Kategoriler Listeler

Size Aniden Direksiyon Kırdıracak Kahverengi Tabelalar

Onlarca medeniyete ev sahipliği yapmış, katman katman tarih kokan topraklar üzerinde yaşıyoruz. Anadolu, Mezopotamya… Öyle birike birike gelmiş ki bu tarih hangi birini saymak olur?

Biri size, Türkiye nasıl bir ülke, Türkiye’de gezecek neresi var dediğinizde ne diyeceksiniz? Şahsen ben, upuzun bir giriş yaparak cevaplıyorum bu soruyu. Siz ne bulmak istiyorsanız o var. Her çağa, her medeniyete, kültüre ait bambaşka duraklar. 

Tarihi yapıtları günümüze kadar koruyabilmek konusunda dünya birincisi olmadığımız su götürmez bir gerçek. Fakat sahip olduğumuz bu zenginlik, ülkenin dört bir yanından fırlıyor. Kimi zaman ücra bir köy tepesi, kimi zaman her gün milyonlarca kişinin arşınladığı bir meydan. Her köşe bucak, mutlaka bir tarihi yapı saklıyor, bir kahverengi tabela…

Türkiye’de tarihi yerler, antik şehirler, müzeler kahverengi tabelalarla işaretlenir. İnsanlar da ikiye ayrılır. Kahverengi tabelaları trafik işareti diye geçenler, “Aaaa burada ne varmış?” diye merakla o yöne sapanlar. 

Bu yazımızda size, Türkiye’de size aniden direksiyon kırdıracak kahverengi tabelalardan elimiz yettiğince birkaç örnek vereceğiz.

Türkiye sınırları içerisinde yer alan on binlerce eserin hepsinden bahsetmek elbette ki olanaksız. Fakat ben size, bu ülkede yaşıyorsak eğer, ziyaret etmeden ‘eksik’ olacağımız durakları sayacağım.

Size Aniden Direksiyon Kırdıracak Kahverengi Tabelalar

Antik Kentler

Aizanoi Antik Kenti, Kütahya

Kütahya’dan İzmir’e doğru gidiyoruz. Direksiyonumuzu çevirmemiz gereken bir durak karşımızda.

Kütahya’nın Çavdarhisar ilçesi sınırlarında yer alan Aizanoi Antik Kenti, ilk Tunç Çağı’ndan günümüze kalan yerleşim yerlerinden biri.

Roma, Bizans, Selçuklu gibi birçok dönemin izine rastlayabileceğimiz Aizanoi’nin adı Zeus’un kızı su perisi Erato ve Arkadya halkının soylu Kralı Arkas’ın oğlundan geliyor.

Roma döneminde yün, şarap ve tahıl üretiminde zenginleşmiş bu kent, günümüze Zeus Tapınağı, Macellum (İlk Borsa Binası), Roma köprüsü, tiyatro kompleksi, mozaikli hamamı ve stadyumu ile taşınmıştır.

Tapınağın önünde yer alan kadın büstü, antik kentin simge yapısıdır.

Anavarza Antik Kenti, Adana

Yolunuz Adana’dan, Kozan Ceyhan otoyolundan geçerse, hemen direksiyonu Anavarza Ören Yeri’ne kırın. Anavarza Antik kenti, Adana sınırları içerisinde yer alır ve bugünkü Dilekkaya Köyü içerisindedir.

Günümüzde çevresi mesire alanı olarak kullanılır.

Buluntular arasında tiyatro, iç kale, kayalıklara oyulmuş mezarlar, Lahit Mezarları yer alır.

Şehri koruyan sınır duvarlarının bir bölümü hala varlığını sürdürür. Bu kent, Bizans devletinin Kars bölgesi civarında başlayarak yeni fethettiği Ermeni topraklarından getirilen Ermeni halkları ile iskân ettirilmiştir.

Yaşar Kemal roman ve öykülerinde bu antik kenti kullanmıştır.

