanıyor. 1998 yapımı filmin başrollerinde Catherine McCormack, Rufus Sewell, Naomi Watts ve yine Oliver Platt yer alıyor (sanırım sözleşmesinde “Venedik’te tarihi film çekilirse Oliver Platt mutlaka oynatılacaktır.” diye madde var).

-The Tourist

Johnny Depp ve Angelina Jolie’nin başrollerinde yer aldığı 2010 yapımı film klasik bir aksiyon filmi olduğundan senaryosundan çok bir şey beklemeyin. Aslında başrolde Venedik’in kendisinin yer aldığını söylemek de mümkün, filmi Venedik gezi programı gibi çekmişler ve neredeyse kentteki önemli her noktayı göreceksiniz. Sırf bunun için izlenebilir.

-Italian Job

2003’te çekilen bu film yıldızlar geçidi şeklinde bir kadroya sahip: Mark Wahlberg, Charlize Theron, Edward Norton, Jason Statham, Seth Green ve Donald Sutherland yer alıyor. En unutulmaz sahnesi bina içinde Mini Cooper ile kovalamaca olsa da Venedik’te geçen kısmında da kanallara ve botlara doyacaksınız.

Venedik’e Nasıl Gidilir?

Venedik’e yakın üç havalimanı bulunsa da Türkiye’den uçuşlar en büyüklerine, hemen denizin karşısında anakarada bulunan Tessera’da yer alan Marco Polo Havalimanı’na yapılıyor. Ben de sadece buradan kent merkezine ulaşımı yazacağım. Siz de obilet.com üzerinden biletinizi rahatça alıp uçabilirsiniz!

Eğer valiziniz azsa en ucuz ulaşım yöntemi 5 nolu otobüse binmek. Yaklaşık olarak yarım saatte ulaşıyor. Yalnız metrobüs gibi bir yolculuğa hazır olun, oldukça sıkış tıkış ve ayakta gitmek zorunda kalabilirsiniz. Valizi olanlar ve koltuğunda arkaya yaslanıp rahatça gitmek isteyenler tipik bir havalimanı shuttle servisi olan Venezia Express’i tercih edebilir, hem sadece on beş dakikada varıyor. Otobüslerin durakları hemen havalimanından çıkınca karşınızda yer alacak, kolayca bulursunuz. Yalnız unutmayın ki bunlar sizi Venedik’te karayolu ile ulaşılabilen son nokta olan Piazzale Roma’ya götürecek. Oradan ya tabana kuvvet ya da deniz yoluyla ulaşım sağlayacaksınız.

Deniz taksileri ise epey pahalı o yüzden önermiyorum ama bütçeniz çok genişse en kolay ulaşım yöntemi tabii. Taksilerin bulunduğu iskeleye havalimanından bağlantı bulunuyor. Ayrıca doğrudan otelinize gitmenin de tek yolu bu. Bir diğer alternatif de yine buradan binebileceğiniz Alilaguna shuttle servisi, yalnız bu otobüs değil tekne!

Venedik’te Şehir İçi Ulaşım

“Peki ya kentte oradan oraya nasıl ulaşacağız?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Venedik’te karayolu bulunmadığından toplu taşıma sadece teknelerle yapılıyor. İstanbullulara biraz tanıdık gelecektir. Yolculuk başına 7 Euro olduğundan biletinizi tek tek almaktansa Travelcard satın almak, çok fazla tekne kullanmayı planlayanlar için uygun olabilir ama Venedik çok büyük bir yer olmadığından ben şehrin tadını çıkarmak için olabildiğince yürümenizi öneririm. Günlük kart 20 Euro, haftalık ise 60 Euro.

Gondollar ise ulaşımdan çok eğlence amaçlı kullanılıyor ve çok ama çok pahalı (100 Euro civarında). Venedik’e kadar gelmişken illa ki bir kez bineceğinizi tahmin etmek zor değil ama emin olun tekrar tekrar o kadar yüksek bir ücret vermek istemeyeceksiniz.

Şehrin ana caddesi gibi düşünebileceğiniz Grand Canal’ı geçmek için kullanılan büyük ve biraz bakımsız gondollara ise traghetto deniyor ve insanları toplu olarak karşıdan karşıya taşıyorlar. Ücret sadece 2 Euro, Ticketcard geçmediğinden nakit vermeniz gerekiyor. Hali hazırda çok kalabalık olduğundan ve insanlar ayakta yolculuk ettiğinden bavul taşımayı reddediyorlar, dolayısıyla otele giderken veya ayrılırken kullanamayacaksınız maalesef.

