Devasa çölleri, farklı iklimi, sıcacık insanları, irili ufaklı adaları, upuzun plajları ve keşfedilmeyi bekleyen arkeolojik bölgeleriyle Güney Amerika dünyanın ilgisini çekmeyi başarıyor.
Güney Amerika veya bir diğer adıyla Latin Amerika keşfedilecek güzellikler ile dolu bir kıta. Her yıl binlerce turist bu mutluluk verici tropik kıtayı ziyaret ederek birbirinden keyifli zamanlar geçiriyor.
Amerika kıtasının güney kısmını oluşturan bu bölgenin doğu kısmında Büyük Okyanus ve batı kısmında da Atlas Okyanusu yer alıyor. Antartika’nın kuzeyinde kalan bu kıta toplamda 17.480.000 kilometrekarelik bir alana yayılıyor.
2005 yılında yapılan nüfus sayımlarına göre Güney Amerika’da 371 milyon insanın yaşadığı biliniyor. Bu Güney Amerika’nın dünya üzerindeki en kalabalık 5. kıta olduğu anlamını taşıyor.
Kıtanın toplamda 7.200 kilometrelik bir kuzey-güney doğrultusuna sahip olduğu biliniyor. Doğudan batıya kadar da 5.300 kilometrelik bir uzunluğu var. Bu kadar geniş bir alana yayılan Güney Amerika kıtası yüz ölçümü bakımından dünyanın 4. büyük kıtası olarak dikkat çekiyor.
Dünyanın %12’sine denk gelen bir alanını kaplayan Güney Amerika’nın ülkeleri ise Brezilya, Arjantin, Bolivya, Ekvador, Aruba, Kolombiya, Peru, Şili, Surinam, Venezuella ve Uruguay olarak sıralanıyor.
Kıtadaki en kalabalık şehir ise Brezilya’nın Sao Paulo kenti.
Kıta yer şekilleri bakımında büyük bir çeşitliliğe sahip. Bu durum da birbirinden farklı iklimlerin görülmesine yol açıyor. Genel olarak ılıman, Ekvador tipi ve tropikal iklimin hakim olduğu Latin Amerika’da bitki örtüsü de çeşitlilik gösteriyor.
Kıtanın en fazla ziyaretçi çeken bölgesi ise Ekvador’daki Galapagos Adaları, Brezilya’nın Sao Paulo şehri ile İguazu Şelaleleri, Peru’daki Machu Pichu ve karnavallarıyla ünlü olan Rio de Janeiro olarak öne çıkıyor.
Çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapan Latin Amerika’da İspanyolca ve Portekizce en çok kullanılan diller arasında bulunuyor.
Sıcacık iklimi, farklı kültürü ve güzel yüzlü insanlarıyla bu mutlu kıta her yıl binlerce turistin akınına uğruyor.
Güney Amerika gezinizde keşfetmeniz gereken doğal güzellikleri ve tarihi eserleri sizler için araştırıp derledik.
İşte karşınızda Güney Amerika’nın doğal güzellikleri:
Güney Amerika’da Mutlaka Görülmesi Gereken 10 Doğal Güzellik
1) Las Tajas Tapınağı, Kolombiya
Güney Amerika’da gezilecek yerler listesinin en başında her yıl binlerce turistin akınına uğrayan bir yer olan Kolombiya’daki Las Lajas Tapınağı bulunuyor.
Konum olarak Ekvador sınırına yakında bulunan bu tapınak hac mekanı olduğu için de fazlasıyla kalabalık oluyor.
Ipiales kentinin Las Lajas köyündeki bu tapınak Guaitara Nehri’nin yarattığı kanyonun içerisinde.
Çarpıcı mimarisi ve sahip olduğu doğal güzellikleriyle Las Lajas Tapınağı, Güney Amerika’da görülmesi gereken yerler arasında sayılıyor.
Kanyonun içerisinde olduğu için tapınağın etrafından şelaleler akıyor.
Her yıl 16 Eylül‘de hac ziyaretçilerinin akınına uğrayan Las Lajas Tapınağı gotik tarzda inşa edilmiş.
Yüksek kuleleri, su kemerleri, heybetli taş duvarları ve süslü mozaikleriyle fazlasıyla ilgi çeken bir bazilika olarak karşımıza çıkıyor.
