Cennet vatanın dört bir yanı muhteşem manzaralarla dolu. Bu manzaralar her zaman ulaştığımız yerlerde değil, bazen yollarda bile karşımıza çıkıyor. Kimileri varılacak yerin değil, yolun önemli olduğunu söyler. E bir de üzerine manzara eklerseniz!
Sevdiğimiz melodiler eşliğinde güzel manzaraya karşı çevrilen direksiyonlar içimizi kıpır kıpır yapıyor. Hazır yaza da giriyorken, kendinize oluşturacağınız sürüş rotaları ile unutulmaz bir tatil deneyimi yaşayabilirsiniz.
Tatil planları, hayat değişiklikleri, yolda olma hissi oldukça heyecan verici. Günlük rutinlerinizi bir süreliğine başka bir yere taşıyorsunuz.
Aileniz, sevgiliniz, yakınlarınız ile veya tek başınıza yapacağınız yolculukların en güzel yanı da manzaralı yollardan geçmek olacak.
Yollarda çok vakit geçirmek zorunda kalıyorsanız veya yolda olmak tutkunuz varsa, ülkemizin neredeyse her bölgesinden seçerek bahsettiğimiz bu rotaları değerlendirebilirsiniz.
Sizin için bu listede eşsiz şehirlerimizi birbirine bağlayan, sürüş rotaları oluşturup çoğunlukla batıdan doğuya doğru bir sıralama yaptım. Betimlemesi bol bir yazı olacak, şimdiden uyarayım.
Gelin hep beraber birbirinden güzel manzaralı yollar keşfedip, kurgusal yolculuğumuza çıkalım! Hayatta yolculuğun sonu yok. İlerlemek en güzeli…
Kırklareli’nin, İğneada’ya olan yolu tam seyre dalmalık. Yol boyunca göreceğiniz sıra dizi ağaçlar sizi adeta sürreal bir yağlıboya resmin içine çekecek, doğanın en büyüleyici haline götürecek. Doğa ile baş başa, kafa dinlemeli bir yolculuk tatmak istiyorsanız İğneada Yolu’ndan geçmelisiniz.
Bu yol üzerinde Longoz Ormanları yer almakta. Milli Park’ın içerisinde Hamam Gölü ve sularını denizle birleştiren Mert Gölü bulunuyor. Yürüyüşler, piknikler, bitmek bilmeyen etkileyici manzaralar ve temiz havası ile durak noktası bol bir yolculuk imkânı.
Manzaralı bir yol arasında ormanın derinliklerinde vakit geçirerek, İğneada’nın kumlu sahiline kavuşmak… Daha ne istenir ki!
Marmara’nın en güzel yollarından olan Şile- Ağva; bol yeşillikli, dağlardan usul usul gideceğiniz, bir sürüş rotası.
İstanbul’dan kaçış için nereye gideceğini bilemeyenler endişelenmesin. Yol o kadar huzurlu ki, sadece sürmek bile gözünüzü doyurabilir.
Karadeniz kıyısına bu kadar yakınken Kocaeli’nin deniz kenarında yer alan Kerpe’yi görmeden dönmeyin deriz. Pembe kayalıkları ve sakin atmosferiyle ruhunuza işleyecek.
Yazları yeşilin her tonu ve sonbaharda sayamayacağınız kadar çeşit renkler barındıran, kışları ise kar kaplı ağaçlarıyla tablo gibi görüntüler sunan doğası içinden bu yol ile geçerek; var olan harmoniyi dört bir yandan seyretmeniz mümkün.
Dilerseniz yolculuğunuzu çeşitli aktiviteler ile tamamlayabilirsiniz. Abant Gölü ve yakınlarında yaylalar barındırması da aklınızda bulunsun.
Sıra geldi yeşilin hiçbir zaman gösterişini kaybetmediği bölgemiz, Karadeniz’e.
Safranbolu’nun göz kamaştıran yemyeşil ağaç tüneli yollarına hayretle bakıp, kameralarınıza sımsıkı sarılacaksınız. Medeniyet ile doğanın arasında uzanan bu çizgide zamanın nasıl geçtiğini hatta nereye gittiğinizi dahi unutabilirsiniz! Safranbolu zaten masalımsı bir yer iken ona giden yolların da böyle olması şaşırtmıyor.
İnebolu- Cide Yolu Karadeniz’in sahil kısmında yer alıyor. Kastamonu içi ilçeler arası 133 kilometre olan bu yol, zaman zaman deniz kenarına yaklaşan zaman zamansa bayırlar çıkartan keskin virajlara sahip.
