Karmaşık, bir o kadar da gizemli ve estetik bir atmosfere sahip olan Bangkok, Tayland’ın başkenti olarak öne çıkıyor.
Hem başkent hem de ülkenin en büyük şehri olan Bangkok’a her yıl binlerce turist Uzak Doğu’nun o mistik atmosferini tecrübe edebilmek için akın ediyor. Bu yüzden buraya Uzak Doğu’nun en turistik kenti dersek yanılmış olmayız.
Melekler Şehri gibi bir unvana sahip olan Bangkok, Tayland dilinde Krung Thep olarak anılıyor.
1782 yılında Kral I. Rama’nın kurduğu bu mistik şehir farklı nüfus yapısı, tropikal iklimi, canlı hayatıyla Asya’nın en farklı yerlerinden birisi olarak öne çıkıyor.
Hem turizmin hem de ekonominin en canlı olduğu yerlerin başında gelen Bangkok’ta gece hayatının, tropikal iklimin, lezzetli yemeklerin ve muhteşem doğanın tadını çıkarabilirsiniz.
Yılın tamamı boyunca sıcaklıkların aynı düzeylerde kaldığı Bangkok’ta 30 derecelik sıcak havanın tadını çıkarabilirsiniz.
Mayıs ayından ekime kadar muson yağmurları şehre hakimden tatil için en ideal zamanların Kasım ayından Şubata kadar geçen zaman olduğunu söyleyebiliriz.
Gökdelenler ile gecekonduların bir arada olduğu, 24 saat yaşayan, dünyaca ünlü tapınaklara ev sahipliği yapan Bangkok’ta zamanın nasıl geçtiğini anlamayacaksınız.
Kozmopolit yapısıyla sizi şaşırtacak bu Uzak Doğu şehrinde gezip görmeye değer yerleri sizler için araştırdık.
Bangkok’ta Gezilecek Yerler
Bangkok’ta Görülmesi Gereken Tapınaklar
Wat Saket Tapınağı
Wat Saket Tapınağı’nın Ayutthaya Krallığı tarafından yaptırıldığı biliniyor.
Konum olarak Altın Dağ yani Golden Mount tepesinde yer alan bu tapınak farklı bir oluşum hikayesine sahip.
Wat Saket’in altın renkli çatısının çökmesi ve 50 yıl boyunca topraktan kaldırılmadan durması sonucunda doğal yollardan burada bir tepecik oluşmuş. Bu tepeciğe de tapınağın yerleşimi sağlanmış.
İçerisinde Sri Lanka’dan getirilen bir Buda heykelinin de yer aldığı Wat Saket Tapınağı turistlerin ilgisini çeken bir yer olarak öne çıkıyor.
İnşaatının Kral 5. Rama döneminde tamamlandığı bilinen tapınak ziyaretçilerine eşsiz güzellikte bir manzara vadediyor.
Altın Dağ‘ın gölgesinde bu Uzak Doğu harikasını mutlaka görmeli ve mistik havasını solumalısınız.
Wat Pho Tapınağı
Dünyaca ünlü Thai masajının doğduğu yer olarak bilinen Wat Pho Bangkok’ta oldukça önemli yerlerden biri olarak dikkat çekiyor.
Burası için en ünlü Budist tapınakların başında geldiğini söylersek yanılmış olmayız. Bu kadar önemli olmasına karşın tenha olduğu için bu tapınağı rahatça gezerek keşfedebilirsiniz.
Wat Pho Tapınağı’nda yatan bir adet Buda heykeli bulunuyor. Reclining Buddha yani Yatan Buda heykeli oldukça heybetli bir görünüme sahip:
- Heykelin 15 metre yüksekliğinde 43 metre genişlikte olduğu biliniyor.
- Sağ kolunun üzerine uzanan bir şekilde tasvir edilen Buda’yı görmeye her yıl binlerce kişi geliyor.
- Heykelin ayağının altındaki kaselerin üzerinde toplamda 108 adet simgenin tasvir edildiği görülüyor. Söz konusu 108 adet simge ise Buda’nın hayırlı ve olumlu yönlerini temsil ediyor.