Duvarlarında Meryem Ana resminin bulunduğu tapınak sahip olduğu bu özellik sayesinde oldukça popüler. Binlerce hacı adayı söz konusu Meryem Ana resmini görmek için buraya geliyor.
2) Urubamba, Peru
Urumamba Peru’daki Ant Dağları’nda yer alıyor. Ant Dağları üzerindeki İnkaların Kutsal Vadisi olarak kabul ediliyor.
Bulunduğu yer itibarıyla dünyaca ünlü Machu Picchu ile Cuzco’nun oldukça yakınında olduğunu söyleyebiliriz. Buraya gelerek Peru’nun en gizemli yerlerine doğru bir keşfe çıkabilirsiniz.
Urumamba, kendisiyle aynı adı taşıyan bir nehre ve büyükçe bir vadiye sahip. Vadiye geldiğinizde İnka medeniyetinin ne kadar zengin topraklar üzerine kurulu olduğunu görebilirsiniz. Vadi hem verimli topraklara hem de tarıma elverişli bir iklime sahip. Bu bölgede irili ufaklı çok sayıda nehir mevcut.
Vadiden aşağıya doğru süzülerek inen nehirler toprakları ufak parsellere ayırmış durumda. Doğal sınırla çizilmiş olan her bir toprak parçası ayrı bir köyü oluşturuyor.
Urubamba’ya geldiğinizde İnka medeniyetine tanıklık edebilirsiniz. Buradaki otel ve diğer konaklama tesislerinde kalarak tatilinizi geçirebilirsiniz.
Güler yüzlü insanların yaşadığı bu kasabada birbirinden lezzetli yemekler yiyebilirsiniz.
Urubamba’ya geldiğinizde Chinchero ve Ollantaytambo adlı diğer turistik yerleri de görmenizi öneriyoruz.
3) Pucon, Şili
Pucon ülkenin başkenti olan Santiago’dan güneye doğru 780 kilometre gidildiğinde karşınıza çıkacak olan bir kasaba. Pucon’a tren ile ulaşabilirsiniz.
Kasabanın hemen yakınında ise Villarrica Yanardağı konumlanıyor. Bu da Pucon’u turistik yapan özelliklerden bir tanesi.
Pucon’a gelen turistler için Villarrica Yanardağı çevresini kapsayan çok sayıda tur bulunuyor. Özellikle yaz mevsiminde bu dağa tırmanan çok sayıda turist ile karşılaşmak mümkün. Eğer siz de bu şekilde bir tecrübe yaşamak isterseniz dağa tırmanış için hem rehberlik hizmeti veren hem de gerekli malzemeleri temine edebileceğiniz çok sayıda yer var. Yürüyüş turları çoğunlukla halktan uzman bir kişinin önderliğinde düzenleniyor.
Eğer açık havada spor etkinliklerine meraklıysanız Pucon’a mutlaka gelmelisiniz. Buradaki seyahatinizde doğa yürüyüşü, rafting, kayak ve diğer pek çok açık havada yapılabilecek spor aktivitelerine katılabilirsiniz.
Villarrica Yanardağı’nın eteklerinde aynı zaman da bir adet de kayak merkezi mevcut. Temmuz ayından eylüle kadar bu yanardağın eteklerinde kayak yapmanın keyfini yaşayabilirsiniz. Bu kayak merkezinde toplam 20 adet pist ve devasa bir de teleferik bulunuyor. Kayak yaptıktan sonra kayak merkezindeki restoranlarda ailecek zaman geçirebilirsiniz.
4) Tayrona Ulusal Parkı, Kolombiya
Kolombiya’nın en güzel yerlerinden biri olan Tayrona Ulusal Parkı 12 bin hektarlık bir alan üzerine yayılıyor.
Parkın içerisinde upuzun yeşil alanlar ve nesli tükenmeye yüz tutmuş yüzlerce hayvan barınıyor. Burada 15. yüzyıla kadar Tairona yerlilerinin yaşamını sürdürdüğü biliniyor.
1969 yılında Kolombiya Devleti tarafından koruma altına alınan Tayrona Ulusal Parkı’nın arkasında devasa boyutlu Sierra Nevada Dağları uzanıyor.
