Eminönü’nde nereler gezilir?
Eminönü’nde; Kapalı Çarşı, Eminönü Meydanı, Mısır Çarşısı, Rüstem Paşa Camii ve Tahtakale gibi yerler gezilebilir.
Sirkecide nereler gezilir?
Sirkeci’de Gülhane Parkı, Sirkeci Garı ve İstanbul Demiryolu Müzesi gibi yerleri gezebilirsiniz.
Karaköy’de nereye gidilir?
Karaköy’de İstanbul Modern Sanat Müzesi, Galata Kulesi, Karaköy Balıkçısı ve Balık Pazarı gibi yerleri gezebilirsiniz.
Semt semt anlatmaya devam ettiğim İstanbul’da bu kez Haliç’in güney kıyısında bir yolculuğa çıkacağız.
Altınboynuz da denen Haliç, İstanbul’u Sarayburnu ile Galata olmak üzere ikiye ayırıyor. Üzerinde yer alan köprü ise modern mimarinin tüm tekdüzeliğini barındırdığından pek ilgi çekici değil ama yan yana durmuş balık tutanlar için artık bu kentin kültürel simgelerinden biri denilebilir.
İstanbul’un en güzel noktalarından olan Haliç, Beyazıt, Süleymaniye ve çevresinde gezilecek yerleri sizler için derledik.
İçindekiler
1) Haliç Köprüsü
1974 yılında inşaası biten ve Haliç’teki hem yaya hem de araba trafiğini rahatlatmak amaçlı yapılan Haliç Köprüsü, o dönemden itibaren İstanbul’un simgelerinden biri olmuş. Türkiye’deki modern köprü örenklerinden olan Haliç Köprüsü’nde balık tutanlara eşlik edebilir ve güzel manzaranın keyfini çıkarabilirsiniz.
Ayrıca Haliç Köprüsü’nü geçer geçmez karşınıza neredeyse yan yana olmak üzere Ahi Çelebi Camii, Rüstem Paşa Camii, Mısır Çarşısı ve Yeni Camii çıkacak. Bunlara bir göz attıktan sonra da Süleymaniye Camii’ne geçip Çemberlitaş’a doğru bir rota çizeceğiz.
2) Ahi Çelebi Camii
Çevresini saran daha büyük yapıların arasında biraz ufak kalsa da bu eski cami de yanından geçerken bir göz atmanızı tavsiye edeceğim bir nokta. Yapım tarihi tam bilinmese de 1539’da çıkan yangında hasar gördüğüne göre daha eski olmalı. Camiyi yaptıran Ahi Çelebi ise hem 2. Beyazıt hem de Yavuz Sultan Selim döneminde hekimbaşı olarak hizmet vermiş biri.
Bence caminin en önemli yanı ise Evliya Çelebi’nin Evliya Çelebi olmasına sebep veren meşhur rüyasının burada geçmesidir. Anlattığına göre Evliya Çelebi rüyasında kendini burada namaz kılarken görür ve cemaatin başında bizzat Hz. Muhammed bulunmaktadır. Onun huzuruna gider ancak “Şefaat ya Resulullah” diyecekken dili sürçüp “Seyahat ya Resulullah” der. Bunun üzerine peygamberin ona seyahat buyurmasının ardından ömrünün kalanını seyahatte geçirir.
Tabii Sigmund Freud’un yaklaşımıyla değerlendirecek olursak hem rüyalar hem de dil sürçmelerinin kaynağı bilinçaltı olduğundan aslında Evliya Çelebi’nin gezesi varmış diyebiliriz!
3) Hünkar Kasrı
Yeni Camii’nin hemen yanında yer alıyor ve yapım öyküsü de ona benziyor. Girişi gözden kaçabiliyor, gözünüzü açık tutun. Bir kez gezdiğinizde ise bir daha unutmayacağınız kesin. Zaman içerisinde oldukça hasar görse de 2010 yılında başarılı biçimde restore edilmiş.
Neredeyse zeminden tavana dek kesintisiz çini kaplı, sedef kakmalı ahşap mobilyalar da cabası. Hani aslan ininden belli olur denir ya, buraya gelip zamanında sultanların nasıl yerlerde yaşadıklarını bir görün bence!
Kerem’in notu: Hünkar Kasrı, Osmanlı padişahlarının özellikle önemli törenler ve ziyaretler sırasında dinlenme amaçlı da kullanılan bir yapı. Ayrıca Hünkar Kasrı, Haliç’e hakim manzarası ile de görülmeye değer yerler arasında bulunuyor.
4) Beyazıt Meydanı (Theodosius Forumu )
Rotamızı biraz güneye çevirme vakti geldi. Fuat Paşa Caddesi üzerinden, İstanbul’un tarihi sokaklarında sadece on dakikalık bir yürüyüşün ardından Beyazıt Meydanı’na varıyorsunuz. Bu bölge şehrin kurulduğu zamandan beri İstanbul için önemli bir sosyal merkez olmuş. Hatta İstanbul’dan Trakya’ya giden yol da tam olarak buradan başlıyormuş (Romalılar dümdüz giden yollarıyla meşhurdurlar).