Tayland’ın en önemli tapınaklarından biri olan Wat Pho’ya giriş yapabilmek için 100 Thb tutarlı ücret ödemeniz gerekiyor.
Burası aynı zamanda ülkenin ilk üniversitesi olma özelliğine de sahip bir yer. 1950 senesinde kurulan tıp fakültesi günümüzde de öğrenci yetiştirmeye devam ediyor.
Bangkok başkent olarak ilan edilmeden önce bu tapınağın inşa ettirildiği biliniyor.
Wat Phra Kaew Tapınağı
Wat Phra Kaew tapınaklar şehri Bangkok’un en ihtişamlı tapınaklarından birisi olarak biliniyor.
Konum olarak Büyük Saray’ın hemen yanında yer alan Wat Phra Kaew’in anlamı Zümrüt Buda Tapınağı olarak karşımıza çıkıyor. Bunun nedeni ise bu görkemli tapınakta bulunan Zümrüt Buda heykeli. Her yıl binlerce turist bu heykeli görebilmek için tapınağı ziyaret ediyor. Heykele yaklaşmanın mümkün olmaması sebebiyle gerekli incelemeler yapılamadığından Zümrüt Buda heykelinin ne zaman yaptırıldığı ne yazık ki bilinemiyor.
Bazı rivayetlere göre bu heykel, 14. yüzyıl döneminde Tayland dışındaki bir ülkede yaptırılmış. Heykelin Hindistan ya da Sri Lanka’da yaptırıldığı yönünde çeşitli iddialar da mevcut.
Zümrüt Buda heykelinin kutsal olduğu yönünde genel bir inanış mevcut. Bu yüzden de heykel Büyük Saray’ın yakınındaki bir tapınakta muhafaza ediliyor.
Wat Arun Tapınağı
Wat Arun Tapınağı’nın 17. yüzyıla denk gelen bir dönemde inşa ettirildiği biliniyor. Bangkok’a ruhun veren şehir simgeleri arasında yer alan bu mimari harikasını mutlaka ziyaret etmelisiniz.
İngilizce karşılığı Temple of Dawn yani şafak tapınağı olan Wat Arun için Uzak Doğu sanatlarının bir yansıması dersek yanılmış olmayız.
Tapınakta Uzak Doğu figürleri, mozaikler, Çin seramikleri ve yerel sanatçıların ellerinden çıkan süslemeleri görebilirsiniz. Tapınak esasen 17. Yüzyılda inşa edilmiş olsa da kulelerinin 19. yüzyılda yapılmış olduğu biliniyor.
Konum olarak Chao Phraya Nehri’nin kenarında bulunan Wat Arun Tapınağı eşsiz güzellikte bir manzaraya sahip.
Özellikle dış cephesini kaplayan mozaikler fazlasıyla ilgi çekici.
Tapınağın kulelerinden birinin yüksekliği 82 metreyi bulmakta ve bu kuleye de prang adı veriliyor. Prangın odağında şekillenen bir mimariye sahip olan tapınakta bir de Kral 2. Rama’nın kendi eliyle çizmiş olduğu Buda resmini de görebilirsiniz.
Wat Traimit Tapınağı
Bangkok’da muhakkak gezilecek yerlerden bir tanesi de Wat Traimit Tapınağı. Altın Buda heykeline ev sahipliği yapan Wat Traimi Tapınağı dünyanın dört bir yanından gelen turistleri ağırlıyor.
Saf altından üretilmiş olan Buda heykelini görebilmek için yüzlerce insan tapınağa giriş sırasında kuyruklar oluşturuyor. Söz konusu Altın Buda heykelinin günümüzdeki değerinin 250 milyon dolardan daha fazla olduğu biliniyor. 3 metrelik yüksekliği ve 5.5 tonluk ağırlığıyla göz kamaştıran bu heykeli mutlaka görmelisiniz.
Saf altından yapılmasının yanı sıra pozuyla da oldukça ünlü olan bu heykelde Buda sağ eliyle toprağa dokunurken tasvir ediliyor. Buda’nın dokunuşuyla aydınlandığına inanılan toprak Tay kültüründe kutsal olarak kabul ediliyor.