Haşin denizi, kalabalık doğası, renk geçişleriyle adeta bir görsel şölen sunan bu yolda unutulmaz deneyimler sizleri bekliyor.
İnebolu’da; Şehit Şerife Bacı Anıtı, İnebolu Evleri, Pembe Köşk, Nezihe Battal Kültür Evi, Apeş Tepesi, Geliş Tepesi, Özlüce Köyü. Cide’de; Gideros Koyu, Loç Vadisi, Valla Kanyonu, Ilıca Şelalesi görülmesi gereken yerler arasında.
Şimdi biraz güney kesime, sıcaklara inelim. Bir yanda deniz, diğer yanda dağları barındıran, içinizi eriten tipik bir ege yolu… Bizi İzmir’e götürecek!
Burası, Kuzey Ege’yi kapsayan 500 kilometrelik bir sürüş rotası. Uzun yol olmasına rağmen ara verebileceğiniz birçok durak noktası var. Cunda, Altınoluk, Ören, Kaz Dağları, Akçay, Dikili, Eski Foça. Her nokta bambaşka bir iz bırakacak ve bu rotayı tercih etmeniz sizi manzaraya doyuracaktır.
Daracık ve virajlı yoluyla gözü korkutsa da manzarası buna değer. Umarım yolunuz düşer de yeşille mavinin kucaklaşmasını doyasıya gözlemlersiniz.
Bafa Gölü’nün etrafından geçen bu yol, Aydın ve Muğla arasında kalıyor.
Yer yer köy evleriyle nostalji yaşayacak, karşınıza çıkan dev kayalıklara örtünen yeşilliklerden ve etraftan gözünüzü alamayacaksınız!
Aracınızı kenara çekip, gidebileceğiniz saklı yerler var. Yediler Manastırı, Bafa Gölü Tabiat Parkı, Latmos Antik Kenti Kaya mezarları, Herakleia, Latmos Agora…
Yediler Manastırı’na yürürseniz, Karia Yolu parkurunun bir kısmı buradan geçmekte. Antik kalıntılar ve yeşilliğin içinde etkileyici bir göl manzarası için yürümeye değer.
Muğla- Marmaris arasında yer alan; Aşıklar Yolu olarak da bilinen yol… Asırlık ağaçların gölgesi altında derin hisler yaşatıyor insana. Bu yol hüzünlü ama bir o kadar da umut dolu bir geçmiş barındırmakta.
1938’de Gökova ilçesi halkı, bataklık ile ortaya çıkan hastalıklarla boğuşuyordu. Sıtma hastalığına yakalananlar ölmekteydi, özellikle çocuklar.
Köy Muhtarı Mehmet Gökovalı ne yazık ki bu sorundan dolayı 4 çocuğunu kaybetmiştir. Gökovalı, son doğan erkek çocuğuna da hastalığın bulaşmaması için çözüm aramaktadır. İyi bir araştırmadan sonra çözümün okaliptüs ağaçları olduğuna kanaat getirirler.
Bunun üzerine Cevat Şakir Kabaağaçlı (Halikarnas Balıkçısı) Avustralya’dan ağaç fidanlarını getirtir ve köy halkı el ele verip yüzlerce fidanı dikmeye girişirler. Bünyesinde barındırabildiği 1000 litre su ile bataklığın kurumasını sağlar. Ve hastalık sona ermiştir, ölen insanlar yoktur artık.
Ayrıca Babam ve Oğlum filminin “o” sahnesine de tanıklık etmekte…
Bu yolun hikâyesini öğrendiğimize göre bundan sonra daha anlamlı bakarız etrafa. Yollar, hikâyeler ile dolu!
Sırada ise portakal kokulu kıyılar ve bolca güneş ışığı var, Antalya’dayız. Akdeniz’in manzaralı yolları meşhurdur, öyle ki buraları şarkılara bile konu olmuş. Otoban sıcağının derinden hissedildiği, Antalya’nın cennet kadar güzel yolları…
Yemyeşil doğasını uçsuz bucaksız denizle birleştiren; gözünüzü yoldan ayıramayacağınız manzaralara sahip.