İklim, Venedik’e Ne Zaman Gidilir?

Bildiğiniz üzere İtalya Akdeniz iklimine sahip bir ülke ve yazlar oldukça sıcak geçiyor. Kuzeyde yer aldığı için Venedik, Roma kadar sıcak değil ama yine de yazın epey terleyebilirsiniz. Ayrıca turist kalabalığının en fazla olduğu dönem de yaz tabii. Eğer şansınız varsa Nisan-Mayıs ve Eylül ayları en güzel zaman. Kış ayları ise şehrin en tenha dönemi ancak çok yağışlı ve serin geçebiliyor, tatiliniz mahvolabilir. Her mevsim için Türkiye’de o mevsimde ne giyiyorsanız onunla gidebilirsiniz. Teknelere binerken ıslanabileceği ve kentte bol bol yürüyeceğiniz için ayakkabınızın sandalet olmasını öneririm. Islanmasını istemeyeceğiniz süet gibi ayakkabıları giymekten ise kesinlikle kaçının, sonra pişman olmayın.

Related Post

Başka kentlerde bir endişe kaynağı olmasa da Venedik için önemli bir başka durum ise denizin yükselmesi. Özellikle kış aylarında gerçekleşebilen bu doğa olayında bazı sokaklar tamamen su altında kalabiliyor ve bir yerden bir yere gitmek mümkün olmayabiliyor. Eğer böyle bir durum yaşarsanız endişelenmeyin, altı saat içinde su eski seviyesine dönüyor ama elbette tatilinizden altı saati bir noktada mahsur kalmış biçimde geçirmek istemezsiniz. Su yükselmeye başladığında sirenler çalıyor ve etrafta genel bir koşuşturmaca oluyor, muhtemelen anlarsınız zaten. Bir an önce otelinize dönmek akıllıca olacaktır. San Marco Meydanı’nda üç günlük su seviyesi tahmini bulunuyor, önceden kontrol edebilirsiniz ve turizm danışma bürolarından su altında kalan sokakları gösteren bir harita alabilirsiniz. Turizm danışma bürolarının biri tren istasyonunda, diğeri yine San Marko Meydanı’nda bulunuyor.

Venedik’te Konaklama

Venedik küçük ve turistik açıdan çok popüler bir yer, zaten adada bina sayısı da az. Tahmin edebileceğiniz üzere kalacak yer bulmak kolay değil, bulduğunuzda ise cep yakıyor. Bütçeyi daha az sarsan bir yöntem, hemen denizin karşı kıyısında kalmak. İtalya anakarasında yer alan Mestre ve Venedik’e bağlı ince uzun bir ada olan Lido gibi ufak yerleşimler Venedik’e gelen dar bütçeli turistlerin kaldığı uygun otellerle dolu. Otobüs ve trenler aracılığıyla Venedik şehir merkezine ulaşmak gayet kolay. Airbnb ile Venedik içinde makul fiyata kalmak da mümkün olabiliyor. Tabii erken rezervasyonla makul fiyatlara otel bulmak da mümkün, özellikle Castello bölgesi Venedik’in içinde bütçeyi en az sarsan yerlerin başında geliyor. Yine de en uygunu bile kişi başı 50 Euro civarı olacaktır.

Yukarıda bahsettiğim Lido bölgesinde kalmak özellikle yaz aylarında gidecek olanlar için iyi bir alternatif. Burası daha çok Türkiye’nin güney kıyılarına benziyor. Hoş bir kumsalı var ve denize girilebiliyor. Çoğu otelin sahilde kendi şezlongu mevcut. Venedik de gayet yakın. Eğer deniz tatili ile kültür gezisini birleştirmeyi düşünüyorsanız uygun bir seçenek. Venedik merkeze ulaşım ise toplu taşıma yapılan teknelerle yarım saatten biraz daha kısa sürüyor.

Yeme-İçme

İtalyan mutfağının ne kadar ünlü olduğunu biliyorsunuz, önemli bir nokta ise şu ki aslında İtalyan mutfağı her şehirde farklıdır; örneğin pizza esasen güneydeki kentlere, özellikle Napoli’ye ait olarak kabul edilir ve Venedik’te öyle ahım şahım bir pizza bulamazsınız. Venedik’in kendi mutfağı ise bizim için oldukça garip bir tat ne yazık ki: Mürekkep Balığı!