Heykelin söz konusu pozuna ise Bhumisparsha Mudra adı veriliyor. Bu pozuna ek olarak Buda heykelinin kafatası da yumurta şekline benziyor. Bu görünüm heykelin Sukhothai Hanedanı’na ait olan bir sanatsal anlayış ile oluşturulduğu fikrinin hakim olmasına neden oluyor.
Hangi yılda yapıldığı tam olarak bilinemese de Wat Traimi Tapınağı’na ruh katan Altın Buda heykelinin 13. veya 14. yüzyıla denk gelen dönemlerde yaptırıldığı görüşü hakim.
Saf altından imal edilmiş olduğu için geçmişte bu heykelin çok sayıda çalıntı vakasından kurtulduğu biliniyor. Özellikle Ayutthaya Krallığı’nın hüküm sürdüğü dönemde Buda heykelini çalınma tehlikesine karşı kireç ile sıvanmış. Bu sayede değersiz bir görünüme sahip olması sağlanmış. Kireçle sıvalı görünümü nedeniyle hak ettiği değeri görmeyen Altın Buda heykelinin yıllar boyunca bir tapınaktan diğerine taşındığı biliniyor.
1954 yılında Wat Traimit Tapınağı’na taşınan bu heykelin saf altından imal edildiğinin keşfedilmesi de oldukça tesadüfi ve ilginç. Tapınağa taşınması esnasında Altın Buda heykelinin düşerek aldığı darbe sonucunda kireç sıva parçalanıyor. Kirecin altından saf altın ortaya çıktığında görenler büyük bir şaşkınlık yaşıyor.
Bu keşiften beri hem Altın Buda heykeli hem de Wat Traimit Tapınağı ülkede ilgi odağı olarak kabul edilen bir yer olmasıyla öne çıkıyor.
Bangkok’ta Gezilecek Saraylar
Büyük Saray
Konum olarak Chao Phraya Nehri’nin sağ tarafında bulunan Büyük Saray (the Grand Palace) oldukça ihtişamlı bir görünüme sahip.
218.400 metrekare büyüklüğünde bir alan üzerine kurulu olan bu sarayda 1782 ile 1925 yılları arasında kraliyet ailesinin ikamet ettiği biliniyor.
Bangkok’un en önemli tarihi yapılarından birisi olarak kabul edilen Büyük Saray’ı mutlaka ziyaret etmelisiniz.
Uzak doğu mimarisinin en güzel örneklerinden biri olarak Büyük Saray’ın içi ve çevresi birbirinden güzel heykeller ve kültürel figürler ile benzenmiş durumda.
Büyük Saray’ı ziyarete gittiğinizde daha örtülü olacak şekilde giyinmek gerekiyor. Aksi halde kıyafet kuralları hakkında uyarı alabilirsiniz.
Büyü Saray içerisinde Wat Phra Kaew Tapınağı’nı da barındıran oldukça büyük boyutlu bir kompleks. Bir adet ana bina ve yanındaki dört binadan oluşan bu komplekste binaların tümünü görebilmeniz de mümkün.
Sarayın doğusunda Borombhiman Binası ve batısında da Amarindra Binası yer alıyor. Doğudaki binada geçmişte Kral 4. Rama’nın yaşadığı edinilen bilgiler arasında.
Batıdaki binada ise kraliyet ailesinin taç giyme törenlerinin düzenlendiği biliniyor. Bu bina içerisinde kraliyetin oturduğu devasa boyutlu altın taht ise oldukça dikkat çekici.
Büyük Saray’ın mimari yönden farklı esintiler taşıdığını görebilirsiniz. Uzak Doğu mimarisine ek olarak İtalyan Rönesansı ve İngiliz mimarisinin etkilerini bu tarihi binada görebilmek mümkün.
Dusit Sarayı
Wang Suan Dusit isimli bu sarayın 1897 ile 1901 yılları arasında yaptırıldığı biliniyor. Dusit sarayında geçmişte hükümdarlık yapmış olan 3 adet kralın yaşadığı biliniyor.