Kaunos Antik Kenti, Muğla

Türkiye’nin en önemli turist destinasyonlarından biri olan Muğla’ya sadece yüzmek için gitmek olmaz.

Ziyaret edilecek çok önemli bir antik kent, yeşillikler arasında saklı, meraklılarını bekler.

Bir dağın içerisine oyularak Trabzon’daki Sümela Manastırı’nı anımsatan Kaunos Antik Kenti, Muğla, Ortaca sınırları içerisinde yer alır.

Kaya mezarları, beş bin kişilik tiyatro alanı, hamam, bazilika ve Demeter Kutsal Tapınağı ile günümüze kalan antik kent denize yarım saatlik bir mesafede, Dalyan Boğazı kıyısındadır. 

Behram Antik Kenti, Çanakkale

Çanakkale’den güneye, İzmir’e doğru gidiyorsunuz. Güzelyalı, Ezine, Ayvacık derken birden karşınıza bir yol ayrımı çıkıyor, Behram Antik Kenti.

Balıkesir’e dönmek yerine direksiyonu sağa kırıp bu tabelaları takip ediyorsunuz ve karşınızda Ege’nin masmavi sularına karşı gelen Assos yani Behram.

Antik kent, içerisine limanı, tepedeki kalıntıları, Behram Kalesini ve Aristo heykelini de içine alan geniş bir yüzölçümüne sahip. Gökyüzüne yükselen büyük sütunlar özellikle günbatımında nefes kesici bir hal alıyor.

Sagalassos Antik Kenti, Burdur

Dünyanın en yüksek rakımlı tiyatrosu ile bilinen Sagalassos Antik Kenti, devasa çeşmeleri ve tiyatro alanı ile günümüzde ayakta durmayı başarır.

Burdur sınırları içerisinde yer alan kent, Antik Yunan’ın Pisidya şehrinin başkentidir. 

Unesco Mirasları

Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, Sivas

Sivas’tan Elazığ’a doğru gidiyorsunuz. Rotanız üzerinde kesinlikle direksiyonu kırmanız gereken bir durak var.

1985 yılında tescillenerek UNESCO miras listesine ilk giren tarihi yapılarımızdan biri olan Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası.

Divriği ve civarında en erken yerleşim Hititler Dönemi’ne kadar iner. Bu dönemde Ahmet Şah ve eşi Turan Melek camii ile birlikte bu hastaneyi 1228-1229 yıllarında yaptırmıştır.

Anadolu geleneksel taş işçiliği örnekleriyle birlikte geleneksel İslam mimarisinin de en heybetli örneklerinden biridir.

Anadolu’nun bu ilk UNESCO mirasını görmeden, Türkiye turu yaptım sanmayın.

Ksantos – Letoon Antik Kenti, Muğla

Muğla ve Antalya’yı birbirinden ayıran Eşen Çayı’na 10 dakikalık araba mesafesinde, Kumluova üzerinde ziyaret edilmesi gereken bir hazine olan antik kent, Fethiye – Kaş karayolunun 65. Kilometresinde sizi rotanızdan saptıracak.

Kumluova Köyü yakınında bulunan Letoon antik şehri, Zeus’tan hamile kalan Leto adına kurulmuştur ve içerisinde Leto, Artemis ve Apollon Tapınaklarını bulundurur.

Kaş’ın Kınık Köyü’ndeki antik kent Ksantos ile birlikte bir açık hava müzesi görevi görür. Ovaya hâkim iki tepe üzerinde yer alırlar. 

Safranbolu Şehri, Karabük

Karadeniz turlarınızda uğramadan geçmemeniz gereken bir yer Safranbolu. Genelde uzun Karadeniz yolculuklarının en sakin ilk durağı.

Bursa’daki Cumalıkızık köyünü andıran dar Arnavut kaldırımlı sokakları, eski kerpiç evleri ile birlikte insanın içine huzur veren, tarihin sayfalarından renkli bir mahalle gibidir Safranbolu.

Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğunun Doğuşu, Bursa

Bursa’dan yola çıktınız ve Ankara’ya gidiyorsunuz. Şehrin çıkışına yaklaşırken kesinlikle direksiyonu sağa kırmanız gereken bir durak var. Cumalıkızık, Bursa’nın meşhur Kızık köylerinin sona kalmayı başaran en renkli adresi olarak sizi bekliyor.

Hafta sonu uzun uzun köy kahvaltıları, asma yaprakları altında Cumalıkızık yerlileri tarafından yapılan leziz hamur işleri ve organik ürünlerle güne başlamak için ideal bir yer.

Aynı zamanda şehirden uzaklaşıp ufak bir kaçamak yapmak adına “metropolzede” ziyaretçilerini de bekliyor.

Ani Arkeolojik Alanı, Kars

Doğu Ekspresi’nin sosyal medyada bir fenomen hale gelmesinin üzerinden süre geçti. Fakat Ani Harabeleri, Kars ilinin güneydoğusunda, Arpaçay boyunda tarihin tüm gizemi ve heybeti ile yer almaya devam ediyor.

961-1045 yılları arasında Pakraduni Hanedanlığı’nın Ermeni krallarının başkenti olarak hizmet veren Ani, 11. ila 12. yüzyıllar arasında bazı İslami mimari eserlere ev sahipliği yapmaktadır.

2012 yılında UNESCO’nun Dünya Mirası Geçici Listesi’ne eklenen Ani, 2016 yılında Dünya Mirası Alanı olarak belirlenmiştir.

Türkiye’de nadir de olsa günümüze ulaşan Ermeni mimarisinin en güzel örneğidir kuşkusuz.

Afrodisiyas Antik Kenti Kenti, Aydın

Dünya üzerinde tanrıça Afrodit’e adanan en meşhur şehir kuşkusuz Aydın sınırları içerisinde yer alan Afrodisiyas’tır.

Milattan önce 5. Yüzyılda kurulan ve sanatçılığı ile meşhur olan bu kent, UNESCO mirasıdır.

Tapınağın devasa sütunlu kapısı şehrin simge yapısını oluşturur.

Aydın’dan Denizli’ye giderken mutlaka bu antik kenti görmelisiniz.

Hattuşa: Hitit Başkenti, Çorum

UNESCO Dünya Miras Listesi’ne Alınma Tarihi 1986 olan Hattuşaş yani Boğazköy, Anadolu’nun bilinen ilk başkenti olma özelliği taşır.

Related Post

Bölgede yapılan kazılar sonucu Hatti, Asur, Hitit, Flir, Galat Roma ve Bizans gibi birçok uygarlığa ait kültür kalıntılarına rastlanır.

Hattuşaş (Çorum, Boğazköy), Hitit İmparatorluğunun başkenti olarak Anadolu’da yüzyıllar boyu çok önemli bir merkez olmuştur.

1. Hattuşili tarafından tekrar kurularak 400 yıldan uzun bir süre hüküm sürecek olan bir uygarlığın başkenti haline getirilmiştir.

Günümüzde görülebilen ve büyük çoğunluğu Büyük Kral IV. Tudhaliya dönemine ait olan kalıntılar arasında tapınaklar, kraliyet konutları ve surlar bulunmaktadır.

Nemrut Dağı, Adıyaman

Kommagene Kralı I. Antiochos’un tanrılara ve atalarına minnettarlığını göstermek için 2 bin 150 metre rakımdaki Nemrut Dağı’nın yamaçlarına yaptırdığı mezar ve anıtsal heykeller şüphesiz ki ülkemizin en hayran bırakan simgelerinden biridir.