Tayrona yerlilerinden hala bir kısmının ulusal park civarındaki kulübelerde yaşamını sürdürdüğünü görebilirsiniz.
Parkı dilerseniz ata binerek keşfedebilirsiniz. Girişte at kiralayabileceğiniz ufak bir tesis bulunuyor. At sırtında ulusal parkın engebeli arazilerini dolaşabilirsiniz.
Ardından sıradağlar olan Tayrona Ulusal Parkı’nın bir diğer tarafı da plaja açılıyor. Cabo San Juan, nüdist plaj olan Playa Brava ve La Piscina burada yer alan plajlardan bazıları olarak karşımıza çıkıyor.
5) Isla del Sol, Bolivya
Güney Amerika’nın en güzel yerlerinden birisi de Bolivya- Peru-Şili turlarının neredeyse hepsinde yer alan Isla del Sol olarak öne çıkıyor.
Bu bölgede bulunan Tikitaka Gölü ise pek çok turistin akınına uğruyor. Güney Amerika’nın bu kesiminde Tikitaka Gölü yakınlarında çok sayıda göl ile irili ufaklı adacık bulunuyor. Bu adalardan biri de eşsiz manzarası ve doğal güzellikleriyle Isla del Sol. Adaya Copacabana kentinden kolayca ulaşabilirsiniz.
Şehirden yaklaşık olarak 14 kilometre ötede yer alan Isla del Sol, Tikitaka bölgesinde fazlasıyla dikkat çeken bir yer.
İnkalar tarafından kutsal olarak kabul edilen adanın güneş tanrısına adanmış olduğu biliniyor. Adanın güneş bakireleri tapınağını andıran görüntüsü ise görenleri kendisine hayran bırakıyor.
Isla del Sol’da turizm haricinde halk gelirini çobanlık yaparak ve el sanatlarıyla ilgilenerek sağlıyor. Geçmişte yaşayan İnkalara ek olarak günümüzde burada Aymara ve Quechua yerlilerinin yaşadığı biliniyor.
Ada arkeolojik yönden oldukça zengin durumda. Burada yapılan kazılar sonucunda bulunan eserler Challapampa Müzesi’nde sergileniyor. Adaya gelen turistler deniz ve güneşin tadını çıkardıktan sonra müzeyi de ziyaret ediyor.
Isla del Sol yemyeşil düzlükler, masmavi berrak suları, uzun patikalarıyla turistlerin kalbini fetheden yerlerden birisi.
Adanın ilerisinde And Dağları’nı görebilmek mümkün. Özellikle kış mevsiminde And Dağları’nın karlı tepelerine bakarak burada keyifli zaman geçirebilmek paha biçilemez güzellikte olsa gerek.
6) Los Roques, Venezuela
Los Roques için Venezuela’nın tropik cenneti olarak adlandırılıyor. Burası Latin Amerika’da yer alan deniz parklarının en büyüğü olarak dikkat çekiyor.
Los Roques adaları toplam 42 ada ve 250 adet de mercan kayalığından oluşuyor. Bu ada takımı görenleri kendisine hayran bıraktıracak kadar güzel bir manzaraya sahip.
Toplam 22 bin hektarlık bir yüzölçümüne sahip olan Los Roques’i keşfetmek için birkaç güne ihtiyacınız olduğunu söyleyebiliriz.
Yerliler tarafından capos olarak adlandırılan adalar üzerinde yapılacak çok sayıda etkinlik bulunuyor.
Buraya geldiğinizde kano ve tekne ile civarı keşfe çıkabilirsiniz. Eğer dalışa meraklıysanız eşsiz su altı dünyasıyla Los Roques sizi bekliyor.
Suyun altı bu kadar hareketliyken sudan çıkmayanlar için de rüzgar sörfü en iyi seçeneklerden birisi. Haftanın 7 günü adadaki plajları sörf yapan, yüzen ve güneşlenen insanlar ile doluyken görebilirsiniz.
Los Roques’teki adaların içerisinde bir adet ana ada bulunuyor ve ismi de Gran Roque olarak adlandırılıyor. Gran Roque’de bir adet de küçük çaplı hava alanı bulunuyor.
Buraya geldiğinizde dilediğiniz kadar alışveriş yapabilirsiniz.