Güneşin sıcak kucaklayışı, denizin serinleten savruluşu, ağaç salıntılarının uğultusuyla inşa edilecek düşünceler, kurulacak hayaller…
Bu yoldan geçerseniz yakınlarda, ülkemiz sınırlarındaki en değerli kültür varlıklarından birçoğunu barındıran ören yerleri, antik kentler, nadide koylar ve büyüleyici harabeler var. Heroon of Trysa, Myra Antik Kenti, Kekova Antik Kenti, Andriake Harabeleri, Demre Kuş Cenneti, Soura, Finike Mağaralı Koy ve Antalya’nın gizli koylarını keşfedebilirsiniz. Buraları keşfetmeden yola devam etmeyin!
Her noktası eşsiz güzellikler barındırıp, adeta kendine çekiyor… Bir yere varmanıza gerek olmadığı gibi sadece yola çıkmanız bile yetecektir!
Yazımızı bir yürüyüş yolu ile devam ettiriyoruz. Dünyanın dört bir yanından macera sever gezginlerin uğrak mekanı olan Likya Yolu’ndan bahsetmezsek olmazdı…
Dünyadaki en iyi, uzun mesafe yürüyüş rotalarından biridir. Bu antik parkur üzerinde bulunan Gelidonya Feneri manzarası 2007 yılında Türkiye’nin en güzel manzarası seçilmiştir.
Likya Yolu yazımız ile detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz.
Tekrar yukarılarda, Anadolu’dayız! Karaman‘da kalan bu yolu, Mersin’e veya Konya’ya geçişte kullanabilirsiniz.
Yemyeşil, eğimli vadi arasından sizleri telaşlandıracak uçurum kenarında incecik bir asfalt yol, heyecanlı bir yolculuk. Siz yolda ilerlerken, yol da size eşlik edecek…
Dünyadan kaçışta kullanabileceğiniz yol, başka bir boyuta geçit. Bu devasa oluşumlar arasında süzülecek, hayret verici şekilleriyle Peri Bacaları eşliğinde unutulmaz bir yolculuk deneyimi yaşayacaksınız. Yol tutkunlarına duyurulur! Manzaraya doymak imkânsız… Arabanızı kenara çekip, kendinizi anın içine bırakmak en iyisi olacaktır.
Anadolu coğrafyasında bir yolculuk düşünüyorsanız, bu güzel yolu atlamayın.
Kapadokya kadar bilinmez fakat benzer coğrafya için en etkileyici manzaralardan birini sunuyor; Kayseri’de yer alan Soğanlı Vadisi, yol üstü kurulan minik taş evleriyle tarih öncesi döneme aitmiş gibi. Burada yeryüzüne ilk ayak basışın hissiyatını tadabilirsiniz…
Araç penceresinden kafanızı dışarı çıkardığınız anda hissedeceğiniz Anadolu toprağı kokusunun yeri bir başka. Bu yol görüldüğü üzere sık yeşillik barındırmıyor, böyle kıraç ve zorlu olması da onu ilgi çekici kılmakta.
Ayrıca yol üzerinde kalan Türkiye’nin en büyük milli parklarından biri olan Munzur Vadisi Milli Parkı’nda kamp, piknik ve doğa yürüyüşlerinin yanı sıra çeşitli su ve doğa sporları yapmaya uygun bir ortam sizleri bekliyor.
Erzurum yolları o kadar güzel ki, tek bir güzergâhtan bahsetmek diğerlerine haksızlık olur.
Her iki bölgede (Doğu Anadolu- Karadeniz) yer alan Erzurum’un bu coğrafi çeşitliliğini yollarından gözlemleme fırsatı bulabilirsiniz. Erzurum- Artvin arasında kalan Balıklı Köyü Yolu, dağ yamaçları üzerine kurulan ince, dimdik kavak ağaçları arasında büyüleyici bir perspektif sunmakta. Yol boyunca Tortum Gölü de eşlik edecek size.
Yanda derenin şarıl şarıl aktığı, koyu yeşillikleri ve isli havasıyla Rize- İspir Yolu’ndayız. Her noktası, aracı durdurup fotoğraf çekmelik…
Erzurum- Ardahan Yolu’nda ise Anadolu’nun havasını soluyoruz, düz ve ıssız vadilerde. İnsanda yuvarlanma isteği yaratmıyor değil!
Ve son olarak Çoruh- İspir Yolu… Ne İspirmiş be! Diyorsunuz muhtemelen. Bu kadar kendinden bahsettiriyorsa, geçmemek olmaz… Çoruh Nehri’ni karşısına alan İspir Kalesi manzarasında da gözlerinizi şenlendirmeyi unutmayınız.
obilet.com üzerinden hızlı ve güvenli bir şekilde ihtiyaçlarınıza uygun aracı kiralayabilirsiniz.