Helenistik Dönem’in en görkemli kalıntılarından biri olan Nemrut Dağı Ören Yeri, Pütürge’nin Büyüköz Köyü ile Adıyaman’ın Kâhta İlçesi sınırları içerisinde yer alır. Bu göz alıcı dev heykeller kireçtaşı bloklarından yapılmıştır ve yükseklikleri genellikle 8-10 metredir.

Göreme Açık Hava Müzesi, Nevşehir

Sosyal medyanın turizme etkisi yadsınamaz. Türkiye’de de bu konuda işi en önde götüren durak, eşsiz yer şekilleriyle Kapadokya’dır.

Daha insanlığın i’si ortada yokken, 60 milyon yıl önce Erciyes, Hasandağı ve Göllüdağ’ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgâr tarafından aşındırılmasıyla, Kapadokya’nın eşsiz doğası ortaya çıkar.

Yüzyıllar içerisinde bu benzersiz yer şekilleri bölge insanlarının da etkisiyle bir amaç kazanır.

Göreme Açık Hava Müzesi bunların en önemli örneğidir. Milattan sonra 4. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar yoğun bir şekilde manastır hayatının yaşandığı bölgede hemen hemen her kaya bloğunun içinde işlevsel bir mekân bulunur. Kiliseler, şapeller, mutfak ve yemekhaneler, salonlar bunlardan bazılarıdır.

Bugünkü Göreme Açık Hava Müzesi manastır eğitim sisteminin başlatıldığı yer olarak kabul edilir. 

Göreme Açık Hava Müzesi’nde ziyaret edilecek yerler sırasıyla, Kızlar ve Erkekler Manastırı, Aziz Basil Kilisesi, Elmalı Kilise, Aziz Barbara Kilisesi, Yılanlı Kilise, Pantokrator Kilisesi, Malta Haçlı Kilise, Azize Catherine Kilisesi, Karanlık Kilise, Çarıklı Kilise ve Tokalı Kilise’dir. 

Göreme Açıkhava Müzesi, 6 Aralık 1985 tarihinde UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’ne girmiştir.

Müzeler

Şanlıurfa Arkeoloji ve Mozaik Müzesi

Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi, yolunuz Urfa’ya düşerse mutlaka ama mutlaka kebap ziyafetlerinizden sonra gitmeniz gereken bir müze. Sonra diyorum çünkü müze o kadar büyük ve geniş bir koleksiyona sahip ki en azından iki saatinizi ayırmanız gerekiyor. 

Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi, 1965 yılından bu yana halka açık. Her şeyden önce 2015 yılında taşındığı yeni binası sayesinde Türkiye’nin en büyük müze kompleksi unvanını kazanmıştır. Ayrıca yazılı tarihin seyrini değiştiren Göbeklitepe’nin keşfiyle şehir müzesi, tarihin en büyük müzesi haline de gelmiştir.

30.000 metrekare büyüklüğünde ve incelenecek çok sayıda serginin bulunduğu müze, ziyaretçilerden de yüksek beğeni toplar. İlkçağlardan Roma dönemine kadar uzanan bir süreç görebilirsiniz.

Ayrıca Göbeklitepe’nin orijinal boyutunda mozaikleri, Amazon kadınlarına dair mozaikler de sergilenen eserler arasındadır. Bunun yanı sıra Mezopotamya’nın ve Sümer mitolojisinin en önemli eseri Gılgamış Destanı da bu müzede ziyaretçileri karşılar.

Hatay Arkeoloji Müzesi: Dünyanın En Büyük Mozaik Koleksiyonu

Halk arasında Antakya Mozaik Müzesi olarak bilinen Hatay Arkeoloji Müzesi, dünyanın en büyük ikinci mozaik müzesidir. Yolunuzu mutlaka medeniyetler beşiği Hatay’a çevirin.

Muhteşem Antakya mutfağının yanı sıra bu tarihi yolculuk da sizi oldukça tatmin edecek.

Müze içerisinde Hatay ve çevresindeki antik alanlarda gerçekleştirilen kazı çalışmaları sonucunda keşfedilen birbirinden değerli binlerce buluntu var. Bu eserler genellikle Sasani, Helenistik, Roma ve Selevkos dönemlerinden kalma eserler.