Ayrıca adada 2 adet de festival düzenleniyor. Festivallerin eylül ayında düzenleneni Meryem Ana Festivali ve kasım ayında düzenleneni de Istakoz Festivali olarak adlandırılıyor. Bu festivallerin düzenlendiği tarihte adaya seyahat düzenlemiş olursanız fazlaca eğlencenize emin olabilirsiniz.
Los Roques adalar topluluğu bembeyaz kumsalları, uzun sahil şeridi ve mercan kayalıkları ile doğaseverlerin gözdesi.
Burada eşsiz sahil manzarasına ek olarak turistleri zengin bir su altı dünyası da karşılıyor. Tüm dünya üzerindeki mercan türlerinin neredeyse tamamına yakınını Los Roques adalarında görebilirsiniz.
Su altındaki binbir çeşit deniz canlısının pişirildiği yerel mutfağın lezzetini yıllarca unutamayacağınıza eminiz.
7) Yedi Göller Yolu, Arjantin
Yedi Göller Yolu, Arjantin’in en güzel manzarasına sahip olan yerlerin başında geliyor. Bu yol toplam 107 kilometrelik bir uzunluğa sahip.
Söz konusu yol San Martin de Los Andes ile Villa La Angostua’yı birbirine bağlıyor. Yol boyunca Patagonya’nın eşi benzerine az rastlanır güzellikteki manzarasını seyre dalacaksınız.
İsmi Yedi Göller olsa da esasen yol boyunca 9 adet göle rastlanıyor. Bu rota üzerindeki göllerin bazıları ise Escondido, Falkner, Correntoso, Espejp, Lacar, Machonico ile Villarino’dan oluşuyor.
Bu yolu ister tur otobüsleriyle isterseniz de en yakın şehirden kiralayacağınız araç ile keşfedebilirsiniz.
Araç kiralama seçeceği tur otobüslerine kıyasla daha ekonomik bir seçim olarak duruyor. Araç kiralayarak hem daha az bir bütçe harcayıp hem de dilediğiniz yerde mola vererek yolculuğu en keyifli şekilde geçirebilirsiniz.
8) Cabo Polonio, Uruguay
Deniz aslanlarıyla ünlü bir yer olan Cabo Polonio Uruguay’da yer alıyor. Burası Latin Amerika’daki diğer rotaların aksine oldukça farklı koşullara sahip olmasıyla biliniyor.
Modern dünyanın nimetlerinden Cabo Polonio’da faydalanmak mümkün değil. Çünkü burada internet ve elektrik olmadığı gibi ulaşım da toprak yollar üzerinden sağlanıyor.
Eğer doğayla iç içe ve medeniyetten uzak bir serüvene çıkmak istiyorsanız mutlaka buraya ayak basmalısınız.
Cabo Polonio öyle güzel ve huzur verici bir ortama sahip ki medeniyete dair hiçbir unsurun eksikliğini çekmeyeceğinizden eminiz.
Uruguay sınırları içerisinde kalan Cabo Polonio ülkenin başkentinden 260 kilometrelik bir mesafede konumlanıyor. Buraya geldiğiniz andan itibaren kendinizi doğal ortamınızda hissedeceksiniz.
Kasaba uzun bir sahil şeridine sahip. Bembeyaz kumlarıyla örtülü olan bu ıssız plajlarda huzur dolu zaman geçirebilirsiniz.
Plajlar sakinliğine ek olarak deniz aslanlarıyla da ünlü. Sahilin neresine baksanız tembellik yapan bir deniz aslanıyla karşılaşabilirsiniz.
Burada gün batımını izleyerek birbirinden güzel fotoğraflar çekebilirsiniz.
Sahilin ardında kalan yerlerde bulunan kum tepeleri ise Cabo Polonio’nun hemen hemen her yerinde görülüyor.
Cabo Polonio oldukça bakir bir durumda. Bu nedenle de kasabaya ulaşım olanakları oldukça kısıtlı.
Toprak yollarla ulaşımın sağlandığı bu kasabaya en yakın yol ise 7 kilometre kadar uzakta konumlanıyor. Kasabanın içerisinde yollar ilkel olduğu için 4×4 arazi taşıtlarına binenleri görebilirsiniz. Eğer yerliler gibi hareket etmek isterseniz de at sırtında ulaşımınızı sağlayabilirsiniz.