Üstelik mürekkep balığının sadece etini değil, mürekkebini de sos olarak kullanılıyorlar. Yani Napoli için pizza neyse Venedik için de bu siyah sosla yapılmış risotto öyledir diyebilirim. Makarnayı da genelde bu kara sosla servis ediyorlar. Ayrıca tüm Kuzey İtalya’da olduğu gibi burada da mısırdan yapılan polenta epey yaygın. Bunu da mürekkeple servis ediyorlar, “no seppia” derseniz sos olmadan almayı başarabilirsiniz. Aslında sosun pek bir tadı yok ama siyah görüntü benim çok hoşuma gitmedi.

Venedikliler, akşam yemeği öncesinde arkadaşlarıyla buluşup aperitif içmeyi de seviyorlar ve buna “bacari” deniyor. Spritz adında şarap tabanlı hafif bir kokteyl ile cicchetti denen mezeleri tercih ediyorlar. Örneğin bu mezelerden biri “polpette” dedikleri köfteler, balık etinden veya kırmızı et olabiliyorlar. Zaten çoğu yerde bacari diye tabela göreceksiniz, ilgileniyorsanız siz de bir günlüğüne Venedikli gibi davranabilirsiniz. Prosecco şarabı ve şeftali suyundan oluşan Bellini adlı kokteyl de Venedik’te yer alan Harry’s Bar’da icat edilmiş ama burada çok pahalıya satıldığından Venedik’teki başka bir barda içmeniz daha bütçeye uygun olabilir. Tabii bu tarihi barı görmek istiyorsanız ve yeterince paranız varsa Harry’s Bar’a da gidebilirsiniz. Son olarak, yine Venedik’e özgü içeceklerden olan Veneto grappa oldukça yüksek oranda alkol içerdiğinden dikkatli olmanızı öneririm (sonra kanala düşmeyin).

Fiyatlara gelince, bazı restoranlar özellikle öğle yemeği için makul menüler sunabiliyor. Yalnız kuver veya servis ücreti eklemek neredeyse her restoranın yaptığı bir şey, dikkatli olun. Bir de bazen fiyatlar porsiyon değil, yüz gram üzerinden yazıyor (etto veya /hg şeklinde) ama bir porsiyonda daha fazla bulunduğundan beklediğinizin üzerinde bir hesapla karşılaşabilirsiniz. En uygun fiyatlar, San Marco Meydanı’nın karşı kıyısında kalan Dorsoduro bölgesinde bulunuyor.

Venediklilerin kahve alışkanlığı ise diğer İtalyanlar gibi sabahleyin bir espressoyu ayaküstü fondiplemek şeklinde. Bu yüzden çoğu kafede ayakta içmek ile masaya oturup içmek arasında fiyat farkı var. Bana sorarsanız her şeyin tadı oturarak çıkıyor tabii ama hesapta sürpriz yaşamamak için kendinizi buna göre ayarlayın, fiyat tabelalarında her zaman iki fiyat da yazıyor.

Önerebileceğim yerlerin sayısı çok değil ama iki mekan var:

Trattoria Dalla Marisa

Özellikle öğle vakti 15 Euroluk menüler sunmaları bu ufak ama otantik restoranı ilgi çekici kılıyor. Yaklaşık elli yıldır hizmet vermeleri tesadüf değil. Bir aile işletmesi ve turistlerden çok Venediklilerin ilgi gösterdiği bir yer. Şimdiden söyleyeyim ki masalar küçük, restoran basık. Akşam yemeği için biraz pahalı olabilir, ayrıca akşamları rezervasyon da gerekebiliyor. Öğle yemeği için tavsiye ediyorum ama yeri biraz sapa, benim gibi kenti yürüye yürüye dolaşmayı sevenler için uygun olacaktır.Toplu taşıma yapan teknelerle ulaşım ise kolay, Crea veya Tre Archi durağında inebilirsiniz.

Pizzeria All’Anfora

İtalya’ya gelmişken ille de pizza yemek isteyenler için Venedik’teki en iyi pizzacı olduğunu söyleyebilirim. Arkada kendi bahçesi olduğundan şehrin gürültüsünden kaçmak için birebir. Pizzanız için akla gelebilen her malzemeyi seçebiliyorsunuz, fiyat da 8-10 Euro civarında. Santa Croce bölgesinde yer alıyor.