Hem Avrupa hem de Tay mimarisinin bir harmanı olarak Dusit Sarayı binlerce turistin ilgi odağı olmayı başarmış bir yapı.
Sarayın Avrupa mimarisinden esinlenerek inşa edilmesinin sebebi ise Kral V. Rama’nın 1897 yılında ilk kez Avrupa’ya gerçekleştirdiği seyahat boyunca gördüğü manzaralardan etkilenmesi olduğu biliniyor.
Sarayda Fas mimarisi ile Viktoryen tarzı mimarinin bariz etkilerini görebilmek mümkün.
Saray hala kraliyet kullanımına açık olduğu için bu tarihi binaya giriş yapmadan önce kıyafet kurallarına dikkat etmeniz gerektiği hususunda sizi uyarmamız gerek. Uzun kollu ve uzun paçalı kıyafet giymeniz saraya girişte uyarı almamanızı sağlayabilir.
Dusit Sarayı’nın kendisi kadar süslemeleri ve heykelleri de fazlasıyla ilgi çekici.
Sarayın Thong Nai adlı girişinde 3 adet albino filin bulunduğu kafesler görenlerin ilgisini çekiyor.
Dusit Sarayı’nı ziyaret ettiğinizde fil kafesine ek olarak Kral 5. Rama’nın özel taht odasını da mutlaka görmenizi tavsiye ediyoruz.
Tay kültürünün özünü yansıtan bu odanın mimari dokusundan fazlasıyla etkileneceğinize eminiz.
Jim Thompson Evi
Jim Thompson esasen 2. Dünya Savaşı döneminde bir CIA ajanıydı. Tayland’a gelip burada 25 yıl boyunca yaşayan Jim Thompson için ülkede efsanevi Amerikalı lakabı kullanılıyor. Bu Amerikalının evini ziyaret ederek Bangkok kültürünü yansıtan çok sayıda unsuru bir arada görebilirsiniz.
Burada yaşadığı dönemde Tay İpek Şirketi’ni kuran ve ülkede ipek üreticiliğinin gelişmesinde önemli katkıları olan Thompson tüm Asya’da anlatılan bir başarı hikayesinin baş kahramanı. Bu yüzden de yaşadığı ev ayrı bir ilgi görüyor.
Aslında 6 adet evden oluşan büyük bir alana yayılan bu kompleks oldukça ilginç bir mimari tasarıma sahip.
Evlerin her birinin dış cephesi komşu evin iç cephesini görecek şekilde tasarlanmış. Bu ayrıntı görenleri şaşkınlığa sürüklüyor.
Jim Thompson’ın evine geldiğinizde ülkenin kalkınmasına büyük katkılar sağlayan bu iş adamının hayat hikayesini öğrenebilir, kişisel eşyalarını ve Asya sanatına dair yaptığı kişisel koleksiyonu görebilirsiniz.
Bangkok’taki Parklar
Lumpini Parkı
Bangkok kent merkezinde yer alan Lumpini Park için Central Park benzetmesi yaparsak abartmış olmayız.
Parkın içerisindeki upuzun yeşil alanları, ağaçları ve şirin küçük göletiyle şehirli insanların nefes aldığı bir yer olarak karşımıza çıkıyor.
Şehir yaşamının kaosunun hakim olduğu Bangkok’ta genç yaşlı herkesin dinlendiği bir yer olan Lumpini Park kentin akciğerleri vazifesini görüyor.
Sigara içmek ve köpek gezdirmek bu parkta yasak.
Buda’nın Nepal’de doğduğu yerden adını alan Lumpini Park’a giderek çimlere uzanabilir, piknik yapabilir ve Bangkok’taki günlük yaşamın bir parçası olabilirsiniz.
Geçmişte bu parkın olduğu alan üzerine bir müzenin kurulduğu ancak şehirde hiç yeşil alan olmadığından müzenin bulunduğu yerden taşındığı edinilen bilgiler arasında yer alıyor.