Eğer mitolojiye, özellikle de Helenistik ve Roma dönemlerine ilgi duyuyorsanız Antakya Mozaik Müzesi’ne gelmelisiniz. İkonik Kral Şuppiluliuma Heykeli müzenin en ilgi çekici eserlerinden.

En bilinenlerinden İskelet Mozaiği, Perseus ve Dansözler’e kadar birçok çarpıcı çalışmayı yakından görebilirsiniz.

Son olarak 2018 yılında ziyarete açılan “’Lahitler Salonu” antik çağlarda bölgede yaşayan toplulukların ölü gömme ritüellerini sunuyor. Urartu mezar mimari stilleri ve Antakya Lahdi bu kısımda görülebilir.

Zeugma Mozaik Müzesi, Gaziantep

Milattan önce 300 yılında Fırat Nehri’nin iki yakasında, Büyük İskender’in generallerinden biri olan I. Seleukos’un kurduğu “Selevkaya Euphrates” ve eşi Apama’nın kurduğu “Apama” şehirlerinin köprü ile birleşmesinden oluşan antik şehre Zeugma adını veriyoruz.

Zeugma Mozaik Müzesi de Gaziantep’te bulunan, 2011 yılında açılan muhteşem bir müze. Müze içerisinde, dönemin insanlarının inanç ve kültürlerini, çrf ve adetlerininin sokak yaşamına yansıması olan mimari unsurlar sergilenmektedir.

Müzenin en önemli parçası ise şüphesiz Antep’in simgesi haline gelmiş “Çingene Kızı” mozaiğidir.

İlk olarak 1998 yılında Antep’in Nizip ilçesine bağlı Belkıs mahallesinde, aynı isimli Harabelerinin kurtarılması sırasında bir villanın 300m2’lik tabanının parçası olarak, üzerindeki sütunun kaldırılmasıyla bulunmuştur. Geçtiğimiz yıllarda mozaiğin eksik parçaları, ABD’den 60 yıl sonra getirilmiştir.

Asıl kimliği bilinmeyen ama Gaia ya da Büyük İskender olduğu düşünülen, halk ağzındaki adıyla “Çingene Kızı”nın yanı sıra Mars Heykeli de müzenin önemli eserlerinin başında gelir. 

Baksı Müzesi, Bayburt

Sırada, Türkiye’nin en sessiz sakin şehirlerinin başında gelen Bayburt’un tepelerinde bir müze var. Öyle bir müze ki 2014 yılında Avrupa Konseyi Müze Ödüllerinde birinciliği kapmış bir müze…

Doğu Karadeniz’de, Bayburt’un 45 kilometre dışında, Çoruh Vadisi’ne bakan bir tepenin üzerinde yükseliyor.

Çorak, kimsenin, başka hiçbir binanın yer almadığı bir tepe bu. Günümüzdeki adıyla Bayraktar köyü olarak anılan Baksı, çağdaş ve geleneksel sanatları aynı çatı altında toplayan enfes bir müze.

Bayburt doğumlu sanatçı ve akademisyen Prof. Dr. Hüsamettin Koçan’ın bireysel düşü olarak 2000 yılında temelleri atılıyor.

Müze dahilinde, sergi salonları, depo müze, atölyeler, konferans salonu, kütüphane ve konukevi ile 40 dönümlük bir araziye yayılıyor.

Konya Mevlâna Müzesi

Her yıl 17 Aralık haftası Mevlana’nın ölüm yıldönümü Konya’da “Şeb-i Arûs” adıyla kutlanır. Bu, Mevlana’nın bir eseridir ve anlamı düğün gecesidir. Allah’a kavuşma gecesi olarak adlandırır kişinin öldüğü vakti. Bu sayede her yıl binlerce kişinin akın ettiği Konya ev sahipliği yapar Mevlâna Müzesi’ne.