Venedik’te Alışveriş

Venedik’te her yer mağazalarla dolu. Gün boyu açık olsalar da bazıları öğle tatilinde kapanabiliyor. Venedik’te görülecek yerler adlı yazımda da belirttiğim gibi hediyelik ufak tefek şeyler için en uygun fiyatları Rialto Köprüsü’nün yanında kurulan pazarda bulabilirsiniz. Kentin her köşesinde işporta tezgahları da bulunuyor ama İtalyan polisi sahte ürünler konusunda biraz hassas, sıkıntı yaşamanız mümkün. Pahalı markaların mağazaları ise San Marco Meydanı civarında bulunuyor.

Camdan üretilmiş el yapımı hediyelik eşyalar almak, hatta kendi cam hatıranızı üretmek istiyorsanız Murano Adası’na bir yolculuk yapmanız en iyisi olacaktır. İlginç bir deneyim olduğunu söyleyebilirim.

Venedik Karnavalı’nda takılan üstü işlemeli beyaz maskelere meraklıysanız onlardan da her yerde bulacaksınız ama çoğu turistler için üretilmiş düşük kaliteli (ve düşük fiyatlı) ürünler. Gerçeğini almak isterseniz Atelier Marega’ya uğrayabilirsiniz ama paraya kıymanız gerekecek.

Gece Hayatı

Belki şaşıracaksınız ama Venedikliler gece hayatına o kadar da meraklı değiller. Kanalların kenarında çok sayıda restoran olsa da sadece birkaçı geceleri açık, onlarda canlı müziğe denk gelebilirsiniz. Bar, pub, club gibi yerler ise nadir. Dorsoduro bölgesindeki Campo Santa Margherita meydanında genellikle öğrencilerin takıldığı mekanlar var. Özellikle Cafe Rosso iki asırlık şirin bir yer ve geceleri içki servisi bulunuyor. Gündüz gelmeniz halinde öğle yemeğini sandviç ile geçiştirmeyi göze alanlar için uygun fiyata lezzetli paniniler de satıyorlar.

Kentte yer alan tek disko ise Academia durağı yakınlarında, Palazzo Rocco’nun arkasında yer alan Piccolo Mundo. Ufak bir kapısı ve tabelası olduğundan bulmanız çok kolay olmayabilir ve oldukça pahalı bir yer. Özel bir yanı yok ama Venedik tatilinde diskodan kopamayacak olanlar için tek seçenek.

Artık dönme vakti…

Venedik geziniz için gereken tüm bilgileri sağladığımı umuyorum. Güvenlik için birkaç ufak hatırlatma eklemekte de fayda var tabii. Turistik bir yer olduğundan Venedik, hırsızların ve kapkaççıların uğrak noktası. Özellikle çantalarınıza dikkat etmekte fayda var. Polisin telefon numarası ise tanıdık: 112. Yalnız İngilizceleri pek iyi olmayabiliyor.

Venedik’te görülecek yerler yazımda da belirtmiştim, kanallarda yüzmek kesinlikle yasak. Zaten pek temiz olduklarını da söyleyemem. Böyle bir şeye kalkışmayın, polis ceza kesecektir. Son olarak, Venedik sokakları dar ve halk oldukça kaba, yürürken omuz omuza çarpışmalar yaşanabiliyor. Özellikle restoranlara veya marketlere yük taşıyan el arabalarının tekerleklerine dikkat edin ayağınız ezilmesin. Keyifli ve sağlıklı bir seyahat dileklerimle…

 

Paylaş
Etiketler FilmİtalyaVenedik
Kerem Alp Usal

Adana’da doğan yazar, Ankara Fen Lisesi, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü mezunudur. ODTÜ Enformatik Enstitüsü’nde Bilişsel Bilimler Bölümü’nde doktora çalışmalarını sürdürmektedir. Yazın hayatına kaleme aldığı öykülerle başlamış ve öyküleri çeşitli dergilerde yayımlanmıştır. Yazarın yayımlanmış 9 adet kitabı bulunmaktadır. Çok bilmenin tek yolunun hem çok okumak hem de çok gezmek olduğunu düşünüp ikisini de bol bol yaptığından gezdiği yerleri anlatan seyahat yazıları yazmaya başlamıştır.