Bangkok’un ilk yeşil alanı olarak kabul edilen Lumpini Park böyle bir sürecin ardından 1920 yılında meydana getiriliyor.
Seyahatinizde soluklanıp yemyeşil çimlerin üzerine uzanarak dinlenmek isterseniz Lumpini Park tam da size göre bir yer.
Buraya özellikle havanın nemsiz ve serin olduğu saatler olan sabah gelmenizi tavsiye ediyoruz.
Sabah kahvaltınızı Lumpini Park’ın çimleri üzerinde yaparken Thai Chi yapan insanları izlemek keyifli tatil anılarınızın arasında yerini alacak.
Bangkok’ta Görülmesi Gereken Müzeler
Bangkok Ulusal Müzesi
Güney Doğu Asya’nın en büyük müzesi olan Bangkok Ulusal Müzesi, Bangkok gezilecek yerler listesinin en sembol yerlerinden.
1782 yılında Kral 1. Rama’nın yaptırdığı sarayda bulunan bu müzede Tayland kültürüne ve tarihine dair en güzel örnekleri bulabilirsiniz.
İlk olarak bir sarayken sonrasında müzeye dönüştürülen bu binada Tay kültürünün pek çok unsuru sergileniyor.
Bangkok Ulusal Müzesi’nde Dekoratif Sanatlar ve Etnolojik Koleksiyon ile Arkeoloji ve Sanat Tarihi Koleksiyonu olmak üzere iki ayrı bölüm bulunuyor.
Tay kültürünü ve tarihini yansıtan geleneksel oyuncak bebekler, Çin silahları, altından oluşan hazineler ile Buda çizimleri sergileniyor.
Ayrıca geçmişteki hükümdarlardan biri olan Kral Taksin’e ait bir taht ve Tay kültürünün ilk yazılı örneklerinden birisi olarak kabul edilen Kral Ramkamhaeng’in taş sütununu da bu büyük müzede görebilirsiniz.
Suan Pakkad Saray Müzesi
Suan Pakkad Saray Müzesi, hem müze hem de saraydan oluşan büyük bir kompleks olarak öne çıkıyor. Bu komplekste 8 adet geleneksel ahşap ev ile kocaman bir tropikal bahçe ve şirin göletler mevcut.
Geçmişte bu yapı ile bahçenin Prens Chumbhotbongs Paribatra’ya ait olduğu biliniyor. Önceleri prensin ikamet ettiği bir yer olan saray 1952 senesinde müzeye dönüştürülüyor.
Müze dünyaca ünlü eserlere ev sahipliği yapmasıyla tanınıyor. Antik Mısır eserleri ile UNESCO Dünya Mirası listesine girmeyi başaran 4000 senelik çömlekler, çeşitli Budist eserler, tarihi Buda heykelleri de müzede sergilenen eserler arasında yer alıyor.
Asya kültürüne ve tarihine tanıklık etmek isterseniz Suan Pakkad Saray Müzesi’ni ziyaret etmenizi öneriyoruz.
Bangkok’un Turistik Caddeleri
Khao San Caddesi (Khao San Road)
Bangkok’un en canlı noktası olan Khao San Caddesi, 24 saat boyunca yaşayan bir yer.
Şehirde yaşayanların buluşma noktası olan bu caddede yapılacak çok şey var. Bangkok seyahatinizin öncelikli duraklarından biri olması gereken Khao San Caddesi’nde birbirinden lezzetli Tay mutfağı yemeklerinin tadına bakabilirsiniz.
Birbiri ardına sıralanan mağazalarda ve hediyelik eşya dükkanlarından alışveriş yapabilirsiniz. Gece ve gündüz hep hareketli olan bu caddede yürüyüş yapabilir kendinizi Bangkok şehir yaşamının akışına bırakabilirsiniz.
Bu cadde yalnızca Bangkokluların değil aynı zaman da şehri keşfe gelen turistlerin de odak noktası.
Sokak lezzetleri, yerel sanatçıların yaptıkları sokak müzikleri eşliğinde tapınak ve müzelerden arta kalan zamanınızı burada değerlendirebilirsiniz.