İlk olarak Selçuklu Sarayı’nın Gül Bahçesi’dir bu alan. Ardından Alaeddin Keykubad tarafından Mevlana’nın babası olan Sultânü’l-Ulemâ Bâhaeddin Veled’e hediye edilmiştir.

Mevlana’nın ölümünün ardından kendi oğlu onu dedesinin de gömüldüğü bu alana, mimarlara özel bir türbe yaptırarak gömer. Mevlâna Müzesi içerisinde türbeler, semahane ve mescitler, aile mezarlıkları bulunur. 

Avluda Yavuz Sultan Selim’in 1512 yılında yaptırdığı üzeri kapalı şadırvan ile “Şeb-i Arûs” havuzu yer alır.

Müze içerisinde Mevlevîliğe ait eserler ile el yazması kitaplar, levhalar, kandiller ve müzik âletleri sergilenir. 

Ağrı İshak Paşa Sarayı

Sırada, kartpostalvari görünümüyle İshak Paşa Sarayı var. Doğubeyazıt’ın ilçe merkezine 15 dakikalık bir araba yolculuğu mesafesinde yer alan bu nefes kesen yapı, Osmanlı döneminde İstanbul dışında inşa edilen tek saray.

Selçuklu sanatının özelliklerini taşıyan saray, tarih ve sanat tarihi yönünden eşsiz bir değer.

Sarayda klasik Osmanlı mimarisinden farklı üslup ve benzeme şekilleri dikkati çeker. 1685 yılında Çıldır Atabeklerinden Çolak Abdi Paşa’nın isteği ile başlanan inşa aynı soydan gelen İshak Paşa zamanında 100 yılda tamamlanır.

Mimarının Ahıskalı ustalar olduğu söylenir. Osmanlı mimarisinden farklı olarak sarayda Türk saray geleneği ve mimarisinin ana prensiplerine uyulmuştur.  

Osmanlı döneminde Ağrı’da yapılan en büyük ve en önemli mimari eserdir.

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi

Başkentin en güzel müzelerinden biri Anadolu’da yazılı tarihin başlangıcı gibi bölge tarihine ışık tutan önemli bilgileri içeriyor.

Paleolitik Çağ, Neolitik Çağ, Kalkolitik Çağ ve Eski Tunç Çağı’nın yanı sıra Eski Hitit ve Hitit İmparatorluğu, Frig, Geç Hitit, Urartu, Lidya dönemlerine ait çok sayıda kalıntı ve eser de sergileniyor.

Haho Kilisesi Taş Cami, Erzurum

Haho Kilisesi Tortum ilçesine bağlı Bağbaşı Köyü’nde bulunur. Haho Çayı’nın solunda, verimli bir ovanın üzerine, 300 metre kuzeydoğusundaki kalesiyle birlikte inşa edilmiştir.

Günümüzde hali ne yazık ki içler acısıdır. Korunmayı hak eden bu eser yıllar içinde yağmalanmıştır.

Meryem Ana Kilisesi olarak da bilinen yapının tarihi 900’lere dayanır. Bagratlı Kralı III. David tarafından yaptırılmıştır. Kilise, 19. yüzyılda camiye dönüştürülmüş ve Taş Cami ismini almıştır. İçerisinde Hıristiyanlık tarihine dair çok önemli freskler bulunur.

Günümüzde özellikle Gürcü turistler tarafından ziyaret edilen yapı camii olarak bölge halkına hizmet eder.


obilet.com üzerinden hızlı ve güvenli bir şekilde ihtiyaçlarınıza uygun aracı kiralayabilirsiniz.

Paylaş
İrem Kulaber

gezmeden, yazmadan, hikaye anlatmadan ve dinlemeden duramaz edebiyat + medya iletişim mezunu içerik üreticisi, şimdilik beyaz yakasını renklere boyamaya çalışıyor