Cabo Polonio’da kalabalık bir nüfus yok. Yerlilerin çoğu balıkçılıkla geçimini sağlıyor. Ayrıca deniz feneri çalışanları da burada ikamet ediyor.
Burada elektrik yok ancak kafe, restoran ve az sayıdaki konaklama tesislerinin her birinin kendisine ait bir jeneratörü var.
Doğayla iç içe bir tatil geçirmek istiyorsanız Cabo Polonio tam da size göre.
9) Encarnacion, Paraguay
Güney Amerika’nın en renkli ülkelerinden biri olan Paraguay’da Incarnation Cizvit misyonerlerinin kalıntıları ile öne çıkan bir yer.
Encarnacion Paraguay’ın en büyük üçüncü şehri olarak biliniyor. Burası ülkede o kadar önemli bir yere sahip ki halk arasında buraya yeni Rio de Janeiro adı veriliyor.
Doğal güzelliklerinin yanı sıra çok sayıda kültürel ve turistik yere de ev sahipliği yapıyor. Buranın Paraguay’daki 3. önemli kent olmasının nedeni ise ticari ve endüstriyel yönden fazlasıyla zengin olanaklara sahip olması.
Arjantin’deki Posadas’a Encarnacion’dan bir köprü ile geçebilmek mümkün. Söz konusu köprü Parang Nehri’nin üzerinde bulunuyor ve San Roque Gonzales de Santa Cruz Köprüsü olarak adlandırılıyor.
Encarnation çok sayıda karnavala ev sahipliği yapıyor. Bu yüzden de buraya halk arasında karnaval başkenti dendiği de oluyor.
Özellikle her yıl şubat ayında düzenlenen Carnival Encarnaceno buradaki karnavalların en canlısı ve çok katılım gösterileni olarak öne çıkıyor.
Şehre geldiğinizde birbirinden lüks ve konforlu otellerden birinde konaklayabilirsiniz. En iyi restoranlara giderek yerel mutfağın tadına bakabilirsiniz. Encarnation’un turistik yönden önemli olduğu bir diğer husus ise Parana Cizvit misyonları, Itacua Meryem Ana Tapınağı ve Jesus de Tavarangue adlı bir harabeye ev sahipliği yapması olarak açıklanabilir.
Özellikle Jesus de Tavaranque UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmeyi başarmış bir harabe olduğundan her yıl binlerce turiste ev sahipliği yapıyor.
10) Paramaribo, Surinam
Paramaribo, Surinam’ın başkenti olarak öne çıkıyor. Bu şehir Keizerstraat Camii’ne de ev sahipliği yapmasıyla biliniyor.
Güney Amerika’da az ilgi çeken ancak mutlaka görülmesi gereken yerlerden birisi olarak Paramaribo’dan bahsedebiliriz.
Surinam, Latin Amerika’nın en kuzeydoğu ucunda konumlanıyor. Bu yüzden de kıtanın diğer yerine kıyasla daha ıssız bir yer olarak biliniyor.
Paramaribo oldukça kozmopolit bir nüfus dağılımına sahip. Pek çok etnik kökene mensup insanın bir arada yaşadığı bu başkentte zengin bir koloni mimarisi ile karşılaşacaksınız.
Paramaribo’nun 250 bin kişilik bir nüfusa sahip olduğu biliniyor. Nüfus Kızılderililer, Afrikalılar, Javalılar ve Hollandalılardan oluşuyor.
Ancak burada yaşayan Hollandalıların günümüzdeki Hollandalılar ile benzer hiçbir yanı bulunmuyor. Tamamen asimile olarak kolonileşmişler ve yerel dili konuşmaya başladıklarını görebilirsiniz. Bu başkentte her bir etnik unsura ait kültürel dokuyla karşılaşabilirsiniz.
Paramaribo UNESCO Dünya Mirası listesine girmiş olanlar da dahil çeşitli kültürel yapıya ev sahipliği yapıyor.
Batı yarımküre sınırları içerisindeki en büyük ahşap bina olan Aziz Beter ile Aziz Paul Bazilikası’nı mutlaka görmelisiniz. Ayrıca Fort Zeelandia, Neve Şalom Sinagogu ile Keizerstraat Camii de burada bulunuyor. Şehrin iç kısımları da çok sayıda tarihi unsurla bezenmiş durumda.