Pagan zamanlarda Boğa Meydanı olarak anılsa da sonradan Bizans’ın en önemli imparatorlarından biri olan 1. Theodosius, nam-ı diğer Büyük Theodosius’un buraya yaptırdığı zafer takı ve kendi heykelinin ardından Theodosius Forumu olarak isimlendirilmeye başlanmış.
İstanbul Üniversitesi’nin çoğu Yeşilçam filminde yer alan ve karakterin üniversiteye gitmesini simgeleyen ünlü kapının önünde fotoğraf çekilmenizi de öneriyorum.
5) Beyazıt Camii
İstanbul üniveristesine çok takın bir konumda bulunan ve Sultan 2. Beyazıt’ın yaptırdığı Beyazıt Camii de bu bölgede gezebileceğiniz yerlerden biri. Klasik Osmanlı mimarisi örneklerinden olan Beyazıt Camii, büyük kubbesi, zarif minareleri ve geniş avlusuyla dikkat çekiyor. İstanbul denilince ilk akla gelen yapılardan olan bu eski eser aynı zamanda İstanbul’un sembölleri arasında yer alıyor.
Hem yerli hem de yabancı turistlerin dikkatini çeken Beyazit Camii, İstnabul Üniversitesi ve Beyazıt Sahaflar Çarşısına olan yakınlığı ile de gezi planınıza rahatlıkla ekleyebileceğiniz yerler arasında bulunuyor.
6) Beyazıt Sahaflar Çarşısı
Beyazıt Camii’sinin hemen arkasında ise ünlü Beyazıt Sahaflar Çarşısı yer alıyor. Çoğunlukla ikinci el kitapların satıldığı bu çarşıda aynı zamanda bulunması zor ve eski basım kitaplarda bulmanız mümkün. Ek olarak çeşitli dillerde yazılmış kitaplar ve araştırma kitapları gibi pek çok farklı türde kitap da burada görebeileceğiniz şeyler arasında bulunuyor. Yolunuz buraya düşmüşken Beyazıt Sahaflar Çarşısı’nı kesinlikle gezmenizi öneriyorum.
Beyazıt Sahaflar Çarşısı Konumu
Kerem’in notu: Beyazıt Sahaflar Çarşısı’na çok yakın konumda bulunan Çınaraltı’nda oturup çay içerek dinlenmek için tarihi bir nokta. Hem dinlenmek hem de tarihin içinde bir yolculuk yapıyormuş gibi hissetmek için güzel bir fırsat olabilir.
7) Nuruosmaniye Camii
İstanbul’daki en güzel camilerden biri olan Nuruosmaniye, özellikle Avrupa’dan gelen turistler arasında çok popüler olsa da yerli turistlerin gözden kaçırabildiği bir nokta. Batılıların bu kadar ilgi duymasının nedeni Avrupai bir tarzda inşa edilmesi olabilir diye düşünüyorum. Barok üslubuyla inşa edilen camii, kübik yapısı ve geniş kubbesi ile dikkat çekiyor.
Yapımına 1748 yılında 1. Mahmut tarafından başlansa da onun ölümünün ardından 1755 yılında 3. Osman tarafından tamamlanmış.
İsmindeki Osman sözcüğünün Sultan 3. Osman’ın yaptırmasından mı kaynaklandığı yoksa Osmanlı Hanedanı’na genel bir referans mı olduğu ise tartışılıyor. İsmine uygun biçimde kubbesinde En-nur Suresi yazıyor.
8) Çemberlitaş
330 yılında dikilen bu önemli anıt aynı zamanda bulunduğu bölgeye ve T1 tramvay hattının buradaki durağına da ismini veriyor, benim anlattığımdan farklı bir rota izlemek isteyenler bu şekilde ulaşabilir. Yangın sırasında zarar görünce 1. Mustafa’nın emriyle yaklaşık olarak 1700 yılında yıkılmasın diye mermer sütunun çevresine bir çember şeklinde sarılan demir destekler nedeniyle bu ismi aldığı söylense de aslında ilk halinde de çember şeklinde süslemelere sahip.
Anıtı diktiren ise bu güzel şehri kuran, daha doğrusu Sarayburnu’ndaki ufak Byzantion yerleşimini büyütüp kendi adını vererek Roma İmparatorluğu’nun başkenti haline getiren İmparator Konstantin. Hatta biraz da nispet yaparcasına bu sütunu Roma’daki Apollo Tapınağı’ndan buraya getirtmiş ve üstündeki Apollo heykelini söktürüp kendi heykelini diktirmiş.
Anlayacağınız Roma İmparatorları pek de alçakgönüllü sayılmazlar, zaten daha sonraki imparatorlardan hem Julianus, hem de Theodosius sütunun tepesindeki heykeli söktürüp yerine kendi heykelini diktirmiş.
Kerem’in notu: Sütun Avrupa’da genellikle Konstantin Sütunu veya Yanık Sütun diye biliniyor.
İstanbul öyle tarihi, öyle güzel (ve öyle büyük) bir şehir ki yaz yaz bitmiyor! Daha anlatacak çok şey var ama hepsini bir günde gezmenin mümkün olmadığı aşikar. Sonraki yazılarımda İstanbul’u semt semt dolaşmaya devam edeceğiz. Görüşmek üzere…
Daha fazlası için: İstanbul’da Gezilecek Yerler